347
MAYIS-HAZİRAN 2009
 
MİMARLIK'TAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA
Tasarıma Kapsayıcı Yaklaşım:
HERKES İÇİN TASARIM

YAYINLAR

MİMARLIK MÜZESİNE DOĞRU ADIM ADIM


İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY


TÜRKÇE ÖZET



KÜNYE
DOSYA
Tasarıma Kapsayıcı Yaklaşım:
HERKES İÇİN TASARIM

Kullanıcı Dostu Mekânlara Duyulan İhtiyaç

Krzysztof Chwalibog

Mimar, UIA 2. Bölge “Herkes için Mimarlık” Çalışma Grubu Başkanı

Demokratik toplumların mekân organizasyonlarında belirli ihtiyaçlar gözetilmelidir. “Kamusal alan” nedir? Kamusal alan pek tabii ki herkesin erişimine açık olan mekândır. Burada bahsedilen “herkes”in tanımı sadece genç ve sağlıklı olan kişileri değil, kentsel alanda hareket etmekte güçlük çeken yaşlı ve engelli insanları da içermektedir. (Bugünkü durumda bahsedilen bu ikinci grubun Avrupa ülkeleri toplam nüfusuna oranı % 30’u geçmektedir ve bu oran her geçen gün artmaktadır.)

Bu nedenle çoğu zaman tekerlekli sandalye kullanan kişiler için kent sokakları, meydan ve parkları kendilerine engel teşkil eden basamaklar, sert rampalar ya da kullanılan kaldırım malzemeleri yüzünden ulaşılmazlaşır.

Bunun yanısıra kamusal alanı sadece erişilebilirlik kavramı üzerinden de açıklayamayız. Kamusal alan erişilebilir (accessible) olmanın yanısıra kullanıcı dostu olmalıdır. Burada “kullanıcı dostu mekân”ın ne anlama geldiği sorgulanabilir. Kullanıcı dostu mekân, kişinin kendini güvende, kaygısız ve rahat hissettiği yerdir. Peki böyle bir ortam nasıl sağlanır? Kullanıcı dostu mekân hangi koşullar altında yaratılabilir? Bu soruların cevabı tasarım yetisinde (sanatında) gizlidir.

Farklı Avrupa kentlerini gezenler, kullanıcı dostu mekân örneklerini özenli ve titizlikle tasarlanmış yapılarda ve kent mekânlarında keşfedebilirler. Her kent planı ve mimari tasarımın bu düzeyde bir etki yaratması gerektiğini savunabiliriz ama gerçekte tasarım sürecinde o kadar çok problem ile karşılaşılır ki çoğu zaman amaçlanan etkiyi yaratmak neredeyse imkânsız hale gelir.

Bu nedenle bu alanda üretilmiş en başarılı örneklere bakmak çok önemlidir. Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) “Herkes için Mimarlık” Çalışma Grubu tarafından düzenlenen UIA 2. Bölge En Başarılı Kullanıcı Dostu Mekânlar ödül programı, bu özellikleri taşıyan uygulamaların teşvik edilmesi ve geliştirilmesini amaçlamaktadır. (1)

Ödül programı kapsamında verilen ilk ödüller, UIA 2008 Torino Dünya Mimarlık Kongresi’nde farklı bölge ülkelerinden gönderilen projeler arasından seçilmiştir. İlk elemeyi geçen 12 proje, final jüri değerlendirmesine katılmaya hak kazanmıştır. Vassilis Sgoutas (Yunanistan) başkanlığında toplanan ve aralarında, Fionnuala Rogerson (İrlanda), Erno Kalman (Macaristan), Serban Stourdza (Romanya) ve Krzysztof Chwalibog (Polonya) bulunduğu değerlendirme jürisi 6 projeyi ödül vermeye değer bulmuştur.

Büyük Ödüller:

  • Atina Metrosu, Yunanistan (Mimarlar: Erişilebilirlik Çalışma Grubu, Attico Metro Mimarlık Bölümü)
  • Oravice Termal Tesisi, Slovakya (Mimarlar: Rudolf Bicek, Vladimir Kacala, Martin Oravec)
  • Katowice Müzik Akademisi, Polonya (Mimarlar: Konior Studio, Barysz Konior Architects)

Özel Jüri Ödülleri:

  • Kalinikio Belediye Binası, Kıbrıs Rum Kesimi (Mimarlar: Skevi Farazi, Yiorgos Hadjichristou)
  • Ventspils’de Hastane, Letonya (Mimarlar: Inara Karklina, Bonia Lasmane, Juris Krizanovskis, Maris Karklins)
  • Moskova Fomenko Tiyatrosu, Rusya (Mimarlar: Gnedovsky, Borsukova, Krylov, Zaharov)

Ödül alan projelere baktığımızda, metro, hastane, tiyatro, belediye binası, müzik akademisi, termal tesis gibi pek çok farklı içerikte projelerin seçildiğini görüyoruz. Bütün bu projelerin ortak yanı, kamusal birer mekân olmaları ve mimari tasarımlarında “erişilebilirlik” kavramını iyi işlemiş olmalarından öte, “kullanıcı dostu” kavramını da ön plana çıkarmak için özel bir çaba ortaya koymuş olmalarıdır.

Bu yapıların nasıl bu kaliteyi yakaladıklarını detaylı olarak incelemek konuya ilginç açılımlar sağlayabilir.

Atina Metrosu projesinde, geniş mekânlar için gerekli önlemler alınmış, özellikle görme engelli kişilerin asansörlere ulaşımlarında aydınlatmanın bilinçli kullanımı ve titizlikle döşenen yön belirleyici işaretler tasarımı yönlendiren önemli elemanlar olarak ortaya çıkmış ve ayrıca platform kenarlarında kullanılan koruyucu bantlarla mekânın algılanabilirliği arttırılmıştır. Bütün bu faktörler, hem mekândaki hareket olanağını rahatlatırken hem de mekân kullanımının güvenli kılınmasında etkili olmuştur.

Hastane yapıları doğaları gereği erişilebilirlik teması üzerine kuruludurlar, ama Ventspils Hastanesi’nde erişilebilirliğin yanısıra iç mekânda kullanılan parlak renk seçimlerinin ilginç birlikteliği, yapının iç mekânında iyimser bir ortamın yaratılmasında büyük rol oynamıştır.

Bir diğer proje olan Katowice Müzik Akademisi’nin tasarımcıları ise, eski bir bina kompleksine eklemlenen yeni bir strüktür ile “açık alan” kavramına ve kullanımına yeni bir boyut kazandırmışlardır. Eski ve yeni bölümler tarafından tanımlanan bu ara mekân, üstü cam bir çatı örtüsü ile kaplı bir iç avluya dönüştürülürken, mekânın saydamlığı ve kullanılan rampalar ile erişim kolaylaştırılmıştır.

Mekânda kullanılan rampalar Kıbrıs’ta bulunan Kalinikio Belediye Binası’nın tasarımının önemli bir parçasını oluşturur. Hem iç mekânda farklı kotların birbiriyle ilişkilendirilmesinde, hem de bina girişlerinde kullanılan geniş rampalar, yapıda tekerlekli sandalye kullanımına olanak sağlarken, kendilerini mekânın yeni bir elemanı ve parçası olarak tanımlamışlardır.

Moskova’daki Fomenko Tiyatrosu’nda ise, iç mekândaki garaj kotunun binadaki diğer bütün ilginç mekânlarla bağlanması için kurgulanan asansör sistemi, engelli insanların bina içindeki dolaşıma katılımcılığını artırmada etkili olmuştur.

Sıralanan bütün bu mekânsal özelliklerin yanısıra projelerin erişilebilirlik kalitesi değerlendirilirken, bina içinde tasarlanan tuvaletlerin tekerlekli sandalye kullanımı için elverişli mekânsal özellikler sunması da önemli bir faktör oluşturmuştur.

Bu yarışma deneyiminden elde ettiğimiz birkaç sonucuna değinmek gerekirse, öncelikle tasarımda erişilebilirliğin önemli bir kriterinin, tasarımın samimi ve kullanıcı dostu bir tutum sergileyebilme potansiyeli ile doğru orantılı olduğunu söyleyebiliriz. Mimar ise bu problemi yerleşim plan ve kararları alındıktan sonra üzerine eklemlenen teknik hünerler ile çözümlemek yerine, tasarım sürecinde başından sonuna kadar benimsenecek temel unsurlarından biri olarak algılamalıdır.

Günümüzde erişilebilirlik ve kullanıcı dostu, mimarlığın ve kamusal alanın kalitesini belirleyen temel unsurlardan biri olarak değerlendirilmelidir. Kullanıcı dostu yapı ve kamusal alanların ihtiyaçları her daim gelişmekte ve artmaktadır. Buna paralel olarak mimarlar ve plancıların bu ihtiyaçları karşılayan tasarımlar üretme yükümlülükleri de artmaktadır.

Bu çerçevede değerlendirilebilecek ödül programı, tasarımda erişilebilirlik kavramının önemini bu alanda uygulanmış en başarılı projeleri ödüllendirerek teşvik etmeyi ve geliştirmeyi amaçlamaktadır. Uluslararası bir mimarlık kurumu olan UIA ise, bu ödül programı ile bu alanda izlenmesi gereken yöntemleri tanıtmayı ve geniş kitlelerle paylaşmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, ulusal kesimlerin de mesleğin sürekli gelişimi ve eğitim için bu alanda çeşitli etkinlikler düzenlemesini teşvik etmeleri önemlidir.

Bütün bunlar bir yana, kentsel mekânların erişilebilirliğinin, bu alanların kalitesinden sorumlu olan yerel yönetimlerin programlı katılımları olmadan sağlanamayacağı bir gerçektir. Özellikle Barselona ve Atina örneklerinde de görüldüğü gibi, Olimpiyat Oyunları organizasyonlarının kent içinde erişilebilir mekânların oluşum süreçlerine önemli katkıları olmuştur.

Bu örneklerin yanısıra Avrupa kentlerinde bu tip büyük organizasyonların katkısı olmadan da yapılı çevre ve kentsel alanın kalitesinin sürekli yenilenmesine ve iyileştirilmesine ön ayak olan yerel yönetimler vardır. Bu yönetimlere en iyi örneği teşkil eden kentlerin ilk sırasında Stockholm ve Kopenhag gelmektedir. Polonya’da da Gdynia kent yönetimi çok uzun yıllardan beri kamusal yapılara ve kent merkezindeki dükkanlara kolay ulaşımı sağlamak adına, kent merkezindeki kaldırımların sürekli bakım ve onarımı ile ilgilenmektedir.

Kent içinde tekerlekli sandalye ile dolaşımı olanaklı kılmak ve rahatlatmak için birçok koşulların birarada bulunması gereklidir. Erişilebilirlik, yapıyı terkettiğimiz noktadan başlayarak tekrar geri dönene kadar geçilecek her aşamada, yürüyüş yollarına olan erişilebilirlikten, araba, otobüs, tramvay ve metronun erişilebilirliğine kadar her etapta sağlanmalıdır.

Bu erişilebilirlik sadece uygulanacak olan rampa, platform ve asansör sistemleri ile değil, aynı zamanda görsel ve işitsel engelliler için düşünülmüş görsel, akustik ve dokunsal iletişim sistemlerinin uygulanması ile mümkündür. Yani bütün iletişim sistemleri aynı titizlikle programlanmalı ve tasarlanmalıdır. Kentsel erişilebilirlik ancak bu sistemlerin uzun vadeli planlama ve yatırım süreçlerine dahil edilmesi ile mümkündür. Kent genelinde bu erişilebilirliğin sağlanması, kent yönetim ve yöneticilerinin en önemli görevlerinden biri olmalıdır.

Sonuç olarak, kullanıcı dostu tasarımlar ve bunların uygulamalarına ilişkin problemler hakkındaki bilgi ve eğitimler, politikacılardan mimarlara, planlamacılardan öğrencilere, inşaat firmaları ve müteahhitlere kadar toplumun birçok kesimine ulaştırılmalıdır. Medya ve basının amacı da bu bilgileri topluma yaymak olmalıdır.

Erişilebilir ve kullanıcı dostu mekânların teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılmasını hedefleyen biri olarak MİMARLIK dergisinin bu konuya yer vermesinden dolayı duyduğum mutluluğu ve minnettarlığı burada yeniden belirtmek isterim. Türkiye’nin Avrupa’da bu alanda yapılan çalışmalar ile bilgi alışverişinde bulunması, kentsel yaşam kalitesini geliştirilebilmek adına atılan çok önemli adımlardan biridir.

İngilizceden Çeviren: Derin İnan

NOTLAR

1. UIA 2. Bölge ülkeleri, orta, doğu ve güney Avrupa ülkeleri ve orta doğu ülkelerini kapsamaktadır. Türkiye de 2. bölge içinde yer almaktadır.

 

Bu icerik 2506 defa görüntülenmiştir.