387
OCAK-ŞUBAT 2016
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞI

Erken Cumhuriyet Döneminde Tarımda Modernleşme Çabaları: Çorum’da Mebus İsmet Eker Çiftliği

Ömer İskender Tuluk, Doç. Dr., KTÜ, Mimarlık Bölümü

Atatürk Orman Çiftliği dışında, mimarlık tarihi alanındaki çalışmaların ilgi alanına pek girmemiş olan çiftlik yapıları, aslında kırsaldaki tarımsal yaşama dair oldukça fazla ipucu barındırıyor. 36 yıl boyunca milletvekilliği yapmış ve çeşitli faaliyetlerle Mecliste modern tarımın gelişmesi için çaba sarf etmiş bir isim olan İsmet Eker’in Çorum’daki çiftliğini ele alan yazar, yapım teknolojisi ve mekân organizasyonuyla özgün durumunu koruyan yapı kompleksinin kırsalda temsil ettiği modernliğin izini sürüyor.

İsmet Eker (1876-1962), son Osmanlı Mebusan Meclisi ile TBMM’de kesintisiz sekiz dönem milletvekilliği yapmış, Çorum eşrafının önde gelen isimlerindendir. Asıl ismi Abdullah İsmet Efendi’dir. 1899 yılında Çorum’da stajyer olarak başladığı memuriyet hayatını mebus seçildiği 1914 yılına kadar sürdürmüş, 36 yıl devam edecek mebusluk görevinden 1950 yılında ayrılmıştır ve 1962 yılında tedavi gördüğü Ankara’da vefat etmiştir.(1) Aktif siyasi hayatında Cumhuriyetin doğuşuna şahitlik etmiş, dahası ise temel taşlarını koyan kadro içerisinde bizzat yer almıştır. Ancak Çorum’un sosyal tarihi bağlamında onu daha özel bir yere koymayı gerektiren asıl neden, TBMM başkan vekilliği yaptığı dönemde (1923-1927) Cumhuriyetin ilanı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçildiği toplantıya başkanlık edişidir.

İsmet Eker’in Çorum’un Bayat Köyü’nde inşa ettirdiği çiftliğini araştırmaya değer yapan neden ise, sadece banisinin Cumhuriyetin önemli aktörlerinden olması değildir. Cumhuriyetin erken yıllarına ait tarımsal yaşamın izlerini özgün haliyle neredeyse tümüyle sürdürüyor olması diğer önemli gerekçedir.(2) Birbiriyle ilişkili iki avluya dağılmış başta çiftlik evi (konak) olmak üzere pek çok tarımsal mekân, Çorum kırsalında o yılların çiftlik yaşamının “modern” denebilecek mekânsal ayrıntılarını içerir. Dahası ise, dönemin malzeme ve yapım teknolojisinin neredeyse tümüyle özgün durumunu koruyor olmasıdır. Mebus İsmet Eker Çiftliği’nin bu çerçevede, Çorum kent kültürü ve mimarlık tarihi bağlamında son derece önemli bir yere sahip olduğu açıktır. Yakın dönem mimarlık tarihi çalışmalarında “tarımsal endüstri yerleşkeleri” olan çiftliklerin neredeyse hiç yer bulamayışları ise, sözkonusu çiftliği endüstri mirası bağlamında daha da önemli hale getirmektedir.

YERLEŞKE

Etimolojik olarak Farsça “cuft” (çift) ile Türkçe “lik” ekinden türeyen, erken Osmanlı döneminde tımar sistemi çerçevesinde bir çiftçi aileye yetebilecek büyüklükte toprak birimini ifade eden çiftlik, bugün büyük zirai işletmeleri ve malikâneleri ifade eden bir anlama dönüşmüştür. Bunda, tımar sisteminin çöktüğü ve büyük sosyal çalkantıların yaşandığı özellikle 1595-1609 yılları arasında, yerlerini yurtlarını terkeden Anadolu köylülerinin geride bıraktıkları çiftliklerin zengin sivil şahıslara yüksek fiyatlarla kiralanmasının etkili olduğu belirtilmiştir. Geniş arazilere yayılan ve içerisinde tarımsal üretime, besiciliğe yönelik birimler yanında toprak sahibi ve yardımcılarının barındığı malikânelerin yer aldığı büyük âyan veya ağa çiftliklerinin ortaya çıkışı ise 18. yüzyıldır. Çorum eşrafından Abdullah İsmet Bey tarafından inşa ettirilen sözkonusu çiftliğin, bu tarımsal üretim yerleşkelerinin geç dönem örneklerinden olduğu söylenebilir.(3)

Mebus İsmet Eker Çiftliği en genel tanımıyla, birbiriyle ilişkili iki avluya dağılmış çiftlik evi (konak), haymalık, ambarlar, fırın, kümesler, kâhya evi, samanlık ile ağıl ve ahırdan oluşur.(4) Çiftliğin inşa tarihine ilişkin eldeki yegâne bilgi “konak” olarak tabir edilen çiftlik evine aittir. Çocukluğu İsmet Eker’in siyaset hayatının sonlarına denk düşen Çorumlu iş adamı İsmet Çenesiz, dülger olan babasının Muttalip Usta’nın kalfası olarak bu konağın inşasında çalıştığını, bunun da 1926 yılı olduğunu belirtmiştir.(5) Bu tarihin çiftlik yerleşkesinin tümünü içerip içermediği açık olmamakla birlikte, çiftliğin konak dışındaki bölümlerinde, özellikle kâhya evi ile haymalık bölümlerindeki bazı mekânsal ve yapısal ayrıntılar, yerleşkenin en genç üyesinin çiftlik evi olabileceğine işaret eder.

Her şeyden önce çiftlik evinin genel olarak döneminin yaygın Çorum ev şablonuna oturduğu söylenebilir. Ortada geniş bir sofa ile her iki yana yerleştirilmiş oda düzeni bu şablonun genel şemasını oluşturur. Ancak zemin katın güneybatı köşesinde yer alan bağımsız girişli sofa-oda düzeni, planlamayı bu şablonun dışına çıkarırken döneminin Çorum evlerindeki haremlik-selamlık planlama yaklaşımının da bir başka versiyonunu tekrarlar.(6) Birkaç basamakla çıkılan ahşap direkli bir sundurmadan, iki oda ve bir kilerin açıldığı sofaya geçilen kâhya evi ise, erken 20. yüzyılın Çorum evi / konağı kalıplarına sadık kalan çiftlik evinin aksine, plan şeması ve mekânsal ayrıntıları bakımından 19. yüzyıla tarihlendirilen evlere tartışma götürmeyecek derecede daha yakın durur.(7) Ocaklıklı, gömme dolaplı, gusülhaneli ve yüklüklü oda düzenleri yanında ahşap kafesli pencere ile alçı dolgulu kemerli kapı boşluğu ve başka yapısal ayrıntılar, M. 1834-35 (H. 1250) yılına tarihlendirilen Tekkeli Hoca Evi’ndeki uygulamalara şaşırtıcı derecede benzer. Bu durum kahya evini, bu yapıyla birlikte 19. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilen Celepzade, Hafız Hacızade ve Bezginoğlu Evleriyle aynı döneme yerleştirmeye her ne kadar yetmese de, en azından yerleşkenin en eski yapısı olabileceği düşüncesini güçlendirmek için yeterlidir.

Haymalık bölümünü kâhya eviyle aynı döneme tarihlendirecek, en azından çiftlik evinden daha erken bir tarihe yerleştirmemize neden olabilecek benzer yapısal ayrıntılar burada da dikkati çeker. Ahşap kafesli pencere ve alçı dolgulu kemerli kapı boşluğu yanında kapı kanadındaki biçim tekrarı bu durum için yeterli dayanağı ortaya koyar. Yerleşkenin geri kalan bölümleri için ise bir karşılaştırma yapmayı olanaklı kılacak veri yoktur. Bu durumda çiftlik yerleşkesinin bazı bölümlerinin konağın inşa edildiği 1926 yılından önce zaten var oldukları; İsmet Bey’in memuriyet hayatı yıllarında da çiftçilikle uğraştığı düşünülürse, yerleşkenin bu ilk yapılarının 20. yüzyılın ilk birkaç yılı içinde inşa edilmiş olabileceği söylenebilir.

Yerleşke bugün, Çorum kent merkezinin hemen yanıbaşında kalan Bayat Köyü’nde, köy yerleşim kümesinin dışında yer alır. Çevresi, bugün dahi geniş tarlalarla çevrilidir. Mevcut çevresel izler çiftliğin aslında bugün olduğundan daha geniş bir arazi içerisinde yer aldığını gösterir. Çevresinde hâlâ varlığını sürdüren ve çiftlikle hemen hemen aynı döneme ait olduğu anlaşılan samanlık ve benzeri bazı yapılar yanında, hemen bitişiğindeki köyle arasında bariyer görevi gören bir yoncalığın varlığı bu durumu destekler niteliktedir. Etrafı yoğun ağaçlarla sarılmış yoncalığın bugün ancak temel duvarları görülebilen yüksek duvarlarla çevrili olduğu, çiftliğe bakan iki kanatlı bir kapıyla girildiği, girişin hemen sağındaki havuzun yoncalığı sulamak için kullanıldığı belirtilmiştir.(8) İçerisinde merhum İsmet Eker’in kabrinin de bulunduğu aile mezarlığının çiftliğin güneybatısında, doğal bir sırt üzerinde yer almasının yanında, çiftlikteki tahıl depolama kapasitesi ve dönemi için gelişmiş sayılabilecek ekim ve hasada yönelik bazı tarım aletlerinin hâlâ varlığı, yerleşkenin ne denli geniş bir araziye hizmet ettiğini açıkça ortaya koyar.

Çiftlik, yüksek duvarlarla çevrili, doğu-batı ekseninde uzayan ve iki avludan oluşan tam bir dikdörtgen biçimdedir. Batı kanadında yer alan daha büyük birinci avlu ile doğusundaki ikinci avlu çift kanatlı bir kapıyla birbirlerinden ayrılmıştır. Her iki avluya dışarıdan doğrudan girişi sağlayan birer kanatlı kapı bulunmaktadır. Her iki kapının da zamanla, Çorum şehir merkezindeki pek çok başka kanatlı kapıda olduğu gibi nakliye araçlarının boyutlarının büyümesi nedeniyle genişletildiği, kanatlara yapılan eklerden anlaşılmaktadır. Hayvan barınaklarının ve kâhya evinin bulunduğu ikinci avlunun çift kanatlı büyük kapısının hemen yanında sadece yaya girişi için kullanılan tek kanatlı bir başka kapı daha vardır. Ayrıca birinci avlunun güney duvarı üzerine, fırın boşluğunun hemen bitişiğine başka küçük bir kapı daha açılmıştır. Biçimi ve boyutlarının sıradan yapısı, bu kapının çevre yapı ve arazilere doğrudan ulaşımı sağlayan tali bir giriş-çıkış olduğunu gösterir.

Yerleşkenin birinci avlusu, batı ve güney duvarı boyunca yerleştirilmiş çiftlik evi (konak), hizmetli odaları, ambarlar, fırın ve kümeslerden oluşur. İkinci avlunun kuzey, güney ve doğu duvarı boyunca sıralanmış büyük ve küçükbaş hayvan barınakları, samanlık, traktör garajı, yunaklık ve kâhya evi ile giriş boşluğu dışında diğer avluya geçişi sağlayan kanatlı kapının da bulunduğu batı duvarı önü geniş bir sundurmayla örtülmüştür.

Çiftlik evi, birinci avlunun güneybatı köşesine, güneyinden geçen yola cephe verecek biçimde yerleştirilmiştir. Yerleşkenin tek iki katlı yapısıdır. Avluya bakan “U” biçimli cephenin ortasına zemin katta giriş, üst katta balkon yerleştirilmiştir. Birinci avlunun batı duvarı boyunca uzanan, hizmet mekânları olduğu ve hizmetçilerin kullandığı anlaşılan bölümde, ortada geniş ocaklıklı haymalık ile buraya birer kapıyla açılan yan birimler yerleştirilmiştir. Bu avlunun batı kanadının kuzey ucunda yer alan son birimin ise depolama amaçlı kullanıldığı, içerisinde boyutlarıyla dikkat çekici ahşap bir ambarın varlığından anlaşılmaktadır.

Birinci avlunun güney duvarı üzerine yerleştirilmiş beş ambar, hasadı yapılan tahılın depolanmasına ve gerektiğinde tahliyesine uygun detaylarla inşa edilmiştir. Depolama kapasitesinin kademeli olarak artırılmasına yönelik düzenlemeler, bölgenin yapım geleneğinin ve ustaların parlak zekâsının inceliklerini açıkça ortaya koyar.(9) Bu avlunun güney duvarı üzerinde, ambarların yanı başına önü sundurmalı bir fırın yerleştirilmiştir. Devamında ise kümes oldukları anlaşılan 5 oda ile kümeslerle iki avluyu birbirinden ayıran duvar arasında depolama alanı olarak kullanıldığı anlaşılan ahşap bir sundurma yer alır.

Birinci avlunun ortasına sonradan iki metal tahıl silosu eklenmiştir. Amerika’dan, Kansas City / Missouri’den getirildiği, imalatçı firmanın “Builer, MFG. Company” olduğu, silo üzerindeki yazıdan anlaşılmaktadır. Türkiye’de çelik silo üretimine 1950’lerden sonra geçildiğine göre, bu tarihten önce çiftliğe kurulmuş olabileceği düşünülebilir.

İkinci avlunun kuzey doğu köşesinde üç birimden oluşan bağımsız bir yaşama birimi daha dikkati çeker. Biçimi ve konumuyla sözkonusu bu birimin çiftlik kâhyasının barındığı kâhya evi olduğu açıktır. Bunun batı bitişiğinde geniş ocaklığı ve tekne taşıyla yunaklıkolarak nitelendirilebilecek bir bölüm yer alır. (10) Derin bir niş içindeki bu bölümün üzeri geniş saçaklı bir örtüyle kapatılmıştır. Devamındaki iki ambar ile traktör garajı güney duvarı üzerindeki diğer kapalı mekânlardır. Bu ambarlar, birinci avludakilerden daha geniştir. Ambarların batı bitişiğinde ise içerisinde mazot tankı da bulunan ve depo olarak da kullanıldığı anlaşılan traktör garajı bulunur.

İkinci avlunun kuzey kanadı boyunca ahır ve ağıl ile geniş bir samanlık sıralanır. Çift kanatlı geniş bir kapıyla girilen samanlıktan bitişiğindeki ahıra küçük bir kapıdan geçilebilmektedir. Ahır ve ağıllarda hayvanların beslendiği yem tekneleri duvar boyunca uzanır. Avlunun batı duvarı boyunca ahşap direklerle taşınan geniş bir sundurma daha vardır. Doğu duvarı üzerine, kanatlı kapının hemen bitişiğine ise tek gözlü bir tuvalet kabini yerleştirilmiştir.

BİR MODEL OLARAK MEBUS İSMET EKER ÇİFTLİĞİ

Cumhuriyet, Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik mirası üzerine kurulmuş ve devralınan tarımsal üretim mirası büyük sorunlar içermektedir. % 80’i köylerde yaşayan halk geçimini ilkel teknolojiyle, insan ve hayvan gücünden yararlanarak tarımsal üretimden sağlamaktadır. Yaygın tarımsal üretim aracı karasabandır ve tarlalar öküzlerle sürülmektedir. Demir pulluğun kullanımı dahi sınırlıdır. Ekinler orakla biçilmekte, tırpan bile ileri teknoloji sayılmakta, dövenle harman yapılmaktadır. Tarlalar, kuyulardan çekilen sularla sulanmakta, gübre olarak hayvan dışkısı kullanılmaktadır. Tarıma makine girmemiştir.(11)

Cumhuriyetin ilk yıllarında tarımsal üretimi artırmaya yönelik en önemli girişimlerden birisi köylünün belini büken aşar vergisinin kaldırılması olmuştur. Devamında ise çiftçilere uzun vadeli ve faizsiz kredi verilerek öküz, saban, tohum almaları sağlanmış, üretime karşı büyük zararlar veren haşerata karşı önlemler alınmış, tarımda makineleşme özendirilmiştir.(12) Vatandaşı bilgilendirici, bilinçlendirici ve teşvik edici yayınlarla da halkın modern tarımla tanışmasına çalışılmıştır.(13) Bu durum Çorum’da meyvesini vermiş, 1927 ile 1933 yılları arasında Türkiye’deki en yüksek buğday üretimi burada gerçekleşmiştir.(14)

İşte Mebus İsmet Eker Çiftliği’nin böyle bir ortamda inşa edilmeye başladığı, planlama yaklaşımında dönemin tarım politikaları bağlamında modernleşme arayışlarının etkili olduğu söylenebilir. Bunda, İsmet Bey’in 1923’ten emekliliğine kadar (1950) TBMM çatısı altında tarımsal üretimi destekleyici modernleşme arayışlarını dillendiren kadro içerisinde yer almasının önemli etkisinin olduğu şüphesizdir. Bir bakıma masa başında tartışılıp karara

bağlanan bazı tarımsal modernleşme girişimlerini kendi çiftliğinde hayata geçirmeye çalıştığı, çiftliğin inşasının da bu zihinsel çerçevede gerçekleştirildiği düşünülebilir. Bir başka deyişle, o yılların genç Türkiyesinin ekonomik ve sosyal koşulları bağlamında tarımda modern teknolojiyi elverdiğince kullanma titizliğinin çiftliğin mekânsal planlamasında da açığa çıktığı söylenebilir. Ancak, çiftliğin ilk binalarının İsmet Bey’in erken mebusluk yıllarında, belki de daha önceki memuriyet yıllarında inşa edilme olasılığı dikkate alınırsa, Çorumlu yapı ustalarından “modern”i talep eden en erken beklentilerin o yıllarda kendini gösterdiği söylenebilir. İsmet Bey’in o yıllarda çiftliğin planlamasında pek de alışkın olunmayan; boyutları ve mimari programıyla Çorum kırsalının mimari vizyonunun ötesine geçen mekânsal düzenleme beklentilerini dile getirdiği ve direktifler verdiği açıktır. Çorum eşrafına inşa ettikleri konaklar, evlerle isimlerini duyuran ustaların yapı vizyonunun belki de, İsmet Bey’in hayal ettiği çiftlik beklentilerinin gerisinde kalmış olduğu dahi düşünülebilir.

İsmet Bey’in mekânsal planlamadan teknoloji kullanımına kadar, tarımsal üretimin pek çok unsuru için yeniyi / moderni talep eden zihinsel kavrayış biçiminin izlerini Meclis tutanaklarından ve çiftlik faaliyetlerinden izlemek mümkündür. 13 Ocak 1923 tarihli Meclis görüşmesinde tarımsal üretimi artırıcı zirai aletlerin, yedek parçaların, yakıt ve benzeri modern tarım için gerekli ekipmanların kullanımının yaygınlaştırılmasına yönelik gümrük vergisinin kaldırılmasına, bu konudaki tereddütlerini de dile getirerek onay vermiştir.(15) 2 Haziran 1930 tarihli toplantıda karasabanın yerini alacak pullukların ithalatı yolunu açan görüşmelerde bizzat söz alarak pulluk kullanımının öneminin altını çizmiştir.(16) 10 Haziran 1930 tarihli bir başka Meclis görüşmesinde hükümetin ekonomik buhran sonrası benzinle çalışan traktörlerin yerine, yakıt maliyeti daha ucuz olan, mazotla ve ağır yağlarla çalışan traktörlerin kullanılmasını teşvike yönelik kanun tasarısına destek vermiştir.(17)

Bazı mektup yazışmaları, İsmet Bey’in karar almanın ötesinde bizzat çiftçi olarak teknolojik yenilikleri yakından takip ettiğini, bilimsel ziraata önem verdiğini ve talep ettiğini de açıkça ortaya koyar. 1931 yılında, Ford marka traktör için yakıt tasarrufu sağlayan bir kateleks mazot karbüratörü ile bir pulluk satın almak için ilgili firmayla yazışmıştır. Aynı yıl, Ziraat Vekâleti Adapazarı Patates ve Mısır Islah İstasyonu’ndan aldığı tohumluk patatesten üretilen numuneleri, 1932 yılında tetkik edilmek üzere buraya göndermiştir. Ayrıca Cumhuriyetin ilk yıllarında Çorum’un muhtelif yerlerinden toprak numunesi alarak analizlerini yaptırmış, buralarda hangi ürünlerin yetiştirilebileceğini tespit ettirmiştir.(18)

İsmet Bey, mebus kimliği dışında bizzat çiftçi olarak tarımsal üretimi artırmaya yönelik bu tür teknolojik talepleri yanında, tarımsal faaliyetlerin yürütüleceği mekân gereksinimlerinde de yeni / modern olanı talep etmiştir. Bugüne ulaşan biçimiyle sözkonusu çiftlik yerleşkesinin planlama yaklaşımındaki sistematik düzen arayışı bunu açıkça ortaya koyar: Bilindik tarımsal üretim ortamlarının mekân oluşumu için olağan tesadüfîlikler burada yoktur. Yerleşkeyi oluşturan her bir mekânsal birimin yeri, biçimi ve diğer mekânlarla ilişkisi son derece katı bir geometrik düzen içerisinde, akılcı biçimde biraraya getirilmiştir.

Her şeyden önce çiftlik yerleşkesinin tümüyle tarımsal üretimin niteliğine bağlı olarak planlandığı görülür. Çiftlikte yer verilen mekânlar tahıl üretimi bağlamında üretim sonrası depolamaya, besiciliğe ve doğal olarak üretimi yöneten toprak sahibi ağa ve ailesi ile yardımcılarının gereksinimlerine göre inşa edilmiştir. Bu bağlamda birbirinden yalıtılmış iki avludan oluşan yerleşkenin merkezi, batı kanadında yer alan birinci avludur. İsmet Bey ve ailesinin yaşadığı çiftlik evi ile hemen yanı başındaki haymalıkla ilişkilendirilmiş hizmet mekânları bu merkezin odağını oluşturur. Aynı avlu içerisinde ambar ile kümeslerin varlığı tarımsal üretimle yaşama birimlerinin iç içe geçtiğini gösterir. Ancak yine de çok sayıda büyük ve küçükbaş hayvanın barındığı ahır ve ağıl ile samanlık ve yunaklık gibi nahoş görüntülü ve kokulu mekânların ikinci avluya yerleştirilmesi tesadüfî değildir.

Çiftlik evinin planlama biçimi İsmet Bey’in toplumsal statüsü ve işiyle de ilişkilidir. Haremlik-selamlık planlama yaklaşımı, Meclis dışında zamanını geçirdiği memleketinde milletin vekili olarak vatandaşın derdini dinleyebileceği, gerektiği durumda da daha üst düzey konuklarını ağırlayabileceği bir ortam sağlar. Buna göre çiftlik evi, doğu-batı ekseninde neredeyse mükemmel bir dikdörtgen oluşturan yerleşkenin güney batı köşesine yerleştirilmiş; bu sayede de, sokağa bakan bir oda, giriş sofası ve tuvaletten oluşan selamlık bölümüne sokaktan doğrudan giriş sağlanmıştır. Üst kata çıkan merdivenin gerektiği durumda selamlıktan, gerektiğinde ise harem bölümünden, birbirleriyle kesişmeden kullanımına olanak veren düzeni, üst katın selamlık olarak da kullanılabildiğini göstermektedir.

Gömme dolaplar içine gizlenmiş gusülhaneler ya da avlunun / bahçenin uzak köşesine yerleştirilmiş eğreti tuvalet kabinlerinin aksine burada, dönemin hiçbir Çorum evi ya da konağında görülmeyen, bizzat yapının içerisine girmiş tuvalet ve banyo mekânlarıyla karşılaşılır. Asri yaşam biçiminin önemli göstergelerinden sayılan bu mekânların yapının özgün planlaması içinde düşünülüp düşünülmediği ise şüphelidir. Mevcut izler, özellikle alçak tavanlı banyonun yapının bir oda yüksekliğindeki tavan çeperiyle kurduğu olağandışı ilişki, bu bölümün sonradan eklendiğine işaret ederken, mevcut duvar ve kapı biçim ve düzenleri yapının geri kalan kısmıyla şaşırtıcı derecede bütünlük gösterir. Banyonun özgün yapıda planlanmış olabileceği kabul edilirse, Muttalip Usta ve arkadaşlarının büyük olasılıkla hiç görmedikleri, şahit olmadıkları ve o güne kadar inşa da etmedikleri bu yeni mekânı evin içerisine yerleştirmekte bocaladıkları düşünülebilir. Bu, o yılların Türkiyesinde genç Cumhuriyetin olduğu gibi “modern” düşüncenin de başkenti ve doğal olarak modeli olan Ankara’yla sıkı ilişkiler kuran Mebus İsmet Bey için olağan, yapı ustaları için olağanüstü bir yenilik olsa gerektir.

Çiftliğin ikinci avlusunda bugün hâlâ görülebilen, en erken tarihlisi 1922 yılını gösteren farklı dönemlere ait pek çok tarım aletinin varlığı, İsmet Bey’in mebusluk sonrası dönemi ve vefatının ardından büyük oğlu Hüseyin Hamit Bey zamanında da çiftliğin yönetiminde yenilik arayışlarının etkili olduğunu gösterir. Gelişen tarımsal teknolojinin sıkı takibi, öyle anlaşılıyor ki üretimde ciddi artışa neden olmuş, çiftliğin tahıl ambarları bir süre sonra hasatı yapılan ürünü alamaz olmuştur. Bugün hâlâ görülebilen, çiftliğin depolama kapasitesini artırmak için Amerika’dan getirtilip birinci avlu içerisine yerleştirilen metal tahıl siloları o yıllara ait olmalıdır.

Özetle belirtmek gerekirse, Çorum sosyal tarihi bağlamında genç Cumhuriyetin önemli aktörlerinden sayılan Mebus İsmet Eker’in Çorum’un Bayat Köyü’nde inşa ettirdiği çiftliğin mekân organizasyonundaki olağandışı yaklaşımın, yeniyi / moderni talep eden bir zihniyetin ürünü olduğu açıktır. İki avluya dağıtılan çiftlik yaşamının olağan mekânları, akılcı ve sistematik bir düzen içerisinde, katı bir geometriyle biraraya getirilmiştir ve bu, o yılların yaygın kırsal mekân organizasyonu için hatırı sayılır derecede “modern” denebilecek bir yaklaşımdır. Cumhuriyetin temel taşlarını yerleştiren en erken kadro içerisinde yer alan ve 36 yıl kesintisiz mebusluk görevinde bulunan İsmet Bey’in Meclis çatısı altında tarımsal üretimi destekleyici modernleşme arayışlarını ortaya koyan faaliyetleri ise, çiftliğin mekân organizasyonundaki bu olağandışı yaklaşımı anlaşılır hale getiren en belirgin unsurdur. Bu yenilik arayışını talep eden zihinsel kavrayış biçiminin, çiftliğin tarımsal üretim ortamının hemen her kademesinde kendini göstermesi ise bu durumu daha da anlaşılır yapmaktadır. Bu bağlamda, İsmet Bey’in oğullarından birisinin zootekni profesörü, torununun ise ziraat mühendisi olması şaşırtıcı olmaktan uzak, hatta tam da beklendiği gibi bir durumdur.

NOTLAR

1. Şener, Mahmut, 2001, Abdullah İsmet Eker: Parlamento Mektebinden Yetişen Bir Siyaset Adamı, Çorum Belediyesi Kültür Yayınları, Çorum.

2. Mebus İsmet Eker Çiftliği’ne dönemin Çorum Valisi Nurullah Çakır’ın dikkatinin çekilmesi, Çorumlu metal sanatçısı Hasan Tuluk’un girişimleriyle gerçekleşmiştir. 23 Mart 2011 günü düzenlenen bir törenle Vali Nurullah Çakır ile çiftliğin bugünkü varislerinden Sefa Yalçın arasında bir protokol imzalanmış, çiftliğin birinci avlusu 99 yıllığına Çorum Valiliği’ne devredilmiştir. Bu tarihten sonra birinci avlu içinde yer alan birimler onarılmış, çiftlik evi İsmet Eker müzesi olarak düzenlenmiştir. Protokol dışında bırakılan ikinci avluya ise herhangi bir müdahale yapılmamıştır.

3. İnalcık, Halil, 1993, “Çiftlik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt: 8, İstanbul, s. 313-314.

4. Çiftliğe ilişkin ilk tespit ve rölöve çalışmaları babam Hasan Tuluk ile birlikte 2006 yılında gerçekleştirilmiştir. Çorum’la ilgili her türlü çalışmamda olduğu gibi Mebus İsmet Eker Çiftliği’nde de verdiği sınırsız destek için minnettarlığım sonsuz. Çiftliğin son dönem varislerinden Sefa Yalçın’a belgeleme çalışmalarımız için sağladığı ortam için ayrıca teşekkür ediyorum.

5. Şener, 2001, s. 23.

6. Buna ilişkin değerlendirmeler için bkz. Tuluk, Ömer İskender, 2006, “Geleneksel Çorum Ev Kültürü Üzerine Beş Yapı Üzerinden Genel Bir Değerlendirme”, Osmanlı Döneminde Çorum Sempozyumu Bildiri Kitabı, 1-3 Ekim 2004 Çorum, ss.209-225.

7. Akok, Mahmut,1951, “Çorum’un Eski Evleri”, Arkitekt, sayı:9-10 (237-238), ss.171-185, 189.

8. Mebus İsmet Eker Çiftliği’nde 1931 yılından ölümüne dek (1993) çalışan Bekir Patır’ın oğlu Abdullah Patır’la 25 Ağustos 2011 tarihinde yapılan görüşmede verdiği bilgi.

9. Buna ilişkin daha detaylı bilgi için bkz. Tuluk, Ömer İskender, 2014, “Bir Erken Cumhuriyet Dönemi Tarımsal Endüstri Yerleşkesi: Çorum Mebus İsmet Eker Çiftliği”, Uluslararası Cumhuriyet’ten Günümüze Şehir ve Şehircilik Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2-5 Kasım 2012, Çorum, ss.347-353.

10. Yunaklık, yakın zamanlara kadar Çorum yöresindeki köylerin hem çamaşırhanesi, hem de kadınlar hamamıydı. Çamaşır suyu önce “küpeli” denilen bakır kazanda çalı çırpı ve odunla ısıtılır; odun külü ya da sabunla ovulan çamaşırlar taş üzerinde tokaçla dövülerek yıkanırdı. Yazın sıcağında çimenler üzerine serilip kurutulurdu. Dört duvar üstü basit bir çatıyla örtülü bu yunaklıklarda çamaşır sonrası yıkanılarak da ter atılır, yorgunluk çıkarılırdı.(Buna ilişkin geniş bilgi için Hasan Tuluk’un basım aşamasındaki Taşrada Sanatçı Olmak isimli otobiyografik çalışmasına bakılabilir.) Mebus İsmet Eker Çiftliği’nde sözkonusu bölümün “yunaklık” olarak belirtilmesi, çamaşır suyunun kaynatıldığı geniş bir ocaklığı ile çamaşırın yıkandığı tekne taşının varlığı nedeniyledir. Yıkanma eylemi doğal olarak burada yapılmamaktadır.

11. Müderrisoğlu, Alptekin, 1998, Cumhuriyet’in Kurulduğu Yıl Türkiye Ekonomisi, Kastaş Yayınları, Ankara, s. 94-122.

12. Müderrisoğlu, 1998, s. 119-121.

13. Çorum İdare-i Hususiyesi’nin resmî yayın organı Çorum Gazetesi’nin 1921 ile 1926 yılları arasındaki nüshaları buna yönelik pek çok haber ve duyuru içermesi yanında, Çorum’un tarımsal üretim ortamının anlaşılması bakımından da önemli bilgiler verir. Gazetelerin transkripsiyonu Abdulkadir Ozulu tarafından iki cilt halinde yayınlanmıştır. Bunun için bkz. Ozulu, Abdulkadir, 2008, Çorum Gazetesi Çevirileri 1921-1926 (2 cilt), Çorum Belediyesi Kültür Yayınları, Çorum.

14. Tekeli, İlhan, 1981, “1923-1950 Döneminde Çorum’daki Gelişmeler”, Çorum Tarihi (Yay. Haz. 5. Hitit Festival Komitesi), 195-231, Ankara, s. 205.

15. Şener, 2001, s. 166.

16. Şener, 2001, s. 307.

17. Şener, 2001, s. 316.

18. Şener, 2001, s. 579.

Bu icerik 4211 defa görüntülenmiştir.