327
OCAK-ŞUBAT 2006
 
MİMARLIK'tan

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: Kentleri “Paylaşmak”?



KÜNYE
GÜNCEL

Mimarlıkta Kültürel Çatışmanın Temsiliyet Alanı: ÖDÜLLER

C. Abdi Güzer

Doç. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü

* Makale, ilk olarak “Ulusal Mimarlık Ödülleri, 1988-2004” (Ed. Aydan Balamir, Temmuz 2005, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara) kitabında yayımlanmıştır. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri’nin X. Dönemi Nisan 2006’da gerçekleştiriliyor. Sergi ve Ödül programı, Türkiye’de mimarlık mesleği ve kültürünün gündeme taşınması yolunda ilk kurumsal girişim örneği... 20 yıllık süreci ile 40 yıla uzanan mimarlık birikimimizi belgeliyor. Bu tür dönüm noktaları, ödülleri ve ödüller üzerinden çağdaş Türkiye mimarlığını tartışmanın ortamını kuruyorlar.

Mimarlık ortamının öne çıkardığı değerlerle bunların gündelik yapı üretimine yansıma biçimleri arasında hep belirgin farklar oluşagelmiştir. Mimarlık dergileri ve mimarlık yazını içinde altı çizilen, mimarlık kuram, eleştiri ve tartışmalarına konu olan örnekler çoğu zaman gündelik mimarlık üretimini temsil etmezler. Benzer biçimde, mimarlık eğitiminin ağırlıklı araştırma alanı da, kırılma noktalarını temsil eden mimarlık örnekleridir. Şüphesiz bu örneklerle “güncellik” kavramı arasında bir süreklilik ve yansıma ilişkisinden söz edilebilir. Ancak mimarlık ortamında, özellikle akademik ortamlarda tartışmaya açılan, öncül örneklerde temsiliyet bulan “çağdaşlık” kavramı ile “çağdaş” mimarlık üretimi arasında kimi zaman çelişkiye varan farklılıklar gözlenir. Bu durum bir yandan mimarlığın araştırmacı yanını ve ideolojik davranışlara geçirgenliğini temsil ederken öte yandan mimarlığın üretim ile tüketim ortamları arasındaki kültür ve değer farklılığını da temsil eder. Mimarlığın kendi üretim kültürü içinde yücelttiği pek çok değer onun tüketildiği ortamda öncelikli olarak kabul edilmeyebilir; benzer biçimde bunun tersi de geçerlidir. Burada önemli olan, üretim ve tüketim ortamlarındaki değer farklılıklarının kimi zaman birbirlerinin varlık zeminlerini yok edecek kadar farklılaşması, bir çatışma ortamı olarak var olmalarıdır. Her iki ortamın değerleri birbirleri için anlam barındırmayabilir, diğerinin değerini yok edici bir rol üstlenebilir.

Kentin gündelik yaşamı içinde öne çıkan, işaret değeri taşıyan pek çok yapı mimarlık tartışmaları içinde önemli bir referans değeri barındırmazken, mimarlığın bilgi birikimi içinde önemsenen pek çok yapı sokaktaki insan için özel bir anlam barındırmayabilir. Mimarlık ortamının bir üst kültür olarak ürettiği iç değerler, özellikle tüketim ortamının yaygın olarak “binalaşmış” değerleri ile karşılaştırıldığında, oldukça kısıtlı bir zemin içinde varlık gösterirler. Ödül programları, özünde kültürler arası geçirgenliği sağlamaya yönelik araçlardır. Mimarlığın bir üst kültür olarak ürettiği değerler ödül programları ile meşruiyet kazanır, “diğer” kültürlerin ilgi alanına taşınmaya çalışılır. Bir başka deyişle ödüller mimarlığın kendi sahip çıktığı değerlerin “diğerlerine” karşı savunulması, anlamlarının çözülmesi ve böylelikle dönüştürücü bir güce sahip olması için kültürler arası bir iletişim ortamı olarak algılanmalıdır.

Şüphesiz “mimarlık kültürü” olarak genelleştirilen kavram da kendi içinde süreklilik oluşturan bütüncül bir yapı göstermez. Özellikle mimarlığın üst kültürünün “dışarıda” bıraktığı yapılı çevrenin de mimarlar tarafından tasarlandığı anımsandığında, mimarlık kültürü kavramının aslında, mesleğin tüm alanlarında paylaşılan bir kavram olmadığı, bu nedenle diğerleri kadar kendi meslek kültürünü de dönüştürmeye açık bir araştırma ve tartışma zeminini temsil ettiği unutulmamalıdır. Böyle bakıldığında, ödül programları iki aşamalı bir işlevsellik barındırır. Birinci aşamada meslek ortamının kendi çatışma ve değer farklılıklarının temsil edildiği bir süreç, ikinci aşamada ise bu sürecin “diğerlerine” sunulduğu bir ortamdır. Bu anlamda “diğerleri” kavramı mimarlık içinde ve mimarlık dışında iki ayrı anlam kazanır. Bunlardan ilki mimarlığın gündelik tüketim kültürü içinde yer alan kanadı ile bu kültüre karşı çıkan, dönüştürmeye çalışan kesim arasındaki çatışmayı temsil eder. Bu iki kesim mimarlık kültürü içinde kimi zaman birbiri ile çelişecek kadar farklılaşan değer ayrılıkları içinde davranabilmekte, mimarlığın gündelik tüketime yönelik uygulamaları ile mimarlık tartışmalarında öne çıkarılan kavram ve değerler arasında bir süreksizlik oluşmaktadır. Öte yandan ikincil olarak bu tarafların uzlaşma noktasında temsil edilen bir “kültür ortaklığı”ndan da söz etmek olasıdır. Daha çok, tasarım kültürünün ve bilincinin yüceltilmesine, toplumsal olarak kabul görmesine yönelik genel bir çerçeve içinde kalan bu uzlaşmanın tanımladığı kültür grubu dışında kalanlara karşılık gelen bir “diğerleri” kavramından da bahsedilebilir. Birinci aşamadaki değer çatışması mimarlığın kendi iç değerlerini dönüştürmeye yönelik araştırmaları, karşı çıkışları, kırılma noktalarını; ikinci aşamadaki çatışma ise bu dönüşümün geleneksel ortamla farklılıklarını ve uzlaşmazlıklarını açığa çıkararak o ortamı dönüştürmeye çalışır. Bu anlamda ödül programının niteliği, içinde yer aldığı kültürel çatışma ortamlarının niteliğine göre değişkenlik barındırır.

Türkiye’de 1988 yılından beri bir program olarak sunulan Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, programın ev sahibi olan Mimarlar Odası’nın tüm meslek ortamını temsil etmesi nedeniyle, her iki aşamadaki kültür çatışmasını da barındırmaktadır. Türkiye ortamında benzer ödül programlarının kısıtlılığı ve mimarlık kültürünün gündelik yaşam içinde yer bulma sorunları da gözetildiğinde, kendi sınırlarını aşan bir önem barındıran bu program kaçınılmaz olarak birçok işlevi bir arada yerine getirmekte, birden fazla kültür ortamını aynı anda temsil etme sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. Bir başka deyişle Ulusal Mimarlık Ödülleri sadece mimarlık ortamının kendi değer çatışmalarının ortaya çıkarıldığı bir ortam değil, aynı zamanda bu çatışmalardan üretilen bir uzlaşmanın da sunulmasını üstlenen bir araç olarak işlevsellik kazanmaktadır. Kimi zaman birbiri ile çelişen bu iki işlevin yanısıra ödüllerde hedef alınan kültür zemininin sınırsal genişliği ödül sonuçlarına da yansımakta, öne çıkarılan örnekler mimarlığın radikal dönüşüm araştırmalarından çok, yapay bir uzlaşma noktasını temsil edebilmektedir.

Şüphesiz bu durumun tek sorumlusu ödül programının kendisi ya da dönemsel olarak değişen jürileri değil, aynı zamanda Türkiye mimarlık pratiğinin kendisidir. Türkiye’de diğer sanat ve kültür alanlarında da olduğu gibi mimarlık pratiğinin sınırlarını zorlamaya yönelik araçların gelişmemiş olması, mimarlık eleştirisi ve tartışmalarında barındırılan pek çok kavramın pratik olarak sınanmasına izin vermemekte, yapısal çevrede yer alan nitelikli örnekler zorunlu olarak yeni soru ve araştırmaları barındırmakta kısıtlı kalmaktadır. Bu anlamda Türkiye’deki çağdaş mimarlık bağlamının kültürel, tarihi ve coğrafi zenginliklerine dayanan özgün bir araştırmadan çok, uluslararası ortamın sürekliliği içindeki araştırmalara dayalı olduğu, benzer biçimde kendine özgü kültürel tartışma ve çatışmalardan çok bir simülasyon ölçeği içinde uluslararası tartışma ve kültür farklılıklarını barındırdığı söylenebilir. Bu durum doğrudan mimarlığın bir tercihi olmaktan çok, ona talep oluşturan ortamın yapısından kaynaklanmaktadır. Birçok batılı örnekte doğrudan devlet ya da büyük sermaye kuruluşları tarafından desteklenen mimarlık araştırmaları aykırı, kültürel çatışmalara açık mimarlık ürünlerinin de sınanmasına olanak tanırken, Türkiye ortamında bu riski deneysel bir zenginlik olarak algılama, doğrudan ürünün kendisinden çok süreçten yarar bekleme kültürü yerleşmemiştir.

Bu bağlam içinde, Türkiye’nin kurumsallaşma yapısını oluşturmuş tek mimarlık ödül programı olan Mimarlar Odası ödülleri Türkiye’de araştırmaya dayalı mimarlığın desteklenmesi için neredeyse tek zemin olarak kalmakta, mimarlık tartışma ve dönüşümlerinin önünü açmaya yönelik olarak önceden tanımlanmamış bir işlevi ve sorumluluğu üstlenmektedir. Önündeki güçlük ise temsiliyet alanının genişliği, referans verdiği kültür ortamlarının çeşitliliği, yapay olarak üstlenmek zorunda kaldığı bu ortamlar arasındaki çelişkileri uzlaştırma sorumluluğudur. Bu güçlüğü aşmaya yönelik bir araç ise program içindeki çeşitliliktir. Farklı ödüllerin dallarının varlığı hem mimarlık ortamına hem de Türkiye ortamına farklı değer ve tartışma alanları sunma olanağını tanımaktadır. Burada jüri oluşumu, kaçınılmaz olarak yaşamsal bir önem taşımakta, programın işlevselliğine yönelik önemli bir sorumluluk üstlenmektedir. Ödül programının gelişerek yerleşmesi ve dönüştürücü bir güç kazanması jürilerin uzlaşma arayışları kadar, çekinmeden içinde olacakları çatışmalar aracılığı ile de gerçekleşecektir. Bu nedenle ödül programı sadece bir sonuç değer üretme aracı olarak algılanmamalı, tartışmaları ile süreklilik taşıyan bir süreç olarak görülmelidir.

Bu icerik 5033 defa görüntülenmiştir.
UIA 2005İstanbul Kongresi nde Sergilenen
Sergi ve ödül programının web sitesi açıldı: www.mo.org.tr/ulusaldergi