404
KASIM-ARALIK 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Kente 95 Santimden Bakmak
    Selva Gürdoğan, Studio-X Istanbul Direktörü
    Yiğit Aksakoğlu, Bernard van Leer Vakfı Türkiye Temsilcisi
    Ardan Kockelkoren, Bernard van Leer Vakfı Araştırma Analisti
    Ege Sevinçli, Studio-X Istanbul Program Sorumlusu

YAYINLAR



KÜNYE
ETKİNLİK

EAAE 2018 Konferansı: Mimarlık Eğitimini Tasarım Stüdyosu Üzerinden Düşünmek

Yağmur Yıldırım, Aybike Batuk, Zuhal Ulusoy

EAAE’nin her yıl düzenlediği buluşma bu yıl Porto’da gerçekleşti. Konferansı takip eden bir genel kuruldan oluşan programın teması tasarım stüdyosuna odaklanıyordu. Tasarım stüdyosunun, mimarlık eğitiminin temeli, mimarlık tartışmalarının özü ve mimari gelişmelerin itici gücü olduğu inancıyla belirlenen tema kapsamında çeşitli konuşmalar, etkinlikler ve de en önemlisi çeşitli “stüdyo çalışmaları” düzenlendi. Tüm sürece dahil olan yazarlar, etkinlikte konuşulanlar kadar konuşulmayanları da vurgulayarak, Türkiye’deki mimarlık gündeminde olup uluslararası ortamlarda önceliklenmeyen konulara da dikkat çekiyor.

 

Avrupa Mimarlık Eğitimi Derneği’nin (European Association for Architectural Education - EAAE) yıllık Konferansı ve Genel Kurulu 29 Ağustos-1 Eylül 2018 tarihleri arasında Portekiz’de, Porto Üniversitesi’nde gerçekleşti. Bu yılki teması “Mimarlık Eğitimi ve Toplum Arasında Etkileşim için Bir Laboratuvar Olarak Tasarım Stüdyosu” olarak belirlenen konferans, kendisini de bir tasarım stüdyosu olarak kurgulamıştı. Açılış dersi Álvaro Siza tarafından verilen ve üç gün boyunca Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinden katılımcıların farklı bağlamlarda tasarım stüdyosunu tartıştığı toplantı, bu anlayışla ilk kez olarak konferans öncesinde düzenlenen atölye çalışmalarına da evsahipliği yaptı. Yine stüdyo kurgusuna uygun olarak, toplantı bünyesinde çeşitli mimari geziler düzenlendi: UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Porto tarihî merkezi, Álvaro Siza’nın Matosinhos’daki hayatı ve işleri, SAAL (Serviço Ambulatório de Apoio Local – Yerel Gezici Destek Servisi) girişiminin devrim ertesindeki sosyal konut projeleri gibi farklı temalarda, evsahibi olan Porto Üniversitesi Mimarlık Fakültesi (FAUP) rehberliğinde incelemeler gerçekleşti.

Avrupa üniversitelerinden çeşitli seviyelerden öğrencilerin katılımına açık atölyelerin ortak teması, “Tasarım Stüdyosunu Tasarlamak” idi; başlığa uygun olarak üçer günlük atölyelerin hepsi, kendilerini çeşitli tasarım stüdyosu deneyleri olarak kurgulamış oldu. Buradan çıkan bilgiler ve deneyimler konferansın ayrı bir oturumunda ele alınarak tartışıldı. Oldukça yüksek bir enerji ve motivasyon ile gerçekleşen atölyelerin ve sonrasındaki tartışmaların öne çıkan ortak yönleri şöyle özetlenebilir: tasarım stüdyosunun stüdyo mekânından çıkarak kentle ilişkilenmesi, böylece aracısız ve dolayımsız üretim; ayrıca tasarlama, üretim gibi farklı süreçlerin iç içe geçtiği, eleştiriye, etkileşime ve değişime açık, esnek bir stüdyo yapısının mümkünlüğü.

“Pratik”, “Eğitim” ve “Araştırma” olarak üç bölüme ayrılan konferansın “Eğitim” oturumu, “Artan Karmaşıklığa Yanıt Vermek”, “Tasarım Stüdyosu: Yeni Farkındalık”, “Tasarım Yoluyla Konumlanmak”, “Değişen Roller” olarak dört başlık halinde düzenlenmişti. Konferans teması olan, mimarlık eğitimi ve toplum arasındaki etkileşimi ve bunun ortamı olarak tasarım stüdyosunu, içinde bulunduğumuz dünyanın güncel bağlamlarında tartışan bu dört başlığın, böylece birbirini içeren ve doğrulayan bir kabul oluşturduğu iddia edilebilir. Atölyelerin birbirleri ile etkileşimlerine ve esnek yapılarına karşın, bir dizi oturum halinde gerçekleşen konferansın bu ortak kabulü, oturumlarda sunulan örneklerde de izlenebilmekte ve bazı meselelerin oturumlarda sıkça tekrarlandığı gözlemlenmekteydi.

Mimarlığın, mimarın ve tasarım stüdyosunun rolü gibi, Türkiye mimarlık eğitimi ortamında da sık rastlanan ontolojik tartışmaların yanı sıra, güncel kimi tartışmalar da, EAAE toplantısına katılan kurumların ortak meseleleri arasında sıkça dile getirildi. “Araştırma” oturumundaki “Tasarım Stüdyosu: Yeni Ortaya Çıkan Kavrayışlar” başlığı altında ele alınan, Avrupa’nın güncel siyasi ortamında yükselen zenofobide hak ve temsil arayışları çerçevesindeki tartışmalar, araştırmanın stüdyodaki yansımaları ve stüdyonun bu noktadaki rolünü çokça örnekledi ve defalarca gündeme getirdi. Bu siyasi ortamda mimarlığın akademik temellerinin ne olduğunu soran yuvarlak masa tartışmaları, meseleye çözüm önerisi getirmektense, süregelen bu tartışmayı gündemde tutması açısından anlamlıydı.

Ortaklaşan tartışmalar özellikle, stüdyoda odaklanılan konuların nasıl tariflendiği, tasarım stüdyosunda araştırma ile ilişkilenen meseleler ve tasarım stüdyosunda içinde bulunduğumuz yüzyılın endişelerini işaret etme ya da etmeme tercihi üzerinde durmaktaydı. Bunun da ötesinde, tasarım stüdyosunun farklı bilgi biçimlerini ilişkilendirmede üstleneceği rolün nasıl tarif edilebileceği geniş bir düzlemde tartışıldı. Tasarlama yoluyla araştırma ve bilgi üretimi, tasarımla ilişkili böyle bir araştırma yaklaşımının tasarım üzerinden nasıl kurgulanacağı, tasarım stüdyosunda yer alan farklı düşünme biçimlerinin farkındalığının nasıl oluşturulabileceği gibi sorular, bu tartışmalardan temel çıkarımlarımız oldu.

Konferans şemsiyesi altındaki atölyeler, bildiriler, yuvarlak masa tartışmaları, anahtar konuşmalar, PechaKucha sunumları gibi farklı formatlar, zengin bir paylaşma, bir araya gelme, öğrenme, tartışma ve üretme ortamı sağlamaktaydı. Bu ortamın, EAAE’nin kurumsal yapısı içinde de yenilikçi bir yaklaşım yarattığı söylenebilir. Sunumların “mimar olarak etkileşim kurmak - laboratuvar olarak stüdyo”, “dışarı çıkarak etkileşim kurmak - öteki ile bağlantıya geçmek”, “etkileşimlerle deney yapmak ve yansımaları” gibi başlıkları, tasarlama yolu ile bilgi üretiminin stratejileri olarak görülebilir. Sunumların ortaklaştığı güncel arayışlar, karşılaşma ve katılımcılık, kolektif mutabakat, hiyerarşik olmama, mobilite, sosyal endişeleri aktarım, dekolonize edici yaklaşımlar olarak özetlenebilir.

Konferansın “Pratik” başlıklı oturumunun “Tasarım Stüdyosu: Şizofreni mi?” temasının da açık ettiği üzere, tasarım eğitimi ve pratiği arasında bir “karşılaşma” mekânı olarak tasarım stüdyosu üzerine tartışmalar, bu bölümde kendisine geniş yer buldu. Bu anlamda bir karşılaşma mekânı olarak tasarım stüdyosunun katılımcılığı ve bağımsızlığı üzerine sorgulamaların yanı sıra, stüdyo yürütücüsünün “mimar eğitimci” ya da “öğretici mimar” olarak konumlanışı üzerine farklı fikirler de bu oturumda dile getirildi.

Çıktı ve ürün odaklı sunumların görsel zenginliğine karşın, oldukça güncel bir konu olan temsil üzerine tartışmalar konferansta kendine yer bulamadı. Türkiye’de oldukça hararetli tartışmalara yol açan, müfredatlarda stüdyo ile diğer derslerin ilişkisi gündeme pek gelmedi ve tasarım eğitiminin bütüncüllüğüne neredeyse hiç değinilmedi. Bu tutumdan, tasarım stüdyosunun kendi başına var olan, müfredattaki diğer derslerle etkileşime kapalı bir yapı olarak ele alındığı çıkarımı yapılabilir. Oysaki konferans teması ve alt başlıkları, stüdyonun etkileşime ve yeni yorumlara açıklığını sürekli vurgulamaktaydı. Türkiye’de önemini hiç kaybetmeyen bir diğer tartışma konusu olan, mimarlık eğitimi politikasına ise, ülke temsillerinden ziyade üniversitelerin yer aldığı örgütün yapısı ile uyumlu olarak, konferansta değinilmedi.

Çevre, sınırlı kaynaklar, iklim değişikliği, kirlilik, afetler gibi gezegenin güncel aciliyetlerinin yanı sıra göç ve insan hareketi olgularının da tasarım stüdyosundaki yansımaları, “Artan Karmaşıklığa Yanıt Vermek” konusunda çoğunlukla temas edilen meselelerden oldu. “Eğitim” oturumunda, artan karmaşıklığın tartışıldığı diğer güncel koşullar şunlar olarak özetlenebilir: kurumsallaşma, yapılı çevrenin üretiminde aktörlerin artışı, yatırım ve finans sektörlerinin devreye girmesi. Konferans başlıklarının “artan karmaşıklık”, “yeni farkındalık” gibi vurguları, dünyanın, mimarlık mesleğinin ve dolayısıyla tasarım eğitiminin 20. yüzyıl paradigmasından farklı bir paradigma içinde olduğunu imlemekte. Buna karşılık kurumsal yapılanmanın bu yeni paradigmaya yanıt verecek esnekliğe sahip olup olmadığı üzerine tartışmalar, hem EAAE toplantısında hem de Türkiye mimarlık ve tasarım ortamında son zamanlarda kendisine geniş yer buldu. “Okullar Okulu” başlığı ile 4 Kasım’a kadar İstanbul’da devam eden 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin de iddiası, Bauhaus’un kurulmasından bu yana geçen doksan dokuz yılda dünyadaki büyük farklılaşmaya rağmen, tasarım eğitiminin bu değişime yeterince yanıt vermemiş olması idi. Tasarım eğitiminin son yüzyılında yaratılan istisna alanlarına odaklanma ve bu alanların sınırlarını esnetme arayışındaki 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin tetiklediği fikir alışverişi, konuk üniversiteler ve etkin kamusal programı düşünülecek olursa, “artan karmaşıklığa yanıt vermek” ve “tasarım stüdyosu: yeni farkındalık” konularının son haftalarda İstanbul mimarlık ve tasarım eğitiminde geniş kapsamda tartışılan meselelerden olduğu çıkarılabilir.

“Tasarım Yoluyla Konumlanmak” ve “Değişen Roller” üzerine, bu yazının yazıldığı sırada devam etmekte olan 47. MOBBİG (Mimarlık Okulları Bölüm Başkanları İletişim Grubu) buluşmasını ve bu yılki teması “Kriz”i de anmakta fayda var. Dünyadaki politik, ekonomik ve ekolojik krizlerin mimarlık eğitimine yansımalarını ve kriz ortamında üretimi tartışmayı hedefleyen buluşma, aynı zamanda eğitim pedagojilerinin öğrencilerin yaşadığı krizleri aşmada ne kadar yararlı olabileceğini de araştırma amacını güdüyor.

Türkiye’de mimarlık eğitimi gündemini oluşturan konuların bir kısmı EAAE konferansında ele alınan konularla örtüşmekle birlikte, ülkemizdeki mimarlık eğitimi ortamının kendine özgü sorunları olduğundan da söz edilebilir. İki yılda bir Mimarlar Odası’nca düzenlenen Mimarlık Eğitimi Kurultayları benzer nitelikte bir organizasyon olduğu için bazı ipuçları verebilir. Örneğin 2017’de yapılan son kurultayın çağrı metninde ana başlıklar şöyle tanımlanıyordu: Ülkemiz ve dünyadaki eğitim ortamını etkileyen gelişmeler, Türkiye’ye özgü durumlar, disiplinlerarası ilişkiler, mesleki yeterlilik. Ülkemizde son 8-10 yıldır tüm akademik camianın en hararetli tartışmalarına konu olan Bologna sürecine EAAE konferansı boyunca hemen hiç değinilmemesi, akreditasyon konusunun özellikle vurgulanan bir hedef olarak ortaya konmaması gündemlerimizdeki farklılığı işaret etmesi açısından ilginçti. Görünen o ki yüksek öğretim stratejisi, uluslararası denklikler ve akreditasyon gibi daha genel çerçevede tartışmalar Avrupa’daki mimarlık eğitimi camiasından daha fazla bizleri meşgul ediyor. Türkiye mimarlık eğitiminin en can alıcı konuları ise sürekli yenileri açılan mimarlık bölümleri, buralardaki akademik kadronun nicelik ve nitelik olarak yetersizlikleri, öğrenci sayılarının her yıl katlanarak artması gibi yapısal sorunlar ile 15 Temmuz sonrasındaki OHAL ortamı, kapatılan üniversiteler, uzaklaştırılan öğretim üyeleri, giderek derinleşen özgürlüklerin kısıtlanması ve bunun üniversitelere yansıması gibi siyasi kökenli sorunlar.

Türkiye’deki mimarlık eğitimi ortamında kurumlaşma çalışmaları yine bizde öne çıkan konular arasında. Son kurultayın toplantı gündeminde tartışılmak üzere sıralanan temsili kurumların eksikliği, var olanların yeterliliği, staj ve meslek pratiği eşgüdümü, “Türkiye Mimarlık Eğitimi Kurulu”nun oluşturulması gerekliliği gibi başlıklar bu durumun göstergeleri olarak düşünülebilir. Bunların yanı sıra mimarlık eğitiminin içeriğine, stüdyoda geliştirilen eğitim yöntemine, mezunların tasarım alanlarındaki değişime ayak uyduracak şekilde geleceğe hazırlanmasına dair olarak gerek EAAE toplantısında gerekse ülkemizde sıkça dile getirilen disiplinler arası ilişkiler, diğer tasarım meslekleriyle işbirliği içinde eğitim yaklaşımı, bu arayışının meslek ortamına yansımaları gibi ortak konuları paylaştığımız söylenebilir. Yine bizde daha fazla vurgulanan mesleki yeterlilik, mesleğe kabul aşamasında kurumlaşmanın önemi, farklı sürelerle yapılan eğitimin yarattığı sorunlar ise, ya bunları sorun etmediklerinden ya da tarafların hepsini tatmin edecek bir çözüm üretilemeyeceğini düşündüklerinden, EAAE toplantısında değinilmeyenler arasında. Dolayısıyla ülkemizde mesleki örgütlenme, hukuki durum, bürokrasi gibi meseleler öne çıkarken, EAAE konferansının gündeminde daha ziyade eğitimin içeriği, stüdyoda geliştirilen eğitim yöntemi ve benzeri gibi mimarlık eğiminin gündelik pratiğini doğrudan ilgilendiren ve hızla öneriler geliştirip aşılabilecek konuların bulunduğu söylenebilir. Bunun bir nedeninin elbette konferans temasının mimarlık eğitimi ve toplum arasında etkileşimi olarak tanımlanması, onun da temelinde stüdyo ortamının tasarım eğitimindeki ana eksen olduğu kabulünün bulunduğunu ifade etmek yerinde olacaktır.

Bu icerik 2775 defa görüntülenmiştir.