312
TEMMUZ-AĞUSTOS 2003
 
MİMARLIK'TAN

ODADAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

SORUŞTURMA 2003: MİMARLIK GEÇMİŞİNİ DEĞERLENDİRİYOR

KORUMA

DOSYA: UIA 2005 İSTANBUL KONGRESİ'NE DOĞRU

MİMARİ PROJE YARIŞMASI:
ODTÜ KUZEY KIBRIS KAMPUSÜ

  • Winchester Mimarisi
    Gürhan Tümer

    Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi,

    Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi



KÜNYE
DEPREM

Bingöl Depremi Sonrası

Yaşar Subaşı

Araş. Gör., Dicle Üniversitesi Mimarlık

Bölümü Öğretim Üyesi

Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız Bingöl Depremi’nin ardından, özellikle kamu yapılarında meydana gelen hasarı ve nedenlerini, Diyarbakır Şubesi(1)’nin tespitleri ışığında, Yaşar Subaşı’nın yorumuyla sunuyoruz.

1 Mayıs 2003 günü saat 03.27'de, Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre, Bingöl'ün kuzeybatısında ve kente yaklaşık 15 km. uzaklıkta, 10 km. derinlikte 6.4 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Deprem Doğu Anadolu Fay zonunda oluşmuştur ve orta büyüklükte bir depremdir. Aslında, 6 büyüklüğündeki bir deprem Türkiye'nin herhangi bir yerinde herhangi bir zamanda olabilecek bir depremdir. Bu orta büyüklükteki deprem yine can kaybına neden olmuş, doğal bir afet yine felakete dönüşmüştür. Normal bir kentleşme ve yapı güvenliğinde, bu büyüklükteki depremin bu kadar yıkıcı olmaması gerekmekteydi. Bilinen şudur ki, bilim ve mühendislik, yapıları, çok daha şiddetli depremlerde can ve mal kayıplarına neden olmayacak şekilde tasarlayacak ve yapacak düzeye erişmiştir. Türkiye'nin olağan bir doğa olayında can kaybına uğraması, yine maddi hasarların söz konusu olması henüz deprem gerçeğinin tam olarak kavranamadığını göstermektedir. Her seferinde yapılaşmaya uygun olmayan alanlardaki plansız gelişmeler, projesiz ve denetimsiz yapılaşmalar, doğal afetlerin felaketlere dönüşmesine yol açmaktadır.

Bu depremle beraber hafızalara kazınan en acı olay, Yatılı İlköğretim Okulu’nda çocukların hayatlarını kaybetmesi ve beraberinde başlayan kamu yapılarının depreme dayanıklılığı ile ilgili tartışmalardır. Bilindiği gibi, 27 Ocak 2003’te meydana gelen Pülümür Depremi’nde Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nun yıkılmasının ardından, 1 Mayıs 2003 Bingöl Depremi’nde de yine bir yatılı okul daha yıkılmıştır. Enkaza dönen okulda 100’e yakın öğrenci hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla, diğerlerinde olduğu gibi, Bingöl Depremi’nde de, deprem hasarı, kamu yapıları ve özel yapılar olarak değerlendirildiğinde, hasar gören kamu yapılarının projeleri, kamu olanaklarıyla uygulanabilir projeler olarak üretilmesine rağmen, denetimsiz ve niteliksiz müteahhitlerce teknik özelliklerine özen gösterilmeden yapılmıştır. Uzmanlara göre bunun nedeni, ihalelerde fiyatların fazlasıyla düşük tutulması ve en düşük fiyatı teklif edene işin verilmesi, bunun sonucunda da ticari kaygıya düşen müteahhitlerin eksik ve kalitesiz malzeme kullanmasıdır.

Bilinen odur ki, yapı üretim süreci bölgesel ve kentsel planlamadan başlayan, projelendirme ile devam eden, yapımı ve denetimi de kapsayan bir süreçtir. Bu süreçte bütün mühendislik ve mimarlık disiplinlerinin ortak çalışması gerektiği halde, yasal düzenlemeler, ülkemiz için böylesi bir sürece imkân vermemektedir. Ülkemizde, yapım sürecini kapsayan, Planlama, Uygulama ve Denetim aşamalarında yapılan hata ve eksiklikler aşağıdaki gibi sıralanabilir.

1. Planlama aşamasında, ova olan zeminin, fay hattı geçen alanların yapılaşmaya açılması birinci hatadır. Diğer bir hata, depreme dayanıklı yapı projelendirmesinin, konusunun uzmanı yetkin mühendis ve mimarlar tarafından yapılmamasıdır. Yapının projelendirilmesinde yapılan mimari hatalar diğer bir boyutu vermektedir. Bingöl Depremi’nde yıkılan veya hasar gören, gerek kamu gerek özel yapılarda yumuşak kat olarak adlandırılan ve genellikle bina zemin katlarının ticari amaçla kullanımını sağlamak için yapılan kat yüksekliklerinin fazla alınması; bunun yanında yeterli önlemin alınmaması; özellikle şehir merkezinde pek çok binanın zemin katlarının yıkılmasına neden olmuştur. Diğer bir projelendirme hatası, kısa kolon olarak adlandırılan ve bodrum katların aydınlanması için pencere konulduğu perde veya yığma duvarlarda bu tür hasarlar görülmektedir. Ayrıca, narin kolon kalın kiriş uygulaması, ağır asmolen döşeme yapılması gibi bazı uygulamaların da hasarlara yol açtığı görülmektedir.

2. Uygulama (yapım) aşamasının, sorumluluk sahibi, teknik nitelikli müteahhitler tarafından yapılmaması, esas sorunlardan birini oluşturmaktadır. Yapımı gerçekleştiren müteahhidin eksik ve kalitesiz malzeme kullanması, örneğin bu depremde kullanılan betonun, beton diye adlandırılamayacak kadar kötü kalitede olması, düz demir kullanılması görülen ve tartışılan konuları oluşturmuştur. Ayrıca yapımı gerçekleştiren ustaların, işinin ehli olmamaları, örneğin kalıp hataları, demir işçiliğinden kaynaklanan hatalar, beton hazırlanırken veya dökülürken yapılan hataların nedeni sayılabilir.

3. Gerek planlama, gerekse yapım aşamalarının nitelikli, uzman inşaat mühendisleri veya mimarlar tarafından denetlenmemeleri, diğer bir boyutu oluşturmaktadır. Yapı denetimi ile ilgili bir sistemden ne yazık ki söz etmek mümkün değildir. Yapı Denetim Yasası’na göre denetçilik belgeleri, TMMOB ve Odalar dışlanarak Bakanlık tarafından verilmektedir. Kamuda çalışanlar ise Oda üyesi olmak zorunda dahi değildir. Bu anlamda denetim yapan mühendislerin mesleki yeterliliklerini ve denetim etkinliklerini denetleyecek kurum dahi bulunmamaktadır.

Bingöl Depremi sonrası yapılan ilk saptamalarda, hasarlı binaların teknik şartlardan uzak yapıldığı belirlenmiştir. Bir kez daha görülmüştür ki, projelendirme ve yapım tekniğine uygun yapılan yapılar en ufak bir hasara uğramazken, diğer yapılar yerle bir olmuştur. TMMOB'nin, daha önce de kamuoyuna duyurduğu önerilerini bir kez daha yinelemek istiyoruz. Öncelikle yapı stokunun depreme dayanıklılığının belirlenmesi, depremsellik açısından irdelenerek güçlendirme politikalarının oluşturulması ve gerekli görülen güçlendirme ya da yıkım çalışmalarının yapılması en öncelikli uygulama olmalıdır. Tüm deprem bölgelerindeki depreme dayanımı yetersiz yapıların takviyeleri için gerekli finansman-yapım-denetim politikaları oluşturulmalıdır. Bu alandaki gerekli eğitim standartları belirlenerek, ilgili kurumlar aracılığıyla eğitim programları tasarlanmalıdır. Eğitimler sonucunda çeşitli düzeylerde belgelendirilmiş mühendis ve mimarların ülkedeki yapı stokunu depreme dayanıklı hale getirecek hizmetler üretmesi sağlanmalıdır. Ayrıca, yapı üretiminde uygulanması ve uyulması zorunlu yapı standartları geliştirilerek, yapı denetimine esas olacak ölçütler oluşturulmalıdır.

Notlar:

1. Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi’nden alınan bilgiye göre, Oda’ya kayıtlı olarak, Bingöl’de çalışan 4 mimardan 2’si Milli Eğitim ve Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü’nde, diğer 2 mimar ise serbest olarak çalışmaktadır. Diyarbakır Şubesi hinterlandında olan Bingöl’de, örgütlü bir mimarlık camiası bulunmuyor.

Bu icerik 4798 defa görüntülenmiştir.