310
MART-NİSAN 2003
 
MİMARLIK'TAN

ODADAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: MİMARLIK EĞİTİMİ: Ağaç Yaşken Eğilir

YİTİRDİKLERİMİZ



KÜNYE
YÖNETMELİK

YARIŞMALARA YENİ DÜZEN: YARIŞMA NE GEREK, UNUTUN GİTSİN

Bilal Yakut

Mimar

Aralık 2002’de yürürlüğe giren yeni Kamu İhale Kanunu, mimari proje yarışmalarının yürütülmesinde aksaklıklar yaratacak bir takım düzenlemeler içeriyor. Özellikle yarışma sürecinde idarelerin, meslek Odalarının ve proje sahiplerinin hak ve yetkilerinin tanımlanmasındaki eksiklikler, gelecekte yarışmaların işleyişini önemli ölçüde etkileyecek. Bilal Yakut, mimarlık kültürünün ve pratiğinin çok önemli bir parçası olan yarışmalarla ilgili bu düzenlemeleri eleştirel bir gözle irdeliyor.

Kamu İhale Kurumu 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 22. maddesinde öngörülen yarışmalarla ilgili yönetmeliği 24 Aralık 2002 günlü Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Böylece 1970 yönetmeliği yürürlükten kalkarak, 1 Ocak 2003 tarihinden itibaren yeni yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik, mimarlık toplumunun da talep ve beklentileri doğrultusunda getirdiği bazı yeniliklere karşın, 5 temel konuda kendisinin uygulanmasını fiilen olanaksız kılabilecek düzenlemeler içermektedir. Özetle, ölü doğmuştur, diyebiliriz. Yönetmeliğin ölü doğmasının nedeni bu 5 konuyu :

1. Uluslararası yarışmalar,

2. Jürinin belirlenmesi,

3. Fikri haklar,

4. Kazanana işin nasıl verileceği,

5. Yarışmaların iptali,

başlıkları altında aşağıda irdeleyerek yarışmaların geleceğinin tartışılmasına uygun bir iklim yaratmaya çalışacağım. Bu beş konudaki görüş ve eleştirilerimi bir yazıyla Kamu İhale Kurumu’na ilettiğimi belirterek irdelemelerime geçiyorum.

1. Uluslararası Yarışmalar

Yönetmeliğin 6. maddesinin a fıkrası, mimarlık çevrelerinde ve mimarlar arasında büyük bir düş kırıklığı hatta şaşkınlık yaratmıştır. Kanunda dahi eşik değerlerin üzerindeki ihalelerin yabancı isteklilere açık “uluslararası” yapılacağına dair kesin bir hüküm yokken, hiçbir koruma getirilmeksizin

“...eşik değerlere eşit veya aşan yarışmalar, uluslararası yarışma olarak düzenlenir.”

hükmüyle ne yapılmak istendiği anlaşılamamıştır.

Bu tür bir düzenlemeyi savunanlar olabilir ve uluslararası rekabet yoluyla sağlıklı bir gelişme ortamı elde etme gibi kulağa hoş gelecek bir savunma da yapılabilir. Rekabet, eşit koşullarda olması kaydıyla, elbetteki gelişmede önemli rol oynayan etkenlerin başında gelir. Bu düşüncede olanlar, vurgun ve soygun politikalarıyla körüklenen kronik ekonomik krizler ortamında güç bela ayakta durabilen mimar, mühendis ve sanatçılarımızın, tuzu kuru ülkelerin vatandaşlarıyla nasıl rekabet edebileceklerini hiç düşünmüşler midir acaba?

Ne bireysel olarak mimarlarımız, ne de Mimarlar Odası, yüksek koruma duvarları ardına saklanarak mimarlık yapmayı savunmaktadırlar. Tersine, ülkemizde de uluslararası yarışmalar düzenlenmesini öteden beri savunagelmişlerdir. Mimarlarımız, özelliği olan ve Türk mimarlık yaşamında önemli yer tutmaya aday konularda uluslararası yarışmalar açılmasını her zaman istemişlerdir. Yaratılacak sağlıklı rekabet ortamıyla, mimarlığımız açısından ciddi bir zenginleşme olanağı sağlanacağına inanılmaktadır. Bu tür yarışmaların yabancı mimarlar tarafından kazanılması, mimarlarımızda hiçbir rahatsızlık yaratmayacağı gibi, tersine bu yarışmalarda kazanılacak deneyimlerle diğer ülkelerin açacağı uluslararası yarışmalara daha donanımlı hazırlanma fırsatı elde etmektedirler.

Unutulmamalıdır ki, büyük güçlükler içinde çalışan mimarlarımızın kazandıkları birçok uluslararası yarışma bulunmaktadır. En bilinen örneği Vedat Dalokay’ın kazandığı İslamabad Faysal Camii, bu gün İslamabad’ın silüetinde görkemiyla ayrıcalıklı bir konumda arkasındaki Hindikuş Dağları’nın fonunda göğe yükselmektedir

Öte yandan, ülkemizde yapılan ulusal yarışmalara yabancı mimarların girmesini yasaklayan bir durum bulunmamaktadır. Yabancı mimarlar, Mimarlar Odası’na geçici üye olarak Türkiye’de mimarlık mesleğini yapabilmektedirler. Yarışmaların yabancı mimarlara açık olmasıyla uluslararası olması arasında önemli bir fark bulunmaktadır. Uluslararası yarışmaların, Uluslararası Mimarlar Birliği’nin (UIA) onayıyla, bu birliğin UNESCO tarafından onaylanmış yönetmeliğinin kurallarına göre açılmaları gerekmektedir.

Yeni yönetmelikte buna ilişkin bir atıfta bulunulmaması ise ciddi bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Bu eksiklik uluslararası yarışmaların tabi olduğu prosedürü etkilemez kuşkusuz ama bu prosedürden habersiz kurumların açacakları uluslararası yarışmalar geçersiz sayılabilir ve kolayca boykot edilebilirler. Yönetmeliğin bu hükmü uluslararası bir anlaşmayla kabul edilmiş olan UIA yönetmeliğinin alanına müdahale niteliği taşımaktadır. Uyulması gereken bir uluslararası yönetmeliği geçersiz değilse bile yok saymaktadır.

Öte yandan uluslararası yarışma açmak için UIA’ya yapılacak ödemeler, yüksek jüri ücretleri, posta giderleri, sigorta giderleri ve yüksek katılım sayısı nedeniyle olağanüstü artan organizasyon giderlerini göze almak gerekir ki, idareler bu ekstra giderler için ödenek bulmada bir hayli zorlanacaklar ve dil bilir personel yetersizliği gibi diğer faktörler de eklendiğinde eşik değerlerin üzerindeki işlerin yarışmaya çıkarılmaları hemen hemen olanaksızlaşacaktır.

Söz konusu düzenleme neredeyse sıradan konuların bile eşik değeri aştığı düşünülürse yarışma açılmasını engelleyici bir rol oynayacaktır. Uluslararası yarışmaya çıkarılacak konularda eşik değerlerin alt sınır olarak alınabileceği ve kararın belli kriterler doğrultusunda veya takdiren idarelere bırakılacak bir düzenlemeyle bu madde yeniden ele alınmalıdır. İdarelerin kararının olabildiğince somut kriterlere bağlanmasında yarar vardır.

Bir diğer husus da, Kamu İhale Kanunu’nun 8. maddesinin a ve b fıkralarında, idarelere göre belirlenen farklı eşik değerler nedeniyle, genel veya katma bütçeli bir idare ile diğer kurumlardan birinin aynı büyüklük ve özelliklerde bir binanın (diyelim ki genel müdürlük binası) tasarım hizmetlerinin elde edilmesi farklı statülerde yarışmaya çıkarılmak durumunda kalınacaktır ki, bu durumun komik olmadığını izah etmenin olanağı var mıdır? Bu vesileyle kurumların yönetim ve bütçe statülerine göre yapım işlerinde eşik değer ayırımı yapılmazken, hizmet alımlarında kanunun böyle bir hüküm getirmesini anlamakta güçlük çekildiğini burada belirtmeliyim. En kısa zamanda, kanunda bu yönde bir düzeltme yapılmasında yarar görülmektedir.

2. Jürinin belirlenmesi :

Yarışma jürisinin seçimi konulu 18. maddede, meslek Odalarının da söz sahibi kılınması yaklaşımı son derece olumludur ancak yetersizdir. Jüri üyelerinin seçiminde elbette son söz yarışmayı açacak idarelerin olmalıdır. Meslek Odalarının, idarelerin bu yetkilerini kapma gibi bir yaklaşım içinde olmadıklarını belirtmeliyim. Ancak meslek ahlakını korumakla yükümlü Odaların böyle hassas konularda üyelerini daha sıkı denetleyebilme görevlerinin olduğunu da kabul etmek gerekir. Odaların, üyelerini yarışmalarda gösterecekleri performans ve meslek ahlakı bakımında düzenli olarak izleyebilmeleri ve jüri üyeliklerinin dengeli dağılımını gözetebilmeleri bakımından jürinin belirlenmesinde 1970 yönetmeliğinde olduğu gibi daha çok söz ve sorumluluk sahibi olmaları gerekir.

Bu bağlamda ilgili maddeninin Kamu İhale Kurumu’na daha önce gönderdiğim taslağın 19. maddesinde ön görüldüğü gibi 5 kişilik jürilerde 3, 7 kişilik jürilerde 5 üyenin, istenirse tamamının meslek Odalarından alınacak iki katı aday listesinden idarelerce seçilmesi hükmü getirilmelidir. Bu düzenlemeyle yarışma geleneğinin sağlam bir zeminde gelişip zenginleşmesine ciddi bir katkı sağlanacaktır.

Ayrıca, sivil toplum örgütü niteliğinde birer Anayasal kuruluş olarak, meslek Odalarının sürece dahil edilmeleriyle demokrasi kültürünün gelişmesine ve kamu yönetiminin sivilleşmesine ciddi katkı sağlanmış olacaktır. Siyasi etkiden uzak görev yapması öngörülen Kamu İhale Kurumu, kamu yararını gözeterek bu düzenlemeyi yapmakla önemli bir görevi yerine getirmiş olacaktır.

3. Fikri haklar

Haklar ve sorumluluklar başlıklı 42. maddenin ilk paragrafında,

“....kazanan tasarım ve projelere ait her türlü fikri haklar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca, aksi idare tarafından yarışma şartnamesinde belirtilmedikçe idareye ait olur.”

denilmektedir. Bu ifadeden, sanki sözü edilen kanun bu hakları doğrudan idareye veriyormuş ve şartnameyle yarışmacılara lütufta bulunulabileceği gibi bir anlam çıkmakta.

Oysa bu kanunun özü 13. maddesinde,

“Fikir ve sanat eserleri üzerinde sahiplerinin mali ve manevi menfaatleri bu kanun dairesinde himaye görür”

diye açık ve net bir biçimde ifade edilmiştir. Bu hükümle kanun, eser sahiplerine mutlak bir koruma getirmektedir ki 14. ve 16. maddelerinde bu haklardan sözleşme ile bile vazgeçilemeyeceğine dair kesin hükümler yer almaktadır. İdarelerin eser sahiplerinden ancak yarışma sonuçlarının kitap, dergi, broşür gibi araçlarla yayınlanması talebinden öteye bir hak talep etmeleri, hele her türlü kullanım hakkı talebi 5846 sayılı kanuna göre söz konusu olamayacağı açıktır.

4. Kazanana işin nasıl verileceği :

Yönetmeliğin 42 maddesi 3. paragrafında, işin, birinciliği kazanana

“ (...) teknik şartlar ve fiyatlar üzerinde görüşme yapmak suretiyle doğrudan temin yoluyla yaptırılabilir. (...) anlaşma sağlanamaması halinde idare (...) ikinci seçilen tasarımın uygulama projelerini aynı usulle yaptırır.”

hükmü getirilmiştir. Bu son derece sakıncalı durumlara yol açabilecek bir düzenlemedir. Kanunun idarelerin istismarına açık sübjektif düzenleme olanaklarını en aza indirme temel yaklaşımıyla uyumlu bir düzenleme niteliğinde değildir. Art niyetli yaklaşımlara kapı aralamaktadır ve mutlaka düzeltilmelidir. Teknik şartlar zaten yarışmaların doğası gereği şartname ve eklerinde ayrıntılarıyla tanımlanmış olacağından, bu bakımdan herhangi bir görüşme gereği de ortaya çıkmayacaktır.

Fiyat konusuna gelince mimarlık, mühendislik ve diğer güzel sanat hizmetlerinin ticari nitelikte hizmetlerden olmadığı, düşünce ve yetenek ürünü özgün eserler yaratma amaçlı hizmetler olduğu, gerçeğinden hareketle, bu hizmetlerin bedellerinin pazarlık konusu yapılması yerine, önceden yetkili kurumlarca belirlenecek yöntemlerle hesaplanması daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Tüm yarışmalarda olduğu gibi mimarlık yarışmalarında da belirlenmiş koşullar sonunda kazananın mutlak kazanan olması ilkesi temel alınmalıdır. Kazananla, altın madalya yerine gümüş madalya ister misin diye hangi yarışta pazarlık yapılıyor? Bu bakış açısıyla “Yarışma konusu, işin tüm tasarım hizmetleri ve ihale dosyası hazırlanması işiyle mesleki kotrolluk hizmetlerinin, yarışmada birinciliği kazanan müellife yetkili kamu kurumunun şartnamesine veya ilgili meslek Odalarının şartnamelerine göre bulunacak bedel esas alınarak doğrudan temin yoluyla yaptırılması” yönünde bir düzeltme yapılmalıdır.

Geçerli bir neden olmaksızın birinciliği kazanan müellifin bu hizmetleri yapmaktan kaçınması durumunda tazminat hakkı saklı kalmak kaydıyla veya mücbir sebeplerle yapamama durumunda, aynı hizmetlerin ikinciliği kazanana yaptırılması, bunun da mümkün olmaması durumunda idarenin serbest kalacağı yönünde bir düzenleme yapılmalıdır.

5. Yarışmanın iptali

Yönetmeliğin 47. maddesinde idarelere sınırısız iptal yetkisi tanınmıştır. İptal yetkisinin hangi durumlarda ve nasıl kullanılacağına dair bir düzenleme getirilmediği gibi, iptal durumunda idarelerin yükümlülükleri ve yarışmacıların haklarına dair bir düzenleme de getirilmeyerek, idarelere kayıtsız koşulsuz bir yetki verilmiştir. Bu, son derece tehlikeli ve yarışma düzeninin kötü emellere alet edilmesine kadar varacak olumsuzluklara yol açabilecek bir düzenlemedir. Ya iptal yetkisinden vazgeçilmelidir ya da bu yetki idarelerin gidermekte acze düştükleri sorunlarla sınırlı olarak verilmeli ve iptal durumundaki hak ve yükümlülükler açık açık sayılmalıdır. İdarelere kanunun tanımadığı nesnel koşullara dayanmayan yetkilerin ikincil mevzuatla verilmesi, 4734 sayılı Kanun’un özüyle çelişecek bir yaklaşımdır ki Kamu İhale Kurumu’nun böyle bir yaklaşım içinde olacağına ihtimal dahi vermek istemem.

Sonuç

Yeni yönetmeliğin bu haliyle yarışmaların yapılamaz duruma gelmesine yol açacağı kesindir. Bu durum, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yokluklar içinde dahi sayısız yarışmalar düzenleyerek modern Türkiye’nin kentlerini planlayayarak, bugün gururla dünyanın beğenisine sunabildiğimiz yapıları gerçekleştirebilmiş bir ulus olarak, güçlükle yaşatmaya çalıştığımız ve son yıllarda yoz siyasi yönetimlerin saldırılarıyla iyice örselenen ulusal mimarlığımızın gelişmesini büyük ölçüde engelleyecektir.

Bu gelişmede anlaşılması güç olan ise, siyasi nitelikli bir makama bağlı olmadığı halde Kamu İhale Kurumu’nun akılcı ve çağdaş bir açılım göstermede yetersiz kalması olmuştur. Oda Mevzuat Komisyonu’nun çalışmaları kapsamında, tarafımdan hazırlanan taslak kuruma iletildiği halde, şeklen bu taslağı esas almakla beraber yukarıdaki 5 temel konuda getirilen düzenlemenin mantığını anlamakta bir çok meslektaşım gibi gerçekten güçlük çekmekteyim.

Anlamakta güçlük çektiğim bir diğer konu da komisyon çalışmalarına Oda yönetiminin duyarsızlığıdır. Aynı duyarsızlığın TMMOB yönetimince de sergilenmiş olmasını mimarlık ve mühendislik alanında çok ciddi gelişmelerin yaşandığı bir süreçte nasıl yorumlamak gerektiğini bilemiyorum. Kamu kurumu niteliğinde birer Anayasal kuruluş olan meslek Odalarının neden etkinliklerinin beklenen düzeyde olmadığının ciddi bir biçimde sorgulanması gerektiğini de bu vesileyle belirtmeliyim.

Sözün özü, yarışmaların mimarlık kültürünün oluşum ve gelişiminde en önemli rolü oynayan organizasyonlar olduğu gerçeğini göremeyen ve ciddi bir algılama güçlüğü içindeki Kamu İhale Kurumu ve bu kurumu ikna etme becerisini gösteremeyen Mimarlar Odası’yla TMMOB yönetimleri, gelinen bu noktada, ortaklaşa sorumluluk sahibidirler. Hukuki deyimle müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.

Sorumlu taraflar klasik yaklaşımlarını terkederek verimli bir işbirliği ortamında yönetmeliğin yukarıda açıklamaya çalıştığım ve mutlaka en kısa zamanda düzeltilmesi gereğine inandığım yanlışlarını düzelterek mimarlık ve sanatın önünü açmalıdırlar. Bunun kendiliğinden gerçekleşmesini beklemenin, Godot’yu beklemek gibi olacağını düşünen meslektaşlarımın yukarıdaki görüş ve önerilerime destek vermesini bekliyorum.

Bu icerik 4626 defa görüntülenmiştir.