329
MAYIS-HAZİRAN 2006
 
MİMARLIK'tan

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
YAPI TEKNOLOJİSİ

Alternatif Sürdürülebilir Konut Uygulamaları ve Türkiye’deki Betonarme Konut Sektörü

İlkay Koman

Yrd. Doç. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü

Özlem Eren

Yrd. Doç. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü

Türkiye kentlerinde modern orta sınıfın ikâmet edebileceği konut seçenekleri, büyük ölçüde çok katlı betonarme apartman yapılarına indirgenmiş durumda. Bu sürecin “tutulu konut” (mortgage) ile de hız ve yaygınlık kazanacağı şimdiden görülüyor. Alternatif yapı malzemeleri, sürdürülebilir yapım kavramı ve teknolojisi, ülkemizdeki konut yapım sektörüne henüz girebilmiş değil. Yazarlar, yaptıkları bir anket çalışması üzerinden konuyu irdeliyorlar.

Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yılları ile başlayan modernleşme süreci içerisinde beton malzeme kullanımı, inşaat sektöründe popüler bir öncü olarak yerini almıştır. Bu bağlamda beton malzeme iki ayrı kanalda inşaat sektöründeki modernleşmeyi temsil etmiştir.

* Özellikle büyük şehirlerde inşa edilen kurumsal binalarda;

* Modern orta ve üst tabakanın mesken binalarında. (1)

20. yüzyılın başlarından itibaren kullanım alanı dünyada da yaygınlaşan beton malzeme, Türkiye Cumhuriyeti’nde de hemen benimsenmiştir. Bu yıllarda devlet, çimento fabrikaları kurulmasına destek ve önem vererek betonarme malzeme ile bina yapmayı bilinçli olarak teşvik etmiştir. Bilgin’e göre, bu teşvik, “betonarme kullanımının bilinçli bir tercih olmasından çok, modernleşmeyi temsil etmesi ve modernist mimarinin amaçlarına hizmet etmesi” nedeniyle olmuştur. Nüfus artışı ile birlikte, Anadolu’nun bütün şehirlerinde uygulamaya konulan imar planları, büyük cadde ve meydanlar üzerindeki kamu binalarının yapımı, beton malzemenin yaygın kullanımına olanak tanımıştır. (2)

Türkiye’de 1950’lerde başlayan sosyal değişimler ve kentlerin nüfusunun artışı ile apartmanlar, önceleri modern orta sınıfın meskenleri olarak ortaya çıkmış, daha sonraları ise bütün kentli nüfusun tercihi haline gelmiştir. Müteahhitlik sistemi ile uygulanan betonarme apartman inşaatları kentlerde hızla artmış, Türkiye’deki kentlerin mimari dokusunu değiştirmiş, aynı zamanda kırsal alandan kente göç ile birlikte ortaya çıkan işsiz kesime de iş kapasitesi yaratmıştır. (3) Bu yaygın kullanımın nedenlerinin başında, beton malzemenin kolay bulunur ve ucuz olması ile inşaatların çok çabuk bitirilebilmesi gelmektedir. 1999 Marmara Depremi’nde ise betonarme inşaat sektörü büyük darbe almış, denetleme mekanizmalarının işlememesi nedeniyle, teknik yapım hatalarının bulunduğu pek çok bina ağır hasar görmüştür.

Konunun bir başka yönü ise, üretilen binaların geleneksel Türk aile yapısı örf ve adetleri ile yaşantı tarzına tamamen zıt olmasıdır. Ancak, eğitimli modern orta sınıfın modernleşme ile birlikte oluşmuş kentsel doku içerisinde ikâmet edebileceği konut seçenekleri halen çok katlı betonarme apartman bloklarıdır. Türk aile yaşantısı ise, geçmişte yüzyıllar boyunca müstakil, bahçeli, ahşap veya yığma yapılarda sürmüştür.

Yukarıda açıklanan olumsuzluklara rağmen betonarme konut üretimi, Türkiye’de sektördeki birinci sıradaki yerini kaybetmemiştir. Oysa, Türkiye’de çelik ve ahşap yapım teknolojilerinin uygulanabilmesi için mevcut potansiyel bulunmaktadır.

SÜRDÜRÜLEBİLİR YAPIM-MALZEME VE TEKNOLOJİ İLİŞKİSİ

Yapı malzemeleri sürdürülebilir mimari kapsamı içerisindedir. İnşaatlarda yerel malzemelerin, yenilenebilir kaynakların ve dönüşebilir malzemelerin kullanılması, yapı kullanıcılarının yaşayabileceği fiziksel koşulların oluşturulması, sürdürülebilir mimarinin temel koşullarındandır. Bunlara ek olarak, mimarinin temel prensiplerinden olan doğal çevre ile uyumlu tasarımlar oluşturmakta sürdürülebilir malzeme kullanımı etkin olmaktadır.

Sürdürülebilir yapımda, yapı malzemelerinin seçiminde yapı malzemesinin çevreye-doğaya etkileri her açıdan değerlendirilmelidir. Yapı malzemesinin çevresel etkileri değerlendirilirken, malzemenin üretimi, yapımdaki kullanımı, ömrü ve imha edilebilirliği irdelenmelidir. Yapı malzemesi üretiminde, enerji kullanımı ve atık üretimi de gerek toplumsal gerekse devletsel politikalar açısından önemle üzerinde durulması gerekli konulardır. (4)

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde de “doğal çevreye yıkıcı zararlar vermeden temel ihtiyaçları karşılamak; ekonomik gelişmeyi ve sürekliliği sağlamak” amacı doğrultusunda dünyada giderek önem kazanan “sürdürülebilir yapım“ kavramının da bir an önce uygulamaya konulması ve alternatif yapı malzemelerinin konut yapım sektöründe yerini alması gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda “kullanıcıların mevcut konutları ile ilgili düşüncelerinin tespit edilmesi ve yeni bir konut tercihi veya yatırım yapmaları gerektiğinde yapım teknolojisi olarak tercih edecekleri seçeneklerin nedenlerinin irdelenmesi“ gereklidir. Bu amaçla kullanıcılar açısından önemli kriterlerin tespit edilmesine yönelik olarak, eğitimli modern orta sınıftan seçilmiş 25 kişiden, 14 sorudan oluşan bir anketi cevaplaması istenmiştir. Bu incelemeden elde edilen sonuçlar aşağıda sunulmuştur.

KULLANICILARIN KONUTLARI İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ

Anket katılımcılarının %5’i lise, %55’i üniversite-lisans, %40’ı ise üniversite-lisansüstü diplomasına sahip olup, hepsi çalışan orta sınıfı temsil etmektedir.

Çalışmada öncelikle kullanıcılara, sahip oldukları veya ikâmet ettikleri mülkler ile ilgili görüşleri sorulmuştur. Eğitimli modern orta çalışan kesimi temsil eden katılımcıların % 80’inin en az bir mülk sahibi olduğu ve tüm katılımcıların mülklerinin % 94’lük bir kesiminin en az birinin betonarme yapım teknolojileri ile inşa edildiği tespit edilmiştir. Katılımcıların tamamı kensel alanlarda yaşamaktadır ve ikâmet edilen konutların da % 95’i betonarme yapım teknolojisine sahiptir. Bu durum girişte de belirtildiği gibi, betonarme yapım teknolojisi ile üretilmiş konutların kentsel alandaki yaygın kullanımını istatistiksel olarak da göstermektedir.

Katılımcıların konutları ile ilgili düşünceleri değerlendirildiğinde ise kesin sonuçlara varılamamaktadır. Katılımcıların yaklaşık yarısının konutlarının çevre mimari dokusu ile geleneksel Türk aile yaşantı tarzına uygun olduğunu düşündükleri tespit edilmiştir.

KULLANICILARIN YENİ KONUT EDİNME İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ

Yukarıdaki tespitlere rağmen, katılımcıların yalnızca % 35’i değiştirme şansı olsa yine betonarme yapım teknolojisi ile yapılmış bir konutu tercih edeceklerini belirtmişlerdir. Bu kesimin büyük bir kısmı, betonarme bir binayı tercih etmelerinin birinci sebebi olarak “binaların depreme dayanımlarının iyi olması”nı göstermiştir. Oysa depreme dayanıklı yapı tasarımı, yapılarda betonarme malzeme kullanımı ile ilişkili olmayıp şeçilen yapı malzemesinin ve yapı teknolojisinin doğru kullanılması ve yönetmeliklere uygun koşulların sağlanması ile ilişkili bir kavramdır. Katılımcıların betonarme yapıların depreme daha dayanıklı olmalarını düşünmeleri, bu konuda bilgi sahibi olmadıklarının bir göstergesidir. Konutların tercih edilmesinin diğer önemli sebepleri ise “bakım kolaylığı ve ucuzluğu”, “konfor koşullarını sağladığına olan inanç” (örneğin ısı yalıtımı) ve “sonradan tadilat yapabilme imkânı” olarak gösterilmiştir.

Katılımcıların % 65’lik bir kesimi değiştirme şansları olduğunda farklı yapı malzemesi ile üretilmiş binaları tercih edeceklerini belirtmişlerdir. Buna göre, % 40 oranında karma yapım teknolojileri ile, % 30 oranında ahşap yapım teknolojileri en çok tercih edilen sistemler olarak belirlenmiştir. Katılımcıların ahşap malzemeyi tercih etmeleri, geleneksel Türk evinin konstrüktif yapısı düşünüldüğünde dikkat çekici bir durumdur. Ancak katılımcılar bu yapı türlerinin üretilmemesi nedeniyle betonarme konutlarda ikâmet etmek zorunda olduklarını belirtmişlerdir. Mevcut olanların ise pahalı olması bunun ikinci önemli nedeni olarak görülmektedir.

Katılımcılar arsa sahibi olarak işveren konumuna koyulduklarında ise müteahhit firmaya, inşaat teknolojisi seçiminde öncelikle “depreme dayanım” kriterini, daha sonra ise “mimari estetik” ve “konfor koşullarını sağlama” kriterlerini dikkate almalarını tavsiye edeceklerini belirtmişlerdir. “Doğaya az zarar veren, geridönüşümlü malzeme kullanma” kriteri ise bu öncelikler içinde en son sırada yer almıştır.

Katılımcıların % 85’inin ise geleneksel Türk yaşam tarzında olduğu gibi müstakil bir evde yaşamak istedikleri tespit edilmiştir.

KULLANICILARIN SÜRDÜRÜLEBİLİR KONUT KAVRAMI İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ

“Sürdürülebilirlik” ve “sürdürülebilir mimari ve yapım” hakkında bilgi sahibi olan katılımcı oranı % 25 olup, bu oran katılımcıların yüksek eğitim dereceleri dikkate alındığında son derece düşüktür. Yapı malzemelerinin doğal kaynakların tüketimine katkısı olduğunu düşünen katılımcı oranı ise % 65’tir.

Anketin son bölümünde katılımcıların “sürdürülebilirlik” ve “sürdürülebilir mimari ve yapım” hakkında hazırlanmış kısa bir metni okumaları istenmiş ve daha sonra Türkiye’de sürdürülebilir mimari ve konut yapım uygulamalarının gerçekleşememesinin nedenleri sorulmuştur. Buna göre katılımcılar “müşteri, müteahhit ve uygulamacıların konuya ilgilerinin olmaması” ve “sürdürülebilir tasarım ve yapım konusundaki eğitim eksikliği”nin başlıca sebepler olduğunu belirtmişlerdir.

SONUÇ

Yukarıdaki değerlendirmeler doğrultusunda şu sonuçlara varılabilir:

* Betonarme çok katlı apartmanlar, kentsel alanlarda kullanıcılara sunulan neredeyse tek konut alternatifi halindedir.

* Kullanıcılar, betonarme çok katlı apartmanlardaki konutlarından gerek yaşam tarzlarına uygun olmamaları, gerekse kentsel ve doğal çevreye uyum sağlamamaları nedeniyle memnun değildirler.

* Kullanıcıların yapım sistemlerinin “depreme dayanım” kriterini ön planda tutmaktadırlar. Bu kriter, 1999’dan beri Türkiye’de yaşanan büyük depremler neticesinde kullanıcılar açısından giderek önem kazanmıştır. Ancak kullanıcıların depreme dayanıklı yapıların özellikleri hakkında yanlış ve kulaktan dolma bilgilere sahip oldukları gözlenmiştir.

* Kullanıcılar için konut edinme maliyetlerinin düşük olması en önemli kriterdir. Türkiye’de çalışan orta modern kesimin gelir seviyesinin Avrupa Topluluğu ülkelerine göre çok alt seviyede olduğu düşünüldüğünde bu sonucun ortaya çıkması doğaldır.

* Kullanıcılar ahşap veya karma yapım teknolojisi ile inşa edilmiş müstakil konutların yaşanacak ideal yapılar olduğunu düşünmektedirler. Bu konutların konfor koşulları sağlandığı taktirde uygar ve doğa ile iç içe ve toprağa yakın yaşam tarzını sağladıkları düşünülmektedir. Geleneksel ahşap Türk evinin modern teknoloji ile üretilmesi kullanıcılar tarafından arzulanmaktadır.

* “Sürdürülebilirlik” ve “sürdürülebilir mimari ve yapım” konusunda gerek toplumun büyük bir kesiminin bilgi sahibi olmadığı bilinmektedir. Anket katılımcılarında da aynı sonuç tespit edilmiştir. Ayrıca katılımcılar gerek mimarların gerekse uygulayıcı ve müteahhit firmaların da sürdürülebilirlik ile ilgili eğitim eksikliği olduğunu düşünmekte hatta konuya ilgisiz olduklarını belirtmektedir.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde 20. yüzyılın ortalarına doğru başlayan modernleşme sürecinin bir sonucu olarak önem kazanan kentleşme olgusu, beraberinde betonarme apartman kültürünün ortaya çıkışına neden olmuştur. Ancak, belediyelerdeki yapı denetim eksikliği ve uygulama hataları nedeniyle bu konutlar kullanıcıların en temel konfor ve güvenlik ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale gelmiştir. Betonarme malzeme Türkiye’de üretilen diğer yapı malzemelerine göre son derece ucuz ve kolay bulunan bir malzemedir. Türkiye kişi başına hazır beton ve çimento tüketiminde 0,43 m3 ile Avrupa’da dördüncü sıradadır. Sektörde yüksek nitelikli çimentolar, yeni geliştirilen kimyasal katkılar, bilgisayar teknolojisi, transmikser ve beton pompa kullanımı mümkün olmakla birlikte, ülke genelinde tesis sayısı ve üretim açısından dengesizlik bulunmaktadır. Bu nedenle bazı bölgelerde standart ve denetim dışı beton üretimi yapılmaktadır. (5)

Kentsel alanlarda arsa ve daire rantlarının yüksekliği, müteahhitleri çok katlı apartman tipi konutları üretmeye teşvik etmektedir. Düşük yapım veya alım maliyeti ve pahalı satış politikası, aslında gerek kullanıcılar ve gerekse mimar veya inşaat mühendisi kökeni olmayan müteahhitler tarafından benimsenmiş bir yaklaşımdır. Gelişmekte olan ülkelerin büyük sosyal sorunlarından olan kısa zamanda çok para kazanma yaklaşımı, mimarlık üretimini baltalayan en temel olgudur. Sonuçta yaşadıkları konutlardan memnun olmayan büyük bir eğitimli ve bilinçli kesim ortaya çıkmaktadır. Yapı üretimi ise, Türkiye’de mimarları geri planda tutan bir rantçı kesimin elindedir. Güvenilir ve iyi firmaların ürettiği konutların edinme değerleri ise son derece yüksektir. Ancak bu firmalar da alternatif yapı teknolojileri yerine, betonarme yapım teknolojilerini uygulamaktadır.

Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yeni teknolojilerin hayata geçirilmesi çok uzun zaman almaktadır. Çünkü bu teknolojilerin gerek mimarlar ve uygulayıcılar, gerekse teknolojik ekipman ve ekipler açısından alt yapılarının oluşturulabilmesi için bilgi birikiminin temin edilmesi ve finans kaynaklarının oluşturulması uzun süreçlerle gerçekleşebilmektedir. Bürokratik engeller ve yeni standartların oluşturulması gereği de gelişmekte olan ülkelerin önemli sorunlarındandır.

Mimarlıkta sürdürülebilirliğin hayata geçirilmesinde karşılaşılan zorlukların kökeninde, modernlik kaynaklı temel bir ilişki yatmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde insanlar modern yaşamla kavuştukları özgürlüklerini büyük ölçüde geleneksel toplum yapısından ve ahlaki bağlarından koparak benimsemişlerdir. Bu nedenle, ahlaki değerlerin bir kenara itilerek teknolojinin yaygın kullanımı sırasındaki denetleyici mekanizmalar da devre dışı bırakılmıştır. Bugün gelişmekte olan ülkelerde oluşmuş çarpık yapılaşma da bunun bir sonucudur. (6)

“Doğal çevre duyarlılığı” ve “sürdürülebilirlik” kavramlarının gelişmesi ve yaygınlaşması, temelde ticaret, endüstri ve siyaset gibi çıkar çevrelerine ve güç odaklarına doğrudan bağımlıdır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise sürdürülebilir yapım kavramının yaygınlaşması sadece yukarıdaki çıkar çevreleri ve güç odaklarına bağımlı olmayıp, kültürel, sosyal ve toplumsal davranış kalıplarının yıkılması ve toplumun her kesiminin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine bağlıdır. (7)

Gelişmekte olan ülkelerde modern çağın kazanımlarından fedakârlık yapmadan yaklaşımlar geliştirilmek zorundadır. Mimarlık alanında bu çabanın en önemli aşaması, tasarım-teknoloji ilişkisinin yeniden değerlendirilmesi olacaktır. Özellikle yöresel, geri dönüşümlü malzeme kullanımı konusunda toplumun bilinçlendirilmesi gereklidir.

NOTLAR

1. Bilgin, 2004, 55-56.

2. Bilgin, 2004, 55-56.

3. Bilgin, 2004, 55-56.

4. Struble and Godfrey, 2004, 4.

5. Türk Yapı Sektörü Raporu, 2004.

6. Tercan, 2000.

7. Tercan, 2000

KAYNAKLAR

* Ayaydın, Y. , Deniz, Ö. Ş., Mert, İ. 1995, A Proposal of Reinforced Prefabricated Skeleton Building Meccano for Mass Housing Production, The Scientific and Technical Research Council of Turkey, TÜBITAK Project No: INTAG-TOKI 525, İstanbul, pp.56-79.

* Bilgin, İ. 2004, Türkiye’de Popüler Kültürün Harcı Olarak Beton, Betonart, No:2, ss.55-56.

* Hart, F. and Henn, W. 1978, Multi-storey Buildings in Steel, Sontag, Granada Publishing, New York, pp. 172-175.

* Sarja, A. 1998, Open and Industrialised Building, E & FN Spon, London, pp.6-11.

* Landman, M. 1999, Breaking Through the Barriers to Sustainable Building, Master Thesis, TUFTS University, USA.

* Struble, L. and Godfrey, J. 2004, “How Sustainable is Concrete?”. (Web site)

* Tercan, A. 2000, Scrutiny of the Energy Efficiency Notion, in Terms of Connections between Design and Technology in Architecture, Doktora tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü.

* Kasım 2004, Türk Yapı Sektörü Raporu, Yapı dergisinin eki, No:276, ss.70-72.

Bu icerik 5894 defa görüntülenmiştir.