326
KASIM-ARALIK 2005
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
KORUMA

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Üyeliği Üzerine

Mete Tapan

Prof. Dr., İTÜ Mimarlık Bölümü

KORUMA KURULU ÜYELİĞİ ÜZERİNE GÖRÜŞLER Temmuz 2004’te yürürlüğe giren yeni ‘Koruma Yasası’nın eleştiri alan maddelerinden biri, koruma kurulu üyelerinin sayısının beşten yediye çıkarılması oldu. Böylelikle koruma kurullarında artık yerel ve merkezî yönetimin ‘temsilcileri’, ‘atanmış’ üyelerle beraber görev yapıyorlar. Tartışılan diğer bir konu ise, kurullarda üretilen ortak görüşün “karar” niteliğinde olması nedeniyle, üyelerin kararlara esas olan bilimsel görüşü nedeni ile savcılığa şikâyet edilebilmesi ve çeşitli nedenlerle görev yaptığı kurulun değiştirilebilmesi... Uzun yıllar kurullarda görev yapmış / yapmakta olan iki değerli ismin bu konulardaki görüşlerine yer veriyoruz.

5226 sayılı Yasa’yla değiştirilen 2863 sayılı Yasa’ya göre koruma kurulu üyelerinin sayısı beşten yediye çıkarılmış ve bu yedi üyeden birinin hukukçu olması zorunlu kılınmıştır. Ayrıca bu üyelerle birlikte, yerel ve merkezî yönetimin temsilcileri, koruma kurullarına atanmış üyelerle beraber görev yapmaktadır. Bu yedi üyeden ikisi Yüksek Öğrenim Kurulu’nun doğrudan atadığı üyeler olup, diğerleri Kültür ve Turzim Bakanlığı’nca görevlendirilen üyelerdir.

Kuşkusuz, çok önemli ve aynı zamanda sorumluluğu yüksek olan kurul üyeliğine atanma kriterleri nedir sorusu, akla ilk gelen sorulardandır. Yasa, atanan üyelerin kendi konularında uzman ve çalışmaları olmasını öngörmektedir. Bu koşulun dışında ayrıntılı bir atama kriterine rastlamak pek olası değildir.

Bugüne dek atamalarda izlenen yol ve yasanın çerçevesi kapsamında bir değerlendirme yapıldığında, atanabilmenin neredeyse tek kriteri, mimarlık, şehircilik, sanat tarihi veya arkeoloji diploması almış olmak olduğu ortaya çıkmaktadır. 5226 sayılı Yasa gereği, hukuk diplomasını da burada unutmamak gerekir. Sit kararıyla bir bölgedeki tüm imar faaliyetlerini durdurabilen, oradaki geçerli imar planını yok etme yetkisine sahip bir kurulun üyeliğine seçimin veya atamanın, diploma ötesinde başka kriterlerin devreye girmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Bilindiği gibi kurullar bilimsel kurullardır. Her karar konusunda bilimsel kurulların, bilginin, deneyimin, görgünün, birikimin sözkonusu olduğu kurul çalışmaları, aynı zamanda mülk sahiplerinin ekonomik beklentilerini de etkiler. Dolayısıyla, bu türlü sorumluluğu yüklenen üyelerin çok yönlü bir değerlendirme içinde olmaları gerekmektedir.

Verilen bir kararın hangi koşullarda, nasıl, hangi ekonomik güçle gerçekleşebileceğini her üyenin düşünmesi kaçınılmazdır. Gerçekleştirme olanağı olmayan kararlar almanın, korumacılığı yozlaştırmaktan başka hiçbir işe yaramadığını da yaklaşık 20 yıllık kurul üyeliği sırasında gördüm. Ayrıca, kurul çalışmaları, üyelerin birbirlerini aydınlattıkları, doğruyu bulmak amacıyla tartıştıkları bir olgudur. Üyelerin karşıt fikirlere de saygılı olması gerektiği bir ortamdır, kurul toplantıları...

Her konunun kendi koşullarına göre değerlendirilmesi gereği vardır. Dolayısıyla, tartışmaların olması kaçınılmazdır. Bugün yaklaşık 20 adet koruma kurulu, ülkenin taşınmaz kültür mirasını ve doğal varlıklarını korumak için kararlar almaktadır. Üyelerin ağırlıklı olarak akademisyen olduğu bir gerçektir. Yine de bu akademisyenlerin hepsinin “koruma uzmanı” olduğunu söylemek pek doğru olmaz. Ancak, kurul sayısı arttıkça nitelikli üye bulmanın güçleştiği de bir gerçektir.

Uygulamalara bakıldığında, üyelerin bir bölümünün kendi konularında akademik çalışmalarda bulunduğu saptansa da, diğer üyelerin korumayla ilgili önemli çalışmaları olmadığı, buna karşın üye oldukları gözlemlerimiz arasındadır. Akademisyenlerin bir bölümünün de belirttiğim gibi, kendi konularında, örneğin bir mimarın mimarlığın çeşitli alanlarından bir tanesinde akademik çalışmalar yaptığı, ancak “koruma konusunda” üye seçilene dek herhangi bir çalışma yapmadan, fikir üretmeden, bu tür görevlere getirildiği bilinmektedir.

Kuşkusuz kurul ve kuruldaki üyelerin sayısının artması, tüm kurullarda nitelikli üyelerin yer almasını zorlaştırmaktadır. Yine de bu konuda ısrarcı olmak, başka bir deyişle, bu kadar sorumluluğu yüksek bir görevi nitelikli kişilere vermek için çaba göstermek gerekir. Bu çabayı, başta Bakanlık olmak üzere, koruma konusunda çalışmaları olan akademisyenlerin, üniversitelerin ve başarılı uygulayıcıların göstermesi gerekir. Maalesef, öğretmensiz okul, öğretim üyesisiz üniversite açmak ne kadar yanlışsa, nitelikli üye bulmadan koruma kurullarının sayısını arttırmak da o kadar yanlıştır.

Koruma sorununu niteliksiz üyelerden oluşan kurullarla değil, doğruyu arayan, bilimsel yöntemlerle konuları irdeleyen üyelerin oluşturduğu kurullarla çözebiliriz.

Bu icerik 3906 defa görüntülenmiştir.