349
EYLÜL-EKİM 2009
 
MİMARLIK'TAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: YAPILARIN KULLANIM SÜRECİ VE MİMARIN SORUMLULUĞU

Yapılarda Kullanım Değişiklikleri: Hukuki ve Mesleki Sorumluluklar

Nuray Bayraktar

Yrd. Doç. Dr., Başkent Üniversitesi, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü

Kent farklı bir ekonomik sisteme göre organize olmuş bir yerleşim yeridir. Kentte yaşama karşılık gelen kullanımlar arasındaki çeşitlilik, kentin farklı yapıların biraradalığından oluşan fiziki bir mekân olarak tanımlanmasını gerekli kılar. Nüfus ve ekonomi açısından sürekli büyüyen kentte, kaçınılmaz biçimde bir kısmı üst ölçek kentsel kararlar ile ilgili, bir kısmı ise tek yapı ölçeğinde birçok değişiklik gündeme gelmektedir. Kentsel ölçekte kentin gerçek ihtiyaçları gözetilerek ve yapıların fiziki kurgusuna sadık kalınarak gerçekleştirilen kullanım değişikliklerinin çoğunlukla olumlu uygulamalar olduğunu söylemek mümkündür. (1) Kentin gerçek ihtiyaçlarına yönelik yeni bir kullanımın öngörülmediği durumlarda ise kullanım değişiklikleri kabul edilemez biçimde kimi zaman ideolojik, kimi zaman ekonomik tercihlerin bir sonucu olarak gerçekleştirilmektedir. (2) Tek yapı ölçeğinde kullanıcılar ve mal sahipleri tarafından gerçekleştirilen kısmi müdahaleler ya da bir yapının tümüyle değiştirilmesi biçiminde gerçekleştirilen kapsamlı uygulamalar ise kentte çok daha yaygındır. Çoğunlukla yönetmeliklere aykırı olarak gerçekleştirilen bu uygulamalar şikayet ve hukuki bir dava konusu olmakta, mimarlığın yaratıcı eylemliliğinden öte “yönetmelikler/hukuk” ve “mesleki sorumluluklar/etik” bağlamında tartışılmaktadır.

Makalede, kentsel ölçekte kentin gerçek ihtiyaçları gözetilerek gerçekleştirilen kullanım değişiklikleri konu dışında bırakılmakta, özellikle tek yapı ölçeğinde bir yapıya kısmi müdahaleler ya da tümüyle bir yapının değiştirilmesi biçiminde gerçekleştirilen uygulamalar konusuna odaklanılmakta ve konu “hukuki” ve “etik” boyutları ile tartışılmaktadır. (3) Hukuki boyutta değerlendirme, gerçekleştirilen birçok düzenlemenin yönetmeliklere aykırılığı ve dava konusu olması nedeniyle oldukça önemlidir. Etik açıdan yapılan değerlendirme ise mesleki sorumluluk kapsamındadır ve bu konuda yapılan tartışmalara yeni bir boyut getirdiği düşünülmektedir. (4)

KENT VE MİMARLIK BAĞLAMINDA SORUN

Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ünde (5) kent, “Çarşı, lokanta, otel, eğlence gibi kuruluşları bulunan geniş ev topluluğu” olarak tanımlanmaktadır. Kent, “Tarım dışı alanda kurulu, kalabalık ve büyük yerleşme yeridir.” (6) Kentin kurgusu kendi içinde bir tarihselliği barındırır; kentin yapısı bir zaman dilimi ile sınırlı bir özelliğinin vurgulanması ile anlam kazanır. Kent ve mimarlık ilişkisi bağlamında bakıldığında kenti mimarlık etkinliğinin deneysel alanı olarak değerlendirmek ve aynı tarihsellikten sözetmek mümkündür. Mimarlık etkinliği kentte soylu sınıflara özgü eylemlilikten, yoksullar için eylemliliğe dek geniş bir yelpazede süregelmiştir.

Günümüzde toplumsal ve ekonomik yapıya bağlı olarak meydana gelen birçok değişimin kentte sürdürülen mimarlık etkinliğine yeni bir alan tarifi getirdiği açıktır. (7) Kimi kullanımların kent açısından artık anlamının olmaması ve yeni bir anlam üstlenmesi ya da yapılarda kullanım değişiklikleri yapılması mimarlık eyleminin sınırlarını genişletmiş ve sonuçta yeni bir mimarlık alan tanımının yapılması kaçınılmaz olmuştur. (8)


Bu alan tanımında mimarlığın özünde esas olan yaratıcılığın, mevcut durumun sınırlılıklarına indirgendiğini söylemek mümkündür. May (9) yaratıcılığı, “yapma, ortaya çıkarma süreci” olarak tanımlamış ve bu süreci kişilerin kendilerini gerçekleştirme eylemlerinin dışavurumu olarak değerlendirmiştir. Yaratıcılık yeni fikirler aramak ve ortaya yeni ürünler çıkartmak eylemidir. Yaratıcılık eylemi varolan öğe ve koşullara bağlıdır ve bunları dönüşüme uğratarak yeni bir şeyin ortaya çıkmasını hedefler. (10) Yaratıcılık, süreçte çatışan çıkarları uzlaştıran, yeni sorunlara yanıt verebilen politikaları geliştiren bir çabayı da kapsamaktadır. Buradan hareketle yapılarda kentin gerçek ihtiyaçlarına yönelik kullanım değişikliklerini disipline etme pratiğini bir yaratıcılık eylemi olarak ele almak kaçınılmazdır. Kentte işlevsiz kalan yapıların kent için en olumlu biçimde yeniden işlevlendirilmesi sürecinde mimarlık yaratıcılık ikileminden sözedilemez. Kentteki ihtiyaçların doğru tespiti ve rant beklentisinden uzak uygulamalar ile bu süreç çoğunlukla yeni mimari, yenilikçi mimari arayışları ile kurgulanmaktadır. (11) Ancak yapılarda, özellikle konut yapılarında gündeme gelen kullanım değişikliklerini disipline ederken, mimarlık eylemliliğinin, yaratıcılığın kendisine özgü koşulları tarafından değil, alanın dışından gelen koşullar nedeniyle sınırlandığını vurgulamak gerekmektedir.

YAPILARDA KULLANIM DEĞİŞİKLİKLERİNDEN DOĞAN FİZİKİ MÜDAHALELER

Yapılarda doğrudan kullanıcılar tarafından gerçekleştirilen fiziki müdahaleler yapının kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayamaması nedeniyle, mal sahipleri tarafından gerçekleştirilen fiziki müdahaleler ise çoğunlukla daha fazla gelir beklentisi ile gerçekleştirilmekte, konu hukuki boyutu ile çok yoğun bir biçimde tartışılmaktadır. Yapıların kullanımını tümüyle değiştiren, çevreye de müdahale anlamına gelen, kendi içinde bir yaratıcılık eylemini barındırmasına karşın hukuki boyutun yanısıra etik açıdan da birçok problem taşıyan kapsamlı fiziki müdahaleler ise tamamen farklı kaygılarla gündeme gelmekte ve çok daha geniş bir tartışmayı zorunlu kılmaktadır.

Yapılarda kullanım değişikliklerinden doğan kısmi fiziki müdahaleleri, yapı iç mekânlarında yapılan değişiklikler (duvar kaldırılması, duvar eklenmesi, balkon kapatılması, çatı katının kullanıma dahil edilmesi), ticari kullanımlarda iç mekân değişimi (duvar kaldırılması, duvar eklenmesi, ara kat ilavesi, ıslak mekânlar düzenlenmesi, bodrum katın kullanıma dahil edilmesi, kaldırım işgali, çekme mesafesi işgali), kapsamlı fiziki müdahaleler (yapının tek ya da iki daireyle sınırlı iç mekân kullanımının tümüyle değiştirilmesi, ofis/büro kullanımı getirilmesi, yapının tümüyle işlev değiştirmesi, ofis/büro yapısına dönüştürülmesi, cepheye müdahale edilmesi) biçiminde sınıflamak mümkündür. (Resim 1, 2)

YAPILARDA KULLANIM DEĞİŞİKLİKLERİNDEN DOĞAN FİZİKİ MÜDAHALELERİN HUKUKİ AÇIDAN TARTIŞILMASI

Bir yapıda kullanım değişiklikleri nedeniyle gerçekleştirilen fiziki müdahaleler diğer tüm yasal dayanakları ile birlikte çoğunlukla üç yasa kapsamında tartışılmaktadır. Bunlar:

  • 3194 Sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelikler

  • 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu

  • 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu

3194 Sayılı İmar Kanunu ve İlgili Yönetmelikler

İmar Kanunu'nun “Yapı Ruhsatiyesi” başlığı altında madde 21 'de: “Ruhsat alınmış yapılarda herhangi bir değişiklik yapılması da yeniden ruhsat alınmasına bağlıdır. Bu durumda; bağımsız bölümlerin brüt alanı artmıyorsa ve nitelik değişmiyorsa ruhsat, hiçbir vergi, resim ve harca tabi olmaz.” hükmü yer almaktadır. (12)

3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca hazırlanmış olan İmar Yönetmeliği’nin “Ruhsata Tabi Olmayan İnşaat İşleri” başlığı altında madde 87’de: “1) İmar Planları, hükümleri ve raporları ile bu Yönetmelik yanında 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanun hükümlerine aykırı olmamak, yapının taşıyıcı unsurları ve ısı yalıtımını olumsuz etkilememek; bağımsız bölümlerin brüt inşaat alanlarını artırmamak, kullanım amacı ve cephe görünümünü değiştirmemek koşulları ile,

a- Derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat ile kiremit aktarılması işleri

b- Korkuluk, parapet, paratoner, gölgelik (pergole), çardak (kameriye), derinliği

(1,00) metreyi geçmeyen süs havuzu ve bahçe düzenlemesi yapılması,

c- Kendi bağımsız bölümü içinde taşıyıcı olmayan bölme duvarlarının kaldırılması

veya bina statiğini etkilemeyen duvarların konulması,

d- Basit tamir ve tadiller,

e- İç dekorasyon işleri, zemin katta bulunan iş yerlerinin imar durumuna

aykırı olmayan vitrin değişiklikleri,

f- Duvar kaplaması, baca, saçak, çatı ve benzeri unsurların onarımı ruhsata tabi

değildir.

2) Taşıyıcı bölme duvarları ile taşıyıcı olsun / olmasın bağımsız bölümler arasındaki

duvarların kaldırılması halinde bu durum onaylı projesine ve ruhsatına işlenmek

üzere ilgili Belediyeye başvurulacaktır.

Bu başvuruda işe nezaret edecek mimar/mühendis ismi de ilgili Belediyeye

bildirilir.” hükümleri yer almaktadır.

Yukarıda yer aldığı üzere herhangi bir yapının taşıyıcı unsurlarını ve ısı yalıtımını olumsuz etkileyen, bağımsız bölümlerin brüt inşaat alanlarını artıran, kullanım amacını ve cephe görünümünü değiştiren fiziki müdahaleler esaslı onarım kapsamında değerlendirilmektedir ve ruhsata tabidir. Yönetmelik hükümlerinde çok açık bir biçimde belirtilmesine karşın, yapılarda bu kapsamda gerçekleştirilen değişiklikler yeni proje düzenlemesi ile ruhsata başvurulmadığı için dava konusu olmaktadır.

Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği’nin, “Mimarlık ve Mühendislik Proje Düzenleme Esasları” başlığı altında Madde 82-1’de Mimarlık ve Mühendislik Projelerinin Uyacağı Mevzuat ile ilgili olarak, “a- Projeler; İmar Yasası, imar planları ve raporları, TSE ile Büyükşehir Belediyesince kabul ve tespit edilen çizim ve düzenleme standartları, bu Yönetmelik ve ilgili tüm mevzuat hükümlerine uygun düzenlenecektir.” hükmü getirilmiştir.

Bu durumda İmar Yönetmeliği’nin 84. maddesi hükümleri uyarınca bir yapıda yapılmış olan değişiklikler konusunda ruhsat alınabilmesi için, İmar Yönetmeliği’nin 82. madde hükümlerine göre imar planlarına ve raporlarına uygun olarak düzenlenmiş mimari projeler ile başvurmak gerekmektedir. Ancak, yapılarda kullanım değişiklikleri nedeniyle gerçekleştirilen fiziki müdahaleler çoğunlukla İmar Yönetmeliği’ne aykırı olduğu için mimari projelerin İmar Yönetmeliği’ne uygun olması koşulu sağlanamamaktadır. Bu durumda ruhsat alınması mümkün olmamakta, konu hukuki sorumluluğun yanısıra cezai sorumluluğu da getirmektedir.


Öte yandan, bir yapının kullanımının tümüyle değişmesi durumunda -ki bu değişim çoğunlukla konut bölgeleri içinde konutun idari/ofis yapısına dönüştürülmesi biçiminde olmaktadır- hukuki açıdan ortaya çıkan sorun çok daha kapsamlı bir biçimde,

  • imar planları,

  • işlev değişikliği sonucunda ortaya çıkan çevre,

  • bina yükleri,

açısından da tartışılmak zorunda kalmaktadır.

İmar Yönetmeliği’nin 16 Madde’si:

1) Yerleşme alanları,

2) Konut yerleşme alanları,

3) Kentsel çalışma alanları,

4) Kentsel sosyal altyapı alanları,

5) Açık ve yeşil alanlar,

alt başlıklarından oluşmaktadır. Bu başlıklar altında her bölge için tanımlamalar getirilmiş ve kullanımlar belirlenmiştir. Yönetmelikte konut yerleşme alanları: “İmar planlarında konut yapımı için ayrılmış yerleşik ve/veya gelişme alanlarının tümüdür. Bölge Kat Nizamı ve Benzer Planlar ile belirlenmiş veya ayrıntılı plan kullanım kararları getirilmemiş alanlarda yapılacak binaların zemin üstü katları konut olarak kullanılmak kaydıyla, yalnız zemin ve bodrum katlarında halkın günlük zorunlu ihtiyaçlarını gidermeye yönelik ticari kullanımlar yer alabilir. Bu kullanımların bodrum katlarında kendi bağımsız bölümünden bağlantılı bölümleri olabilir. Bu bölümlerin ayrı girişleri olamaz, binanın ortak alanları ile irtibatlandırılamazlar. Bu bent kapsamında kalan ticari kullanımlar; bakkal, kasap, manav, kadın / erkek berberleri, gazete/kitap satış yerleri, tuhafiye, eczane, muayenehane vb. olarak sayılabilir. Bu kullanımların ses, gürültü, koku, duman, ısı, atık üretmemesi ve imalathane niteliğinde olmaması ön koşuldur.” biçiminde tanımlanmaktadır.

Yukarıda yer aldığı üzere Yapı Kullanma Belgesi onaylı mimari projesine bağlı olarak verilen ve bir konut bölgesi içinde yer alan bir yapıda yapılan değişiklikler ile yapının tek bağımsız bölüm haline getirilmesi ve konut kullanımının tümüyle kaldırılarak, yapının konut bölgesi içinde bir başka kullanıma, idari/ofis kullanımına dönüştürülmesi işi, imar planlarına ve yukarıda yer alan yönetmelik hükümlerine aykırılık göstermekte ve dava konusu olmaktadır.

Ayrıca, yapılan değişiklikler aynı Yönetmeliğin 1. maddesinde belirtilen “Bu Yönetmeliğin amacı; Belediye ve Mücavir Alan Sınırları içindeki yerleşme yerleri ile yapılaşmaların İmar Yasası, imar planları ve ilgili mevzuat hükümleri ile sosyal ve teknik altyapı, fen, sağlık ve sürdürülebilir çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamaktır.” hükümlerine de uygunluk taşımamaktadır.

Şöyle ki, mimarlık mesleği kullanımların mekânsal karşılığı anlamındadır. Bu mekânsal karşılıklar mimari çözümlerin ötesinde önemli teknik hesapları da içerir. Bir binadaki yükler betonarme hesapları açısından önemli bir girdi oluşturur, betonarme döşemelerin kesit kalınlıkları, demir donatıları sabit ve hareketli yükler olarak mobilyalar ve kullanıcılara göre saptanır. Bir yapının kalorifer tesisat sistemi mekânların büyüklüklerine, pencere açıklıklarına göre, sıhhi tesisat, aydınlatma ve havalandırma sistemleri de yapının kullanım amacına ve kullanıcı grubuna bağlı olarak ele alınır. Dolayısıyla konut kullanımına göre düzenlenmiş olan bir yapının bir başka kullanıma, idari/ofis kullanımına dönüştürülmesi ile ortaya birçok teknik sorun çıkacağı açıktır. Bu durumda İmar Yönetmeliği’nin 1. madde hükümlerinde sözü edilen sosyal ve teknik altyapı, fen, sağlık şartlarına uygun bir yapılaşmadan söz etmek mümkün değildir.

Kaldı ki, bir konutun bir başka kullanıma, idari/ofis kullanımına dönüştürülmesi genel değerlendirme ölçütleri açısından da sorunludur. İdari/ofis yapısının gündüz-gece kullanımı, sokak ile ilişkilenmesi konuttan çok farklıdır. Konutta gündüz ve gece kullanımı eşdeğerdir ve konutun sokak ile ilişkilenmesi ikincil önemdedir. Konutun gereksindiği araç sayısı, otopark ihtiyacı, ön ve arka bahçe kullanımı özelleşmiş ve ilgili Yönetmeliklerde tariflenmiştir. İdari/ofis yapısının ise gece kullanımı yoktur, sokakla doğrudan ilişkilenir. Gereksindiği araç sayısı ve otopark ihtiyacı farklıdır, ön ve arka bahçe kullanımı yoktur. Dolayısıyla gerçekleştirilen dönüşüm sonrası yeni kullanım nedeniyle bu kapsamda çevresel sorunlar yaşanması kaçınılmazdır.

Öte yandan, bir mimari yapı aynı zamanda bireysel mekânı aşan, bir kent mekânı içinde yer alan ve kenti oluşturan bir yapı elementidir. (13) Çevre için bir girdi oluşturur ve bir anlam taşır. Bir yapının mülkiyetine sahip olmak kentin bir elemanı olarak değerlendirilen bir yapıda istenilen her değişikliği yapmak hakkını mülk sahibine vermez. Benzer eğilimlerin çoğalması durumunda oluşacak olumsuz çevreleri hayal ettiğimizde böylesi bir yaklaşımın doğuracağı problemlerin kavranması işten bile değildir. (14) (Resim 3-5)

634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu

Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 4. maddesinde ortak yerler: “a) Temeller ve ana duvarlar, bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar, tavan ve tabanlar, avlular, genel giriş kapıları, antreler, merdivenler, asansörler, sahanlıklar, koridorlar ve buralardaki genel tuvalet ve lavabolar, kapıcı daire veya odaları, genel çamaşırlık ve çamaşır kurutma yerleri, genel kömürlük ve ortak garajlar, elektrik, su ve havagazı saatlerinin korunmasına mahsus olup bağımsız bölüm dışında bulunan yuvalar ve kapalı kısımlar, kalorifer daireleri, kuyu ve sarnıçlar, yapının genel su depoları, sığınaklar” biçiminde tanımlanmıştır.

Aynı kanunun 6. maddesinde, “Bağımsız bölüm üzerinde kat mülkiyetiyle ve diğer kat maliklerinin haklarıyla bağdaşması mümkün olmayan irtifaklar kurulamaz.” hükmü yer almaktadır. Aynı kanunun 16. maddesinde, “Kat malikleri ana gayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar. Kat malikleri ortak yerlerde kullanma hakkına sahiptirler; bu hakkın genel kömürlük, garaj, teras, çamaşırhane ve çamaşır kurutma alanları gibi yerlerdeki ölçüsü, aksine sözleşme olmadıkça, her kat malikine ait arsa payı ile oranlıdır.” hükmü yer almaktadır.

Bu durumda herhangi bir yapıda yapının onaylı mimari projesi ile belirlenen ortak yerlerin kullanıma dahil edilmesi biçiminde gerçekleştirilen müdahaleler, burada yer alan kanun hükümlerine aykırılık göstermekte ve dava konusu olmaktadır.

Aynı kanunun 19. maddesinde, “Kat malikleri, ana gayrimenkulün bakımına ve mimari durumu ile güzelliğini ve sağlamlığını titizlikle korumaya mecburdurlar." hükmü yer almaktadır. Bu madde hükmü ile bir yapıda yapının onaylı mimari projesine uygun mevcut durumunu korumak konusunda kat malikleri de sorumlu kılınmış ve mimarın müelliflik hakları bir biçimde güvenceye alınmaya çalışılmıştır.


5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 4. Maddesinde “Güzel Sanat Eserleri" başlığı altında mimarlık eserleri de güzel sanat eserleri arasında sayılmaktadır. Aynı kanunun 16. maddesinde “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve değiştirmeler yapılamaz.” hükmü yer almaktadır. Ancak yapıların kullanım değişikliği sürecinde gerçekleştirilen fiziki müdahalelere ilişkin yeni proje düzenlemeleri çoğunlukla, mevcut yapıya ait onaylı mimari projenin müellifinin bilgisi dışında bir başka müellif mimar tarafından yapılmaktadır. Bu durum bir yandan yukarıda yer alan yönetmelik hükümlerine aykırılık göstermekte, öte yandan mesleki etik tartışmaları içinde yeni bir gündem oluşturmaktadır. (Resim 6, 7)

YAPILARDA KULLANIM DEĞİŞİKLİKLERİNDEN DOĞAN FİZİKİ MÜDAHALELERİN ETİK AÇIDAN TARTIŞILMASI

Mimarlıkta etik (15) konusu, Balamir (16) tarafından üretene ve ürüne yönelik bir ayrımla ele alınmıştır. Birincisinde meslek pratiğinin işleyişine yönelik ilkeler, meslek yasalarına yönelik hususlar sözkonusudur. Mimarın topluma ve diğer meslektaşlarına karşı sorumlulukları, yükümlülükleri ve yetkileri bu kapsamdadır. İkincisinde ise, mimarlığın düşünsel temeline dair ilkeler, tasarım ahlakı, mimarın toplumsal misyonu, mimarlık dilinin seçimindeki ölçütler sözkonusudur. Gürsel’e göre (17) mimarlık, etik konusunu topluma cevap verdiği, verebildiği ölçüde aramalıdır ve bir mimar kendi kendine hesaplaşabilecek yetkinliğe gelmişse artık bir etik sorumluluğa sahip demektir. (18) Mimarlık ortamında “etik” konusundaki tartışmalar kentlerde hukuka aykırı birçok uygulamanın gerçekleştirildiği son on yılda özellikle yoğun bir biçimde tartışılmaya başlanmıştır. Ekinci (19) etik konusunu bu kapsamda mimarlık meslek pratiğinin özgürlüğü ve sorumluluğu bağlamında tartışmaktadır. Ayrıcalıklı imar hakları ile inşa edilen, tek başına olumlu bir mimarlık ürününün çevre ölçeğinde yarattığı problemlere dikkat çekerek, rant ekonomisi ve kentleşme kararlarının ve meslek davranışları ilişkisinin sorgulanması gereği üzerinde durmaktadır.

Tapan’a göre (20), “Etik kurallara uymayan uygulamaların başında kuşkusuz her türlü kaçak yapı gelmektedir. [...] Diğer bir örnek, doğa ve kültür değerlerinin tahrip edilmesinin yaygın bir biçimde gerçekleşmiş olmasıdır. Aslını yansıtmayan sözde restorasyon uygulamaları gibi, iki katlı bir köşkün aynı gabari içinde üç katlı apartmana çevrilmesi veya beş katlı bir kültür varlığının altı katlı hale dönüştürülmesi gibi uygulamalar, ülkemizde son derece yaygındır.” İmar mevzuatına ve planlama ilkelerine aykırı olmasına karşın, ruhsat verilerek yükseltilen ve sonra da mahkeme kararıyla yıktırılan uygulamaların da etik olmayan yönetim ve mesleki yaklaşımlardan kaynaklandığından sözeden Tapan,  deprem riski büyük olan alanlara çok katlı yapı yapmaya uygun imar planları hazırlamak ve bu planları onaylamak, toprak rantını maksimize etmek için her türlü yolsuzluğa başvurmak gibi etik olmayan davranışlara dikkat çekmektedir. Bu kapsamdaki bir değerlendirmede, yapılarda kullanım değişiklikleri nedeniyle ilk müellifin bilgisi dışında gerçekleştirilen yeni proje düzenlemelerinin yer almamasının bir eksiklik olduğu açıktır. Etik tartışmalarında yeni bir alanı işaret eden bu konu, mimarların meslektaşlarına karşı olan sorumlulukları bağlamında ele alınmak zorundadır. Mimarlar Odası Genel Merkezi tarafından “Mimarlar Odası Mesleki Davranış Kuralları Yönetmeliği” başlığı altında gündeme getirilen çalışma, bu konuyu da içermesi açısından oldukça günceldir. Çalışmanın ikinci bölümü “Mesleki Davranış Kuralları”na ilişkindir. Bu bölüm altında “Mimarların Topluma Karşı Yükümlülükleri”, “Mimarların Meslektaşlarına Karşı Yükümlülükleri”, “Mimarların İş Sahiplerine Karşı Yükümlülükleri”, “Mimarların Mesleğine Karşı Kişisel Yükümlülükleri”, “Mimarların Meslek Odasına Karşı Yükümlülükleri” başlıkları altında birçok maddeden oluşan yükümlülükler tanımlanmıştır. Çalışmada mimarların meslektaşlarına karşı olan sorumluluklarının bir başlık olarak ele alınması konu ile ilişkisi anlamında oldukça önemli bulunmaktadır. (21)

SONUÇ

Kentlerin hızlı değişim sürecinde yapılarda pek çok kullanım değişikliği meydana gelmektedir. Bu değişikliklerin bir bölümünü kentsel ölçekte kentin gerçek ihtiyaçlarına yönelik yapısal müdahaleler, bir bölümünü ise tek yapı ölçeğinde çoğunlukla kullanıcılar ya da mal sahipleri tarafından kullanım sürecinde gerçekleştirilen fiziki müdahaleler oluşturmaktadır. Kullanım sürecinde gerçekleştirilen fiziki müdahaleleri “kısmi müdahaleler” ve bir yapının bir kısmının ya da tümünün kullanımının değiştirilmesini “kapsamlı müdahaleler” olarak ele almak mümkündür. Gerek kısmi fiziki müdahalelerin, gerek kapsamlı fiziki müdahalelerin yasal karşılıkları, 3194 Sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelikler, 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında tariflenmiştir. Bu yasal karşılıkları –getirdiği kabul edilemez sınırlılıklar bir yana- özünde mimarlık meslek pratiğini güvenceye almak ve mesleği meşru kılmak çabaları olarak algılamak da sözkonusudur. Öte yandan, bir yapının bir bölümünün ya da tümünün kullanımının değiştirilmesi sürecinde gerçekleştirilen kapsamlı müdahaleleri ortaya çıkan sorunlar açısından çevre ve kent ölçeğinde tartışmak ve dayandığı mimari projeler nedeniyle mimarlık meslek ortamında son yıllarda önemle gündeme getirilen etik tartışmalar kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Yasal açıdan güvenceye alınmış olan mimari müelliflik haklarının bir başka mimar tarafından görmezden gelinmesi bu değerlendirmenin önemini ortaya koymaktadır. Son yıllarda konu ile ilgili olarak yapılan tartışmalar ve Mimarlar Odası’nın gündeminde bu konunun olması sorunun çözümü için önemli bir yol olarak görülmektedir.

 

NOTLAR

1. Ancak bu değişikliklerin bir kısmının “anlam” açısından mimarlık ortamında oldukça yoğun biçimde tartışıldığı da açıktır. Burada Ankara Devlet Konservatuarı’nın Mamak Belediyesi’ne dönüştürülmesini hatırlamakta yarar vardır.

2. Ankara’da kentin tarihine tanıklık etmiş bazı konut yapıları kebapçı ve dondurmacı olarak işlevlendirilmiştir. Öte yandan, tarihî istasyon yapısı da kebapçı olarak kullanılmaktadır.

3. Bu makalede mimarlık meslek pratiği açısından birçok sınırlama getirdiği bilinen yasal-yönetsel mevzuat savunulmamaktadır. Ancak mevcut durumun kabulünden hareketle bir değerlendirme yapılmaktadır.

4. Tartışma Ankara’da yapılan çalışmalar ve dolayısıyla Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği kapsamı ile sınırlıdır.

5. TDK Türkçe Sözlük, 1981

6. Hançerlioğlu, 1977

7. “Mimari yapıların işlevselliği, onların yaşamsal bir gerçekliğe sahip olduklarını da ifade eder. Mimari yapılar onun için yaşamın içinde yer alırlar, yaşamdan pay alırlar. İnsanla beraber yaşar, insan yaşamına katılırlar. Mimari yapılar yaşam içine girdiklerinde sürekli değişimin içine girmiş olurlar. Onlar da yaşamın diğer nesneleri gibi sürekli değişirler, var olurlar, yok olurlar ” biçiminde bir değerlendirme yapan Tunalı (2004) tarihsellik bağlamında mimarlık meslek pratiğini tartışmaktadır.

8. Bu durumda mimarlığın “Mimarlık: İnsanların yaşamasını kolaylaştırmak ve barınma, eğlenme, dinlenme, çalışma gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak için mekânlar düzenleme sanatıdır.” (Hasol, 1990) biçimindeki en genel tanımına yeni boyutlar katmak gerekmektedir.

9. May, 1992

10. Çalışlar, 1983

11. Aksi durumda ise yapılar bir gecede yıkılmakta, hatta yanmakta, anlamları ile örtüşmeyen kimi kullanımlara konu kılınmaktadır.

12. 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri, yapılarda yapılacak değişikliklere bir sınırlama getirerek hangi durumlarda yeniden ruhsata başvurulması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım özünde yapılarda hangi değişikliklerin mimari proje düzenlenmesi ile gerçekleştirileceğini de yaptırıma bağlamaktadır.

13. Tunalı, 2004

14. Kuşkusuz burada, özgün olmayan bir konut dokusu içinde özgün bir yapı elde etmenin mimarlık meslek pratiği açısından önemi üzerinden tartışılabilir. Ancak makalede bu tartışma kapsam dışı bırakılmıştır.

15. Etik, doğa bilimleri dışında kalan iyi, doğru, güzel türünden yargıların söz konusu olduğu normatif bilimler zümresini ilgilendiren, ahlak sistemlerini, ahlaki yargıları ve kuralları inceleyen çalışma alanı olarak tanımlanmaktadır. (Balamir, 1996)

16. Balamir, 1996

17. Gürsel, 1996

18. Öte yandan mimarlık meslek pratiği alanında etik konusunun çeşitli buluşmalara konu olması sevindiricidir. 2007 yılında Antalya’da düzenlenen 2. Ulusal Genç Mimarlar Buluşması’nın başlığı “Mimarlıkta Etik ve Kimlik”tir.

19. Ekinci, 1996

20. Tapan, 2004

21. Mimarlık eğitim programlarında etik konusu yasal ve yönetsel süreç ve müşteri hakları bağlamında ele alınmaktadır. Mimarlar Odası bünyesinde kurulan Mimarlık Akreditasyon Kurulu’nun (MİAK) çalışma programında 35. maddede “Etik ve Mesleki Hükümler” başlığı altında “Mimari tasarım ve uygulamada mesleki hüküm vermeyle ilgili etik konuları akreditasyon amacı için öğrencilerin anlamak durumunda oldukları konulardandır.” biçiminde bir ölçüt getirilmiştir. Akademik çevrelerde ise konu sempozyum ve kongreler aracılığı ile gündemdedir. Burada 2006 yılında gerçekleştirilmiş olan “Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi”ni ve 1996 yılında gerçekleştirilmiş olan “Kimlik, Meşruiyet ve Etik Sempozyumu”nu önemle belirtmek gerekmektedir.

 

KAYNAKLAR

  • Balamir, A. 1996, “Mimarın Kimlik, Meşruiyet ve Etik Sorunları ve Mimarlığın Disipliner Buhranı”, Türkiye Sempozyumu II: Kimlik, Meşruiyet, Etik, 7-9 Ekim 1993, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara, ss.24-30.

  • Çalışlar, A 1983, Ansiklopedik Kültür Sözlüğü, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul.

  • Ekinci, O. 1996, “Rant Ekonomisi ve Mimarlık Etiği”, Türkiye Sempozyumu II: Kimlik, Meşruiyet, Etik, 7-9 Ekim 1993, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara, ss.196-204.

  • Gürsel, Y. 1996, “Değişme Koşullarında Kimlik, Meşruiyet Etik”, Türkiye Sempozyumu II: Kimlik, Meşruiyet, Etik, 7-9 Ekim 1993, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara, ss.38-42.

  • Hançerlioğlu, O. 1977, Felsefe Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, İstanbul.

  • Hasol, D. 1990, Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, YEM Yayın, İstanbul.

  • İzgi, U. 1999, Mimarlıkta Süreç, Kavramlar-İlişkiler, YEM Yayınları, İstanbul.

  • May, R. 1992, Yaratma Cesareti, Metis Yayınları, İstanbul.

  • MİAK, 2007, Mimarlar Odası Genel Merkezi, Ankara.

  • Tapan, M. 2004, “Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı’nda Etik Üzerine Bir Değerlendirme”, Mimarist, sayı:13, ss. 93-95.

  • TDK Türkçe Sözlük, 1981, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.

  • Tunalı, İ. 2004, Tasarım Felsefesine Giriş, Yapı Yayın, İstanbul.

Bu icerik 22219 defa görüntülenmiştir.