387
OCAK-ŞUBAT 2016
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
BİENAL

Antalya’dan Geleceğe Bakmak

C. Abdi Güzer, Prof. Dr., ODTÜ, Mimarlık Bölümü

Giderek ivmelenen bir inşaat ve kentsel dönüşüm ortamı içinde belli durak noktaları yaratarak yapılan ve yapılacak olana bakmak, yapılanı şekillendiren koşulları ve sonuçlarını tartışmak daha da önem kazanıyor. Mimarlık ancak bu durak noktalarıyla birlikte eleştirel bir boyut kazanıyor, kendi üretim alanının yanı sıra o üretimin zemini olan meslek sınırlarını, eğitim ortamını, kendisini saran ekonomik, kültürel ve sosyal girdileri tartışma ve anlama olanağı buluyor. Yayınlar, sergiler, yarışmalar ve bienaller bu durak noktalarından bazıları. Mimarlar Odası Antalya Şubesi de mimarlık için böyle bir durak noktası, toplumla buluşmaya yönelik bir arayüz ve hepsinden önemlisi mesleğe yönelik bir geri besleme birikimi yaratmak amacıyla bir mimarlık bienali düzenliyor. Günümüz ortamında Mimarlar Odası gibi kurumların içinde bulunduğu konum ve bu konumun getirdiği ekonomik kısıtlar düşünüldüğünde uluslararası bienal gibi çok girdili ve büyük bütçeli bir etkinliğe soyunmak, bunu sürdürülebilir kılmak hiç kolay değil. Özellikle Türkiye gibi eleştirel kültürün yerleşik olmadığı, üretimin nitelik ve sonuçlarından çok sayısal çokluk üzerinden değer kazandığı bir ortamda geniş tabanlı tartışma ve değerlendirme ortamlarını oluşturmak ve benimsetmek ek bir çaba gerektiriyor.

Bu çerçeveden bakıldığında 2015 yılında üçüncüsü düzenlenen Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali her şeyden çok sürdürülebilir, kurumsal bir etkinlik olmaya bir adım daha yaklaşmasıyla öne çıkıyor. İlk bienalde “Kesişmeler”, ikincisinde “Şablon” olarak ele alınan bienal teması üçüncü dönemde “Geleceği Düşünmek” olarak belirlendi. Bienal başkanlığı tarafımdan yürütülürken, küratörlüğü Tansel Korkmaz üstlendi. Antalya Bienali bu yıl sürdürülebilirlik ve katılım vurgusunu artırma amacıyla bienal tarihleri ve evsahibi mekânla kısıtlı kalmaksızın düzenlenen bir dizi etkinlikle farklı şehir ve tartışma ortamlarına taşındı. Mimarlar Odası Şubelerinin evsahipliğinde farklı şehirlerde “Geleceği Düşünmek” temasının alt başlıkları tartışmaya açıldı, disipliner bir çeşitlilik içinde hazırlık çalışmaları gerçekleştirildi. Bu toplantılarda eğitimden mesleğin kendisine, kentsel dönüşümden mimarlığın dirsek temasında olduğu sanat gibi alanlara varan bir çeşitlilik içinde “gelecek” kavramı ve bu kavramın yapılı çevre üretim süreci, bu çevreyi tüketme alışkanlıkları üzerindeki etkisi değerlendirilmeye çalışıldı. Bienal küratörü Tansel Korkmaz “gelecek” kavramını “belirsizlik ve kriz” kavramları üzerinden açıklarken, geleceği düşünmekle bugünü anlamak ve değerlendirmek arasındaki bağın altını çiziyor, gelecek kavramını bugünün dünyasında gelecek vaadini besleyemeyen krizlerin anti-tezlerinde aramanın kaçınılmazlığını vurguluyor.

Bu algı içinde gelecek kavramı bir yandan sorunları ve krizleri öte yandan çözümleri ve umutları temsil ediyor. Mimarlığın içinde yer aldığı bağlamın çok boyutlu yapısı gözetildiğinde ne sorunları ne de umutları sadece disipliner sınırlar içinde algılamak ve tartışmak olası değil. Bu nedenle bienal disipliner farklılıkları içeren, çok girdili bir algılama, mimarlıkla kısıtlı olamayan bir tartışma ve sergileme barındırıyor. Bu çeştililik içinde ana sergide giderek kamusal alandan ayrışan kent dokusuna alternatif oluşturacak, uyum kadar uyumsuzluğu da bir değer olarak sorgulayan sunumlardan, proje süreçlerine katılımın öneminin vurgulandığı alternatif süreçlerin olanaklı olduğunu gösteren sunuşlara, modern mimarlığın gelecek kurgularının kule gibi bir yapı tipolojisi üzerinden sorgulandığı sunumlardan, artık kentin bir parçası gibi kanıksanan inşaat güvenlik duvarlarının kentle bütünleşme olanaklarını sorgulayan sunumlar yer aldı. Benzer biçimde 21. yüzyılın önemli konularından birisi olan suyun arıtılarak içme suyuna dönüşmesi süreci ya da mimari imajların kent algısının oluşumuna yönelik belirleyici yanı temanın çeşitliliği içinde sunuma dönüştü.

Açık hava yerleştirmelerinde ise sanat ile mimarlık arasındaki sınır belirsizleştirilmeye çalışılarak tasarım aracılığıyla alternatif algı ve deneyimler oluşturulması hedefledi.

Bienal sunumları, artık gelenekselleşmeye başlayan kurgusu içinde, temaya yönelik ana sergi, yan sergiler ve açık hava yerleştirmeleri ile bunları destekleyen oturumlar, atölye çalışmaları, söyleşi, panel ve sunumlardan oluştu. Gene artık gelenekselleşmeye başlayan biçimde Antalya Kaleiçi merkezi bienal ve sergi mekânı olarak kullanıldı. Bienalin şehrin çekim noktalarından birine taşınması ve zaman zaman dış mekânlar kullanılarak kent halkı ile buluşturulması düşüncesi bienal tartışmalarının olabildiğince farklı kesim ve paydaşlara ulaştırılmasını, mimarlık ve kentle ilgili tartışmaların gündelik yaşama taşınmasını hedefliyor. Kapsama alanının bu genişliği tartışma ve çalışma temalarına da yansıyor. Bu senenin temaları arasında yer alan mülteci sorunları, iklim değişimi, afet gibi başlıklar özellikle içinde olduğumuz coğrafyanın sürdürülmesi gereken tartışma öncelikleri arasında yer aldı.

Antalya Mimarlık Bienali’ni gerçek anlamda uluslararası bir bienale dönüştürecek uluslararası katılım henüz hedeflenen düzeyde değil. Buna karşın açılış oturumunda Mimarlar Odası’nın uluslararası temsilcilerinin mimarlığın geleceğine yönelik tartışmaları, Ağa Han ödüllü mimar Rasem Badran’ın kapsamlı sunuşu, Beyrut ve Mostar’ın savaş sonrası geleceği üzerine gösterimler, Pensilvanya Üniversitesi’nin katılımıyla gerçekleşen atölye çalışması bienalin uluslararası katılım ayaklarını oluşturdu. Şüphesiz doğrudan katılımların yanı sıra tartışmaların ve sergilerin uluslararası ortama taşınmaya ve küresel sorun öncelikleriyle bütünleşmeye açık yapıları da bienalin uluslararası vurgusunu güçlendiriyor. Süha Özkan’ın “Çağcıl Mimarlığımızda Neler Olmadı? Neden Olmadı? Neler Oldu (mu)?” başlıklı sunumu bu anlamda mimarlığın gözlükleriyle bir yandan geçmiş, sorunlar, vaadler, gelecek ve umut arasında, öte yandan yerel bağlam ile uluslararası bağlam arasında ilişki kuran temel bir tartışma çerçevesi sunarak bienalin tamamlayıcı parçası oldu.

Şüphesiz pek çok etkinlik gibi bienaller de kendi sergi ve etkinlik tarihleriyle sınırlı olmayan sürdürülebilir tartışma ve geri beslemelere açık etkinlikler. Bu nedenle bienal etkinliklerinin yayına dönüşmesi, farklı ortamlarda tartışılması, yeni etkinlik ve tartışmalara zemin oluşturması bekleniyor. Bu anlamda Antalya Bienali hazırlık çalışmaları ve sonuç çıktılarının değerlendirmeleriyle sürdürülebilir bir sürece dönüştürülmeye çalışılıyor.

Özellikle Türkiye gibi bienal ve benzeri toplantı geleneklerinin yerleşik olmadığı, yaygın bir toplumsal talepten çok bireysel ve kurumsal çabalarla işlevselleştirildiği ortamlarda bu tür etkinliklerin düzenlenmesi için ek çabalar ve özveriler gerekiyor. Bu anlamda Mimarlar Odası Antalya Şubesi önemli bir sorumluluk üstleniyor, model olabilecek bir çalışma, çaba sergiliyor. Mimarlık ve sanat ortamı içinde bu tür durak ve değerlendirme noktalarının azlığı anımsandığında Antalya Mimarlık Bienali sürdürülebilir kılınması, sorumluluğu paylaşılarak desteklenmesi gereken bir etkinlik.

Bu icerik 2825 defa görüntülenmiştir.