354
TEMMUZ-AĞUSTOS 2010
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR

  • Pisa Kulesi
    Gürhan Tümer, Prof. Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü



KÜNYE
YARIŞMALAR

MİMARLIĞA YARIŞANLAR: Mimarlık Yarışmalarına Katılımda Süreklilik

Pınar Dinç

Mimarlık yarışmalarında uzun süre varlık ve başarı gösterebilmenin koşulları nelerdir? 2008 yılında “Mimarlığa Yarışanlar” başlıklı etkinlik, Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun olan ve mimarlık yarışmalarında başarı gösteren 7 mimar ile bu sorunun yanıtını aradı. Lisans eğitimi sürecinde yarışmalar dünyası ve yarışmacılarla yaşanan sıkı iletişim / etkileşim; yarışmaları sürekli eğitim alanı olarak görmek / eğitime devam etmek ve olumsuzluklarına karşın yarışmalar dünyasına olan sarsılmaz inanç, temel kriterler olarak ortaya çıkıyor.

Bir mimarlık yarışması, yaratıcı güçleri eş zamanlı olarak harekete geçirir, önerileri sınayan değer ve değerlendirme mekanizmalarını yeniler, diğerlerinden ayırdedilebilen önerileri ödüllendirir yani onar ve bu yolla özgün çözümlerin yaşama katılmasını sağlar. Bu ortamlarda çokça ödül almak ve bu yolla inşa edilmiş çokça yapıya sahip olmak, doğaldır ki belli faktörlere bağlıdır. Bu faktörler neler olabilir? Gazi Mimarlıkbünyesinde yürütülen “Mimarlığa Yarışanlar”başlıklı seminerler dizisi üç faktörü netleştirmiştir: (1) Lisans eğitimi sürecinde yarışmalar dünyası ve yarışmacılarla yaşanan sıkı iletişim/etkileşim, (2) yarışmaları sürekli bir eğitim alanı olarak görmek, eğitime devam etmek ve (3) olumsuzluklarına karşın yarışmalar dünyasına inanmak. Yarışmaların özellikle yeni kuşak meslek insanlarının üretim ortamlarına katılmalarında özel bir yeri olduğu düşünüldüğünde, rastlantısal/tek seferlik olmayan, kişinin mesleğe katılımını sürekli ve nitelikli kılacak koşulların tanımlanması önemlidir. Bu makalede sunulan koşullar, tartışmaya ve çoğaltılmaya açıktır.

MİMARLIK YARIŞMALARI

Mimarlık yarışmaları ulusal ve evrensel mimarlık kültürünün en önemli yapı taşlarından biridir. Mimari üretimin en özgün, bazı söylemlere göre de avangard örneklerinin elde edilmesini sağlamaya yönelik olan yarışmalar spekülasyonlara da açıktır. Doğaldır ki kimin özgün olduğu ve ne sebepten özgün olduğu tartışmalı bir konudur. Tartışma, tartışanların değer yargıları, ifade güçleri ve tartışmayı izler konumda olan toplumun kültürel yapısı ile biçimlenmektedir. Ödüllendirilen ve inşa edilen yapının kullanıcı ve hayatla giriştiği mücadelenin sonuçları da her zaman mutluluk verici değildir. Yapım sürecindeki somut kısıtlılıklardan, kullanıcı öznenin yapıyı estetik bir nesne olarak benimseyememesine kadar çok geniş bir yelpazede sıralanabilen olumsuzluklar ödüllü tasarımın her zaman iyi bir yapının (?) ön koşulu olamayabileceğini göstermektedir.1  

Bütün bu zayıf noktalarına rağmen yarışmalar mekanizması, tüm dünyada işletilmeye devam etmektedir. Çünkü deneyimli / deneyimsiz tüm yaratıcı güçleri eş zamanlı olarak harekete geçirmenin, eşit koşullarda ve ortak bir platformda buluşturmanın pratik olarak bir başka yolu yoktur. Toplumun ve zamanın dayattığı mimari değer yargıları, seçilen en özgün öneri (?) üzerinden ifade edilmekte, değerlendirmeye açılmaktadır. 2 Ödüle değer bulunan tasarım uygulanarak, mimari uygulama ve gündelik yaşamla test edilmektedir. Tasarımlar gerçekleştiklerinde kağıtta durdukları gibi durmamakta, insan ve zaman faktörleri tasarım-yapı farkını değişken kılmaktadır. Bu test etme sürecinden kazançlı çıkan ise, tasarım pratiğinin kendisidir. Gündelik hayatta işlemediği görülen mimari unsurlar, mimari tasarımda yerlerini yeni çözüm arayışlarına bırakmaktadır.

Mimarlık yarışmalarına yarışmacı / yarışmanolarak katılan kişiler, ancak deneyimli yarışmacılar olduklarında geniş ölçekli sorgulamalar yapabilirler. Meslek pratiğinin henüz başlarında olanlar için yarışmalar kendilerini ortama tanıtmanın en prestijli yoludur, o kadar. Katılmak önemlidir, olumlu sonuç almak ana hedeftir. Mimarlık yarışmalarının bu yeni üyelerini uzun soluklu olarak yarışmalar dünyasında tutmak, hem yarışmalarla oluşan kültürün derinleşebilmesi, hem de yarışmacı olan camianın eğitim ortamlarında olduğu gibi usta-çırak ilişkisi içinde yetişmeye devam edebilmesi için gereklidir. Bu nedenle yarışmalara katılımda süreklilik önemsenmiş ve koşulları araştırılmıştır.

MİMARLIK YARIŞMALARINA KATILIM VE KAZANMADA SÜREKLİLİK:

ETKİN FAKTÖRLER

2008 yılı baharında Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü bünyesinde “Mimarlığa Yarışanlar”adı altında 7 seminer düzenlenmiştir.3 Seminer verenler Cem Açıkkol, Mürşit Günday, Murat Uluğ, Yakup Hazan, Hasan Özbay, Nuran Ünsal ve Ercan Çoban’dır. İsimlerden de anlaşılacağı gibi üniversitenin akademi (ADMMA) ve yüksek okul (ADMMYO) olarak eğitim verdiği dönemlerinde mezun olmuş, mimarlık yarışmalarında uzun süre varlık ve başarı göstermiş kişiler seçilmiştir. Etkinlikler kapsamında bu kişilere “Mimarlığa Yarışanlar” ismi verilmiştir4:

Seminerler öncesinde sözkonusu 7 kişiye 24 soru sorulmuş, mimarlık yarışmalarında sürekli varlık gösterebilmelerinin koşulları ele geçirilmeye çalışılmıştır. Mimarların her biri otobiyografik bir çalışma yapmış, yeni yetişmekte olan nesillere kendisini ve kendi gözünden mimarlık ve yarışmalar ortamını anlatmıştır. 5

Anlatımlar yarışmalara sürekli katılımın ve başarının Gazi Mimarlık (ADMMA ve ADMMYO) mezunları için başlıca 3 faktöre bağlı olarak gerçekleştiğini göstermiştir:

  • Lisans eğitiminde yarışmalar ortamıyla bir şekilde tanışmış olmak;
  • Yarışmalar ortamını bir sürekli eğitim ortamı olarak görmek, diğer işlerin yanında yarışmalarla eğitime devam etmek;
  • Yarışmaların en özgün önerilerin en eşitlikçi koşullarda elde edildiği ortamlar olduğuna inanmak.

Bu 3 koşul, seminer veren yarışmacı yetkin mimarların ifadelerinden örnekler eşliğinde açıklanacaktır.

Lisans Eğitimi ve Yarışmalar

Mimarlığa Yarışanlar” mimarlık yarışmaları ile lisans eğitiminde tanışmışlardır. Öğrencilik dönemlerindeki eğitim kadrosunun neredeyse tamamı yarışmacı mimarlardır. Bu kişilerin birer rol model olarak benimsenmesi yarışmalara ilgi ve motivasyon yaratmıştır. “Bizim hocalarımızın tümü (unuttuklarım mutlaka vardır ama...) Edip Önder Us, Yüksel Erdemir, Yıldırım Parlar, Mustafa Aslaner, Orhan Dinç, Uğur Erkman, Tanju Kaptanoğlu, Yalçın Oğuz, Arman Güran gibi, yarışma geleneği içinden gelen ve okulda stüdyolara giren tasarım hocalarıydı… Baran İdil, Ahmet Uzel, Kamutay Türkoğlu, Bülent Berksan, Haluk Berksan, Erdoğan Yaşlıca gibi o dönemin tanınmış plancıları da okulda şehircilik stüdyolarına geliyorlardı.” (H. Özbay) Hocaların meslekte kendilerini varediş biçimleri, öğrencileri tarafından en doğru yol olarak kabul edilmiş ve uygulanmıştır. “Yarışmalar sayesinde, firmamı kurdum ve profesyonel mimarlık hayatına atıldım. Yarışmayla kazandığım projelerimin uygulama etaplarını hazırlayarak, inşa edilmelerini sağladım. Yarışma kazanarak şantiyede bulunmanın ayrıcalığını yaşadım. Ve orada kendimi MİMAR gibi hissettim. (Ya da hissettirdiler) Yarışma kazanmasaydım, belki yine serbest çalışabilirdim, fakat kendimi mimar gibi hisseder miydim bilemiyorum. Hayatım çok renksiz ve sönük geçerdi herhalde.” (C. Açıkkol)

ADMMA ve ADMMYO’da dersler akşam saatlerinde olduğundan, öğrenciler gündüzleri mimarlık bürolarında çalışabilmiştir. Çalışılan bürolar da yarışmalara katılmaktadır. Dolayısıyla, büroda çalışabilen her öğrencinin eli bir yarışma projesine değebilmiş, süreçler gözlemlenebilmiştir. “Gündüzleri, 1. sınıftan itibaren, Ankara’daki çeşitli bürolarda ustaların yanında çalışmaya başladık… Hep ustalarla beraber eğitim yaptık. Onların ofislerindeydik. Bir kere zehri oradan kaptık… Ustalarla yarışma yaparken, bir taraftan çizer, bir taraftan da kulağımızı dört açıp ‘Bunlar neler konuşuyorlar, ne yapıyorlar’ diye dinlerdik.” (E. Çoban)

Eğitim ortamı, öğrencinin yarışma kültürünü keşfetmesinde önemli rol oynamıştır. Profesyonellerin hakim olduğu ortam, ideal profesyonel duruşun yarışmaları da kapsadığını öğretmiş, öğrenenler de etkin ve iddialı birer uygulayıcı olmuşlardır. Üst üste kazanılan yarışmalar, bu tercihin doğruluğuna olan inancı pekiştirmiştir. Bugün de Gazi Mimarlık’ın stüdyo hocalarının yarıya yakını, yarışma ve yarışma dışı pratikleri onanmış serbest mimarlardır. Yüksek öğretim sistemindeki değişimler akademik kadronun rolünü artırmış, ancak kurumsal gelenekler yetkin ve serbest çalışan meslek insanlarının eğitimdeki yerini korumuştur. Bir okuldaki mesleğe bakış biçiminin, o okulda eğitim gören insanların mesleki uygulamaları üzerinde önemli etkisi olduğu / olacağı bir gerçektir.

Yarışmalar Ortamında Eğitime Devam

“Mimarlığa Yarışanlar”ın her biri çok sayıda yarışmaya katılmış ve ödül kazanmış kişilerdir. Mezuniyetten 2008 yılına kadar kazanılan ödüller 100 (N. Ünsal), 65 (C. Açıkkol), 45 (Y. Hazan), 35 (E. Çoban) civarındadır. Ödülsüz katılımlar da hesaba katıldığında, sayıların neredeyse bunların iki katı olduğu ifade edilmiştir. Yani katılım 100 ise, başarı 50’dir. Bu durumda emeklerin yarısı boşa mı gitmektedir? Birincilik ödüllerinin çok daha az yakalanabildiği düşünüldüğünde durum daha da ciddileşmektedir. Riskin yüksek olduğu bir ortamda, birbirinden farklı tasarım konularını ortalama 3 ay gibi kısa bir zamanda çalışmak, çözüm üretmek ve sunuma hazırlamak, yarışmadan boş çıkılsa da kişinin kazançta olduğu bir başka durumla açıklanabilir, o da eğitimdir.“Mimarlık eğitimi için 4 yıl çok yetersizdir… Bence, mimarlık yarışmalarına meslek kariyerimizi sürdürmek açısından çok yönlü bir eğitim verdiği için, mimarlık eğitiminin devamında, en az birkaç yıl katılmak gerekli.” (N. Ünsal)

Bu alternatif (!?) eğitim ortamının en önemli özelliği, diğer proje üretim ortamlarında ulaşılamayan bir özgürlük alanını olanaklı kılmasıdır. “Şu bir gerçek, rüya ile fantezi arasında gezinti sadece yarışmacı olmak. Daha çok da çok güvenli bir sığınak benim için. Hani her şeyden uzaklaşıp kendi mekânıma yönelebildiğim, orada da bütün hayatımı, birikimlerimi ve ilişkilerimi bir daha gözden geçirebileceğim geçici bir ortam olduğunu düşünüyorum yarışmacılığı.”(M. Uluğ) Yarışmalar, özgürce tasarım üreten kişilerin hem bir meslek insanı hem de birer birey olarak kendilerini eğitmeye devam ettikleri ortamlardır. Bu ortamlarda beklentilerin ötesine geçmek, risk-özgünlük dengeleri üzerinde bazen bilinçli bazen de sezgisel denemeler / göze alışlar yaşamak sözkonusudur. Ne kadar risk alırsa alsın kişinin hep kazançlı çıkması bundandır. “Önemli olan riski nerede, ne kadar ve nasıl alacağınızdır. Bu da biraz birikim gerektirir.” (Y. Hazan) Kişi her yarışmadan kendi tasarım gücü ve mimari tasarımın doğası üzerine daha yetkinleşmiş olarak çıkmaktadır. “Her yarışmada da bir şeyler aldığımı hissediyorum. Kendimi yeniliyorum. İhale ile alınan işlerde, bazen, masanın arkasındaki meslektaşın ya da kurumun isteklerine cevap vermek durumunda kalıyoruz açık konuşmak gerekirse. Hiç olmazsa yarışmada özgün projeler yapıyorsunuz.” (E. Çoban)

Yüksek risk ve özgürlükler ortamı içinde sürekli olarak yarışmalara giren kişiler, diğer işlerine de yarışma disiplini içinde bakma alışkanlığındadırlar. “Hazırlanan projenin yarışma ya da teklif projesi olması bizim için fark etmiyor, çünkü biz tasarım yapıyoruz. Ben öyle görüyorum. Tasarım ofisi, tasarım atölyesi, benim atölyem... Bunun yarışması da olabilir, proje teklifleri de olabilir, ısmarlanmış herhangi bir proje de olabilir.” (Y. Hazan) Özgürlükler alanı içinde eylemde bulunmak belli düşünüş ve değer kalıplarının gelişmesine neden oluyorsa -ki sürekli katılımla bunun oluşması çok olasıdır- işin seçimi ve yürütülmesi de bu düşünüş ve değer kalıplarından etkilenecektir. Etkinin içeriği araştırmaya açık olmakla birlikte, burada vurgulanmak istenen, mimarın yaşama biçim verme sorumluluğunu yerine getirirken özgüvenli ve birikimli olmasında, bu güven ve birikimi diğer işlerine taşımasında yarışmaların eğitici / geliştirici / pekiştirici rolünün yadsınamazlığıdır. “Kendimden örnek verecek olursam, çalışmak, bütüncül düşünebilmek, her şeye rağmen zamanı kullanmak, öncelik sırasını tespit etmek vs. yarışmalarla gelişen özelliklerim diyebilirim.” (M. Günday) “Önemli olan her yarışmadan ders alıp kendini geliştirmek… Deneyim sahibi olarak, bir yandan da kendinizi yeniliyorsanız, bunun özellikle çok büyük bir avantaj olduğunu söylemem gerekiyor.” (H. Özbay) Yarışmalar, bugün sürekli mesleki gelişim programları ile tekil içerikler üzerinden sağlanmaya çalışılan mesleki gelişimler (?) yerine, tasarım yapmanın doğası gereği bütüncül ele alışları içeren bir uygulamalı alandır.

Yarışmalar Ortamına İnanç

Gerek eğitim ortamında kazanılan değerlerin, gerekse de yarışmalara sürekli katılımın bir uzantısı olarak “Mimarlığa Yarışanlar”yarışmaların en adil / en iyi proje elde etme ve müellif seçme yöntemi olduğu üzerinde hemfikirdirler. “Yarışma sistemine dahil edilince iş, herkes bilgilenebiliyor. Tartışılıyor, konu üzerinde görüşülüyor. Mimarlar düşüncelerini söylüyorlar ve projelerini gönderiyorlar, projeler o tasarımlar arasından seçiliyor… Bu anlamda ben mukayese edersem, yarışmayla yapılan en kötü iş, ihale ile alınandan çok daha iyidir. Sadece elde edilmesi diye bakmamak lazım, çünkü orada toplum bilgileniyor, gençler katılıyor, mesleki aktivite oluyor, tartışılıyor, bir kültür oluşuyor.” (M. Günday) “Mimari proje yarışmaları ‘proje elde etme yöntemlerinin’ en doğru yolu olduğu gibi, en adilidir de… mimarlık yarışmaları ile işvereninizi siz seçersiniz, işveren de sizi mimarlardan oluşan jüriye seçtirir. İş alma konusunda fırsat eşitliğidir, demokratiktir, eş dost kayırma yoktur.” (N. Ünsal)

Yarışmaların kendine özgü kültür ortamı, gençlerin mesleğe katılımını, deneyimlilerin kendilerini yenilemelerini, işverenin müellifini bulmasını, fikri uygun bulunan müellifin desteklenmesini, yaratıcı fikirlerin eşdeğer ölçütlerde değerlendirilmesini, mimari değer yargılarının değerlendirme sonuçları üzerinden tartışılmasını ve nitelikli tasarım ürünlerinin yapım için desteklenmesini sağlamaktadır. Yani yarışma salt müellifin ve projenin seçilmesi değildir, birden çok olgunun birarada gerçekleştiği bir kültür ortamıdır. “Mimarlığa Yarışanlar” için bu özel kültür ortamı içinde yer tutmak, profesyonel duruşun olmazsa olmaz bir unsurudur. Yarışmalar ortamı, içinde bulunulmaktan güç alınan kutsal bir olgu gibidir, bir külttür. Çalışma koşullarının ağır olması, adaletsiz değerlendirmeler, risk, birinci seçilen projenin uygulanmasında yaşanan problemler, genç ve görece deneyimsiz meslek insanlarıyla eşit koşullarda yarışmak ve hatta bazen onlara karşı kaybetmek vb etmenlerin varlığına karşın kültün parçası olmak bir profesyonel için önemli bir niteliktir. Yarışmasız mimarlık, eksik mimarlıktır.

Külte dahil olmak meslek adamlığı tanımının da özelleşmesini beraberinde getirmektedir: “Bence yarışma yapan mimarlar, mesleğini, işini seven, mutlu insanlardır. Ödül kazandıkça omuzlarına ilave bir sorumluluk yüklenir. Bu sorumluluk bilinci ile mesleğini en iyi şekilde icra etmek zorundadırlar. Mesleğini icra ederken, işin sanatsal, ahlaki, ticari ve etik değerlerini koruyan ve kollayan bir ‘meslek adamı’ olmak durumundadırlar.” (C. Açıkkol) Mimari tasarım yapan ve mimarlık üreten her insan meslek insanıdır. Yarışmalar dünyası ile ilişki içinde olan mimarlar ise meslekle ilgili değerler alanının kurgusu / tanımlanması / korunması / geliştirilmesinden de sorumlu kişilerdir, gerek üretimlerinde ortaya koydukları değerler gerekse de jüri üyesi olarak yaptıkları değerlendirmelerle değerleri sürekli olarak sorgulayan ve biçimlendiren kişilerdir. Bu da yarışmalar alanının dinamik ve çoğulcu bir yapısı olduğunu, yarışmacıların da bu dinamizmin ve çoğulculuğun yegâne kaynakları olduğunu ifade etmektedir.

SONUÇ: KAZANIM(LAR)

Birbiri ile ilişkili üç unsur “Mimarlığa Yarışanlar”ı çokça ödül sahibi yapmıştır. Kuşkusuz sürekli başarı başka unsurlara da bağlıdır ve konu başka örneklem grupları üzerinden de araştırılmalıdır.

Yarışmacı olmanın geçici bir heves, meslekte heyecan arayışı, kendini deneme arzusu gibi pozitif ama geçici durumlar olmadığı, diğer profesyonel mimarlık hizmetleri ile eş zamanlı ve sürekli olduğu durumlarda kazanım(lar) nelerdir?

Süreklilik, sürdüren kişilerin nitelikleri kadar sürdürülen düzenin de koşullarının sağlamlaştığı / derinleştiği, izlenebilir / irdelenebilir / eleştirilebilir / araştırılabilir / geliştirilebilir olduğu bir ortamı beraberinde getirecektir. Tüm “Mimarlığa Yarışanlar”ın daha fazla sayıda yarışma açılmasını istemelerinin nedeni, zaman ve pratikte kopuşlar yaşamadan kendilerini ve ortamı dinamik kılacak değer sorgulamalarının süreklilik içinde yaşanabilmesinin sağlanmasıdır. Burada kazançlı çıkan, yarışmacılar olduğu kadar ortamdır da.

Her yarışma değerlerin yeniden kurgulandığı ve sorgulandığı bir üretim ortamıdır. Mal sahibi / işveren, tüm mimarlar, mimarlık öğrencileri, yapı üreticileri, mimari ürünle ilişkisi olan diğer meslekler (iç mimarlar, kentsel tasarımcılar, peyzaj mimarları, sanatçılar, vb) ve kullanıcılar bu ortamdan doğrudan ya da dolaylı olarak bir şekilde beslenir. Dinamik ve çoğulcu bir tasarım, ortamın besleyebildiği kitle ile tasarımcıların imzalarını tekrarladıkları, görece daha az dinamik ve tartışmasız bir ürünler ortamının besleyebildiği kitle farklıdır. İlki, tüm aktörlerin etkin ve etken konumda katılımını, ikincisi ise bir grup aktör arası uzlaşının diğerleri tarafından izlenmesini / kabullenilmesini beraberinde getirmektedir. Her iki durumun da artıları / eksileri vardır.

Tüm bir toplumu mimari tasarım üzerinden mekân üretme tartışmaları üzerine bilinçlendirmek ancak değer sorgulamaları aracılığıyla olabilmektedir. Değerleri henüz onlar üzerinden bir sorgulama geliştirebilecek kadar içselleştirmemiş olanların bu ortama katkısı da sınırlı ve hatta belki de zararlı olacaktır. Bugün dijital ortamın yarışmalarda da hakimiyet kurmasından yakınılması bu tip bir zararın belirtisi olarak yorumlanabilir.6

Elbette ki, genel mimarlık kültürü samimiyet içinde gerçekleşen her ortamda bir şekilde gelişebilir. Burada konu edilen sağlıklı, sürekli, katılımcı ve günceli vareden bir gelişimdir; tesadüfi, kesintili, sınırlı ve takip eder konumdaki bir hareketlilik değildir. Yeni nesillerin hevesten çok iddia sahibi olmaları, ancak bu tip ortamlara sürekli katılımla olanaklıdır. Süreklilik içinde ve çok sayıda aktörün katılımıyla oluşan bir mimarlık kültürü, herkes için ama en çok da toplum için bir kazançtır.

Pınar Dinç

Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

 

Teşekkürler        

“Mimarlığa Yarışanlar” projesi kapsamında seminer veren mimarlar Y.Mim. Cem Açıkkol, Mim. Mürşit Günday, Yrd. Doç. Dr. Murat Uluğ, Y. Mim. Rest. Uz. Yakup Hazan, Y.Mim. Hasan Özbay, Y.Mim. Nuran Ünsal ve Mim. Ercan Çoban’a özverili katkıları için; etkinliklerin gerçekleşmesinde yardımcılarım olan Hilal Aycı, Derya Güleç Özer, Aktan Acar, Gül İşlek ve Murat Sönmez’e yardımları için; TÜBİTAK-SOBAG ve GÜ-BAP birimlerine bu projeyi bir bilimsel araştırma projesi kapsamında destekledikleri için teşekkürlerimi sunarım.


1 -Mimarlık yarışmaları üzerine literatürde az sayıda ancak zengin içerikte çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmaya ilham olan başlıca kaynaklar şunlardır: Haan, h. ve ı. Haagsma, 1988, Architects in Competition, Thames and Hudson // Strong, J. 1993, Winning by Design: Architectural Competitions, Butterworth Architecture // Lipstadt, H. 1989, The Experimental Tradition, The Architectural League of New York, Princeton Architectural Press.

Mimarlık yarışmaları ile elde edilen yapıların ampirik (deneysel) yöntemle beğeni-memnuniyet sınamasına açıldığı ve sonuçların mimarlık yarışmalarından yana çıkmadığı çalışmalar Jack Nasar’a aittir: Nasar, J.L. ve J. Kang, 1989, “A Post-Jury Evalution”, Environment and Behavior, sayı: 21(4), Sage Publications // Nasar, J.L. 1998, Design by Competition, Making Design Competition Work, Cambridge University Press.

Yarışma-uygulama farklılaşmalarını irdeleyen bir çalışma; Akansel, M. 2002, Türkiye'de Mimari Proje Yarışmalarında Elde Edilen Ürün ile Ön Proje Arasındaki Uyumsuzlukların Değerlendirilmesi ve Çözüm Önerileri, yayımlanmamış doktora tezi, Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. (Danışman: Prof. Dr. Ziya Utkutuğ)

2 -Değerler dünyasını tartışmaya açan diğer alanlar, mimarlık eleştirisi ve mimarlık teorisidir. Mimarlık yarışmalarındaki tartışmalardan bu alanlar da yararlanmaktadır.

3 -Seminer metinleri ve diğer katılımcıların da katkılarıyla oluşan aynı isimli kitap, TÜBİTAK-Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma Grubu ve Gazi Üniversitesi-Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Çalışma sonuçlarının bir kısmı mimarlık eğitimi bağlamında şu kaynaklarda tartışılmıştır: Dinç, P. 2009, “Education & Profession in Relation to Flexibility: Gazi Architecture Case”, Architectural Education Forum IV, Kayseri // Dinç, P. 2009, “(De)/(Re)Construction in Architectural Education: A Qualitative Inquiry in an Individual Case”, Livenarch, 4th International Congress Livable Environments and Architecture, Trabzon.

4 -“Mimarlığa yarışan”olma kavramı şu şekilde tanımlanmıştır:

  • Ulusal mimarlık yarışmalarına aralıklı ya da sürekli çok sayıda katılımın olması; zengin deneysel deneyim,
  • Yarışmalarda çok sayıda ödül alınmış olması; deneylerin otoritelerce onayı,
  • Yarışma birincilikleri yoluyla inşa edilmiş yapılarının olması; mimarlık pratiğine yarışmalar yoluyla katkıda bulunma,
  • Yarışmalar ve yarışma dışı üretimlerin birbirini desteklediği yoğun etkileşimli bir meslek pratiğinin olması; yarışma-uygulama bütünlüğü,
  • Günümüz mimarlık yarışmaları ortamında jüri olarak görev alınmış olması; yetkinliğin onanması ve ileri düzeye taşınması.

Tanım ve bu metin boyunca alıntılanan tüm sözel ve görsel materyaller proje kitabında yer almaktadır: Dinç, P., Ed. 2009, Mimarlığa Yarışanlar: Ulusal Mimarlık Yarışmalarında Gazi’li Mimarlar / Competitors in Architecture: Gazi Graduates in Architectural Competitions, Eflatun Yayınevi, Ankara

5 -Zafer Mühendislik ve Mimarlık Özel Meslek Yüksek Okulu (1966), Yükseliş Mühendislik ve Mimarlık Özel Yüksek Okulu (1967), Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (1971-73), Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Yüksek Okulu-ADMMYO (1973), Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi-ADMMA (1973-82), Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi-GÜMMF (1982-2009) ve son olarak da Gazi Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi bünyesinde yer alan ve özgün bir eğitim ortamını ifade eden Mimarlık Bölümü, kısaca Gazi Mimarlık, çok sayıda öğrenci yetiştirmesi ve mezunları arasında çok sayıda yarışmacı mimarın varlığıyla tanımlanabilir. Dolayısıyla, yetkin yarışmacı mimarların Gazi Mimarlık’tan seçilmesi ve yine Gazi Mimarlık öğrencilerine yönlendirilmesinin kurum kimliğinin ortaya konmasında da önemli yeri olacağı düşünülmüştür.

6 -Gerek çok sayıda yarışma açılması istemi, gerekse de son dönem yarışmalarda dijital olanakların ortama hakimiyeti konusu için bakınız: Zahra, N. R. 2009, 2000-2008 Yılları Arası Ulusal ve Bölgesel Mimarlık Yarışmalarına Yönelik Bir Profil Belirleme Denemesi, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü (Danışman: Yrd. Doç. Dr. Pınar Dinç)

 

Bu icerik 8387 defa görüntülenmiştir.