MİMARLIK YAYINCILIĞI: NEREDEN NEREYE
Dünden Yarına: Avrupa’dan Örneklerle Dijitalleşme Çağında Dergiler
Oya Atalay Franck,Prof. Dr., ZHAW School of Architecture Design and Civil Engineering Dekanı, EAAE Başkanı
Debora Domingo-Calabuig Prof. Dr.,Universitat Politecnica de Valencia E.T.S. Arquitectura, EAAE Araştırma Akademisi
İngilizceden çeviren: Arif Şentek
Mimarlık dergileri uzun yıllar hem mimarlar hem de mimarlık kuramcıları, sanat tarihçileri ve sosyologlar gibi akademik amaçlarla mimarlıkla ilgilenenler için öncelikli bilgi kaynağı olmuştur. İnternet ortaya çıkmadan önce, sanat ve mimarlık konularında uzmanlaşmış kütüphaneler; Columbia Üniversitesi Avery Kütüphanesi, İngiliz Kraliyet Mimarlar Enstitüsü (RIBA) Kütüphanesi ve Delft, Münih, Zürih ve Milano’daki Avrupa’nın büyük politeknik üniversitelerinin kütüphaneleri; yapılarda mekân, stil, işlevsellik ve teknolojiye ilişkin gelişmeler konusunda sadece kitapları değil, dergileri, süreli yayınları da koleksiyonlarında bulunduran önemli arşivlerdi.
Hem Avery Kütüphanesi, hem RIBA Kütüphanesi bütün dünyadan gelen önemli sanat ve mimarlık dergilerinden oluşan ellerindeki geniş koleksiyonları indeksleme konusunda uzmanlaşmışlardı, böylece bunları mesleki ve bilimsel topluluklar için erişilebilir duruma getiriyorlardı. (RIBA Mimarlık Dergileri İndeksi-API 1963’te, Mimarlık Dergileri Avery İndeksi 1965’te yayınlanmaya başlamıştı.) Bu, mimarlık tarihi ve kuramı ile yapı teknolojisi alanlarında çalışan araştırmacılar için özellikle önemliydi, çünkü dünyada mimarlıkla ilgili olup bitenlerin çoğu -hiç olmazsa- dergilerde, süreli yayınlarda yer alıyor ama kitaplara hiçbir zaman girme olanağı bulamıyordu. Monografiler başarılı mimarlara ayrılmıştı ve eğitim amaçlı teknik kitaplar sadece oturmuş, yerleşmiş uygulamalara ve ana akım teknolojilere yer veriyordu.
Fakat mimarlık dergileri sadece “bilgi” ihtiyacını karşılamıyordu. Aynı zamanda özgün bir yaşam tarzını sergilemenin de aracıydı. Aslında dergilerin başlangıcı, burjuvazinin mimarlığı kendilerini ifade etmenin bir yolu olarak görmesine kadar uzanır. Almanya’da Allgemeines Magazin für die bürgerliche Baukunst (Burjuva Yapı Sanatı Genel Dergisi) 1789’da Weimar’da yayımlanmaya başlamıştır ve ilk mimarlık dergisi olarak kabul edilir. Diğer ülkelerde, (aslında 20. yüzyıl geç dönemlerinin bir buluşu olmayan) yaşam tarzı ile ilgili dergiler bunu izledi. Bu dergiler, mimarlığı, tam da moda, edebiyat ve müzik gibi, toplumdaki özgün bir konumu yansıtmanın aracı olarak gören sıradan varlıklı insanlara hitap ediyordu.
Mimarlık süreli yayınlarında ikinci bir başlangıç noktası ise, 19. yüzyılın ortalarında yeni kurulmuş politeknik üniversitelerinde mimarlık eğitimin başlaması ve bununla eşzamanlı olarak mimarlık meslek kuruluşlarının oluşmasıdır. Revue générale de l'architecture et des travaux publics 1840 yılında yayımlanmaya başlamıştır ve Fransa’nın ilk mimarlık dergisidir. (Resim 1) İngiltere’de 1843 yılında Londra’da yayımlanmaya başlayan The Builder, halen İngiltere’nin iş dünyasına yönelik yayın yapan en eski dergilerinden biridir ve bugün Building adı ile yayınını sürdürmektedir. Hollanda’da 1866’da yayımlanmaya başlayan De Opmerker (Gözlemci) ülkenin mimarlık ve yapı konusunda ilk dergisidir. Deutsche Bauzeitung (Resim 2) ilk kez1867’de Wochenblatt (Haftalık) adıyla, Berlin Mimarlar Birliği tarafından yayımlanmıştır ve Almanya’da türünün en eski örneğidir. Sözkonusu derginin İsviçre’deki benzeri 1883’te yayımlanmaya başlamıştır. Bu iki dergi, Almanya’da ve İsviçre’de mimarlık meslek kuruluşlarının resmî organı işlevini yerine getirmiştir.
O zamandan bu yana çok sayıda mimarlık dergisi çıkmış, yayınını sürdürmüş ve kapanmıştır. Dergiler, mimarlıktaki gelişmelerin güncel kaydını tutmuş, öte yandan da mimarlığı etkilemişlerdir. Bu süreçte mimarlık dergileri bir bilgi ortamı olmanın ötesinde mimarlığın kendi ilgi alanı içinde, üzerinde çalışılacak bir nesne haline gelmiştir. Dergilerin mimarlığa katkıları ilk kez Nikolaus Pevsner veya Leonardo Benevolo tarafından ele alınmış, daha sonra Hélène Lipstadt, Beatriz Colomina, Helène Jannière ve diğerleri araştırmalarında mimarlık yayınları üzerine odaklanmışlardır. 1980 yılları dolayında tarihçiler belgesel kaynakların çok şeyler anlattığını ve zamanla bağlantılı bütün bir arşivin dergi sayfalarından yararlanılarak yeniden kurulabileceğini anlamışlardır. Böylelikle geçmişi, o zamanın okurlarına yönelik bilgileri doğrudan gösteren bir pencereden izleyerek incelemek, böylece aracısız bir diyalog kurmak mümkün olabiliyordu.
Günümüzde süreli yayınlar medya anlayışına paralel bir gelişme çizgisi izlemekte, mimarlıkta teori ve uygulamaya yönelik üretimi yansıtmalarının yanı sıra dönüştürmeye yönelik güçlerini de geniş ölçüde ortaya koymaktadır. Dergiler fikirleri biçimlendirerek yeniden bir düzene sokmakta, kahramanlar üretmekte, onları fazlasıyla öne çıkartmakta veya gözden düşürebilmektedirler. Bütün bunları giderek artan kısalıkta günlük geçici ilmekler atarak yapmakta, mimarları popstarlara ve mimarlığı bir modaya çevirmektedirler. Popüler kültürün diğer alanlarında olduğu gibi mimarlar da tasarımları yayımlanmadığı zaman varlıklarını kanıtlayamamaktadır, aynen bir sanatçının açtığı sergi, eğer dergilerde hakkında bir yazı çıkmamışsa -ve o yazı abartılı, heyecanlandırıcı bir dille yazılmamışsa- hiç yokmuşçasına gözden uzak kaldığı gibi. Proje yayınları mimarlık firmalarının web sitelerinde önemli bir yer tutmaktadır ve aynen gerçekleştirilmiş yapılar, kazanılmış yarışmalar gibi “kartvizit”lerinin bir parçası durumundadır.
Dergiler ve meslek disiplini arasındaki paralelliği dikkate aldığımızda, son yüz yıl içinde mimarlıkla ilgili yayınlarda ortaya çıkan iki önemli değişikliğin, mimarlık tarihindeki dönüm noktaları ile çakışması şaşırtıcı değildir.
Birinci dönüm noktası, iki dünya savaşı arasında yer alır. Mimarlık sürekli bir soyutlama süreci deneyimi yaşarken, “modernizm” anlatısı güç kazanmış ve uluslararası düzeyde yaygınlaşmıştır. Dergiler, gelişen avangart hareketler ile bağlantılı olmaya başladığında, mimarlıkla ilgili süreli yayınlarda yeni bir aşama meydana gelmiştir. Önceki dönemden gelen dergileri varlığını sürdürdüğü yayın ortamına ilk kez giren (çoğu kısa ömürlü olan) yeni yayınlar ideolojik sözcüler tarafından yönlendiriliyordu. Theo van Doesburg 1917’den 1928’e kadar De Stijl’in editörlüğünü yaptı. Le Courbusier 1920-1925 yıllarında L’Esprit Nouveau dergisini yönetiyordu. (Resim 3) “G” dergisi (1923-1926), L’Architecture Vivante (1926-1931) ve Das Neue Frankfurt (1926-1931) gibi dergiler yaygınlaşan modernizmin tanıklığını yapıyorlardı. Bu yayınların fotoğraf, grafik düzenleme ve tipografi gibi görsel özellikleri son derece yenilikçiydi. Diğer dergi örnekleri arasında Sovyetler Birliği’nde yayımlanan Sovremennaya Architektura (1926-1930) (Resim 4), İtalya’da Casabella (Resim 5) ve Domus (her ikisi de 1928’de yayımlanmaya başladı) ve Fransa’da L’Architecture d’Aujourd’hui (1930’da yayına başladı) (Resim 6) bulunmaktadır.
Modernizmin sürekliliğine ve krizlerine ilişkin tartışmalara, 20. yüzyılın ikinci yarısında yayımlanan dergilerde çok etkin bir biçimde yer verildi. Bu dönemde dergiler, karizmatik editörleri tarafından özenle seçilen içerikleri sayesinde tartışmasız bir düzeyde güç ve protagonist bir konum kazandı. 1953’ten 1964’e kadar Casabella-Continuità’nın başında bulunan Ernesto Nathan Rogers’ın 1959’da The Architectural Review’dan (Resim 7) Reyner Banham ile giriştiği karşılıklı açık çatışma ünlüdür. Kişilikleriyle yayımladıkları dergileri biçimlendirenler arasında şu ünlü editörleri sayabiliriz: André Bloc (L’Architecture d’Aujourd´hui), Giuseppe Pagano (Casabella), Giò Ponti (Domus) ve Bruno Zevi (L’Architettura).
1960’lardan 1980’lere, iletişimsel etkilerinin en yüksek düzeyde olduğu bir dönemde mimarlık dergileri, endüstriyel baskı tekniklerindeki yenilikleri kullanmışlardır, örneğin yüksek nitelikli renkli baskı ve saydam iç sayfa ekleri gibi. Bu dönemde dergilerin içerikleri, her türden bilgi gereksinimini karşılayacak çeşitlilikteydi. Yayımlanan açık mektuplarda okuyucular görüşlerini dile getirme olanağı buluyor, bir yarışmada son elemeye kalan projeler yeni tartışmaları beslemek üzere yayımlanıyor, inşa edilmiş tasarım çalışmaları çok sayıda plan ve fotoğraflarla veriliyordu. Ayrıca çoğu derginin içeriğinde teknik dosyalar ve meslek alanı ile ilgili çok sayıda reklam sayfası yer alıyor, dahası bunlardan uygulamacıların, akademisyenlerin veya öğrencilerin aynı ölçüde yararlandığı görülüyordu. Yayınlardaki güncellik önemliydi ve kısa yayın süreleri (dergilerin her ay veya iki ayda bir yayımlanması) bunu sağlıyordu. Dergilerin kapsamı uluslararası özellikler taşıyordu -birkaç dilden özetler veriliyordu- ve bazı Avrupa ülkelerinde dergiler, gerçek sınırların kapalı olduğu bir ortamlarda metaforik olarak kültürel sınırların açılması doğrultusunda önemli bir işlev yerine getiriyordu.
Mimarlık süreli yayınları tarihinde ikinci dönüm noktası, dijital üretimin ortaya çıkışı ve genel yaygınlık kazanması ile gerçekleşti. Yüzyılın başlarında, mimarlık dergileri teknolojik gelişmelere uyum gösterdiler ve anında bilgilerin küresel uzaklıklara erişme olanağını dikkate alarak internet üzerinden “online” yayına geçtiler. Bu noktada iki farklı eğilim sözkonusudur: Yeni teknolojileri kullananlara katılmaya çalışan uzun deneyimli eski dergiler ve dijital formatta ilk kez ortaya çıkan yayınlar. Birinci gruptaki uygulamada, okurlar dergiye abone olduklarında basılı nüshaları ediniyorlar ve aynı zamanda web sitesinden daha geniş içeriğe erişim olanağı buluyorlar. Yayının bir bölümü internet üzerinden erişme açık durumda ve sosyal medya profilleri yoluyla bağlantı kurulabiliyor, böylece potansiyel abonelerle ilişki sağlanıyor. İçerik ve format açısından önceki dönemin yayınları ile belirli bir süreklilik görülüyor, editör derginin karakterini belirleyen bir işlev yerine getiriyor. Şu var ki, bu model ağır mali sıkıntılar içinde. Abone sayısı gitgide azalıyor; şu anda Architectural Review 13.000, Deutsche Bauzeitung 31.000 tiraja sahip, Werk ve Bauen+Wohnen’in tirajları 6.000’i geçmiyor ve L’Architecture d’Aujourd´hui’nin tirajı ise 5.000’in altında kalıyor. Yazı işleri ekipleri giderek küçülüyor ve neredeyse ortadan kalkıyor.
İkinci grupta bulunan mimarlık dergileri, bilinen klasik yayınlardan çok, birer bilgi platformu durumunda ve yeni medyanın diğer dallarının karakteristik özelliklerini taşıyorlar. Yayın sıklığı en üst düzeye çıkmış durumda, güncellemeler her gün veya her saat yapılıyor. İçerik, coğrafik olarak yaygın bir dağılım gösteren ve dünyanın her yanından yayın için bilgi üreterek siteye yükleyebilen ve ücretleri yaptıkları işe göre ödenen serbest çalışan kişiler tarafından oluşturuluyor. Oluşturulan bilgiler giderek artan oranda -çizim ve planlar yerine daha çok fotoğraflar verilerek- görselleşmekte ve eleştirel metinler arka plana atılıyor. Görsel malzeme çoğu durumda yayıncılar tarafından değil, yayına konu olan mimarlar ve ilgili firmalar veya yazarların kendileri tarafından sağlanıyor.
Gelecek ne getirecektir? Diğer alanlarda olduğu gibi burada da kritik olan, “Mimarlık dergilerinin tüketicileri gelecekte hâlâ bu tür bilgi için para ödemeye istekli olacaklar mı, yoksa olmayacaklar mı?” sorusudur. Ve yine diğer alanlarda olduğu gibi burada da tersine çevrilmesi güç olan bir eğilim etkili oluyor ve ücretsiz erişilebilen, aynı zamanda düşük nitelikli olan içeriklere yönelen -maalesef süreklilik kazanmış- bir eğilim gözleniyor.
Bu icerik 3822 defa görüntülenmiştir.