384
TEMMUZ-AĞUSTOS 2015
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
KIRDAN / KENTTEN

Ildırı’da Erythrai’nin İzleri

Süreyya Topaloğlu, Arş. Gör., İstanbul Bilgi Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde Eylül 2013’te katıldığımız yaz okulu sayesinde tanışıyoruz Ildırı’yla. Eski İzmir-Çeşme yolu üzerinde başka köylerden de geçtikten sonra akropol çarpıyor önce gözümüze, üzerinde Aziz Matrona Kilisesi’nin kalıntılarıyla. Sonra bir yol ayrımına geliyoruz, karşımızda ışıl ışıl deniz, renkli balıkçı tekneleri. Yolun sağ tarafında Ildırı köyü yer alıyor, sol tarafında ise yeni yerleşim ve sit alanı sınırından başlayıp peşi sıra güneye doğru aralıksız devam eden yazlık siteler.

Şu ana kadar bilinen tarihiyle Erken Tunç Çağı’na kadar uzanan yerleşim antik dönemde Herodot’un bahsettiği on iki İyon kentinden biri olan Erythrai olarak karşımıza çıkıyor. Bizans dönemindeki ismi Lithri olan Ildırı, aynı zamanda acı hikâyelerle dolu bir mübadele köyü. Ekrem Akurgal’ın başlattığı günümüzde Ayşe Gül Akalın Orbay başkanlığında sürdürülen kazılarla kentin sadece fiziksel kalıntılarının değil, çok katmanlı yapısının biriktirip günümüze taşıdığı ortak mirasın da belgelenip kentsel belleğin bir parçası haline gelmesi amaçlanıyor.

Kazılarla başlayan sürecin en önemli aktörleri kuşkusuz ki Ildırı sakinleridir, öncelikle üzerinde yaşayanların alanı tanıyarak sahiplenmesi koruma çalışmalarında atılacak en temel adımdır. Son üç yıldır bu amaç doğrultusunda Ildırı’da yüzlerce yıllık bir gelenek tekrar canlanıyor. 2012 yılından beri düzenlenen Erythrai Kültür Şenliği ile alanın farklı kullanıcıları biraraya geliyor. Cennettepe kazı alanı önündeki meydanda gerçekleşen etkinliklerde köyün kadınlarının açtığı tezgâhlar sunduğu doğal süt ürünleri, zeytin mamulleri, enginar konserveleri, bakliyat ve el işleriyle “cittaslow” Seferihisar’ın Sığacık pazarını anımsatıyor. Şenlik süresince pazar devam ediyor, akşamları ise konserler düzenleniyor. Konserlerin yanı sıra çeşitli teatral etkinlikler binlerce yıl önce benzerlerinin sunulduğu antik tiyatro yerine bu alanda tekrar hayat buluyor.

Ildırı yoğun bir turizm bölgesinde yer almasına rağmen, hâlâ “keşfedilmemiş” sayabileceğimiz alanlardan biri, keşfedilmemişliğin ölçütünü ise zannederim ki tüketim toplumunun turizm anlayışından zarar görüp görmemesi olarak belirleyebiliriz. Bu durum yerleşim ve halk için önemli bir potansiyel taşısa da, gerekli önlemler alınmadan ve alanın geleceğine yönelik bir planlama yapılmadan çevresindeki diğer turizm bölgeleri gibi yoğun ilgi görmeye başlaması Ildırı için en büyük tehdit olacaktır. Bunun önüne geçilebilmesinin yolu da yöre halkının, kazı ekibinin ve ziyaretçilerin ortak paydada buluşabileceği burada varolan hayat temposunu değiştirmeden kırsal kalkınma ve kültürel turizm odağında sürdürülebilir bir yönetim planı yürütmektir. Bir başka göz ardı edilmemesi gereken tehlike ise bugünkü Ildırı’yı oluşturan tüm tarihî dönemlerden herhangi birinin diğerlerinden daha öne çıkması ve hatta bu sebeple diğer dönemlere ait izlerin fiziksel olarak zarar görmesidir. Unutulmamalıdır ki, bugün alanda sürdürülen yaşamın izleri de ileride farklı bir kültür katmanı olarak başkaları tarafından okunacaktır.

Bu icerik 2665 defa görüntülenmiştir.