385
EYLÜL-EKİM 2015
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
YAPI TEKNOLOJİSİ VE MALZEME

Çatı Aralarının Kullanıma Kazandırılması

Gamze Özkaptan Alptekin, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Kültür Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
Esin Kasapoğlu , Doç. Dr., İstanbul Kültür Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Hem biçimlerinin hem de işlevlerinin potansiyelini değerlendirmemiz gereken önemli yapı elemanlarından çatıların, yapının dış mekânı kadar iç mekânına da etki edebileceği gözden kaçırılmaması gereken bir konu. Çatı aralarının ışık ve havalandırma konusundaki avantajlarına dikkat çeken yazarlar, yüksek olan arsa ve yapı üretim maliyetlerinin verimli kullanılması adına yapı kalitesini de yükseltebilecek çatı arasındaki hacimlerin kullanıma kazandırılmasının yaygınlaşması gerektiğini belirtiyorlar.

Çatı, yapı ölçeğinde kütlenin formunu, çevresel ölçekte ise kent siluetini belirleyen önemli bir yapı bileşenidir. Çatı formunun plastik etkisinin iç mekâna yansıması, iç ve dış arasındaki bütünlüğü sağlar. Eğimli çatıya sahip yapılarda, çatı altında kalan hacim, son katlardaki mekânlara zenginlik katar. Ancak pek çok yapıda çatılar, hem kütlenin mimari formuna katkısı, hem de çatı formunun içeriden okunabilirliği ve kullanımı açısından ihmal edilmektedir. Çatı aralarının ortak alan olarak, tesisatlar, depo ve benzeri işlevlere ayrılması, bodrum katlarda çözülebilecek bu işlevlerin, doğal ışık ve hava alma olanağı olan, sahip olduğu formla iç mekânı farklılaştırabilecek, kaliteli bir yaşam alanı olarak değerlendirilebilecek halihazırda inşa edilmiş hacimlerin kaybı anlamına gelmektedir.

Çatı aralarının kullanılmamasının nedenlerini incelediğimizde, geçmişten günümüze, farklı iklim bölgelerinde, benzer eğimli çatılara sahip “Türk evi” örneklerinin inşa edildiği ve kullanılan eğimi çoğunlukla çatı aralarında kullanılabilir hacimler oluşmasına olanak sağlamadığı görülmektedir. Türk evinde çatı eğimini belirleyen önemli bir etken, kullanılan geleneksel kaplama malzemesinin sınırlamasıdır. Bu sınırlama, günümüzde yapı malzemelerinin sunduğu geniş olanaklara rağmen, yakın döneme kadar imar yönetmeliklerine yerleşmiş bir kural olarak uygulanmaya devam edilmiştir. Çatı aralarının kullanılmamasındaki bir diğer etken, pek çok yapıda çatıların fiziksel performans koşullarındaki sorunlar nedeniyle kullanım döneminde sorunlara neden olması, kullanıcıların çatıları güvensiz bulması, ekonomik kayıpların ortaya çıkması, hukuki açıdan ortak yapı bileşeni olarak değerlendirilen çatıyla ilgili sorunların kullanıcılar arasında anlaşmazlıklara neden olmasıdır. Bu nedenle kullanıcılar son katlarda ve çatı aralarında yaşamayı tercih etmemekte, bu durum hem kullanılabilir alan açısından hem de son katların satış ve kira bedellerinin düşük olması nedeniyle ekonomik kayba neden olmaktadır.

Yapı ve kent kimliğinin bir parçası olarak değerlendirilebilecek bu bileşene gereken önemin verilmesi, çatıların iklimsel faktörlere bağlı olarak, çatı yüzeyinin veya altındaki hacmin kullanılabilirliği gözetilerek, günümüzdeki yapı malzemesi ve teknolojisinin sunduğu olanaklara uygun tasarlanması, son katların ve dolayısıyla yapı kalitesinin artışına, yapı ve ülke ölçeğinde ekonomik kayıpların azaltılmasına hizmet edecektir.

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan 2013 yılı verilerine göre, yapı ruhsatı verilen yapıların yüzölçümünün % 57,8’ini, Yapı Kullanma İzin Belgesi verilen yapıların yüzölçümünün % 61,6’sını konut yapıları oluşturmuştur.(1) Konut yapılarında, taban alanının çok büyük olmaması nedeniyle, genellikle eğimli çatılar kullanılmaktadır. Yapı üretim maliyetlerinin ve arsa maliyetlerinin yüksekliği göz önüne alındığında, günümüzde yapılarda hiçbir alan kaybına tahammül edilemeyeceği açıktır. Yapı ömrü boyunca, inşa edilen alanların hem yaşam kalitesine katabilecekleri hem de üretim ve kullanım dönemi maliyetleri açısından verimli kullanılması gerekmektedir. Konuya bu bakış açısıyla yaklaşılmış, çatı eğimine bağlı olarak, kullanılabilir alanların ortaya çıkması durumunda, çatı altlarının tasarım / yapı kalitesi ve ekonomiye katkısı vurgulanmak istenmiştir.

KONUT KÜLTÜRÜMÜZDE ÇATI ARALARININ KULLANIMI

Yapıların çatıları, kent siluetine etkisi nedeniyle, üst ölçekte, kentin hafızalarda yer eden imgesinde önemli bir unsurdur. Yapının kente ait bileşenlerinden biri olan çatıların tasarımı, yapının yer aldığı iklim bölgesi, genel bağlam, mimari anlayış, yapı kurgusu ve benzeri çeşitli ölçeklerde girdilerle birlikte ele alınır ve şekillenir.(2) Çatılar çoğu kente ait belleklerde yer etmiş imgelerin ve şehir siluetlerinin önemli bir parçasıdır. Örneğin, geleneksel Türk evi, Mardin evleri, Harran’daki kubbe evler, Akdeniz ve Ege mimarisine ilişkin örnekler, yapı malzemeleri ve yapı tekniğiyle olduğu kadar, kütleyi saran dış kabuk formuyla da ayırt edilirler. Avrupa’da Paris, son derece sınırlı rengin kullanıldığı cepheleri ve özellikle de Mansard çatılarıyla hafızalarda yer etmiştir. Kuzey Avrupa’da dik eğimli çatıların ve çatı aralarının kullanılması oldukça yaygındır. Bunlara örnek olarak, Resim 1’de Paris’te yeni bir yapıda birden çok katı içeren Mansard çatı fotoğrafı, Resim 2’de Oxford’da geleneksel bir yapı örneğine ait çatılar görülmektedir. Resim 3’de ise, İspanya’dan modern ve çatı arası kullanılan bir yapı örneği verilmektedir.

Çatı arasının kullanıma katılması geleneksel Türk kenti ya da Türk evinde sık rastlanan bir durum değildir. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Türk evi örneklerini incelediğimizde, iklimsel koşullarının en sert olduğu, kar yükünün çatı üzerinde en etkili olduğu Doğu Anadolu Bölgesi de dahil olmak üzere, çatı eğimlerinin Avrupa’daki örnekler kadar dik olmadığını, çatı aralarının ise çoğunlukla kullanıma katılmadığını görürüz. Prof. Dr. Önder Küçükerman, Türk Evi isimli kitabında, Türk evinde üst katların değişmeyen özellikte olduğunu belirtmiştir. Kitabında yaptığı analizde de, çatı arasının kullanım dışında tutulduğu, Resim 4’te görülmektedir(3)

Anadolu’da durum böyle iken, Osmanlılar döneminde Balkanlar’daki konut örneklerinde de benzer durum sözkonusudur. Balkanlar’daki Türk evi örnekleriyle aynı dönemlerde yapılmış, Avrupa’nın diğer bölgelerindeki konut örnekleri karşılaştırıldığında, benzer iklim bölgelerinde olmalarına karşılık, çatı aralarının kullanımı açısından farklılık olduğu görülür. Balkanlarda Osmanlı döneminde yapılan konut örneklerinde, çatı eğiminin orta-dik eğimde olduğu, çatı kaplama malzemesi olarak zaman zaman yassı taşların kullanıldığı, ancak genellikle çatı aralarının kullanıma katılmadığı görülmektedir.(4) (Resim 5)

Anadolu’da, farklı iklim bölgelerinde yer alması nedeniyle; yıllık yağış miktarı, kar kalınlığı, rüzgar etkisi ve yıllık sıcaklık farkları değerleri arasında büyük farklar bulunan, Edirne, Antalya ve Bursa-Cumalıkızık’ta görülen geleneksel konut örneklerinde, benzer çatı eğimlerinin ve çatı biçimlerinin kullanıldığı, çatı aralarının ise kullanıma katılmadığı görülmektedir. (Resim 6-8)

Ancak, Resim 9’da, mimar Alexandre Vallaury’nin İstanbul Boğazı’ndaki art nouveau tarzı Ahmed Afif Paşa Yalısı’nda ya da İstanbul’daki bazı konaklarda olduğu gibi, yabancı mimarlarca tasarlanmış ve inşa edilmiş yapılarda çatı katlarının kullanıma katıldığı, hatta yapı estetiği açısından zenginleştirici bir öge olarak yararlanıldığı görülmektedir(5) Sarajevo’daki Osmanlı mahalleleri üzerine yapılan bir çalışmadaki örneklerde, oldukça dik eğimli çatıların altlarının kullanılmadığı görülmektedir(6)

20. yüzyıl’da, klasik geleneksel Türk mimarisini modern tekniklerle birleştiren Sedad Hakkı Eldem’in konut projelerinin çoğunda, çatı eğiminin altında kalan hacmin iç mekâna katıldığı görülmektedir(7) Günümüzde, orta gelir düzeyine yönelik yapılan çok katlı konut projelerinde, çatı araları genellikle kullanılmazken, üst gelir grubuna yönelik, az katlı ya da orta yükseklikte toplu konut projelerinde, çatı aralarının giderek daha yaygın olarak kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Bu örnekler, konut projelerinde çatı aralarının, hukuksal sınırlamalar içinde kullanıldığında mekânsal zenginlik sağladığını, konuya rasyonel bir bakış açısıyla yaklaşıldığında, ekonomik açıdan çatı aralarının kullanıma katılmasının gereğini doğrulamaktadır.

KONUTLARDA ÇATI ARASI MEKANIIN KULLANIMA KATILMASININ TASARIM VE MEKAN KALİTESİ AÇISINDAN ÖNEMİ

“Çatı” kavramı, çocukluktan başlayarak içinde doğduğumuz, büyüdüğümüz evin bir parçası olmasının yanı sıra, “başını sokma”, “sığınma”, “barınma”, “korunma”, “güven” gibi çeşitli anlamları da yüklenir. Gaston Bachelard, Uzamın Poetikası adlı kitabında, “ev”i felsefi ve psikolojik açıdan ele alır. Evin insanın düşünceleri, anıları ve düşleri için en büyük birleştirici güçlerden biri olduğunu ve huzur içinde düş kurabilmemizi sağladığını belirtir. Çatının fiziksel olarak koruyuculuğunun ve eğiminin iklimsel etmenlerden dolayı “anlaşıldığını”, felsefi açıdan ise çatının ussallığı simgelediği, çatıya doğru yükseldikçe tüm düşüncelerin açıklık kazandığını söyler. Tavan arasında çatı iskeletinin sağlam yapısının çırılçıplak görünmesinin zevk verdiği, çatı ustasının sağlam geometrisine katıldığımızı vurgular. Tavan arasının algıda hep çıkışın, yükselişin göstergesi olduğunu, tek kata sıkışmış konutun ise basit bir yataylıktan başka birşey olmadığını, mahremiyet değerlerini ayırt edecek temel ilkelerden birinden yoksun olduğunu söyler.(8) Tüm bu gözlem ve söylemler, aslında yeterince deneyimli olunmasa bile, bilinçaltında çatı arasına ilişkin yer etmiş olumlu ve sıcak duyguları desteklemektedir. Çatı katı kulanımı, konut kültürümüzde çok rastlanan bir öge olmasa da, tavan yüksekliğinin değişkenliği altında yaşamak, çoğu kişi için masalsı, sıcak duygular ve içinde yaşama isteği uyandırır. (Resim 10-14)

Bugünün çok katlı konut yapıları, genellikle birbirinin tekrarından oluşan katların üst üste yığılmasıyla oluşmaktadır. Yapıyı kat bazında ele aldığımızda, binanın zeminle kurduğu ilişki dışında, yapıda her / hangi katta / kotta yaşamak, konut kullanıcısı için mekânsal açıdan fark oluşturmamaktadır. Bu açıdan, son katlarda çatıyla kurulacak ilişki, mekân kalitesi üzerinde olumlu etki yaratabilecek potansiyele sahiptir. (Resim 15-16) Çatı aralarının kullanılması, hukuksal açıdan bazı sınırlamalar çerçevesinde mümkündür. Bu sınırlamalar, bir sonraki bölümde ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Mevcut sınırlamalar içinde, son katlarda farklılık, eğimli çatı altında kalan hacmin alt katla bağlantılı kullanımıyla toplam kullanım alanının artırılması ya da en üst kat döşemesinin yapılmayarak eğimin iç hacme katılması yoluyla oluşturulabilir.

Çatı altlarının kullanıma katılması, mekânın kullanıcı üzerindeki olumlu psikolojik etkisi yanında, konfor koşulları açısından, çatı kabuğunun fiziksel performans koşullarını sağlayacak şekilde tasarlanması ve uygulanması için özen gösterilmesini gerektirir. Tasarım ve yapım süreci sonucunda ortaya çıkan ürünün kalitesinin yükseltilmesinde, fiziksel performans koşullarının karşılanmasıyla kullanıcı konforunun artmasına ek olarak, kullanıcı memnuniyetinin sağlanması önemlidir. Çatıdan beklenen fiziksel performansın sağlanabilmesinde, doğru detay çözümü, doğru malzeme seçimi, doğru uygulama ve kullanım dönemi içinde düzenli bakım yapılması önemlidir. Dış kabuğun yatay yüzeyini oluşturması nedeniyle su yalıtımı, termal konfor ve yoğuşma açısından taşıdığı riskler, çatıyı yapıda dikkat edilmesi gereken bir eleman yapmaktadır. Çatılarda sorunlar, eğimin azalmasıyla birlikte artmaktadır. Çatının eğimli yapılması, yağmur sularının yapıya sızma olasılığını önemli oranda azaltmaktadır.(9) Çatı eğimi, kar yağışının yoğun olduğu soğuk bölgelerde yapıya etkiyen statik yükleri etkiler. Çatı eğimi % 30’un üzerinde tasarlandığında, kar yüküne bağlı olarak çatıda oluşan yüklerde azaltma katsayısı uygulandığından, deprem yükleri açısından avantaj sağlanır.(10) Çatıda malzeme seçimi ve detaylandırılması, çatı altındaki iç mekân sıcaklığını, dolayısıyla binaların doğal havalandırma ve soğutma yükünü de etkiler.(11) Çatı tasarımına ve yapımına verilecek önem, yapım ve kullanım dönemi maliyetlerinin öngörülen sınırlar içinde kalmasını, yapının kullanım dönemi boyunca çatıdan kaynaklanabilecek risklerin azaltılmasını dolayısıyla kullanıcı memnuniyetinin artmasını sağlayacaktır.

KONUTLARDA ÇATI ARASI MEKANIN KULLANIMA KATILMASININ HUKUKSAL BOYUTU

Konutlarda çatılarla ilgili hukuki düzenlemeler ve kurallar, imar yönetmeliklerinde ve belediyelerin plan notlarında yer almaktadır. İmar yönetmeliklerinde çatı arası kullanımına ilişkin en belirleyici konu, çatı arasına bağımsız bölüm yapılamayacağı, ancak tesisatları içeren ortak mekân olarak ya da son kattaki bağımsız bölümlerle irtibatlandırılarak kullanılabileceğidir. Çatı arasının son kat bağımsız bölümüyle bağlantılı olarak kullanılması durumunda, son kat tavan döşemesinin kısmen veya tamamen yapılmayabileceği de belirtilmektedir.

Ülkemizde, yakın zamana kadar, çoğu belediyenin yönetmeliğinde uyulması zorunlu tutulan % 33’lük çatı eğiminin dışında, bazı büyükşehir belediyelerinin imar yönetmeliklerinde çatıların düz çatıdan başlayarak, % 45 eğime kadar yapılmasına izin verilmekteydi. Belediyelerin ve büyükşehir belediyelerinin uygulamalarına baktığımızda, izin verilen en fazla çatı eğimlerinin % 25’den başlayarak, % 45’e kadar ulaştığı ve giderek % 45’lik eğim uygulamasının yaygınlaştığı görülmekteydi. Ancak, 1 Haziran 2013 tarihinde yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği ile, büyükşehir belediyelerinin yönetmelikleri iptal edilerek, tüm Türkiye’de uygulanacak tek bir yönetmelik ortaya çıkmıştır. Sözkonusu yönetmelik, çatılarda yöresel malzeme kullanılması zorunluluğu ve yöresel mimarinin dikkate alınması zorunluluğu getirmekte, bunun dışında ise karar ve değerlendirmeler, hangi nitelikleri taşıyacak uzmanlardan oluşturulacağına ilişkin kuralların tanımlanmamış olduğu “mimari estetik komisyonları”na bırakılmaktadır.(12)

Bunun dışında, ilgili yönetmeliğin 31. maddesinde, çatı eğimine iklimsel faktörler, çevresel faktörler, yapının mimari ve estetik özelliklerine göre ve ilgili idarenin onayıyla karar verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu faktörler arasında, iklimsel faktörler kesin verilere dayanırken, diğer faktörler daha esnek ve yoruma açıktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, yapının hangi çevre içinde yer aldığı, çevrenin belirleyici nitelikte olup olmadığı gibi varolan durumun mesleki uzmanlar tarafından değerlendirilmesini gerektiren konular sözkonusudur. Bu nedenle, yönetmelikte tanımlanan ve çok önemli görevler yüklenen mimari estetik komisyonlarının niteliği büyük önem taşımaktadır. Net olarak tariflenmeyen ve komisyon kararına bırakılan çatı çözümlerinin, çevresel açıdan problemlere yol açabileceğinden endişe edilmektedir. Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği değişikliği sonrasında yapılan bazı örneklerde, konunun çatı arası kullanımınının ötesinde, ilave kat elde etme fırsatı olarak değerlendirildiği görülmektedir.

Çatı arası mekânların kullanımında hukuksal açıdan problem yaşanmaması için dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri, çatı arasının tasarım aşamasında kullanıma katılacak şekilde projelendirilmesi gereğidir. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun IV-Ortak Yerler Madde 4’de belirtildiği gibi, çatı ve çatı arası ortak alanlardandır.(13) Kat irtifakına esas olan projede, çatı arası kullanımı imar yönetmeliğine göre oluşturulduğunda, artık özel mülkiyete konu olmaktadır. Ortak alan olarak tasarlanmış bir çatı arasının kullanım aşamasında son katla birleştirilmesi halinde Kat Mülkiyeti Kanunu açısından problem oluşturmakta, kat irtifakı sahipleri arasında ihtilaf yaşanmaktadır. Bu kurallar göz önüne alındığında, hukuksal açıdan, konut yapılarında çatı arası mekânların kullanıma katılmasının önünde, bir alt katla bağlantılı olmak, çatının ve açıklıkların tanımlanan sınırlar içinde tasarlanması koşuluyla, herhangi bir engel bulunmamaktadır. Çatı kabuğu, hukuki açıdan yapının ortak mülkiyetinde olduğundan, çatıya ilişkin kullanım dönemi boyunca ortaya çıkacak bakım ve onarım giderleri de tüm kat sahiplerinin yükümlülüğündedir. Uygulamada, çatıyla ilgili problemlerle karşılaşan son kat kullanıcılarının, ortaya çıkan harcamaların ortak karşılanması konusunda sıkıntı yaşadıkları bilinmektedir. Çatılara gerekli önemin verilmesi, bakım ve onarım maliyetlerinin öngörülebilir sınırlar içinde çözülmesine yardımcı olacaktır. Bu durum, kullanım döneminde çatıdan kaynaklanan sorunların azalmasını sağlayacak, dolayısıyla kullanıcılar arasındaki anlaşmazlıkların azalmasını beraberinde getirecek ve sonuç olarak kullanıcı memnuniyetini de olumlu etkileyecektir.

KONUT YAPILARINDA ÇATI ARASI MEKANIN KULLANIMA KATILMASININ EKONOMİK BOYUTU

Konut üretiminde çok sayıda bağımsız bölümden oluşan apartmanlar ağırlık taşımaktadır. Konut yapılarının taban alanı çok büyük olmadığından, yağışın uzaklaştırılması ve ısıl performans koşullarının yerine getirilmesinin daha kolay oluşundan dolayı, çoğunlukla eğimli çatıyla bitirilmektedir. Eğimli çatıya sahip konut yapılarında, çatı arası mekânların, son katla ilişkilendirilerek kullanıma katılabilmesi, çatı eğimine bağlıdır.(14) Çatı eğimi düşük olduğunda, bu kata ulaşmak için gerekli sirkülasyon alanı çıkarıldıktan sonra, kullanmaya değmeyecek alanlarla karşılaşılırken, eğimin artırılması ile, anlamlı büyüklükte kullanım hacmine ulaşılabilmektedir.

Tablo 1’de, iki örnek parsel üzerinde yer alan iki yapının, alışılagelen % 33’lük ya da % 45’lik eğime sahip bir beşik çatıyla inşa edilmesi durumunda çatı arasında elde edilecek alanlar hesaplanarak ortaya konmuştur. Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde dört kata kadar olan yapılar için verilen en küçük parsel boyutları olan 6 metre genişlik, 13 metre derinliğe sahip bir parselde yer alan 78 m² taban alanına sahip bir yapı ile, 9 metre genişlik, 18 metre derinliğe sahip bir parselde yer alan 162 m² taban alanına sahip bir yapı üzerinden hesaplamalar yapılmış, ortaya çıkan brüt alanlar ve taban alanına oranları, Tablo 1’de ortaya konmuştur. Çatı arasına ulaşmak için, son kat bağımsız bölümü içinden, toplam alanı 7,5 m² olan, 100 santimetre genişliğinde, giriş ve çıkışta 120 santimetre sahanlık uzunluğuna sahip, tek kollu bir merdiven kullanılacağı öngörülmüştür.

Tablo 1’de görüldüğü üzere, beşik çatının kullanıldığı birinci yapının çatı eğimi % 33 olduğunda, çatı arasında kullanılabilir bir mekân oluşmamaktadır. Çatı eğiminin % 45 olması durumunda, taban alanının % 23’ü kadar kullanılabilir alan ortaya çıkmaktadır. Taban alanı 162 m² olan ikinci parselde, her katta tek daire yapılması durumunda, % 33 eğime sahip çatı altında 45,42 m², taban alanının % 28’i kadar kullanılabilir alan ortaya çıkmaktadır. Aynı yapıda çatı eğiminin % 45 olması durumunda, 74,5 m², taban alanının % 46’sı kadar kullanılabilir alan ortaya çıkmaktadır. Taban alanı brüt 162 m² olan yapının, her katta iki daire olacak şekilde tasarlanması durumunda, çatı arasında yapılacak çatı katına da, her bir bağımsız dairenin kendi içinden ayrı merdivenlerle ulaşılması gerekecektir. Bu durumda, çatı arasına ulaşmak için sirkülasyon alanı kaybı iki katına çıkacaktır. Bu durumda ise, % 33 eğime sahip çatı kullanıldığında toplam 37,92 m² (her bir daire için 19 m²), % 45 eğime sahip çatı kullanıldığında ise toplam 67 m² (her bir daire için 33,5 m²), taban alanının % 41’i kadar alan kazanılmaktadır. Bu alanlara ek olarak, dış çeperde, yüksekliğin kullanıma elverişli olmadığı yerlerin depolama hacimleri olarak kullanılabilmesi de işlevsel açıdan önemlidir.

Yapılan hesaplamalar sonucunda, çatı aralarında ortak kullanım adı altında terk edilen alanların, yapım maliyetlerinin ve arsa değerlerinin son derece yüksek olduğu düşünüldüğünde, ihmal edilmeyecek büyüklüklerde olabileceği görülmektedir. Bu mekânların, son katlara katacağı değer de göz önüne alındığında, değer artışı, doğrudan alan hesabının da üstüne çıkacaktır.

Son dönemde sayısı oldukça az, çoğunlukla orta-üst düzey gelir grubuna yönelik bazı yeni konut projerinde, çatı arasının kullanıma katıldığı görülmektedir. Hatta bu projelerin bir kısmında çatı arası hacmin artırılması amacıyla, hukuki sınırlamaların aşıldığına da rastlanmaktadır. Bu örnekler, bu çalışmada vurgulanan konuların gündeme alınmaya başlandığınının bir göstergesi olarak yorumlanmakta ve örneklerin artması beklenmektedir.

Yapı üretim alanı / hacmi açısından ortaya çıkan bu tablo, konunun arsa / yapım maliyeti boyutunu göstermektedir. Çatıya tasarım ve uygulama aşamasında verilecek önemle, çatıdan beklenen performansın sağlanması, yapım maliyetinin yükselmesine karşılık, kullanım döneminde ortaya çıkan onarım maliyetlerinin düşmesini sağlayacak, yapının değerini artıracaktır. Çatı altlarında kalan mekânların değerlendirilmesi, halen son katların ara katlara göre daha düşük olan kira ve satış bedellerinin yükselmesini sağlayacaktır.

SONUÇLAR

Bugün çatı arası kullanımı açısından çevremizi değerlendirdiğimizde, metrekare bedellerinin ve yapım maliyetlerinin yüksekliğine karşın, geleneksel Türk kentindeki çatı kaplama malzemelerinin sınırlamalarından kalan çatı eğimlerinin kullanılmaya devam ettiği ve çatı arasını kullanım dışında bırakan yaklaşımın sürdüğü görülmektedir. Günümüzde yapı malzemelerinin ve teknolojinin geldiği nokta, çatı eğimine karar verilirken iklimsel faktörlerin göz önüne alınması, çatının altındaki hacmin mekânsal değeriyle birlikte düşünülmesi, enerji etkin ve ekonomik açıdan verimliliği artırıcı yaklaşımlar izlenmesine olanak sağlamaktadır. Çatı eğiminin Türkiye’nin soğuk bölgeleri dışında çok dik olmasına gerek olmamakla birlikte, yine de makul eğimlerde, tavan arasında mahya yüksekliğinin altında kullanılabilir bir hacim ortaya çıkmaktadır. Bu hacmin son katla bağlantılı ayrı bir mekân olarak düzenlenmesi ya da son kat tavan döşemesi yapılmayarak kullanıma katılması, son katların özelleşmesini sağlayacaktır. Mevcut yasal düzenlemelerin izin vermediği, çatı altlarının bağımsız bölüm olarak düzenlenebilmesine yönelik çalışmalar ise, ileride ayrıca ele alınması gereken bir konu olarak görülmektedir. Çatı arası mekânın kullanıma katılması, çatının performansının yükseltilmesi ve toplamda yapı kalitesinin yükseltilmesini tetikleyecektir. Son katlarda mekân kalitesinin yükselmesi ve kullanıcı memnuniyetinin artması, satış ve kira bedellerinin yükselmesi, mal sahibi açısından kayıpların azalması, zaten inşa edilmiş alanların değerlendirilmesi yoluyla konut üretiminin artışı ve dolayısıyla ülke ekonomisine katkı ile sonuçlanacaktır.

* Bu yazı, 12-13 Nisan 2012 tarihlerinde Uludağ Üniversitesi’nde düzenlenen 6. Ulusal Çatı ve Cephe Sempozyumu’nda sunulan bildirinin genişletilmiş halidir.

NOTLAR

1. TUİK Yapı Ruhsatı ve Yapı Kullanma İzin Belgesi İstatistikleri, 19/04/2014.

2. Dahl, Torben, 2010, Climate and Architecture, Routledge, Danimarka, ss.13-45. Foster, Jack Stroud, 2000, Structure and Fabric Part I, Longman, England, ss.139-142. Ching, Francis, 2001, Çizimlerle Bina Yapım Rehberi, YEM Yayın, İstanbul.

3. Küçükerman, Önder, 2007, Türk Evi, Turing Yayınları, İstanbul.

4. Akın, Nur, 2001, Balkanlarda Osmanlı Dönemi Konutları, Literatür Yayıncılık, İstanbul. Kuş, Ahmet; Şimşek, Feyzi; Dıvarcı, İbrahim, 2007, Rumeli’de Osmanlı Mirası, sayı:2, Hazinedaroğlu İnşaat Grubu Kültür Yayınları, İstanbul. Düzenli, Halil İbrahim (ed.), 2007, Bir Mimari Deneyim Trabzon ve Sarajevo’da Mahalle, Nüans Ltd. Yayıncılık, İstanbul.

5. Belge, Murat, 2004, Boğaziçi’nde Yalılar, İnsanlar, İletişim Yayınları, İstanbul. Ekdal, Müfid, 2005, Kapalı Hayat Kutusu: Kadıköy Konakları, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

6. Düzenli, 2007.

7. Giray, Muhteşem (ed.), 1983, Sedad Hakkı Eldem, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul.

8. Bachelard, Gaston, 2008, Uzamın Poetikası, İthaki Yayınları, İstanbul.

9. Addleson, Lyall, 1992, Building Failures, A Guide to Diagnosis, Remedy and Prevention, 3. Basım, Butterworth Architecture, Oxford. Ransom, W. H., 1987, Building Failures, Diagnosis and Avoidance, 2. Basım. E. & F. N. Spon, Londra.

10. 1997, Yapı Elemanlarının Boyutlandırılmasında Alınacak Yüklerin Hesap Değerleri, Türk Standartları 498, TSE, Ankara.

11. Irwan, S. S.; Ahmed, A. Z.; Zakaria, N. Z.; Ibrahim, N., 2010, “Thermal and Energy Performance of Conditioned Building Due To Insulated Sloped Roof”, Progress of Physics Research in Malaysia: PERFIK 2009 Sempozyum Kitabı, (ed) A. K. Yahya ve Shah Alam, American Institute of Physics, New York, ss.476-479. Guirguis, N. M.; Abd El-Aziz, A. A.; Nassief M. M., 2007, “Study of Wind Effects on Different Buildings of Pitched Roofs”, Desalination, cilt: 209, sayı:1-3, ss.190-198.

12. Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği, Resmî Gazete Tarihi: 01.06.2013, Resmî Gazete Sayısı:28664.

13. Kat Mülkiyeti Kanunu, Resmî Gazete Tarihi: 02.07.1965, Resmî Gazete Sayısı:12038.

14. Binan, Muhittin, 1998, Ahşap Çatılar, Birsen Yayınevi, İstanbul, ss.1-9. Türkçü, Çetin, 2004, Yapım: İlkeler, Malzemeler, Yöntemler, Çözümler, Birsen Yayınevi, İstanbul, ss.221-231. Toydemir, Nihat, Bulut, Ülger, 2004, Çatılar, YEM Yayın, İstanbul, ss.10-21; Bostancıoğlu, Esra, 2002, Çatılar, İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları, no:15, İstanbul, ss.7-9.

Bu icerik 11243 defa görüntülenmiştir.