322
MART-NİSAN 2005
 
MİMARLIK'tan

UIA 2005 İSTANBUL’A DOĞRU

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA

  • SANATHAYAT
    Ali Artun

    İletişim Yayınları SANATHAYAT Dizisi Editörü

YAYINLAR

  • Yazılı Camiler
    Gürhan Tümer

    Prof.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü, Yayın Komitesi Üyesi



KÜNYE
KORUMA-YAŞATMA

Anıt Kavramı, Kimliğin Sürekliliği ve Değişim: Gevher Nesibe Medresesi Deneyimi *

Burak Asiliskender

Y.Mimar, Araş.Gör., Erciyes Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Hamiyet Gökmen Balcı

Y.Mimar, Araş.Gör., Erciyes Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Neşe Yılmaz

Kent Plancısı, Araş.Gör., Erciyes Üniversitesi, Şehir ve

“Anıtlar, kendilerini sürekli dönüştüren kentsel dinamiklere karşı durduğu düşünülse de, aslında değişimi doğrudan yaşayan / yaşatan merkezlerdir” diyen yazarlar, onların tarihî dokuda kentsel tasarımın önemli girdilerinden biri olması gerektiğini vurguluyorlar. ‘Anıt’, ‘kimlik’, ‘süreklilik’ ve ‘değişim’ kavramları üzerinden, Kayseri Gevher Nesibe Medresesi çevre düzenlemesi deneyiminin, anıtla ve kentle olan etkileşimini sorguluyorlar.

Zamanın sürekliliği içerisinde, toplumun ve dolayısıyla mekânın değişimi kaçınılmazdır. Değişen her değer, kendinden önceki birikimlerin toplum tarafından özümsenerek, ilerleme arzusuyla yenilenmesini ve gelişmeyi barındırmalıdır. Değişim, kültürel kimliğin sürekliliğini sağlayan bir yeniden yorumlanma durumudur ve zamanın gereklerine göre geçmişinden aktarılan her değeri güncellemeyi içerir. Mekânlar, kültürel değişimleri, toplumla birlikte yaşayan ve yansıtan düzenlemelerdir. Mekânsal ölçekte değişim, mekânın geometrik bütünlüğünden çok, deneyimsel nitelikleriyle değerlendirilebilir. Bu anlamda anıtlar, hem kültürel sürekliliğin, hem de bu süreklilikte yaşanan değişimin temel ögeleridir. Değişimin sürekliliğini sağlayan, anıtın kendi fiziksel tanımlılığından çok, kendisi ve bütünleştiği çevresi ile yaşayanlarının ortaya çıkardığı deneyimdir.

Bu yaklaşım altında anıtları, sadece sembolik ve geometrik olarak korunan mekânsal organizasyonlar olarak değerlendirmek yetersiz kalır. Anıtlar, konuştuğumuz dili oluşturan kelimeler gibi, o topluma özgü kimlik tanımlamalarını, mekânsal olarak geçmişten geleceğe aktaran yapı taşlarıdır; ve bir kültür öğesi olmasını sağlayan değer, onlarda yaşananlardır. Elbette, geçmişten günümüze kalan her yapı, anıt olarak değerlendirilemez. Yapıyı anıt yapan, onunla yaşayanların, üzerine yüklediği ortak anlam bütünüdür. Anıt, sadece geçmişin değil, aynı zamanda mekânsal ortaklığın sembolik yansımasıdır.(1)

Bu kapsamda çevresiyle birlikte değerlendirilecek olan Gevher Nesibe Medresesi ve Darüşşifası, Kayseri kent kültüründe anıtsal nitelik kazanmış bir mekânsal organizasyondur. Yapıyı sadece, kentin mimari kimliğine ait tarihsel bir yapı olarak değerlendirmek yeterli değildir. İşlevi ve yapımını sağlayan değerlerle(2), Anadolu yaşantısının ve kültürünün izlerini yansıtmaktadır. İşlevsel özeliklerinden dolayı, kullanıma açıldığı günden bugüne Gevher Nesibe Medresesi, her dönemde -bir dönem zamanın koşullarına bağlı olarak çok tahrip olmuşsa da- kullanılarak ayakta kalan bir yapıdır.

Gevher Nesibe Medresesi gibi toplumun kültürel kimliğinin sürekliliğini sağlayan yapılar, hem üzerlerine yüklenen sembolik anlamlar hem de işlev özellikleriyle, değişim içindeki kentsel mekânın yeniden tasarlanmasında, önemli girdiler sağlayan ve tasarımı özgün kılan kaynaklar olarak algılanmalıdır. Bu noktadan yaklaşımla anıtlar, kültürel sürekliliğin önemli yapı taşlarıdır.

Özellikle, Gevher Nesibe Medresesi gibi önemli tarihsel birikimi olan yapılar için korumacı yaklaşımlarla yapılan uygulamalar, kimi zaman anıtın kültürel bir varlık olarak yaşamasını sağlamak yerine, onu zaman içinde donduran ve kullanıcısından uzaklaştıran, yalıtılmış bir çevrede sergilenen bir simgeye dönüştürebilir. Çevresinden soyutlanan anıt ise, her geçen gün toplum tarafından daha az kullanılan önemsiz bir nesneye dönüşür ve ait olduğu kültürün bir parçası olma niteliğini yitirir. Bu çalışma kapsamında kültürel sürekliliğin “kimlik” ve “mekân deneyimi” kavramlarıyla ilişkisi irdelenecek ve 1987 sonrası Gevher Nesibe Medresesi çevresinde uygulanan kentsel tasarım çalışmasının bir değerlendirmesi yapılacaktır

Kimlik, Kültürel Süreklilik ve Mekân Kavramı

Kültürel süreklilik, toplumun kimliğini, özünü kaybetmeden, dönemin gerçeklerine bağlı olarak değişim içinde bulundurması olarak tanımlanabilir. Kimlik, bir bireyi veya toplumu diğerlerinden ayıran ya da ortak kılan nitelikler, öznel değerler ve ilişkiler bütünü, bir başka deyişle, bir özdeşlik ya da farklılık tanımlaması, bir aitlik problemidir. Bireylerin, toplumsal ortaklıklarının özü ise, birlikte yaşama deneyimlerine, kültüre dayanır. Bu yaklaşımla kültür, uzun yıllar boyunca bir arada yaşamış bireylerin, nesnel veya soyut olan her şeye ortak olarak yükledikleri anlam bütünüdür.

Bayart(3), kültürü, "evvelki dönemlerden kalan ve yeni nesillere aktarılan şeylerin, mirasın gerçekliği" olarak tanımlar. Bu yaklaşımla kültür deneyiminin, toplumsal değerleri nesilden nesile aktararak, toplumsal kimliğin sürekliliğini sağladığı öne sürülebilir. Morley ve Robins(4), kimliğin sürekliliğinin, "kolektif bellek ve ortak gelenekler, ortak ve yaşanmış bir tarih duygusu" ile sürdürülebileceğini savunur. Bu yaklaşımla kimlik, sürekliliğin ve birikimin eseridir. "Anlamlar, gelenekler ve bağlılıklar, yer kavramı etrafında oluşur ve ekonomik ve siyasi örgütlenme biçimleri, iktidar ve bağımlılık, mahalleler (kentler, bölgeler, uluslar) arasındaki ilişkilerin içinde yer alır." Özünde ortak kimlikliliği barındıran kültür, hem sosyal boyutta hem de zaman boyutunda birleştirici ve bağlayıcıdır.

Kültürel bir kimlik tanımlama ögesi olan mekânlar ise, belleğin içinde saklanan bilgiye göre şekillenen nesnelerdir.(5) Mekân, fiziksel özellikleriyle, aidiyetin sınırlarını belirleyen bir düzenleme ve aynı zamanda sosyolojik birliktelik sistemini oluşturan değerlerin üzerine kodlandığı üç boyutlu biçimsel bir topluluktur. Bu yaklaşımla, mimari yapılar, “Üretildikleri dönem ile ilgili somut veriler taşıyan birer tarihsel belge” olarak tanımlanabilir.(6)

Mekânı deneyimlemek, mimarlık bilgisinden çok, o kültüre ait olmakla ilgilidir. Anıtlar ise, ortak yaşanmışlığın mekânsal izleridir. Üretilmesi, anlaşılması ve sürekliliği ortak deneyime bağlıdır; belleğimizdeki fiziksel çevre ile ilgili bilgilerin nesnelleşmiş halidir. Anıt üzerinde saklananlar, o toplumun kurumsal yapısını oluşturan ana değerler, 'kim'liğin özleridir. Özetle anıtlar, duvarları ardında sadece yaşamak için oluşturulmuş bir boşluktan öte, geleneklerin, alışkanlıkların; toplum bilgisinin ve deneyiminin sıkıştırıldığı mekânlardır.

Anıt: "Gevher Nesibe Medresesi"

Gevher Nesibe Medresesi, toplum kültürünün ve doğanın deneyimlenmesi sonucu ortaya çıkmış, geçmişin köklerini yansıtan özgün bir kültürel bir öge, bir anıttır. Yapıldığı dönemde, kale surları dışında kalan bir Roma hamamının üzerine inşa edilen medrese, günümüzde, 1980'li yıllarda yapılan çevre düzenlemesi sonucu yıkılan ve Çandır Mahallesi olarak bilinen konut dokusunun yerine yapılmış Mimar Sinan Parkı’nın içinde bulunmaktadır. Park çevresinde, Kocasinan Belediyesi ve Hilton Oteli gibi -çok katlı- hizmet ve ticaret yapılarının bulunduğu bir aks oluşturulmuştur.

Medrese, tüm Selçuklu yapılarında olduğu gibi konumlandığı coğrafyayla bütünleşmiş ve o güne ait toplumsal kültürü yansıtan bir yapı bütünüdür. Bu bütünlüğün, kendisini var eden yaşam enerjisini yerden (bulunduğu coğrafya ve sosyal yaşam deneyiminden) aldığı öne sürülebilir. Yapımındaki öykü, sahip olduğu işlevi etkilemiştir. Selçuklu’nun bilime verdiği önem, külliyeyi, sadece tedavi amaçlı bir uğrak yeri olmaktan çıkarmış, eğitim amaçlı bir merkeze dönüştürmüştür. Böylece medresenin, değişen zaman içerisinde yaşam sürekliliği sağlanmıştır.(7) Gevher Nesibe Medresesi ve Darüşşifası(8), her biri dörder eyvanlı; biri hastane hizmeti vermiş Şifaiye; diğeri de eğitim amaçlı inşa edilmiş Gıyasiye isimleriyle anılan yan yana konumlandırılmış iki ayrı medrese ve Gevher Nesibe Sultan’a(9) ait bir türbeden oluşmaktadır. Türbe, tıp medresesi diye de adlandırılan Gıyasiye kısmının içinde yer almaktadır.

Bu mekânsal özelliklerinin yanı sıra Gevher Nesibe Medresesi aslında, doğal olana bir direnişin ürünüdür; şifa merkezi olarak kurgulanmış yapı, insanın doğal olanla yarışarak bir adım öne geçmesini sağlama çabasıyla üretilmiştir. Külliye yaşamı imgelemektedir. Şifaiye ölüme karşı duran kurtarıcıdır. Selçuklu, ölüm ile yaşam arasındaki gerilimi yer, gök ve tanrı etkileşiminde şekillendirmiştir. Selçuklu mimari kültürüne özgü işlemeleri oluşturan kozmik ifadeler, evrende insanın nasıl bir varlık olduğunu, sonsuz içinde adeta yok sayılabilecek bir nokta olduğunu anlatmaktadır. Bütünde ise yapının kullanım değerlerine bağlı olarak insan, o yokluk içinde yeniden var edilmiştir. Sonsuzluk içinde tanımlılık ‘varlık’, tanımlanan varlık içinde sonsuzluk ‘yokluk’ olarak ifadelendirilmiştir. Türbe, ölü bedenin dünya üzerindeki sonsuz ikametgahını tanımlamaktadır. Yapı, yok olanın yeniden şekillendirilmesidir. Gıyasiye, sonsuzluğu arayan bilimin merkezidir. Hayatı sürekli kılma, ölüme karşı koyuşun simgesi ise Şifaiye’dir.

Gevher Nesibe Medresesi, Selçuklu yaşam kültürünü günümüze taşıyan önemli bir kentsel ögedir. Sevilen bir sultan adına, dönemin hükümdarı tarafından yaptırılmıştır. Yapıldığı dönemde işlevsel olarak bir yenilik taşıyan yapı, yerel kültürün o toprağa özgü şekillenmesiyle toplumsal kabul görmüş, yaşam bulmuştur. Yapı hem yerel kültüre hem de o yere ait olmuştur.

Şifaiye, tedavi hizmetiyle, dönemin toplumsal ihtiyacını karşılayarak o yere aitliğini, o zamana aitlikle perçinlemiştir. Gıyasiye'ye ait çalışmalar, Şifaiye'de verilen hizmeti desteklediğinden, külliye işlevsel bir sürekliliğe de sahip olmuştur. O zamana ait olmaktan çıkmış, yaşam kazanmıştır. Zaman içinde, Gevher Nesibe Medresesi ve Darüşşifası’nda, Selçuklu kültürüne ait imgelenimler, yerel beğeni ve ihtiyaçlarla bütünleşmiş, 800 yıldır süregelen bir bütünlüğe dönüşmüştür. Sonluluğa tepki olarak yapılmış mimari bütün, üzerine yüklenen bu değeri ispatlamış, ölümsüzleşmiştir. Üzerindeki zaman akışı durmuş, doğal yaşam sınırlılığından kurtularak insanın aradığı sonsuzluğa erişmiştir. Zamansızlaşmış, her zamana ait olmuştur.

Modern söylemin arzuladığı, her zamana ait olma kaygısının, bu Selçuklu yapısında yüzyıllardır yaşam bulması düşündürücüdür. Yapı özelinde, yerel-kültürel değerler, günümüzdeki gibi baskın ve kullanım değerinden bağımsız değil, o kültürün göstergesi olarak kullanılmıştır. Selçuklu, kendinden önce yapılanları dikkatlice analiz etmiş, kuramsallaştırdığı bilginin üzerine kavramlar ekleyerek yüzyıllar sonra bile her güne ait olabilen bir anıt yaratmıştır. Yaklaşık bin yıl önce, modern-üstülüğü yakalamıştır. Kuramsal olarak son ile sonsuz arasında kendimize yol bulmaya çalışırken, bu yapı modern-üstü söylemiyle var olmanın aslında yok olmakla eş olduğunu çevresine kanıtlamaktadır.

Değerlendirme: Değişim Sürecinde Gevher Nesibe Medresesi

Gevher Nesibe Medresesi ve Darüşşifası, inşa edildiği XIII. yüzyıldan günümüze, çevresiyle birlikte var olmaya çalışan bir anıttır. Ancak bu sürekliliğin, 1980’li yıllarda medrese ve çevresine uygulanan düzenlemelerle kesintiye uğradığı öne sürülebilir. Bu değişimin kökleri 1950’li yıllarda, Türkiye genelinde olduğu gibi Kayseri'de de yerel iktidarın DP’ye(10) geçmesine dayandırılabilir. Bu dönemden itibaren, hemen hemen tüm kentlerde olduğu gibi Kayseri'de de imar hareketleri ile büyük yıkım ve yeniden yapım süreci başlamıştır.

Gevher Nesibe Medresesi'nin yakın çevresi bu dönemde ciddi bir yıkımla karşılaşmamış olsa da, o dönemde Kayseri kent merkezinde yapısal bozulmalar başlamıştır. Bu durumun bir yansıması olarak 1973 ve 1985 yıllarında hazırlanan imar planları hazırlanmıştır. 1973 yılındaki imar planında, medrese çevresindeki dokunun(11) yerine yapılması öngörülen park düzenlemesinin sınırları 1985 imar planında genişletilmiştir.(12) Dolayısıyla, Gevher Nesibe Medresesi çevresindeki mahalleler, -Kayseri eski kent merkezindeki bir çok mahalle gibi- büyük bir yıkımla karşılaşmıştır.

1985 yılında yeniden ele alınan 1973 imar planını sonucunda, bu eski konut dokusunun yıkılması kararının ardındaki en önemli nedenlerden birinin, bu alanın çöküntü bölgesine dönüşmesi olduğu belirtilmektedir.(13) Aslında bu durum, 1950’li yıllardan itibaren gelişen konut üretimine bağlı olarak(14) gelişmiştir. Daha konforlu yapıların inşa edilmesiyle, medrese çevresindeki konutların kullanıcılarının büyük bir kısmı bölgeyi terk etmiştir. Sonrasında, bu eski konutların düşük gelirliler tarafından kullanılması ve bu yeni kullanıcılar tarafından yapılan tahribatlar, bölgenin bir çöküntü bölgesi olarak algılanmasına sebep olmuştur.

Medrese çevresindeki mahallelerin yıkımla karşılaşmasının bir başka sebebi ise, bu çevrede oluşturulan rant kaygısı olarak değerlendirilebilir. İmar planında bu bölgenin ticaret alanı olarak belirlenmesi rant kaygısını başlatmıştır. Medrese çevresinde bir ticaret aksı oluşturulmuş ve yüksek katlı yapılaşmaya izin verilmiştir. Bununla birlikte, Gevher Nesibe Medresesi’nin yakın çevresinin boşaltılarak park yapılması ise, o döneme ait koruma anlayışı ile ilişkilendirilebilir.

Aslında, medresenin korunmasına yönelik çalışmalarının başlangıcı 1950'li yıllara kadar tarihlendirilebilir. Yapı bu yıllardan başlayarak bugüne kadar çeşitli tarihlerde 7 farklı onarım geçirmiştir.(15) Şüphesiz, her onarımla yapının zamanın etkilerine karşı direnimi biraz daha güçlendirilmiştir. Ancak özellikle 1980 sonrası yapı çevresinin boşaltılması, Gevher Nesibe Medresesi'ni mekânsal ölçekte yalnız bırakmış ve çevresiyle oluşturduğu deneyimsel bütünlüğü zedelemiştir. Daha sonra yapılan park düzenlemesi de mekânsal bütünlüğü sağlama çabasından çok, yapıyı sergilemeye yönelik bir tavırla ele alındığından, medresenin "yalnız" kalma sürecini pekiştirmiştir.

Genel olarak bu düzenleme, anıta ait değerleri yansıtmaktan uzaktır. Medrese, çevre düzenlemesine ait ögelerin arasında, boşlukta kaybolmuştur. Örneğin medrese bütünü, çevre düzenlemesinin kotundan 1.50 m altta bırakılmıştır. Bu durum, medreseyi çevresinde yükselen yapılara karşı daha da savunmasız bırakmıştır. Ayrıca, çevre düzenlemesinin toplanma mekânları, medrese önündeki Mimar Sinan Heykeli ve çevresi hariç, genel olarak yapının arkasında konumlandırılmıştır. Bu duruma bağlı olarak, Selçuklu yapılarının en özgün mimari düzenlemelerinden biri olan medresenin taç kapısı algılanamamaktadır. Aynı zamanda, Cumhuriyet Meydanı ile medreseyi bağlayan yaya aksı üzerine konumlandırılan Mimar Sinan Heykeli ve yeşil alan, kozmolojik anlamlar yüklenmiş taç kapının algılanmasına engel olmaktadır.

Yapının deneyimsel bütünlüğünün zedelenmesine yol açan diğer bir durum ise, çevresinde imar planlarıyla çok katlı yapılaşmalara izin verilmesidir. Ancak yapı yine de, arka arkaya inşa edilen kamusal yapıların biçimlenişine yön vermiştir. Örneğin, 1989 yılında Selçuklu taç kapısı imgelenimiyle, medresenin yakınında Kayseri Defterdarlık binası inşa edilmiştir. Anlamından koparılarak taç kapı imgelenimi ile oluşturulan binanın giriş cephesi medreseyi işaret etmesine rağmen, binanın taç kapı formundan bağımsız boşlukta fazlaca yükselmesi, medrese bütününü ezmektedir. Benzer bir durum, Hilton Oteli ve Almer Alışveriş Merkezi’nde de gözlenebilir. Almer Alışveriş Merkezi’nin giriş kapılarında, taç kapı imgeleniminin(16) fazlaca tekrar edilmesi, imgenin anlamını yitirmesine yol açmaktadır. Bu durumdan daha baskın bir öge olarak, merkezin hemen üzerinde yükselen Hilton Oteli, yüksekliği ve biçimsel düzenlemesi ile hem Gevher Nesibe Medresesi'ne hem de kent kültürünü oluşturan diğer anıtlara duyarsızlığı ile dikkat çekmektedir. Otel, konumu ve biçimsel nitelikleri ile kent meydanı ile medrese ve çevresinin mekânsal sürekliliğine engel olmaktadır.

Benzer şekilde, Kayseri kent merkezindeki Mimar Sinan'ın tek eseri, Kurşunlu Camisi ile Mimar Sinan Parkı arasına konumlandırılan otopark, görsel ve işlevsel bozukluklar oluşturmuş, Kayseri Cumhuriyet Meydanı'nı medreseye bağlayan yaya aksını da kesintiye uğratmış ve mekânsal deneyimin yitirilmesine yol açmıştır.

Bir anıtın korunması yaklaşımda, sadece yapının değil, kendisini var eden çevre ile birlikte ele alınması gereği kaçınılmazdır. Anıtlar, çevreleriyle birlikte var olur ve yaşarlar. Dolayısıyla, kendilerini var eden mekânsal ve kültürel çevreleri ile birlikte korunmalıdırlar. Gevher Nesibe Medresesi gibi anıtların, zamanın izlerine karşı korunma çabası önemlidir. Ancak 1973 ve 1985 imar planı hareketlerine bağlı olarak medresenin çevresinden soyutlanması, anıtın mekânsal ve dolayısıyla kültürel süreklilik içindeki işlevine zarar vermiştir. Medreseyi odak noktası haline getiren bu düzenleme, aslında yapının hem kendisini hem de çevresini var etme enerjisini kaybetmesine sebep olmaktadır. Anıtın korunması yaklaşımı, sadece fiziksel değil, aynı zamanda işlevsel de olmalı ve böylece mekânsal deneyimin ve kimliğin sürekliliği sağlanmalıdır.

Elbetteki değişim, gelişmeye bağlı olarak kaçınılmaz bir durumdur. Ancak, değişim yok etmeyi değil, elde olanı geliştirmeyi amaçlar. Bundan dolayı, kent kimliğinin önemli ögeleri olan anıtlara ait değerler yaşamdan koparılmadan, işlevsel canlılıkla desteklemelidir. Böylece, toplum ile yapı arasındaki mekânsal iletişiminin sürekliliği desteklenerek, kültürel kodların yeniden yorumlanması ve üretimi sağlanır.

Notlar

* Bu çalışma, 15. Uluslararası Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu’nda (26-28 Mayıs 2004, İstanbul) sunulan, “Anıt Merkezli Kentsel Tasarımda Kimliğin Sürekliliği ve Değişim; Gevher Nesibe Medresesi Deneyimi” başlıklı bildiriden derlenmiştir.

1. Bu yaklaşımla, bir yapının anıt olarak değerlendirilmesi için, sadece tarihsel bir mirasın ögesi olması gerekmez. Yapıları anıt yapan üzerlerine yüklenen ortak sembolik anlamlardır. Dolayısı ile, toplumsal kimliğe ait herhangi bir olgunun mekânsal izdüşümünü taşıyan, -tarihî geçmişi olan ya da çağdaş, herhangi bir döneme ait- herhangi bir yapı, anıt olarak değerlendirilebilir.

2. Tarihsel bilgilere göre, Selçuklu Hükümdarı ve Melike Gevher Nesibe Sultan’ın ağabeyi Gıyaseddin Keyhüsrev, sultanın gönül verdiği Saray Süvari Birliği komutanı ile evlenmesine karşı çıkmış ve sevdiğini harbe göndermiştir. Sultan, sevdiğinin şehit düşmesi üzerine, aşk acısından vereme yakalanmış ve vefat etmiştir. Ağabeysine ölüm döşeğinde, kendisi gibi devasız hastalığa yakalananlar için bir şifahane yaptırmasını vasiyet etmiştir. Selçuklu Hükümdarı da bu vasiyete uyup, 1204 yılında külliyenin inşasını başlatmış ve 1206’da hastane, Şifaiye kısmını hizmete açmıştır. Daha sonra bu Şifaiye kısmının sağ yanına, Gevher Nesibe Sultan’ın diğer erkek kardeşi ve Selçuklu Hükümdarı İzzettin Keykavus tarafından yaptırılan ve inşası 1213’de tamamlanan Tıp Medresesi, Gıyasiye kısmı ilave edilmiştir. (İnan, 1969)

3. Bayart, 1999.

4. Morley ve Robins, 1997.

5. Assmann, mekânların belleğin saklama kapları olduğunu savunur. (Assmann, 2001.)

6. Taşkıran’a (1997) göre, “Mimari yapılar üretildikleri dönemin iş ve çalışma yaşamının örgütlenişi, inanışı, ekonomisi gibi toplumsal yapısı hakkında somut veriler sağlayan göstergeleri içerir.” Bundan dolayı mimari yapıların, o toplumun sosyolojik değerlendirmesinde önemli bir bilgi kaynağı olduğu düşünülebilir.

7. Afet İnan'a göre yapı, 1890 yılına kadar hastane ve tıp medresesi olarak hizmet vermiştir. (İnan, 1969)

8. Yapı, bazı kaynaklarda "Çifteler", "Çifte Medrese" ve "Kayseri Maristanı" olarak da anılmaktadır.

9. Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev'in kız kardeşi.

10. 1950 yılı seçiminde, Kayseri Belediyesi yönetimine Demokrat Parti’den aday olan Osman Kavuncu gelmiştir. Osman Kavuncu, üst üste iki dönem belediye başkanlığı yapmış ve 1957 yılında Kayseri’den milletvekili seçilene kadar görevde kalmıştır. Osman Kavuncu dönemi, Kayseri’de imar hareketleri ve büyük yıkımlarla özdeşleşmiştir.

11. Bu bölge, 1836 Kayseri depreminde büyük zarar görmüştür. O dönemde var olan dokunun, deprem sonrası yeniden yapılanmış olduğu göz ardı edilmemelidir.

12. 1973 planı ile yeniden düzenlenen alanda belediye arsaları toplayan bazı kişiler nedeni ile zorluklarla karşılaşmış ve ‘73 planında daha küçük bir alanı kapsayan park ‘85 planında çevresi de kamulaştırılarak bugünkü sınırlarına genişletilmiştir.

13. Bu bilgiler, bu çalışma için Melikgazi Belediyesi İmar Müdürü M. Yerebasar ile 23.09.2004 tarihinde yapılan röportajdan edinilmiştir. Bu yapıların yıkılma nedeni olarak “Mahalli İnhidam arz etmesi” gösterilmiştir.

14. 2003 yılında, 1953-1958 yılları arasında dönemin Belediye Başkanı Osman Kavuncu ile birlikte Meclis azası olarak çalışan, Mimar Şadan Akaydın ile yapılan röportajda belirtilmiştir.

15. Çeşitli kaynaklarda, Osmanlı Dönemi'nde yapının onarımı için kaynak ayrıldığı ve özelikle giriş kapısının belirli aralıklarla onarıldığına dair bilgiler bulunmaktadır. Yapıda, özelikle 1950'li yıllardan itibaren belirli aralıklarla restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Son olarak 2002 yılında aynı zamanda yapının günümüzdeki kullanıcısı da olan Erciyes Üniversitesi tarafından bir onarım gerçekleştirilmiştir.

16. Almer Alışveriş Merkezi’nin giriş kapılarındaki taç kapı imgelenimi, Gevher Nesibe Medresesi'ni olduğu kadar yapının diğer cephesindeki Sahabiye Medresesi'ni de işaret etmektedir.

Kaynaklar

Assmann, J. 2001, Kültürel Bellek, Çev. A. Tekin, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

Bayart, J.F. 1999, Kimlik Yanılsaması, Çev. M. Moralı, Metis Yayınları, İstanbul. (Certau, M. De, 1980, La Culture au Pluriel, 238-239, Christian Bourgois, Paris)

İnan, A. 1969 Kayseri Gevher Nesibe Şifaiyesi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, No: 8, Güzel İstanbul Matbaası, Ankara.

Morley, D. ve K. Robins, 1997, Kimlik Mekânları, Çev. E. Zeybekoğlu, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, s.107.

Taşkıran, H.İ. 1997, Yazı ve Mimari, YKY, İstanbul, s.16.

Resimler

1. Gevher Nesibe Medresesi taç kapı motifi (dia)

2. Gıyasiye avlusu (baskı)

3. Şifaiye revakları (dia)

4. Şifaiye avlusu (dia)

5. 1/5000 vaziyet planı, 1980’li yıllarda yapılan çevre düzenlemesi öncesi (dijital)

6a. 1973 uygulama imar planı (dijital)

6. 1980 sonrası uygulanan çevre düzenleme projesi (dijital)

7. Yapının günümüzdeki genel durumu (dijital)

8. Medrese plan, kesit ve görünüşü (dijital)

9. Medrese ve yakın çevresi (dia)

10. Medrese ve yakın çevresi (dia)

11. Medrese ve yakın çevresi (dia)

12. Medrese ve yakın çevresi (dia)

13. Şifaiye avlusu (dia)

14. Medrese taç kapısı (baskı)

15. Medrese ve çevresinin gene görünümü (dijital)

16. Medrese, Defterdarlık binası ve taç kapı imgelenimi (dia)

17. Defterdarlık binası giriş cephesi (baskı)

18. Medrese taç kapısı (dijital)

19. Almer Alışveriş Merkezi taç kapı imgelenimli giriş kapıları (baskı)

Bu icerik 12654 defa görüntülenmiştir.