324
TEMMUZ-AĞUSTOS 2005
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

UIA 2005 İSTANBUL



KÜNYE
MİMARLIK EĞİTİMİ

Mimarlık Eğitimine İlişkin Uluslararası Belgelere Bir Bakış

Ayşen Ciravoğlu

Araş.Gör., YTÜ Mimarlık Bölümü

Mimarlık eğitimi üzerine tartışmalar gerek ulusal gerekse uluslararası alanda yoğun olarak sürdürülüyor. Avrupa Birliği’ne üye ve aday ülkeler ortak bir yüksek öğretim alanının arayışı içindeler. Bu kapsamda ülkemizde mesleki yeterliliklerin tanınmasına ilişkin çalışmalar öncelikle tıp ve mimarlık alanında yürütülüyor. Öte yandan, bu yıl mimarlık hizmetinin GATS (General Agreement on Trade in Services - Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) kapsamında diğer hizmet sektörleri gibi serbest dolaşıma açılacağını da anımsatmak gerek. Tüm bu süreçlerde toplumumuzun ve mesleğimizin karşılaşabileceği sorunlar ve çözüm önerileri gündemin ilk sıralarında yer alıyor.

Yukarıda sözü edilen anlaşmalar gereği, ülkemizde de mimarlık eğitimini belirli ortaklıklara uyarlama arayışları sürüyor. Bu konu üzerinde gelişen tartışmalarda referans gösterilen uluslararası belgeler ise sayıca fazla. Bu nedenle olsa gerek, ülkemizde mimarlık eğitimini tartışan aktörlerin tümünün, metinlerin bütününe hakim olduğunu söylemek oldukça zor. Oysa genel inanışın aksine, bu belgelerin ortaklıkları olduğu gibi farklılıkları da bulunuyor. Bu nedenle de metinlerin okunması özümsenmesinden çok, belgelerde öne sürülen konuların, kabullerin tartışılmasının önemi göze çarpıyor.

MIT’den (Massachusetts Institute of Technology) Prof. Stanford Anderson’un Avrupa Mimarlık Okulları Başkanları Ağı’nın 7. toplantısında yaptığı “Avrupa Yüksek Öğretimi için Müfredatın Şekillendirilmesi: Atlantik Aşırı Bir Bakış” başlıklı konuşmasını bu yazıyı takip eden sayfalarda bulabileceksiniz. Anderson, Bolonya süreci metinleri olarak adlandırılan Bolonya, Prag ve Berlin bildirgeleriyle birlikte Magna Charta Bildirgesi üzerine yaptığı ayrıntılı incelemesi ve düşüncelerini eğitim üzerine genel görüşleriyle birlikte bizlere sunacak. Bu yazıyı sizlere aktarmanın uluslararası belgeler üzerine bir tartışma sürecini başlatabileceği için yararlı bulduk. Umarız Anderson’un yaptığı Atlantik aşırı değerlendirmenin bir benzeri ülkemizde de yapılabilir ve sonuçları mimarlık kamuoyuna duyurulur.

Bir başlangıç oluşturabilmesi için burada ilgili süreçlerde önemli rol oynamış belgelerin bir özetini sunmak yararlı olacaktır:

Bolonya süreci olarak adlandırılan metinler bütünü temel olarak üç bildirge üzerinden yürümektedir. Bunlar Bolonya, Prag ve Berlin bildirgelerinden oluşur. Bolonya Bildirisi’nde kolay okunabilir ve karşılaştırılabilir derecelerin geliştirilmesi, iki aşamalı bir sistemin (lisans ve lisansüstü) uyarlanması, hareketliliğin (dolaşım) kalite güvencesi konusunda Avrupa’da işbirliğinin ve yüksek öğretimin Avrupa boyutunun özendirilmesi konuları öne çıkmaktadır. Prag Bildirgesi’nde ise yaşam boyu öğrenme, yüksek öğretim kurumları ve öğrenciler, Avrupa Yüksek Öğretim Alanı’nın çekiciliğinin özendirilmesine değinilir. Berlin Bildirgesi’nde de Avrupa Yüksek Öğretim Alanı ve Avrupa Araştırma Alanı olarak saptanan bilgi toplumunun iki temel taşı öne çıkar. Ancak bu metinlerin ayrıntısına yer vermeden önce bu sürecin hazırlığı niteliğindeki bazı belgelere kısaca göz atalım:

1988’de Bolonya’da imzalanan Magna Charta Bildirgesi(1)(Magna Charta Universitatum) Avrupa’daki üniversitelerin rektörlerinin ortak metnidir. Burada üniversitenin özerk yapısının önemi vurgulanır. Araştırma ve öğretimin birbirinden ayrılamayacağı belirtilir. Araştırma ve öğretimin ahlaki ve entelektüel olarak tüm politik otorite ve ekonomik güçlerden bağımsız olması gerektiğine değinilir. Bunun için özellikle öğrencilerin özgürlüklerinin korunmasının gerekliliğinin altı çizilir. Bilginin ve belgelerin karşılıklı değişimi için öğrenci ve öğretim üyelerinin hareketliliği önemlidir. Sürekli eğitimin önemi üzerinde durulur.

Sorbon Deklarasyonu Bolonya sürecinin başlangıcı niteliğindedir. Fransa, İtalya, İngiltere ve Almanya eğitim bakanları tarafından 1998’de imzalanan bildirgede, Avrupa bilgi temelini oluşturmanın önemi üzerinde durulur. Sürekli mesleki eğitime dikkat çekilir. Dolaşımın önemi vurgulanır. Öte yandan, dahili ve harici okunabilirliklerin uluslararası tanımaya olanak vereceğini söyler. İki aşamalı lisans ve lisansüstü eğitimi modelinin uluslararası karşılaştırma için uygun olduğu saptamasını yapar. ECTS (European Credit Transfer System - Avrupa Kredi Transfer Sistemi) ve yarıyıl sisteminin esneklik sağlayabileceğini dile getirir. Öğrencilerin profesyonel yaşamlarının herhangi bir noktasında farklı birikimlere sahip olsalar da akademik ortama katılabilmelerinin öneminin altını çizer. Lisans öğrencilerinin disiplinlerarası çalışmalara da fırsat verecek biçimde farklı programlara devam edebilmelerini önemser. Hem lisans hem de lisansüstü aşamasında öğrencilerin bir yarıyıl kendi ülkelerinin dışında eğitim görmelerinin önemini belirtir.

1999 tarihinde Bolonya’da toplanan Avrupa Eğitim Bakanlarının ortak deklarasyonu, Bolonya sürecinin ilk metni olarak kabul edilir. Bu belgede Avrupa vatandaşlığını zenginleştirmek için “Bilgi Avrupası” kavramı üzerinde durulur. Hem Sorbon hem de Magna Charta Bildirgesi’ne göndermeler yapılan belgede karşılaştırılabilir ve uyuşabilir yüksek öğretim sistemlerinin oluşturulmasının tam olarak başarılması gerektiği belirtilir. İki aşamalı (lisans ve lisansüstü eğitimi-ilk aşama en az üç yıl olmalı) eğitiminin önemi vurgulanır. Birinci aşamadan sonra verilecek derecenin Avrupa iş bulma piyasasında uygun bir niteliğe karşılık gelmesi gerektiğinin altı çizilir.(2) İkinci aşamanın ise yüksek lisans (master) ve doktora derecelerine doğru ilerlemesi gerektiği belirtilir. ECTS ve dolaşım vurgulanır. Son olarak kültürlere, dillere, ulusal eğitim sistemlerine(3) ve üniversitenin özerkliğine tamamıyla saygı duyulduğu belirtilir.

2001 tarihli Salamanka Avrupa Yüksek Öğretim Kurumları Anlaşması, Prag’da biraraya gelecek olan Avrupa Yüksek Öğretimden Sorumlu Bakanlar Toplantısı’na veri oluşturmak için yapılmış bir buluşmanın bildirgesidir. Sorumlulukla birlikte özerkliğin önemine dikkat çekilmiştir. Gerekli yönetimsel özgürlükle birlikte daha esnek düzenleyici çatkıların ve adil finansmanın gerektiğinin altı çizilmiştir. Kamusal sorumluluk olarak eğitimin önemi üzerinde durulmuş, Avrupa Yüksek Öğretim Alanı’nın Avrupa Araştırma Alanı’yla beraber yürümesinin gerektiği belirtilmiş ve yüksek öğretimdeki çeşitliliği düzenlemenin önemi vurgulanmıştır. Kalitenin temel yapı taşı olduğu söylenmiştir.

2001 tarihli Göteburg Öğrenci Bildirgesi, Bolonya Bildirgesi’nin, Bolonya sürecinin öğrenciler üzerinde yaratacağı sosyal sonuçları dikkate almadığı saptamasına dayanır. Öğrenci Bildirgesi’ne göre, hükümetler her yurttaşın sosyal geçmişleri ne olursa olsun yüksek öğrenimden eşit ölçüde yararlanabileceğini garanti altına almalıdır. Sosyal, ekonomik ve politik engellerin kaldırılması gerektiği belirtilir.

2001 tarihinde Prag’da yapılan Avrupa Yüksek Öğrenimden Sorumlu Bakanlar Toplantısı’nda Salamanka Bildirgesi ve Göteburg Öğrenci Deklerasyonu da dikkate alınır. Bu metinde Bolonya sürecinde tanımlanan altı hedef üzerinde atılacak adımlar görüşülür. Hedefler, kolaylıkla okunabilir ve karşılaştırılabilir dereceler sisteminin uyarlanması; iki aşamalı bir eğitim sisteminin uyarlanması; kredi sisteminin kurulması; hareketliliğin kalite güvencesi konusunda Avrupa işbirliğinin (Bu kapsamda ulusal kalite güvence sistemlerinin kabulü(4) ve karşılıklı güven üzerinde durulur) ve yüksek öğretimde Avrupa boyutunun özendirilmesidir (Derslerin ve müfredatın tüm düzeylerinde Avrupalı içeriği, yönlendirmesi ve organizasyonunun(5) artırılması önerilir). Yaşam boyu öğrenme ve Avrupa Yüksek Öğretim Alanı’nın çekiciliğini özendirme(6) ise vurgulanan diğer noktalardır.

2003 tarihinde Berlin’de toplanan Avrupa Yüksek Öğrenimden Sorumlu Bakanların Toplantısı’nda ise Avrupa yüksek öğrenim alanı 2010’a olan bağlılıklar tekrar ifade edilir. Bolonya sürecinin sosyal boyutunun altı çizilir. Kalite güvencesi, derece strüktürü (iki aşamalı sistemin uygulanması), hareketliliğin özendirilmesi, kredi sisteminin kurulması, derecelerin tanınması, yüksek öğretim kurumları ve öğrencileri, yüksek öğretimde Avrupalı boyutunun özendirilmesi, Avrupa yüksek öğrenim alanının çekiciliğinin özendirilmesi ve yaşam boyu öğrenme konularında yapılan gelişmeler değerlendirilir. Bundan sonra yapılacak eylemler ise Avrupa Yüksek Öğretim Alanı ve Avrupa Araştırma Alanı’nın bilgi toplumunun önemli yapı taşları olduğu saptamasından yola çıkarak daha yakın bağlantılar kurmayı özendirmektir.

Yukarıdaki metinlerle eşzamanlı olarak özellikle mimarlık eğitimi üzerine oluşturulan belgelerden birkaçı da şöyle sıralanabilir:

1985 tarihli Avrupa Konseyi Mimarlar Direktifi (85/384/CEE), diplomaların karşılıklı tanınması üzerine bir metindir. Bu metinde mimarlık eğitiminin belgede ifade edilen 11 kriteri karşılaması gerektiği belirtilir. Bu kapsamda mimarlık eğitiminin ya en az 4 yıl tam zamanlı(7) ya da 6 yıl (Bunun da en az 3 yıllık bölümü tam zamanlı olmalıdır) yarı zamanlı olarak yapılması gerektiği söylenir.

2004 yılında revize edilen 1996 tarihli UIA/UNESCO Mimarlık Eğitimi Şartı, 1985 tarihli Avrupa Konseyi Direktifi’nde belirtilen mimarlık eğitiminin içermesi gereken 11 adet kriteri yineler ve eğitimin temel amacının farklı gereksinimler arasındaki çelişkileri çözebilecek meslek adamları yetiştirmek olduğunu belirtir. Mimarlık eğitiminin en az 5 yıl tam zamanlı(8) olması gerektiğini ve bunu 2 yıllık meslek pratiğinin izlemesinin yerinde olacağını söyler. Metne göre mesleki pratiğin en az 1 yılı akademik çalışmaların tamamlanmasının ardından yapılmalıdır. Bitirme jürisinin önemine dikkat çeker ve jüride meslek pratiğini sürdüren mimarların yanında, farklı okullardan (hatta mümkünse farklı ülkelerden) öğretim üyelerinin de bulunması gerektiğini belirtir. Öğretim üyelerinin ve öğrencilerin değişim programlarına katılmasının öneminin altını çizer. Bitirme projelerinin uluslararası ödüller ve sergiler yoluyla okullar arasında paylaşılmasının yararlarına değinir. Mimarlık ve çevre konularının yüksek öğretim öncesi öğrencilere tanıtılmasının önemini vurgular ve mimarların sürekli eğitimine dikkat çeker. Eğitim kurumlarının kendi kendini değerlendirme ve akran değerlendirmesi gibi sistemleri belirli aralıklarla uygulamalarının gerekliliğinden söz eder. Her öğretim kurumunun öğretim kapasitesine göre öğrenci sayısını belirlemesinin öneminin altını çizer. Meslek pratiğiyle öğretiminin arasında sürekli etkileşimin özendirilmesini belirtir. Öğretim üyelerinin araştırma çalışmalarının doğal bir etkinlik olarak görülmesine değinir. Stüdyo çalışmasının müfredatın yarısını oluşturması gerektiğini belirtir. 2004 yılında revize edilen metindeyse toplumsal sorumluluklarının ve sürdürülebilir insan yerleşimleri oluşturmak yönündeki çabaların, mimarın başlıca endişeleri olduğunun altı çizilir; ayrıca bildirgenin dinamik bir yapıda (sürekli değişebileceği) olduğu belirtilir.

2001 yılında imzalanan ve 2003 yılında yeniden kabul edilen EAAE (Avrupa Mimarlık Eğitimi Birliği - European Association for Architectural Education) Hanya Bildirisi, mesleki pratiğe izin veren mimarlık eğitiminin lisansüstü düzeyinde mezun veren en az 5 yıllık ya da Avrupa Kredi Transfer Sistemi’ne göre 300 kredilik bir eğitimle gerçekleşebileceğini belirtir. Her okul müfredatını 5 yıllık sürekli bir program ya da iki aşamaya bölünmüş (3+2) bir program olarak düzenleyebilir ancak ilk aşamanın tamamlanması mesleki pratiğe olanak vermemelidir.(9) Bildirgeye göre ECTS sistemi Avrupa’daki çeşitliliği desteklemek için öğrencilerin dolaşımına imkân verecek bir düzenlemedir. Son olarak EAAE’nin kalite güvencesi ve değerlendirmesi sisteminin geliştirilmesi konusunda rol almasının gerekliliğinin altı çizilir.

Kuşkusuz metinlerin politik boyutlarını da göz önünde bulundurarak kabaca bir değerlendirme yapılabilir. Metinlerin ortaklıkları, çelişkileri ve ülkemiz eğitim sistemi için önerileri tartışılabilir. Örneğin ilk bakışta “hem çeşitlilikleri koruyacak hem de ortak bir anlayışla ele alınacak bir yüksek öğretim” gibi söylemler politik alanda çok çarpıcı bulunmakla birlikte içinin doldurulmasının kimi zorluklar/endişeler yaratabileceği söylenebilir. Uygulamadaki sonuçlarını merak ettiğimiz eğitim yenilenmesi sürecinin ülkemiz açısından da farklı bakışlarla değerlendirilmesinin gerekliliği kaçınılmazdır. Umarız önümüzdeki günlerde onlar da dergimiz sayfalarına taşınabilir…

NOTLAR

1. Bu bildirgenin Bolonya süreci metinlerinde karşılaştığımız bakanların kararları yerine üniversite temsilcilerinin düşüncelerini içerdiği için politikadan uzak ve insan temelli bir yaklaşımı sergilediği görüşleri uluslararası akademik ortamlarda ifade edilmektedir.

2. Örneğin bu öneri mimarlık alanında tartışılmaktadır. Bu aşamada yetki verilmesinin sakıncaları kimi çevreler tarafından belirtilmektedir. Mimarlık alanını düzenleyen belgelerde bu noktada yetki verilemeyeceğinin altı çizilir.

3. Özellikle bu tanım ülkemizdeki eğitim sisteminin olumlu yönlerinin yasa ve yönetmeliklerle uyuşmasa da savunulabileceğini düşündürmektedir.

4. Bu ifade ülkemizde de kurulması planlanan bir ulusal akreditasyon kurumunun bu anlamda uluslararası platformlarda tanınabilirliğinin önünü açabilir.

5. Henüz içi doldurulmamış bu ifade eğitimde (sakıncalı) yeni bir boyutu tanımlayabilir.

6. Belgelerde sıklıkla Amerika’daki yüksek öğretim kurumlarının Avrupa’dakilerden daha çok talep edildiği ve bu anlamda Avrupa’da yaşanan beyin göçünün önüne geçilmesinin gerekliliğinin üzerinde durulur.

7. Bu belge ülkemizde dört yıllık tam zamanlı mimarlık eğitimine bir dayanak oluşturabilir.

8. UIA metninin 1985 tarihli Avrupa Konseyi Mimarlar Direktifi (85/384/CEE) ile uyuşmadığı söylenebilir. Ayrıca, eğitimin süresinin 5 yıl olması tartışmalarının genellikle mimarlık alanını düzenleyen belgeler çerçevesinde gelişmekte olduğu izlenmektedir. Örneğin, Bolonya sürecindeki tüm meslek alanlarını ilgilendiren metinlerde eğitimin süresi değil iki aşamalı olması gerektiği vurgulanmaktadır.

9. Bu anlamda Bolonya Bildirisi’yle çelişir.

Bu icerik 3119 defa görüntülenmiştir.