318
TEMMUZ-AĞUSTOS 2004
 
MİMARLIK'tan

UIA 2005 İSTANBUL’A DOĞRU

MİMARLIK DÜNYASINDAN



KÜNYE
YANSIMALAR

Düşey Bahçeli Megastrüktür

Enis Kortan

Prof. Dr., ODTÜ Mimarlık Fakültesi emekli öğretim üyesi.

MİMARLIK’ın 315. sayısında “Mimarlık ve Terör” konusu ele alınmış, yeni ve güncel bir tartışma ortamı yaratılmıştır. Yazıyla birlikte sunmuş olduğum projemde, bu konuyu 12 yıl önce ele almış ve çözüm arayışlarına girişmiştim. 1992 yılında tasarladığım proje (1), yaklaşık yüz yıldır uygulanagelen büro gökdelenlere alternatif bir öneridir.

Kısa ve öz olarak, projenin temel özelliklerini şöyle açıklayabilirim: Yapının ana gövdesinin, diğer deyişle “servis yapılan mekânının” 15m x 30m’lik dikdörtgensel bir planı vardır. Burası 450 m²’lik kolonsuz ve boş bir alan olup, çeşitli fonksiyonlara uygun olarak tertip edilebilir. Bu gövde, kendisini her türlü dış etkenlerden koruyacak olan metal ve özel camdan bir silindir kabuk içine konulmuştur. Diğer bir deyişle, “bina içinde bina” şeklindedir. Ana gövde dışında yer alan iki adet servis çekirdeği, betonarme perde duvarlarla yapılacağından bunlar koruyucu kabuk dışında bırakılmıştır.

Söz konusu silindirik kabuk binayı:

- Güneşin istenmeyen etkilerinden;

- Rüzgar, toz, yağmur, kar, soğuk, sıcak, nem ve diğer dış etkenlerden;

- Gürültü ve zehirli gazlardan, radyoaktif serpintilerden ve diğerlerinden;

- Suikast, bomba ve diğer terör saldırılarından;

koruyacaktır.

Örneğin, HSBC Bankası’na olan saldırının benzeri bu binaya yapılsa, dıştaki koruyucu “kabuk” zarar görecek fakat ana binada yaşam devam edecektir. Bunun ötesinde, binadaki yaşam kalitesiyle ilgili konuları da açıklamak isterim: Üç kat yüksekliğinin insan ölçeğine uygunluğu düşüncesinden hareketle, her üç katta bir, 9 metre yüksekliğinde sera benzeri “gökyüzü-bahçeleri” oluşturulmuştur. Bu şekilde doğa bina içine getirilmiş ve insanların doğa ile birlikte yaşaması, çalışması sağlanmış olacaktır. İstendiği zaman bu bahçelere, tavanlarda yangına karşı döşenmiş olan “sprinkler” yağmurlama sistemi devreye sokularak yağmur yağdırılabilir; örneğin, dışarıda ısı +30 derece iken sera-bahçeye birkaç dakika yağmur yağdırarak bitkileri yıkayıp sulamak, sonra da büroların pencerelerini açıp bu serin, nemli havayı içeri almak ne kadar güzel ve sağlıklı bir olay!

Yapıya, ana gövdenin dışındaki iki adet “çekirdek” en verimli servisi sağlar; yangın vd. felaket anlarında en güvenli boşalmayı sağladığı gibi, asansörlerin, tuvaletlerin bakım ve onarımı sırasında ana gövde bundan rahatsız olmaz. Yapı, iki yönde de simetrik kütle düzeninden dolayı, depreme karşı en elverişli durumu sağlar. Güneş enerjisinden aktif ve pasif olarak yararlanarak gerekli enerjiyi kendisi üretir ve çağdaş teknolojiyle bütün konfor olanaklarını sunar.

Mimari Tasarım İlkeleri:

Yapının tasarımında esas olarak dikdörtgen prizma, silindir, küre gibi Platon’ik “rasyonel-geometrik-evrensel” formlar seçilmiş ve bunların başarılı birlikteliği aranmıştır. Tasarımda, “Formalizm” esastır; diğer deyişle “Biçim işlevi izlemez” fakat “İşlev biçimi izler”. Yapı, Le Corbusier ve Amadée Ozenfant tarafından 1918 yılında geliştirilmiş olan “Pürizm” (Biçimsel Saflık) ideolojisi doğrultusunda tasarlanmıştır; yalın, soylu, saf, dekorasyonsuz, net ve çağdaş bir estetik ifadeye sahiptir. Sürdürülebilir (sustainable) yaşam biçimi ve ekolojik özellikleriyle 21. yüzyıl mimarisine ulaşmak amaçlanmıştır.

1. Söz konusu proje, ilk olarak 1994 yılında “Yapı” dergisinde yayınlanmıştır.

Bu icerik 3938 defa görüntülenmiştir.