GÜNCEL
Depremlerin Kültür Varlıklarına Etkileri ve Korumaya ilişkin Gözlemler
Umut Almaç, İnşaat Müh., Dr. Öğr. Üyesi., İTÜ Mimarlık Bölümü
Şubat ayı itibarıyla gerçekleşen depremlerin ardından kent hafızasında yer edinen, kentin somut izlerini taşıyan kültür varlıklarının tahribatına ilişkin atılacak adımlar büyük önem taşımakta. Yazar, depremlerin kültür varlıklarında neden olduğu hasarlardan bilgiler edinmek ve bu bilgilerle gelecekte daha etkin bir koruma sağlayabilmek için önerilerde bulunuyor.
6 Şubat 2023 tarihinde Doğu Anadolu Fay Zonu’nda meydana gelen depremler ve takip eden günlerdeki artçılar nedeniyle geniş bir bölgede yıkımlar ve can kayıpları yaşandı. Peş peşe gelen kuvvetli yer hareketleri, bölgedeki kültür varlıklarında ağır hasarlara neden oldu. Depremden etkilenen alanın büyüklüğü ile ilişkili olarak; yapım dönemi, işlevi, ölçeği, konumu, yapım teknik ve malzemeleri bakımından farklılık sergileyen çok sayıda tarihî yapı zarar gördü. Sorumlu kurum ve kuruluşlarca hasarlı kültür varlıklarının bir plan ve takvim çerçevesinde korunmalarına yönelik adımların yakın dönemde atılması beklenmektedir. Tek yapı ölçeğinde uygun koruma yaklaşımlarının belirlenebilmesi ve alanda göze çarpan bazı hataların gelecekte tekrarlanmaması amacıyla deprem sonrası mevcut durumun tespiti ve buradan elde edilecek bilgilerin değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
HASARLARA İLİŞKİN GÖZLEMLER
Depremden etkilenen bölgede gerçekleştirilen gözleme dayalı incelemelerde,
[1] yatay deprem yükleri etkisinde yapılarda düzlemde ve düzlem dışında zorlanmalara bağlı olarak farklı tipte ve derecelerde hasarlar gözlemlenmiştir. Deprem esnasında aynı yapı içinde ve aynı anda bazı duvarların düzlemde bazı duvarların ise düzlem dışında yüklemeye maruz kalmasına bağlı olarak özellikle orta ve ağır hasarlı yapılarda, hasarların tekil biçimde ortaya çıkmadıkları, farklı kombinasyonlarda, birbirlerini de etkileyecek şekilde karmaşık bir yapı sergiledikleri gözlemlenmiştir. Toptan göçen yapılar için bir değerlendirme yapmak son derece güçtür; ayakta kalabilmiş sınırlı yapısal elemanlar üzerinden sorunlu noktaların işaret edilmesi, yapıyı göçmeye götüren esas hasar mekanizması hakkında bir sonuca varıldığı anlamına gelmemektedir.
Kagir duvarların genellikle dışarı doğru dönmesi / devrilmesi biçiminde gözlemlenen düzem dışı davranışa bağlı hasarlar hem anıtsal yapılarda hem de sivil mimarlık örneklerinde sıklıkla görülmüştür. (Resim 1, 2) Birbirine dik bağlanan duvarların birleşim detayları, mesnetlenmemiş duvar uzunlukları, duvar-döşeme ve duvar-çatı bağlantılarının niteliği ve sıklığı, kuşak-gergi-hatıl gibi berkitme elemanlarının varlığı veya kaliteleri bu tip hasarların ortaya çıkmasında rol oynamaktadır. Hasarlı yapıların büyük kısmında, yukarıda sıralanan konularda eksiklikler tespit edilmiştir. Deprem yüklerinin duvar düzleminde etkileri ise kagir duvar ve ayaklarda diyagonal çatlaklar ve derz açılmaları biçiminde kendini göstermiştir. (Resim 3)
Hasarlı yapılarda kagir duvarların niteliği, özellikle duvarların örgü biçimi ve bağlayıcı harç niteliği açısından, soru işaretleri barındırmaktadır. (Resim 4) Deprem sonrası duvar kesiti açığa çıkan çok katmanlı (çift cidarlı) duvarlarda, yapımda küçük boyutta taşların kullanıldığı, çekirdek bölümündeki harcın bağlayıcı niteliğini yitirdiği, enine doğrultuda cidarları birbirine bağlayabilecek daha iri boyutlardaki taşların bulunmadığını, örgüde ahşap veya tuğla hatıl kullanılmadığını, var olan ahşap hatılların çürüdüğü görülmüştür. Bu nedenle, incelenen bazı yapılarda düzlem dışı veya düzlemde hasar mekanizmaları devreye giremeden duvar katmanlarının birbirinden ayrıldığı ve duvar bütünlüğünün yitirildiği anlaşılmaktadır.
Anıtsal yapıların birçoğunda tonoz, kubbe ve kemer gibi örtü elemanlarında da hasarlar tespit edilmiştir. (Resim 3) Yapıların önemli bir kısmında yanal itkilerini karşılayabilecek ve depremlerde kagir strüktürün bir bütün halinde hareket etmesini teşvik edebilecek gergi sistemlerinin bulunmadığı da görülmüştür. İncelenen bazı yapılarda ise geçmiş onarımlarda eklenen gergi sistemlerinin doğru biçimde kurgulanmadığı ve bu nedenle işlevlerini etkin biçimde yerine getiremedikleri görülmüştür.
Deprem nedeniyle çok sayıda camide, beden duvarları ve örtü sistemlerinde görülen hasarlar ile birlikte minarelerdeki durum dikkat çekicidir. Minarelerdeki hasarlar; külahın, peteğin veya gövdenin devrilmesi biçimindedir. Birçok yapıda, minare gövdesi son cemaat yerine ve harime doğru devrilmiştir. (Resim 5) Ayrıca gövdede ve kaidede düşey çatlaklar ve derzlerde açılmalar yaygın olarak görülmektedir.
Geçmişte gerçekleştirilen restorasyon uygulamalarında; özellikle tamamlama-bütünleme gibi onarım müdahalelerinde geleneksel yapım pratiğinin sergilenmediği, eski ile yeni arasındaki yapısal ilişkinin tam olarak kurulmadığı, bu ilişkinin sağlanması için ek önlemlerin alınmadığı, bu nedenle onarımların yeterince etkin olamadığı gözlemlenmiştir. Benzer gözlemler, yakın dönemde restorasyonu tamamlanan veya halihazırda restorasyon sürecinde bulunan yapılar için de geçerlidir. (Resim 6) Depremden etkilenen bölgede hem sivil mimarlık örneklerinin hem de anıtsal yapıların duvarlarında gerçekleştirilen bütünleme ve kısmi rekonstrüksiyon tipindeki müdahalelerde, imalatta kullanılan yeni doğal taşların atölyeden geldiği biçimiyle, taş ustaları tarafından şekillendirilmeden kullanıldığı dikkati çekmektedir. Duvarların dış yüzünde kaplama gibi kullanılan bu yeni blokların, çekirdek bölümüyle düzgün ilişkilendirilememesine bağlı olarak birçok örnekte dış katmanın döküldüğü tespit edilmiştir. Özgün duvar örgüsü ile tamamlama yapılan bölümler arasındaki bağlantıların zayıf olması nedeniyle arakesitte ayrılmalar yaşandığı ve çatlakların oluştuğu görülmüştür. (Resim 6)
KORUMAYA İLİŞKİN GÖZLEMLER VE ÖNERİLER
Depremin Büyüklüğü ve Hasarlar
Çeşitli kurum ve çalışma gruplarının depremlerin jeolojik, jeofizik, jeodezik özellikleri ile deprem yer hareketlerini konu alan ön çalışmaları, karşı karşıya kalınan afete ilişkin veriler sunmaktadır.
[2]
İlgili çalışmalar, aynı gün içinde peş peşe yaşanan her iki depremin de büyük olduğunu, kırılan fayın uzunluğuna bağlı olarak çok geniş bir alanın depremden etkilendiğini ifade etmektedir. Kültür varlıklarının genel olarak mühendislik hizmeti alamamış yapılar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Şubat 2023 yılında yaşanan depremlerde iyi performans sergiledikleri söylenebilir. Özellikle sivil mimarlık örneklerinde, bakım gören yapıların görece daha iyi durumda oldukları, niteliksiz müdahalelere ve eklere maruz kalan yapılarda ise hasarların daha ağır olduğu gözlemlenmiştir. (
Resim 7)
Hasarların Tespiti ve Değerlendirilmesi
Depremlerin kültür varlıklarında neden olduğu hasarlardan bilgiler edinmek ve bu bilgileri gelecekte daha etkin bir koruma sağlayabilmek için kullanmak mümkündür. Deprem bölgesi, belki de uzunca bir süre elde edilemeyecek açık bir laboratuvar ortamı sunmaktadır. Alandaki hasarlı kültür varlıklarının mevcut durumları değişmeden, mümkün olduğunca çok sayıda yapıda hasar nedenleri ile ilgili tespitlerin yapılması, hasar mekanizmalarını algılamak, anlamak, değerlendirmek ve doğru teşhis koyabilmek açısından önemlidir.
Afetlerin hemen sonrasında kültür varlıklarında meydana gelen hasarların tespit edilmesi ve mevcut yapısal durumun değerlendirilmesi hızlı ve doğru yürütülmesi gereken bir iştir. Hasar tespiti çalışmalarında üzerinde çalışılan kültürel varlığın hem yapısal özelliklerinin hem de hasarlarının belirli bir sistemde kayıt altına alınması, onarıma ihtiyaç yapılar arasında tutarlı bir önceliklendirme yapılabilmesi için gereklidir. Bu süreci kolaylaştırmak, hızlandırmak ve herhangi bir bilginin eksik kalmasını önlemek amacıyla tespit formları kullanılmalıdır.[3] Sivil mimarlık örnekleri ve anıtsal yapılar için yerel mimari ve yapısal karakteri de içine alan hasar tespit formlarının, bundan sonraki afetlere daha hazırlıklı olunması için hazırlanması, deneyimlenmesi ve geliştirilmesi faydalı olacaktır.
Deprem Sonrası Acil Önlemler
Kültür varlığı niteliğindeki yapılarda mevcut hasarların artçı depremlerle daha fazla büyümemesi, kısmi ve / veya toptan göçmenini engellenmesi için acil yapısal müdahalelerin gerçekleştirilmesi üzerinde durulması gereken bir konudur. [4]
Kapı, pencere, kemer, tonoz açıklıklarının ahşap veya çelik sistemler kullanılarak desteklenmesi, askıya alma, duvarların payandalarla desteklenmesi, yapısal bütünlüğün sağlanması için kuşaklama yapılması gibi müdahaleler bu kapsamda değerlendirilebilir. Sahadaki incelemelerde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bölgedeki bazı yapılar için acil önlemleri aldığı görülmüştür.
Tarihî Yapılar İçin Deprem Risklerinin Yönetimi Kılavuzu’nun “Deprem Odaklı Afet ve / veya Acil Durum Yönetimi” başlıklı sekizinci bölümünde acil müdahalelerle ilgili bilgiler bulunmaktadır.
[5] Bu bölümde, farklı özellikteki yapı elemanları için acil müdahale yöntemlerinin çeşitlendirilmesi, bunların imalatına dönük pratik bilgileri de içerecek biçimde geliştirilmesi faydalı olacaktır.
Restorasyonlar ve Bilimsel Araştırmalar
Alanda dikkati çeken bir diğer konu, bazı kültür varlıklarının tam da restorasyon uygulama sürecinde depreme hazırlıksız yakalanmaları ve ağır biçimde hasar görmesidir. (
Resim 8) Özellikle yapısal müdahale gerektiren restorasyon uygulamalarında doğal afetlere (aşırı miktarda yağmur veya kar yağışı, şiddetli rüzgar, sel, deprem vb.) hazırlıklı olunması gerektiği bu depremin hatırlattığı önemli konulardan biri olmuştur. Uygulamalarda en olumsuz koşullar hesaba katılarak yapıların taşıyıcı sistemleri desteklenmeli ve güvence altına alınmalıdır.
Bölgedeki geleneksel yapılar, yüzyıllardır süregelen yapım tekniklerini ve malzemelerini, yapım ustalığını sergilemeleri bakımında korunması gerekli kültür varlığı niteliğindedir. Malatya kırsalındaki incelemelerde, depremin kerpiç yapılar üzerindeki yıkıcı etkisi gözlemlenmiştir. Hasarların özellikle yıllardır bakımsız kalan yapılarda daha da etkili olduğu görülmüştür. Orta ve uzun vadede, geleneksel yapım pratiği ile ilgili yapısal alanda deneysel araştırmaların arttırılması, koruma teknik ve yöntemleri konusunda çalışmaların zenginleştirilmesi ile etkin koruma metotlarının geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Yakın dönemde ve hali hazırda gerçekleştirilen restorasyon uygulamalarında tespit edilen sorunların ortadan kaldırılması ve bu sorunların gelecekte tekrar etmemesi için hem projelendirme hem de uygulama aşamasında daha yetkin meslek insanlarından faydalanılması, denetleme sürecinin daha hassas ve kontrollü bir biçimde yürütülmesi gerekmektedir. Onarıma ihtiyaç duyan çok sayıda yapı bulunması nedeniyle uygulamaların kontrol sürecinde problemlerin yaşanması ve hataların tekrar edilme riski bulunmaktadır.
Kültür Varlıklarında Yapısal Değerlendirme
Yaşanan son depremler ve neden olduğu kayıplar, kültür varlıklarını daha dikkatli incelememiz, onları daha iyi tanımamız ve hasar mekanizmalarını doğru teşhis etmemiz gerektiğini bize tekrar hatırlatmıştır. Ortaya çıkan tablo aynı zamanda inşaat mühendislerinin sorumluluğunun ne kadar ağır olduğunu da göstermiştir. Mühendislerin yapısal değerlendirmede göz önünde bulundurması gereken çok sayıda parametre ve bilinmeyen nokta bulunmaktadır; kılavuz edinebileceği iş akışı, kullanılabileceği analiz metotları ve araçları açık biçimde tanımlanmamıştır. Yeni binaların tasarımında takip edilen yönetmeliklerin ise kültür varlıkları için doğrudan kullanımı uygun değildir. Dolayısıyla, mühendisin elindeki enstrümanlar sınırlıdır. Aslında söz konusu soru işaretlerini azaltmak ve mühendisleri yönlendirmek amacıyla 2017 yılında
Tarihî Yapılar için Deprem Risklerini Yönetim Kılavuzu yayımlanmıştır. Eksikleri olmakla birlikte bu doküman, mimari korumada yapısal konulara odaklanması bakımından önemlidir. Daha önce herhangi bir Türkçe metinde örnekler ile açıklanmayan, basit ancak faydalı bir yöntem olan “mekanizma durumunu esas alan analiz yöntemi” bu kılavuz içinde yer almaktadır. Benzer biçimde, üzerinde tartışılması gerekmekle birlikte, deprem etkisindeki tarihî yapılar için farklı deprem yer hareketi düzeyleri için yapısal performans düzeyleri de bu kılavuz içinde tanımlanmıştır. Yeni binaların tasarımında kullanılan yapısal performans seviyelerinin tarihi yapılar için kullanılması, koruma hedefleriyle bağdaşmayan aşırı müdahaleler gerektirebilir. Ayrıca, ilgili yönetmeliklerdeki koşulları sağlamak için gösterilen yoğun çaba, incelenen yapıyı ve yapının özel koşullarının yeterince anlaşılmamasına da neden olabilir. Her tarihî yapının, çağdaş yapılar için belirlenmiş mevcut standartları karşılaması beklenmek yerine, kendi standardını belirlemesi gerekir. Ancak her tarihi yapının “kendi standardını belirlemesi” sürecinde de mühendis nihayetinde bazı analiz yöntemlerini ve parametreleri kullanmak durumundadır. Dolayısıyla, “kılavuz”un geliştirilerek güncellenmesi, böylece mühendislerin tanımlanmış bir sepetten uygun analiz metotları ve parametrelerini seçerek yapısal değerlendirme yürütmesi ve en azından yapılar arasında bir derecelendirme veya önceliklendirme yapılması mümkün olabilir.
Kagir yapılarda duvarların mekanik özellikleri yapıların deprem davranışında önemli parametrelerden biridir. Şubat 2023 depremlerinde ağır hasar gören yapılarda özellikle kagir duvarlardaki sorunlar dikkati çekmiştir. Deprem öncesinde hasarsız görünen kagir duvarların karakterini anlamak, davranışları hakkında öngörüde bulunmak ve bu bilgileri yapısal değerlendirme aşamasında bir veri olarak tanımlamak hasarsız (tahribatsız) ve / veya yarı hasarlı (tahribatlı) test yöntemlerinim kullanılması ile mümkündür. Taşıyıcı sistemde gözleme dayalı tespit edilmesi mümkün olmayan ancak yapının deprem davranışında rol oynayan ve genellikle haklarında pek az bilgi sahibi olduğumuz, örneğin; yapısal elemanlar arasındaki bağlantılar, hasarlar ve anomaliler, berkitme elemanlarının varlıkları gibi konular çeşitli test yöntemlerinin birlikte kullanımıyla aydınlatılabilir. Bu çerçevede, halihazırdaki mevzuatı da gözden geçirerek rölöve ve restitüsyon aşamasında veya öncesinde yapısal verilerin elde edilmesi ve böylece yönetmelik ve kılavuzlarda tanımlanan bilgi düzeyinin yükseltilmesi teşvik edilmelidir.
NOTLAR
[1] ICOMOS Türkiye / Vakıflar Genel Müdürlüğü, 16.02.2023-19.02.2023, Diyarbakır.
T.C. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı, 09.03.2023-10.03.2023, Gaziantep.
TMMOB Mimarlar Odası, 29.03.2023-02.04.2023, Adana, Hatay, Maraş, Adıyaman, Malatya.
KMKD (Kültürel Mirası Koruma Derneği), 08.04.2023-11.04.2023, Adana.
[2] İstanbul Teknik Üniversitesi, 2023, 6 Şubat 2023 04.17 Mw 7,8 Kahramanmaraş (Pazarcık, Türkoğlu), Hatay (Kırıkhan) ve 13.24 Mw 7,7 Kahramanmaraş (Elbistan / Nurhak-Çardak) Depremleri Ön İnceleme Raporu, s.136. Istanbul Teknik Üniversitesi. https://haberler.itu.edu.tr/docs/default-source/default-document-library/2023_itu_deprem_on_raporu.pdf [Erişim: 23.04.2023]
Melgar, D.; Taymaz; T.; Ganas, A.; Crowell, B.; Öcalan, T.; Kahraman, M.; Tsironi, V.; Yolsal-Çevikbil, S.; Valkaniotis, S.; Irmak, T. S.; Eken, T.; Erman, C.; Özkan, B.; Dogan, A. H.; Altuntaş, C., 2023, Sub- and super-shear ruptures during the 2023 Mw 7.8 and Mw 7.6 earthquake doublet in SE Türkiye, Seismica, cilt:2, sayı:3.
Middle East Technical University, 2023, Preliminary Reconnaissance Report on February 6, 2023, Pazarcık Mw=7.7 and Elbistan Mw=7.6, Kahramanmaraş-Türkiye Earthquakes (METU/EERC 2023-01; s. 92. https://eerc.metu.edu.tr/en/system/files/documents/DMAM_Report_2023_Kahramanmaras-Pazarcik_and_Elbistan_Earthquakes_Report_final_ENG.pdf [Erişim: 23.04.2023]
AFAD, 2023, 06 Şubat 2023 Pazarcık (Kahramanmaraş) MW 7.7. Elbistan (Kahramanmaraş) MW 7.6 Depremlerine İlişkin Ön Değerlendirme Raporu,
https://deprem.afad.gov.tr/earthquake-reports [Erişim: 12.05.2023]
[3] Presidenza del Consiglio dei Ministri (PCM)-Dipartimento della Protezione Civile (DPC), (2014). Manuale per la compilazione della scheda di 1° livello di rilevamento danno, pronto intervento e agibilità per edifi ci ordinari nell’emergenza post-sismica (AeDES).
Tandon, A., 2018, First Aid to Cultural Heritage in Times of Crisis: Handbook. International Centre for the Study of the Preservation and Restoration of Cultural Property (ICCROM).
[4] Corpo Nazionale dei Vigili del Fuoco – Università degli Studi di Udine, 2011, Manuale Opere Provvisionali, l’intervento tecnico urgente in emergenza sismica (Manuale STOP), Rome, Ministero dell’Interno.
Department of Homeland Security Federal Emergency Management Agency (FEMA), 2009, FEMA National US&R Response System Structural Collapse Technician Module 2a Shoring Basics. Washington, DC, FEMA.
Department of Homeland Security Science and Technology Directorate, Infrastructure Protection and Disaster Management Division, 2011, Field guide for Building Stabilization and Shoring Techniques (BIPS 08). Washington, DC, U.S. Department of Homeland Security.
[5] Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2017, Tarihi Yapılar İçin Deprem Risklerinin Yönetimi Kılavuzu, https://cdn.vgm.gov.tr/organizasyon/organizasyon12_030619/kilavuz.pdf [Erişim: 23.04.2023]
Bu icerik 2369 defa görüntülenmiştir.