392
KASIM-ARALIK 2016
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE

MİMARLIK'tan

15 Temmuz sonrası demokrasi adına başlatılan OHAL uygulamalarının bizi nereye götürdüğüne odaklanan MİMARLIK Gündem bölümünde İlhan Tekeli, atılması gereken en önemli adımın laikliğin yeniden sağlanması olduğunu belirtiyor. Ülkedeki yeni uygulamalarla ilişkin bir diğer makale ise, kapatılan üniversitelerdeki akademisyen, öğrenci ve idari personele odaklanıyor. Nur Esin’in kaleme aldığı, belirsizliklerin altını çizen yazı, kapatılan 15 üniversitede durumdan etkilenen 66.000 kişi olduğuna dikkat çekiyor.

Dergide, siyasi gündemden sıyrılmak için odaklanabileceğimiz konulardan biri, son günlerine yaklaştığımız 15. Venedik Mimarlık Bienali. Farklı yaklaşımlarla bienali ele alan Abdi Güzer, Berin Gür ve Yelta Köm’ün ortaklaştıkları konu, mimarlık ortamlarını tartışmalarla hareketlendiren etkinliklerin önemi. Ulusal ölçekte tartışmalar çoğunlukla Türkiye Pavyonu’nu merkezine alsa da, uluslararası alanda bienal temasının öngördüğü, özünde çevreye karşı sorumluluk, sosyal farkındalık gibi kavramları barındıran, ancak çağın gereği olarak sermayeyle göbek bağı olan mimarlığı yeniden özüne döndürmenin yolları tartışıldı. Hızla değişen gündem içerisinde, kenara not düşmenin bir yolu olan sergiler ve bienaller, durup düşünmemiz ve sorgulamamız için birer büyük fırsat. Kasım ayı içerisinde Beatriz Colomina ve Mark Wigley küratörlüğünde gerçekleşen 3. İstanbul Tasarım Bienali’nin yansımalarına gelecek sayıda yer vermeyi planlıyoruz. Değinilmesi gereken bienalin, bizlere yönelttiği soru oldukça iddialı “Biz insan mıyız?”

Yoğun kamuoyu baskısına rağmen korunamayan iki önemli modern mimarlık yapısına değinen yazılara yer verdik bu sayıda. Yıkımı geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen, Çinici Mimarlık tarafından projelendirilen TBMM Halkla İlişkiler Binası ve yıkılması tekrar gündeme getirilen Hayati Tabanlıoğlu’nun İstanbul AKM yapısına dikkat çekmeyi amaçladığımız yazılar, toplumsal bellek ve mimarlık tarihindeki yerinden soyutlanarak sadece “dört duvara” indirgenen yapıların asıl kimliklerine odaklanıyor. Kentsel kimliğinde süreğen değişiklikler yaşayan İstanbul’un güncel durumuna ise Doğan Hasol’un kaleminden yer veriyoruz. İstanbul’un korunamamasından mimarları sorumlu tutan İlber Ortaylı’nın görüşüne cevaben kaleme alınan yazı, sıkıntının parsel bazında kente müdahalelerde bulunan mimarlardan çok, büyük ölçekteki kararlara imza atan merkezi ve yerel yönetimde olduğuna dikkat çekiyor. 1950’lerde “geçici” olacağı iddiasıyla yapılan, ancak sonra İstanbul Limanı’nın nerede olacağına karar verilemediğinden “kalıcılaşan", şimdilerde ise yeni yapılaşmalara “kılıf” olan Karaköy’deki antrepo yapıları da yazının açtığı başka bir tartışma konusu. Bu yapıların yenilenmesini içeren ve kıyıdaki akışı derinden etkileyecek Galataport projesi hızla devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda yoğun tepki alan proje ve süreci nedeniyle, bu kez daha da kapalı yürütülen yeni proje hakkında detayların önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılmasını umuyoruz. Kentlerimiz mega projelerle şekilleniyor, kamuoyu ise bilgilenme düzeyinde bile müdahil olamıyor. Bu pasif rolün değişeceği bir geleceğe inanmak istiyoruz.

Aslı Tuncer Madge

Bu icerik 2268 defa görüntülenmiştir.