316
MART-NİSAN 2004
 
MİMARLIK'TAN

ODADAN

MİMARLIK DÜNYASINDAN

ETKİNLİK

  • aalto @ turkey
    Rabia Çiğdem Çavdar

    Mimar, Mimarlar Odası Ankara Şubesi

DOSYA: ÜÇ BÜYÜK KENTİN BAŞKALAŞIMI

BALKANLARDA MİMARLIK

YİTİRDİKLERİMİZ



KÜNYE
DOSYA: ÜÇ BÜYÜK KENTİN BAŞKALAŞIMI

Kentsel Başkalaşım ya da “Merkezkaç Kuvvetler” Karşısında Kamusal Alanın Parçalanması

Cânâ Bilsel

Yrd.Doç.Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü,

Dergi Yayın Kurulu Üyesi

Günümüzde kentler “yeni dünya düzeni” adı altında özetlenen ekonomik süreçlerin etkisi altında kabuk değiştirmekteler. Dünya kentleri, sınır tanımayan küresel ekonomik düzenin kuralları içerisinde var olabilmek, uluslararası yatırımları çekebilmek amacıyla giderek hız kazanan bir rekabetin çekimine kapılmış, geleceğe dönük vizyonlar geliştirmekte birbirleriyle yarışmaktalar. Bugün kent toprağı belki de daha önce hiç olmadığı ölçülerde bu rekabetin hem nesnesini hem aracını oluşturmakta. Uluslararası kredi mekanizmaları ile desteklenen büyük ölçekli “kentsel proje”ler, kent yönetimleri için bu yarışta yatırımları çekmenin, ekonomik canlanmanın etkin bir aracı olarak görülmekte. Öte yandan, yeni ekonomik düzenin ivmesiyle gelişen kentsel ulaşım altyapısı ve iletişim teknolojileri günümüz kentlerinin başkalaşımında belirleyici olmakta. Yeni teknolojik gelişmelere koşut olarak kentler, bir “merkezkaç kuvvet”in etkisine kapılmışçasına çeperlerine doğru savrulmakta, ulaşım arterleri boyunca her yönde saçaklanarak büyümekteler.

Dünya kentlerinde izlediğimiz bu yeni kentleşme süreçleri, ülkemizde de büyük kentlerden başlayarak 21. yüzyıl dönümünde hız kazanmış bulunmakta. Kentlerimiz farklı süreçlerin baskısı altında kabuk değiştirerek metamorfoza uğramakta, merkezkaç etkilerle çeperlere doğru devleşerek büyümekteler. Bu başkalaşım sürecinin ardında ekonomik dinamikler ve ulaşım / iletişim altyapılarının gelişimi kadar, toplumsal değişim süreçleri ve kitlelerin özlemleri belirleyici olmakta. Artan ekonomik eşitsizliklerin ve kültürel farklılaşmanın sonucu olarak toplumsal gruplar kent mekanında kendi mekanlarını yaratmaktalar. Küresel ekonomik düzenle eklemlenebilen üst gelir / kültür grupları “yaşam kalitesi” ya da "öteki"lerle karşılaşmadan, türdeşleriyle yaşama arayışıyla kentin çeperlerinde kendilerine sunulan “kapalı” özel sitelere yerleşmekteler. Tüm hızıyla süren göç dalgasının büyük kentin kıyılarına vurduğu en alt gelir düzeyindekiler ise, yine kentin çeperlerinde kendi mekanlarını üretmeyi sürdürüyorlar. Kentsel mekanda yaşanan tüm bu süreçler sonucunda kentler çözülmekte, bir “kamusal alan” olarak kent parçalanarak bölünmekte, kimi toplum gruplarına ait olup diğerlerinin giremediği özel alanlara ayrılmakta.

Merkezkaç etkilerin neden olduğu bu çözülmeye karşı etkin olabilecek tek güç ise kent merkezlerinin çekim gücü olarak görülebilir. (1) Kent merkezleri farklı toplumsal gruplara sundukları olanaklar, etkinlikler, kısaca çekicilikle, kentlilerin birlikte paylaştıkları bir kamusal alan oluşturma potansiyelini taşımaktadır. Üst gelir gruplarınca terk edilen, ekonomik değer yitiren ve kaotik ulaşım düğümlerine indirgenen mevcut kent merkezlerine yeniden değer kazandırılması, kentin kamusal alanının yeniden onarılabilmesi için öncelik taşımaktadır. Kentin merkezlerine estetik ve ekonomik değer kazandırmaya yönelik “kentsel projeler”de kentin kamusal alanını yeniden inşa etme / onarma gereği gözden kaçırılmamalıdır. Kent merkezleri tüm kentlilerce erişilebilen, sahiplenilebilen, yaşanan ve yaşayan mekanlar olma niteliklerini yeniden kazanmalıdırlar.

Üç Büyük Kentte Gelecek Vizyonları ve Kentsel Projeler

Ülkemiz kentlerinde son dönemde yerel yönetimlerce gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projelerinin hız kazandığına tanık oluyoruz. Yerel yönetimler, büyük altyapı projeleri yanında, görünürlüğü yüksek, büyük ölçekli üst yapı projelerinde birbirleriyle yarışmaktalar.

1980’li yılların gelecek vizyonu içerisinde ön plana çıkan ulaşım projeleri bugün de yerel yönetimlerin önceliğini oluşturmakta. Çeperlere doğru genişlemesini sürdürmekte olan kentlerin, buna bağlı olarak artan otomobil kullanımı ile birlikte özellikle kent merkezlerinde büyük sorun haline gelen trafik sorunlarına çözümler aranmakta. Uygulaması geciken raylı toplutaşım projeleri bir yana, otomobil trafiğini rahatlatmayı amaçlayan –ve böylece özendiren- ulaşım altyapısı projeleri, mevcut kent merkezleri üzerinde radikal müdahalelerle sürdürülmekte. Kent merkezlerini ulaşımda aşılması gereken bir ‘engel’ olarak gören bu anlayışla, merkezi bıçak gibi kesip geçen hız yolları kentin tarihsel / simgesel değeri, toplanma alanı olan kamusal mekanlarını parçalayarak, kentin kamusal alanını fiziksel olarak yok etmeye yöneliyor.

Büyükşehir yönetimleri bugün mevcut kentsel mekanı tam anlamıyla “başkalaştıracak” ekonomik olanaklara ve finansal araçlara (emlâk vergileri, kredi mekanizmaları, devlet garantisi vb.) sahip bulunuyorlar. Bu başkalaşımın hangi yönde gerçekleşeceği ise kent yönetimlerinin ve kent üzerinde etkin olan diğer aktörlerin gelecek vizyonları ile belirleniyor. Pragmatik / araçsal ussalıkla belirlenen, salt ekonomik değer artırımına yönelik kentsel dönüşüm projeleri, kentin kamusal alanının özelleşerek parçalanması yönündeki eğilimleri güçlendirirken, kentlilerin birlikte paylaştıkları kamusal alanın yeniden oluşturulmasına katkıda bulunacak, kent merkezlerine ve kamusal mekanlara değer kazandıracak kentsel projeler her zamankinden daha çok önem taşıyor. Oysa bugün yerel yönetimler tarafından gündeme getirilen proje ve uygulamalar, çoğu zaman hukuki sorunlarıyla ya da ideolojik simgesellikleri ile tartışılmak zorunda kalmakta. Bu ise yine, toplumda kamusal alana ilişkin bilincin yeterince oluşmamış olması ve kamusal alanın parçalanmışlığı ile doğrudan ilişkili görünmektedir.

1. Fransız kent sosyoloğu Henri Lefebvre’e göre kentsellik (urbanité) özünde, merkezlik (centralité) kavramına dayanır. Lefebvre, H., 1972, “La Ville et l’Urbain”, Le Droit à la Ville suivi de l’Espace et Poitique, Editions Anthropos, Paris 1968.

Bu icerik 1966 defa görüntülenmiştir.