342
TEMMUZ-AĞUSTOS 2008
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: XI. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, 2008

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY
TÜRKÇE ÖZET



KÜNYE
GÜNCEL

Dünya Mirası İstanbul’da UNESCO ile Yeniden Buluştuk / Deniz İncedayı

Deniz İncedayı Doç. Dr., MSGSÜ Mimarlık Bölümü

UNESCO Dünya Mirası Komitesi üyeleri 8-13 Mayıs 2008 tarihleri arasında incelemeler yapmak üzere İstanbul’daydılar. Komite üyelerinden M. Rössler, Junaid S. Wali ve D. Michaelmore’dan oluşan heyete inceleme programının son günlerinde UNESCO Dünya Mirası Komitesi Başkanı F. Bandarin de katıldı. 6-11 Nisan 2006 tarihleri arasında UNESCO ve ICOMOS üyelerinden oluşan ortak heyetin gerçekleştirmiş olduğu inceleme-araştırma gezileri sonucunda İstanbul Dünya Mirası Sit Alanı başlıklı bir rapor hazırlanmıştı.[1] 2008 Mayıs ziyaretinde temel amaç da, önceki raporda değinilen kritik noktalar ve uyarılar konusundaki gelişmelerin izlenebilmesi, kentin Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı alanlarındaki dönüşümün gözlemlenebilmesiydi.
 
İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) evsahipliğinde düzenlenen programda inceleme gezilerinin yanısıra, UNESCO üyeleri için hazırlanmış çok sayıda sunuş yer almaktaydı. Programın ilk gününde İBB tarafından geçen iki yıllık zaman aralığında koruma konusunda ilgili ilçelerde yapılan çalışmalar özetlendi ve koruma sürecine destek amacıyla kurulmuş olan Koruma Uygulama Denetim Bürosu’nun (KUDEB) çalışmaları ve uygulamaları tanıtıldı. Kurulan laboratuarlar (kimya, konservasyon, fiziko-mekanik analiz, ahşap vb gibi) hakkında bilgiler verildi. Ayrıca KUDEB’in yürütmekte olduğu ve önemli bir işlevi karşılayan eğitim atölyeleri tanıtıldı. Bu gelişmeler olumlu bulunmakla birlikte, Süleymaniye alanında yapılan bazı uygulamalarda KUDEB’in yasal süreci hızlandırmış ve belirli kolaylıklar sağlamış olmasına karşın, koruma çalışmalarında hızlandırılmış süreçlerin uygulama alanında sorunlar yaratabileceği (statik, deprem riski, malzeme vb) konularına dikkat çekildi.
 
Aynı gün, Fatih Belediyesi tarafından Tarihî Yarımada alanında yapılan çalışmalar ve İstanbul genelinde koruma çalışmalarına yaklaşımlar slayt gösterileri eşliğinde aktarıldı. Tamamlanan, uygulamada olan ve planlanan projeler tanıtıldı. Önemli bir tartışma konusu ise Sulukule olarak tanınan, Fatih / Neslişah ve Hatice Sultan mahalleleri dönüşüm projesiydi. Yerel yönetim yetkililerinin "sosyal" nitelikli olarak tanımladıkları proje, Sulukule Platformu Üyeleri tarafından mimariyi ve kentsel tasarımı sosyal boyutundan yalıtması açısından eleştiriliyordu.
 
Programın ikinci gününde, heyet için İstanbul’da inceleme programında yer alan tüm alanları kapsayan bir gezi düzenlenmişti. İlk inceleme alanı olarak Sulukule belirlenmişti. Sulukule Platformu ve yerel halkın da katılımıyla gerçekleştirilen gezide, UNESCO Temsilcileri özellikle somut olmayan kültürel mirasının korunmasının, kendi ilkeleri ve uluslararası kriterler açısından önem taşıdığını ve yenileme sürecinde yerel halkı ve etnik özellikleri dışlayan bir yaklaşımın uygun olmayacağını alandaki sohbetlerinde vurguladılar. Fatih Belediyesi’nin "sosyal" olarak nitelendirdiği projede yerel halkın, yeni Sulukule’nin de sakinleri olabilmeleri için aldığı ekonomik ve yasal önlemler yeterli gözükmüyordu.
 
Anemas Zindanları ve Tekfur Sarayı incelemelerinde heyet, 2006’da uluslararası kriterlere uygun bulmadıkları bir anlayışıyla sürdürülen restorasyon çalışmalarının durdurulmasının ardından geçen sürede getirilen önlemleri, yapılan çalışmaları izledi, sorular sordu ve alanın yetkili restoratör mimarından yanıtlar aldı. Evrensel bir kültür değeri olan İstanbul kara surlarının çevrelerinin de korunmasının önemine dikkat çeken heyet, bir taraftan iki yıllık süreçte surlar civarında yapılan temizlik ve çevre düzenleme çalışmalarını izlerken, diğer taraftan henüz tamamlanamamış alanlarda olumsuz gelişmeleri, denetimsiz yapılaşmaları gözlemledi. Aynı kapsamda, Yedikule sit alanı ve sur çevresi incelemeleri gerçekleştirildi.
 
Heyet için önemli bir araştırma başlığı da, 5366 sayılı tartışmalı yasayla dönüşümü önerilen yenileme alanlarında yapılan uygulamalardı. Fatih Belediyesi tarafından görsel sunumu yapılan Ayvansaray ve Sulukule dönüşüm projeleri bu çerçevede çok yönlü tartışmalar açmaktaydı. Tartışmaların odağını ise, koruma planlamasının "yerel halk ve yerel kültürle birlikte" geliştirilebilmesi, diğer disiplinlerle de bütünleşen sosyal renovasyon çerçevesinde ele alınabilmesi fikri oluşturmaktaydı. Fener-Balat rehabilitasyonu kapsamında AB ile birlikte gerçekleştirilen uygulamalar proje sorumlularından bilgiler alınarak incelendi ve UNESCO temsilcileri tarafından konuyla ilgili olumlu değerlendirmeler yapıldı. Ancak, Zeyrek Mahallesi’nde 2006 yılından sonra, kayıtlı olmalarına karşın bazı binaların, çeşitli gerekçelerle yıkılmış olmaları heyet temsilcileri arasında şaşkınlık yarattı. Ayrıca İstanbul Dünya Mirası İzleme Komitesi Üyeleri ve sivil toplum örgütlerinin de bu konulardaki bilgilendirilmelerindeki eksiklikler, şeffaf ve katılımcı koruma yaklaşımı karşısında bir engel olarak tanımlanabilirdi.
 
İstanbul’un raylı sistemiyle ilgili çalışmalar hakkında İBB sorumlusunun ilk gün yaptığı bilgilendirmenin ardından gezi programı dahilinde Haliç geçişi metro köprüsüyle ilgili incelemeler sürdürüldü. Azapkapı’da metro köprüsünün yer alacağı alan ve Süleymaniye ile görsel ilişkisi üzerinde UNESCO temsilcileri tarafından sorgulamalar yapıldı. Köprü ayağının üzerlerine gelmesi nedeniyle Süleymaniye’de tarihî binaları da kapsayan yıkım çalışmaları heyetin sorularına neden oldu. Ayrıca, birçok uygulama bağlamında kentin temel sorunu olan depreme karşı önlem çalışmaları sıklıkla heyet üyeleri tarafından dile getirildi ve sorgulandı. Sadece kültür varlıklarının yaşatılabilmelerinde değil, deprem gibi yaşamsal bir tehdit karşısında yönetimler tarafından acil ve sağlıklı bir planlamanın öncelikli bir amaç olması gereğine değinildi.
 
Raylı sistem kapsamında önemli bir inceleme konusu da, Yenikapı Metro İstasyonu Arkeolojik Kazı Çalışmaları’ydı. Alanda sürdürülen çalışmaların uluslararası arkeolojik değer taşıdığına, deniz ticareti alanında dünya mirası niteliğinde olduğuna dikkat çekildi. Alanlarda kazıların ilgili uzmanlarla ve arkeolojik değerleri kazanmak üzere yapıldığını açıklayan yetkililer metro istasyonunun dünyada benzerleri de olduğu gibi, bir arkeoloji müzesi niteliğinde düzenleneceğini belirttiler. Bu düşünce, bir taraftan da yapılan kazı çalışmaların hassasiyeti, bilimselliğin gerektirdiği zamana yayılması ve uluslararası standartlara uygunluğu konularında bir sorumluluk anlamını taşımaktaydı. Bu konuda heyeti aydınlatıcı bilgiler yerinde verildi.
 
İnceleme gezisinin önemli bir durağı Four Seasons Oteli Eki ve Arkeolojik Parkı’ydı. Arkeolojik alanın kente kazandırılmasının olumlu katkısı tartışılamaz. Ancak arkeolojik parkın "kamusal alan" niteliği tartışması ve üzerinde ek bina inşaatlarının sürdürülmesinin farklı tartışma başlıkları açtığı da yadsınamaz. Bunların başında, uluslararası koruma kriterlerine ve etiğine uygunluk ve evrensel olan kültür değeri üzerinde özel bir yatırımın, kamusal haklar sorgulamasındaki yeri geliyor.
 
Programın diğer günlerinde etkilenme alanları olarak UNESCO tarafından dikkatle ve önem verilerek izlenen Galata Limanı ve Haydarpaşa Limanı alanlarıyla ilgili bilgilendirmeler yapıldı ve Dünya Mirası Listesi’ndeki alanın yönetimi kapsamında yürütülen çalışmalar ve gerçekleştirilen organizasyonlar heyet üyelerine kapsamlı olarak aktarıldı. Konunun uzmanı olan öğretim üyeleri tarafından kendilerine alan yönetimi kavramına nasıl yaklaşıldığı ve temel sorunların neler olabileceği konusunda bilgiler verildi. Programda yer alan önemli bir toplantı ise, son günde düzenlenen sivil toplum örgütleri buluşmasıydı. Çok sayıdaki sivil toplum örgütünün katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda sorunlar ve koruma alanındaki gelişmeler farklı açılardan tekrar masaya yatırıldı. Dile getirilen ortak sorunların başında, dünya mirası olan alandaki gelişmelerin yürütülmesi sürecindeki iletişim bozuklukları vardı. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi bu toplantıda özellikle bir kamu kuruluşu olarak süreçteki sorumluluğunu ve kamusal yarar ilkesinin gözardı edilemeyeceğini bir kez daha vurguladı. Yürütülen birçok koruma / iyileştirme çalışmasında temel sorun özelleştirme süreçleri, özel imar durumlarıyla sağlanan haklar ve dönüşüm alanlarındaki rant merkezli yaklaşımlar olduğundan bunların kentli hakları, kamusal çıkarlar ile çatıştıkları konusuna dikkat çekildi. STK ile UNESCO iletişim toplantısında zorunlu olarak konu sadece Dünya Mirası Listesi’ndeki alanlar ile sınırlı kalmadı. Bu çekirdek sorundan yola çıkarak, İstanbul’un diğer sorunları da dile getirildi. Bunların başında orman arazilerine yaklaşım, su havzaları, etkilenme alanındaki yapılaşmalar, depreme karşı önlemler gelmekteydi. Özellikle son günlerde hızlanan özelleştirme projeleri bu platformda sosyal boyutlara ve haklara değinilerek eleştirildi. Getirilen eleştiriler ortak bir paydada, mimarlıkta ve kentsel tasarımda "kamu" fikrinin gelişmek yerine tükenmekte olduğu endişesinde birleşmekteydi.
 
Sonuç olarak, iki yıllık izleme sürecinde gerçekleştirilen olumlu çalışmaların yanısıra, sürece yayılan önemli bir eleştiri olarak sivil toplum kültüründeki eksiklikten sözedilebilir. Yönetim birimlerinin sivil toplum örgütleri ve toplumla aralarındaki diyalog kopukluğu, yürütme sürecinde uzmanların olsun, meslek örgütlerinin olsun, sivil halkın ve platformların olsun karar alma süreçlerinde aktif rol üstlenememelerine neden olmuştur. Yönetim süreçlerimizde henüz gerçek katılımcılığı, demokratik bakış açısını yaşama geçirememiş olmamız bunu açıklıyor. Dünya kenti İstanbul’da tarihî alanın korunmasında binalar özeline indirgenen bir anlayışın değil, daha geniş çerçevede bir koruma kültürünün geliştirilmesi ve desteklenmesi beklenmelidir. Sorunu sadece binaların korunmasına ait görmek ve restorasyon uzmanlığıyla sınırlı düşünmek kuşkusuz çağdaş tasarımın, açılımlarını zorladığı kamusal bütünleşme düşüncesinden kendimizi yalıtmak olur. Böylesi bir sınırlılık, bizi korumanın çağdaş tasarım alanındaki yerini tartışmaktan uzaklaştıracaktır. Çağdaş koruma düşüncesini geliştirebilmek, önce disiplinlerarası diyalogu, kurumlar arası iletişimi, sivil toplumun ve uzmanların katılımlarını yöntemselleştirebilmeyi gereksiniyor.
 
 
 
 
 

[1] Bu rapor Türkçeleştirilerek Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından İstanbul Dünya Mirası Sit Alanı başlıklı bir kitap olarak Aralık 2006’da yayımlanmıştır.

Bu icerik 5240 defa görüntülenmiştir.