344
KASIM-ARALIK 2008
 
MİMARLIK’tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

MİMAR PROFİLİ: Şevki Vanlı’nın Farklı Kimlikleri: Avangart? Girişimci? Eleştirmen?

MİMARLIK MÜZESİNE DOĞRU
İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY
TÜRKÇE ÖZET
YAYINLAR
MEA ARCHITECTURA MEA CULPA
Zavallı Mimar / Gürhan Tümer



KÜNYE
MİMAR PROFİLİ: Şevki Vanlı’nın Farklı Kimlikleri: Avangart? Girişimci? Eleştirmen?

Bir Yaşam Biçimi Olarak Mimarlık: Şevki Vanlı

C. Abdi Güzer

Doç. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü

Şevki Vanlı Türkiye mimarlık ortamına çok boyutlu katkılarda bulunmuş, uygulamadan düşünceye ortamın farklı alanlarını yönlendirmiş bir kişi. Bu farklı alanlarda aynı anda varolma özelliği sadece onu farklı kılmakla kalmadı, her iki alanda verdiği ürünlerin birbirlerinin birikiminden beslenmesini de beraberinde getirdi. Şevki Vanlı’yı ve onun mimarlık alanına katkılarını yeniden düşünürken sanırım altı çizilmesi gereken en önemli algılama, mimarlığın özerk gibi görünen alt alanlarının, aslında aralarında tercih yapılamayacak uğraşı alanları olması. Şevki Vanlı bu anlamda mimarlık düşüncesi ile uygulaması arasındaki sürekliliği, bunların birinde varolmakla yetinilemeyeceğini temsil ediyor, bu varoluş biçimi ile de Türkiye ortamı için alışılmadık bir rol-model oluşturuyordu. Şüphesiz bu varoluş biçimi onun mimarlık uygulamalarına yeniliğe ve denemelere açık bir mimarlık olarak yansırken, mimarlık düşün alanına da uygulama alanının kısıt ve sorunlarını bilen, önceliklerinin farkında olan biri olarak yaklaşmasını sağladı. Benzer biçimde, Şevki Vanlı hem akademi ortamında hem de uygulama alanında ürünlerinden ve düşüncelerinden çok boyutlu olarak yararlanılan bir kişi oldu.

 

Mimarlık uygulamalarında da içinde olduğu nitelikli tasarım arayışı ve projeleri aracılığı ile ortamda oluşturduğu ağırlık, onun merkezî bir konum kazanmasını getirmiş, meslek hayatına başladığı 1950’li yılların ortalarından itibaren Türkiye mimarlık ortamında belirleyici, yönlendirici ve öncül bir rol üstlenmiştir. Bu rolün kaçınılmaz bir gereği olarak, Türkiye’de mimarlık kültürünün ve mimarlık tartışmalarının merkezinde yer almış, uluslararası mimarlık ortamının ve Türkiye mimarlık ortamının anlaşılması, tartışılması ve değerlendirilmesine yönelik yoğun bir çaba ve çalışma içinde olmuştur.

 

Şevki Vanlı mimarlığı herşeyden çok araştırma ve denemelere açık, belli tutumlara ve “çizgisel olarak bireyselleşen” sürekliliklere bağlı olmayan, çağı ve çağdaşlarını anlamaya çalışan bir mimarlık olarak değerlendirilmelidir. Bu genelleme onun ürünlerindeki dönemsel farklılıkların ve proje bazındaki değişkenliklerin arka planını oluşturur. Şüphesiz bütün bu çeşitlilik içinde öne çıkarak sürdürülen ortak payda, biçimsel dışavurumdan kaçmayan rasyonel bir tasarım anlayışı, çağının girdilerine açık modernist sürekliliktir. Vanlı’nın projelerinde belki de kişisel ve kültürel birikiminin bir yansıması olarak sanata geçirgenlik ve bu anlamda bireyselleşmekten korkmayan dışavurumcu bir üslup vardır. Bu üslup, ulaştığı uç örnekler içinde kimi zaman modernist gelenekle çelişiyor gibi görünse bile, plan, cephe sürekliliği, asal malzemelerin kullanımı ve yapının tektonik altyapısı ile dilinin bütünleşmesi geleneksel olarak sürdürülen özelliklerdir. Öte yandan, Şevki Vanlı hemen her projesinde projenin kendi bağlamı ya da döneminin öncelikleri içinde bazı kavramları öne alarak, bazı yeni araştırmalara ya da denemelere girmekten çekinmemektedir. Bu kimi zaman kentsel ölçekte bir planlama anlayışı olurken, kimi zaman cephe dili, hatta detay ölçeğinde olabilmektedir. Bu anlamda Oran’da uydu kent denemesi ile Leyla Gencer Apartmanı’nda dil ve malzemeye dayanan denemeler o günün ortamı için farklı ölçeklerde yeni sayılabilecek araştırmaları temsil eder. Benzer biçimde Cezayir projelerinde yer, kültür ve tarih referanslarına odaklanan proje araştırmaları, Erkeksu Çiftliği yerleşkesinde topografik süreklilik ve bireysel dışavurum kavramlarında yoğunlaşmaktadır. Kronolojik sıralama içinde yapıların özellikle dil bazında gösterdiği çeşitlilik ve farklılık, Vanlı’nın yenilik ve araştırmaya açık yapısı kadar mimarlığa yönelik heyecanının da kanıtıdır.

 

Şevki Vanlı kendi yapılarını sadece kendi bağlamları ile kısıtlı bir mimari ürün olarak görmemiş, mimarlık ortamında daha genel bir tartışmanın aracı olarak kullanılmalarını hedeflemiş, bu nedenle hemen tüm çalışmalarını tartışmaya açmış bir mimardır. Onun mimarlık düşüncesine ilgisi ise mimarlık tarihini, çağdaşlarını hatta mimarlıkla komşu sanat ve tasarım alanlarını kapsayacak kadar geniştir. Bu nedenle mimarlık yazınının içinde olmuş, çağdaşlarını anlamaya, güncel tutumlara eleştirel bir mesafe içinde yaklaşmaya yönelik çabası süreklilik göstermiştir. 50 yılı asan meslek yaşamında pek çok ortam içinde ve farklı bicimde ürüne dönüşen bu katkılar son olarak gerçekleştirdiği 20. Yüzyıl Türk Mimarlığı başlıklı kitapla birlikte, yine Türkiye ortamı için ilk sayılacak kapsamlı bir araştırma ve eleştirel değerlendirme sunmaktadır. Şevki Vanlı biraz da kendi konumunun ona yüklediği bir sorumluluğu yerine getirerek, mimarlık uygulamalarına ve kültürüne yönelik birikimini mimarlık ortamı ile paylaşıma açmıştır. Ancak kitabın özgünlüğü sadece geniş kapsamlı ve çok boyutlu bir birikimi yansıtması ile sınırlı kalmamış, Şevki Vanlı bu birikimini kişisel değerlendirmeleri ile zenginleştirerek eleştirel bir okumaya dönüştürmüştür. Bu çok boyutlu yapısı içinde sınıflanması ve sınırlarının tanımlanması kolay olmayan bu derleme, aynı anda pek çok tartışma çerçevesine referans vermekte, yakın dönem Türkiye mimarlık ortamını farklı yönleri ile ama bir bütün olarak anlamaya ve anlatmaya çalışmaktadır. Bir anlamda Türkiye’de modern mimarlık tarihinin yazımı gibi algılanabilecek bu kitap, sadece kapsamı ile değil, bu kapsamı ele alış biçimi ile de farklılık kazanmaktadır. Şevki Vanlı daha önce yapılmadığı kadar açık sözlülükle kişisel değerlendirmelerini okuyucu ile paylaşmakta, Türkiye mimarlık ortamı için tabu sayılabilecek pek çok değer ve kabulü tartışmaya açmaktadır. Kitabın pek çok yerinde “kral çıplak” deme cesaretini gösteren Vanlı, bir anlamda paralel bir metin olarak mimarlık eleştirisi ve yazınına yönelik bir eleştiri de sunmaktadır.

 

Şüphesiz bu çok boyutlu varoluş biçiminin önkoşulu gündelik yasam ile mimarlığın iç içe varolmasıdır. Şevki Vanlı için de mimarlık, kitabının başlığına taşıdığı gibi bir anlamda “sevgilisi”, yaşamının belirleyici izidir. Ancak böylesi bir biraradalık ve tutku ek bir enerji gerektirmeksizin mimarlığın her noktasında varolabilmeyi getirmiştir. Sanırım Şevki Vanlı bugünün mimarlık ortamında giderek eksiği daha çok hissedilen, eleştiri ve tasarım alanlarının biraradalığını temsil eden özel bir örnek oluşturuyordu. Bu nedenle onun mimarlığı kavrama ve yaşama biçiminin mimarlığın genç kuşakları tarafından da bilinmesi ve anlaşılması çok önemli.

Bu icerik 1740 defa görüntülenmiştir.