352
MART-NİSAN 2010
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
ÇEVRE DUYARLI MİMARLIK

Enerji Performansı Yönetmeliği Neler Getiriyor?

Söyleşi, Bülend Tuna

Aralık 2009’da yürürlüğe giren Enerji Performansı Yönetmeliği’nin uygulanabilirliği açısından mimari proje detayları ve tasarım kriterleri büyük bir önem taşıyor. Doğru projelendirilmiş bir yapıyla daha verimli bir enerji sakınımı elde edilebileceği açık. Bugün makine ve elektrik mühendisliği disiplinlerinin alanındaymış gibi görünen konunun, mimarlık disiplininin de kontrol mekanizması içerisinde olması, gereklilikten öte bir zorunluluk. Diyalog dergisinin Mimarlar Odası Genel Başkanı Bülend Tuna ile yaptığı söyleşiyi, konunun mimarlar için de önemli ve güncel boyutu nedeniyle yayımlıyoruz.

Enerji Performansı Yönetmeliği’nin içeriği ve kapsamından söz eder misiniz?

Biliyorsunuz bu yönetmelik, 18 Nisan 2007 tarihinde kabul edilen Enerji Verimliliği Kanunu’nun ardından çıkan yönetmeliktir. Kanun, amaç maddesinde “Enerjinin etkin kullanılması, israfın önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin artırılmasıdır” deniyor. Keza müteakiben geçtiğimiz yıl çıkan ve 5 Aralık 2009’da yürürlüğe giren yönetmelikte de aynı amaçlar yapı ölçeğinde vurgulanıyor. “Bu yönetmeliğin amacı, dış iklim şartlarını, iç mekân gereksinimlerini, mahalli şartları ve maliyet etkinliğini de dikkate alarak, bir yapının bütün enerji kullanımlarının değerlendirilmesini sağlayacak hesaplama kurallarının belirlenmesini, birincil enerji ve karbondioksit (CO2) emisyonu açısından sınıflandırılmasını, yeni ve önemli oranda tadilat yapılacak mevcut yapılar için minimum enerji performans gereklerinin belirlenmesini, yenilenebilir enerji kaynaklarının uygulanabilirliliğinin değerlendirilmesini, ısıtma ve soğutma sistemlerinin kontrolünü, sera gazı emisyonlarının sınırlandırılmasını, yapılarda performans kriterlerinin ve uygulama esaslarının belirlenmesini ve çevrenin korunmasını düzenlemektir” deniyor.

Yalnız kapsam olarak Enerji Verimliliği Kanunu endüstriyel yapıları da içine almışken, enerjiyi en çok kullanan ve yer yer geri teknoloji kullanımını nedeniyle enerjiyi en çok tüketen endüstri yapılarının yönetmelikte maalesef kapsam dışı olduğunu görüyoruz. Mevcut ve yeni yapılacak konut, ticari ve hizmet amaçlı yapılar ise yönetmelik kapsamındadır. Yeni yapılacak 1.000 m2 ve üzeri konutlarda merkezî ısıtma sistemi kullanacak. Bu ölçek yaklaşık olarak 100 m2’den oluşan 10 daireli bir apartman bloğuna denk geliyor. 2.000 m2 ve üzeri iş ve alışveriş merkezleri de bu kapsamda merkezî soğutma sistemleri kullanacak. Mevcut yapılar ise 10 yıl içinde bu dönüşümü sağlayacaklar.

Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle birlikte bundan sonraki süreçte neler yapılacak?

Her yapının enerji performansının ölçülmesi ve enerji kimlik belgesinin hazırlanması gerekiyor. Bu süreçte enerji performans yöneticileri belirlenecek. Bu kişi apartman sahibi, kullanıcısı ya da yöneticisi olabilir. Bu sorumlu kişiler Bina Enerji Kimlik Belgesi hazırlamaya yetkili firmalar aracılığı ile bu belgeye sahip olabilirler. Elektrik İşleri Etüt İdaresi resmî beyanlarına göre “enerji yöneticisi” uygulamalı eğitim yapmaya ve şirketleri yetkilendirebilme yetkisi, kurumsal olarak Makine Mühendisleri ve Elektrik Mühendisleri Odası’ndan alınabiliyor. Bunun dışında Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nden bina enerji yöneticisi eğitimi alan 200 kişi, sanayi enerji yöneticisi eğitimi alan 500 teknik eleman olduğunu biliyoruz. EİE’den sertifika alan 10 kadar da danışmanlık şirketi var. Bunların dışında yetkilendirme konusunda Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın çalışmaları var. Geçtiğimiz günlerde enerji hesaplama modelini tanıttılar. Bu konuda eğitimleri sürecektir kuşkusuz. Enerji yöneticilerinin ve danışmanlık firmalarının denetimi ise belirsiz.

Enerji verimliliği açısından mimari tasarımın, daha baştan önemli bir süreç olduğunu burada algılamak gerekir. Çünkü daha baştan yanlış konumlanmış ve yanlış projelendirilmiş bir yapının enerji sakınımı, en iyi ihtimalle bile verimsiz olacaktır. Mimari proje detayları ve tasarım kriterleri, bu konuda büyük bir önem taşıyor. Dolayısıyla makine ve elektrik disiplinlerinin yanı sıra, mimarlık disiplininin de kontrol mekanizması içerisinde olmasını savunuyoruz ve bununla ilgili çalışıyoruz. Biz bu konuya önem veriyoruz ve sistemin sağlıklı işlemesi açısından gerekli hukuki düzenlemenin yapılmasını istiyoruz. Bununla birlikte yapı denetim firmalarında görülen aksaklıkların yaşanmaması için de ciddi bir çaba içerisinde olacağız.

Yönetmeliğin enerji tasarrufuna ne tür katkıları olacağını düşünüyorsunuz?

Ülkemiz açısından bakarsak, harcadığımız enerjinin yapılarda kullanılan kısmının çoğunu konutlar tüketiyor. Bu açıdan yapılarımızı % 100 verimli enerji kullanımı için dönüştürsek dahi, toplu ulaşıma ağırlık vermedikçe, ulaşım ve sanayi tesislerinde, konutlarda alternatif yenilenebilir enerjiler kullanmadıkça, enerji tasarrufuna katkımız belli bir oranı geçmeyecektir. Karayolları projeleri, nükleer santraller gibi projeler bir kenara bırakılmadıkça, eski tüketim alışkanlıklarımız ve davranışlarımız değişmedikçe enerji sorunumuzun çözüleceğine inanmıyoruz. Bununla ilgili olarak ekonomik politikalarımız mevcut yapıların korunması ve mümkün olduğunca değerlendirilmesi şeklinde değil, maalesef yıkıp yeniden yapmak üzerine kuruludur. Bu da inşaat sektörünün enerji tasarrufundaki ve dolayısıyla yaşam çevresine olan olumsuz etkilerini kat ve kat artırıyor. Fakat yine de bu yönetmelikle konuya dikkat çekilmesi ve çalışmaların başlamış olması geleceğe dair umutlar taşıyor. İnanıyoruz ki ülkemiz için henüz emekleme aşamasında olan bu konu, çok daha verimli bir yapıya da kavuşacaktır.

Yeni yapıların tasarımı yapılırken yönetmelik esasları uygulanacak. Bu noktada mimarların tasarım sürecinde nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Aslında mimarların asli görevleri olan tasarım sürecinde gerekli olanları yapmalarının yeterli olacağını düşünüyoruz. Mimarlık eğitiminde bu veriliyor. Yani, parsel bazında dahi olsa tasarımı iklime ve yöne göre oluşturmak, en fazla gün ışığı kullanacak şekilde tasarlamak, doğal havalandırmaya önem vermek ve yapı ısı kayıplarını en aza indirecek detayları üretmek, mimarlık mesleğinin öncelikleri arasındadır. Önemli olan, bu öğretileri içselleştirmek ve tasarıma taşımaktır. Biliyorsunuz en temiz, en ekonomik enerji, kullanılmayan enerjidir. Bu da iyi bir mekân düzenini gerektirir. Yönetmeliğin “Bina Enerji Performansı Açısından Mimari Proje Tasarımı ve Mimari Uygulamaları” başlıklı bölümünde, Madde 7 ve Madde 8 kapsamında bu konuda ipuçları veriliyor. Mimarın bu cümleleri, tasarımında en iyi şekilde yorumlaması gerekiyor.

Enerji Kimlik Belgesi’nin zorunlu hale gelmesinden yalıtım sektörünün nasıl etkileneceğini düşünüyorsunuz? Yönetmelik yalıtım yaptıran insanların sayısında bir artış sağlayacak mı?

 

Öncelikle yönetmeliği bir yalıtım konusuna indirgemememiz gerekiyor. Yapının enerji performansı denirken sadece ısı yalıtımı değil, ısıtma ve sıcak su için kullandığınız kazanın yaşından, ortak alanlarda kullanılan aydınlatma cihazlarının sensörlü oluşuna kadar pek çok girdi var. Ama şu da bir gerçek ki Türkiye’de yaklaşık 16 milyon yapının % 98’i ısı yalıtımsız. Çünkü duvar kalınlıkları yanlış, bu da sonuçta çok fazla ısı enerjisinin kaybına neden oluyor ve dolayısıyla ısı yalıtımını konunun en önemli parçası haline getiriyor. Bu yönetmelik sayesinde artık yeni yapılacak yapılarda duvar kalınlıklarını doğru belirlemek, temelden başlayarak çatıya kadar ısı köprülerinin oluştuğu her noktada yalıtımı düşünmek zorundayız. Aynı zamanda mevcut yapıların enerji etkinliğinin kontrol edilmesi ve ısı yalıtımlarının yapılması, bu yönetmeliğin yaptırımı ile sağlanabilecektir. Bu da elbette yalıtım konusunu yapılarda eskiden olduğundan daha önemli bir konu haline getirecek ve sektörde hareketlilik oluşturacaktır.

Yönetmeliğin uygulanmasının evsahipleri ve kiracılar açısından ne tür avantajları olacak?

A sınıfı enerjili bir konutta oturmak herkes için gurur kaynağı olacaktır öncelikle. Bugüne kadar yatırım maliyetini düşürmek ve kârı artırmak amacıyla yıllardır ihmal edilen yalıtımların ardından yönetmeliğin yaptırımıyla alınacak önlemler bir maliyet oluşturacaktır. Bu da yapı maliyetlerini bir miktar yukarı çekecektir, ancak yapı kullanıcıları açısından uzun vadede işletim giderleri azalacağından önemli bir avantaj sağlayacaktır. Tabii ki bu bakış ekonomi özelinde yapılan bir değerlendirmedir. Çok daha genel bir bakış açısıyla, çevre kirliliğinin azaltması, hava ve su gibi hayati önem taşıyan doğal kaynakların verimli kullanılması açısından değerlendirildiğinde sağladığı avantajlar nedeniyle temiz bir dünya, temiz bir gelecek gibi kazanımlarımız olacaktır.

Enerji Performansı Yönetmeliği konusunda yurtdışındaki uygulamalarla ilgili bilgi verir misiniz?

Avrupa Birliği üyelerinin hemen tamamı benzer yönetmeliklere sahip. Yapılar alınır, satılır, kiralanırken bu tür bilgilerle işlem görüyorlar. Bu konuda en açık ve şeffaf ülkenin Finlandiya olduğunu biliyoruz. Bütün yapılar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın sorumluluğu kapsamında yer alıyor ve hangi yapının hangi sınıfta yer aldığını görebiliyorsunuz. Bu mevcut yapı stokunu yenilemeye teşvik edici oluyor. Yapacağınız ek önlemlerle enerji kullanımınızı azaltabiliyor ve bir üst sınıfa geçebiliyorsunuz. Almanya yerel yönetimler bazında pilot projeler üretiyor. Bütün bölgeyi kapsayan mahalleleri yenileyerek, ısı yalıtımı yaparak, güneş enerjisinden yararlanarak yeniliyor, dönüştürüyor ve bu aşamada kullanıcıları yer değiştirmiyor. Hollanda’da da benzer uygulamalar olduğunu biliyoruz. İngiltere’de belediyeler çevreci dönüşüm projeleri yarışmaları açıp, bütçeyi sağlayarak eski yapıları yeniliyorlar. İtalya hemen hemen aynı enerji kimlik belgesini kullanıyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün, ortak noktaları bunun gerçek bir devlet politikası olarak vergi indirimleri gibi teşviklerle uygulamanın işler hale gelmesi. Bizdeki kanunun bu yönlerinin eksik olduğunu belirtmek gerekiyor.

Yönetmelikle birlikte mimarlara ne tür görev ve sorumluluklar düşüyor?

Enerji Verimliliği Kanunu asli sorumluluğu makine ve elektrik mühendislerine yüklemiş görünse de, ilk sorumluluğun mimarlarda olduğunu savunuyoruz. Meslektaşlarımız projelendirme aşamasından başlayarak iklim ve çevre değerlerini gözetmeksizin tasarım yaptığı sürece, sonradan alınacak yapay çözümler hiçbir zaman beklenen iyileştirmeyi sağlamayacaktır. Mimarlık disiplininin yasada görünmese de pratikte büyük sorumlulukları olduğunu düşünüyoruz ve bunun yasada yer alması konusunda çalışmalar yürüteceğiz. Aynı zamanda, meslektaşlarımızın özellikle yalıtım konularında yüklenicilere ısrarlı davranması sorumlulukları arasında başta geliyor.

TMMOB Mimarlar Odası olarak yönetmeliğe yaklaşımınız nasıl?

Oda olarak böyle bir yönetmeliğin genel olarak varlığını elbette olumlu buluyoruz. Ancak ülkemizde çıkan yönetmelik ve yasaların işlerliğinin sağlanması konusunda genelde eksiklikler yaşandığını da hepimiz biliyoruz; yapı denetimi ve firmaları konusunda olduğu gibi. Az önce yurtdışındaki uygulamaların ne kadar etkili olduğunu belirtmiştim. Ülkemizde mevcut yönetmeliğin böylesi bir etki yaratabileceği konusunda endişelerimiz var. Zira ülkemizdeki yapı üretim politikasının bu yönde değiştirilmesi, kullanıcıların teşvik edilmesi ve en önemlisi de sanayi yapılarının da yönetmelik kapsamına alınması gerekmektedir. Ayrıca, enerjinin etkin kullanımı aslında kent planlamasından başlayarak (buna ulaşım vb dahil) yapı üretimine ve hatta kullanımına kadar inen bir süreç olarak tasarlandığında ancak etkili sonuçlara ulaşılabilir. Halihazırda ürettiğimiz parsel bazlı yapılarda yönetmelik bağlamında ancak belli oranda başarı sağlanması mümkün olabilir. Buna sanayi yapılarının yönetmelik dışında bırakılmış olduğu gerçeği de eklendiğinde, bu yönetmeliğin etkin enerji kullanımına gerçekten sınırlı bir katkısı olacağı da anlaşılacaktır. Sonuç olarak, daha bütüncül bir perspektif, daha kapsamlı bir yönetmelik ve uygulamaya yönelik gerekli yaptırımlarla çok daha başarılı olabileceğini düşünüyor, bakanlığımızın süreçte yönetmeliği geliştirerek daha verimli hale getirmesini umuyoruz.

Bu konudaki yetkin kuruluşlardan birisi olarak ne tür faaliyetler yürütüyorsunuz? Yönetmeliğin yasalaşmasıyla birlikte neler yapmayı planlıyorsunuz?

Mimarlar Odası’nın Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi tarafından meslektaşlarımıza yönelik eğitim programları hazırlıyoruz. Sürekli olarak gelişen ve değişen yapı teknolojisi, yeni mevzuatlar, malzeme tanıtımları, belli yönleriyle değerli bulunan proje örneklerinin sunumları gibi konulardan oluşan programlarımızla meslektaşlarımıza kendilerini güncel tutma imkânı sağlıyoruz. Bu eğitimlerin içinde enerji performans yasasının öğretilmesi, enerji verimliliği alanındaki danışmanlık şirketlerinde yer alacak mimarların hesap metodolojileriyle tanışıklığı ve eğitimi de önümüzdeki günlerde programlarımızda yer alacaktır. Bu konuda üniversite ve bakanlıkla işbirliği içinde çalışacağız; Enerji Performans Yasası daha taslak halinde iken eğitim çalışmalarımızı başlatmıştık. Bu konudaki bağlayıcı müktesebat ve AB direktifleri web sayfamızda ve belgelerimizde yıllardır yayımlanıyor. Mimarlar Odası’nın her sempozyumu, her eğitimi yayına dönüşmüştür.

Bilgi için: www.mo.org.tr/ekolojik-mimarlik

Bu icerik 4725 defa görüntülenmiştir.