|
420
TEMMUZ-AĞUSTOS 2021
|
|
-
Ümit Şahin, Dr., Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi
-
Suha Özkan, Prof. Dr., AIA Onur Üyesi
-
Cihan Erdönmez, Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa Orman Mühendisliği Bölümü
-
Nur Akın, Prof. Dr., İTÜ Mimarlık Bölümü
-
Serhat Ulubay, Arş. Gör., YTÜ Mimarlık Bölümü
-
Ebru Şevik, Gökhan Okumuş, H. Eren Efeoğlu, Neris Parlak Temizel
-
Mustafa Tahir Ocak, Arş. Gör., İTÜ Mimarlık Bölümü
-
Neşe Gurallar, Prof. Dr., Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü
-
Şule Feza Sezginalp, Emekli Başmimar, TCDD
Pınar Sezginalp , Dr. Öğr. Üyesi, Özyeğin Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
-
Yonca Kösebay Erkan, Prof. Dr., Kadir Has Üniversitesi Mimarlık Bölümü
-
Eyüp Muhcu, Mimar, 2010-2020 yılları arası
Mimarlar Odası Genel Başkanı
-
Arbil Ötkünç, Doç. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü
Savaş Ekinci, Dr. Öğr. Üyesi, MSGSÜ Mimarlık Bölümü
-
[1]
M. Haluk Zelef, Doç. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü
-
G. Doruk Atay, Mimar, Yüksek Lisans Öğrencisi, ODTÜ
KÜNYE
|
|
|
TEHDİT ALTINDAKİ KÜLTÜR MİRASI
Koru(ya)mamanın Hikayesi: Tao-Klarceti Bölgesinde Yer Alan Manastır Kiliseleri
Mustafa Tahir Ocak, Arş. Gör., İTÜ Mimarlık Bölümü
Tao-Klarceti bölgesi, Erzurum, Artvin, Ardahan ve Kars'ın bir bölümünü kapsayan bölgenin Ortaçağ’daki adıdır. 9. ve 11. yüzyıllar arasında Tao ve Klarceti olarak adlandırılan iki bölgeyi ve çevresini içine alan topraklar yaklaşık iki yüzyıl boyunca Gürcü Tao-Klarceti Krallığı hakimiyetinde kalmıştır. Yüzyıllar boyunca sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış Anadolu topraklarında günümüze ulaşan bir çok yapıda olduğu gibi Tao-Klarceti bölgesinde yer alan Ortaçağ dönemi yapılarında da köken tartışması sürmektedir. Tehdit altındaki bu kültür varlıklarını köken tartışmalarına boğarak koruma sorunlarını ikinci plana itmemek adına bölgede yer alan manastır kiliselerini, daha nötr şekilde, “Ortaçağ” olarak nitelemek daha doğru olacaktır.
Ortaçağ’da Hristiyanlığı güçlendirmek amacıyla, birçok bölgede olduğu gibi Tao-Klarceti bölgesinde de, kentlere uzak yerleşimlere pek çok manastır kurulmuştur. Manastır kiliselerinin büyük kısmı Tao-Klarceti Krallığı'nın mimari açıdan altın çağını yaşadığı 10. yüzyılda inşa edilmiştir. Zaman içinde, bitişiğine veya yakın çevresine inşa edilen ek yapılar ile manastır özelliği kazanmışlardır. Bölgenin Osmanlı hakimiyetine geçtiği 16. yüzyıldan sonra köylerdeki Gürcü nüfusun kısmen bölgeyi terk etmesi ve bir bölümünün müslüman olma süreci arşiv belgelerinden izlenebilmektedir. Gürcü nüfusun azalmasına rağmen kiliseler bir süre daha kullanılmaya devam etmiş, işlevini yitirdiğinde ise birçoğu kısmen de olsa cami olarak kullanılmışlardır. Kiliselerin cami olarak kullanımları sırasında belirgin yapısal değişiklikler yapılmamış, yapılar özgünlüklerini kaybetmemiştir. Manastır yaşamı gereği, uzak dağlık yerleşimlere inşa edilen bu yapılar 20. yüzyıl başında yabancı gezgin ve araştırmacıların ilgisini çekse de ülkemizde 1980’lere kadar dikkat çekmemiş, kültür varlığı olarak kayıtlara geçememişlerdir.
Yapılar için en önemli tehdit Türkiye-Gürcistan ilişkilerinde yaşanan değişken durumdur. İki ülke arasında kültür varlıklarının korunması konularında yapılan pazarlıklar çeşitli nedenlerle uzun bir süre sonuçlandırılamamıştır. Bunun sonucunda her seferinde yeni bir heyecanla başlayan koruma çalışmaları yarım kalmıştır. Karşılıklı görüşmeler ancak 2017 yılında imzalanan protokolle sonuçlanarak resmiyet kazanmıştır. Türkiye-Gürcistan arasındaki bu protokolde Gürcistan’ın bu bölgede yer alan kiliseleri onarması karşılığında Türkiye’nin Gürcistan’da bulunan camilerin restorasyonlarını üstlenmesi üzerinde mutabakata varılmıştır. Protokol kapsamında yapıların belirlenen bir program çerçevesinde onarılması beklenirken her iki ülkenin öne sürdüğü farklı nedenlerden dolayı süreç çok ağır işlemiş, hatta durma noktasına gelmiştir. Manastır kiliseleri bir yandan başkentlerden gelecek haberleri beklerken diğer bir yandan define kazıları, hırsızlık ve açık hava koşulları gibi birçok olumsuzluk karşısında ayakta kalmaya çalışmaktadır. Büyük kentlerde görmeye alıştığımız büyüklükte anıtsal yapıların kentlere uzak, ulaşımı zor dağ köylerinde inşa edilmiş olması az rastlanır bir durumdur. Sahip olduğu benzersiz özellikler sayesinde manastır kiliseleri kültürel peyzaj, Ortaçağ arkeolojisi, sınır aşırı miras gibi güncel bir çok kavram içinde değerlendirilebilir.
Tao-Klarceti bölgesi manastır kiliselerinin banileri ile aynı soydan gelen kişiler tarafından inşa ettirilen Bagrati Katedrali, rekonstrüksiyonu ve sonucunda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nden çıkarılmasıyla uluslararası gündemi uzun süre meşgul etmiştir. Gürcistan ve Ermenistan’da bulunan çok sayıda Ortaçağ manastır yerleşiminin ve benzer nitelikte yapıların oluşturduğu Ani Kenti’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alması, bu manastır kiliselerinin dünya mirası olma potansiyelini açıkça göstermektedir. Ancak üst ölçek koruma kararları alınarak bir bütün olarak değerlendirilmezse ve insanlığın ortak mirası olarak sahip çıkmak yerine “Gürcü Kiliseleri” olarak tanımlayarak başkalarının adım atması beklenirse yakın zamanda yapılar kalıntıdan ibaret kalacaktır.
*Fotoğraflar yazar tarafından çekilmiştir.
Bu icerik 3455 defa görüntülenmiştir.
|
|
|
|