329
MAYIS-HAZİRAN 2006
 
MİMARLIK'tan

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK DÜNYASINDAN

SÜRECİN BAŞINDAN BUGÜNE YAPILAN DEĞERLENDİRMELER

Proje sunumları öncesinde başlayan tartışmalarda konu farklı boyutlarıyla ele alındı, değişik görüşler gündeme geldi. 5 Nisan 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Oktay Ekinci, konuyu özetle şu sözlerle değerlendirdi:

Mimarlık, bir ''sanat'' olarak elbette ki ''evrensel''dir. Her mimar, tıpkı bir heykeltıraş ya da ressam gibi, dünyanın her yerinde ''eser'' yaratabilir... Ne var ki herkesi çılgına çeviren tutum bu değil. Çünkü ortada -çok sınırlı bile olsa- bir ''yarışma'' var… Tasarlanması istenilen ise bir ya da birkaç ''simgesel'' yapı değil, kentin iki ayrı bölgesinin tüm yapılarıyla birlikte yeniden düzenlenmesi... Böyle bir yöntem baştan tartışmalı olsa bile, hangi ölçütlere göre belirlendikleri bile açık olmayan 6 yabancı mimarla birlikte ''yerli'' mimarlardan da öneriler istenmeliydi... Türk mimarlarına da dünyadaki meslektaşlarıyla eşit koşullarda ve ''kendi kentleri'' için proje geliştirmeleri olanağı sağlanmalıydı...

İtalya'nın en ünlü 35 mimarı, geçen yıl devlet başkanlarına başvurarak, AB kapsamındaki ''serbest dolaşım'' hakkının ''mimarlık'' ta sorun yaratmaya başladığını; İtalyan kentleri açısından da ''riskli'' olduğunu belirttiler. ''Mimarlıkta yerel kültürler; hatta o kentle olan duygusal bağlar bile çok önemlidir. Yabancı mimarlar ise İtalyan kentlerinin ruhuna da yabancı olduklarından, bu ülkeye uygun tasarım yapamazlar...'' dediler... Bu başvurunun ''pazar kaygısı'' ile yapılmadığı o kadar belli ki, hâlâ tek bir yabancı mimar bile İtalyan meslektaşlarının ''çekinceleri''ni eleştirmedi; çünkü onlar da kendi ülkeleri için benzer düşünceler içindeler...

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı ile İMP’nin “planlama anlayışı” konusunda 5 Nisan 2006 tarihinde yaptığı basın açıklamasında özetle şu görüşlere yer verdi:

Dubai kuleleri, Karayolları 17. Bölge, Zeyport, Galataport, Haydarpaşaport, Tarihi Yarımada Müzekent Projeleri ve Ömerli İçme Suyu Havzası’nda Organize Sanayi Bölgesi planlanması gibi parçacı plan ve projelerin ardından, şimdi de Küçükçekmece ve Kartal Kentsel Dönüşüm Projeleri gündeme gelmiştir. Kentsel dönüşüm projelerinin kent ve insan odaklı olmayıp, “İstanbul’un pazarlanması ve küresel şirketlere rant alanı sunulması” anlayışı temelinde gündeme getirildiklerini biliyoruz. İster uygulansın, ister uygulanmasın, bu şov projeleri ve bunların tetikleyeceği diğer “plansız projeler” İstanbul’un tarihsel, doğal değerlerine zarar verecek ve gereksinimi olan sağlıklı gelişiminin önünde engel teşkil edecektir.

Öncelikle yapılması gereken, söz konusu bu projelerin, kentin gelişimini belirleyecek bir plana dayanmadan hazırlanmaları nedeni ile hiçbir ön incelemeye tabi tutulmadan reddedilmeleridir. Bu projeler bu nitelikleriyle her şeyden önce “hukuk dışı”dır. Ayrıca projelere konu olan alanların nasıl bir kullanımla değerlendirilmeleri, İstanbul’un geleceği çerçevesinde ele alınması gereken bütünsel bir bakış açısıyla, kent bütünü içindeki konumları, çevreden etkilenmeleri ve çevreyi etkilemeleri de göz önüne alınarak ortaya konulabilir.

Projelerin elde ediliş şekline baktığımızda, uyulması gereken ulusal ve uluslararası kurallara uyulmadığını görmekteyiz. Oysa yarışmaların UIA, ACE, Mimarlar Odası kurallarına göre yapılması gerekmektedir ve bu kurallar yöneticileri ve meslektaşlarımızı bağlayıcı niteliktedir. Hukuka ve meslek etiğine aykırı olan bu uygulamaları kamu adına sorumlu yöneticilerin yapmaması; jürilerin bu sürece ortak olmaması ve mimarların bu amaçla kurulmuş olan jürilerin dışında kalması gerekir.

Haydar Karabey’in sürece ilişkin yerinde sorularının da henüz yanıtlanmadığını hatırlamak gerekiyor:

• İstanbul’un makro-master planı çözümlenip, kamuoyu ile paylaşılıp bir uzlaşma sağlanıp yürürlüğe girmeden İstanbul’un bu iki “uç” kesiminde çağrılı mimarlardan hangi kararlar doğrultusunda proje üretmeleri istenmiştir?

• Bu alanlarda gerçekleştirilmek istenen “işlerin” yatırımcıları önceden belirlenmiş midir?

• Tüm bu soruların yanıtı kesinleşti ise, bizlerin birer kentli olarak durumdan neden haberimiz yok?

• Kesinleşmedi ise, bu uluslararası-star mimarlar, projelerini hangi temele dayandıracaklar?

• Yoksa gene uçuşan renderlardan oluşan bir sergi ile kentlinin gözünü boyamak (ve bir bölümünün de gene ödünü kopartmak) mıdır ana hedef?

• Bu mimarlara kaçar para ödendiği açıklanacak mıdır (bizim duyduğumuz “masraflar hariç 50.000-70.000 USD” rakamları doğru mudur), yoksa söylentilere inanmalı mıyız?

• Çağrılılar arasında neden hiç Türkiye’den mimar yok?

• Türkiye’den mimar çağrılsaydı onlara da aynı ücretler ödenecek miydi?

• Elde edilecek projeler, uygulamaya geçerken, uluslararası star’lar herhalde yerli ortaklar edinmek zorunda kalacaklar. Bu sürece Türk mimarları, “sonradan imzacı olarak katma” zorunluluğuna düşürülmek yerine, baştan hiç olmazsa uluslararası starların, yerliler ile eşdeğerde “joint-venture”lar yapma koşulu konamaz mıydı?

Bu icerik 1172 defa görüntülenmiştir.