320
KASIM-ARALIK 2004
 
MİMARLIK'TAN

UIA 2005 İSTANBUL’A DOĞRU

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA Her Daim Gündemde: YARIŞMALAR

  • Şatolar Üzerine
    Gürhan Tümer

    Prof.Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü, Yayın Komitesi Üyesi



KÜNYE
DOSYA Her Daim Gündemde: YARIŞMALAR

Yarışmaları Tartışırken...

Dosyamızda yer alan foruma katılamayan Haydar Karabey ve Sait Ali Köknar, tartışma çerçevesini çizen sorularımızı yanıtlayarak katkıda bulundular. Köknar, UIA 2005 Kongre Vadisi Tasarım Yarışması kolokyumunda dile getirdiği ve kolokyum tartışmalarında referans verilen “2. sürüm” deyişi ile, son yıllardaki değişen yarışma biçim ve kategorilerini yorumluyor. Bilal Yakut, yarışmaların sağlıklı işleyişini sağlamak üzere çıkarılan yönetmeliklerdeki sürekli değişime dikkat çekerek, “...bürokrasiyle ilişkilerdeki eski alışkanlıkların etkisiyle, Oda yönetimlerinin yeni diyalog ve işbirliği anlayışlarına sahip oluşumlara kuşkuyla” bakmaya eğilimli olduğunu söylüyor…

Öneriler...

Haydar Karabey

Dr., Y.Mimar

Türkiye’de “fikir yarışması”, “proje yarışması”, “çağrılı yarışma”, “bölgesel yarışma” kategorileri amaçlarına hizmet ediyor mu?

Yarışmalar Yönetmeliğinde, Kategoriler Düzeyinde Yapılması Önerilen Değişiklikler

1. Yarışmalar yönetmeliği, aşağıda belirtilen yarışma türleri doğrultusunda düzenlenmelidir:

1.1. Fikir yarışması

1.2. Uygulama amaçlı yarışma

1.3. İki kademeli yarışma

1.4. Çağrılı yarışma

1.5. Bileşik yarışma

2. Yarışmalar, katılım koşullarını, katılım sınırlamalarını da belirleyecek biçimde sınıflandırılmalıdır:

2.1. Öğrenciler arası yarışma

2.2. Bölgesel yarışma

2.3. Ulusal yarışma

2.4. Uluslararası yarışma

Bununla beraber, bilgi, sermaye ve emeğin bu denli akışkan olduğu çağımızda, bölgesel, ulusal ve uluslararası ayırımlarının da tartışılarak daha çağdaş ölçütlerle tanımlanması gerekliği de kaydedilmelidir.

3. Açık katılımlı yarışmalara, jürinin ön çalışması sonrasındaki tavsiyesi ve idarenin / işverenin de onayı ile çağrılı müellifler eklemek olanağı açık bırakılmalıdır.

4. Yarışmaya katılan ekiplerin oluşumunda:

4.1. müellif(ler)

4.2. danışman(lar)

4.3. yardımcı(lar)

açıkça ve ayrı ayrı belirtilmelidir.

5. Yarışmaya ortak katılım sözkonusu ise:

5.1. Açık yarışma durumunda, ortak girişim (joint-venture) tarafları varsa, kimlik belgelerinde bu durum açıkça belirtilmelidir.

5.2. Çağrılı yarışma durumunda, çağrılan kişi ve/veya ekibe katkıda bulunacak başka bir kişi ve/veya ekip varsa durumun idareye veya işverene yarışma projesinin hazırlanmasından önce bildirilmesi ve onay alınması gerekir.

Önerdiğim Yeni Yarışma Türleri

6. İki Kademeli Yarışmalar:

Önemli konular, özellikle kamuoyunun ve/veya işverenin ciddi katkısının beklendiği konular, olabildiğince iki kademeli yarışmaya açılmalı; bu yöntemde, birinci kademe sonrasında gizlilik ortadan kaldırılmalıdır. İlk kademeyi başarıyla geçen, örneğin 5-7 proje, ilgililerin ve kamuoyunun katılımı ile tartışılmak üzere sergilenmeli, değerlendirme ölçütleri geliştirilmeli ve bundan sonra ikinci kademeye geçilmelidir. Bu yöntemin şeffaflık, katılımcılık gibi yararlarının yanısıra, kamuoyunda bir “mimarlık ve çevre kültürü” oluşmasına katkıda bulunacağı da unutulmamalıdır.

7. Bileşik Yarışmalar: Ülkemizde de (örneğin, İstanbul Olimpiyat Stadyumu) uygulanmaya başlayan, “projelendir- inşa et” (design- build) yönteminde, proje elde etme yöntem ve süreçlerini evrensel değerler doğrultusunda düzenleyecek kurallar, yeni yarışmalar yönetmeliğinde belirtilmelidir. Bilindiği gibi, bu yöntem ile, yüklenici adaylarının kaynakları ile ihale sürecinde yapım tekliflerinin eki olarak proje elde edilmektedir. Bu yöntemi düzenleyen kurallar, “GRW- Alman Fiziksel Planlama Şehircilik ve Mimarlık Alanlarında Geçerli Yarışma İlke ve Yönergeleri” nden (veya dengi herhangi bir AB ülkesi yönergelerinden) alınarak düzenlenebilir. Ancak, düzenleme sırasında dikkat çekmek istediğimiz esas unsur, ihaleye katılan yüklenici adaylarının hazırlattığı projeler arasından en iyi projenin, başka ölçütlerin katılımı ile de ihaleyi kazanan aday tarafından yaptırılmamış olması durumudur. Bu durumda karar, “ödül almış yarışmacılar ile fiyat veren girişimcilerin katılacağı bir açık pazarlık” sonucunda verilmelidir.

8. Yatırımcı Yarışmaları: Yine, ülkemizde son dönemde, çokça (örneğin turizm alanlarında) gerçekleştirilen, “yap-işlet-devret” yöntemi ile girişimcilere tahsis edilen kamu arazileri üzerinde girişimcilerin gerçekleştirecekleri kullanım biçimi ve yapıların projelerinin de yarışma yöntemi ile elde edilmesi şartı getirilmelidir. Böylece, özel girişimin çıkarı ile kamu yararı arasında bir denge kurulacağı açıktır. Bu yöntemin kurallarının düzenlenmesi için gene AB kaynaklı yönergelerden yararlanılabilir.

Kurumların yarışma açmasını sağlayacak yeni yasal düzenlemeler var mıdır? Bu yönde nasıl teşvik edilmelidir?

Basitçe bir önerme ile, “Doğru soru doğru yanıtı getirir” diyebiliriz. Bu açıdan, yarışma şartnamelerinin son derece basit, zayıf, yetersiz hatta çekingen olduğunu düşünüyorum.

Önerilebilecek tek çözüm, şartnamelerin profesyonel biçimde hazırlanması, işveren ve meslek Odası tarafından titizlikle denetlenmesidir. Yerel yönetimler, proje ihalesi yerine önce şartname ihaleleri açmalıdır.

Şartnamenin hazırlanması, sürecin en önemli kısımlarından biri olmasına karşın neden çoğu zaman ‘geçiştirilmektedir’?

Yukarıdaki yarışma türleri benimsendiğinde, tüm yarışmaların illa ki bir yapı ile sonuçlanmasının gerekmediği görülecektir. Ancak “uygulamaya dönük yarışma” türü için, işverenden, elde edilen projeyi uygulamaması halinde yarışma ile seçilen müellife(lere) tazminat ödeme şartı getirilemez mi?

YARIŞMA 2.0: İkinci Sürüm Mimari Proje Yarışması

Sait Ali Köknar

Araş.Gör., İTÜ Mimarlık Bölümü

Takip edebildiğim kadarıyla son beş yıldır mimari proje yarışmalarında bir değişim yaşanıyor. Günümüzün getirdiği yeni mimari problemleri çözümlemekte yetersiz kalan geleneksel –‘birinci sürüm’- mimari proje yarışmaları sınırlarını zorlayarak güncel koşullara ayak uydurmaya çalışıyor. Yazılım terminolojisinden ödünç alarak(1) 'ikinci sürüm' diye adlandırabileceğimiz bu yarışmaları birinci sürümden ayıran nedir? Ya da tersinden yaklaşırsak, ikinci sürüm yarışmaları gerekli kılan güncel mimari hizmet ihtiyaçları nerelere doğru genişlemektedir?

Birinci sürüm yarışmalar yıllarca kamuya yaptıracağı 'binalar' için mimari proje sağladı. Şartnameleri oldukça ayrıntılı, çok iyi bir ön çalışmayla bina programından verilen ana kararlara kadar detaylı bir şekilde hazırlanmış, neredeyse yapılacak binayı betimleyen, tasarımcının problemin tarifine katılamadığı birinci sürüm yarışmalar sorulmuş bir soruya bir cevap arayışı niteliğindedir. İşte özetle ikinci sürüm yarışmalar bu noktada devreye girer; sorusu belli olmayan tasarım problemlerinde. Günümüzde yetkin ve tecrübeli kişilerden oluşan bir danışman ekibin bile ön kararlarını alıp tarif edemeyeceği, bir bedende -binada- toplanamayan mimari problemler kritik duruma gelmiştir.

Bu tespitten hareketle birkaç dağınık başlıkla ikinci sürüm yarışmaları tarif etmeye çalışalım.

Sürüm 2.0 Sürüm 1.0

Mimari tasarım Bina (2)

Tasarıma ihtiyaç Yapı ihtiyacı

Muğlak tarif Neredeyse kesin tarif

Değişken sunum teknikleri Tanımlı sunum teknikleri

Entegre rapor Ayrı rapor

Fikre odaklı Uygulamaya odaklı

Az çizim Çok çizim

Düşünce seçer Müellif seçer

... ...

JÜRİ-MÜŞTERİ-ŞARTNAME

Müşteri bilindik yöntemlerle çözemediği ya da sorunu bir bina veya başka bir başlık altında özetleyemediği bir sorunla karşı karşıyadır ve mimari bir çözüme ihtiyacı olduğunu düşünmektedir. Mimarlık bilgisinin sınırlarının zorlandığı, karmaşık bir mimari sorun söz konusudur. Jüri sorunu formüle edebildiği kadarıyla tasarımcıyı yönlendirme endişesi taşımadan bir şartname hazırlar. Bu özelleşmiş bir şartnamedir. Yarışmacıdan şartnamede belirtildiği ölçüde sorunun tarifine katılmasını talep eder. Yerleşme kararları, program gibi birinci sürüm yarışmalarda karar verilmiş konular yoruma açılabilir. Burada kritik olan jürinin müşteri ile görüşmelerinde tespit ettiği talep ve imkânsızlıkları, koşul ve arzuları açık ve net bir dille ifade etmesidir. Jüri mimarlar ve müşteri arasında bir köprü vazifesi görerek, gerekirse müşterinin ne istediğini müşteriyle birlikte keşfedip ve yine gerekirse tespit ettiği istekleri revize edip, bu istekleri mimari bir dile tercüme eder. 'Aslında istenen şey' her ne kadar açıkça söylendiğinde kulağa gayri mimari, gayri edebi gelse de, asla şartnamenin satır aralarına gizlenmemelidir. Çünkü tüm istenenler zaten tartışmaya açıktır. Şartname yönlendirmekten çekinen bir yarı kurallar manzumesi değil açık bir tartışma metnidir.

SORU-CEVAPLAR

Tasarım sorununu şekillendirenlerle, soruya çözüm arayanların birbirlerine son derece faydalı olabileceklerken şartların herkes için eşit kalması adına ayrı odalarda, mutlak iletişimsizlik içerisinde oturmaları akıl almaz bir enerji ve emek israfıdır. Çağdaş iletişim sistemlerinin tanıdığı imkânlarla sürekli açık kalabilecek bir forum ve soruyu biçimlendirmeye çok faydası olacak bir ön kolokyumla çözüme giden proje sayısında önemli artış sağlanabilir. Jüri soruları cevaplamak zorunda değildir. Soruları cevaplamamak, cevaplarmış gibi yapmaktan daha samimi bir tavırdır. Hatta sadece şartnameye ek teşkil edecek cevapları yayınlamalıdır. Ama jüri ve yarışmacı arasında açık bir iletişim kanalının olması, soruna odaklı önerilerin nitelik ve niceliklerini arttıracaktır.

SUNUM-DEĞERLENDİRME

Sorunu tarif edecek ve bu soruna uygun mimari çözümleri önerecek sunumları değerlendirmek, aynı sorunun çözümlerini tarif eden çizimleri değerlendirmekten çok daha zor olacaktır. Yaklaşımları ve sorunun formülasyonunu zenginleştirmek adına serbest bırakılan sunum tekniklerinin çeşitliliği önerileri okumayı daha da zorlaştıracaktır.(3) Ama bunun çözümü sunum tekniklerini kısıtlamak değil, değerlendirme yöntemlerini geliştirmektir. Ancak yarışmacıların emeğini ve dikkatini soruya yönlendirmek adına mümkün olan en az çizimi talep etmek değerlendirmenin niteliğini arttırmak açısından da akıllıca olacaktır.

İkinci sürüm değerlendirme yöntemleri çok basit araçlar kullanır. Paftalar yer yetersizliği nedeniyle yan yana asılmazlar. Mesela bir koridor üzerinde ayrı cepler içinde sergilenirler. Jüri sayısı kadar tabure vardır. Jüri her proje başında oturarak önceden hazırlanmış ve her sayfasında bir proje için yer ayrılmış değerlendirme defterine notlar alarak tek başına değerlendirmeye başlar. Mümkünse aynı anda iki jüri üyesi birlikte çalışmaz; mekânsal olarak da bu sağlanır. Bireysel çalışması biten jüriler kararlaştırılan ortak oturum günlerinde tartışarak değerlendirmeye devam ederler. Burada amaç, her projenin önce kendi koyduğu değerler açısından, sonra biraraya gelerek oluşturdukları bağlamda değerlendirilmelerini sağlamaktır.

ELEMELER-ÖDÜL

Elemeler ana hatlarıyla birinci sürümle aynı izi takip eder. Birinci eleme az emek verilmiş veya belirlenen hedef yelpazesinin dışında kalmış projelerin elendiği bir aşamadır. Yarışmalara katılma arzusu ve neşesinin yüksek tutulabilmesi için dikkatle yapılması gereken bir elemedir. İkinci eleme ana yaklaşımların tespit edildiği ve bu yaklaşımları en iyi temsil eden projelerin bir sonraki elemeye kaldığı çok detaylı bir analiz sürecidir. Üçüncü elemede iki yol izlenebilir. Ya farklı yaklaşımların iyileri ödülleri paylaşırlar, ya da çözüme en uygun görülen yaklaşım grubundaki projeler ödüllendirilirler. Birinci yol verilen emeği ve düşünce zenginliğini desteklerken, ikinci yol Avrupa yarışmalarında sık görülen benzer karakterde yaklaşımların nitelikleri doğrultusunda sıralanmasını ve uygulama aşamasında çıkabilen ve ikinci projenin devreye girmesiyle sonuçlanan anlaşmazlıkların pratik olarak çözülmesini sağlar. Çözüme katkısı olabilecek fikirler içeren projeler satın alınarak müşterinin hareket alanı daha da genişletilebilir.

MANSİYON

Söz edilmeye değer görülen 'mansiyon projesi' kanımca yarışma okulunda bulunan en önemli ikinci müessesedir. Mimari proje yarışması, mimari bir ürün elde etmek için açılır ve bu istikamette tutucudur. Günün şartlarıyla sosyo-kültürel, ekonomik veya yarışmanın yapıldığı ortama dair nedenlerle uygulanamayacağı için elenmiş ancak mimari sorunların çözümüne getirdiği zihin açıcı, öğretici yaklaşımıyla yol gösterici seçilmiş projelerdir. Mansiyonlar, mimarlık kültürüne, mimarlık bilgisi dağarcığına yeni yaklaşım ve çözümlerin giriş yaptığı önemli bir kanaldır. Jüri bir yandan uygulanacak projeyi elde ederken bir yandan mimarlığın genişleyebileceği yerleri bu kategori ile işaret eder. (4) Mansiyon projeleri daha sonraki yarışmalarda birinci seçilebilecek yaklaşımların beşiğidir.

TAVIR

Yarışmacının tavrı, şartname ile kendi tavrını uzlaştırmaya çalışan samimi bir arayıştır. Şartname asil bir metindir. Sonradan göz ardı edilemez. Jüri, yazılmış şartname ile teslim edilen projelerin tarif ettiği şartları uzlaştırarak karar verir. Gizli bir gündem söz konusu olamaz. Eğer yarışma sürecinde başlangıçta şartname ile saptanan şartların, önerileri hedeflenen çözümden uzaklaştırdığı izlenimi yerleşirse, ya şartnameye eklerle bu durum düzeltilmeye çalışılır ya da yarışma anlaşılmış koşullar üzerinden bitirilerek yeni bir yarışma açılır. Şartname asil bir metindir.

Jüri mimarlığı savunur. Yangın, imar yönetmelikleri, uygulama koşulları, müşterinin ne kadar paraya sıkıştığı zaten uygun bir dille şartnamede tarif edilmiştir. Artık jürinin görevi, her şeyin önünde mimari düşünceyi bulup çıkarmak ve onu savunmaktır. Jüri, yarışma ile mimarlık hizmeti elde etme sürecinde mimarlığın tarafını tutacak yegane mercidir. Diğer aktörler doğal olarak zaten kendi bilgi alanlarını ve çıkarlarını savunacaklardır. Burası önemli; mimarlığın en basit tarifinde bile zaten akla gelebilecek tüm ‘öteki’ bilgi ve çıkar alanları tasarım verisi olarak mevcuttur. Bunların herhangi bir tanesini dengesiz, bağlama yakışmayan bir şekilde öne çıkarmak mimari bir tavır da olabilir, mimarlığı imkânsız kılan bir saplantı da.

ÜÇÜNCÜ SÜRÜM

Daha ikinci sürüm yarışmayı tartışırken, ufukta ‘üçüncü sürüm’ yarışmaların da vaktinin geldiği söylenebilir. En az iki aşamalı, jürinin müellifleri harmanlayabildiği, çok müellifli, ön kolokyumlu bir yarışma türü olacağını öngörebiliriz. Özellikle çok büyük ölçekli, önce tasarımın sorusunun yarışmaya açıldığı ve çözüme yönelik ilham verici yaklaşımların müelliflerinin jüri mihmandarlığında ortaklaşa proje üretebildikleri, kolektif bir proje elde biçimi olan bu tür yarışma biçimine kanımca yakın geçmişteki Kadıköy ve İzmir kentsel alanlarının düzenlenmesinde ihtiyaç duyulmuştu. Tasarımın sorununun karakterine uygun olmayan bir problem çözme yöntemiyle elde edilen bu projelerin -belki başka nedenlerin de katkısıyla- akıbetleri meçhuldür. Halbuki çok aşamalı bir süreçle çok daha gerçekçi, her ölçekte incelikle düşünülmüş bir problem çözme ortamı sağlanabilirdi.

Yarışmalar özveriyle işleyen bilgi geliştirme-biriktirme çarkıdır. Pompidou Merkezi, Sydney Operası, Fukuhoma Terminali, Yeni İskenderiye Kütüphanesi gibi gelecek kuşaklara yeni harikalar olarak miras kalacak eserler yaratmış yararlılığı tartışılmaz bir proje elde etme biçimidir. Bütün katılımların bir kitapta toplandığı, ödüllerin ödül töreninde ödendiği, ödenmediği takdirde müşterinin ya da sorumluların yarışma açma ehliyetinin askıya alındığı, jüri ve raportörlerin yarışmalara katılamamaktan şikayetçi oldukları için senede belli sayıda görev aldıkları ciddi bir müessesedir. Mimarlık sektörünün bir çeşit istihdam etme biçimi değil, sosyal beklentilerle beraber proje üretme heyecanıdır.

Yarışma 1.0 Yarışma 1.1 Yarışma 2.0 (Yarışma 3.0)(5)

Eskişehir-Tepebaşı Belediyesi Hizmet Binası Mimari Proje Yarışması Anayasa Mahkemesi Binası Mimari Proje Yarışması (6) Antalya Tarihsel Karaalioğlu Parkı, Belediye Binası ve Çevresi Kentsel Tasarım ve Koruma Proje Yarışması Kadıköy Meydanı ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Proje yarışması

Pananos Plajı Kentsel Tasarım ve Peyzaj Proje Yarışması Antalya Altın Portakal Film Müzesi Mimari Proje Yarışması UIA 2005 İstanbul Kongre Vadisi Tasarım Yarışması İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Liman Bölgesi İçin Kentsel Tasarım Uluslararası Fikir Yarışması

Türkiye Noterler Birliği Merkez Binası ve Kültürel - Sosyal Tesisleri Mimari Proje Yarışması Gaziosmanpaşa Belediyesi Belediye Binası ve Çevresi Mimari-Kentsel Tasarım Proje Yarışması

Yeşilyurt Spor Kompleksi Proje Yarışması

ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, Kampus Yönetim Binası, Kütüphane, Bilgi İşlem Merkezi Mimari Proje Yarışması

...

Yakın Tarihlerde Açılan Yarışmalar Üzerine Bir Tablo(7)

NOTLAR

1. Her ödünç alma, yanlış çağrışımları da beraberinde getiriyor. Buradaki ‘ikinci sürüm’ yarışmalar, ‘birinci sürüm’ yarışmaları tedavülden kaldırmıyor. Birinci sürümün yetersiz kaldığı ya da uygun olmadığı durumlarda devreye giriyor. Sürüm kelimesinin 'kuşak' la da doğrudan bir ilişkisi yok. Birinci sürüm yarışmaları yaşlılarla ikinci sürümü gençlerle ilişkilendirmek, tartışmayı güncel mimari sorunları anlamaya yönelik mühim bir tavırdan uzaklaştıran yanlış bir çıkarımdır.

2. Evet, bir bina elbette mimari tasarımdır. Ama mimari tasarım bina değildir.

3. Gelişen sunum tekniklerini örneğin ‘akrobasi’ olarak adlandırmak yanıltıcıdır. Asıl akrobasi karmaşık sunumları olan paftaların içine giremeden -çünkü bu paftalar hayli itici olabilirler- bu işler üzerine pek çok söz üretip, değerlendirebilme becerisidir.

4. Türkiye yarışmalarında zaman zaman ikinci ödüle yüklenen bir jüri tavrıdır.

5. Ne yazık ki bu kategoride adı geçen yarışmalar aslında birinci sürüm yarışmalar olarak gerçekleştirilmişlerdir.

6. Anayasa Mahkemesi Yarışması, tipik bir birinci sürüm yarışma iken -yine birinci sürüm yarışmalardaki niyetlerle- sirkülasyonları yüzde seksenlere varan oranlara yükselterek imkân verdiği mimari olanaklarla geliştirilmiş birinci sürüm kategorisine giriyor.

7. Örneğin, Kuğulu Park Yarışması müşteri tarafından politik bir şov olarak tasarlanmış gayri ciddi bir yarışma olduğu için yukarıdaki hiçbir kategoriye girmiyor.

Yarışmalar – Komadaki Mimarlığımız

Bilal Yakut

Mimar

Kamu İhale Kurumu tarafından, o dönemde başkanı olduğum Şube komisyonunun da katkısıyla, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 22. maddesine dayanılarak hazırlanan ve 24 Aralık 2002 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan yeni Yarışma Yönetmeliği, 1 Ocak 2003 tarihinden beri yürürlüktedir. Türkiye’nin, mimarlık yarışmaları dünyasına 33 yıl yön veren 1970 Yönetmeliği tarihteki yerini almak üzere yürürlükten kalkmıştır.

Yönetmelik, yukarıda değindiğim katkı sayesinde mimarlık toplumunun talep ve beklentileri doğrultusunda getirdiği bazı yeniliklere karşın, bürokratik alışkanlıkların etkisiyle olsa gerek, kuruma ulaştırılan taslakta yapılan son dakika değişiklikleriyle uygulamada ciddi sorunlara yol açacak sakıncalı bazı hükümlerle kesinleştirilmiştir. Bunlar:

• 6. maddesindeki uluslararası yarışmalarla ilgili;

• 18. maddesindeki jürinin belirlenmesi ile ilgili;

• 42. maddesindeki fikri haklarla ve kazanana işin nasıl verileceği ile ilgili;

• 47. maddesindeki yarışmaların iptali ile ilgili;

düzenlemelerdir.

Bu konuda kişisel olarak KİK nezdinde girişimlerim yanı sıra, Oda tarafından açılan davaya esas olan görüşlerin oluşumunda da katkım oldu. Yönetmeliğin sakıncalı hükümler içeren maddelerinin iptali için Oda tarafından Danıştay’da açılan iptal davası henüz sonuçlanmamıştır. Bu nedenle üzerinde görüş açıklanması, tartışılması hukuken uygun düşmediğinden bu konuların detayına girmeyeceğim. İlgilenecek olanlar MİMARLIK 310. sayıda yazdığım yazıdan ayrıntılı bilgi edinebilirler.

Mimarlık ve Toplum

Toplumların geleceğe bırakabilecekleri en kalıcı mirasları, ağırlıklı olarak, inşa edebildikleri yapılardır. Bu yapılar, kendileri bizzat kültür mirasının birer parçası olmanın yanısıra resim, heykel, duvar resimleri, mozaikler vb. eserlerin günümüze kadar gelmelerini sağlamak gibi çok önemli bir işlevi de yerine getirirler.

Bir düşünelim. Bugün bile yapılabilirliği ciddi zorluklara sahip piramitler ve devasa tapınaklar olmasaydı, eski Mısır’ı “neredeyse kahvaltı mönülerine kadar ayrıntılarıyla tanıyabilir miydik? Aynı şekilde Azteklerin, Mayaların, Romalıların, ya da kendi ulusumuzun tarihini nasıl öğrenebilirdik. Tarihe iz düşürebilmenin ötesinde, günümüzde dünya uluslar topluluğunda saygın bir yere sahip olabilmenin temel koşullarından biri yüksek estetik değerlere sahip kentler ve yapılar inşa edebilmekten geçtiği gerçeğini görmezlikten gelemeyiz.

Mimarlık, toplumların tarihteki yerlerinin tayininde en temel unsurların başında gelir ki, bunun bilincinde olanların bu alana kaynaklarından hatırı sayılır oranda pay ayırdıklarını görürüz. Vurgun ve soygun politikalarıyla körüklenen kronik ekonomik krizler ortamında güç bela ayakta durabilen mimarlar, mühendisler ve sanatçılarımızın geleceğe düzeyli eserler bırakabilmeleri için onlara sağlıklı bir yaşam ortamı sunulması toplumsal bir görev olarak algılanmalıdır. Bir başka deyişle, mimarlık alanına toplum olarak daha fazla kaynak aktarmamız gereği ortadadır. Aktarılacak kaynakla bugün komada diyebileceğimiz mimarlığımıza yaşam alanı sağlamakta daha fazla gecikilmemelidir.

Bunun için öncelikle toplumun ikna edilmesi gerekmektedir. Bu konuda da en büyük görev başta meslek kuruluşumuz olmak üzere her bir mimara düşmektedir. Artık enerjimizi doğru harcamak ve birikimlerimizi zenginleştirmekten ve toplumu ikna etmekten başka çıkar yolumuzun kalmadığının bilinciyle hareket etmemiz gerekmektedir. Ancak bu yapılırken de sağlıklı bir rekabet ortamının oluşturulmasının olmazsa olmaz bir gerçek olduğu asla unutulmamalıdır.

Mimarlık - Rekabet - Yarışma

Rekabet, eşit koşullarda olması kaydıyla, insan yaşamında ve insanlığın gelişiminde önemli rol oynayan etkenlerin başında gelir. Bilindiği gibi rekabetin iki temel ayağı vardır. Birincisi kalitedir, ikincisi ise fiyattır. Bu iki etkenin en uygun noktada buluşması temel amaç olmalıdır.

Mimarlık tarihi ilk megaronun ortaya çıkışından beri düzeyli bir rekabete konu olagelmiştir. Her mimar öncüllerini aşma, ardıllarına ise aşılamaz eserler bırakma çabasında başyapıtlar vermeye çalışmışlardır. Kısaca rekabet mimarlığın temelinde var olan bir unsur olmuştur daima. Mimarlık alanında rekabetin sağlanmasında en sağlıklı aracın yarışmalar olduğu paylaşılan en yaygın kanıdır. Yarışmalar mimarlık mesleğinin dünyada ve ülkemizde gelişiminde çok önemli roller üstlenmişlerdir. Kuşkusuz üstlenmeye sonsuza dek devam edeceklerdir.

Yarışmalar, aynı zamanda mimarlık alanına aktarılacak kaynakların da dengeli ve hakkaniyetli dağılımında da önemli işleve sahiptir. Bu bakımdan yarışmalar mimarlık yaşamımıza yeniden girmeli ve olabildiğince hızlı bir şekilde yaygınlaştırılmalıdır. Böylece arzulanan rekabet ortamının sağlanmasının yanısıra, mimarlık mesleğinin, toplumun geniş kesimlerince tanınmasına da katkısı olacaktır.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yokluklar içinde dahi sayısız ulusal ve uluslararası yarışma yoluyla modern Türkiye’nin kentlerini inşa ederek, gururla dünyanın beğenisine sunabilmişken, görece daha iyi teknolojik ve ekonomik koşullarda daha da iyisini yapabilme becerisini de gösterebileceğimize inancım tamdır. Son yıllarda yoz siyasi yönetimlerin saldırılarıyla iyice örselenen ulusal mimarlığımızın kurtuluş ve gelişmesinin sırrı yarışmaların yaygınlaştırılmasından geçmektedir. Yaratılacak sağlıklı rekabet ortamıyla mimarlığımız açısından ciddi bir zenginleşme bundan adil olarak yararlanma olanağı sağlanacağı apaçık ortadadır.

Oda Bürokrasisi – Devlet Bürokrasisi İlişkileri ve Ortak Dil Sorunu

Yalnız Mimarlar Odası değil, ülke çıkarları temelinde politikalar izleyen tüm meslek Odalarının oldum olası merkezi yönetimlerle araları iyi olmamıştır. İşlevleri gereği çok yoğun işbirliği içinde olmaları gerektiği halde tam tersi kapışmalarla geçmiştir yıllar. Bundan da doğal olarak ülke çıkarları hep zarar görmüştür. Bu bağlamda Mimarlar Odası ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın yıllar süren diyalogsuzluğu, başta yarışma düzeni olmak üzere mesleğin diğer uygulama alanlarındaki olumsuz yansımalar, bugün geldiğimiz kısır ortamın en temel nedenlerinden birini oluşturmuştur.

Bunda kuşkusuz siyasi iktidarların uyguladıkları kapkaççı talan ekonomisi politikaları birincil rolü oynamıştır. Bu olumsuz gelişmeden merkezi yönetime hakim olan kısır politikaların uygulayıcılarını sorumlu tutmak gerekir. Ancak Oda yönetimlerinin payı hiç yoktur da diyemeyiz.

Kamu İhale Kurumu kurulduğundan beri diğer merkezi kurumlardan farklı olarak diyalog ve işbirliğine daha açık politikalar izlemiştir, izlemeye de devam etmektedir. Hal böyle iken yukarıda büyük ölçüde katkı koyduğumuzu ifade ettiğim bu yönetmeliğin ”neden böylesine büyük sakıncalarla yayınlandığı” sorusu akla gelebilir. Temel neden aynı dili konuşamama, bir başka deyişle diyalog eksikliğidir. Daha doğrusu merkezi yönetimin Odalara bakış açısının aynen bu yeni kurumda da devam edeceği kuşkusu ile yakınlaşma sağlanamayışı denilebilir.

Kamu İhale Kurumu ikincil mevzuat düzenlemeleri sırasında kamu kuruluşlarında görmeye alışkın olmadığımız kadar işbirliği ve diyaloga açık bir politika izlemiştir. Aynı anlayış Kamu İhale Mevzuatı’nın 1 yıllık uygulama deneyimleri dikkate alınarak yapılan ve 8 Haziran 2004 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren son revizyonlar sırasında da devam ettirilmiştir. Şimdi de “Diyalog ve işbirliğine bu kadar açık bir kurum ile bu iletişim kopukluğu hâlâ nedendir?” sorusu sorulabilir. Bu soruya verilecek en iyi yanıtı Oda yönetimlerince yapılacak bir özeleştiride bulmak olasıdır. Ben şu kadarını söyleyebilirim: Bu durum bürokrasiyle ilişkilerdeki eski alışkanlıkların etkisiyle Oda yönetimlerinin yeni diyalog ve işbirliği anlayışlarına sahip oluşumlara kuşkuyla bakma alışkanlığından kurtulamadığının bir göstergesidir. Belki de muhalefet etmenin dayanılmaz çekiciliğidir.

İğne - Çuvaldız

Revizyon çalışmalarının yapıldığı dönemde Kamu İhale Kurumu üyelerinin nabzı tutulduğunda, yarışmalarla ilgili yönetmelikte de bazı değişikliklerin yapılabileceği izlenimi edinilmiş ve bu durum Oda yönetimlerine iletilmiş ise de yeterli ilgi gösterilmemiştir. Kamu İhale Kurumu’nun bu olumlu yaklaşımı 23 Haziran 2004 tarihinde Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin düzenlemiş olduğu “Kamu İhale Yasası” konulu panel-foruma KİK üyesi Sayın Nejat Ünlü tarafından, panelin forum bölümünde Yarışma Yönetmeliği ile ilgili sorunlar tarafımdan dile getirildiğinde, işbirliğine açık oldukları tüm katılanların önünde açık bir dille ifade edilmiştir. Ama ne yazık ki o panelde Odamızın ev sahipliği görevini dahi gereği gibi yerine getirdiğini söylemek olanağı yok.

Oda yönetimlerinin anlamakta güçlük çektiğim bu duyarsız yaklaşımlarını bir an evvel terk ederek Kamu İhale Kurumu’yla -açılan davanın sonucunu beklemeden- yönetmelikteki aksaklıkları giderecek bir ortak çalışma için girişimlerde bulunması gerekir. Kamu kurumu niteliğinde birer Anayasal kuruluş olan meslek Odalarının, neden etkinliklerinin beklenen düzeyde olmadığını, ciddi bir biçimde sorgulanmaları gerektiğini de bu vesileyle belirtmeliyim.

Sonuç

Son zamanlarda çıkan birkaç yarışmanın mimarlık toplumunu nasıl heyecanlandırdığını görünce ve de MİMARLIK bir dosya hazırladığını söyleyerek bir yazı yazmamı istediğinde ben de hayli heyecanlandım doğrusu. Şu sıralar yarışmalara katılabilme koşullarına sahip olmadığımdan katılamıyor olsam da, her mimar gibi ben de yarışma sözcüğünü duyunca doğal olarak heyecanlanmaktayım. Mimarlık toplumuna sağlıklı bir rekabet ortamı sağlamanın en sağlıklı yolu yarışmaların çoğaltılmasından kuşkusuz daha hakkaniyet ölçüleri içinde ve yasal güvence altında yapılmasından geçmektedir. Türk mimarlığının dünyada seçkin bir yere gelebilmesi için tüm dünya mimarlarının İstanbul’da biraraya geleceği 2005 yılında mevcut yönetmelik kusurlarından arındırılmalıdır. Bunun başarılması kuşkusuz dünya mimarları buluşmasında Türk mimarlarının başını dik tutmasına yardımcı olacaktır. Oda yönetiminin bu konuya yoğunlaşması umuduyla...

Bu icerik 3548 defa görüntülenmiştir.