431
MAYIS-HAZİRAN 2023
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
KONUT

Bir Toplum “Optimizasyon” Aracı Olarak Sovyet Sosyalist Toplu Konutları: Stalinkalar

Ali Devrim Işıkkaya, Doç. Dr., Bahçeşehir Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü

1930’larda SSCB için dönemin inşaat motivasyonu, seri, ucuz ve dayanıklı yapı üretimiyle tariflenmekte. Bu bağlamda, sosyalist kentsel morfolojinin irileşmiş komünist yapı taşlarına dönüşmüş toplu konut yerleşimleri Stalinkalar, modern Rusya’da toplumu kategorize ve optimize etmek amaçlı devlet politikalarının önemli bir parçası olarak öne çıkıyor. Yazar, yapı grubunun “bugün dahi ilham alınan, öykünülen, işlevsel mükemmeliyetin tezahürü, uyumlu ve tek tipleştirilmiş vatandaşın yuvası, her daim başvurulacak bir tür örnek yaşamın kılavuz konut mimarisi olarak” görüldüğünü ifade ediyor.

“Ya özgürlük dostum? Her insan özgürlüğün tadını çıkarma hakkına sahipken sen hapiste (timsahın içinde) sayılırsın.

                                          -Aptal olma. Tutsaklar özgürlük severler, bilgeler ise düzen”[1]

GİRİŞ: RUSYA ve SSCB’DE TOPLU KONUT KÜLTÜRÜ

Farklı dönem ve coğrafyalarda, bölgenin iktidarının inşaat (yapmak ve etmek) üzerinden kendisini görünür kılması, vazgeçilmez bir siyasi kültür olarak değerlendirilebilir. Örneğin, Antik Mısır firavunları için büyük bir eser bırakmak bir kentsel yerleşim alanı ya da tapınak (tanrısal büyüklenme) anlamına gelmektedir. Bu bağlamda siyasi görünürlük, Alman Nasyonal Sosyalistleri için otoyol (mühendis büyüklenmesi), Fransız cumhurbaşkanları için kültür merkezi (estetik-kültürel büyüklenme), Türkiye’deki iktidarlar için ise çoğunlukla baraj, köprü, havalimanı, cami, stadyum gibi büyük ölçekli yapı inşası (büyüklük büyüklenmesi) anlamına gelmiştir. Söz konusu siyasi tezahür, özellikle Çarlık Rusyası’ndan itibaren endüstrileşen ve kente göç alan SSCB’de, devlet için bir tür toplum mühendisliği, gündelik hayatın tanzimi, hatta toplum “optimizasyonu”, ailenin ve emekçinin kutsanması, yüceleştirilmesi anlamına da gelen konut edindirme politikaları olarak belirlenebilir.

1910’lar ortasına kadar hüküm süren Çarlık Rusyası’nda ve 1917 Bolşevik Devrimi sonrası kurulan erken dönem SSCB’sinde, Rus toplumunun omurgasını teşkil eden işçi ve memur sınıfı, savaşlar nedeni ile konut stokunun hayli azalmış olduğu kentlere göç etmiştir. Sözü edilen göçebe toplum öncelikle baraka ve gecekondu yerleşkelerinde, iş ve barınma arasındaki görünmez topoğrafyada tutunmaya çalışmıştır. Ülkenin yegane mülk sahibi olarak kartelleşen, beylik deyimle “oligark”laşan devleti ve devletleşen “oligark”ları bu gerçeği görmüş ve konut ihtiyacını karşılamak görevini hızlı ve direkt bir refleksle üstlenmiştir.

Henüz 1920’ler SSCB’sinde aile ve üretim, iç içe geçmiş kolektif hafızayı oluşturmuş, bu katmanlaşma, devlet ve oligarkların, Avrupa’dan ihraç edilmiş bir toplu yerleşim kültürü olan sosyal konut kavramından devşirdikleri komün konut inşasında vücut bulmuştur.[2] Tek ailelik komün konutlara birden fazla aile yerleştirilebilmiş, kentsel altyapının en kolay ve ekonomik olarak halka ulaştırılması hedeflenmiştir.[3] Konutta mutfak, banyo, tuvalet gibi mekânların çoğunlukla ortak kullanıldığı, bekâr ya da aileler için çeşitli büyüklükte, iç içe geçmiş ya da doğrudan ana koridora açılan odalardan (oda-konut) oluşan çok katlı komün konutlar,[4] dönemin emekçi ve göçebe Sovyetleri için biçilmez kaftandır. Devletin dayattığı yeni yaşam biçiminin başladığı bu köktenci mekân kurgusu, “az”da, ortak paydada ve benzerde buluşturan, bir tür ilk “perestroyka” niteliğindedir.

Parti ve devlet yönetimini, büyük saygı duyduğu Vladimir İlyiç Lenin’den devralan Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin döneminde (1922-1953), “Stalin’in Evi” anlamına gelen “stalinka” toplu konutları inşa edilmiştir.[5] Stalinkalar, kısa sürede, sosyal konutun özellikli çözümlerinin dışlandığı, belli başlı eylemlerle içinde birikilen, adeta uzun “kış uykularına” yatılan, toplu konut kavramının ve genel anlamda hayatın sorgulanmasının unutulduğu ya da reddedildiği emekçi sığınaklarına dönüşmüştü[6] (Resim 1) Rus halkı burada, devletin kendilerine bahşettiği “optimum” mekân tecrübesini, yine devlet babanın ön gördüğü mimari nitelik ve nicelik içinde değerlendirmekle yükümlü kılınmıştır. Bu anlamda, Stalinkalar, görünmez ölçekteki otoriteye ebedi borçluluk ve müteşekkirlikte eşitlenilen toplumsal biat evleri idi.

Savaş sonrası, Çarlık mirası kitlesel yoksulluk içindeki Sovyetler, sosyalist hümanizmanın kalelerini, barış felsefesinin mekânsal ölçeklenmesi, müjdeli bir hediye olarak görülen toplu konutları, milyonlar için bir yeniden varoluşun anaç mekânları olarak deneyimleyeceklerdi. Her biri, sonuna getirilen “-a” ekiyle dişileştirilmiş, adını dönem liderinin isminden almış, bir tür anne analojisine (rahim mekân) sahip toplu konutlar, sırasıyla Stalinka, Hruşovka, Brejnevka ve Leningradkalar, aynı zamanda sosyo-kültürel kimliğin inşası bağlamında, ordudan sonra en önemli toplumsal rolü oynayacak olan yapı taşları niteliğindeydi.

Bir tür topyekun arınmanın evi olarak sosyalist toplu konut inşası ve hatta inşaatın kendisi -Türkiye’de de halen daha olduğu gibi- özellikle erken ve orta dönem SSCB’de, tüm sosyo-kültürel, ekonomik ve diğer problemlerin çözümü, refah yaşantısının garantörü ve bir tür siyasi rehabilitasyon olarak görüldü. Söz konusu politikaların en küçük mekânsal birimi olan konut ise, “normalize ve hipnotize” edilmiş sadık toplumun sürekli reprodüksiyonunun sağlandığı, ailenin yüceleştirildiği, aile saltanatı ve büyüklüğünün kutsandığı (kapitalist ülkelerde de olduğu gibi) tek tip vatandaşın kategorize ve optimize edildiği başat ortam olarak belirlendi. (Resim 2)

Konut şüphesiz ki aynı zamanda eğitim ve üretimin de mekânı olarak düşünüldü. Gerçek anlamda ilk defa özelleşmiş, kişiselleşmiş, bireylere ait odaları ile ev, Çarlık Rusyası’nın sefalet barınakları ile kıyaslandığında Rus halkının entelektüel anlamda gelişmesini de göreceli olarak sağlamaktaydı.[7] Daha önce ortak mekânda kendi bireyselliğini - kişisel ilgi ve gelişimini kuramayan ortalama Rus, yeni “sosyalist” konutunda, ayrılmış dairesinde sınırlı sosyalleşti ki kendi içinde sosyalleşebilmek bile o dönem onun için yeterli oldu.[8]

“ÇOK”UN HIZLI ve UCUZ İNŞASI

1920’ler sonunda, tüm ülkede, konut stokunu % 70’ini tek odalı, ve % 30’unu ortak kullanımlı, alt yapı ve hijyen problemli apartmanlar oluşturmaktaydı.[9] Bu bağlamda 1930’larda Stalin döneminde gerçekleştirilen ve milyonların hayatını kurtardığına inanılan Stalinka “sosyal” konut seferberliği, bugünkü Rusya’da da minnettarlıkla anılmaktadır.

1930’ların SSCB’si için en büyük mimari problem ya da uğraşı, “sosyalist” kentin ve konutun inşası olmakla beraber, dönemin inşaat motivasyonunu seri, ucuz ve dayanıklı yapı üretimi sürecinin yeniden tasarlanması, planlanması ve organize edilmesi oluşturmaktaydı. Bu bağlamda, Lenin Dönemi (1918-1932) ve sonrasını kapsayan, Rus Konstrüktivizminin avangart mimari ideolojisi, yerini Stalin döneminin inşaat pratiklerine ve hızlı kentleşmeye yönelik bir tür post-konstrüktivist sürece bırakıyordu. Değişen inşaat malzemeleri, yapım süreçleri, yapı teknolojileri ve prefabrikasyon metodolojileri ile konut üretimi topyekün bir dönüşümden geçmekteydi.

Beton üretiminin merkezi haline gelen Moskova ve Lyubertsy kentleri,[10] öz-artikülasyonların sonsuz varyasyonlarına dayalı Stalinka toplu konutlarının, kartelleşen (devlet eliyle tekelleşen ve aslında devletleşen) üretiminin de başkentlerine dönüştüler. “Nasıl bir mimari istiyorsunuz?” sorusunun dahi sorulmadığı projelendirme ve uygulama sürecinde, benzer plan ve detay çözümlerini içeren, cephe kompozisyonları, mimari karakter, malzeme kompozisyonu, konstrüksiyon (panel - prefabrik iç mekân bölücü elemanları), inşaat organizasyonu bakımından tek tipleşmiş Stalinkalar,[11] nitelik - niceliksel ölçekleriyle, SSCB ve modern Rusya’da, bir tür halef selef ilişkisi zincirinin ilk halkası olarak, kendisinden sonra gelecek konut politikalarının ilham kaynağı, referansları, hatta belirleyicisi haline geldiler. (Resim 3)

Stalin döneminden bu yana irileşmiş, kentsel morfolojinin yapı taşlarına dönüşmüş Stalinkalar ve sonraki toplu konut projeleri (“makro-produktivnoy”, yani büyük olanın üretimi),[12] SSCB ve onun kolonyal coğrafyasında, toplumu standartlaştıran, dahası rasyonel ve işlevsel mükemmeliyetin tezahürü, her daim başvurulacak bir tür kılavuz konut mimarisi olarak görüldüler. (Resim 4)

STALİNKA (STALİN’İN EVİ) TOPLU KONUTLARI

Rusça Stalin’in evi anlamına gelen Stalinka (ayrıca “Stalin ampiri” de denilmektedir, çoğul olarak “Stalinki”) ya da Stalin Toplu Konutları, Sovyet Komünist Partisi Konut Edindirme Programı kapsamında, düşük gelirli, emekçi aile ve bireyler için “daha iyi bir hayat” vizyonuyla, tüm SSCB ülkelerinin büyük kentlerinde projelendirilmiş, Stalin’in kararlı, sert, hatta gaddarlığa varan güçlü iç dünyasının bir yansıması, Rus tasarım vizyonunda “winning architecture” olarak nitelendirilmiştir.[13] Diğer kapitalist ve demir perde ülkelerinin aksine, SSCB’de Stalinkalar neredeyse tamamen devlet - oligark yatırım ortaklığı girişimidir. Hollanda, Avusturya, Doğu-Batı Almanya, İngiltere, Portekiz, Çekoslavakya, Yugoslavya ve Polonya gibi ülkelerdeki akran ve benzeri ölçekteki toplu konut yerleşimleri, o dönem neredeyse tamamen belediye ve kooperatifçilik örgütlenmelerinin girişimleri sonucu (meslek ya da unvan gözetilerek) inşa edilmiştir.[14]

SSCB ve hatta bugünkü Rusya’da dahi, merkezî yönetimler ve oligarkları, yerel ya da özel yönetimleri (talep yanlı ve arz yanlı), sivil toplum kuruluşlarını, konut üretiminde halen daha yok sayacak kadar ikinci plana atmaktadır. Örneğin, dönemin doğu bloku ülkesi Polonya'da; kiracılar kooperatifleri (meskenleri üyelerin ortak malıdır), mülkiyete müsaade eden kooperatifler (üyeleri borçlarını ödedikten sonra kooperatifin rızasıyla mesken üzerindeki haklarını başkasına devredebilirler) ve tek aile konutları için inşaat kuruluşları olmak üzere üç çeşit örgütlenme biçimi kayda geçmektedir.[15] SSCB’de yaklaşık yetmiş yıl boyunca (1990’lar ortasına kadar) kooperatif girişimi sonucu inşa edilmiş toplu konutlar yalnızca 100.000 civarındadır ve bu haliyle toplam üretiminin ancak % 4’ünü teşkil etmektedir.[16] Buna karşın 1970’lerin Doğu Almanyası’nda kooperatif konut inşaatının toplam konut inşaatına oranı % 54,6 olarak belirlenmiştir.[17] SSCB ve 2000’li yıllar boyunca Rusya’da devlet, Stalinkalardan bu yana konutu üreten, satan ve alan tekel konumunu büyük ölçüde yitirmemiştir. Moskova’da 1920’ler ortasında inşa edilen, bu anlamda Rus toplumu için yeni bir toplu konut ve aynı zamanda yeni bir yapı teknolojisi - yapım deneyimi sunan Stalinkalar üzerinden Stalin’in amacı, “güçlü Rus devleti ve toplumu” ideolojisini, kentin ana cadde ve bulvarlarında görünür kılmaktır. Stalinkalar, Rus inşaat tarihinin ilk karkas prefabrike yapılarındandır.[18]

Genellikle işçi ve memur sınıfı için inşa edilmiş Stalinkalar, “sıradan” (orta ve alt kıdemli işçi ve memurlar için) ve “nomenklatür” (üst kademeden memurlar, partililer, ordu mensupları, savunma sanayinde ya da diğer alanlardaki ileri gelen yöneticiler için) adı verilmiş iki türde, ortalama ve ayrıcalıklı imkânlara sahip toplu konut proje ve uygulamalarından oluşmaktaydı.[19] Bunların dışında bir de, “özellikli” Stalinkalar, tüm konut standartlarının ötesinde, yine devletin ve devletin görevlendirdiği “konut ajanları” tarafından alıcı kılınan ve yine özel statüde kabul edilen bireylere verilirdi.[20] Bu kişiler arasında bulunan yazar, ressam, bilim insanı, bestekar ya da akademisyenler kutsal atfedilir ve bu şahıslar özel plan çözümlü, daha büyük ve gelişmiş konutların sahibi yapılırlardı.[21] (Resim 5)

Düşük gelir grubuna sağlanmış toplu konutlarda, çalışan kıdemine göre konut edindirme politikası, ilk kez ve en çarpıcı biçimde Antik Mısır’da, Firavun II. Sanusret tarafından MÖ 2670 yılında uygulanmıştır. Antik El Lahun kenti tapınak taş işçileri için uygulanmış bilinen ilk toplu konutlar; şantiye yöneticileri ve mimarlar, usta, kalfa ya da çıraklar ve vasıfsız işçiler için üç ayrı tip olarak üretilmiş ve ortak kampüste inşa edilmiştir.[22] Söz konusu hiyerarşik organizasyon günümüze kadar bir biçimde devam etmiştir. (Resim 6)

Bu bağlamda sunulan toplu konut yerleşimlerinin ölçeği, mimarisi, konfor ve içerik çeşitliliği üzerinden belki de zaten çoktan tek tipleştirilmiş SSCB halkları orta ve orta altı sınıfı, devlet tarafından kendi içinde bir kez daha tanzim ve tarif edilmiştir (büyük kategorizasyon operasyonu). Siyasi, ekonomik, sosyo - kültürel işleyiş için halkı kategorize ve “optimize” etmek Stalin girişimciliğinin ve devlet pragmatizminin ana hedefi, konut ise bunun birim mekândaki mesajıydı. Belki de Stalin döneminde dayatılan özel - kamu mekânları aracılığı ve elbette diğer politikalarla, komünist manifesto ve sosyalizm, yine bir komünist parti ve lideri tarafından kıtlaştırılmış, boş anıtsallığın yitirilmiş ve ezici ölçeğinde sığlaştırılmış, hatta mekân üzerinden tekrara düşürülmüş, kısırlaştırılmış oluyordu. Servis edilen mekânsal tamlamalar içerisinde toplum, iri kent meydanlarında gerinerek, şişinerek gezinecek, evinde ise küçülüp büzülecek, kısıtlı penceresinden kendine gösterildiği kadarını özgürlük olarak benimseyecek, başını bir çatının altına sokmuş olmanın getirdiği ferahlama ve hipnoz ile sosyalleşmeyi - sosyal konutu ve ötesini sorgulamayı dahi unutmuş olacaktı. Elbette küçükle, az olanla yetinilmenin getirdiği mütevazılıkla.

Hiçbir kentsel, mimari, planlama, malzeme ve renk seçimi ya da kararına dahil edilmeyen SSCB toplumları ve otantik değerler görmezden geliniyor, farklı kültür ve geleneklere sahip kitlelere “sen busun ve böyle kalacaksın, kalmalısın” deniyor, çocuklarını severken boğan devlet baba, onlara konut mekânı üzerinden hayat formatı ve ölçeği veriyordu. Çok kısa sürede kendilerine bedelsiz olarak temin edilen, binlerce (1930’larda yılda 125.000 m2 yeni konut inşaatı) Stalinka konutu[23] ile önce SSCB sonra ortalama Rus toplumu, devlete, yaşamsal ihtiyaçların bir tür asgari mekânsal tedariki ve tanzimi üzerinden ömür boyu minnettar kalmış oluyordu.

Stalinkalar, Rus konut tarihi ve mimarisi için, sonraki on yıllar boyunca bitimsiz ve koşulsuz bir yaşam referansına dönüşmüştü. Öyle ki, örneğin 1954 yılında yazılmış ve bugün de geçerli olan SSCB Yapı Standartları “SNIPO”, kendisinden önce inşa edilmiş Stalinkalara göre yazılacaktı.[24]

Ayrıcalıklı “nomenklatür” tipi Stalinkalar; tavan yüksekliği 3 metreden fazla, konforlu, 15, 20, 25 ve 30 m2 genişliğinde gömme dolaplı - kütüphaneli odalara, geniş misafir odalarına, çocuk odalarına, banyo ve 9-12 m2 büyüklüğünde mutfak organizasyonuna, aşçı, hizmetçi, çöp ve servis mekanlarına, balkonlara, asansörlü, nitelikli bir giriş avlusuna, genellikle beyaz ya da kırmızı tuğla ve mermer kaplamalı, dekoratif sıvalı, süslü mimari cepheye, seramik kaplama döşemelere sahip, çoğunlukla dikdörtgen biçimli, iki, dört, beş ve daha fazla katlı, seri şekilde inşa edilen, inşaat tekniği bakımından panel konstrüksiyon, prefabrike, ses - ısı yalıtım kalitesi yüksek, halen daha pahalı denilebilecek konut bloklarıydı. Katta iki ile dört arası konut planlanmıştı. Beş kat üzeri bloklarda asansör bulundurulmalıydı. İki, üç ve dört odalı Stalinkaların döşeme kaplamaları ve bölme duvarları “dranka adı” verilen,[25] düşük maliyetli sıkıştırılmış talaş ve ahşaptandı. (Resim 7, 8)

“Sıradan” olarak adlandırılan Stalinkalar ise; konut alanları çok daha küçük ve koridor planlı, ıslak hacimleri ortak mekânda çözümlenmiş, genellikle en fazla üç odalı, cüruf blok ve silikat tuğla cephe kaplamalı, yine ortalama beş katlı ve katta 6 - 8 konutlu bloklardan oluşmaktaydı. (Resim 9) Düşük maliyetli, panel-prefabrike beş katlı Stalinka konutlarının ömrü 25 yıl olarak düşünülmüştü. Ancak misafir odası, ısı yalıtımı, “dranka” kullanımı, kat yükseklikleri ve kentsel konumları bakımından “nomenklatür”lerden çok da farklı değillerdi. (Resim 10) Kamunun özele, devletin, bireyin gündelik hayatına nasıl sirayet ettiğine dair bir gösterge olarak, tüm Stalinkalar 3, 4, 5 ve 7 törenli, yani avlulu, I, II,  L, ve H formlu konut blokları olarak düzenlenmiş, avlu konum ve büyüklükleri, kamusal anma ve kutlamalara uygun olarak planlanmış idi.[26] Örneğin, bugünkü Azerbaycan’da halen daha avlunun bir diğer adı tören olarak bilinmektedir.[27]

SSCB toplumlarının, merkezle, liderleriyle mimari üzerinden de bağ kurması, halkın ve gündelik hayatın, sıradan olanın konut ve kamusal alanda tasarlanması ve olumsallanması bir devlet misyonu olarak değerlendirilebilir. Mekanik sistem içerisinde, tüm SSCB devletleri vatandaşlarının asgaride eşitlenmesi, folklorik olanın reddiyle bir tür mega - optimizasyon operasyonunun modern toplu konut üzerinden projelendirilmesi, II. Dünya Savaşı’ndan sonra da, hızlanarak devam etmiştir.

Ülkedeki toplu konut üretimi, Kruşçev döneminde, “her aileye bir ev” mottosuyla aşırılaşmış bir konut mühendisliğine dönüşmüş, Stalinka tipi plan ve yapım, 5-9 katlı toplu konutlarda uygulanmış, “çok, hızlı, ve ucuz”, tek tip konut üretimi Kruşovka ve daha sonra Brejnev döneminde Brejnevkalarla devam etmiştir. 1980’lere kadar uzanan üç nesil toplu konut projeleri, Stalinkalara referans verir niteliktedir. Türkiye’deki karşılığı TOKİ (Toplu Konut İdaresi) olan ve 1961 yılında kurulan “Mosgorispolkom”,[28] toplu konut üretimi sürecini yönetmiş, “partiotrik” dönemde (1950-1990) tüm Rusya tarihinin konut üretiminin 4 / 5’ünü gerçekleştirmiş, 1956-1963 yıllarında sadece Moskova’da 36 milyon m2 konut inşa etmeyi başarmıştır.[29]

SONUÇ

Savaş sürecinde, Stalinkaların büyük çoğunluğunun harap olması ya da yıkılması ve mevcut konut stokunun yeni hayat koşul ve beklentilerine cevap verememesi üzerine, sosyalist toplu konut kavramı ülkede yeniden inşa edilmiştir denilebilir. SSCB’de konut üretimi, yeni ihtiyaç ve beklentilere göre, 20. yüzyılın ikinci yarısından (“patriotrik” dönem) günümüze kadar, ancak yine Stalinkalara referans vererek, defalarca şekillenmeye devam etmiştir.

SSCB sonrası bugünkü Rusya Federasyonu’nun mevcut 60 milyonluk konut stokunun yaklaşık 5 milyonu çeşitli nedenlerle boş bulunmakta ve her yıl yaklaşık 150.000 konut kullanılamaz duruma gelmektedir.[30] Hal böyleyken, Perestroyka sonrası özelleştirme süreci sonunda iç mekân kurgusu, büyük pencereleri, yüksek tavanlı geniş ve aydınlık odaları ve kent merkezindeki konumlarıyla adeta loft mimarisini andıran özellikle “nomenklatür” Stalinkalar, toplum için halen daha büyüleyici bir yaşam kaynağı ve kimlik temsil aracıdır. Dolayısıyla, 2000’lerin Rusyası’nın büyük kentlerinde, Rus toplu konut tarihinin öykünülen, en başarılı örneği olarak nitelendirilen Stalinka yerleşimleri, konut mekân kurgusu bağlamında ilham verici ve son derece çekici konumlarını korumaktadırlar.

Öte yandan, bir büyük paradoks olarak, yine bugünün “özgür” Rus toplumu, SSCB tarihinin en dayatmacı, tek tipleştirici, ve “optimizasyon” takıntılı, en otoriter liderinin tahakkümü altında, aslında en az özgür oldukları dönemin ürettiği konut tipolojisi olan Stalinkalarına, yani o bildik “düzene” öykünmekte, kendilerini hiç olmadığı kadar bu konutlarla özdeşleştirmektedir. Ancak kaderin cilvesi olsa gerek, şimdinin post - kapitalist Rusyası’nda toplum, bu sefer de sosyal ve ekonomik nedenlerle, söz konusu konut deneyimine zorlukla erişebilmektedir gibi görünmektedir.

* Bu makale, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sırasında hayatını kaybeden masumlara ve Ukraynalı çocuklara adanmıştır.

**Görseller Günel Babayeva arşivinden alınmıştır.

NOTLAR

[1] Dostoyevski’nin “Krokodil” adlı hikâyesinde, St. Petersburglu bir Alman anne ve yetişkin oğlunun evlerindeki havuzda sergiledikleri timsahı, Rus karı koca ve arkadaşları ziyaret ederler. Karısıyla Avrupa seyahatine çıkmayı hayal eden, orta derece memur olan İvan Matveiç, ziyaret sırasında elini uzattığı timsah tarafından yutulur. Alman, timsahının sağlığını bozduğu için Ruslardan, Ruslar, arkadaşlarını yutan Alman’ın timsahından şikâyetçi olur. Ancak yutulan Matveiç hayattadır. Arkadaşlarını ikna eder ve timsahın içinde canlı kalabildiğini, dahası burada yaşayabilirse, timsahın halk için çok daha ilginçleşeceğini, bunun hem Alman hem kendisi, arkadaşları ve tüm Rusya için, bilimsel, kültürel ve ekonomik bir kazanç olacağını savunur, timsahtan çıkmayı reddeder. Dostoyevski bu hikâyesinde, Rus aydınının ve memurunun Avrupa hayranlığını, Batı’ya karşı sürekli alttan alan, teslimiyetçi ve kaderci duruşunu, çarpık kültürlülüğünü eleştirirken, Alman’ın duygusuz bencilliğinin altını çizmekten geri kalmaz. Metalaşan dünyanın konforu uğruna vazgeçilen özgürlük ve benlik duygusunu sorgular.

[2] Gorlov, Vladimir, 2009, “Housing construction in the USSR: Achievement Soviet people of historical scale: Marxism and Modernity”, Architecture of the USSR, Moskova, no:10, ss.23-29.

[3] Becker, Charles; Mendelsohn, Joshua; Benderskaya, Kseniya, 2012, “Russian Urbanization in the Soviet and Post-Soviet Eras”, Human Settlements Group, Londra, ss.47-51.

[4] Becker; Mendelsohn; Benderskaya, 2012.

[5] Gorlov, 2009.

[6] Gorlov, 2009.

[7] Gorlov, 2009.

[8] Gorlov, 2009.

[9] Becker; Mendelsohn; Benderskaya, 2012.

[10] Mecidov, İlkin, 2008, “Sovyetler Birliği Öncesinde ve Sonrasında Azerbaycan’da Kapitalist Yapının Oluşum Sürecinin Karşılaştırmalı Analizi”, İstanbul Üniversitesi, yayımlanmamış doktora tezi, İstanbul, ss.179-188.

[11] Gorlov, 2009.

[12] Mecidov, 2008.

[13] Mecidov, 2008.

[14] Mecidov, 2008.

[15] Altınsoy, Abdülkadir, 2013, “Sosyal Politika Aracı Olarak Konut Politikaları: Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) Uygulamaları”, İstanbul Üniversitesi, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul, ss.42-44.

[16] Abaç, Selçuk, 1972, “Sosyalist Ülkelerde Konut”, Mimarlık, sayı:9, ss.33-41.

[17] Becker; Mendelsohn; Benderskaya, 2012.

[18] Abaç, 1972.

[19] Becker; Mendelsohn; Benderskaya, 2012.

[20] Becker; Mendelsohn; Benderskaya, 2012.

[21] Becker; Mendelsohn; Benderskaya, 2012.

[22] Schönauer, Norbert, 2000, “6000 Years of Housing”, W.W. Norton Company, New York, ss.146-147.

[23] Gorlov, 2009.

[24] Becker; Mendelsohn; Benderskaya, 2012.

[25] Gorlov, 2009.

[26] Mecidov, 2008.

[27] Mecidov, 2008.

[28] Altınsoy, 2013.

[29] Abaç, 1972.

[30] Süataç, Seden, 2006, “Yirminci Yüzyıl Toplu Konut Örneklerinin İncelenmesi”, YTÜ FBE, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul, ss.42-58.

Bu icerik 826 defa görüntülenmiştir.