416
KASIM-ARALIK 2020
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: 2020 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: 2020 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

Döneminin Kesitini Sunan 17. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri

Zeynep Ahunbay, Seçici Kurul Başkanı

Türkiye mimarlık ortamından canlı bir kesit sunan Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, Mimarlar Odası’nın uzun soluklu ve ilgi gören bir etkinliğidir. 1988’den bu yana düzenlenen sergi ve ödül programına katılan proje ve uygulamalar, ödül alan meslektaşlarımızın yapıtları, ülkemizin mimarlık ortamının, özellikle son otuz yılını yorumlamaya, değişik yönlerden değerlendirmeye yardımcı somut veriler sunmaktadır.

Mimari kalitenin yükselmesi için iyi örnekler oluşturmak ve ödüllendirmek önemlidir. İki yılda bir mimarlar projeleriyle, Türkiye ölçeğinde ortak bir platform oluşturan sergiye katılmakta ve yapılan değerlendirme sonucunda, özellikli ve ufuk açıcı olanlar ödüllendirilmektedir. Değişik ölçeklerdeki yaratıcı tasarımların ve koruma çalışmalarının bir araya getirilmesi, karşılaştırmaya ve tartışma ortamı oluşturulmasına katkıda bulunmaktadır.

Bu yıl sergiye katılan tasarım ve uygulamalar, koruma dalında yapılmış çalışmalar, çevre düzenleme ve fikir projeleri arasından özenli olan yaklaşımlar, ustalıklı çözümler jüri tarafından takdirle karşılandı. Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Troya arkeolojik alanı için tasarlanan müzenin, doğal ve arkeolojik peyzaja yalın ve çağdaş bir anlatımla katılımı ve iç işleyişi başarılı bulundu.

Yapı / Çevre Dalı’nda “İzmir’de Tasarım Koridorları”, Antalya’da “Konyaaltı Sahili Tasarımı” ilgi çeken açık alan düzenlemeleriydi. “270° Sivrihisar” projesi, heykelsi tasarımıyla beğeni topladı. Mimari kurgusu, doğal ve tarihî çevreye katılımı başarılı bulundu. “Palanga Keçi Korunağı” projesi, kırsal alanda, ekolojik dengeleri gözeten, yerel mimariye katkıda bulunan bir tasarım olarak ilgi çekti.

Koruma Dalı’nda sunulan projeler, Osmanlı dönemi kültür mirasının korunmasından, 20. yüzyıl mimarlığının ve endüstri mirasının yeniden kullanımına kadar uzanan bir yelpazelenme gösteriyordu. Meslektaşlarımızın yerel, ulusal ve uluslararası düzeylerde öneme sahip kültür varlıklarımızı inceleyip belgelemesi, korunmalarına yönelik bütünleşik yaklaşımlar geliştirmeleri, yerel peyzajı değerlendirme çabaları takdir edildi. Kültür mirasının ele alınışında, uluslararası ilkelere uyan, özgün tasarıma saygılı restorasyon önerileri olumlu bulundu. “Samsun Kalın Demir Yolu Hattı Tarihî Köprüleri” projesi kapsamında erken Cumhuriyet döneminin demiryolu köprülerinin belgelenmesi ve korunması girişimi, “Zonguldak Üzülmez Kültür Vadisi”nde lavuar ve atölye binalarının yeniden kullanımı, kültürel peyzaj olarak değerlendirilmesi dikkat çeken çalışmalardı.

Günümüzde kültür mirasının korunması, tarihî analiz yanında, malzeme koruma için uygun tekniklerin uygulanmasını, nem, akustik, aydınlatma, strüktür sorunlarının çözümünü gerektirmektedir. Değişik konuları hakkıyla değerlendirmek ve uygun çözümler önermek için, mimarın, mimarlık tarihi, malzeme, strüktür mühendisliği, fiziksel çevre gibi değişik uzmanlık dallarından destek alması, çok disiplinli bir ekip içinde çalışması gerekmektedir. Özellikle, uzun bir geçmişi olan, onarımlar geçirmiş yapıların tarihî dokularının analizi, uygun öneriler geliştirilmesi için derinlikli araştırmalara gerek duyulmaktadır. Günümüzde yeni teknolojiler kullanılarak hızla belgeleme yapılmaktadır. Ancak, belgeleme sonrasındaki aşama daha yavaş ilerlemek zorundadır. Mimarın tarihî dokuları ayrıntılı olarak irdelemesi, gerektiğinde uzman desteği alarak kronolojik analizler yapması, hasarları değerlendirerek öneri geliştirmesi gerekmektedir.

Mısır Arap Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu restorasyonu, karmaşık sorunlarıyla dikkati çeken bir uygulamadır. Art nouveau akımının İstanbul’daki temsilcileri arasında yer alan sahilsarayı Boğaz’ın Bebek kıyı siluetinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu seçkin kültür varlığının, kısmen zayıf bir zemine oturmasından ve zamanın yıpratıcı etkilerinden kaynaklanan sorunları özenle ele alınarak çözümlenmeye çalışılmıştır. Restorasyon projesinin geliştirilmesi için titiz bir kaynak araştırması yürütülmüş; yapısal sorunların çözümü için çağdaş teknolojiden yararlanılmıştır. İzleri bulunan tarihî ve sanatsal ayrıntıların açığa çıkarılması ve konservasyonu sonucunda başarılı bir uygulama gerçekleşmiştir.

Başarılı bulunan bir diğer proje Cunda Despot Evi’dir. Uygulama, Ayvalık’ın Cunda adasının tarihî çevresinin korunması ve değerlendirilmesi açısından önemli bir yeniden kullanım çalışmasıdır. Kültür mirasının saygılı bir biçimde kullanımı; anlamının, değerlerinin, yerel topluma ve gelecek kuşaklara ilham veren özelliklerinin korunması yönündeki çabalar başarılı bulunmuştur.

Güncel proje ve uygulamaların değerlendirilmesi yanında, anma programıyla yıllarca meslek alanında çalışmış kişilerin çalışmalarının derlenmesi ve yayımlanması, Türkiye’nin çağdaş mimarlık alanındaki etkinliklerini belgelemeye ve uzun erimde anlamaya yardımcı önemli bir hizmettir. 2006’dan bu yana yürütülen anma programlarının mimarlık kültürünün yerleşmesine katkıda bulunduğu açıkça gözlenmektedir. Yitirdiğimiz değerli meslektaşlarımızın anılmaları, genç kuşaklara tanıtılmaları, daha iyi anlaşılmaları açısından da değerlidir. Böylece daha önce dile getirilmemiş, yayımlanmamış konular irdelenmektedir. 2018-2020 döneminde Prof. Nezih Eldem’in anılması kararlaştırılmıştı. Yıllarca öğretim üyeliği yaptığı İTÜ Taşkışla binasında bir etkinlik düzenlendi; bu vesileyle kendisiyle birlikte projelerde çalışanlar deneyimlerini paylaştılar, Mimarlık dergisinde hakkında yazılar çıktı. Anılar canlandı, hakkında bildiklerimize yeni katkılar oldu. Gelecek dönemin anma programı için Vedat Dalokay’ın seçilmesi de, erken yitirdiğimiz meslektaşımızı hatırlamak, geride bıraktığı izleri yeniden değerlendirmek için fırsat yaratacak.

Uzun yıllar süren akademik hizmetlerinin yanı sıra alan çalışmaları ve yayınlarıyla mimarlık alanına katkıda bulunan Prof. Dr. Reha Günay ve Prof. Dr. Mehmet Özdoğan Mimarlığa Katkı Dalı Ödülü sahibi oldu. 1960’da İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun olarak mimarlık mesleğine başlayan Reha Günay, arkeolojik ve kentsel alanlardaki belgeleme, koruma çalışmalarının yanı sıra, nitelikli mimari fotoğraflarıyla da tanınmaktadır. Mehmet Özdoğan ise, tarihöncesi arkeolojik alanların araştırılması, korunması ve sunumu ile ilgili çalışmalarıyla ülkemizin önde gelen bir bilim insanıdır. Karatepe, Çayönü, Kırklareli Aşağı Pınar’da çalışmalar yürüten Prof. Özdoğan’ın, kazılarda ortaya çıkarılan arkeolojik kalıntıların açık hava müzeleri olarak düzenlenmesi çabaları da takdirle karşılanmaktadır.

Bu yıl Mimar Sinan Büyük Ödülü, uzun bir meslek yaşamı olan Nişan Yaubyan’a değer görüldü. Büyük ödül, meslektaşlarımızın yaşam boyu sürdürdükleri tasarım ve uygulama çabalarının takdir edilmesinin yanı sıra çalışmalarının sergi, konferans ve yayınlarla kamuoyuna duyurulması, belgelenmesi ve daha iyi tanınmalarına katkı sağlıyor olacak.

Bu icerik 2805 defa görüntülenmiştir.