336
TEMMUZ-AĞUSTOS 2007
 

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: MİMARLIK TURİZMİ: Turizmin Nesnesi Olarak “Mimarlık”

YARIŞMA

ÖDÜL

KORUMA-YAŞATMA

MİMARLIK’tan 336



KÜNYE
MİMARLIK POLİTİKASI

Yapı Kültürü ve Sürdürülebilir Kentsel Gelişim: Avrupa Mimarlık Politikası Forumu Hamburg Toplantısından Notlar

Tuğçe Selin Tağmat

Y. Mimar, Mimarlar Odası Uluslararası İlişkiler Koordinatörü

MİMARLIK’ta daha önce yer verdiğimiz üzere, Temmuz 2000’de Paris’te kurulan Avrupa Mimarlık Politikaları Forumu (EFAP), Avrupa Birliği’ne üye ülkeler arasında mimarlıkla ilgili konularda işbirliği kurmayı amaçlayan ve hükümetlerarası bir örgüt olarak, bu konuda iletişim ve paylaşım sağlamak üzere, kurulduğundan beri farklı AB dönem başkanlıklarında bir dizi etkinlik ve toplantı gerçekleştiriyor. 26-27 Nisan 2007 tarihlerinde Hamburg’da gerçekleştirilen Avrupa Mimarlık Politikaları toplantısı, “Sürdürülebilir Kentsel Gelişim için Yapı Kültürü” teması ile gerçekleştirilen bir konferans ve Forum’un çalışma toplantılarından oluşuyordu. Avrupa ülkelerinde mimarlık ortamını temsil eden kamu kuruluşları, meslek örgütleri ve çeşitli alanlarda çalışan mimarlık kuruluşlarının katılımda bulunduğu toplantı programına Mimarlar Odası, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müsteşarı Sabri Erbakan’ın da yer aldığı bir delegasyon olarak katıldı. Toplantının en ilgi çekici bölümü, Avrupa’da kentlerin büyümesinde yapı kültürünün itici bir güç olarak kullanılışını gösteren örnek projelerin sunumuydu. Ayrıca, mimarlık ve mühendislik pratiklerinin yakın diyalog ile çalışması sonucunda ortaya çıkan, estetik açıdan üstün özellikler sergileyen mühendislik ürünlerini gösteren sunuşlar da yapılı çevrenin oluşumunda rol alan meslek dallarının birbiriyle ilişkisinin önemini ortaya koydu.

Almanya Dönem Başkanlığı’nın evsahipliği yaptığı Avrupa Mimarlık Politikaları Forumu (EFAP) konferansı ve çalışma toplantıları 26-27 Nisan 2007 tarihlerinde Hamburg’da Bucerius Hukuk Okulu’nun toplantı salonunda gerçekleştirildi. “Sürdürülebilir Kentsel Gelişim için Yapı Kültürü” temasıyla düzenlenen konferansın amacı, yaşam kalitesinin artırılması ve kentlerdeki koşulların iyileştirilmesinde mimarlığın ve yapı kültürünün rolünü vurgulamaktı.

Konferansın büyük bir bölümünün Alman konuşmacılardan ve özellikle kamu görevlilerinden oluşması nedeniyle, Helsinki’de yapılan bir önceki toplantıdaki konuşmacı ve konu çeşitliliği bu toplantıda gözlemlenemedi. Bununla birlikte, toplantının Almanya’da yapılmasının en önemli yanı Almanlara özgü “baukultur” kavramının mimarlık politikalarına ilişkin yapılan tartışmalara getirdiği farklı bakış açıları oldu.

Baukultur kavramının nasıl algılandığına kısaca değinmek gerekirse, yapılı çevre bütününü ifade eden ve bu çevrenin yapımı ve sürdürülmesiyle ilgili tüm eylemlere gönderme yapan Bau (bina, yapı) ve ulaşılması ve desteklenmesi gereken yapı ve yaşama ilişkin kalite standartları üzerine geniş bir mutabakat alanını tanımlayan Kultur (kültür) kelimelerinden oluşan baukultur ifadesi, bu içeriğiyle mimarlık, mühendislik, kentsel ve mekânsal planlama, trafik yönetimi, yapı sektörü, kamusal ve özel işverenler gibi yapılı çevrenin oluşumuna katkıda bulunan tüm eylem alanlarını içine alıyor. Bu anlamda baukultur kavramı tam da Forum’un amaçladığı, yapılı çevreyi oluşturan ve kullanan tüm taraflara nitelikli mimarlığın yapı ve yaşam kalitesine etkisinin anlatılması hedefiyle parallelik taşıyor.

Konferans genelinde yapılan sunuş ve değerlendirmelerde de baukultur kavramı sıkça vurgulandı; hatta yapılan çevirilerde baukultur kelimesinin orijinalinin korunması konusunda da bir hassasiyet vardı. Bununla birlikte aslında zaten bugüne kadar Forum kapsamında yapılan tartışmalarda kullanılan yapı kültürü ifadesinin baukultur kavramının içeriğiyle parallelik taşıdığını ve bu konuda gerekli bilincin sağlandığını söyleyebiliriz.

Konferansın açılış konuşmacılarındanHamburg’un Kentsel Gelişim ve Çevreden Sorumlu Senatörü Axel Gedaschko, Hamburg’un hem bir yenilenme ve dönüşüm içinde olan, hem de bu geçiş dönemini geleneksel yapısının bir devamı olarak değerlendiren bir kent olduğunu ifade ederek, kentteki yüksek yaşam kalitesinin sürdürülebilir gelişme anlayışına önem vermelerinden kaynaklandığını vurguladı. Ulaşım, İnşaat ve Kentsel Konulardan Sorumlu Federal Bakan Wolfgang Tiefensee ve Federal Bakanlık Sekreteri Engelbert Lütke Daldrup, yapı kültürü kavramının inşaat sanayinin bütününü ve planlama, inşaat, yenileme, mühendislik, peyzaj ve kentsel planlama gibi birçok alanı içine aldığını ifade ederek, yapı kültürü konusunun yalnızca teknik bir konu olmadığının, doğrudan toplumu ilgilendirdiğinin altını çizdiler. Ayrıca, Almanya’da devletin bir inşaat politikası bulunmadığını fakat kaliteye ilişkin kriterlere sahip olduklarını belirterek, yakın bir tarihte, yapı kültüründen sorumlu bir federal vakıf kurdukları haberini verdiler.

“Yerel ve Ekonomik Bir Faktör Olarak Yapı Kültürü” konulu bir tematik sunuş gerçekleştiren Prof. Jörn Walter, inşaat sürecinde genellikle ekonomik özelliklerin dikkate alınmasını ve kültürel boyutun genellikle arka planda kalmasını eleştirdi. Ayrıca, nitelikli yapıların aynı zamanda medya imgesine sahip olmasının öneminden bahsederek, bu imgenin toplum üzerinde yarattığı izlenimin mimarlığı ve yapı kültürünü daha bilinir hale getirebildiğini de ekledi. “Yıldız mimarlar”ın da benzer bir medya imgesine sahip olduklarını ifade eden Walter, bu yönden pek çok yıldız mimarın yapı kültürü önünde yeni perspektifler açabileceğinden ve kendileri üzerindeki medya ilgisini yapı kültürü üzerine de odaklamaları gerektiğinden söz etti. Yapı kültürünün geliştirilmesi için, kentsel gelişim ve mühendislik projelerinin bir yandan yüksek düzeyde tasarım kalitesine, diğer yandan da toplumsal olarak kabul edilebilir bir içeriğe sahip olmaları gerektiğini söyledi.

“Kentlerin Büyümesinde İtici Bir Güç Olarak Yapı Kültürü” temalı bir sunuş gerçekleştirenProf. Jan Gehl, Almanya’nın AB Dönem Başkanlığı kapsamında yürüttüğü ve Avrupa kentlerinde kentsel gelişim için yapı kültürünü araç olarak kullanan çeşitli ölçekteki başarılı projeleri biraraya getiren bir araştırmayı aktardı.1 Bu araştırma planlama, ihale ve inşaat yönetimi süreçlerinin kaliteye dayalı olarak yürütülmesinin Avrupa kentlerinin sürdürülebilir gelişimine katkıda bulunduğu fikrinden hareketle, çeşitli kentlerden projeleri yerel özellikler, farklı alanları birbirine bağlayabilme niteliği, yoğunluk, karışık işlevlerinin birarada kullanılması, uyarlanabilirlik, yüksek nitelikli kamusal alan sağlama, farklı meslek ve karar gruplarının birarada karar alma sürecini işletmesi ve kullanıcıların planlama sürecine katılımı gibi kalite kriterlerine bağlı olarak değerlendiriyor. Böylece bir alana yapılan basit bir eklemeden, bütün bir kenti baştan sona etkileyen bir yapı veya ulaşım sistemine kadar çok farklı ölçeklerde yapılan bölgesel ve kentsel müdahaleler örnekleniyor. Gehl projeleri aktarırken yaptığı analojide, kentlere yapılan farklı ölçekteki müdahaleleri aynen vücudu rahatlatan bir masaja benzeterek, bunun akupunktur misali noktasal bir müdahale, bölgesel bir masaj benzeri orta ölçekli bir proje veya tüm bir masaj olarak adlandırabileceğimiz kentin tümünü içine alan bir program olabileceğinden bahsetti.

Avrupa Komisyonu Bölgesel Politika Genel Müdürlüğü’nden Dr. Michel-Eric Dufeil, “AB Yapısal Politikası’nda Yapı Kültürü Faktörü” konulu konuşmasında AB politikalarında yapı kültürünü etkisi altına alan yeterlilikler ve standartlar gibi konularda genel bir çerçeve çizerek ülkelerin ortak bir stratejik gündemde ilerlemelerini sağlamaya çalıştıklarından ve yapı kültürünün esasen ulusal programlar üzerine kurulu bir sistem üzerinden gelişebileceğinden bahsetti. Avrupa kentlerinde sürdürülebilir gelişim için önem kazanan konuları çevre politikaları ile ekonomik kalkınma arasındaki bağın güçlendirilmesi, çevresel maliyetlerin düşürülmesi, araştırmaların ve yeniliklerin özendirilmesi, geleneksel enerji kaynaklarına yönelerek alternatif ve yenilenebilir kaynaklara önem verilmesi olarak sıraladı. Ayrıca, şu andaki AB politikasının yapı kültürünün geliştirilmesi yönündeki bölgeler, uluslar ve sınırlararası işbirliği projeleri ve ağlarını desteklediğini de ekledi.

Mühendis Prof. Dr. Jörg Schlaich, “Yapı Kültürü ve Mühendislik” başlıklı sunuşunda, teknik, sosyal ve kültürel sorumlulukları olan kentsel gelişim konusunun yalnızca bir meslek dalının konusu ve sorunu olamayacağını ve önemli olanın planlamayı işbirliği içinde gerçekleştirerek sonuç ürünün kalitesini sağlamak olduğunu belirtti. Schlaich’in sunuşu mimarlar ve mühendisler arasında işbirliğinin önemini vurgulayan ve bu işbirliğiyle ne kadar başarılı ve nitelikli ürünler ortaya çıkabileceğini sergileyen çok ilginç bir sunuş oldu. Çeşitli köprü sistemlerinin gösterildiği bu sunuşta teknolojik bakış açısının yanı sıra estetik kaygıların da göze çarptığı çok yenilikçi ve farklı seçenekler sunan köprü örnekleri yer alıyordu.

Tanınmış Alman mimarlardanJulia Bolles-Wilson ise “Yapı Kültürü ve Mimarlık” temasını işlerken, mimarlık ürününün son kalitesinde temel olarak etki sahibi olan üç konu olduğunu ifade etti: eğitim/deneyim (müfredat, Bolonya süreci, mimarlık enstitüleri, genç mimarların teşvik edilmesi, yarışmalar...), iletişim/tartışma (eleştiri, farklı alanların birbirileriyle iletişimi...) ve kalite denetimi/değerlendirme (kamusal denetim ve belediye prosedürleri...).

Konferansta konuşma yapan Federal Mimarlar Odası (BAK) ve Mühendisler Odası (BIngK) Başkanları Avrupa’daki mimarların mimarlık politikası oluşturmak üzere mühendisleri de katkı vermeye çağırdıkları bir ortam olması açısından Forum’a önem verdiklerini ifade ettiler. Konferansta sunuş yapanAvrupa Mimarlar Konseyi (ACE) Başkanı Jean-François Susini ise, Avrupa’da etkinlik gösteren Architectuur Lokaal (Hollanda), Architeckturstiftung (Avusturya), Maisons de l’Architecture (Fransa) gibi kamusal ve özel mimarlık ve kentsel çevre ağları ve örgütlenmelerine ilişkin genel bir portre çizdi.

Konferansın birinci gününün sonunda yapılan panellerden ilkinde yapı kültürünün ekonomik kalkınmayla ilişkisi ikincisinde ise sosyal gelişmeyle ilişkisi ele alındı. Aralarında çeşitli Avrupa ülkelerinden mimar, mühendis, kamu görevlisi ve firma yöneticisi katılımcıların bulunduğu panelde, yapı kültürü anlayışının hem ekonomik hem de sosyal açılardan avantajlı yönleri olduğunun yapı sektörünün ve kamu yönetiminin tüm aktörlerine aktarılması gerektiği; mimarlığın tanımı itibariyle kamusal bir eylem olduğu ve sosyal katılımın olmadığı bir planın başarılı olmasının güç olduğu; sosyal ve kültürel altyapısını bilmediği bir ülkede veya kentte çalışan bir mimarın mutlaka orada kamu idaresiyle sağlıklı bir iletişime girmesi ve yerel bir ortakla çalışması gerektiği; yapı kültüründen yoksun kalmanın toplumsal ayrışmaya neden olabildiği; yapı kültürü politikasına sahip çıkmanın tüm bu açılardan önemli olduğu vurgulandı. İkinci günün sonunda yapılan panelde ise Avrupa’nın çeşitli kentlerindeki mimarlık ve yapı kültürü kuruluşlarından ve ayrıca Avrupa çapında etkinlik gösteren Europan ve Holcim gibi mimarlık ödül ve programlarını yürüten kuruluşlardan temsilciler bu tip örgütlenmeler gözünden yapı kültürü konusunu değerlendirdiler.

Forum programının yarım günü ise örgütlenmenin çalışma toplantılarına ayrılmıştı. Bu toplantılarda, Forum’un tüzel kişiliğinin resmi olarak kurulduğu duyurularak, taslak eylem planı değerlendirildi. Şu ana kadar çalışmalarına başlayan “Yapılı Çevrede Kalite” ve “Toplumda Yapılı Çevre Bilinci” Çalışma Grupları çalışmaları süresince izleyecekleri genel yaklaşımları aktardılar.2

Forum programı süresince Mimarlar Odası’nın yürütmekte olduğu Mimarlık Politikası kampanyası, yapılan broşürün dağıtılmasıyla katılımcılara aktarıldı. Forum’a bir önceki Genel Kurul’da üye olan Mimarlar Odası, tam üyeler arasında bulunuyor. Bir sonraki Forum toplantılarının 11-12 Ekim 2007 tarihlerinde Portekiz’de ve 16-17 Haziran 2007’de Slovenya’da gerçekleştirileceği duyuruldu.

Bu icerik 3737 defa görüntülenmiştir.