MEA ARCHITECTURA MEA CULPA
Şatolar Üzerine
Gürhan Tümer
Prof.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü, Yayın Komitesi Üyesi
Artık şato yapılmıyor. O dönem kapandı. Elimizde kalan şatolarla yetinmek zorundayız. Ama sorun değil. Zaten şato dediğin eski olur. Camdan çelikten yapılmış, “Miesvari” bir şato düşünemiyorum. Şatolar öteki binalara benzemezler. Onlar gizemli yapılardır. Şöyle ki: Şatoların, göklere yönelmiş sivri kuleleri olur. Teras çatılı bir şato olamaz. Kuleler şatolara masalsı bir hava verirler. En az 101 odası olmayan bir binaya şato denemez. Bir binanın şato olabilmesi için, bu 101 odanın en az 21 tanesinin, yüzyıllardır kimseciklerin girmediği giremediği yerler olması gerekir. Kalın demir kapıları gıcırdayarak açılan o mekânlarda, iyi saatte olsunlar, yani cinler, periler, hayaletler, hortlaklar dolaşır. Bunlar, gece olunca, özellikle de yağmurlu, fırtınalı gecelerde, karanlıklarda kalan şatoların içlerinde, oradan oraya, koşturup dururlar. Şatolarda yaşlı insanlar otururlar. Bu insanlar, neredeyse 24 saatlerini geçirdikleri odanın penceresinden dışarıya baktıklarında, kimi zaman kıraç dağlar, kimi zaman yeşil ormanlar görürler. Bu insanların geceleri, vampirleştiklerini söyleyenler de vardır. Şatolar, mimarlık tarihinin en özgün yapıtlarının başında gelirler. Onları koruyalım, hem de içlerinde yaşayanlarla yani iyi saatte olsunlarla birlikte. Koruyalım, çünkü artık şato yapılmıyor. Postmodern şatolar ise, ne yalan söyleyeyim, çekilmiyor.
Bu icerik 6729 defa görüntülenmiştir.