GÜNCEL
Dönüşü Olmayan Çevresel Tahribatların Bir Yenisi: Salda Gölü
Recep Sönmez, Mimar
Burdur’un Yeşilova ilçesinde yer alan Salda Gölü’ne ilişkin yakın zamanda artan kullanıcı yoğunluğu kaynaklı tehditlere ek olarak millet bahçesi projesi de eklendi. İlgili kuruluşların önemli uyarılarına rağmen yapılaşma çalışmalarının devam ettiği alanı ve çevresini ele alan yazar, doğal ve kültürel değerler bağlamında bölgenin önemine dikkat çekiyor.
Salda Gölü; Göller Yöresi olarak adlandırılan, Ege Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi arasında kalan “Burdur Göller Havzası” sınırları içerisinde yer almakta. Yaklaşık 6.800 metre eninde, 9.186 metre uzunluğunda, 184 metre derinliğinde, tektonik bir çukurun üzerinde ve kapalı bir havza içerisinde yer alan Salda Gölü, ekosistem bütünlüğünün en iyi temsil edildiği göllerden biri olarak karşımıza çıkıyor. (Resim 1, 2) Eşsiz doğası ve bakir yapısı ile bir çok güzelliği içinde barındıran Salda Gölü Havzası, mülga Kültür Bakanlığı, İzmir II numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 14.06.1989 tarihli ve 786 sayılı kararı ile “I. Derece Doğal Sit Alanı” olarak ilan edilmiştir. Ancak, gölün mevcut peyzajının ve ekolojik yapısı ve ekosisteminin korunması amacıyla atılan alınan bu karar, mülga Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulunun 28.07.1992 tarihli ve 1501 sayılı yeni kararı ile tadil edilerek, Salda Gölü kıyısındaki bazı alanların sit alanı derecesi düşürülerek 2. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiştir.
1992 yılına kadar 1. Derece Doğal Sit Alanı olan Salda Gölü bölgesinin 12 hektarlık kısmı 2011 yılında; oligotrofik özellikte, az tuzlu, yüksek alkalin değerlerine sahip, temiz, dünyada Mars gezegeninin yüzey özelliklerini taşıyan 2 bölgeden biri oluşu ve yoğun florası, faunası ve endemik türleri nedeniyle “tabiat parkı” olarak ilan edilmiştir. Ancak alan 2019 yılında sınır değişikliği yapılarak 570 dekara düşürülmüştür.
Salda Gölü:(1)
- Sosyo-kültürel yaşam bütünlüğünü koruyabilmiş, peyzaj özellikleri, endemik ve nesli tehlike altındaki türlerin barınma, beslenme ve üreme gibi hayati gereksinimlerini karşılayabileceği uygun yaşama şartlarına sahip olması,
- Alanın sulak olması nedeniyle de biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu bir bölge olması,
- Bölgede 61 familyaya ait 301 sucul ve karasal bitki türü ile bu türler içinde tehlike sınıfı ve endemik niteliğiyle 20 tür bulunması,
- Jeolojik ve kimyasal özellikleri, barındırmış olduğu endemik türler ile “Önemli Doğa Alanı” ve “Önemli Kuş Alanı” kriterlerini sağlayan Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından koruma altına alınan kritik türlere ev sahipliği yapan uluslararası ve ulusal düzeyde öneme sahip bir alan olması,
- Bölgede yapılan çalışmalar dünyada Mars gezegeninin yüzey özelliklerini (magnezyum yüklü beyaz kayalar) taşıyan dünyadaki iki bölgeden biri olduğu,
- Salda Gölü’nün çevresindeki ibreli orman habitatları doğu bölümü hariç gölün tüm çevresinde olup kızılçam, karaçam ve boylu ardıçlar saf ve karışık ormanlar ile yer yer seyrek ormanlardan oluşması,
- Bazı su kuşu türlerinin belirli zamanlarda önemli miktardaki popülasyonlarını barındırması,
- Salda Gölü’nün oldukça temiz, oligotrofik özellikte, az tuzlu ve yüksek alkalinite özellik göstermesi, gölün biyolojik çeşitliliği ve üretkenliği konusunda belirleyici etken olup, ekosistem dengesi hala bozulmamış bir göl olması,
Jeolojik açıdan kapalı bir
havza özelliğinde olması, gölün ekolojik özelliklerini önemli derecede belirlemiş olması ve bu özelliğinin gölün tür çeşitliliğini ve
- kullanım olanaklarını sınırlandırmakla birlikte; gölü istilacı ve yabancı türlerden koruyan bir kalkan özelliği de göstermesi,
- Kara ve göl alanları birlikte değerlendirildiğinde; sahip olduğu doğal, tarihî ve kültürel değerleri açısından oldukça önemli bir alan olması,
- Doğallık ve biyolojik çeşitlilik özellikleriyle eşsiz ve etkileyici görünüme sahip bir alan olması,
- Suyunun berrak ve turkuaz renkli oluşu, nedeniyle 15.03.2019 tarih ve 30715 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 14.03.2019 tarih ve 824 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmiştir. (Resim 3)
Yine, Salda Gölü 1. Derece Doğal Sit Alanı sınırları içerisinde kalan bölge yukarıda belirtilen özellikler nedeniyle, 2008 yılında “Salda Gölü Sulak Alanı” olarak ilan edilmiştir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2017-2023 “Göller ve Sulak Alanlar Eylem Planı” Su Çevre Direktifi(2) başlığı altında AB’nin 2000 yılında benimsediği “Su Çevre Direktifi (SÇD)” politikalarının anayasası olarak kabul gördüğü ve günümüze kadar gelişen politikaların oluşmasında önemli bir altlık oluşturduğu belirtilmektedir.
Eylem planında, “Direktif, suyun idari veya siyasi sınırları değil, coğrafi ve hidrolojik sınırları dikkate alarak yönetilmesi esasına dayanır. Direktifin ana maksadı çok iyi duruma sahip olan su kütlelerinde iyi durumun korunması; suların mevcut durumundaki her türlü bozulmanın önlenmesi ve tüm sularda iyi duruma ulaşılmasıdır. SÇD’nin bütün hedeflerinin yerine getirilebilmesi maksadıyla ülkemiz 25 coğrafi su havzasına ayrılmıştır.” denilmekte ve ülkemizde yer alan göller ve sulak alanlarımızın havza bazında “koruma-kullanma” esaslı yönetimi için öncelikli olarak detaylı envanter çalışmasına ihtiyaç duyulduğu, bu kapsamda göl ve sulak alanlarımızın ekolojik yapılarının, mevcut kullanım maksatlarının, baskı ve etkilerinin ve bu baskılarının nedenlerinin ortaya konulması gerektiği, bütün bu etmenler ortaya konulmadan belirlenecek yönetim stratejisi, göller ve sulak alanlarımızın etkin korunması ve uygulanabilir doğru kararların oluşturulmasının mümkün olmayacağı açıkça ifade edilmektedir. Eylem planının 1.5.3.2 numaralı maddesinde de Salda Gölü ile ilgili; “Göl çevresindeki yerleşimlerin atık suları gölü besleyen derelere verilmekte ve gölde kirliliğe neden olmaktadır. Havzada yer alan tarım alanların sulanmasında gölü besleyen derelerin suları kullanılmaktadır.” gibi çok kısa bir bilgi yer almaktadır. Bu da, Salda ile ilgili ciddi bir çalışmanın yapılmadığını, uluslararası önemde, bu kadar değerli bir göl için eylem planı hazırlanmadan daha fazla kirliliğe neden olacak uygulamaların yapılmakta olduğunu göstermektedir. Rant planları ve projeleri hazırlanarak, daha planlar kesinleşmeden ihaleye çıkılmış, denetimsiz bir şekilde inşaat faaliyetlerine başlanmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise kendi kaynaklarında Salda Gölü’nün Burdur Gölleri Havzası sınırları içinde yer alan ve ekosistem bütünlüğünün en iyi temsil edildiği göllerden birisi olduğunu; alanın flora ve fauna açısından oldukça zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olduğunu; alanda tespit edilen 20 bitki türünden sadece 5’inin Türkiye florasına göre endemik olduğu bunların tamamının da neslinin tehlikede olduğu; farklı zamanlarda alanda yapılan çalışmalar sonucunda; 8 iç su balığı, 5 iki yaşamlı, 27 sürüngen, 69 kuş, 5 memeli olmak üzere toplam 114 omurgalı türü tespit edildiği; alanda 69 kuş türü gözlendiği, bu türlerden; 54’ünün yerli ve/veya yaz göçmeni, 15’inin ise kış göçmeni olduğunu belirtiyor.(3)
Son zamanlarda alanın maruz kaldığı yoğun ziyaretçi akımının antropojenik (insan faaliyetleri sonucunda meydana gelen) baskıyı artırdığı, bu kapsamda, alandaki bu baskıyı en aza indirmek için gerek planlama gerekse alan kullanımlarına yönelik kontrollü bir kullanım sağlanması amacıyla 12.09.2018 tarihinde genel müdürlük liderliğinde alanda; sorunlar ve “Alan Yönetim Modeli ve Çözüm Önerileri”nin ortaya konduğu bir dizi ziyaret ve toplantılar gerçekleştirildiği belirtilmesine rağmen kamuoyuna sonuca ve çözüm önerilerine ilişkin herhangi bir bilgilendirme yapılmamıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, mülga Tarım ve Orman Bakanlığı’nca, 2011 yılında gerekli çalışmalar yapılarak “Salda Gölü Tabiat Parkı” ilan edilen ve 22.08.2017 tarihinde “Uzun Devreli Gelişim Planı” onaylanan Salda Gölü’nde festival yapılabilecek ve 7 gün / 24 saat kullanılabilecek millet bahçesi yapılacağı yönünde açıklamalar yapmıştır. Söz konusu açıklamadaki hedeflerin gerçekleştirilmesi halinde Salda Gölü üzerinde, ciddi ve geriye dönüşü mümkün olmayacak olumsuz etkilerinin olması kaçınılmazdır. Çünkü doğal alanlar üzerinde sosyal ve ekonomik nedenlerle antropojenik etkilerin oluşturduğu fiziksel değişimler öncelikle alanın doğal yapısı üzerinde bozulmalara neden olmaktadır. Günümüzde çeşitli nedenlerle oluşan çevre kirlenmesi ile birlikte düzensiz yapılaşma, alan kullanımındaki değişimler ve yanlış alan kullanımları sahip olduğumuz doğayı ve biyolojik zenginlikleri hızla tahrip etmekte.
Dünyada ender bulunan, Mars gezegeninin yüzey özelliklerini taşıyan iki yerden biri olan Salda Gölü Tabiat Parkı’nın festival yapılabilecek, 7 gün / 24 saat kullanılabilecek nitelikte millet bahçesi yapılması, yıllık ziyaretçi sayısını artırmaya yönelik bir projedir. Bu durum, yani ziyaretçi sayısının artması, Bakanlığın kendi web sayfasında olumsuzluk olarak kabul ettiği “antropojenik baskıyı” daha da artıracaktır. Çünkü koruma alanlarında turizm amaçlı ziyaretçi sayısının artırılması, festival düzenlenmesi gibi kontrolü zor olan uygulamalar sonucunda atık su ve çöp kirlenmesi, doğal peyzajının bozulması, gürültü ve ışık kirliliği, araç tekerlekleri ve insanların yürümeleri ile toprak sıkışması ve bitki örtüsünün yok olması gösterilebilir. Nitekim Antalya kıyıları ve özellikle de Lara Kemerağzı Kundu Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi yapı yasağı olan sahil kesimi ve yollar turizm tesislerince işgal edilmiş ve kaçak yapılaşmalarla tahrip edilmiştir. Yine aynı tesislerce denizalanı da işgal edilerek neredeyse her tesisin önüne, önce kaçak olarak güneşlenme platformu adı altında tesislere özel iskeleler yapılmış, daha sonra bu iskeleler Bakanlıkça planlara işlenerek yasallaştırılmıştır. (
Resim 3)
Günümüzde mevcut uygulama örneklerinden yola çıkarsak, iyi niyetle de olsa ziyaretçi sayısının artırılmasına yönelik hayata geçirilecek olan proje, milyarlarca yıl içerisinde doğal olarak gelişmiş olan Salda Gölü ekosisteminin bozulmasına neden olacak, ayrıca gürültü ve ışık kirliliği sebebiyle, göl kıyılarında üreyen kuş popülasyonları ve kuş yavruları ile diğer canlılar üzerinde olumsuz sonuçlara neden olacaktır.
Doç. Dr. Yıldırım Güngör, dünya ve dünya üzerinde gelişen canlı tarihi için çok önemli olan gölün sahillerinin plaja çevrildiğini, kumlar üzerine çadırların kurulduğunu, insanlar çok özel oluşumların üzerinden koşarak -ciddi bir basınç etkisiyle- suya girdiğini, Salda Gölü sahilinde beyaz kumlara gömülmüş araçlar ve bu araçları çıkarmak için uğraşan traktörler gözlemlediğini aktarmış ve bölgenin önemini “Bu sahillere bırakın araçla girmeyi, insan ayağı bile değmemeliydi. Çünkü bu göl kumlarına ayak basılmayacak kadar önemli bir doğal miras.” olarak ifade etmiştir.
Salda Gölü’nün neden bu kadar önemli olduğunu ise; günümüzden yaklaşık 3.8 milyar yıl önce dünyada tek hücreli canlıları ortaya çıktığını, bu canlıların yaşamak için gerekli enerjiyi kimyasal yollarla sağladığını, zamanla fotosentez yeteneklerinin geliştiğini ve sığ sularda stromatolit denen yosunların ortaya çıkmaya başladığını, bu yosunların fotosentez yapmaya başlamasıyla açığa çıkan oksijenin uzun süre suda çözünmüş halde kaldığını, ancak zaman içerisinde açığa çıkan oksijenin gaz halinde sudan çıkarak atmosfere karışmaya başlaması ile gelişmiş ilk yaşam formlarının çıkmasının ilk adımı olduğunu, bu yosunların, Dünya’nın jeolojik süreci içinde çok önemli bir yere sahip olduğunu, bu canlılar olmasa belki de dünyada yaşamın olmayacağı şeklinde ifade etmiştir.
Göl etrafına yapılan ve yapılmakta olan sulama göletlerinin göle gelecek suyu azaltacağı ve 185 metre derinliğe sahip gölün zaman içinde iyice küçüleceğini, dünyanın her hangi bir başka yerinde olsa yaklaşmanın bile yasak olacağı kadar önemli bilimsel, aynı zamanda da görsel değere sahip Salda Gölü’nün mutlaka korunması gerekiyor.
Öncelikle yapılması düşünülen millet bahçesi göle uzak bir noktaya yapılması, gölün millet bahçesinin bir parçası olabileceği, ancak gölde yüzülmesine, çadır kurulmasına ve kumlar üzerinde yürünmesine izin verilmemesi, gölü ziyarete gelenler için yapılacak yürüme yolları bilgilendirme notlarıyla zenginleştirilmesi ve yürüme yollarının dışına çıkılmasının engellenmesi gerektiği, ve Salda Gölünün bir dünya mirası, bir jeolojik miras olduğu, dünyaya tam 2 milyar yıldır oksijen pompalayan canlıların burada yaşamaya devam ettiğini, bize düşen tek şeyin, dünya çapında öneme sahip olan bu gölün ve sahillerinin insan tahribatından korunması gerektiği önemle belirtilmiş durumdadır.
DOĞAL SİT ALANI, TABİAT PARKI, SULAK ALAN VE ÖZEL ÇEVRE KORUMA ALANI
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Doğal Sit Alanı, Sulak Alan, Tabiat Parkı ve Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Salda Gölü sit alanında, farklı kurum ve kuruluşların görev alanında kalmasına karşın herhangi bir bilimsel çalışma yapılmadan, ilgili uzmanların görüşlerini almadan, Koruma Amaçlı İmar Planlarını yaparak, alanda çevre kirliliğine, tahribata, ekosistemin bozulmasına ve zaman içerisinde yok olmasına neden olacak yapılaşmanın önünü açmıştır. Daha planlar kesinleşmeden yangından mal kaçırırcasına, 7 gün / 24 saat kullanılabilecek, festivallerin de düzenlenebileceği millet bahçesi yapım ihalesi açmıştır. Yapılan ihale sonucu, ihaleyi alan firma, sokağa çıkma yasağının uygulandığı pandemi sürecinde, yine yangından mal kaçırır gibi, kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde inşaata başlamıştır.
İnşaat çalışmaları sırasında bırakın araç sokmayı çıplak ayakla bile basılmaması, etrafının çevrilerek içeriye insan bile sokulmaması, seyir terasları yapılarak yalnızca bu bölümden izlenmesi gerektiği belirtilen, dünya mirası ve jeolojik miras olarak dünya çapında öneme sahip olan bu gölün bembeyaz sahiline iş makinaları ile girilmiş ve sahilindeki beyaz kumlar yollarda ve başka peyzaj alanlarda kullanmak üzere bir başka alana taşımıştır. Daha inşaat çalışmaları sırasında sit alanı, tabiat parkı, özel çevre koruma bölgesi karasal alanı büyük zararlar görmüştür. (
Resim 4)
DÜNYA MİRASI VE JEOLOJİK MİRAS OLARAK SALDA GÖLÜ
Salda Gölü’nde millet bahçesi yapma hedefi her şeyden önce millet bahçesinin tanımına ve amaçlarına uymamaktadır. Millet bahçeleri, Salda Gölü gibi zaten güncel haliyle doğa harikası olan alanlarda değil, rant uğruna betonlaşan ve bu nedenle nefes alamayan yoğun şehir merkezlerinde, nefes alacak alanlar tasarlayarak kamu yararı oluşturmak hedefiyle ortaya çıkmıştır. Salda Gölü’nde millet bahçesi yapmak kamu yararı oluşturmadığı gibi “antropojenik baskıyı” artıracağından göl ve karasal alanı üzerinde olumsuz etkilere yol açacaktır. Bugünkü haliyle de yeterli denetim olmadığı için yaz tatillerde artan ziyaretçilerin çevreye karşı duyarsız tutumları nedeniyle göl ve çevresi kirlenmektedir. Festival düzenlemelerine olanak tanıyacak, insan eliyle yapılacak peyzaj düzenlemeleri ve yapılaşmaya yönelik millet bahçesi projesi ile anlık insan yoğunluğu artacak, böylece göl ve çevresinde daha fazla kirlenme gerçekleşecektir.
Gelişmiş ülkelerde, doğal güzelliğe yapaylık katacak projelerin ve uygulamaların örneği neredeyse bulunmamaktadır. Turizm, korunan doğal güzellikler kamuya sunularak yapılmaktadır. Salda Gölü’nde de başarısı kanıtlanmış olan bu evrensel ilke benimsenmelidir. Doğal Sit Alanı, Sulak Alan, Tabiat Parkı ve Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen ve 3 milyon yılda oluşan Salda Gölü ve çevresi, kara ve göl alanı birlikte değerlendirildiğinde; bilim insanlarına, sivil toplum örgütlerine ve ilgili meslek odalarına kulak verilerek, doğal yapısı, zengin flora-faunası, sosyo-kültürel dokusu ile birlikte, sahip olduğu varlıkların bütüncül bir anlayışla değerlendirilerek korunması ve ekosistemle uyumlu sürdürülebilir kullanımlarının hedeflenmesi zorunludur.
Salda Gölü’nde uygulanacak millet bahçesi ve turizm amaçlı tesisler yer aldığı plan ve projelerden vazgeçilmemesi halinde, karasal alan, su alanı, flora fauna ve endemik türler ile ekosistemin geri dönülmez zararlar vereceği kaçınılmaz iken Bakanlığın bu rant bu projesinde ısrarcı olması uluslararası sözleşmeler, anayasa ve yasalara aykırıdır, suçtur. Bu bağlamda, Doğal Sit Alanı, Sulak Alan, Tabiat Parkı ve Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Salda Gölü’nün daha fazla zarar görmemesi, tahrip olmaması, ekosistemin korunması için öncelikle ve ivedilikle inşaat çalışmalarının durdurularak millet bahçesi ihalesi iptal edilmelidir.
Bölgeye gelen ziyaretçiler gölün kenarında konaklamak ya da göl kenarında alışveriş yapmak zorunda değildir. Konaklama ihtiyacı Salda Gölü'nün çevresinde yapılaşmaya gidilmeden, karavana veya çadırlı kamp alanları düzenlenerek karşılanabilir. Konaklama alternatifleri arayan ziyaretçiler ise yakın çevredeki tesislere, örneğin sadece 4 km uzaklıktaki Yeşilova’ya giderek duş, tuvalet, elektrik gibi pek çok ihtiyacın karşılandığı bungalov evlerde veya hazır çadırlarda veya yakın çevredeki yerleşimlerde her türlü alt yapısı çözülerek inşa edilebilecek turizm amaçlı konaklama tesislerde konaklayabilir.
Salda Gölü elbette turizm açısından (örneğin, kuş gözlem ve fotoğrafçılığı) iyi bir tanıtım ile ulusal ve uluslararası üniversitelerin göl ve karasal ekosisteme ilişkin bilimsel eğitim ve araştırmaları (ki halen oksijen üretimine devam ettiği belirtilen stromatolitler ve halen devam ettiği ileri sürülen hidromanyezit oluşumunun inceleme ve araştırılması amaçlı) değerlendirilebilir. Bunun için yukarıda da belirtildiği gibi üniversiteler, bilim insanları, sivil toplum örgütleri ve ilgili meslek odaları temsilcilerinden oluşacak bir komisyonun önerileri doğrultusunda yeni bir imar planı çalışması yapılarak, turizm amaçlı (pansiyon, çadırlı kamp alanı, karavan parkı, bungalov gibi) konaklama tesisleri, seyir terasları, satış üniteleri, sit alanı dışında ve/veya yakın çevresindeki köylerin ekonomik olarak turizmden pay alabilmesi için köy yerleşik alanı ve yakın çevresinde tesisler planlanabilmesi mümkün.
Yapılacak planlar da, sit alanı, tabiat parkı, sulak alanlar ve özel çevre koruma alanları içerisinde yaban hayatını olumsuz etkileyecek her türlü üstyapı ve altyapı planlamasından kaçınılmalı, karasal ve su alanı ekosistemi korunmalı, korumaya yönelik önlemler geliştirilmelidir. Yine plan kararları ile gölü besleyen derelere atık su ve kimyasal maddelerin atılmaması, su akışlarının önünün kesilmemesi için gerekli önlemler alınmalı ve yine dereler üzerinde gölet ve baraj yapımına kesinlikle izin verilmemelidir. Çok yönlü düşünülmeden, yeterince uzman görüşüne başvurulmadan hazırlanan ve uygulanan planlar ve projeler, yaşanan birçok örnekte olduğu gibi, doğayı ve ekosistemi tahrip edecektir. Yaşanması kaçınılmaz olan bu olumsuzlukların önlenmesi amacıyla, üniversiteler ve ilgili meslek odaları temsilcilerinden oluşan uzmanların katılımıyla yapılacak bilimsel çalışmalar sonrasında, “koruma-kullanma” dengesi gözetilerek Salda Gölü ve karasal alanın (sit alanı, tabiat parkı, ÖÇK ve sulak alan) mevcut halinin korunmasına yönelik plan ve projeler hazırlanmalı, denetim mekanizmaları ve ağır yaptırımları da içeren alan yönetim planı hazırlanarak taviz verilmeden uygulanmalıdır.
Salda Gölü gibi bir jeolojik mirasın, doğal güzelliğin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması hepimizin sorumluluğundadır. Bu toplumsal sorumluluk anlayışı uyarınca gölün yok olmasına neden olacak proje ve uygulamalardan vazgeçilmelidir. Vazgeçilmelidir ki doğa "doğal" kalsın.
NOTLAR
1. URL1. “Salda Gölü”, https://issuu.com/yildiraylise/docs/salda_kitap [Erişim: 20.06.2020]
2. URL2. “Göller ve Sulak Alanlar Eylem Planı 2017-2023”, https://supolitikalaridernegiblog.files.wordpress.com/2018/02/gc3b6ller-ve-sulak-alanlar-eylem-plani.pdf [Erişim: 20.06.2020]
3. URL3.“Salda Gölü Doğal Sit Alanı”, https://tvk.csb.gov.tr/salda-golu-dogal-sit-alani-haber-231661 [Erişim: 20.06.2020]
Bu icerik 4738 defa görüntülenmiştir.