425
MAYIS-HAZİRAN 2022
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: 2022 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: 2022 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri; 18. Dönem Üzerine Notlar

Hüseyin L. Kahvecioğlu

Mimarlar Odası tarafından organize edilen ve istikrarlı bir şekilde süregelen Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri programının 18. dönemi geride kaldı. Seçici Kurul Üyesi olarak yer aldığım bu sürece dair bazı gözlem ve değerlendirmelerimi aşağıda paylaşıyorum.

Bu dönemi sıra dışı kılan bir neden, iki yıldır süren salgın nedeniyle değerlendirme çalışması için izlenen yöntemin önceki dönemlere göre farklılaşmasıydı. Bir araya gelmeyi kısıtlayan koşullar nedeniyle zorunlu olarak bireysel inceleme ve ön değerlendirmelerin dijital platformlar üzerinden yapılması başlangıçta olumsuz bir durum olarak algılanmakla beraber, pratikte bazı önemli avantajlar sağladı. Teslimlerin tamamlanması ve düzenleme komitesinin ön çalışmaları sonrasında tüm başvurular dijital ortamda jüri incelemesine açıldı. Böylece Seçici Kurul Üyeleri, başvuruları inceleyebilmek için oldukça uzun bir zamana sahip oldu. Herkesin başvuruları detaylı bir şekilde inceleme şansı bulduktan sonra üç ayrı toplantıda çevrimiçi olarak bir araya gelmesi, ortak kararlar için oldukça verimli bir ortam yarattı. Bütün bunların devamında, son olarak yapılan yüz yüze toplantıda, basılı posterler üzerinden yapılan inceleme ve tartışmalarla değerlendirme süreci tamamlandı. Sonuçta, önceki dönemlerde birkaç günle sınırlı olan değerlendirme süreci, bu dönem yaklaşık 1 aylık döneme yayılmış oldu ve bu durum değerlendirme sonuçlarını olumlu yönde etkiledi.

Takvimin uzun bir süreye yayılması, yapı dalı ödül adaylarının yerinde görülebilmesi amacını da taşımaktaydı ancak her dönem temenni edilen, hedeflenen bu uygulama kısıtlı koşullar nedeniyle gerçekleşemedi. Buna karşın, yapıları yerlerinde görmenin tam karşılığı olmasa da geçmiş yıllarda sadece proje posterleri üzerinden yapılan değerlendirmelere karşılık, daha kapsamlı inceleme ve araştırma imkanı elde edildi. Bu konu aynı zamanda “temsil” ve gerçeklik arasındaki ilişki açısından da tartışmaya değer. Proje sahibinin baktığı açı ve seçtiği temsil araçlarıyla sunulan yapıyı, farklı temsil ortamlarından da incelemek değerlendirmeye katkı sağlayan bir durum. Örneğin, bir yapıyı sadece postere yer alan fotoğraf kadrajı üzerinden anlamakla, bulunduğu bağlam hakkında daha fazla fikir edinebileceğiniz sokak görüntüleri, uydu fotoğrafları, farklı platformlardaki yayın ve değerlendirmeleri araştırıp görebileceğiniz zamana sahip olmak arasında önemli bir fark var. Yerindeki deneyimle aynı olmasa da sadece sunulan posterdeki bilgiyle sınırlı olmayan bir inceleme imkanı elde etmek önemli. Bu imkanın daha sağlıklı bir değerlendirmeye katkısı olduğunu düşünüyorum.

Döneme ait tespitlerden bir diğeri, başvurular ve sonuçta ödüle layık görülen yapılar arasında kamu yönetimlerinin işverenliğinde yapılan çok sayıda nitelikli yapının yer almasıydı. Türkiye’deki kamu yönetimi işverenliğinde yapılan yapıların proje ve inşa kalitelerinin geçmişten bu yana önemli bir sorun alanı olduğu dikkate alındığında, bu durum olumlu bir gösterge olarak görülebilir. Bu tespit bir ölçüde doğruyu yansıtsa da konuya biraz ayrıntılı bakıldığında aslında bu sonuçların yaygın ve kurumsal bir iyileşmeden çok, bireysel çabalara bağlı olduğu görülüyor. Kamu yönetimlerince gerçekleştirilen bu nitelikli projelerin arkasında çoğunlukla ya duyarlı ve karalı bir yöneticinin bireysel inisiyatifi veya daha çok proje müelliflerinin ısrarlı, tutkulu ve özverili çabaları görülebilir.

Başvuruların bütünü üzerinden bir değerlendirme yapıldığında, Türkiye’de nitelikli yapı inşası konusunda sürekli bir gelişim kaydedildiğini söyleyebiliriz. Ancak, nitelikli yapının her zaman iyi bir mimarlığın tüm gereklerini karşılamayacağı notunu düşmek yanlış olmaz. İnşa niteliği ne kadar yüksek olursa olsun, işlevini, kullanıcısını, coğrafyasını kısacası tüm boyutları ile “bağlamını” tasarım girdisi yapabilmek de büyük önem taşıyor. Bu tespit ışığında katılımların, nitelikli yapıdan iyi bir mimarlığa doğru geniş bir yelpazede zengin bir içerik sergilediğini söylemek mümkün.

Son olarak, bu dönemi diğer dönemlerden ayrıştıran en önemli konu, kadın mimarların başarısıydı. Mimar Sinan Büyük Ödülü, Anma Programı ve Mimarlığa Katkı Dallarında kadın mimarların ağırlığı vardı. Türkiye’de eğitimden uygulamaya, mimarlığın her alanında kadınların rolü ve katkısı ileri düzeyde olsa da görünürlük konusunda durumun tersine oluşu, sadece yaygın bir toplumsal sorunun parçası olarak görülmemeli. Bu durum, mesleki organizasyondan eğitim alanına kadar her zaman ilerici ve öncü olma iddiasındaki bir disiplin için önemli bir çelişki. 18. döneme kadar Mimar Sinan Büyük Ödülünün bir kadın mimara verilmemiş olması da bu çelişkinin somut göstergesi olarak kabul edilebilir. Bu dönemin sonuçlarının süregelen bu dengesizliği görmek ve düşünmek için bir kırılma noktası olmasını dilerim.

Her dönem seçici kurul üyeleri, o döneme ait deneyimleri üzerinden sergi ve ödül programının geliştirilmesine yönelik bazı önerilerde bulunur. Bu dönem de değerlendirme süreci boyunca çeşitli konularda önerilerde bulunuldu. Kişisel önerim, farklı dönemlerde yapılan tavsiyeleri de dikkate alarak daha kapsamlı bir girişimde bulunulması ve 1987 yılında yürürlüğe girmiş olan Ulusal Mimarlık Ödülleri Yönetmeliğinin güncellenmesi yönünde. Yönetmeliğin kaleme alındığı tarihlerdeki mimarlık üretiminin nitelik ve niceliği ile bugünü karşılaştırdığımızda, yönetmeliğin bugünün koşullarını tam olarak karşılamakta zorlandığı görüşündeyim. Özellikle proje ve yapı dalındaki ödül sayılarının, kategorilerinin güncel mimarlığa göre yeniden değerlendirilmesi en önemli konu. Bu ve benzeri konuların değerlendirilerek yönetmeliğin kapsamlı bir şekilde yenilenmesi için bir çalışma grubu oluşturulmasının yararlı olacağı görüşündeyim.

 

 

Bu icerik 420 defa görüntülenmiştir.