376
MART-NİSAN 2014
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
2014 YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİ

Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Demokrasi Sempozyumu Üzerine Notlar

Fikret Oğuz, Mimarlar Odası adına Sempozyum Yürütücüsü

Mimarlar Odası yaklaşan yerel seçimlerin ülke gündeminde tuttuğu yeri de gözönünde bulundurarak, küresel politikaların ülkemize yansımaları ve çok yakın geçmişte Taksim Gezi Parkı’ndan başlayarak tüm yurda yayılan, toplumun “söz söyleme” iradesi ile yaşadığı kente ve çevreye karşı duyarlılığını dikkate almaktadır. Oda, 2014 Yerel Seçimleri öncesinde, toplumsal ve kültürel yaşamın önemli bir öğesi olan mimarlığın sorumlulukları çerçevesinde sürece ilişkin endişelerini, ülkemiz kamuoyuna, kamu yönetimlerine ve yerel yönetimlere talip olanlara iletmek üzere 23-24 Ocak 2014 tarihleri arasında Yerel Yönetimler Kentleşme ve Demokrasi Sempozyumu’nu düzenlemiştir. Oda, ülke ve kent demokrasisinin geleceği için kent, mimarlık, çevre, kültür, sanat ve demokrasi politikalarına ilişkin bilim, sanat ve meslek insanlarının katılımıyla, düzenlediği sempozyum ile yerel yönetimlerin ve toplumun günümüzdeki kentsel sorunlar ile başedebilmesini olanaklı kılacak bir dizi ortak ilke ve kavram oluşmasına katkıda bulunmak, kentlerin toplumla birlikte yönetiminde sergilenmesi gereken yaklaşımların ana hatlarına ilişkin ipuçları vermek ve yaşanılır demokratik, katılımcı bir kentsel yaşam biçiminin çerçevesini çizmeye yönelik farkındalık yaratmayı hedeflemiştir.

İki gün boyunca, 30’a yakın bilim ve sanat insanının sunduğu bildirilerle gerçekleştirilen sempozyumun açılışında Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi Başkanı Deniz İncedayı, Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı tarafından yapılan açılış konuşmalarında, merkezî ve yerel yönetimlerce özellikle kentsel mekânlarda gerçekleştirilen dönüşüm uygulamaları ve bu uygulamaların zeminini oluşturmak üzere yapılan yasal düzenlemeler ile sonuçlarının neden olduğu doğal, çevresel, kentsel ve kültürel tahribata yönelik sorunlar üzerinde durulmuştur.

Açılış konuşmalarında, imar ve kentsel mekân üzerinden oluşturulan ranta yönelik uygulamaların, yakın geçmişte kamuoyuna yansıyan yolsuzluk dosyalarıyla da bütünleşerek, doğal, kültürel mirası yok eden ve kentsel mekânı meta olarak gören yaklaşımlara karşı, kamu yararı ilkesiyle hareket eden ve görüş, öneri ve düşüncelerini demokratik yollardan ilgililer, kamuoyu ve toplumla paylaşarak mücadelesini sürdüren meslek Odalarını dışlayıp, yetkilerini ortadan kaldırmaya yönelik baskıların altı çizilmiş, bu yönde son yıllarda yapılan yasal düzenlemeler üzerinde durulmuş, alanının uzmanı olan bilim ve sanat insanlarının katılımıyla gerçekleştirilen bu sempozyumda paylaşılacak bilgiler ışığında bu tür antidemokratik yaklaşımların terk edilmesi gerekliliği ifade edilmiştir.

Sempozyumun birinci gününde, Prof. Dr. Aziz Konukman yönetiminde, Cengiz Bektaş, Prof. Dr. İlhan Tekeli, Doç. Dr. Tarık Şengül ve Mustafa Sönmez’in konuşmacı olarak katıldığı “KENTLEŞME VE YEREL YÖNETİM POLİTİKALARI” başlıklı ilk oturumda, “küreselleşme - bölgeselleşme - yerelleşme bağlamında, kent hukuku, kent ekonomisi ve kentsel politikalar” tartışılmıştır. Oturumda, gerek merkezî yönetimlerde gerek yerel yönetimlerde uzunca bir dönemdir benimsenen “seçim - sandık” odaklı “demokrasi” söylemi ve yönetim politikalarının yerini artık gerçek anlamda katılımcı bir demokrasi modelinin alması gerektiği, özellikle Gezi Parkı eylemleriyle gündeme gelen süreçte artık iktidar odaklı değil, insan odaklı demokrasi talebinin vazgeçilmez yaşamsal bir öneme sahip olduğunun anlaşıldığı ifade edilmiştir.

Oturumda, yaşanan deneyimlerin de ışığında kent yönetiminde doğrudan demokrasi üzerine yeniden düşünmek gerekliliği vurgulanmıştır. “Yiğit, insancıl, barışçıl ve uygar bir direniş” olarak tanımlanan Gezi olaylarının bir kırılma noktası olduğu ve doğru okunması gerektiği üzerinde durularak doğrudan demokrasiye doğrudan bir adım olduğu belirtilmiş, kentlerimiz etrafında biraraya gelinmesi gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkardığı ifade edilmiştir. Günün ilk oturumunda son olarak kent ekonomisi irdelenmiş, yerel yönetimlerin harcama payının son yıllarda % 9-10’a indirgenmiş olduğu, Türkiye’de kamu çalışanın sayısı 3 milyon iken, nüfusunun %70’i aşkın bölümünün kentlerde yaşadığı ülkemizde belediyelerde çalışan kişi sayısının bu sayı içinde % 10’lar seviyesinde olduğu belirtilerek, bu rakamların demokrasinin kalitesi açısından önemli göstergeler olduğunun altı çizilmiştir. Merkezî idare tarafından benimsenen ekonomi politikalarıyla, dış sermaye akışının, yerel yönetimlerin de katkısıyla inşaat ve altyapı gibi iç pazara dönük olarak kullanıldığı, bunun da dış döviz sağlama alanını daralttığı ifade edilmiştir. Özellikle İstanbul gibi büyük kentlere yönelik gerçekleştirilen bu uygulamalar sonucunda, Çukurova’nın bile göç verir hale geldiğinin vurgulandığı bu bölümde, sermaye göçünün tersine çevrilmesi gerektiği, aksi takdirde gerek göç alan gerek göç veren kentlerdeki dengeler ve demokrasi açısından yaşamsal sorunların giderek artacağı vurgulanmıştır.

Sempozyumun ikinci oturumu Prof. Dr. Ali Cengizkan yönetiminde, Doç. Dr. Asuman Türkün, Mimarlar Odası ÇED Sekreteri Mimar Mücella Yapıcı, Cumhuriyet gazetesinden Özlem Güvemli ve Stuttgart Üniversitesi Uluslararası Şehircilik Enstitüsü’nde çalışmalarını sürdüren Şehir Plancısı Yaşar Adanalı’nın katılımıyla “KENTSEL DÖNÜŞÜM başlığında gerçekleştirilmiştir. Oturumda ulusal ve yerel ölçekte, konut politikaları, kentleşme, kentsel yenileme, kentsel dönüşüm ve kentsel dönüşüm mekanizmaları (TOKİ, KİPTAŞ uygulamaları ve benzeri gibi) konularının toplumsal yaşama etkileri gibi sorunlar tartışılmıştır. Türkün tarafından, dünyada ve ülkemizde farklı dönemlerde, dar gelirli toplumsal kesimlerin konut alanlarına ilişkin müdahaleleri özetleyen bir döküm eşliğinde neo-liberal politikalar çerçevesinde sosyal konutların gelişimine yönelik tarihsel bir bakış sunmuş ve bu konuda etkin rol oynayan Dünya Bankası’nın farklı modellerine değinerek, 1970’lerde % 41 düzeyinde ayrılan bütçenin, 1980’lere gelindiğinde % 8’ler düzeyine indiği ve bunun planlama politikaları çerçevesindeki nedenlerine değinmiştir.

Yapıcı ise konuşmasında, “kentsel dönüşüm”ün bir kavram olarak oturmadığına, herkesin farklı bir tanımı olduğuna ve bunun politik / siyasi bir dönüşüm olduğuna dikkat çekmiştir. Son birkaç yılda dünyanın farklı köşelerinde Gezi olayları ve benzeri direnişlerin yaşandığına dikkat çeken Yapıcı, kendi tanımı ile “merkezî ve yerel devlet” yapılandırılmasının 1980 askeri darbesiyle başladığını söylemiştir. Bir dönem 14 sektörden 500 kişiyi istihdam ederek çalışmalarını sürdürmüş olan İstanbul Metropoliten Planlama (İMP) Bürosu’nun ürettiği politikalara dayandırılan İstanbul’dan Fikirtepe, Okmeydanı, Zeytinburnu Sümer, Maltepe Dragos bölgelerindeki dönüşüm örneklerini irdeleyen Yapıcı, merkezî idare ve yerel yönetimlerin el birliğiyle gerçekleştirilen bu uygulamaların tamamının kentsel mekân üzerinden belirli kesimlere rant aktarmak üzere gerçekleştirildiği ve kent halkının ise tamamında kaybeden konumunda olduğunu vurgulamıştır.

Oturumun üçüncü konuşmacısı Güvemli, gazetecilik alanında kentsel dönüşüm alanlarına ilişkin haber alma yöntemleri üzerine bilgi aktardıktan sonra, Fikirtepe ve Zeytinburnu Sümer Mahallesi kentsel dönüşümü sürecindeki deneyimlerini aktarmış, bu projelerin mahalle sakinleri açısından nasıl görüldüğü ve sonuçlandığı üzerinde durmuştur. Adanalı, aynı oturumda Türkün’ün aktardığı, yakın tarih içinde ülkelerin farklı sosyal konut politika ve yaklaşımları üzerinden devam ederek, konuyu günümüzde “kentsel dönüşüm”den ne anlaşıldığı konusundaki değerlendirmeleri ile sürdürmüştür. Aynı zamanda, Mülksüzleştirme Ağları projesinin yürütücülerinden olan Adanalı, Afet Yasası ile ivme kazanan bölgesel yıkımların inşaat ekonomisine dayalı rant ekonomisini desteklemenin temel amaçlarından biri olduğuna dikkat çekmiştir.

İlk günün son oturumu Cemal Gökçe yönetiminde, “KENTSEL HİZMETLER VE PLANLAMA POLİTİKALARI” başlığıyla gerçekleştirilmiştir. Bu oturumda, ulusal ölçekten yerele, planlama, altyapı, ulaşım, afet politikaları / afet yönetimi sorunları ile sosyal hizmetlere yönelik uygulamalar tartışmaya açılmıştır. Merkezî ve yerel ölçekteki planlama politikaları ve bu politikalar paralelinde ele alınan kentsel hizmetlere yönelik mevcut durum tespitlerinin yapılarak, gerçekleştirilen uygulamaların değerlendirildiği bu oturumda, Prof. Dr. Haluk Gerçek ulaşım politikaları ve uygulamalarını, Dr. Ali Tolga Özden Afet Yasası - demokrasi çelişkisi vurgusuyla kent ve afet politikalarını, Feridun Duyguluer ise imar kurumunun muğlak dili vurgusuyla planlama politikalarını irdelemiştir. Oturumda gerçekleştirilen sunumlarda, ulaşım politikalarının, planlamanın olmazsa olmazı bilimsel kriterlerine dayanmaksızın, arazi üzerinden rant yaratmaya yönelik uygulamaların yolunu açacak bir enstrüman olarak ele alındığı vurgusu, özellikle İstanbul ile farklı ülkelerin farklı şehirlerinin karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesiyle ele alınmıştır. Kamuoyunda “kentsel dönüşüm” yasası olarak adlandırılan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile gerçekleştirilen dönüşüm uygulamalarının “afet” olgusunu sadece depremselliğe indirgeyen, bunun dışındaki afetleri gözardı eden ve bu yolla sadece dönüşüm uygulamalarını antidemokratik bir biçimde uygulamaya koyan yaklaşımların değerlendirildiği bölümde, yaşanan bunca afete rağmen halen tutarlı bir afet yaklaşımı ve politikasının üretilemediği, mevcut yaklaşımların ve yasal düzenlemelerin Afet Yasası - demokrasi çelişkisini üst düzeye çıkardığı vurgulanmıştır.

Oturumun son bölümünde ise planlama kavramının içinin boşaltılarak, tutarlı bütüncül bir yaklaşımla ele alınmaması ve bu alana yönelik yapılan yüzlerce mevzuat düzenlemesiyle, planlama hiyerarşisinin terk edilmesi üzerinde durulmuştur. Bu şekilde muğlaklaşan planlama dilinin beraberinde bir karmaşa ve plansızlığı doğurduğu, sonuç olarak da bu yaklaşımların kentsel mekânda plansızlık, kaos ortamına yol açması nedeniyle kentsel yaşamda olumsuzlukların katlanarak arttığı ifade edilmiştir.

Sempozyumun ikinci günün ilk oturumu “KENT VE YAŞAM HAKKI” başlığında ve Yrd. Doç. Dr. Zafer Akdemir yöneticiliğinde gerçekleştirilmiştir. Ulusal ve yerel politikalar çerçevesinde, yoksulluk, istihdam, kente göç, konut ve barınma hakkı, kentlerde dezavantajlı kesimlerin (engelliler, çocuklar, kadınlar, ötekileştirilenler) kent yaşamına katılımı sorunlarına yönelik sosyal politikalar ile kentlerde sağlıklı, güvenceli yaşam sorunlarının tartışıldığı bu oturuma, sosyal bilimci Cihan Uzunçarşılı Baysal, LGBT hareketini temsilen Boysan Yakar ve Dr. Hüseyin Demirdizen katılmıştır. Oturumda kentsel dönüşüm bahanesiyle, özellikle TOKİ eliyle gerçekleştirilen anti-sosyal, yabancılaştırıcı, mülksüzleştiren konut projeleriyle toplumumuzun geleneksel bağlarından kopartılmakta olduğu, kültürel yaşam hakkı ihlallerinin had safhaya ulaştığı ve Sulukule, Tarlabaşı ve benzeri örneklerde insanların mekânlarından, dolayısıyla yaşam biçimlerinden ve yaşam geleneklerinden uzaklaştırılmaya çalışıldığı vurgulanmıştır. Piyasa güçlerinin toplumsal alanda etkin olması nedeniyle kentlerde yaşayanların aldığı eğitim, kültür, sağlık gibi sosyal hizmetlerin, yerli ve yabancı tekellere aktarılmakta olduğu, toplumun anayasa ile güvence altında olan en temel insan haklarına ulaşmalarının zorlaştırıldığı, emekçilerin, yoksulların, her kesimden ezilenlerin yoksullaşmasının hızla devam ettiği oturumda vurgulanan bir başka husus olmuştur. Bu bağlamda bir yandan herkesin sağlık hizmetlerine dilediği gibi ulaşabileceği söylenirken, diğer yandan kentsel dönüşüm paralelinde gerçekleştirilen sağlık politikalarında yaşanan dönüşümün, sağlık hizmetlerini piyasalaştırdığı, sağlık çalışanlarının insan haklarına aykırı çalışma koşullarıyla karşı karşıya bırakıldığı, öte yandan toplumun sosyal güvencelerinin kısıtlanarak, sağlık alanının da metalaştırılması ve paralelinde kentsel mekândan uzaklaştırılan, bir turizm işletmesi mantığıyla kurgulanan özelleştirilmiş sağlık kampüsleriyle imar rantı oluşturulduğu ve toplumun en doğal sağlık hizmeti alma olanaklarının kısıtlandığı, sonuçta parası olanın sağlık hizmeti aldığı, parası olmayanın ise sağlık hizmetlerinden yararlanamadığı insanlık dışı bir sistemin dayatıldığı ifade edilmiştir. Oturumda, kentsel alanı, sermayenin karını maksimize etmek üzere imar rantı üzerine kuran yaklaşımların, kentte yaşayan dezavantajlı kesimleri giderek daha da ötekileştirerek toplum yaşamı dışına itmeye devam ettiği, bir yandan subjektif ahlaki değer yargılarını manipüle ederek, farklı yaşam biçimi tercihi olan vatandaşlarımızın toplumdan dışlanmasına yol açıldığı, öte yandan onları yaşam alanlarından da uzaklaştıran bu yaklaşım sonucunda, sahip oldukları kentsel mekânları boşaltarak kentsel dönüşümün rezervleri olarak kullanılmasına zemin hazırladığı ifade edilmiştir.

Doğal (yapılaşmış çevre, doğal çevrenin ve tarihî) kültürel mirasın korunması, geliştirilmesi, değerlendirilmesi, gerçekleştirilen uygulamaların kentsel kimlik üzerindeki etkileri ve fiziksel çevre ile toplumsal yaşamda yarattığı tahribatın tartışıldığı “DOĞAL ÇEVRE, KÜLTÜREL MİRAS VE KENTSEL KİMLİK” başlıklı oturum Doç. Dr. Gülsün Tanyeli’nin yöneticiliğinde ve Prof. Dr. İclal Dinçer, Doç. Dr. Zeynep Eres, Doç. Dr. Ahmet Yaraş, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Atalık’ın katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Oturumda merkezî ve yerel yönetimler eliyle gündeme getirilen projelerle, bir yandan kültürel mirasın ağır tahriple karşı karşıya bırakıldığını, halkın kültürel bağlarının yok edildiğini, doğal peyzaj alanlarının yok edilmekte olduğunu, diğer taraftan belirli bir kesime hitap eden rant uğruna gerçekleştirilmesi hedeflenen çılgın projelerle kentlilerin doğal çevreyle olan bağlarının kopartılmakta olduğunu belirtmiştir. Bu oturumda anayasaya ve uluslararası sözleşmelere de aykırı olarak tarihî, doğal, kültürel, çevresel, arkeolojik ve mekânsal korunması gereken varlıklarımızın afet ve kentsel dönüşüm söylemeleri altında ağır bir tahribatla karşı karşıya kaldığı ifade edilmiştir. Oturumun son bölümünde ise her toprak parçasının yapılaşmaya açılmasına yönelik uygulanan politikalar neticesinde akarsuların, su havzalarının ve doğal çevresinin yok olmayla karşı karşıya bırakıldığı, bu alanlardaki tüm canlı yaşamının tehdit altında bırakıldığı ifade edilmiştir. Orman ve tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasının, doğal ve ekolojik sorunları da beraberinde getirdiği, bu politikalar sonucunda aynı zamanda en temel yaşamsal gereksinimler için dışa bağımlılığın da artırmakta olduğu dile getirilmiştir.

Sempozyumun son oturumu, Dr. Doğan Hasol yönetiminde, Behiç Ak ve ismail Erten’in katılımıyla “KENT, KÜLTÜR, DEMOKRASİ” başlığında gerçekleştirilmiş ve demokratik kent, katılım ve toplum kesimlerinin kent yaşamına katılımı, kültür ve sanat eylemlerinin toplumla buluş(ama)ması yanı sıra merkezî ve yerel kentleşme politikaları sonucu ortaya çıkan toplumsal, kültürel sorunlar tartışılmıştır. Bu oturumda yerel örneklerden de yola çıkılarak bir kültür politikası oluşturulup oluşturulamayacağı tartışılmıştır. Oturumun son bölümünde ise geliştirilen politikalar sonucunda toplumsal aydınlanmanın en önemli araçlarından birisi olan sanatın özerkliğinin ciddi tehdit altında olduğu ve bununla birlikte, toplumun sanatla buluşmasına aracılık edilen mekânların da kentsel dönüşüm ve ranta konu edildiği, sanat ve sanat mekânlarının piyasalaştırılarak sermayeye bağımlı, güdümlü bir sanat anlayışının yerleştirilmeye çalışıldığı, sanatın bağımsız, özerk ve yaratıcı özünün yok edilip kamusal alandan uzaklaştırılarak toplumun sanatla buluşmasının engellenmeye çalışıldığı ifade edilmiştir.

Sempozyum Prof. Dr. Ruşen Keleş’in iki gün boyunca katılımcıların sunumlarında belirttiği hususlara yönelik değerlendirmelerini paylaşmasının ardından, kendisinin yönetiminde gerçekleştirilen forum ile sonlanmıştır.

Bu icerik 5858 defa görüntülenmiştir.