MİMARLIK ELEŞTİRİSİ
			Mimarinin ‘Sessiz’ Hali: İTÜ Merkezi Derslik Binası 
			İdil Erkol, Öğr. Gör., İstanbul Bilgi Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
			Gittikçe yükselen ve yoğunlaşan kentsel dokunun içerisindeki İTÜ’nün Ayazağa Kampusu’nda kendi ölçeğiyle varolan Merkezi Derslik Binası, 2014 Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde “Yapı Dalı Ödülü”ne değer görüldü. Hasan Şener ve Ahsen Özsoy tarafından projelendirilen yapının mekânsal kurgusunu inceleyen yazar, yapının sadece dersler için değil ders dışında da bir toplanma alanı olarak kullanılmasının kampusun ihtiyacı olan sosyal donatıyı tamamladığını ve bir çekim alanı oluşturduğunu söylüyor. 
			
			
			
			
			İstanbul Teknik  Üniversitesi Ayazağa Kampusu içinde yer alan İTÜ Merkezi Derslik Binası  2014 yılında düzenlenen XIV. Ulusal Mimarlık Ödülleri kapsamında Yapı Dalı  Başarı Ödülü’ne layık görüldü. (Resim 1) Bu metinle, yapının tasarımına yön veren  ilkelerin, bu ilkelerle ortaya konan mekânsal kurgunun, yapının mimari  ifadesinin ve bileşenlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. İncelemeye başlarken  yol gösterecek temel öğe, tasarımcıların kendi yapılarına dair söylediklerine  bakmak, tasarımda niyet edilen ile ortaya çıkanı birbirleriyle karşılaştırmak  olacaktı. Ancak yapının mimarları ortaya koydukları yapıya dair metni kaleme  alırken de, tıpkı tasarımlarındaki yaklaşımları gibi mütevazı bir tavır takınarak,  mimari projenin vadettikleri ve yapının sundukları üzerine nesnel bir betimleme  metninin dışına çıkmamışlar. Oysa yapı, kampusa katkısı, yerle ilişkisi, yalın mimari  ifadesiyle alçakgönüllülükten gelen bir iddiaya sahip. Yapının mekânsal kurgusu  ise yapının içermesi beklenen ihtiyaç programını karşılamanın çok ötesinde,  kampus için bir etki alanı oluşturmakta. Bu değerlendirme metni, bu güçlü ama ‘sessiz’  yapıyı deneyimleyerek, kullanıcılarını gözlemleyerek oluşturulmaya çalışıldı. Yapıya  dair mimari bir çözümleme yapılırken, yapının önce yerle ve kullanıcılarıyla  nasıl bir ilişki kurduğu incelendi.
İstanbul’un önemli finans  ve ticaret merkezi akslarından biri olan Levent-Maslak hattının yoğun imar hareketinin yanı başındaki İTÜ Ayazağa Kampusu, tüm bu spekülatif  hareketin yamacında, kendi sınırları içerisinde, çevredeki ofis yapılarıyla  kıyaslanamayacak kadar küçük ölçekteki yapılı çevresiyle kendine özgü bir dünya  kuruyor. (Resim 2) İTÜ Ayazağa  Kampusu etrafındaki yapılı çevreden, Merkezi Derslik Binası ise kampus içindeki  diğer yapılardan ayrışıyor. Kampusun  çeşitli işlevlere sahip çok sayıda yapısının arasında Derslik Binası merkezî  bir köşeyi tutmakta. Yapının inşa edilmesinin temel bir sebebi var: Üniversitenin  yüksek kapasiteli amfi ihtiyacını karşılamak. Prof. Dr. Hasan Şener ve Prof.  Dr. Ahsen Özsoy tarafından tasarlanıp, 2011 yılında inşa edilen bina,  bugün üniversitenin derslik ihtiyacını karşılamanın ötesinde, hem konumu hem de  sahip olduğu mekânsal zenginlik nedeniyle kampus içinde çok önemli bir rol  üstleniyor. Araç ve yaya sirkülasyon akslarının kesişim noktasında olmasının da  etkisiyle kampusun en işlek, en yoğun yapılarından biri. Fakültelerin amfi  derslerinin yükünü almasının yanı sıra yapının zemin katı öğrencilerin gece  gündüz vakit geçirdikleri bir toplanma ve çalışma ortamı sunuyor.
TEMEL YERLEŞİM STRATEJİSİ
  Çevresindeki diğer kampus  yapıları arasında Merkezi Derslik Binası’nın farkı, yerle ve kullanıcısıyla  kurduğu ilişkide ortaya çıkıyor. Yapı bulunduğu alanın sahip olduğu potansiyeli  en iyi şekilde değerlendiriyor. Hatta biraz ileri giderek mevcutta olmayan bir  potansiyeli yoktan var ettiğini söyleyebiliriz. Oluşturulan mekânsal kurgunun  temel yerleşim stratejisi, yapıyı yer  alacağı arazinin tam ortasına yerleştirmek yerine, yapının kütlesini geri  çekerek önünde büyük bir yeşil alan yaratmak. 
(Resim 3) Bu  yeşil alan, kampusun giriş kapısına  çıkan ana akslardan birinin hemen yanı başında yer alıyor. Bu yerleşim  stratejisiyle, hem vaziyet planındaki temel taşıt ve yaya aksına bağlanılmış,  hem de kampus içinde yeni bir tanımlı “boşluk” elde edilmiş. Yapıya bu ana aksa  bakan dar cephesinden giriliyor. Yapının güney cephesi boyunca devam eden teras  ise doğrudan yeşil alan ile ilişkili. Böylelikle yapı ve önündeki boşluk tüm  kampus öğrencilerinin kullandığı bir buluşma yerine dönüşmüş. Bu kurgunun kampus  için kritik bir önemi var, o da sunduğu ortak alan. İTÜ Ayazağa Kampusu büyük yüzölçümlü arazisine ve kalabalık  nüfusuna rağmen, niceliği az, niteliği yetersiz ortak alanlara sahip. Kampusun  bu eksikliği son dönemde yapılan projelerle giderilmeye çalışılıyor. Kampus  içindeki yapıların arasındaki kopukluk, ortak alanların eksikliği ve  birbirinden uzaklığı, yerleşim planının yönlendirici olmayışı kampusun temel  sorunları olarak sayılabilir. Tüm alanı kapsayan güçlü bir mekânsal kurgunun  olmayışı kampusta yerini alacak yeni tasarımlar için göz önünde bulundurulması  gereken önemli bir problem. Böyle bir alana yerleştirilecek yapının tasarım kriterleri  neler olabilir? Kampusa birbirleriyle büyük ölçüde ilişki kurmadan  yerleştirilmiş yapılar, Merkezi Derslik Binası için bir referans oluşturmuş  olabilir mi? Binanın tasarımında, sözü edilen bu zayıf bağlam ilişkileri  nedeniyle var olanla ilişki kurma, ondan referans alma yerine; olmayanın, eksik  olanının belirlenmesi ve eksikliğin giderilmesi motivasyonu olduğu söylenebilir.  Böylece işlevsel bir plan şeması oluşturmanın yanı  sıra, kampusta tanımlı bir kamusal alan da yaratılmış. Binanın tanımladığı  kamusal alan yapının en iddialı ve güçlü taraflarından biri. Bir üniversite  kampusu ve kampus yaşamı için kamusal alanın ne kadar kritik bir rolü olduğu, üniversitedeki  sosyal yaşamı destekleyen karşılaşma mekânları oluşturduğu  düşünülecek olursa, yapının önemi daha net anlaşılacaktır. Ayazağa Kampusu’nun  çoğunlukla tanımsız kalan ortak alanları gözönüne alındığında, Derslik Binası için  çok yerinde bir tasarım kriteri belirlendiğinin ve bunun hem tasarımda hem de  uygulama aşamasında başarıyla yerine getirildiğinin altını çizmek gerekir. Yapı, başlangıçta her ne kadar amfi ve derslik ihtiyacını  karşılama amacıyla inşa edilmiş olsa da sunduğu mekânsal kalite ve ortak  alanlar ile kampusun başka bir temel ihtiyacına daha cevap vermiş durumda. Bu isabetli  tasarım yaklaşımı sayesinde yapının kampustaki öğrenciler tarafından sahiplenildiğine  de şüphe yok. Yapıda geçirdiğim kısıtlı süre zarfında yapının esas  kullanıcıları olan öğrencilerle yaptığım söyleşiler de bu izlenimimin yerinde  olduğunu gösterdi.
MEKÂNSAL KURGU 
  Yapının mekân kurgusunda zemin katın önemli bir rolü var. Zemin katta  öğrencilerin birlikte vakit geçirip sosyalleşebileceği alan üç ardışık bölümden  oluşuyor. İlki yapının zemin katının büyük bölümünü kaplayan, kafeterya ve  benzeri servis birimlerini de içeren kapalı bölüm. Bu bölüm aynı zamanda öğrencilerin  vakitlerinin büyük bölümünü geçirdikleri, birlikte çalıştıkları bir çeşit etüt  salonu görevini de üstleniyor ve bölüntüsüz tek bir hacimden meydana geliyor. 
(Resim 4) İkinci  bölüm üstü kapalı teras kısmı. Teras kısmı yapının güney cephesi boyunca  kesintisiz olarak devam ediyor ve önündeki yeşil alan ile yapının kapalı kısmı  arasında bir eşik görevi görüyor. Zemin katın üçüncü bölümü ise yapının bir  uzantısı olarak değerlendirilmesi gereken ve tanımlı bir boşluk tarif eden,  büyük yeşil alan. Birinci bölüm ikinci bölümden cam yüzeylerle ayrılıyor. Cam  yüzeylerin getirdiği şeffaflık kapalı bölüm ile teras ve yeşil alan arasında  görsel bir bağ kurulmasını, mekânsal sınırların kalkmasını ve böylece iç dış  bütünlüğü kurulmasını sağlıyor. Bu akışkan mekân kurgusu güney cephede üst kat  döşemelerinin geri çekilmesi ve galeri boşlukları oluşturulması ile birlikte  zemin katın yüksek hacimli bir mekâna dönüşmesini mümkün kılıyor. Ağırlığın  zemin katta olduğu mekânsal kurgu, yapının temel yerleşim stratejisiyle de  tutarlılık gösteriyor. Böylece yapının oluşturduğu kamusal alan ile zemin katı  arasında güçlü bir ilişki kuruluyor. Burada bir parantez açıp güney cephede  güçlü bir şekilde kurulan mekânsal ilişkiler ağının kuzey cepheye  yansımadığının altını çizmek gerekir. Başarılı cephe düzeninde geri planda kalan iki cephe yüzeyi var.  Yapı kütlesini geri çekerek büyük yeşil alan oluştururken geri planda kalan iki  cephe yüzeyi istinat duvarlarına bakıyor. Yapının en zayıf noktasının veya  başka bir deyişle yumuşak karnının, bu nispeten az ışık alan ve yakın bir  mesafeden istinat duvarlarına bakan bu alanlar olduğunu söylemek yanlış olmaz  sanırım. 
Yapının  tasarım şeması programda ihtiyaç duyulan farklı birimleri işlevlerin  benzerliklerine göre biraraya getirme ve farklı işlevleri birbirinden  ayrıştırma amacına yönelik olarak oluşturulmuş. (Resim 5) Plan kurgusunda amfiler ile seminer odaları ve ofisler net bir  sirkülasyon ve servis bölgesiyle birbirinden ayrılıyor. Toplam on iki amfi  yaklaşık 1.700 öğrenciye evsahipliği yapıyor. Birinci ve ikinci katlara iki kat  yüksekliğe sahip amfiler yerleştirilirken, asma katlarda ofis, seminer ve  öğretim üyesi odaları yer alıyor. (Resim  6) Planlamadaki bu işlevsel ayrışmayla, aynı zamanda yapının daha  hareketli olan ve nispeten daha sakin olan alanları da belirlenmiş oluyor. Yapının plan şemasını oluştururken  tasarımcıların üzerinde durdukları işlevsel bölgelere ayırma, yapının kesitinde  de kendini net bir şekilde gösteriyor. Zemin kat, sahip olduğu yoğun işlevsel  program nedeniyle her zaman hareketli ve kalabalıkken, üst katlara çıkıldığında  yapı (ders başlangıçları ve bitişleri hariç) bir anda sessizliğe bürünüyor. Bu işlevsel  ayrışma kararı yapıya düşeyde ve yatayda ikili bir durum getiriyor. Hareketin  ve dinginliğin yarattığı ikilik.
CEPHE  DÜZENİ VE BİÇİM DİLİ 
  Benzer  bir ‘ikili’ durum cephelerde de kendini gösteriyor. Taban alanı yaklaşık 2.500 metrekare olan tekil yapı kütlesi (
mono block) zemin kattaki cam cephe  düzeni sayesinde çevresiyle şeffaflık üzerinden ilişki kurarken, üzerindeki  dört kat hareketli çift cidar cephe sistemiyle bir nevi perdeleniyor. 
(Resim 7) Saydam ve yarı saydam olanın  oluşturduğu bu ikili cephe düzeni yapının kimliğini oluştururken, aynı zamanda  içinde olan bitene dair merak uyandırıyor. Güneyde ve kısmen  doğu ve batı cephelerinde yer alan hareketli metal perfore levhalar farklı cephe düzenleri oluşmasına imkân tanıyor. İç  mekânların kullanımına ve güneş ışığının geliş durumuna  göre değişkenlik gösteren bir cephe kurgusu oluşturuluyor. Böylece iç mekândaki esneklik, akışkanlık ve hareketlilik bir biçimde  cepheye de taşınmış oluyor. Yapının güney cephesinde perdelenerek  içeri alınan doğal ışık, başta kuzey cephesinde olmak  üzere yapının diğer cephelerindeki şeffaf yüzeyler ve bu yüzeylere komşu derin  galeri boşluklarıyla doğrudan iç mekânlara ulaşıyor. Amfiler, derslikler ve bunları  birbirine bağlayan koridorlar ve köprüler belirli bir ritimde devam eden  yarıklar sayesinde doğal ışıkla aydınlanıyor. Farklı yönlere bakan bu yarıklar  kampusa ve kampusa komşu yüksek ofis yapılarına bakan perspektifler sunuyor. 
(Resim 8) Yapıyı bir tül gibi saran cephe sistemi gündüz iç mekânlara  gün ışığını alırken, gece olunca iç mekândaki yapay ışığı dışarı sızdırarak yapının  davetkârlığını daha da artırıyor. 
(Resim 9) Çift cidar cephe sistemi  değişken cephe düzenine imkân tanırken, şeffaflığı sayesinde akşamları yapıya  başka bir mimari ifade kazandırıyor. Yapı, çevresine ışık saçan ve kendine  çeken bir mimariye sahip oluyor. Hele ki kampustaki çoğu yapının akşam  saatlerinde karanlığa ve sessizliğe büründüğü düşünülecek olursa, cepheyi  geçirgen kılma kararının ne kadar isabetli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Yapının,  çift cidar cephe düzeni ve cephedeki beyaz rengiyle çevre yapılardan ayrışıyor  olmasının rahatlıkla fark edildiğinin altını çizmek gerekir. Cephe düzenindeki net ve kararlı tavır, prizmatik kütle ve  yalın mimari biçim diliyle yapının karakterini belirliyor. Kampus yapılarının  büyük bölümü prizmatik kütlelerin yan yana gelmesinde oluşmakta. Ancak tek bir  dikdörtgen prizma içinde tüm programı kurgulamak diğer yapıların biçim dili ile  kıyaslanamayacak kadar güçlü bir mimari ifade oluşturuyor.
STRÜKTÜR  VE MALZEME 
  Tasarımın bir diğer önemli  bileşeni ise strüktür. Yapım hızı, mekânsal esneklik, deprem güvenliği ve geniş  açıklıkların geçilmesi gibi başlıca avantajları nedeniyle yapının inşası için  çelik yapı sistemi tercih edilmiş. Cephelerde strüktürün görünürlüğü az iken, ağırlıklı  olarak kullanılan çift cidar metal paneller baskın bir dil kuruyor. 
(Resim 10) Ancak iç mekânda strüktür, mekânın kimliğinin oluşmasında önemli bir rol  üstleniyor. Zemin katın büyük tekil hacmi boyunca sıralanmış çelik kolonlar, galeri  boşlukları ve boşlukları çerçeveleyen çelik kirişler, üst kat döşemeleri,  cephede ve çatıda bırakılan şeffaf yarıklar, planda bir kattan diğerine kayarak  devam eden geniş merdivenler çelik strüktürü görünür kılıyor. Strüktüre birkaç  farklı malzeme eşlik ediyor: Brüt beton duvar yüzeyleri, çelik korkuluklar,  ahşap yüzey kaplamaları, cam ve metal cephe elemanları. Yapıda kullanılan  malzemeleri ve havalandırma kanalları gibi yapısal elemanları iç mekânda ayrı  ayrı okuyabildiğimiz brütal bir tavırdan söz edebiliyoruz. Dış cephedeki tek renk  ve az malzeme ilkesi, iç mekânda yerini bir nebze çeşitliliğe bırakıyor. 
(Resim 11) Yapının mekânsal kurgusunda ve diğer bileşenlerinde gördüğümüz ikili durum  iç-dış mekân ve malzeme ilişkisinde de kendini gösteriyor. Karşıtlıkların  oluşturduğu bu ikili durumun sürekliliği tasarımda tutarlı bir tavır ortaya  koyuyor.
Merkezi Derslik Binası’nın kampustaki diğer yapılar  arasında nasıl bir yere sahip olduğunu metnin başında da vurgulamıştım. Baştaki  vurgu çevresiyle kurduğu ilişkide idi. Altının çizilmesi gereken bir diğer  özelliği ise yapının mimari tavrının güçlü olması. Yapının  mekânsal kurgusu, tektonik ifadesi ve cephe dili ile güçlü bir mimari dil  oluşturuluyor. Merkezi Derslik Binası, ölçeği ile kampustaki diğer yapılarla  benzerlik gösterirken sakin ama dikkat çeken mimari duruşuyla ayrışıyor,  farklılığını hissettiriyor. Tasarım gücünü ağırbaşlı bir duruşa ve yalın bir  dile sahip olmasından alıyor. Yapının temsili sözü ise geri planda kalıyor.(1) Son derece yalın ve  mütevazı bir duruşa sahip yapı, bu alçak gönüllü tutumla kampustaki diğer  yapılar arasında öne çıkıyor. Yerleşim kararı ve mekânsal kurgusunda verilen  isabetli saptamalarla  kampusun ihtiyaçlarına cevap veren ve öğrencilerin sahip çıktıkları bir yapı  oluyor. Kampusa inşa edilmesi planlanan yeni yapıların, Merkezi Derslik Binası’yla  benzer hassasiyetlerle kurgulanmasının, kampusun çehresini olumlu yönde  değiştireceği ise bir gerçek.
NOTLAR
1. Bu saptama ilk olarak N.  Müge Cengizkan tarafından Vitra Çağdaş  Mimarlık Dizisi 3: Eğitim Yapıları (2014) kitabında yer almıştır.
			
			
			Bu icerik 11177 defa görüntülenmiştir.