414
TEMMUZ-AĞUSTOS 2020
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Karantina Sonrasına Dair Tahayyüllerimiz
    Yiğit Acar, Aydan Balamir, Bilge Bal, Cihan Uzunçarşılı Baysal, Ömer Selçuk Baz, İhsan Bilgin, Olgu Çalışkan, Enise Burcu Derinboğaz, Neslihan Dostoğlu, Senem Doyduk, Erdem Erten, Dürrin Süer, İlhan Tekeli, Hakkı Yırtıcı

  • Modern Kentin Saati: Sivas Cer Atelyesi
    Gülhayat Ağraz, Arş. Gör., Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü
    Esma Eroğlu, Arş. Gör., Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü
    Merve Ertosun Yıldız, Arş. Gör., Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
KORUMA / YAŞATMA

Mardin Enformel Mimarlık Atlası: Mardin’de Kullanıcısı Tarafından Üretilen Mimarlık Ürünlerinin Belgelenmesi ve Mekânsal Taktiklerin Keşfi

Zeynep Ataş, Dr. Öğr. Üyesi, Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Bölümü
Nurcan Güneş, Arş. Gör., Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Bölümü
Figen Işıker, Arş. Gör., Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Bölümü

Mardin’de yıllar boyunca süregelen kentsel doku, tüm organikliğiyle yere özgü nitelikler sergiliyor. Kullanıcıların ihtiyaçlarına göre şekillenen yapı eklerinin belgelenmesini amaçlayan çalışmanın sonunda “Mardin Enformel Mimarlık Atlası”nı oluşturmayı hedefleyen yazarlar, “mevcut yapılarla kurdukları ilişki, mekânsal zenginlikleri, eklemlenme biçimleri, yapım malzemeleri ve yapılış hikayeleri bağlamında son derece özgün” olarak gördükleri ancak ne yazık ki yıkılması planlanan bu eklere yakından bakıyor.

 

Bu çalışma, Mardin eski kent merkezinde 12. yüzyıldan günümüze kadar ulaşan geleneksel taş yapılaşmaya 1950’lerden itibaren eklemlenerek gelişen ve kentin günümüzdeki organik dokusunu ortaya çıkaran, kullanıcısı tarafından inşa edilmiş yapı eklerinin belgelenmesi yoluyla mekânsal taktiklerinin ortaya konulmasını hedefler. Mardin eski kent merkezinde bulunan 200 yapının belgeleme çalışması Mardin Artuklu Üniversitesi bünyesinde bir bilimsel araştırma projesi çerçevesinde gerçekleşmiştir.(1) Çalışma sürecinde yapılar, eklerin mekânsal kullanımı, eklemlenme biçimleri, konumları ve malzemeleri doğrultusunda ortaya çıkan kategoriler altında haritadaki konumları, adres bilgileri, plan, kesit, görünüş ve aksonometrik perspektif çizimleri, fotoğrafları, malzeme bilgisi ve kullanıcı hikayeleri üzerinden oluşturulan bir envanter çalışması ile belgelenmiş ve haritalanmıştır. Kullanıcısı tarafından üretilen bu yapılar, (Resim 1) kentin devingen sosyo-kültürel yapısının, nesilden nesile aktarılan bilginin (know-how) ve yerel becerilerin ürünü ve kültürel mirasının yok sayılan fakat son derece önemli birer parçasıdır. Mardin’in UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne adaylığıyla birlikte 2010 yılından bu yana yıkım sürecine giren bu yapılaşmanın belgelenmesi ile oluşum sürecinde olan Mardin Enformel Mimarlık Atlası, bu “herkese ait”(2) olan mekân üretme bilgisinin görünür kılınarak korunmasının yanı sıra, üzerinden yeni bilgilerin üretilebileceği önemli bir araştırma altlığı ve Mardin çalışmaları için temel bir kaynak olarak ortaya çıkar. Çalışmanın, formel çerçevede üretilen mimarlıklar tarafından dışlanan bu mimarlığın, mekân üretim süreçlerindeki meşruiyetinin sağlanması açısından da mevcut literatüre ve mimarlık ortamına önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Mardin’in günümüzde izlenebilen tarihî kent dokusu üç farklı tarihsel döneme dayanır. Öncelikli olarak yıllarca başkentliğini yaptığı Artukoğulları Beyliği döneminde (1102-1409) yoğun olarak sürdürülen imar faaliyeti sonucu ortaya çıkan yapılar kentin ana karakterini belirlemiştir.(3) Sonrasında Akkoyunlular (1462-1516) ve 16. yüzyıldan itibaren de Osmanlılar döneminde kentin günümüze ulaşan tarihî kent örüntüsü oluşmuştur. 1950’li yıllardan itibaren ülkenin genelinde hakim olan demografik dönüşümünün paralelinde Mardin’den batıya gerçekleşen göçler ve devamında 1990’lı yıllarda Güneydoğu Anadolu bölgesindeki köylerden Mardin’e olan göçler sonucu kentin demografik yapısında meydana gelen değişimle birlikte kentin yapısal karakteri de dönüşmeye başlar. Geleneksel taş yığma yapıların fiziksel donatıları ile güncel yaşamsal donatı gereksinimleri arasında ortaya çıkan uyumsuzluk nedeniyle ve yeni kullanıcı profilinin kültürel alışkanlıkları doğrultusunda kentin geleneksel dokusuna eklemlenerek organik olarak gelişen yeni bir mimari dil ortaya çıkar. Merdivenlerden tuvaletlere, mutfaktan balkona farklılaşan mekânsal nitelik ve ölçeklerde ortaya çıkan, çoğunluğu betonarme olan bu ekler, mekânsal karakterleri, kentin geleneksel dokusuna eklemlenme biçimleri, yapım tekniği ve yapı malzemesi ile son derece özgün bir mimari dil ortaya koyar.

Mardin eski kent merkezinin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne adaylığıyla birlikte kentte hızlı bir dönüşüm süreci başlamıştır. Özellikle 2010 yılından bu yana sürdürülen kentsel dönüşüm ve “temizleme” çalışmalarında yıkımı hedeflenen ve birçoğu gerçekleşen 500 yapı ve eki ile kent özgün mimari oluşumunu kaybetmektedir. Bu yıkımların paralelinde 2009 yılında Avrupa Birliği fonlarıyla Mardin’in ana caddesine özgün karakterini veren dükkan vitrinlerinin ve tabelalarının bir örnek olarak yenilenmesi ve 2018 yılında Hasan Ammar Çarşısı’nın özgün karakterinin yok edilerek dükkan vitrinlerinin aynılaştırılması kentin belleğinin yok olma sürecinin yalnızca birkaç örneğidir.

Mardin’in kentsel yerleşme ve mimari karakteri üzerine olan literatür genel olarak 12. yüzyıldan günümüze kadar ulaşan mimari karakterinin analiz çalışmalarına dayanır. Altun’un Mardin’de Türk Devri Mimarisi isimli kitabı literatürde türünün ilk örneğidir.(4) Kitapta çoğunlukla Mardin’de bulunan cami, medrese, hamam, sivil ve askeri yapıların planları ve bazı detayları çizilerek malzeme ve genel özellikleri ortaya konmuştur. Benzer biçimde Çağlayan’ın da Mardin’de kentsel sit alanı ve yakın çevresinde bulunan ve Ortaçağ’a tarihlenen anıt yapıların yapım tekniklerini ve yöntemleri ile geçirdiği onarımları incelediği bir çalışması mevcuttur.(5) Bu çalışmalarda yer almayan Mardin evleri ise Alioğlu’nun Mardin Şehir Dokusu ve Evler isimli kitabında yer bulmuştur.(6) Alioğlu, Mardin tarihî kent dokusunun ortaya çıkış prensiplerini, özellikle konut dokusunun mahremiyet, topografya, iklim ve mimari tipoloji bağlamlarında analizinin yapılması ile ortaya koyar. Bununla birlikte, Mardin’in organik yapılanması çeşitli akademik çalışmaların konusu olmuştur. Ancak bunların arasında bu çalışmanın konusu olan atlası oluşturulacak 1950 sonrası betonarme yapı ekleri üzerine bir çalışmaya rastlanmamaktadır.

Kent, kurulup biten bir olgu değildir. Kent mekânı, gündelik hayatın gereklerinin paralelinde, sosyo-kültürel, ekonomik ve politik yapıdaki değişimlerle karşılıklı etkileşim içerisinde kurumlar ve bireyler tarafından sürekli olarak dönüştürülür.(7) Kentleşme durumunun 1938’de Wirth(8) tarafından “sosyal olarak heterojen bireylerden oluşan göreli olarak geniş, yoğun ve kalıcı yerleşme” olarak son derece çizgisel tanımlanmasının ardından, kenti oluşturan bu bireylerin birbirleriyle ve kent mekânı ile etkileşimlerinin, dolayısıyla gündelik yaşam pratiklerinin kentleşmenin önemli bir boyutu olduğu ancak 1960’lardan itibaren özellikle Jacobs, Lefebvre ve de Certeau gibi yazar ve kent bilimciler tarafından irdelenmiştir. Jacobs, tekil olarak herhangi bir işlevle doğrudan şekil alan kent mekânları yerine gündelik hayatın potansiyellerini karşılayabilecek kent mekânlarının oluşturulmasının bu yönde hayati önem taşıdığını belirtir. (9)

Kendiliğindenlik vurgusu, Lefebvre(10) ve de Certeau(11) tarafından belirtildiği gibi kentin gündelik ritimlerinden ve insanın gündelik hareketlerinin tahmin edilemezliğinden yola çıkarak insan doğasının tıpkı evrenin doğası gibi “kararsız” ve etkileşimlere açık, çizgisellikten uzaklaşan durumunun birçok sayıda insanın doğasının çarpıştığı gündelik mekânların şekillenmesinde ne kadar önemli bir dinamik olabileceğini ortaya koyar. Çizgisel olmama ve dinamik süreçler kavramları 1960’lardan itibaren bilimleri evrenin ve yaşamın kararsızlığını, olasılıklara açık durumunu, dengesizliğini ve karmaşasını kabul etmeye; sürekli devinim içinde varlığını sürdüren bu çok katmanlı ve etkileşimli ilişkiler ağının varlığını araştırma ve açıklama süreçlerine dâhil etmeye götürmüştür.(12) Bu durumda kentin mekânları da ancak insan doğasının çizgisel olmayan dinamiklerine olanak sağladığı ölçüde kapsayıcı ve katılımcıdır. Mardin’in güncel kent dokusu tam da bu düşüncenin paralelinde, gündelik yaşam dinamiklerinin paralelinde bireyin kazandığı müdahale serbestliği doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Kent dokusunun zenginliği yalnızca yüzyıllar öncesinden günümüze gelen son derece özgün geleneksel taş mimarisinde değil, bugünün kullanıcısı tarafından çeşitli gündelik etmenlerle üretilmiş yine son derece özgün ve yeni eklemlenmeler ile oluşmuş organik dokusundan da kaynaklanır. Bu çalışma, tarihsel olanla güncel olan arasında bir diyalog çabası olarak ortaya çıkan ve sosyo-kültürel yapının somut temsilleri olarak kabul ettiği bu mimarlığa bir alan tanıma hedefi doğrultusunda gelişmiştir. Bu güncel ve kendiliğinden ortaya çıkan mimarlığın da en az diğeri kadar belgelenme yoluyla bilgi üretimine açılması gereği ortadadır. Buradan hareketle, oluşturulacak “Mardin Enformel Mimarlık Atlası”, var olagelenin bilgisinin keşfi ile yeni üretimlere altlık olabilecek tasarım stratejileri geliştiren araçların oluşturulması ve çoğaltılmasını hedeflemektedir.

YÖNTEM

Mardin için bir enformel mimarlık envanteri ve atlasının üretilebilmesi için veri analizi ve görselleştirmesi üzerinden ilişkisel çözümleme yöntemi kullanılmıştır. Mardin eski kent merkezindeki konut yapılarına kullanıcısı tarafından eklemlenmiş yapı eklerinin belgelenmesi projenin girdilerini oluştururken, bunların çokluğu ve bir arada görselleştirilmesi mekânsal taktiklerin okunabilmesi için zemin hazırlamaktadır.

Bu bağlamda ilk olarak Mardin eski kent merkezindeki 200 yapı eki mevcut konumları, adresleri, plan, kesit, görünüş, aksonometrik perspektif çizimleri, fotoğrafları, yapım tekniği ve malzemesi ve yapılış hikayeleri ile belgelenmiştir. Belgeleme, çalışma sürecinde ilk 50 yapının tespitinin ardından eldeki veriler doğrultusunda hazırlanan envanter föylerinin Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Bölümü 4. Sınıf öğrencilerinden bir grup tarafından doldurulması ile gerçekleşmiştir. (Resim 2) Belgelemede esas olan ana ve alt sınıflandırma kategorileri, yapı eklerinin işlevleri ve mekâna eklemlenme biçimlerinde ortaya çıkan yoğunlaşmalar üzerinden elde edilmiştir. (Tablo 1) Sınıflandırma bir taraftan veriyi analiz için mümkün olan bilişsel eşiğe indirirken bir taraftan da özellikle çoklu eklentiye sahip yapılarda tüm eklentilerin biraradalığının ortaya çıkardığı mekânsal bilginin kaybolmasına yol açar. Bu bilgi kaybını engellemek üzere eklenti çokluğu ve bu çokluktan kaynaklanan mekânsal zenginliği içeren 6 yapı bütünsel olarak ve genel sınıflandırmadan ayrı tutularak değerlendirilmeye alınmıştır.

Bu doğrultuda çalışma, eklerin belgelenmeleri, bu belgeleme sonucu görselleştirilmeleri suretiyle etkileşerek birlikte var oldukları toplumsal ilişkiler ağı içerisinde irdelenmeleri (ilişkisel çözümleme) ve mekânsal süreçlerinin karşılaştırmalı olarak ortaya konulması üzerinden gelişir. Belgeleme çalışmaları, paralelinde oluşturulacak interaktif harita ile Mardin’de kullanıcısı tarafından üretilen enformel mimari oluşumlara dair bir envanterin, yani Mardin Enformel Mimarlık Atlası’nın şu aşama için tamamlanması planlanmaktadır.

MARDİN’DE ENFORMEL MİMARLIK TAKTİKLERİ

Belgeleme çalışmalarının derlenmesi ile görünür hale gelen yapı eklerinin işlevleri, yapma biçimleri, malzemeleri ve mekâna eklemlenme biçimlerinde ortaya çıkan yoğunlaşmalar üzerinden, yere özgü mekânsal ilişki kurma biçimleri ve bunların sosyo-kültürel ilişkiler ağı ile etkileşimleri gibi mekânsal taktiklere dair okumalar mümkün olmuştur. Bu bölüm, böyle bir çalışma ile üretilebilecek enformel mimarlık bilgisi okumasına örnek teşkil etmek kapsamında elde edilen tespitlerin bir kısmını ortaya koymaktadır.

Mardin eski kent merkezinde tespit edilen ve belgelenen 200 yapı eki değerlendirildiğinde nicel olarak en fazla yoğunlaşmanın merdiven, tuvalet, çıkmalar ve mutfak-banyo kategorilerinde olduğu görülmüştür. (Tablo 1) Her kategorinin çıktıları, bunların gündelik yaşam pratikleri ve sosyo-kültürel yapı üzerinden çözümlemeleri değerlendirilerek raporlanmıştır. Örnek olarak “merdiven”, “tuvalet” ve “mutfak/banyo” kategorilerinden derlenen tespitler aşağıda derlenmiştir.

Merdiven ekleri yapıya eklemlenme biçimlerine göre 5 alt kategoride incelenmiştir. Bunlar “giriş merdiveni”, “merdiven+teras”, “saplanan merdiven”, “kubur”(13) ve “kule merdiven”dir. (Resim 3) Merdivenler dış mekânda olup, yapılış amacına göre ikiye ayrılır. Bunlardan ilki yol kotundan yüksekte kalan zemin kottaki girişe ya da üst kotlardaki konutlara bağımsız ulaşımı sağlamak amacıyla üretilen merdivenlerdir. (Resim 4) Bunların ortaya çıkmasında temel etken ailenin genişlemesi (örneğin ev sahibinin oğlunu evlendirmesi), tek mülkün aile bireyleri arasında miras durumundan bölüşülmesi ya da tek sahipli mekânın farklı kısımlarının başka birisine kiralanması veya satılması sonucu yapıların kendi içinde bölünmesidir. Bu üç koşulda da ortaya çıkan bağımsız bölümlere yine bağımsız olarak ulaşılması amacıyla sonradan merdiven ekleri yapılmıştır. Bu merdivenlerin doğrudan sokaktan erişilebilenlerinin yanı sıra, evlerin ortak giriş avlusundan erişilenleri de mevcuttur. İkinci tür merdiven ekleri de tüm bağımsız birimlerin ortak kullanım alanı olan dama doğrudan sokak kotundan erişimi sağlayan merdivenlerdir. Bu şekilde damlara, evin herhangi bir bağımsız biriminden geçilmek durumunda kalmadan, tüm yapı sakinleri tarafından bağımsız olarak erişilebilmektedir. Malzeme kullanımı ve yapım sistemi bağlamında bakıldığında zemin kata yapılan giriş merdivenlerinin taş ve betonarmeden inşa edildikleri ve korkulukların ferforje demirden tercih edildiği gözlemlenmiştir. Sirkülasyon yoğunluğu daha az olan merdivenlerin ise tümüyle metal strüktürden inşa edildikleri görülür.

Diğer bir kategoride, tuvalet ekleri eklemlenme biçimi ve diğer eklerle kurduğu mekânsal ilişki bağlamında 5 alt kategoride incelenmiş olup, bu kategoriler “tuvalet”, “tuvalet+banyo/mutfak”, “tuvalet+merdiven”, “tuvalet+su deposu”, “tuvalet+diğer” olarak belirlenmiştir. (Tablo 1) Tuvalet eklerinin, tek bir mülkün bağımsız birimlere bölünmesi sebebiyle, her bir bağımsız birim tarafından ihtiyaç duyulan sayıda ve konumda, yapının dış mekânlarına (teras ya da avlular) eklemlenmiş oldukları tespit edilmiştir. (Resim 5) Kullanıcılar bu durumu, havalandırma ve tesisat problemlerinin iç mekânda çözülememesinden kaynaklı hijyen sorunuyla ilişkilendirmektedir. İç mekân bağlantısı olan tuvaletlerde ise birimler genellikle yapı cephesine takılarak dışarıya açılan pencereler ile havalandırılmış, tesisat boruları da dış cepheden doğrudan sokağa indirilerek ana gidere bağlanmıştır. Genellikle üzerlerine konumlanan galvaniz sacdan su depoları ile birlikte bir birim oluşturmaktadırlar. (Resim 6) tuvalet ekleri genellikle tuğla / briket örülerek ve çimento ile sıvanarak inşa edilmiştir. Dış cepheye takılan veya merdiven sahanlığında konumlanan tuvaletlerin taşıyıcılığı betonarme, nadiren de metal kolonlarla sağlanmıştır. Bu kolonlar kimi yerde doğrudan sokağın ortasına inerek sokağın mekânsal kullanımı değiştirmektedir.

Son olarak mutfak-banyo ekleri ise konumlarına ve yapıya eklemlenme biçimlerine göre 3 alt kategoride sınıflandırılmıştır. (Tablo 1) Bu eklerin genel olarak yapının ana birimlerine “cephede konsol olarak eklemlenmesi”, yapının “terasında” ya da “avlusunda” konumlanıp, ana yaşam mekânı olan kapatılmış eyvan cephelerine eklemlenmeleri söz konusudur. (Resim 7, 8) Mutfak ve banyo işlevlerinin aynı birim içinde birarada ya da bir duvar ile ayrılmak suretiyle ayrı olarak gerçekleştiği tespit edilmiştir.

DEĞERLENDİRME

Bu 3 kategorideki tespitler doğrultusunda kullanıcısı tarafından üretilen eklerin mekânsal taktikleri ve kentin dönüşen gündelik yaşam pratiklerinin paralelinde, sosyo-kültürel ilişkiler ağı ile ilişkileri üzerinden aşağıdaki değerlendirmeleri yapmak mümkün olmaktadır.

Yalnızca nicel yoğunlaşmalar üzerinden, 1950 sonrası üretilen betonarme eklerin, geleneksel yapıların gündelik pratiklerin dönüşümüne adaptasyonu bağlamında gündelik yaşamsal altyapıyı sağlamak üzere üretildiklerini söylemek yanlış olmaz. Bu eklerin üretiminin ardındaki ikinci büyük etkenin yapıların eklemlenme biçimi, konumu ve yapılış hikayelerinden elde edilen verilerle de tutarlı olarak, Mardin’in sosyo-kültürel yapısı ve bu yapıda meydana gelen dönüşüm olduğu açıktır. Ailedeki genişlemenin paralelinde değişen mülkiyet durumu doğrultusunda yapıların kendi içlerinde bağımsız bölümlere ayrılması ya da yapıya yeni bir kat veya birim eklenmesi, bir yapıya farklı zamanlarda birden fazla merdiven, tuvalet ya da mutfak-banyo eki yapılmasındaki en temel motivasyondur. Mardin gibi çekirdek aile yaşantısından ziyade büyük ve genişleyen aile yapısının hakim olduğu bir bölgede bu temel ekler kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. Belgeleme aşamasında yapı kullanıcılarından ekin yapılışına dair edinilen bilgiler de bunu doğrular niteliktedir. Örneğin bir yapıda, oğlunu evlendiren anne, gelini ile anlaşamadığı için üst kotta yer alan kendi evine gelinin evinden geçerek çıkmak istemez ve avludan 3 kat boyunca yükselen bir merdiven kulesi ile kendi kaldığı birime bağımsız bir giriş yaratır.

Eklerin yapı bütünü içerisindeki konumları üzerinden bakıldığında varılan önemli bilgi mutfak, banyo ve tuvalet gibi ıslak hacimlerin genellikle ana mekânın dışında, terasta konumlandırıldıklarıdır. Mekânı kullanma pratiklerinin dönüştüğü ve mevsimsel farklılıkların kullanımı zorlaştırdığı durumlarda dışarıda olan bu mekânlardan öncelikli olarak banyo ve mutfağın iç mekânda ya da iç mekân ile sıcak bağlantı sağlayacak şekilde ana yaşam alanına eklemlendiği fark edilir. Tuvaletler ise genellikle yapının yaşam mekânlarından ayrı olarak terasların en uzak köşelerinde konumlanır. Diğer bir değerlendirme de banyo işlevinin tuvalet ile değil mutfak ile birlikte çözülmesi üzerine yapılabilir. Bu mekân örgütlenmesi de toplumsal yaşayış ve hijyen anlayışı bağlamında ipuçları vermektedir.

Islak hacimlerin yapının iç mekânına eklemlenme halinde, yine sosyo-kültürel dönüşümün ve mevsimsel şartların ortaya çıkardığı ve mekânların bir araya gelmesinde önemli bir role sahip olan diğer iki ögeye de dikkat çekmek gerekir. Bunlar eyvan kapama ve rüzgarlık ekleridir. Kentin geleneksel yapılaşmasında son derece merkezî rolde olan eyvanlar, genellikle iki ya da üç odanın bağlandığı avludan birkaç basamakla ayrılan üstü örtülü, avluya bakan yüzü açık alanlardır. Eyvan mekân kullanımı olarak geleneksel aile yaşantısının sürdüğü dönemde, evli çocuklara verilen odaların çevrelediği ortak kullanım mekânıdır. Bu mekân çamaşır / bulaşık gibi gündelik işlerin yapıldığı, yazların daha çok oturma mekânına dönüştüğü ve yaz kış çocukların oyun oynadığı yerlerdir. Zaman içinde geleneksel aile yapısının dönüşmesi ile bu mekânlar tek ailenin kullanımına hizmet etmeye başlamış ve kapatılarak genel olarak geçiş mekânı olarak kullanılmaya başlanmıştır. (Resim 9) Yukarıda bahsi geçen ıslak hacimlerin çoğunlukla yapılara eyvanın kapatılan cephesine eklemlenerek bağlandığı tespit edilmiştir. Bazı durumlarda da bu bağlantıyı sağlayan yine yapı cephelerine eklemlenen rüzgarlıklardır. (Resim 10)

SONUÇ

Çalışmanın bu aşamasındaki tespitlere bakıldığında yapıların kullanıcısı tarafından üretilen eklerle dönüşümünün temel dinamiğinin zaman içinde değişen gündelik yaşam pratikleri ile toplumun sosyo-kültürel yapısında, özellikle aile yapısında meydana gelen değişim olduğu söylenebilir. Değerlendirme kısmında bahsedilen geleneksel aile yapısının dönüşmesi ya da kiralama amacıyla yapıların içeride bölümlenmeleri yapının farklı bölümlerinde merdiven, tuvalet, banyo ve mutfak gibi ıslak hacim eklerini ortaya çıkarırken, eyvan kapama ve rüzgarlık gibi ek yapılaşmalar da hem kendi başına benzer süreçlerin ürünü hem de bu eklerin ana mekâna eklemlenmelerinde bir ara eleman (geçiş elemanı) olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu elemanlardan merdivenlerin biçimlenişi sürekli farklılık gösterirken, ıslak hacim ekleri, özellikle tuvaletlerin benzer biçimde, kare tabanlı dikdörtgen prizma olarak şekillendiği görülür. Bu durumun gerekli minimum kullanım alanı üretme dürtüsüyle ilişkilenebileceğini düşünüyoruz. Kente göçlerin büyük bir bölümünün bölge içinden, yani benzer yaşam alışkanlıklarına sahip yerlerden olduğu göz önünde bulundurulduğunda, son yıllardaki farklı sosyo-kültürel arka plana sahip kişilerin getirdiği ufak çaplı dönüşüm dışında kullanıcı profilinin farklılaşmasının eklerin biçimlenmesinde çok etkin olduğunu düşünmüyoruz. Sayı olarak azlığı dolayısıyla henüz genel bir değerlendirmeye götüremediğinden yukarıda bahsedilmeyen fakat yeri gelmişken değinilmesini düşündüğümüz bir durum 2000’li yıllardan itibaren gerçekleşen, üniversite, hastane gibi kamu kurum ve kuruluşları ve STK çalışanları ile bağımsız sanatçıların sayısında meydana gelen artışın yapılardaki dönüşüme yansımasıdır. Çalışmada belgelenen 6 yapıda gözlemlenen, bölgedekinden tamamen farklı bir sosyo-kültürel yapıdan (genellikle tayin yoluyla) gelen bu profilin özellikle ıslak hacimlerin yapının iç mekânına dahil edilmesi ve mutfak-banyo birlikteliğinin ayrılarak banyo-tuvalet birlikteliğinin üretmesi gibi mekânsal dönüşümlere gitmesidir.

Çalışma, halihazırda belgelenmekte olan 200 kadar yapı ekinin daha eklemlenmesi ile güncellenerek devam etmektedir. Bu doğrultuda çalışmanın ilerleyen aşamalarında, Mardin Enformel Mimarlık Atlası oluştuğunda gündelik ve sosyo-kültürel ağlar ile mekânsal oluşumların karşılıklı ilişkisine dair daha fazla değerlendirme yapma imkanımız olacaktır.

NOTLAR

1. BAP projesi, Mardin Artuklu Üniversitesi bünyesinde Zeynep Ataş, Figen Işıker ve Nurcan Güneş tarafından Mart 2017-Eylül 2019 tarihleri arasında “Mardin'de Yerel ve "Vernaküler Modern" Mimarlık Stratejilerinin Keşfi ve Belgelenmesi” adıyla gerçekleştirilmiştir. Mardin Enformel Mimarlık Atlası başlıklı proje kitabı ise tasarım aşamasındadır.

2. Galloni, Frederico, 2018, “Introduction”, Archipelago Italia: Projects for the Future of the Country’s Interior Territories, (ed) Mario Cucinella, Quodlibet, Italya, s.14.

3. Alioğlu, E. Füsun, 2000, Mardin Şehir Dokusu ve Evler, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.

4. Altun, Ara, 1971, Mardin’de Türk Devri Mimarisi, Gün Matbaası, İstanbul.

5. Çağlayan, Murat, 2017, Mardin Ortaçağ Anıtları ve Yapım Teknikleri, Hiperlink, İstanbul.

6. Alioğlu, 2000.

7. Lefebvre, Henri, 1971, Everyday Life in Modern World, Harper and Row, New York. Lefebvre, Henri, 2007/1992, Ritimanaliz: Mekan, Zaman ve Gündelik Hayat, (çev.) Ayşe Lucie Batur, Sel Yayınları, İstanbul.

8. Wirth, Louis,1996/1938, “Urbanism as a Way of Life”, The City Reader, (ed.) R. LeGates ve F. Staut, Routledge, Londra.

9. Jacobs, Jane, 1966, Death and Life of Great American Cities, Jonathan Cape, Londra.

10. Lefebvre, 1971.

11. De Certeau, Michael, 1984, The Practice of Everyday Life, University of California Press, Berkeley.

12. Capra, Fritjof, 1997, The Web of Life, Anchor Books, Amerika. de Landa, Manuel, 2003, A Thousand Years of Nonlinear History, Zone Books, New York. Prigogine, İlya, 2004, Kesinliklerin Sonu: Zaman, Kaos ve Doğa Yasaları, İzdüşüm Yayınları, İstanbul. Pulselli, R.M; Tiezzi, Enzo, 2009, City of Chaos Urban Self-organization and Sustainability, WIT Press, Büyük Britanya.

13. Dama ulaşan merdivenin, bu kottaki üstü örtülü ve kapı ile dama açılan sahanlığına yerel halk arasında "kubur" denir.  Burası, dam kullanımının daha az olduğu kış mevsimlerinde odun, turşu vb. malzemelerin geçici olarak depolandığı alan olarak da kullanılır.

 

Bu icerik 2037 defa görüntülenmiştir.