363
OCAK-ŞUBAT 2012
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Mesleğe Kabul Edilmek?
    E. Füsun Alioğlu, Prof. Dr., Kadir Has Üniversitesi, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
ANMA

Behruz Ağabey’in Ardından

Mehmet Konuralp

Behruz Bey için bir şeyler yazmamız lazım zengin hatıralarınızdan mümkünse diye Müge Ankara’dan arayalı bir ay olmuştu herhalde. Takipçidir sevgili Müge, bu sabah yine aradı, dergi hemen baskıya gireceği için yazınız hazır mı, diye sordu. Ne diyeceğimi bilemedim… Aslında yazıyı yazamadığımı, daha doğrusu, elimin bir türlü varamadığını söyleyemedim. Ben pek yazma özürlüsü değilimdir de, bu sefer yazmak değil, düşünmek bile zor geliyor. Behruz Ağabey’in yokluğunun boşluğuna düşmek istemediğim için herhalde. Heyhat zaman daralıyor, kalem bir kere daha elimde, bakalım ne çıkacak.

Ağabey,

Seni yazıya dökmek ne kadar zormuş. Derin dünyanı paylaştığın az sayıdaki insandan biri olarak, nereden başlamam lazım, içinden kolay çıkılacak gibi gözükmüyor. Sayısız kadehlerin eşliğinde, geceler gündüzlere kavuşurken, hâlâ devam eden bazen keyifli bazen dertli bazen de kavgalı günleri mi, yoksa Salacak’ta atölyede elime kalemi sevgi ve alçak gönüllülükle teslim edip “Çiz ulan bakalım, ne diyorsun”ları mı, Doğan Abi ile her cumartesi zorlu geçen tavla dedikodularınızı mı, Norveç’teki evde asılı çaydanlık şiirini mi, kedilerin hal hatır haberlerini mi? Bugünse, hatıraların hüznü kaldı… Seni anlamak, dost olmak ve kalabilmek herkesin harcı değildi, cesaret ve sabır ister derken meğer seni anlatmak daha da zormuş.

Daha ne yazayım diyordum, aklıma senin de hoşuna gidecek, şu Meclis Camisi’nin hikâyesi geldi. Caminin 1994-95 yılında kazandığı Ağa Han Ödülü, hep sorardın nasıl oldu diye, ben de biraz eften püften anlatırdım. Aradan 16 yıl geçmiş ama dün gibi aklımda.

Zamanının genel sekreteri sevgili Suha ne der bilemem ama, Türk mimarlığına, daha ötesi o kısır ibadet mimarisine katmış olduğun o küçük pencere ile ne denli bir metafor yarattığını ‘anlayabilenlere’ anlatmış olmanın gururunu hep taşıyorum. Benim de üyeliğini yaptığım 1994-95 dönem Ağa Han Jürisi bir nevi kurtlar sofrası idi. Bilhassa Batı dünyasının seçkin sanat tarihçilerinin, mimarlarının oturduğu masada, Türkiye’den sanırım 4 veya 5 katılım vardı: Meclis Camisi de bunlardan biriydi. Caminin bir evvelki dönemde de gündemde olduğu, ancak başarılı olamadığı, bu kez de şansının pek fazla olamayacağı hatırlatıldı. Yapı, jürinin önde gelen kriterlerine pek cevap veremiyordu. Üstelik kitle kurgusu da bilinen cami tipolojilerine hiç mi hiç uymadığı gibi, “Lineer” Cuma camilerinin plan esintileri hariç, bana göre daha çok Aztek Tapınakları’nı çağrıştırıyordu. (Behruz Abi kızmadın, değil mi?)

Ancak, o tasarımda galiba gözlerden kaçan, ama benim için çok değer arzeden küçük bir de özelik vardı: Mimar Behruz, caminin mihrabını yırtmış, ibadeti göklere açmış, -yönlü- İslam ritüelinde ilk defa mümini Kabe-i Muazzama’sı ile buluşturmuştu. Bu bir ilk idi.

Uzun tartışmaların sonunu şöyle getirmiştim. “Mimarlık ile güzellik müsabakalarının jürilerini ayıran en mühim kriter, tasarımda inovatif artı değer(ler)in olup olmadığıdır.

Gotik mimarisi “Opus Francigenum”un altın çağlara ulaşması küçük bir narteksin masonik taş işçiliği ile başlamış veya “kalp pili” masa büyüklüğünde icat olmuş, kabul görmüş, sonunda hayat kurtaran kibrit kutusu boyutuna inebilmiştir.

Meclis Camisi de belki güzel yapılar albümünde yer almayabilir, ancak yapay stalaktitlerin, çini kaplama ikonlu “altar”ların arkasına saklanmış bulunan mihrabı da, artık hak ettiği doğru anlamına kavuşturmuştur.

Kanımca, bir tasarımın böyle bir metaforu içermekte olması, kazandığı ödül için yeter de artardı bile.

“Sevgili Behruz Ağabey,

Günümüzde cahilce ve bağnazca sürdürülen “bazilika” taklidi Müslüman ibadethanelerinin daha nice metaforlara muhtaç olduklarını izledikçe, Meclis Camisi’ne açtığın o huzmeye olan takdirim her gün daha da artmakta.

Paylaştığımız o derin metaforlar dünyanı bana yükleyip çekip giderken de oyunbozanlık yaptın ama, bir gün belki buluşursak yine paylaşırız ümidiyle,

Yolun açık olsun,

Kardeşin Mehmet”

Bu icerik 2960 defa görüntülenmiştir.