309
OCAK-ŞUBAT 2003
 
MİMARLIK'TAN

ODADAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA

YAYINLAR



KÜNYE
KENT DOSYASI

Cumhuriyet Başkentinde Aykırı Bir İlçe: Keçiören

Önder AYDIN*

Nuray BAYRAKTAR**

Ela TEKKAYA***

Başkent Ankara’ya Dair...

Ankara’nın başkent olma kararı, Cumhuriyet açısından mekansal ve toplumsal yapıda bir dönüm noktasıdır. Ankara, yaratılmak istenen yeni kültürün mekansal karşılığı olarak planlanmış, yeni kültür Ankara aracılığı ile diğer kentlere yayılmak istenmiştir.

Bir “ilim”, “irfan” ve “nur” merkezi olarak düşünülen Ankara , aynı zamanda yeni bir kimliğin ifadesidir. İstanbul geçmişi, eskiyi, geleneği simgelerken, Ankara yeniyi, geleceği, ve çağdaşı simgeleyecektir . Ankara bu kimliğiyle eski “payitaht” İstanbul’un yerini alacak yeni düzenin gösteri alanı olarak kurgulanmıştır .

Bu gösteri alanında sahnelenen yeni yaşam biçiminin özünü “batı normlarını kabullenme ve onları uygulamaya koyma istemi” oluşturmaktadır. Yeni Cumhuriyetin başkenti, bu anlamda batılılaşmanın en hızlı yaşandığı kent olmuştur. Batılılaşma çağdaş bir yaşam biçimi olarak Ankara’da ifadesini bulmuş, kentte başkentlik kararının ardından yeni yaşam biçimine karşılık gelecek mekansal düzenlemeler gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu düzenlemeler ile aynı zamanda “modern toplumun önceden varolmayan kurumlarına mekan sağlamak” amaçlanmıştır.

Ankara Cumhuriyet ile özdeştir ve kent “bütün hükümet daireleriyle, bütün bankalarıyla, bütün mektepleriyle, otelleriyle, evleriyle,ancak memleketin öz evlatlarına aittir; bütün o muazzam binalar medeni insanlar gibi kendi memleketlerinde yaşamak isteyen ve yaşamayı bildiklerini gösteren Türkler için yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti nasıl Türk inkılabının fevri bir siyasi eseri ise, yeni Ankara da aynı inkılabın fevri bir eseri ümranisidir” .

Kısaca Keçiören İlçesi...

Ankara kenti içinde giderek farklı bir kimlikle yer alan Keçiören ilçesi, kentsel anlamda ticari ve sosyal aktiviteleri içeren bir merkeze sahip olmayan, konut ağırlıklı bir yerleşim bölgesidir. Bu bölgede yaşayan insanlar farklı mezhep ve etnik kökene sahip olmalarına karşın , onları birleştiren en önemli özellik, ağırlıklı olarak alt gelir grubuna dahil olmalarıdır . Bu durum imarsız alanlarda gecekondulaşma ve imarlı alanlarda da çok da nitelikli olarak tanımlanamayacak bir yapılaşma biçiminde mekana yansımaktadır . İlçenin bu yapısı, yerel yönetimlerin seçim süreçlerinde belirleyici bir rol oynayan en önemli faktörlerden birisi olarak ele alınmaktadır. Son iki dönem yerel seçimlerde yaşanan yönetim değişiklikleri, ilçenin çehresinde de büyük bir değişiklik anlamına gelmektedir .

1994 Sonrası...

1994 yılı, Keçiören’de başlayan değişimler açısından bir kırılma noktası olarak önem kazanmaktadır. İlçe bu yıldan başlayarak mekansal olarak Cumhuriyet Ankarası’ndan ayrı bir kimlikle öne çıkmaya başlamıştır. Yerel seçimler sonrasında iş başına gelen yeni yönetimin en önemli özelliklerinden birisi, ilçeyi ana kentten koparan, kent içinde ayrı bir mekansal düzenlemeyi hedefleyen bir anlayışa sahip olmasıdır. Bu dönemde slogan, yeni bir “Keçiören” ve yeni “Keçiörenli” yaratmak biçiminde belirlenmiştir. Bu slogana uygun olarak ilçede, bir çok farklı konuda yeni düzenlemeler yapılmaya ve bu düzenlemeler aracılığı ile yeni ideolojinin mesajları önce Keçiören’de yaşayanlara, Keçiören aracılığıyla da tüm Ankara'da yaşayanlara iletilmeye başlanmıştır. Bunun için kullanılan araçlar ise görsel araçlardır. Bu araçların sahnelenme alanı olarak kentsel mekanlar seçilmiş, Türk-İslam sentezci ideoloji, bu mekanlarda kurguyu belirleyen ana yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. 1994 yılından sonra Keçiören’e Türk-İslam dünyasından gelen ikonik göstergeler ve sembollerle eklektik bir kılıf geçirilmeye çalışılmıştır .

İlçede ilk değişim belediyenin amblemi konusunda yaşanmıştır. Keçiören Belediyesi’ni temsil eden insan figürlü amblem, yönetimin el değiştirmesi ile birlikte yeni ideolojiye uygun olarak, hilal ve minare figürlerinden oluşan bir gösterge haline gelmiştir (Şekil-1).

Sokak ve park isimleri, değişim yaşanan bir diğer konudur. Özellikle bir önceki yönetim döneminde konulan “barış ve özgürlük” gibi isimler değiştirilmiş, bunların yerine eski yönetime ve eski anlayışa bir tepki olarak güneydoğuda şehit düşen askerlerin ve tarihsel öneme sahip Türk-İslam büyüklerinin isimleri konulmuştur .

“Ahlak”, belediye yönetiminin üzerinde durduğu bir başka konudur. Bu konuda gösterilen aşırı hassasiyetle, eski yönetim döneminde, düşük gelirli bekar insanlar için belediye tarafından yaptırılan kira evlerinin “geneleve” benzetilerek kapatılmaları ve bu evlerin olduğu binaların hastane olarak kullanılmaları gündeme gelmiştir . Yine pazar alanları kadınların taciz edildiği mekanlar olarak değerlendirilip yeniden düzenlenmiş, standlar arasındaki sirkülasyon alanları, kadınların rahatça dolaşabilecekleri bir biçimde genişletilmiştir.

Ancak asıl değişim, kamusal mekanlarda, rekreasyon amaçlı açık alanlarda yaşanmıştır. Belediye yönetiminin ideolojisine uygun düzenlemeleri gerçekleştirme olanağı bulduğu alanlardan birisi, belki de en önemlisi belediye binasının da içinde bulunduğu alandır. Bu alanda gerçekleştirilen düzenlemeler; belediye binasının önündeki Tören Alanı, içinde Orhun Anıtları ve Şehitler Anıtı’nın bulunduğu Açık Hava Müzesi, Şelale ve Estergon Kalesi olarak sıralanabilir . Alan Keçiören ilçesinin, Ankara ile bağlantısını sağlayan en önemli arter üzerindedir ve dolayısıyla Keçiören’in giriş kapısı niteliğindedir; bir prestij ve karşılama mekanıdır. Bu nedenle de yeni ideolojinin sergilenebileceği en uygun mekan olarak seçilmiştir.

İlçe sakinlerinin merkeze gidiş gelişlerinde mutlaka geçmek zorunda oldukları alan , Cumhuriyet başkenti Ankara’dan kopuş anlamını taşıyan bir sınır oluşturmaktadır. Alan farklılaşan bir bölgenin ilk algılandığı yerdir ve bunun için önemlidir.

Alanın merkezinde yer alan ve Türkiye’nin “en büyük ve içinde bölme duvarı olmayan tek ve ilk hizmet binası” olduğu iddia edilen belediye binasının önündeki Tören Alanı’na , 16 Türk devletinin bayrakları ve hakanlarının büstleri dikilmiş, kompozisyon bunların yanında yer alan Atatürk heykeliyle tamamlanmıştır. Bu kompozisyondaki amaç, “tarihte Türk’lerin sürekliliğini vurgulamak” biçiminde açıklanmıştır (Şekil-2). Modern üslubun karakteristiğini taşıyan belediye binasının ön cephesi ve girişi elden geçirilmiş, cephe çinilerle süslenmiş, girişin üzerine de Fatih Sultan Mehmet’in tuğrası ve resmi yerleştirilmiştir (Şekil-3). Bu tavır, temelini devrimlerin oluşturduğu Cumhuriyetin önemli bir resmi kurumundaki başkaldırının en somut ifadesi olarak önem kazanmaktadır.

Belediye binasının karşısında, belediyenin tanımıyla “Açık Hava Müzesi” olarak düzenlenmiş alana, Şehitler Anıtı ve Orhun Anıtları yerleştirilmiştir. Orhun Anıtları Moğolistan’daki asıllarına uygun olarak kopyalanmıştır . Anıtlar Türklüğe ait ilk yazılı belgeler olarak önemlidir. Kompozisyonun devamı olan Demirkapı Formu’da ilk sözlü bilgi olan destanların bir parçasıdır. Tüm bu elemanlar “Türk milletinin köklerini sembolize ettikleri” düşüncesiyle alanda yer almışlardır. Bir diğer sembol olan Dünyayı Saran Hilal ise, “Türk milletinin dünyaya hakim olma ülküsünü” ifade etmektedir.

Benzer tutum, üzerindeki levhalara güneydoğuda şehit olan askerlerin isimlerinin kazındığı Şehitler Anıtı’nda da süreklilik oluşturmakta, anıtta, “Türk milletinin ölümsüzlüğünü ve dünyaya hakimiyetini” vurgulayan anlatım öğeleri yer almaktadır. Dünyaya hakim olma düşüncesi, mecazi bir biçimde anlatılmıştır. Anıtta bulunan, dalgalanmayan, statik, dondurulmuş Türk bayrağının direği, dünya maketinin ekseninden, makete saplanmıştır. Şehitler Anıtı’nın ikinci parçasında yer alan, “şühedalarla sulanan fidan” figürü ise, şehitlerin ve Türk milletinin ölümsüzlüğünü temsil etmektedir (Şekil-4,5,6,7,8,9 ).

Tören Alanı ve Açık Hava Müzesi’nde gerçekleştirilen düzenlemelerin kurgusunu, yoldan geçen insanları etkilemek düşüncesi oluşturmaktadır. Düzenlemeler aslında yayaları hedeflememiş, daha çok araç trafiğini yavaşlatan ve alanın araç içinden algılanmasını öncelikli tutan bir anlayışla ele alınmıştır. Tören Alanı’nda yer alan büstlerin alana ve belediye binasına değil, doğrudan caddeye dönük olmaları bu anlamda önemlidir. Açık Hava Müzesi’nde ise insanları durduracak, uzun süreli tutacak hiçbir düzenleme yoktur. Alan, kısa süreli ziyaretler için kurgulanmış bir saygı mekanıdır ve burada sadece etki yaratmak amaçlanmıştır. Kullanılabilir öğelerle değil, dekor niteliği taşıyan öğelerle donatılmış ve tamamen ideolojik kaygılarla düzenlenmiş bu alanda tavır çok açık bir biçimde ifade edilmiştir.

Belediye binasının yan tarafında bulunan alana ise, belediyenin iddialarına göre “Türkiye’nin en büyük, dünyanın yapay en büyük, Ankara ve Keçiören’in simgesi, tüm yerli ve yabancı turistlerin en gözde ziyaret mekanı” olarak bir şelale düzenlenmiştir. Şelale düzenlemesinin içinde Türk dünyasının zaferlerini anlatan bir kompozisyon da yer almaktadır. Bu kompozisyonda, at üstündeki akıncılar, üç hilalli bayraklarıyla, mavi gökyüzünde yer alan hilal ve yıldızın altında, “düşman topraklarını fethetmektedirler”. Şelale aynı zamanda kullanılabilir mekanlara da sahiptir. Üst kotta yer alan bu mekanlarda insanların izledikleri yer yine Açık Hava Müzesi’dir. İslami literatürde suya ölümsüzlük, kutsallık gibi anlamlar yüklenmesine karşın , suyun buradaki kullanım nedeni aslında dinamizminin yaratacağı etkiden faydalanmak olmalıdır. Ancak, şelalenin yeni evlenenler ve sünnet olan çocuklar tarafından ziyaret edilmesi, belediyenin her iki beklentisinin gerçekleştiğinin bir göstergesidir (Şekil - 10, 11).

Tüm bu düzenlemeleri taçlandıran “Estergon Kalesi” ise, belediye binasının arkasındaki tepede, “neredeyse aslına uyan ölçekte Türk tarihi ve kültürel değerlerini yansıtacak şekilde” inşa edilmektedir (Şekil-12). Açıklamaya göre “böylece hem ilçe güzelleşecek, hem büyük Türk geçmişiyle gelecek arasında bağ kurulacak, hem de ilçe yeni bir alışveriş merkezine kavuşmuş olacaktır”. Selçuklu ve Osmanlı mimarisi örnek alınarak yapılan kalede büyük bir ticaret merkezi de yer alacaktır.

Belediye, ilçede konut üretim sürecini de kontrol altına almıştır. Böylece, ideoloji apartman üzerinden özel alana da girmiştir. “Çirkin ve herkesi rahatsız eden cepheleri önlemek amacıyla, Keçiören’de proje üreten mimarlara, içinde cephe düzenlemesinde uyulacak şartları ve örnek çözümleri içeren kataloglar dağıtılmıştır”. Belediye yönetimine göre bu uygulama “Türkiye’de ilktir ve daha önce kimse buna cesaret edememiştir” . İlçede mimarların tasarımlarını üstlendikleri binaların cephe düzenlemeleri ile ilgili herhangi bir tasarrufları yoktur ve cephe düzenlemeleri ya alınan tashihlere uygun olarak mimarlar tarafından, ya da belediyenin önerilerine uygun olarak müteahhitler tarafından yapılmaktadır . Böylece anıtsal Selçuklu-Osmanlı mimarilerinin cephe elemanları, İslam mimarisinin stilize bitki motifleri, BTB ile oluşturulmuş Türk kilim motifleri, padişah tuğraları gibi figürler, renk cümbüşü içinde, eklektik bir biçimde apartman cephelerinde sergilenme olanağına kavuşmuş olmaktadır. Böylece Keçiören’de yeni bir dil oluşturulmuştur. Bu dilin estetik anlayışı da kendine özgü ve kurmacadır (Şekil-13,14,15).

Sonuç Olarak...

Keçiören ilçesinde gerçekleştirilen mekansal düzenlemelere ilişkin tartışma öncelikle, kültürel özü inkar edilmeyen, ancak içinde barındırdığı “dünyayı fethetme ülküsü” ile Cumhuriyetin barışçıl yaklaşımlarının tam da karşısında yer alan bir ideolojinin Cumhuriyetin başkentinde bu denli açıktan aktarılmasına yöneliktir. İmaj toplumunun göstergelere verdiği önem, anlık etki bu anlamda kullanılan temel araçlar olmuştur. Önemli olan anlatımdır ve göstergeler Türk-İslam ideolojisinin Cumhuriyet ideolojisine rağmen kendini var ettiğini anlatmak için kullanılmıştır. Yapı ve düzenlemelerde yer alan öğeler bu anlamda eklektik bir biçimde bir araya getirilen elemanlar olarak ele alınmışlardır. Aynı eklektik tutum Türk-İslam ideolojisinin bir yandan karşı çıkarken bir yandan uzlaşma zemini aradığı Cumhuriyet ideolojisi ile yan yana durma halinde de ortaya çıkmaktadır. Cumhuriyet Kulesi, Atatürk-Ergenekon Parkı gibi isimler bu durumun açık ifadesidir. Bu yaklaşım ile kitlelere Cumhuriyet ideolojisi ile Türk-İslam ideolojisinin yan yana durabileceği ima edilmeye çalışılmaktadır. Özünde Cumhuriyeti ve dolayısıyla Ankara’yı reddeden bu ideoloji kendisine karşı çıkış alanı olarak Keçiören’i seçmiştir. Bu durum aslında Keçiören'in kendisini Ankara’ya bir ideolojik araç olarak sunumunun yanısıra, bir öykünmenin de ifadesidir. İlçe en temizdir, en büyük şelaleye sahiptir, en büyük anıt ilçededir, en yüksek kule ilçede inşa edilmektedir. Ancak tüm bunlar Keçiören’de gerçekleştirilirken başkent Ankara’dır.

Tartışmadaki bir diğer boyut ise, ideolojinin kendi içinde taşıdığı çelişkiye ilişkindir. Kamusal mekandan özel mekana doğru alanını genişleten yeni Türk-İslam ideolojisi yorumu, referans aldığı ideolojiyi ve onun araçlarını yorumlayan bir niteliğe bürünmüştür. İdeolojinin bu yeni yorumu, asıl yerlerinden ve bağlamlarından koparılan ikonik göstergelerin artık mecazi göstergelere dönüşmesi anlamına gelmektedir.

Tartışmanın diğer yanını oluşturan boyut ise tümüyle belediyenin sorumluluk alanlarına ilişkindir. Ciddi bir finansal çerçeveye sahip olan bu ideolojik düzenlemeler, ilçedeki temel yaşamsal sorunların göz ardı edilmesi anlamını taşımaktadır. Bu düzenlemeler nedeniyle, ulaşım ve kentsel donatılara ilişkin sorunların çözümü için yeterli kaynak aktarılamamaktadır.

Keçiören ilçesinde yaşanan değişimler, aslında ülke genelinde ve özelde Ankara’da yitirmekte olduğumuz yaşamsal ve mekansal değerler açısından büyük bir önem taşımaktadır. Cumhuriyetin çağdaş başkentinde gerçekleştirilen tüm bu değişimlere, “Cumhuriyetin çağdaş kentlilerinin” sessiz ve seyirci kalmaları süreci hızlandırmakta ve değişimi gerçekleştirenlere cesaret vermektedir.

* Gazi Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi.

** Dr., Gazi Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi.

*** Yrd. Doç. Dr., Çankaya Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, İç Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi

Bu icerik 4399 defa görüntülenmiştir.