349
EYLÜL-EKİM 2009
 
MİMARLIK'TAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
KIRSAL YERLEŞİM

MİDYAT YEZİDİ KÖYLERİNDE KIRSAL MİMARLIK: Renkleri Solan Bir Halkın Kültürel Mirası ve Değişen Toplumsal Feraset

Kamuran Sami

Yrd. Doç. Dr., Dicle Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Mezopotamya bölgesinin tinsel kabulleri bağlamında “ayrıksı” halklarından Yezidiler, gerek dinsel inançları, efsaneleri, ibadet biçimleri ve gelenekleri, gerekse dini inançlarına ve kırsala özgü yaşamları ve maddi kültürleri bağlamında derin bilgi sahibi olmadığımız bir halk. Yazar, Yezidi kültürü ile biçimlenen kırsal yerleşimleri ve mimarlığı hakkındaki özgün araştırmasını aktarıyor.

Gök gürledi, yer inledi

Ortalık sessizleşti, karanlık çöktü

Şimşek çaktı, yangın çıktı

Kıvılcımlar parladı, ölüm yağdı  

Gılgamış (1) , Tablet 4

Tarihin devinim skalası içerisinde birbirinden farklı kültürün, dinin ve dilin varlığını günümüze değin yaşatan Midyat, MÖ 3000 yıllarına giden bir yerleşim dokusunun izlerine sahiptir. (2) Önemli bir uygarlık birikimine sahip Mezopotamya’da her zaman kentsel bir yer olma özelliğini koruyabilmiş olan Midyat, kırsal ve kentsel mimariyi tanımlayan geleneksel taş yapılı evleri, konakları ve Süryani kiliselerine sahip olmasıyla anılmaktadır. Yerleşim alanlarının maddi kültürünü yaratan ve birbirlerinin izleri üzerinde egemenlik kurmuş olan Sümerler, Urartular, Persler, Romalılar ve Osmanlılar gibi birçok medeniyet, bu bölgenin çoğulcu kültürünün yüzyıllarca süren birlikteliğini ortaya koymuştur.

Midyat’ın toplumsal ve kültürel örüntülerini farklı kılan çok etnili yapı ile yerleşimlerin (kırsal/kentsel) mimari dokusal karakterini belirleyen maddi kültürün yarattığı değerlerin özünde, birbirine zıt teolojik kabullerin birarada yaşıyor olması yatmaktadır. Yakın zamanlara kadar ortak bir pota içinde yaşamlarını sürdüren halk(lar)ın yarattığı kültürel zenginlik, çevresel boyutta ortak bir aklın ekolojik anlamda nasıl sürdürülebilir olduğunu ortaya koymaktadır. Midyat bölgesinin etnik yapısını oluşturan Türkler, Araplar, Süryaniler, Kürtler ve Yezidiler, yüzyılların toplumsal birlikteliğini kentsel ve kırsal yerleşimlerin suretlerine yansıtarak, dinsel ve kültürel boyutta farklı olmanın yarattığı ortak bir paydanın varolmasını yakın dönemlere kadar sağlayabilmişlerdir.

Mezopotamya uygarlığının yarattığı çoğulcu kültür deseni içerisinde Yezidiler, farklı bir inancın ve kültürün aidiyetini benliklerinde taşımaktadırlar. (Resim 1, 2) Bu halkın farklı dini inancı, tarihin her döneminde araştırmacılara konu olmasına karşın, kırsal yerleşim örüntülerinin sahip olduğu geleneksel yapılı çevreyi oluşturan düşüncenin kabul değerleri yeterince ilgi çekememiştir. İçe kapanık toplumsal ritüellerin yarattığı gizem, bu halkın çoğulcu toplumsal yapı içinde kimlik bulan maddi kültür örüntülerinin algılanılmasını arka plana atmıştır. Yezidi halkına atfedilen “ateşperest/şeytanperest” gibi kaba inanç vurgusunun aksine bu halk, kötülük kudretine sahip olan şeytandan korkar ve korkularını saygı duyarak ifade eder. Yezidi teolojisinin kuramsal bağlamı içinde ateş salt bir “nur”, yani ışık saçan bir kaynak olması sebebiyle ona kutsallık atfedilmektedir.

İçinde yaşadığımız bölgede, Yezidileri aykırı bir inancın temsilcileri olarak gören düşünce, ateşin kutsal sayılmasından hareketle, bu halka şeytana tapanlar sıfatını reva görmüştür. Yezidiler şeytana tapmadıkları gibi, putperest kültürünü benliklerinde taşıyan bir inanca da sahip değillerdir. Putperest bir topluluğun tapınmak için en azından kutsadığı doğaüstü bir imge veya canlı-cansız bir varlığı simgeleyen bir putunun olması gerekir. (3)

Yezidiler, Kitab El-Cilve (Tanrısal Açıklama Kitabı) ve Kitab El-Asvad / Meshaf-ı Reş (Kara Kitap) isimlerini taşıyan iki kutsal kitaba sahip olduklarını iddia ederler. Melek-i Tavus ile “güneş kültü” (4) inancına ve katı bir kast sistemine sahip Yezidilik, bölgede varolan geleneksel dinlerden farklı bir yanını ortaya koymaktadır. (5) Önyargıların egemenliği altında bir sır dinin sahibi olarak nitelendirilen Yezidiler, toplumsal yaşamın kırsal döngüsü etrafında oluşan değerleriyle birlikte maddi kültürlerini yıllarca süren geleneksel bir cemaat bilinciyle meydana getirmişlerdir. (6) Monografik bir çalışmanın referansı olarak kabul edilebilecek Ahmed Teymur Paşa, bir Kürt topluluğu olarak gördüğü Yezidileri ağır bir itham olan “heretik” kavramıyla tanımlamaktadır. (7) Yezidilerin, düşünce ve inançlarını gizlemeye son derece özen göstermeleri, günümüze değin gelen yanlış anlamaları ve önyargılı ithamları da beraberinde getirmiştir.

Kırsal bir topluluk deseni gösteren Yezidiler, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla birlikte, bugün dünyanın farklı coğrafyalarına dağılmış durumdadırlar. Ülkemizdeki Yezidilerin önemli bir bölümü Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Beşiri, Kurtalan, Bismil, Midyat, İdil, Cizre, Nusaybin, Viranşehir, Suruç ve Bozova gibi ilçelere bağlı 80’e yakın köyde yerleşik yaşamlarını idame etmekteydiler. Çeşitli nedenlerle sayıları günden güne azalan bu halk, ülkemizde 1980’lere kadar 60 bin nüfusa sahipti. Ancak bugün sayıları gittikçe azalan Yezidilerin büyük bir çoğunluğu Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda bırakılmışlardır. (8) Ülkemizdeki Yezidi nüfusunu ifade eden rakamlar kendi içinde çelişkilidir. İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin 1912’de derlenen istatistikî verilerine dayanılarak, Türkiye’de 37 bin Yezidinin yaşadığı söylenmektedir. (9)  

Ülkemizde son yıllarda süregiden dış göçe en fazla maruz kalan etnik gruplar arasında Yezidiler önemli bir yer tutmaktadır. Son 20, 25 yıl içerisinde bölgede meydana gelen terör, şiddet ve toplumsal ayrışmalardan dolayı Yezidi köylerinin tümü ya neredeyse boşaltılmış durumdadır ya da tek tük göçer aileler yaşamaktadır. (Resim 3) Batman, Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa ilçelerine bağlı köylerde 1985’te 22.632 Yezidi bulunduğu halde, bu rakam 2000 yılında 423’lere kadar düşmüştür. (10) Bölgedeki yerel halklar arasında Yezidilerin ayrıksı olarak görülen dini ve toplumsal ritüellerinden dolayı bu halk, kendi yaşam alanları içinde geleneklerine çok sıkı biçimde bağlanmayı bir zorunluluk olarak görmektedir. Bugün belki de dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir gelenek olarak, bir Yezidi nerede ölürse ölsün mutlaka doğduğu yerde gömülmeyi arzu etmektedir. (11) Yaşamın başladığı yere duyulan güçlü aidiyet ve kimlik duygusu, Yezidi halk geleneğinde yaşamın başladığı mekâna sirayet eden kültürel ve dini kabullerini ortaya koymaktadır. (Resim 4, 5)

İçe dönük kabuller örgüsü etrafında toplumsal erkini oluşturan Yezidiler, dış çevreyle olan bağlarında kapalı bir karaktere sahiptirler. Kendilerinden olmayanlara/yabancılara karşı hep uzak durmayı benimseyen bir düşünce yapısı içinde kırsal yaşam özelliklerini günümüze kadar taşıyabilmişlerdir. Kendi düşünce potalarını dışa kapatan bu kadim halk, kendileri hakkında dile getirilen yanlış bilgileri de beraberinde getirmiştir. (12) Farklı olmanın beraberinde getirdiği “etnisite” kavramı, “ait oldukları ve içinde özgün kültürel davranışlar sergiledikleri bir toplumda kendilerini diğer kolektif yapılardan farklılaştıran ortak özelliklere sahip olduğunu düşünen ya da başkaları tarafından bu gözle bakılan kişiler”i (13) tanımlamaktadır. Yezidiler, tarihin her döneminde kırsal yerleşim alanlarıyla birlikte özgün kültürel niteliklerini koruyan bir halk olarak, tüm baskı ve şiddete rağmen, Müslüman topluluğun bir parçası olmayı hep reddetmişlerdir. Bu kadim halk kendi teolojik değerlerini ve kültürel belleklerini korumak için büyük mücadeleler vermiştir. Tarihin farklı dönemlerinde bu halk, dini inançlarından dolayı, yıkımlara, savaşlara ve ayrımcılığa hep maruz kalmıştır. Uygarlıkların tarihsel oluşumu içinde hep varolabilmiş Yezidiler, kendi benliklerinde taşıdığı gizem ve Yezidiliğin anlamı üzerine yapılan tartışmalar ve çalışmalar hala devam etmektedir. (14)

Asya’dan Mezopotamya’ya kadar dünyanın farklı coğrafyalarına dağılan Kürt kökenli Yezidilerin büyük bir çoğunluğu yazı yazmayı bilmediği için, dini, sosyal ve kültürel geleneklerini sözlü olarak birbirlerine aktarmışlardır. (15) Yezidilik kültürü, kendi toplumsal birlikteliğini sağlayabilmek için bir dizi yasaklamayı tanzim eden kuralları da içermektedir. Toplumsal bir kabulün ortak iradesi olarak ortaya çıkan bu yasaklar, gücünü kutsal metinlerden almaktadır. İnanç sisteminin yarattığı yasaklar, Yezidi halkının ortak sözlü hafızasında saklanan ve kuşaktan kuşağa aktarılan rivayet ve öykülere dayanmaktadır.

Bir toplumun vazgeçilmez temel özelliklerinden biri olan “ortak değerler” birçok örüntüyü kendi içinde barındırmaktadır. Bunlar dil, din, mezhep ve sanat gibi maddi ve maddi olmayan öğelerden oluşmaktadır. (16) Aynı zamanda “kültür” kavramının farklı disiplinler tarafından inceleme konusu olmasının bir nedeni de, ulusal, etnik, sosyal sınıf ve grup deneyimlerinin ortak/aykırı özelliklerinin belirlenebilinmesidir. Yezidi toplum yapısına hâkim olan kırsal yaşam deneyimlerinden oluşan birikimlerin anlamlaştırılması ve değerlendirilmesi, kültürel içerik analizleriyle ortaya çıkan sonuçların yerleşimlere yansıyan bir suretini bize gösterecektir.

Mezopotamya kültürü içinde toplumsal statü düzeyinde varolabilmenin simgesi haline gelen “ocak”, ailenin moral yaşamında her zaman önemli bir figür olma kudretine sahiptir. Müslüman ve Müslüman olmayan Yezidi Kürtlerin yaşamında kutsal bir yer olma niteliğini taşıyan “ocak”a, salt bir ısı kaynağı olarak bir değer atfedilmemektedir. O aynı zamanda ve herşeyden önce en yüksek moral gücü temsil eden bir simgedir. Bu nedenle, ailenin bekasını ve dirliğini simgeleyen ocak, hiçbir zaman sönmemelidir. (17) (Resim 6)

Toplumsal Değişim ve Yerel Yerleşimlerin Serencamı

Değişik ülkelerin kırsal bölgelerinde kümeleşen Yezidilerin, birbirleriyle olan ilişkileri çok kopuk biçimde gelişmektedir. Halep’in doğusundan başlayan dağınık yerleşim şekli, Kafkaslar’dan Gürcistan’a kadar uzanmaktadır. Bir kısmı Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, Irak (kuzey bölümü) ve İran’da, bir kısmı ise Asya’nın değişik ülkelerindedir. (18)

Literatür kaynaklarında Kürt kökenli bir halkın çok eskilere dayanan yerleşim dokularını tanımlayan referans kaynaklarına ulaşmak zor olduğu gibi, herhangi bir bilgiye de ulaşılamamaktadır. Bir zamanlar yakın doğu ülkelerinde yaşamış olan yaşlı kuşak temsilcilerinin anlatımlarına göre, 19. yüzyılın sonlarında iki temel yerleşme tipi mevcuttur: İlki kan bağı, akrabalık ve aşiret içi bağlar üzerine kurulan arkaik olanıdır. Burada küçük yerleşme alanlarını belirleyen, doğayla mutlak olan bir ilişki ve su kaynaklarının bulunmasıdır. Diğer yerleşme tipi ise daha geç dönemlere özgü olanıdır. Kan ve yakın akraba bağlarıyla birlikte toprak öğesi artık belirleyici bir etmen olarak ortaya çıkmaktadır. (19)

Kırsal yerleşim, tarımsal üretim, doğal ortam ve yerel insan ilişkileri üzerine kurulu bir olguyu tariflemektedir. Bu üç kavram, kırsal yaşamın sürdürülmesi ve toplumsal yapının varlığı için bir gerekliliktir. Son yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde meydana gelen zoraki iç göç ve toplumsal değişime yönelik dışsal zorlamalar, kırsal yapı desenini büyük oranda değişime uğratmıştır. Bölgede ortaya çıkan iç göç ve terör, kırsal yaşam döngüsünü sarmalayan farklı din ve inançlara sahip toplumsal grupları (Süryaniler ve Yezidiler) olumsuz biçimde etkilemiştir. Yüzyıllardır varolan halk(lar)ın toplumsal birlikteliklerinin, terör ve şiddet sarmalına yenik düşmesi, Yezidi halkının kırsal yaşam düzenini ve yerleşim alanlarının tahribatını beraberinde getirmiştir. Bu halk yaşadıkları köyleri terk etmek zorunda kaldıkları gibi, geleneksel kırsal mimarlık ürünü olan konut dokuları da acımasız bir şekilde tahribata uğratılmıştır.(Resim 7)

Ülkemizde kırsal alanlarda yaşayan Yezidilerin toplum içindeki sosyal konumu, dışlanmışlık/dışlamak söylemine hep muhatap olagelmiştir. Müslümanlık inancına sahip olmayan Yezidiler, yakın çevreleri tarafından dışlanmanın ötesinde, hep kuşkuyla bakılan ve yerleşim bölgelerinde içe kapanan bir halk olmuştur. (20) Midyat Yezidi köylerinin 10 yıl önceki nüfusları ile bugünkü nüfuslarını kıyasladığımızda, dışa doğru yoğun bir göçün meydana geldiğini araştırma alanı içinde köylerin nüfuslarındaki şu değişim iyi biçimde göstermektedir:  10, 15 yıl önce 1.800 nüfusa sahip olan Güven (Bacın) köyünün nüfusu 230’a inmiştir. Aynı dönemlerde 2.100 kişilik nüfusa sahip olan Çayırlı (Kefnas) köyü de 800’e düşmüştür. (21) Yezidi göçü, 1980’lerden başlayıp 1990’ların ortalarına kadar süren önemli bir olguyu ifade etmektedir. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde bu köylerin tümü boşaltılmış olup, varolan konut dokularıyla kaderlerine terk edilmiş durumdadırlar. Midyat Yezidi köylerinde yaşanan göçün büyük bir bölümü Almanya, Belçika, Hollanda ve Fransa’ya olmaktadır. İç göç ise daha çok İstanbul ve İzmir’e yapılmaktadır.

Coğrafik yer değiştirme sürecinin belirleyicisi olan göç, sosyal, ekonomik, kültürel ve politik boyutlarıyla toplum yapısını derinden etkileyen bir olgudur. 1960’larda Avrupa ülkelerine başlayan Yezidi göçü daha çok ekonomik nedenlere dayanırken, 1990’lardan sonra ise güvenlik, dışlanma ve köylerin çeşitli nedenlerle boşaltılması belirleyici olmuştur. (22)

KIRSAL YERLEŞİMLER VE KÜLTÜREL MİRAS

Güneydoğu Anadolu Bölgesi, farklı uygarlıkların kültürel bileşkesi içinde tarihsel bir üretkenliği simgeleştiren kültürel bir mirasa sahiptir. Köklerini Mezopotamya uygarlığının verimli topraklarından alan çoğulcu kültür, Yezidi toplumunun ortak tarihsel belleğinin bir kısmını içinde barındırmaktadır. (23) Kültürel birikim(ler)in yarattığı değerler, varolan toplumun sosyal yaşam döngüsünün bekası için hayati bir öneme sahiptir. “Kültür” kavramının çok nitelikli özelliklere sahip olması, toplumsal grupların farklı gereksinmelerinin bir sonucudur. Bu nedenledirki, farklı bölgelerde yaşayan ve farklı hayat şartlarına sahip olan insanların mevcut kültürleri incelendiğinde, aynı zamanda o insanların gereksinmeleriyle birlikte yaşam biçimleri anlaşılmaktadır. (24)

Midyat ilçesinin kentsel ve kırsal dokusunu farklı kılan en büyük özellik, toplumsal yapıyı belirleyen nüfusun farklı din ve kültürel yapıya sahip olmasından ileri gelmektedir. Kendi içinde farklı teolojik inançları barındıran insanlar, aynı coğrafik doku içinde farklı yaşam tarzlarını mekânsal dokuya yansıtabilmiştir. Toplumsal yapıyı belirleyen ritüeller örgüsü içinde yaşamlarını idame eden bölge halkı, giyim kuşamla (Resim 8) ve çevresel dokuyu kültürel anlamda tanımlayan mekânların dış yüzeyinde kullanılmış (Resim 9) farklı simge ve biçimlerle kimliklerinin yansımalarını ortaya koymuşlardır.

Yezidi sözlü kültür geleneği sadece büyük bir çeşitlilik göstermekle kalmayıp, aynı zamanda duygusal tınısı hayli fazla olan folklorik alanın bir parçasını da oluşturmaktadır. Yezidiler, Mezopotamya bölgesi kültürel sürecinin bir parçası olmakla beraber, kendilerine özgü bir takım kaygıları özlerinde hep taşımışlardır. (25) Bu halk, gelenekselliklerini yüzyıllar boyu gerçeğine yakın biçimde koruyabilmiştir. 1980’ler sonrası toplumsal yaşamı idame eden geleneksel kabullerin erozyona uğradığı dönemler olarak bilinmektedir. (26) Yezidiler, yerleşmek amacıyla bir yeri seçerken birçok etmeni birarada düşünmek zorunda kalmışlardır. Ekonomi, doğal çevre, sosyal yapı, aşiret, din ve dil gibi etmenler temel belirleyiciler olarak alınmıştır. Ovalarda yer alan yerleşimler, orta yükseklikte dört duvar ile çevrilmiş evlerin düzensiz olarak birarada kümelenmesiyle dikkat çekmektedir. Ancak çevre baskısından ürken Yezidiler, çok eski zamanlardan beri homojen olarak birarada olmalarını sağlayan köy yerleşimlerini tercih etmişlerdir.

Dünyanın birçok farklı coğrafyasına dağılmış olan Yezidiler, yaşadıkları bölgenin kültüründen büyük oranda etkilenmişlerdir. Bu nedenle, ritüellerinde her zaman Yezidi inancına ait uygulamaları görmek mümkün olmayabilir. (27) Yezidi evleri her zaman çoklu birimlerden oluşmamaktadır. Çadırda olduğu gibi, kadınlar bölümünü kabul odasından ayıran veya hareket eden bir çitin bulunduğu ve ev halkının kaldığı oda (mezul), ahır (koz) ve kiler (qadur) vardır.

Suriye’de çiftçi, Türkiye’de ise katı bir aşiret yapısına daha yakın olan Yezidiler, Sincar’da (Şengal-Irak) yarı göçebedirler ve bunların büyük çoğunluğu basit işlerle uğraşmaktadırlar. Yezidiler, Tiflis (Gürcistan) dışında hiçbir yerde kentsel bir unsur oluşturamamışlardır. Bu yüzden de içinde yaşadıkları ülkenin siyasetine doğrudan etki yapabilmeleri mümkün olmamıştır. (28)

Yerleşim alanlarının topoğrafyası elverdiği oranda, Yezidi evlerine büyük bir bahçenin içinden geçilerek girilmektedir. Şanlıurfa Viranşehir’deki tüm Yezidi köylerinin dokusunu oluşturan evlerin bu şekilde tanzim edilmesine özen gösterilmiştir. (29) Midyat Yezidi köylerinin yerleşim dokuları düz alanlarda kurulanlardan büyük farklılıklar göstermektedir. Midyat’ın kırsal dokusunu oluşturan Yezidi köylerinin tümü, eğimli bir arazinin yamacına ve konutların yüzü güneşe dönük olacak biçimde konumlanmıştır. Alt kattaki evin damı bazen üst kattaki evin terası şeklinde gelişmektedir. Halkın hayvancılıkla uğraşması nedeniyle, hayvan barınakları (ahır) ile evin mekânları iç içe geçerek, aynı çatının altında toplanabilmektedir. Ailenin statüsüne ve ekonomik gücüne göre evlerin iç düzenlemeleri ve kullanılan eşyaların niteliği birbirinden farklı olabilmektedir.

Midyat’ta kırsal yaşamın sadeliğini en iyi biçimde temsil eden Yezidi köylerinin, topoğrafyayı öncelikli alan ve öteki dini inançlara sahip toplulukların yaptığı gösterişli konutların aksine, tevazuyu benimseyen bir düşünceyle konut dokuları şekillenmiştir. Kırsal mimari dokuyu oluşturan konutlar, arazinin niteliğine göre 1, 2 kattan oluşmaktadır. Yapıların dış görünümleri, Süryani köylerindeki süslemeli yapı cephelerinin aksine, gösterişten uzak ve mütevazılığı elden bırakmayan bir düşünceyi yansıtabilecek biçimde ele alınmıştır. Yezidi köylerinin konut tipolojisini ortaya koyan, pencere sayısının sıklığı ve dama çıkmayı sağlayan taş basamaklı merdivenler, göze çarpan en karakteristik özellikler arasındadır.

Midyat Yezidi köylerinde evlerin önünü saran bir avlu birimi yoktur. Düz yerleşim alanlarında kurulmuş olan Yezidi köylerindeki evlerin önünde hep bir avlu olmaktadır. Kırsal yerleşmelerdeki köy dokusunu belirleyen konutlar genellikle tek cephelidir. Kapı ve pencerelerin güneşe yönlendirilmesi belirleyici bir tasarım kriteridir ve cepheler çoğunlukla simetriktir.

Evlerin tavanları basık tonozlarla geçilmiştir. Mardin’in ilk dönem evlerinde olduğu gibi Yezidi evlerindeki kapı ve pencerelerin açıklıkları kemerle değil, tek taş olan lentoyla geçilmiştir. Bu da kırsal köy yerleşmelerinin çok eski tarihlere dayandığını göstermektedir. Yapı tekniğine ve geleneklerine duyulan bağlılıktan dolayı, Yezidiler son yıllarda yapılan konutların yapım tekniğinde bir değişikliğe gitmemişlerdir.

Terör ve şiddetin neden olduğu köy boşaltmalarla birlikte, bizden olmayanlar olarak görülen Yezidilerin sahip olduğu maddi kültür mirasları yaşamdan soyutlanarak, köylerinde hiçbir insanın yaşamadığı yerleşim alanlarına dönüştürülmüştür. Doğal çevre örgüsü içinde yaşamın sürdüğü kırsal evlerin yokoluşuyla birlikte köylerin yakın çevrelerine konumlanmış mezarların yalnızlığı, yokedilmeye çalışılan bir kültürün kifayetsiz halini ortaya koymaktadır. Bir zamanlar farklılıkların bir çatışma nedeni olarak görülmediği Mezopotamya bölgesi, ırk, dil, din ve milliyet engellerini aşarak yüzyıllar süren bir kültürel zenginliğe hayat vermiştir. Berna Müküs Kaya, çocukken Yezidi olan köylerinden ayrılarak Avrupa’ya olan göçlerini şu ifadelerle dile getirmektedir: “…Evimizi her şeyiyle orada öylece bıraktık. Gözüm köyün ortasındaki incir ağacında, aklım hançerimde [kendisi tarafından bir taşın oyuğuna saklanan hançer], gönlüm Kivağ’da [bugün adı ‘İslam Köy’ olarak değiştirilen] yola çıktık…” (30) Bir çocukken köyünden ayrılan ve 23 yıl sonra bir uzman psikiyatr olarak eşiyle birlikte köylerine döndüklerinde, ne bir insan, ne sakladığı hançer ve ne de köyün ortasında anıt gibi duran incir ağacını bulabilmiştir.

Çayırlı (Kefnas) Köyü

Midyat merkeze uzaklığı 19 km. olan bu köy, ilçenin güneyinde ve bir vadinin iki yamacında yer almaktadır. Bir zamanlar canlı bir hayata sahip olan köy, terör, şiddet ve boşaltmalar nedeniyle, bugün kaderine terk edilmiş durumdadır. Bir, iki Yezidi ailesinin dışında köyde hiç kimse yaşamamaktadır. Yezidi köyleri arasındaki en eski yerleşimlerden biri olan Kefnas’ta, iki geleneksel evin dışında tüm evler harabeye çevrilmiştir. Köyde bir zamanlar yaşamış olan aileler, dönemsel olarak yurtdışından gelerek köylerini ziyaret etmekteler. (Resim 10-13)

Güven (Bacın) Köyü

Midyat merkeze 7 km. uzaklıkta olan Güven köyü, ilçenin güneyinde yer almaktadır. 20, 25 yıl öncesine kadar ilçe köyleri arasında en kalabalık nüfusa sahip Yezidi köyü olarak bilinmektedir. Bugüne gelindiğinde, köy tamamen boşaltılmış bir vaziyette olup, köyde bir zamanlar yaşamlarını idame etmiş olan insanların tümü Avrupa’nın çeşitli ülkelerine göç etmiş durumdadırlar. Az sayıdaki kişi geçmişle olan duygusal bağlarını koparmamak için yazları köylerini ziyaret etmektedir. Ancak yurtdışında yaşayan tek bir aile yazları köylerinde kalmak üzere gelmektedir.

Köyün jeolojik yapısından dolayı varolan mağaralar, evin (Rölöve 1) mekânsal bir parçası olarak işlevlendirilmiştir. Bu mağaralar samanlık, ahır ve depo olarak kullanıldığı gibi, başka amaçlar içinde kullanılmaktadır. Evin diğer mekânsal birimleri mağara üzerine inşa edilmektedir. (Resim 14-18)

Oyuklu (Taka) Köyü

Bu köy, ilçeye 18 km. uzaklıktadır. Merkez ilçenin güneyinde yer alan köy, onlarca haneye sahip olmasına karşın, köyde yaşayan Yezidilerin tamamı köyü terketmişlerdir. Mimari dokusu en fazla bozulan köylerin başında gelmektedir. Arazi topoğrafyasının en iyi biçimde kullanıldığı ve mevcut yeraltı mağaralarının (Rölöve 2) konutlarla birlikte işlevlendirildiği yerleşimlerin başında gelmektedir. Köyde, ilkokul dışında betonarme sistemle yapılan bir yapı örneği yoktur. (Resim 19-23)

Yenice (Harabya) Köyü

Yezidi köyü Midyat ilçesinin güneyinde yer almaktadır. İlçeye 11 km. uzaklıkta olan bu köyde, bir zamanlar 100’e yakın hane yaşamaktaydı. Bugün köy tümüyle boşaltılmış ve kaderine terkedilmiş durumdadır. Köyde çoğunlukla az sayıdaki göçer aileleri yaşamaktadır. Uzun zamandan beri kullanılmayan evlerin tümü harap olmuş olmasına rağmen, Yezidi kırsal mimarisinin topoğrafyayla uyumlu evleri (Rölöve 3) bu köydedir. (Resim 24-28)

SONUÇ

Midyat’ta kentsel ve kırsal yerel sosyal dokuyu meydana getiren birçok etnik grubun bulunması kültürel bir zenginlikifadesi olarak algılanılsa da, terör, şiddet ve sosyal ayrışmanın yarattığı egemenlik, farklı etnik kökenli insanların yüzyıllardır yaşadıkları yerleri terketmelerine neden olmuştur. Yezidiler kendi paylarına düşeni en ağır biçimde ödeyen etnik gruplar arasında yer almaktadır.

Kırsal mimarinin tevazusunu yerleşim alanlarında yaşatan Yezidiler, artık köylerinde yaşanmışlıklarını, anılarını, hüzünlerini ve mezarlarını geride bırakarak, dünyanın farklı ülkelerine göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Geleneksel dokuyu ve kültürel mirası vareden Yezidi evlerinin çoğu bugün harap durumdadır, geri kalanlar ise korucu ve göçerlerin işgali altındadır. Etnik kimliğin bölgesel anlamda kültürel miras örüntüleri olan Yezidi köyleri, kaderlerine terkedilmiş, hüzünleriyle kendilerine sahip çıkılmasını beklemektedir. Kırsal yaşam alanları için John Berger’in söylediği, “O an gelecekten bakar gibi gördüm köy sokağını. Gördüğüm, geride kalan, geçmiş zaman olmuştu. Bu dönüşüm öyle usul öyle usul ki, durgun bir suya benziyordu” sözleri, sanki sahiplerinin ardında yalnızlığa terk edilen Yezidi köylerini tasvir eder gibidir.

 

NOTLAR

1. Dalley, S. 2000, Myths from Mezopotamia Creation, The Flood, Gilgamesh and Others, Oxford University Press, Oxford, s.69.

2. İşler, Çetin, 2000, s.14.

3. Tori, 2000, s. 48-50.

4. Yezidiler, toplumsal yaşam ritüelleri içinde her gün kutsal saydıkları güneşe dönerek dua ederler. Sabah gündoğumundan, güneşin en tepede olduğu öğle vaktinde ve günbatımında dualar eşliğinde ibadetler ifa edilir.

5. Sever, 1996, s.10

6. Çetin, 2005, s.67

7. Ahmet Teymur Paşa, 2008, ss.1-2

8. Bulut, 2000

9. Driver, 1921/23, s.495

10. Çetin, 2005, s.81

11. Gökçen, 2004

12. Tori, 2000, ss.61-62

13. Marshall, 1999, s.215

14. Angosi, 2005

15. Lescot, 2001, ss.9-10

16. Çetin, 2005, s.24

17. Aristova, 2002, ss.176-177

18. Tori, 2000, ss.45-46

19. Aristova, 2002, ss.132-139

20. Ertan, 2008, s.17

21. İşler, 1990, s.36

22. Öz, 2007, s.101

23. Boğazlıyanlıoğlu, 1988, s.52

24. Çetin, 2005, ss.37-38

25. Allison, 2007, ss.9-10

26. Çetin, 2005, s.74

27. Gökçen, 2004

28. Lescot, 2001, ss.217-18

29. Gökçen, 2004

30. Kaya, 2008

 

KAYNAKLAR 

  • Ahmet Teymur Paşa, 2008, Yezidiler ve Yezidiliğin Doğuşu, çev. E. Tanrıverdi, Ataç Yayınları, İstanbul.

  • Allison, C. 2007, Yezidi Sözlü Kültürü, çev. F. Adsay, Avesta Yayınları, İstanbul.

  • Angosi, K., 2005, “Yezidi Kurds’ Tribes and Clans of South Caucasus”, International Journal of Kurdish Studies, sayı: Ocak 2005.

  • Aristova, T. F. 2002, Kürtlerin Maddi Kültürü-Geleneksel Kültür Birliği Sorunu, çev. İ. Kale, A. Karabağ, Avesta Yayınları, İstanbul.

  • Boğazlıyanlıoğlu, D. 1988, Burç Köyü Momografisi Yezidilik İnancının Dünü ve Bugünü., Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Lisans Tezi, Ankara.

  • Bulut, F. 2000, “Yezidiler: Güneşe Yakaranlar”, Atlas Dergisi, sayı: 2000/89, http://www.kesfetmekicinbak.com/kultur/din/06024 28 Ekim 2008.

  • Çetin, İ. 2005, Kent Kültürü Zenginliğinden Etnik Farklılıklar: Midyat Örneği, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir.

  • Driver, G.R. 1921-23, “Studies in Kurdish History”, Bulletin of the School of Oriental Studies 1921-1923, cilt: 2, University of London, Londra, ss.491-511.

  • Ertan, Ö. 2008, “Gizem Bulutlarının Ardında Gizlenmiş Bir Halk: Ezidiler”, Amed Gökçen’le Yapılan Söyleşi, Taraf Gazetesi, 10 Ekim 2008, s.17.

  • Gökçen, A. 2004, “Güneşin İnsanları”, Geniş Açı, sayı:44.

  • İşler, İ. 1990, Yezidilik’te İnanç ve Sosyal Yapı-Midyat’a Bağlı Yezidi Köyleri Üzerine Bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fak. Sosyoloji Bölümü, Yayımlanmamış Lisans Tezi, Konya.

  • İşler, İ. ve M. Çetin, 2000, Dinler ve Diller Diyarı Midyat.

  • Kaya, B.M. 2008, “Güneşi Sönen Bir Halk: Yezidiler”, Taraf Gazetesi, 1 Ocak 2008.

  • Lescot, R. 2001, Yezidiler-Din, Tarih ve Toplumsal Hayat, Cebel Sincar ve Suriye Yezidiler, çev. A. Meral, Avesta Yayınları, İstanbul.

  • Marshall, G. 1999, Sosyoloji Sözlüğü, çev. O. Akınhay, D. Kömürcü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara.

  • Öz, Y. 2007, Mardin Yezidileri, İnanç, Sosyal Hayat ve Coğrafi Dağılım, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

  • Sever, E. 1996, Yezidilik ve Yezidilerin Kökeni, Berfin Yayınları, İstanbul.

  • Torî Mehmet Kemal Işık., 2000, Bir Kürt Düşüncesi-Yezidilik ve Yezidiler, Berfin Yayınları, İstanbul.

Bu icerik 9060 defa görüntülenmiştir.