370
MART-NİSAN 2013
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Erk ve Hakikat Algısı
    Güven Arif Sargın, Prof. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü, Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu Üyesi

  • Mimarlık’la Kaçamaklar
    Güven Birkan, Mimarlık dergisi, ’76 yılı Yayın Yönetmeni; Nisan’77 - Aralık’78 Dergi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü; Ocak’81-Haziran’81 Yayın ve Teknik Yönetmen

  • Ankara Gazi Mahallesi
    Elif Selena Ayhan, Yarı Zamanlı Öğr. Gör., Başkent Ü., İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü

  • Antropotektür
    Vintilă Mihăilescu, Prof. Dr., Bükreş Üniversitesi, Antropoloji Bölümü

  • İzmir Kırsal Alan Konutları
    Tonguç Akış, Öğr. Gör. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü
    Ülkü İnceköse, Öğr. Gör. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü
    Selim Sarp Tunçoku, Doç. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü
    Adile Arslan Avar, Doç. Dr., İYTE Mimarlık Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK ELEŞTİRİSİ

Endüstri Mirasına Yönelik Koruma Müdahalelerini Değerlendirme Ölçütleri ve Terkos Pompa İstasyonu

Emel Kayın, Doç. Dr, DEÜ Mimarlık Bölümü

İşlevini yitiren endüstri yapı ve yerleşkelerinin yeni bir kullanımla dönüşümü üzerine kuramsal bir çerçeve çizen yazar, 2012/XIII. Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde “Koruma-Yaşatma” dalında ödüle değer görülen Terkos Pompa İstasyonu’nun İstanbul Su Medeniyetleri Müzesi’ne dönüşümü proje ve uygulamasını bu çerçevede değerlendiriyor.

Endüstri mirasının dönüşümü, korunması ve geleceğe aktarılması konusu, koruma alanının odaklandığı güncel sorunlar arasındadır. Endüstri alanındaki gelişmelerin hızı ve kapsamı, büyük yatırımlarla kurulan ve özel mekânlar, teknolojiler, donanımlar içeren yerleşke ya da yapıları işlevsiz bırakırken; endüstri alanlarının kent dışına aktarılması yönündeki eğilimler de miras mekânlarında yeni kurgular oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu süreçte, endüstri yapılarına nasıl müdahale edilebileceği konusundaki uzmanlık tartışmalarının yanı sıra, yıkım, yenileme, rant merkezli kullanım vb. tartışmalı eylemler ortaya çıkmaktadır.

Endüstri mirasının dönüşümü sorunsalına odaklanan bu makale, bu kapsamdaki koruma müdahalelerini değerlendirebilecek bir ölçüt sistemi belirlemeyi ve İstanbul Çatalca’daki Terkos Pompa İstasyonu’nun İstanbul Su Medeniyetleri Müzesi’ne dönüştürülmesi deneyimini böyle bir bağlamda irdelemeyi amaçlamaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSKİ Genel Müdürlüğü’nün girişimiyle proje çalışmaları İTÜ Mimarlık Fakültesi-İTÜ Döner Sermaye İşletmesi bünyesinde, Gülsün Tanyeli, Saltuk Akatay, Arzu Erdem, Nurbin Paker Kahvecioğlu, Hüseyin L. Kahvecioğlu ve Cem Altun ekibi tarafından üstlenilen ve 2012/XIII. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri kapsamında derecelendirilen Terkos Pompa İstasyonu koruma müdahalesi, “endüstri mirası” ve “koruma” temalı bir irdeleme açısından verimli bir örnek durumundadır.

ENDÜSTRİ MİRASI KAVRAMI VE BU KAPSAMDAKİ KORUMA MÜDAHALELERİNE YÖNELİK ÖLÇÜTLER

Avrupa’da 18.-19. yüzyıl evresinde ortaya çıkan teknolojik gelişmelerle şekillenen ve kültürel temelleri bu coğrafyada 15. yüzyıldan itibaren yaşanan düşünsel hareketlere yaslanan Endüstri Devrimi süreç içinde farklı coğrafyalara sıçrarken, sonradan birer miras nesnesi haline gelecek yerleşke, yapı, yapı elemanı, donanım, peyzaj öğesi vb. unsurların varlık bulmasına yol açmıştır. Modernleşme deneyiminin bir parçası olan ve 20. yüzyılın ortasından sonra “sanayi” kelimesinin yaygınlaşmasıyla çağrışım dizgesini kısmen farklılaştıran endüstri serüveni, “miras” unsurlar yaratmayı sürdürmüştür. Tanyeli, endüstri mirasını “mekanik araçlar ve düzeneklerle mal ve/veya hizmet üretme etkinliğinin gerçekleştiği özgül mimariden oluşan kültürel miras” olarak tanımlamaktadır. Endüstri mirasının incelenmesi konusunda ise Rix’in 20. yüzyılın ortasındaki kavramsallaştırması çerçevesinde “endüstri arkeolojisi” kavramı benimsenmektedir. (1) Endüstri mirasının korunmasıyla ilgili uluslararası bir örgüt olan TICCIH ise, endüstri kültürünün tarihi, teknolojik, sosyal, mimari ve bilimsel değeri olan kalıntılarını, endüstri mirası kapsamında değerlendirir. (2)

20. yüzyılın ortasından sonra endüstri mirasının korunması konusunda, İngiltere, Fransa, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde şekillenen düşünceler, yerel örgütlerin yanı sıra 1973’te kurumsallaşan TICCIH ile DOCOMOMO, ICOMOS gibi uluslararası örgütler bünyesinde yol almıştır. Endüstri mirası konusunda Avrupa Konseyi’nin 1990 tarihli tavsiye kararı ve TICCIH’in 2003 tarihli tüzüğünde örneklenebileceği gibi uluslararası sözleşmeler vardır. Endüstri mirasının korunmasının paradoksal bir durum olduğunu vurgulayan Cengizkan, işlevsel-pratik kullanımlar için inşa edilen bu yapıların, bir bellek unsuru haline geldiklerinde içerdikleri sanatsal değerin farkına varıldığını ifade etmektedir. 19. yüzyıl sonlarında Alois Riegl tarafından ortaya konulan “gelişme değeri”, “göreceli sanat değeri”, “kullanım değeri” gibi kavramlar ile Banham’ın “fabrika estetiği” kavramına yaslanan bu görüş çerçevesinde, endüstri yapılaşmasını dönüştürme eyleminin yeni bir kodlamaya ve “yeniden mimari” kavramına karşılık geldiği belirtilmektedir. (3) Ruhr bölgesindeki IBA Emscher Parkı ve Londra’daki Docklands Liman Alanı çerçevesinde oluşan çok işlevli dönüşüm, Viyana’daki Simmering Gazometreleri’nin konut, ticaret, eğlence kullanımlarına uyarlanması, Londra’daki Bankside Güç İstasyonu’nun sanat galerisi haline getirilmesi, İstanbul’daki Lengerhane-Hasköy Tersanesi’nin sanayi müzesine dönüştürülmesi, endüstri mirasının dönüşüm gündeminin küçük bir bölümüdür.

Türkiye’de endüstri mirası üzerindeki müdahaleler farklı eksenlerde gelişmektedir. Bunlardan birincisi endüstri yerleşke ve yapılarının “miras” olmasını sağlayan değerlerin görmezden gelinerek yıkım ve yenilemeye tabi tutulması ile gerçekleşmektedir. Yıkımı ile tartışma yaratan Ankara Havagazı Fabrikası (4) ile bazı üniteleri yıkıldıktan sonra bahçesine rasyonel karakteristiği ile uyumsuz postmodern yapılar inşa edilen İzmir Sümerbank Basma Sanayi Yerleşkesi (5) ve tartışma gündemindeki Zonguldak Lavuarları (6) bu kapsamdaki örnekler arasındadır. İkinci tür müdahale ise, onarımın gerçekleştirildiği, ancak endüstri mirasının karakteristiklerinin gereğince vurgulanamadığı durumları içerir. Lokanta, toplantı-konser alanı işlevleriyle onarılan İzmir Havagazı Fabrikası’nda, yeni kullanımın girişteki dökümhaneye yerleşen lokantaya odaklanması ve rasyonel nitelikteki özgün endüstri peyzajının yerini organik planlı-çadır üst örtülü bir peyzaj düzenlemesinin alması sonucunda, “özgün endüstriyel üretim şemasının dolaşım sistemi ile bütünleşmemesi / özgün mekânsal hiyerarşilerin dikkate alınmaması” gibi temsil sorunları ortaya çıkmıştır. (7) Üçüncü tür müdahale ise, endüstri yerleşkesinin bağlamsal temelli yeni tasarımlarla bütünleştirilerek işlevlendirildiği uygulamaları kapsamaktadır. Santral İstanbul’a dönüştürülen Silahtarağa Elektrik Fabrikası müdahalesinde, özgün endüstriyel donanımın izlenebilmesi ve yerleşkede tasarlanan yeni ünitenin dışa kapalı nötr bir kutu olarak kurgulanması olumlu bulunurken, yeni yapının tarihsel bina ile eşdeğer kütle boyutu tartışma konusudur. Endüstri mirasına yönelik koruma uygulamalarında kültürel işlevlerin ön plana çıktığı görülmektedir.

Endüstri mirası konusundaki kavram ve uygulamaların ışığında, bu tür bir yerleşkedeki koruma müdahalesinin değerlendirilmesinde aşağıdaki ölçütlerin dikkate alınabileceği düşünülmektedir:

  • Endüstri Mirasına Yönelik Müdahalede Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Konusundaki Evrensel Yaklaşımların Dikkate Alınması Ölçütü: Koruma müdahalesi esnasında, özgün karakteristiklerin zedelenmemesi, faraziyeden uzak durulması, farklı katmanların korunması ve farklılıklarının okutulması vb. evrensel yaklaşımlara duyarlılık gösterilip gösterilmediğine yönelik irdelemeleri kapsamaktadır.

 

  • Endüstri Mirasının Kentsel Bağlamdaki İlişkilerinin Okunabilmesi Ölçütü: Koruma müdahalesi esnasında, endüstri mirasının içinde yer aldığı kentsel çevre ile farklı ölçeklerdeki ilişkilerinin okunmasını sağlayabilecek uygulamaların gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine yönelik irdelemeleri kapsamaktadır.

  • Endüstri Mirasının İçinde Yer Aldığı Doğal Çevre Bağlamındaki İlişkilerinin Okunabilmesi Ölçütü: Koruma müdahalesi esnasında, endüstri mirasının içinde yer aldığı doğal çevre ve su, dağ, göl, maden, orman vb. özel öğeler ile ilişkilerinin okunmasını sağlayabilecek koruma eylemlerinin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine yönelik irdelemeleri kapsamaktadır.

 

  • Endüstri Peyzajının Bilgisinin Aktarılması Ölçütü: Endüstri yerleşkesi içinde yer alan ve farklı dönem katkılarını ifade eden yapı, yapı öğesi, donanım, peyzaj öğesi, üretim sürecine ait izler vb. unsurların tümünün katılımıyla oluşan endüstri peyzajının bütünlüklü bir yaklaşımla korunmasının ve işleyişin-ilişkilerin okutulmasının sağlanıp sağlanamadığına yönelik irdelemeleri kapsamaktadır.

  • Endüstri Mirasına Özgü Karakteristiklerin Korunması ve Vurgulanması Ölçütü: Endüstri mirasına özgü tasarımsal, teknolojik, kültürel karakteristiklerin korunup korunmadığına ve üretim mekanizmasının izlenebilmesinin sağlanıp sağlanamadığına yönelik irdelemeleri kapsamaktadır.

 

  • Endüstri Yerleşkesine Müdahale Sürecinde Getirilen Yeni Yapıların Varalanlarla Kurduğu İlişkinin Nitelikli Olması Ölçütü: Endüstri yerleşkesine getirilen yeni yapıların miras unsurlar ve çevresi ile bağlamsal ilişki kurmayı başarıp başaramadığına yönelik irdelemeleri kapsamaktadır.

TERKOS POMPA İSTASYONU KORUMA MÜDAHALESİNE YÖNELİK DEĞERLENDİRMELER

İstanbul’un ilk modern su tesisi olan Terkos Pompa İstasyonu, 1883’te Dersaadet Su Şirketi’nin (Compagnie des eaux de Constantinople) sermayesiyle kurulmuştur. İstanbul’da 1851 yılından itibaren geliştirilen modern su projeleri içinde, 1874’de Terkos gölünden Galata, Beyoğlu ve Boğaziçi’nin Rumeli yönüne su dağıtım imtiyazının verilmesi de yer almış, imtiyaz sonra el değiştirmiş ve pompalama tesisi 1883’te kurulmuştur. Fransızlar tarafından Terkos gölünün Fındık Dalyan mevkinde yapılan istasyonda, su gölden kendi eğimiyle ve beton bir galeri aracılığıyla emme havuzlarına ulaşıyor; ana binada ise buhar enerjisiyle çalışan üç grup altı pompa bulunuyordu. Günlük kapasiteleri 33 bin metreküp olan buhar pompalarını çalıştırmak için gereken kömür Karadeniz Ereğlisi’nden şileplerle Karaburun’a, oradan da bir dekovil hattıyla tesise getirilmekteydi. Depremde hasar gördüğünde ivedilikle onarılması, savaşta koruma altına alınması gereken bir öğe olan Terkos Su Yolları, kentin önemli yapısal unsurları arasındaydı. (8)

Cumhuriyet yönetimi ile birlikte İstanbul Türk Su AŞ olarak anılan işletme, 1932’de devlet tarafından satın alınmış ve 1933’ten sonra İstanbul Sular İdaresi’ne devredilmiştir. 1928 yılında iki termoelektrik ünitesi ile Terkos Pompa İstasyonu’nda elektrik üretilmeye başlanmış; tesisin yanı sıra Terkos köyü de aydınlatılmıştır. 1937 yılında İngiliz Hathorn Davey firması tarafından yapılan yeni bir buharlı pompa tesise monte edilmiştir. 1951 yılında Silahtar-Terkos havai elektrik hattının inşa edilmesinin ardından 1952 yılında elektrikli pompalar kullanılmaya başlanmış; Bergeron, Worthington ve Wernert tipi pompalar hizmete girmiştir. Buharlı pompaların faaliyetleri 1967 yılında durdurulmuş; ancak 1975 yılına kadar çalışacak şekilde bekletilmiş; 1985-1986 yıllarında buhar kazanları sökülmüştür. Tüm sistem 1980’lerden itibaren devreden çıkarılmış; 2005 yılında ise istasyonun müze olarak işlevlendirilmesi gündeme gelmiştir. Yeni kullanım çerçevesinde, müze olarak kullanılacak Terkos Pompa İstasyonu ve Cendere Pompa İstasyonu’nun aralarındaki su kemeri, maksem, çeşme, bend vb. öğelerin de katılımıyla bir günlük gezi güzergâhını oluşturacağı düşünülmüştür. Terkos Pompa İstasyonu’nun koruma müdahalesinde tesisin yüz yıllık gelişim bilgisi dikkate alınmış; sergileme “özgün yapısal niteliklerin ve üretim işlevlerinin özgün mekân kurgularında sunumu”, “kentsel su sistemlerinin tarihsel nitelikteki görseller ve nesnelerle bilgilendirme galerilerinde sunumu”, “dinamik sistemlere ilişkin bilginin elektronik destekli düzeneklerle etkileşimli sergi alanlarında sunumu” şeklinde çeşitlendirilmiştir. (9)

Terkos Pompa İstasyonu’nun Su Medeniyetleri Müzesi’ne dönüştürülmesine yönelik müdahale genel anlamda değerlendirildiğinde, duyarlı bir koruma tavrıyla karşılaşıldığını söylemek mümkündür. Yerleşkenin en güçlü tarihsel öğesini birkaç evrede gelişen Pompa Binası ile Kazan Dairesi, Dökümhane, Kalıp Atölyesi ve iki bacanın oluşturduğu yapı topluluğu oluşturmakta; farklı alanlarda konumlanan Yönetim Binası ve Muavele Merkezi onlara eklenmektedir. Terkos gölü ve yüksek çamlarla karakterize olan ağaç dokusu etkili doğal öğelerdir. Yerleşkedeki yapıların restorasyonu ve makinelerin sergilenmesi konusunda gösterilen itina, varlığını karşılama binası, arşiv, kafeterya vb. işlevlerle inşa edilen yeni yapıların tasarımında da göstermektedir. Uygulama sürecinde ortaya çıkan kimi detay sorunları, metal donanım konservasyon işleminin tamamlanamamış olması ve tesisin uygulama sonrasında boş kaldığı sürede yaşadığı kısmi yıpranmalar, müdahalenin nitelikli çizgisini zedeleyecek kapsamda değildir. Tesisin kentsel çevre ile ilişkisinin güçlendirilmesi ve yerleşke içindeki düzenlemelerin geliştirilmesi konusu ise ancak idari yönelimlerin yeniden devreye girmesiyle mümkün olabilecektir.

Terkos Pompa İstasyonu’nun Su Medeniyetleri Müzesi’ne dönüştürülmesine yönelik müdahale, makalenin birinci bölümünde belirlenen ölçütler doğrultusunda ayrıntılandırıldığında ise aşağıdaki verilerle karşılaşılmaktadır:

  • Endüstri Mirasına Yönelik Müdahalede Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına Yönelik Evrensel Yaklaşımların Dikkate Alınması Ölçütü: İstasyonun müzeye dönüştürülmesi sürecinde, kültürel ve doğal mirasın korunmasına yönelik evrensel yaklaşımları dikkate alan bir tutum izlenmiştir. Müdahalenin en belirgin tutumlarından biri “miras öğesinin özgünlüğünü korumak” ve “geçmişe ait olanın tarihsellik-eskilik değerlerini vurgulamak” şeklinde ifade edilebilir. Yerleşkenin Pompa Binası, Kazan Dairesi, Dökümhane, Kalıp Atölyesi gibi müze alanı olarak işlevlendirilen birimlerinde “yapıların özgün plan, cephe, iç mekân ve detaylarının korunduğu” ve “yenileme ile aşırı bakım ile oluşabilecek dekorlaştırma tehlikesinden uzak durulduğu” gözlenmiştir. Çatının sağlıklaştırılması, boya-badana gibi uygulamalar, restorasyondaki temel eylemler arasındadır. Ana müze alanı olarak işlevlendirilen Pompa Binası ve Kazan Dairesi bölümlerindeki metal donanım ve metal merdiven vb. öğelerin konservasyon işlemi sonlanmamış olsa da, bu öğelerin zamanın yıpranmalarını gösterecek biçimde korunmaları yönünde geliştirilen karar, yaratılan “tarihsellik-eskilik-yaşanmışlık” vurgusu dolayısıyla önemlidir.

 

Koruma konusundaki ana ilkelere eklemlenen bir yönelim de “eski ile yeni olanın ayrışması ve müdahalenin okunması” yönündeki tavırdır. Pompa Binası, Kazan Dairesi ve diğer birimlere getirilen yeni öğeler, tarihsel olanla farklılaşmakta ve onunla yarışmamaktadır. Müzenin ana mekânını oluşturan Pompa Binası ile Kazan Dairesi içinde yer alan ve makine düzeneğinin kavranabileceği bir rota tarifleyen gezi yolu, ahşap döşemesi ve cam korkulukları ile metalik donanımdan bütünlüklü bir tavır içinde ayrışır. Gezi yolu, diğer yapılarda ve açık alanda da karşımıza çıkmakta; kimi zaman göl kenarındaki gezinti parkuru, kimi zaman ise kafeterya ve karşılama ünitesine ulaşan bir rampaya dönüşerek yerleşkedeki birimleri ilişkilendiren bir öğe olarak görev yapmaktadır. Yeni kullanım dolayısıyla getirilen bir diğer öğe de, Kazan Dairesinde yer alan kazanların ortadan kalkmış olan bölümünün yerinde tasarlanan betonarme kutudur. Boyutları ve sağır yapısıyla kazanların varlığını hatırlatırken betonarme yapısıyla da yeni olduğunu ifade eden bu kutu, su ile ilgili belgelerin sunulabileceği kontrollü bir sergi alanı olarak kullanılabilme ve farklı deneyimlere olanak sağlama potansiyeline sahiptir. Sökülen kazanların boşluğunu vurgulamak bir diğer tasarım seçeneği olsa bile, içindeki rampalı yapısıyla ziyaretçileri ortadan kalkan kazanların üst kotuna karşılık gelen bir alana ulaştıran, rampa altındaki hacimler dolayısıyla da çeşitli kullanım olanakları yaratan betonarme kutu, müze işlevini zenginleştirebilecek potansiyeller taşımaktadır. Dökümhane Binası ve Kalıp Atölyesi’nde de özgün karakteristiklerin korunduğu ve yeni kullanım paralelinde getirilen öğelerin ise farklılaştırıldığı görülmektedir.

Müzeye dönüştürme sürecindeki bir yönelim de “farklı dönemlere ilişkin yapısal eylemliliklerin korunması” şeklinde gelişmiştir. Pompa Binası’nın 19. yüzyıldan Cumhuriyet dönemine uzanan gelişme sürecindeki aşamalı büyütülmesi, bunlarla ilgili teknolojiler ve farklı dönemlere ait makine aksamı net biçimde izlenebilmektedir. Müzede sadece yapımlar değil sökümler de görülebilmektedir. Kazan Dairesindeki kazanların sökülmesi eylemi sırasında duvarda oluşan harabiyetler, bir yeni dönem bilgisi olarak korunmuş ve sergilemeye dahil edilmiştir.

Uygulama sürecinde “doğal değerlerin varlığını dikkate alma” yönündeki bir ilke de söz konusudur. Yerleşkede Terkos gölünün bir bölümü ile birlikte çoğu yüksek çamlardan oluşan yoğun bir ağaç dokusu bulunmakta; yerleşke bu konumuyla “endüstriye ilişkin bir deneyim” kadar “doğaya ilişkin bir deneyime” de olanak vermektedir. Gerek tesisin yeni yapılarının gerekse açık alandaki gezi yolu, kuş gözlem kulesi, oturma birimi gibi donanımların tasarımında doğa ile uyum sağlayan ve ağaç dokusu ile bütünleşen bir tavır benimsenmiştir.

  • Endüstri Mirasının Kentsel Bağlamdaki İlişkilerinin Okunabilmesi Ölçütü: Terkos Pompa İstasyonu’nun Su Medeniyetleri Müzesi’ne dönüştürülmesine yönelik müdahale, Cendere Pompa İstasyonu’nun da içinde olduğu ve “su kültürü” ile “endüstri mirası” temaları etrafında şekillenen bir kentsel dolaşım kurgusu çerçevesinde tasarlandığı halde, günümüzdeki işletme düzeni itibarıyla bu kurgu algılanamamaktadır. Tesisin yakın çevresinde düzenlemeler yapılması ve Terkos köy dokusunda yerleşimin özgün karakterini bozmayacak, ancak müze işlevi ile bütünleşebilecek sağlıklaştırma çalışmalarına girişilmesi olumlu olacaktır. Bu konudaki uygulamaların devreye girebilmesi için idari girişimlere ihtiyaç vardır.

 

  • Endüstri Mirasının İçinde Yer Aldığı Doğal Çevre Bağlamındaki İlişkilerinin Okunabilmesi Ölçütü: Müdahale esnasında, endüstri işlevli ünitelerin doğal çevre ile ilişkilerini bozmamaya özen gösterilmiştir. Yapılar içinde makine aksamına değmeyen ancak onu gözlemeye olanak veren bir rota olarak tasarlanan ahşap gezi yolu, dışarıda doğal bir parkura dönüşmekte ve izleyicileri endüstri binaları açısından en önemli doğal değer olan Terkos gölünün kıyısına kadar ulaştırmaktadır. Karşılama merkezi ve kafeterya üniteleri ile bağlantılı gezi yolu bölgedeki ağaç dokusunun ve bu doku ile ilgili peyzajın etkin biçimde izlenebilmesine de olanak vermektedir.

  • Endüstri Peyzajının Bilgisinin Aktarılması Ölçütü: Yerleşkedeki endüstri işleyişine bağlı biçimde şekillenen yapılar, farklı üniteler arasındaki ilişkileri sergileyen unsurlar, özgün üretim ve yol izleri, çeşitli evrelere ait katmanlar, endüstri-doğa ilişkisini tarifleyen öğeler, yaşanan dönüşümlerin belgeleri vb. olgulardan meydana gelen endüstri peyzajının bilgisi, müdahale sürecinde aktarılmaya çalışılmıştır. Yapılar arasında bağlantı kurulmaya çalışılması, çeşitli dönemlerde sökülüp yerleşkenin açık alanlarına konulmuş bulunan makine aksamının endüstri peyzajının bütünleyicisi olarak bırakıldıkları yerlerde tutulması gibi tutumlar, endüstri algısını çoğaltmaya yöneliktir. İlerleyen süreçte, geçmişte tesisin çalışması için getirilen kömürün kentsel çevre-yerleşke bağlantılı nakil sisteminin izlerinin görünür kılınması, endüstri peyzajına boyut kazandıracaktır. 20. yüzyılın ortasına ait ve elektrik üretimi ile ilgili bir yapı olan Muavele Merkezi binası örneğinde olduğu gibi farklı dönem yapılaşmalarının alan içindeki varlığının sürdürülmesi, endüstri peyzajının oluşma evrelerine ilişkin bilginin aktarılması açısından olumlu olmakla birlikte, şu anda tasarım ekibinin iş tanımı içinde olmayan bu yapıların yerleşkenin yeni kullanımına görsel-deneyimsel katılımları gelecekte yeniden irdelenmelidir.

 

  • Endüstri Mirasına Özgü Karakteristiklerin Korunması ve Vurgulanması Ölçütü: İstasyonun müzeye dönüştürülmesine yönelik müdahalede bu miras türünün restorasyonuna ilişkin genel yaklaşımlar dikkate alınmıştır. Yerleşke çoğu endüstri mirası örneğinde olduğu gibi kültürel işlevle restore edilmiş ve yapılar donanımlarıyla birlikte bir sergi öğesi olarak kullanıma açılmıştır. Pompa Binası ve Kazan Dairesinde farklı dönemlere ait makine aksamı özgün yerlerinde korunmakta olup, yeni gezi yolu aracılığıyla makinelere yaklaşılmayan ancak onların çok yönlü algılanmasına olanak veren bir deneyimleme olanağı sağlanmıştır. Yapıların bodrum kattaki bölümlerinin zemin kattan gösterilmesi ve baca yolunun ağzının camla kapatılarak algılatılması gibi izleyicinin işleyişi kavramasına yönelik düzenlemeler mevcuttur. Gezi yolu aracılığıyla farklı kotlarda yaratılan bakış açıları, yapılardaki dönem gelişmelerini, kullanılan strüktür öğelerini ve makine aksamını izlemeyi kolaylaştırmakta; izleyici kendisini kimi zaman bir çarka yakından bakarken, kimi zaman ise kazanların üzerinde yürürken bulmaktadır. Koruma müdahalesi kapsamında endüstri mirasına özgü karakteristiklerin korunması ve vurgulanması konusunda ciddi bir çaba gösterilmiştir.

  • Endüstri Yerleşkesine Getirilen Yeni Yapıların Varolanlarla Kurduğu İlişkinin Nitelikli Olması Ölçütü: Tasarlanan iki yeni yapı, tarihî endüstri binaları ve doğal çevre ile yarışmak yerine onlarla nitelikli bir bağlamsal ilişki kuran tasarımlardır. Karşılama Ünitesi-Arşiv Binası ile Kafeterya Binası olarak işlevlendirilen ve Terkos Pompa İstasyonu işlevini yitirdikten sonra yapılmış ambar ve atölyelerin yerini alan yeni yapılar, yerleşke bünyesindeki tarihsel yapılardan uzaktaki bir noktaya ağaç dokusu ile bütünleşecek bir kurguda yerleştirilmiş; miras yapıların algısının zedelenmemesi yönünde bir tavır geliştirilmiştir. Taklitten uzak ve yalın bir estetiğe sahip olan yapılar, bir taraftan dış mekândaki bakır yüzey kaplaması ve iç mekândaki ahşap öğeler ile doğal dokuya entegre olmakta, diğer taraftan ise bakır malzeme aracılığıyla varlıklarının bir endüstri peyzajı içinde olduğunu hatırlatmaktadır.

 

SONUÇ

Terkos Pompa İstasyonu’nun Su Medeniyetleri Müzesi’ne dönüştürülmesine yönelik müdahalenin duyarlı bir tavır içinde gerçekleştiği ve önemli kaliteler içerdiği saptanabilir. Uygulamada ortaya çıkan az sayıdaki detay sorunu süreç içinde giderilebilir durumdadır. İlerleyen zamanda yerleşke içindeki geç dönem binalarının müze üniteleri ile ilişkisinin güçlendirilmesi ve endüstri peyzajına ilişkin düzenlemelerin geliştirilmesi, yerleşke içindeki mekânsal algının güçlendirilmesi açısından yararlı olacaktır. Tesisin boş tutulmanın getirdiği yıpranmalardan korunabilmesi ve “su” olgusu ile ilgili endüstri mirası öğelerinin kentsel hayata dahil edilmesi açısından işletme sürecinin hızlandırılarak ivedilikle müze kullanımına açılması gerekmektedir. Terkos Pompa İstasyonu’nun Cendere Pompa İstasyonu ve bölgedeki kültürel-doğal değerler ile birlikte oluşturduğu “su” ve “endüstri mirası” temalı kentsel dolaşım ekseninin işlerliğe girmesi sonucunda İstanbul’da dikkate değer bir deneyim alanının ortaya çıkacağı açıktır.

 

NOTLAR

1. Tanyeli, 2000, s.50.

2. URL1.

3. Cengizkan, 2002, ss.40-41.

4. URL2.

5. Arıtan, Sayar, 2009, ss.20-25.

6. Endüstri Mirası, 2008, ss.16-39.

7. Kayın, Şimşek, 2009, ss.14-19.

8. Akatay, Altun, Erdem, Kahvecioğlu, Paker, Tanyeli, 2012, ss.70-77.

9. Akatay, Altun, Erdem, Kahvecioğlu, Paker, Tanyeli, 2012, ss.70-77.

 

KAYNAKLAR

           

2008, Korumada Yeni Tanımlar, Yeni Kavramlar: Endüstri Mirası, (yay. haz.) E. Madran, A. Kılınç, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara.

Akatay, S.H., C. Altun, A. Erdem, N. Paker Kahvecioğlu ve G. Tanyeli, 2012, "Terkos Pompa İstasyonu: Su Medeniyetleri Müzesi", Arredamento Mimarlık, sayı:259, ss.70-77.

Arıtan, Ö. ve Y. Sayar, 2009, “İzmir Sümerbank Basma Sanayi Yerleşkesi ve Dönüşüm Süreçleri”, Ege Mimarlık, sayı:70, ss.20-25.

Cengizkan, M. 2002, “Endüstri Arkeolojisinde Mimarlığın Yeri: Sanayinin Terkettiği Alanlarda Yeniden Mimari”, Mimarlık ,sayı:308, ss.40-41.

Kayın, E., Şimşek, E. 2009, “İzmir Havagazı Fabrikası Endüstri Kompleksi Üzerine Yeniden Düşünmek”, Ege Mimarlık, Sayı:70, ss.14-19.

Tanyeli, G. 2000, “Endüstri Arkeolojisi Yapılarının Korunması ve Yeniden İşlevlendirilmesi”, Domus m, sayı:8, ss.50-51.

URL1. www.ticcih.org

URL2. www.mimarlarodasiankara.org


PROJE KÜNYESİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İSKİ Genel Müdürlüğü

İTÜ Mimarlık Fakültesi-İTÜ Döner Sermaye İşletmesi

Proje Yönetimi: Gülsün Tanyeli

Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon Projesi: Gülsün Tanyeli, Saltuk Akatay

Yeniden İşlevlendirme ve Uygulama Projesi: Gülsün Tanyeli, Arzu Erdem, Nurbin Paker Kahvecioğlu, Hüseyin Kahvecioğlu, Cem Altun

Peyzaj Tasarımı: Trafo Mimarlar (DS Mimarlık)

Peyzaj Uygulama Danışmanı: Deniz Aslan

Malzeme Danışmanı-Raporu: Ahmet Ersen

Taşıyıcı Sistem Danışmanı-Raporları: Feridun Çılı

Maliyet Etüdü ve İhale Dosyası Danışmanı: Murat Çıracı

Statik: YBT Yapısal Tasarım

Mekanik: Tanrıöver Mühendislik

Elektrik: Elsan Elektrik

Yüklenici: Atelye Mim. Tas. ve Yapı Ltd. Şti. - Özbersan İnş. Tic. Ltd. Şti. 2008-2011)

 

Fotoğraflar:

Mimarlar Odası Ulusal Mimarlık Ödülleri Arşivi: 1, 2, 4, 5, 6, 9, 10, 11, 12, 14, 15, 16, 17, 18, 20

Yazar Arşivi (Aralık 2012): 3, 7, 8, 13, 19, 21

Bu icerik 15030 defa görüntülenmiştir.