383
MAYIS-HAZİRAN 2015
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK GÜNDEM

Toplum Hizmetinde Mimarlık Hedefine Ulaşmak için Öncelik: Özgür ve Örgütlü Bir Toplum ve Mimar

Kubilay Önal, MO İstanbul BK Şubesi Başkan Yrd., Mimarlık Semineri 2015 Çalışma Grubu Sekreteri

“1960’lı yılların sonlarına doğru, yaşanan plansız gelişme, hızlı kentleşme ve gecekondulaşma olgusu, planlı kalkınma ve kentleşme kavramlarını öne çıkmasına neden oluyordu.” “Değişim sürecini anlamak ve geleceğe yönelik düşüncelerimizi geliştirmek üzere düzenlediğimiz Mimarlık Semineri 2015’de, üç gün boyunca ‘ekonomiden, kentsel-toplumsal yaşama, ekolojiden planlama süreçlerine, kültürel yaşamdan mimarlık eğitimine, tasarımdan, teknolojiden mimarlığın bugününe ve geleceğine’ bütün konular değişim ve gelecek bağlamında değerlendirilmeye; yaklaşım ve kurgu açısından esinlenilen 1969 Semineri ile bağlar kurulmaya çalışıldı.” “7 Haziran 2015 Genel Seçimleri bu sürecin aşılmasına yönelik önemli bir eşik olarak düşünülmelidir. Mesleğimize, meslek odalarına, toplumsal, kişisel haklarımıza yönelik otoriterleşmenin ‘Türk usulü Başkanlık’ ifadesiyle ‘sultanlığa’ yönelmesi tehdidine karşı, demokratik bir dönüşüm için siyaset kanallarını zorlamak ve bu oyunu bozacak bir davranışı geliştirmek kaçınılmazdır.”

"Sorunların başlangıç noktası, okullarda ‘mimarlık’

diye okutulanlarla gerçekler arasındaki, gitgide keskinleşen çelişkidir.(1)

Mimarlık Seminerleri (1969-2015) ile ülke ve kent gündemi üzerine (7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine bağlayarak) yazı yazmam istendiğinde, iki konunun birbirine nasıl bağlanacağı benim için de merak konusuydu. Oda tarihinin önemli isimlerinden Doğan Hasol’un 2015 Semineri’nde konuşmaların özeti olarak yaptığı “yoklar manzumesi: demokrasi, bilim, üretim, kent, kültür, mimarlık, eğitim” geziniyordu aklımda. Seminer değerlendirmesini içeren son konuşmamda bu ifadelere “varlar”ı da ironik bir ifadeyle ekleyerek bitirmiştim: sermaye, tasarım, bilgisayar, internet, mobilite. Bu noktadan itibaren yalnızca 800 sözcükten oluşacak bu yazının “ne var ne yok” bağlamında geliştirilebilecek başka bir yazının giriş bölümü olabileceğini düşündüm.

1969 Mimarlık Semineri’nin yapılma gerekçesi şöyle ifade edilmişti: “Ülkemizin bugün içinde bulunduğu durum, sosyo-ekonomik koşullar, gençlik olayları ve öğrenci bunalımları, tüm bir yapısal değişim içinde bulunduğumuzun belirtisidir. Değişmekte olan yapı ile birlikte mimarlık evrimi de farklılaşacaktır. Mimarlık alışılagelenden başka bir biçime bürünmekte, yeni anlamlar kazanmaktadır. Mimarlık hizmetlerinin ülkemiz koşulları ile tutarlılığını sağlamak zorunluluğu sorunlara zaman geçirmeden eğilmeyi gerektirmektedir.”(2)

Bu yaklaşımın bir devamı olarak Mimarlık Semineri 2015 gerekçesi şöyle sunuluyor: “Mesleğimiz de sistemik dönüşümün bir parçası haline gelmektedir. Kamusal işlevini ve özgün değerlerini hızla yitirmektedir. Tüm bunlara karşın, kentleşme ve mimarlık ortamı içerisinde, 1969 Mimarlık Semineri’nde olduğu gibi eleştirel bir zenginliğin ve geleceğe ilişkin umutlu bir ortamın oluştuğunu söylemek çok olanaklı değildir. Bu çerçevede geleceğimize ilişkin kaygıların oldukça çoğaldığı, tüm mesleki ve örgütsel mevzuatın değişik yasalarla hukuk dışı bir biçimde piyasalaştırılmaya çalışıldığı bugünlerde; mimarların, mimarlık ortamının kendini yeniden sorgulayarak, 1969’da yapıldığı gibi ‘içe dönük bir eleştiri ile ilgili bütün kurumlarla yapmakta olduğu hesaplaşmayı kendisiyle de’ yapması gerektiği açıktır.”(3)

İşte bu değişim sürecini anlamak ve geleceğe yönelik düşüncelerimizi geliştirmek üzere 5-7 Mart 2015’de MSGSÜ Sedat Hakkı Eldem Oditoryumu’nda düzenlediğimiz Mimarlık Semineri 2015’de, üç gün boyunca “ekonomiden, kentsel-toplumsal yaşama, ekolojiden planlama süreçlerine, kültürel yaşamdan mimarlık eğitimine, tasarımdan, teknolojiden mimarlığın bugününe ve geleceğine” bütün konular değişim ve gelecek bağlamında değerlendirilmeye; yaklaşım ve kurgu açısından esinlenilen 1969 Semineri ile bağlar kurulmaya çalışıldı.(4)

Seminerin yayına dönüştürülmesiyle oturumlar dizisi içinde mimarlık ve yapılı çevre oluşumuna yönelik kapsamlı olarak ele alınan birçok konu üzerindeki tartışmalar, kuşkusuz daha da zenginleşerek sürdürülecektir. Amaçlar açısından bu seminerle ancak konuya girdiğimiz düşünülürse, 45 yıl beklemeden benzer yaklaşım ve yöntemle yapılacak Mimarlık Seminerlerinin sürdürülmesi, bu tartışmaların sistemleştirilmesi açısından yararlı olacaktır. Bu bağlamda “kentleşme-planlama” ve “mimarlık-eğitim” bağlamındaki tartışmaların önemine vurgu yapmak isterim.

1960’lı yılların sonlarına doğru, yaşanan plansız gelişme, hızlı kentleşme ve gecekondulaşma olgusu, planlı kalkınma ve kentleşme kavramlarını öne çıkmasına neden oluyordu. Bu bağlamda “Mimarlık Semineri” ile birlikte “Milli Fiziki Plan Semineri”nin de yapıldığını biliyoruz. “Az gelişmiş”, “geri bıraktırılmış” ya da “gelişmekte olan” gibi kavramlarla açıklanmaya çalışılan ülkemizin iktisadi durumunun değişimi için, iktisadi planlamaya odaklı olarak gelişme öngörüsüyle çeşitli örgütlenmeler ve yasal düzenlemeler (DPT, Beş Yıllık Kalkınma Planları ve benzeri) oluşturulmuştu. Ancak “Plan mı? Pilav mı?” tartışmalarından kentleşme boyutuna geldiğinde, siyasetin planlamaya bakışı biraz daha somutlanıyor, planlı kentleşme araçları geliştirilemiyordu. Bugünkü kentleşme ve planlamaya ilişkin temel birikimimizin o günlerin tartışmalarının dinamiği içinde oluşmaya başladığını söyleyebiliriz. İlk seminerde, konu ile ilgili oturum başlıkları şunlardı:

  • Gelişen Memleketler ve Planlama
  • Çeşitli Planlama Kademeleri ve Tipleri Arasında İç İlişkiler ve Planlama Organizasyonu Üzerine Düşünceler
  • Şehirleşme, Düzenli Yerleşme, Gecekondulaşma ve İskân Sorunlarının, Gelir Dağılımının Fonksiyonu Olarak Ele Alınması

2015 Semineri’nde ekoloji konusunda, 1969 Semineri’nden farklı olarak ayrı bir başlık oluşturuldu. Kentleşme-planlama boyutunda kurgulanan üç oturumun başlıkları şunlardı:

  • Türkiye’de Neoliberal Politikaların Ekolojiyi Kuşatması, Direniş ve Yeniden İnşa
  • Planlamada Katılım ve Kamu Yararı
  • Planlama Kurumunun Çoklu Hukuk Ortamı

1969’da planlamaya yönelik teknik ve sosyal bakışlar içeren gündemlerin; 2015’te ekolojik, hukuki ve sivil katılım süreçleri açısından değerlendirmeleri içeren başlıklara yönelik bildirilerin bulunduğunu görüyoruz. “Geç modernleşme”den “gecikmiş post modernleşme”ye ilişkin bir değişimi ifade eden bu farklılıklarla birlikte; artık “planlama” kavramının da içeriğinin değiştiğini söyleyebiliriz. Ülkemiz koşullarında daha da karikatürleşen bu durumu, planlamanın çoklu hukuk ortamı içinde işlevinden uzaklaştırılarak araç haline getirilmesiyle açıklayabiliriz. Bu başlıklar, “kentsel dönüşüm, çılgın projeler” adı altında, yağmanın önünde hiçbir engel bırakmadan, demokratik hukuk devleti paravanı arkasına bile sığınmadan oluşturulmaya çalışılan, imar despotizmi ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

Bağlantılı olarak hem mimarlık mesleğinin uygulanması ve hem de mimarlık eğitimi, 12 Eylül koşullarının devamı olan bir sürecin (YÖK-KHK) ürünleri olarak bu araçsallaşmanın başka boyutlarını yaşamaktadır. 7000’lere varan yıllık kontenjanlar ve yap-boz tahtasına çevrilen mesleki mevzuata yönelik müdahalelerle, eğitim ve mesleğin uygulama koşullarının niteliksizleşmesi hızlanmaktadır. Bu sürece karşı çıkan Mimarlar Odası’nın, ilgili mesleki kurumların ve mimarların ciddi çabalarına karşın, bu süreç durdurulamamaktadır. Bu anlamda, seminerde de ifade edilen “Türkiye Mimarlık Politikası” ve “Türkiye Mimarlık Eğitim Politikası” gündemlerinin stratejik değerlendirmeleri de içerecek şekilde kısa vadede ele alınması gerekmektedir.

Kuşkusuz yaşananlar yalnızca ülkemize özgü değildir. Genel olarak mimarlık mesleği, bir meslek olarak varolduğundan bu yana, işlevi ile ilgili değişik sorunlar ve krizlerle birlikte yol almaktadır. Son olarak neoliberal politikaların yönlendirmesinde, tasarım kavramının aşınmasıyla birlikte, temel rolünü, kamusal pozisyonunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Ülkemiz mimarlığı ise daha öncelikli bir sorunla baş başadır. Ülkemiz demokrasi tarihinin belki de en demokratik olan 1965-1970 arası döneminin bir ürünü olan 1969 Mimarlık Semineri, “toplum hizmetinde bir mimarlık” hedefine yönelik önemli bir adımdı. Ancak sonrasında başlayan ve dalgalı bir seyirle halen süren 12 Mart-12 Eylül bağlantılı anti-demokratik hukuki süreçlerle dolu aradan geçen 45 yılda; mesleğin, kentin, hukukun savunulması yönünde önemli kazanımlar bulunmakla birlikte, mesleğin yeniden tanımlanması anlamında bir dönüşüm sağlanamamıştır.

7 Haziran 2015 Genel Seçimleri bu sürecin aşılmasına yönelik önemli bir eşik olarak düşünülmelidir. Mesleğimize, meslek odalarına, toplumsal, kişisel haklarımıza yönelik otoriterleşmenin “Türk usulü Başkanlık” ifadesiyle “sultanlığa” yönelmesi tehdidine karşı, demokratik bir dönüşüm için siyaset kanallarını zorlamak ve bu oyunu bozacak bir davranışı geliştirmek kaçınılmazdır. “Toplum Hizmetinde Mimarlık” hedefine ulaşmak için önceliğimiz “Özgür ve Örgütlü Bir Toplum ve Mimar”dır!...

NOTLAR

1. Gürol Gürkan, Mimarlık Semineri 1969 Açılış Konuşması’ndan.

2. Mimarlık Semineri 1969 yayımlanmış kitap arka kapağından.

3. Mimarlık Semineri 2015 duyuru metninden.

4. www.mimarist.org/mimarlik-semineri.html [Erişim:10.04.2015]

 

Bu icerik 3041 defa görüntülenmiştir.