387
OCAK-ŞUBAT 2016
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
KENTSEL DÖNÜŞÜM

Kentsel Dönüşümün Tek Alternatifi mi var? YIK-YAP

E. Yeşim Özgen Kösten, Yrd. Doç. Dr. Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Bölümü

Kentsel dönüşümün mevcut olanın niteliklerini koruyarak yeni ihtiyaçlara uyum sağlaması için yapılan müdahaleler tanımı, ‘daha nitelikli’ yeni yapı elde etmek üzere mevcut olanın yıkılması anlayışına evrilmiş durumda. Bu dönüşümün tipleşmiş tasarımların önünü açtığı iddia ediliyor. Dönüşümün çoğunlukla yerin ruhunu anlamadan yapıldığını belirten yazar, kendisi de bir projeyle katıldığı Çanakkale Belediyesi Sosyal Konutlar Mevkii Kentsel Yenileme Yarışması’nı kişisel yarışma deneyimi üzerinden ele alıyor ve yarışmaların tüm alternatif yaklaşımların tartışılmasına olanak sağlayan platformlar olduğuna vurgu yapıyor.

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN POPÜLER YÜZÜ

Kentsel dönüşüm olgusu, sanayinin gelişerek dönüştürdüğü kentlerde bir planlama aracı olarak ortaya çıkmış ve buna bağlı olarak ilk kez Batı ülkeleri kentlerinde sosyal ve ekonomik açıdan çöküntü alanların yeniden canlandırılmasına yönelik müdahaleler şeklinde başlayarak genelde kentin, nüfusunu kaybetmiş ya da düşük gelir gruplarının kötü ekonomik ve fiziksel şartlarda yaşadıkları ve sosyal dayanışmanın kaybolduğu konut alanları ile işlevini yitirerek terkedilmiş, boşaltılmış eski liman ve sanayi alanlarında kentin ekonomik gelişimine katkıda bulunacak projelerin uygulanması biçiminde belirginleşmiştir.(1)

Türkiye’de kentsel dönüşüm ise; doğal afetlerin başat rol oynaması nedeniyle mevcut yapılı çevrelerde bulunan yapıların yıkılıp, 2007 Deprem Yönetmeliği’ne uygun olarak yeni yapıların yapılmasıyla gerçekleşmektedir. Fizikî dönüşüm olarak nitelendirilen bu durum, ülkedeki ekonomik lokomotif olan inşaat sektörüne kısa vadede yardımcı olsa da sosyal, kültürel değerler ve sürdürülebilirlik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.

Öte yandan ülkemizde koruma kavramı, ilgili mevzuatla sağlanmaya çalışılmış, ancak korumanın temeli olan koruma bilinci sosyal açıdan yerleşmediğinden, yapılar yasalarla korunmaya çalışılmaktadır. 20. yüzyıl yapılarının koruma kapsamına alınmaları için ise, önemli bir mimarın eseri, bir mimari akımın temsilcisi ya da bir yapı dizisinin parçası olmak gibi özel nitelikleri taşıması gerekmektedir. Oysa İngiltere ve İskoçya gibi ülkelerde yapının kültür varlığı olarak değerlendirilmesi için 30 yıl yeterli olmaktadır. Hollanda, Almanya ve Danimarka’da 50 yaşında olan bir yapı kültür varlığı sayılıp miras kaydı altına alınmaktadır. Türkiye’nin son yıllarda inşaat sektöründe gösterdiği hızlı üretim ve plansız gelişme yukarıda sözkonusu olan zaman kısıtlamasını yeniden düşündürmektedir.

Bireysel müdahale veya önemli bir otorite kararıyla yapılan dönüşüm uygulamalarını, müdahale biçimine göre; kentsel yenileme, iyileştirme, koruma ve soylulaştırma olmak üzere üç dönüşüm kategorisinde toplamak olanaklıdır.(2)

Bunlardan ilki olan kentsel yenileme, eskiyi yıkıp yeniden inşa eden dönüşüm uygulamalarını içermektedir. Bu tür uygulamalar radikal bir dönüşüm / müdahale tipi olup, yeni imar hakları verilerek rantın ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi için başvurulmuş bir çare olarak değerlendirilebilmektedir. Ancak Türkiye’deki uygulamaların, yukarıdaki tanımda olduğu gibi “yaşam kalitesi düşmüş / riskli alanlar” olmaktan çok uzak olduğu gözlenmektedir. Sivil toplum kuruluşları dâhil birçok kullanıcı tarafından da protesto edilmiş olmakla birlikte, Sulukule, Tarlabaşı, Ayvansaray, Tekel Likör Fabrikası, Saray Sineması ve benzeri birçok yerde yıkılarak, içeriğinden uzaklaşan bir soylulaştırma tavrı barındırmaktadır. (Resim 1-3)

İkinci dönüşüm / müdahale biçimi olarak iyileştirme, bir alanın mevcut fiziksel, sosyal ve ekonomik dokusunun iyileştirilmesine yönelik dönüşüm uygulamalarını içermektedir. Bu uygulamalara örnek olarak mevcut yapıların yeniden ele alınması ve daha enerji etkin hale getirilmesi için uluslararası yönünde litera­türde çalışmalar ve uygulamalar bulunmaktadır. Rislerstrasse Freiburg’da bulunan konutlara yapılan müdahalelerle yıllık enerji tüketimi 292 kWh/m²’de 39 kWh/m²’ye düşmüştür. Mevcut yapılara yapılan bu müdahaleyle ısıl konfor koşulları iyileştirilirken, ekonomik ve sosyal olarak sürdürülebilir bir yapılı çevre önerilmektedir. (Resim 4)

Üçüncü dönüşüm / müdahale biçimi ise tarihî değeri olan bir alanın korunması ve soylulaştırılması olarak tanımlanmaktadır. Sözkonusu koruma iki yolla yapılmaktadır. Birincisi, tarihî alana yeni bir işlev kazandırmak ve ikincisi tarihî alanda yaşayan sosyal tabakayı değiştirerek alanın ekonomik yaşayabilirliğini sağlamaktır. Bu yaşam alanlarında gelir düzeyi yükselmesi görülmektedir. Bu müdahale biçimine 2010 yılında MVRDV mimarlık ofisinin Fransa’nın Bordeaux kentinde gerçekleştirdiği, 300.000 m²’lik konut, ofis, alışveriş / dükkân, kamusal ve kültürel etkinlik alanları ve parklardan oluşan projesi örnek verilebilir. (Resim 5) Mevcut tarihî strüktür, tarihî raylar ve depo alanları korunarak aktif alan olarak yeniden programlanmıştır. Ayrıca bu yapıların etrafında 6-10 metrelik dar sokaklar yaratılarak, mekânsal olarak daha izole programlar yerleştirilmiştir.

Bir diğer örnek ise, Silahtarağa Elektrik Santralı’nın 2007’de İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne tahsil edilerek projelendirilmesidir. Merkezin odak noktası İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından Enerji Müzesi’ne ve ana galeriye dönüştürülen 118 dönüme yayılmış eski Elektrik Santralı kompleksinde, sanatçı atölyeleri, kamuya açık bir kütüphane, üniversiteye ait eğitim binaları bulunmaktadır. (Resim 6)

Ülkemizde 1999 Marmara Depremi’ne kadar geçen süreçte kentsel yenileme, iyileştirme ve koruma amaçlı çeşitli dönüşüm müdahaleleri yapılmakla birlikte, çoğunlukla gecekondu ve ruhsatsız konut alanlarına yönelik iyileştirme amaçlı dönüşüm uygulamalarının yapıldığı görülmektedir. 1999 Depremi ve küreselleşmeye eklemlenme çabalarının başladığı 2000 sonrasında hızlanan dönüşüm projelerinde ise; yukarıda bahsedilen ilk dönüşüm modeli olan kentsel yenileme, eskiyi yıkıp yeniden inşa eden dönüşüm modeli ağırlıklı olmaya başlamıştır. Bu nedenle kullanıcı dikkate alınmadan uygulamaya sokulan bu projeler, katılımcı yaklaşımın ve katılım araçlarının kentsel planlama gündeminde tartışılmaya başlanmasına vesile olmuştur.(3) Günümüzde yasal bir altlığa oturtulan “kentsel dönüşüm”ün içeriği ise halen tartışılmaktadır.

YEREL KİMLİĞİN KORUNABİLMESİ=KATILIMCILIK

Ülkemizde 2000’li yıllarla birlikte, kentsel dönüşüm uygulamalarına yansıyan katılımcı yaklaşım, sürdürülebilirlik, eşitlik ve demokratikleşme gibi kavramları öne çıkartmıştır. Kuramsal olarak, katılımcılık, çok boyutluluk ve eyleme dönüklük gibi ilkeleri benimseyen olumlu bir gelişmedir. Ancak, yasa tasarısının, kentsel dönüşüm olgusunu yeterli kapsamda tanımlamamış olması, birçok ortamda ortaya konulmuştur.(4)

Bu eleştirilere karşın uygulamaları büyük bir hızla devam eden kentsel dönüşüm projeleri, yapım endüstrisinin de desteğiyle, tip projeler üretir ve aynılaşan bir doku ortaya koyarken; “yer / bağlam / kimlik” gibi mimarlığın temel sorunsallarını göz ardı etmektedir. Bu ise “yerel halkın katılımı”(5), yani “belirli olan öznenin yer ile kurduğu ilişki ve ihtiyaçlar göz ardı edilmeden bir planlama / projelendirme sürecinin başlatılması”na acilen gereksinim olduğunu ortaya koymaktadır.

Ülkemizde son dönemlerde hızla artış gösteren kentsel dönüşüm projelerinin “yerel yönetim ağırlıklı kentsel yenileme stratejileri” olarak ortaya konmasına çalışıldığı görülmektedir. Bu çabalar sevindirici olmakla birlikte yarışmalarla elde edilen sonuç ürünlerin bu durumu desteklemediği, konunun toplumsal açıdan yeterince ele alınarak tartışılmadığı ve dönüşüme, bağlamından uzak popülist bir bakış açısıyla, biçimsel olarak yaklaşıldığı izlenmektedir.

BİR YEREL DENEME: ÇANAKKALE BELEDİYESİ SOSYAL KONUTLAR MEVKİİ KENTSEL YENİLEME ULUSAL MİMARİ PROJE YARIŞMASI

Çanakkale Belediyesi, 2014 yılında kentsel yenileme amaçlı ulusal mimari proje yarışması düzenlemiş, yarışma alanı olarak1980’li yıllarda sosyal konut olarak inşa edilen ve 866 birimden oluşan bir konut alt bölgesini belirlemiştir. Bu alanı seçme nedeni olarak da “geçen süre içerisinde kentle bütünleşmesi, bu bağlamda kullanıcı profilinde olan değişimler ile birlikte gereksinme ve beklentilerinin farklılaşması, öte yandan yapılarda görülen eskimişlik ile bakım, onarım ve deprem güvenliği arayışındaki zorluklar ile maliyet ve bu nedenlerle ortaya çıkan mevcut kullanıcı talepleri sonucunda kullanıcılarla yapılan görüşmeler ve alan araştırmaları sonucu elde edilen bulgular gözetilerek bu alanın yıkılarak yenilenmesi kararı alınmış olduğu”nu belirtmiştir.(6)

Belediye, yarışmanın hedefini “Çanakkale’nin vizyonu koşutunda mekânsal, kültürel, sanatsal ve doğal değerlerin nitelikli bir biçimde geliştirilmesi ve işlevsel, sürdürülebilir, yenilikçi,

ekonomik çözümler içeren, özgün, kimlikli mekânlar oluşturulması ve kentle bütünleşmesi” olarak açıklamakta, “yarışma alanında; kent bütününde izlenen değişimlerden kaynaklanan baskı nedeniyle konut, ticaret, kültür gibi işlevlere dayalı eksenler üzerinden hızlı bir dönüşüm sürecinin başlayacağı”, dolayısıyla “yarışmanın söz konusu bu süreci disipline etmeyi, farklı boyutları da içerecek biçimde tasarım ve planlama ile yönlendirmeyi amaçlamakta” olduğunu ortaya koymaktadır.

Yukarıdaki ibarelerin bulunduğu yarışma şartnamesinde, kentsel dönüşümde katılımcılığı / öznenin varlığını ve bu öznenin yer ile kurduğu ilişkiyle beklentilerini ortaya koyması beklenen sosyal konutlar kentsel yenileme projesi anket sonuçları” incelendiğinde, alanda yaşayan 365 kişi ile bir anket çalışması yapıldığı görülmektedir. Anket çalışmasından elde edilen verilere dayanarak yapılan sosyal yapı analizlerinde, ankete katılanların % 58’inin kadın , % 42’sinin erkeklerden oluştuğu; katılanların % 24’ünün 36-45, % 21’inin 46-55, % 24’ünün ise 56-65 yaş aralığında bulunduğu anlaşılmaktadır. Yine bu analizlerde ankete katılanların % 55’inin ilkokul, % 24’ünün lise, % 13’ünün ortaokul, % 6’sının üniversite mezunu ve büyük çoğunluğun (% 69 oranında) emekli olduğu; meslek gruplarının % 1 memur, % 7 işçi, % 5 öğrenciden oluştuğu bilgisi verilmektedir. (Resim 7) Verilen diğer önemli bir bilgi de, uygulama alanında dairesinin kentsel dönüşüm projesiyle yenilenmesini isteyenlerin oranının % 87 olduğudur. Ankete katılanların “yapılacak kentsel dönüşüm kavramından ne anlıyorsunuz?” sorusuna “yeni konutların yapılarak bölgenin yenilenmesini anlıyoruz” cevabının ortak görüş olarak öne çıktığı görülmüştür. (Resim 8)

Şartnamedeki bu bilgiler ve sonuçları incelendiğinde ise, çalışmada katılımcılara “ne şekilde bir dönüşüm istedikleri” sorusu sorulmadan önce “alanla ilgili olabilecek tüm alternatif çözümlerin sunulmamış olduğu ve bölgede yaşayanların alanla ilgili merak ve hobilerinin göz ardı edildiği” belirlenmiştir. Yapılan incelemede, mevcut konut alanında çok sayıda meyve ağacı bulunduğu, sebze yetiştirildiği; ancak “sürdürülebilir bir konut alanı programı” içinde bunun veri olarak verilmediği ve tartışılmamış olduğu görülmüştür.

Anket çalışmasında katılımcılara “sosyal konutlar kentsel dönüşüm uygulama alanında kültürel aktivite olarak nelerin olmasını istersiniz?” sorusunun yöneltildiği ve katılımcılardan yanıtlarını öncelik sırasına göre sıralamalarının istendiği; yanıtlarda sosyal tesis ve kafeteryanın olarak önplana çıktığı görülmüştür. Bu seçimlerden komşuluk ilişkilerinin sürdürülebileceği bir ölçek beklentisi olduğu anlaşılmaktadır. Yine alanda yaşayan ev hanımlarından sosyal ve kültürel aktivite olarak belirtilen etkinlikleri önceliklerine göre sıralamaları istenmiş; yanıtlarda 1. önceliğin televizyon izlemek, 2. önceliğin komşu ziyaretlerine gitmek olduğu belirtilmiş; ayrıca park ve çocuk oyun alanlarının, okul ve sağlık ocağı sayısının yetersiz olduğunun tespit edildiği bilgisine yer verilmiştir. Bu veriler ışığında gerçekleştirilen yarışmada 10 proje ödül kazanmıştır. (Resim 9,10)

Yarışmaya katılan projeler incelendiğinde, genel olarak 5 katlı konut dokusunun 13 katlı bir yoğunluğa çıkarılması, bir deprem bölgesinde deprem anında hızla boşaltılması sözkonusu olan bir konut bloğunun yanına, ticaret aksının eklenmesi ve bu kararların nasıl bir yoğunluk artışına sebep olacağının dikkate alınmadan mutlak bir kabul olarak değerlendirilmesi, güncel mimarlık yarışmalarının yeni fikirler üretmedikleri ve yerle ilişkisi kurulmamış tekrar projelerine dönüştükleri kanısını yaratmaktadır.

Projelerin büyük çoğunluğunun, alandaki mevcut kullanıcının yaşam biçimi, sosyal durumu ve mekân alışkanlıklarını göz ardı ettiği düşünülmektedir. Büyük kesimi emekli olan ve sosyal tesiste biraraya gelerek sohbet etmek isteyen bu hedef kitle için sunulan mekânsal öneriler bu ihtiyacı karşılamaktan uzak gözükmektedir. Diğer taraftan ev kadınlarının buluşup, çocuklarını da gözlemleyebilecekleri bir yeşil alan da öneriler arasında bulunmamaktadır. Örnekler üzerinden özelleştirmek gerekirse, 1. ödülü alan projede (1. Ödül Proje Müelifleri: Oknur Çalışkan, Mehmet Zeyat Hattapoğlu, İbrahim Alp, Jülide Alp) “ana hedef”in ; “katılımcı bir dönüşüm modeli ile ekonomik, ekolojik ve sosyal bileşenleri eş zamanlı ve dengeli biçimde önceleyen, kentin dinamiklerine aykırı düşmeden hızlı ve kolay uygulanabilir bir dönüşüm sürecini sağlamak” olduğu iddiası bulunmaktadır. (Resim 11) Aynı zamanda “projenin komşuluk grubu ölçeğinde iyi örgütlenmiş planlı bir mekân karakteristiğine sahip olduğu” da belirtilmektedir. Ancak alandaki mevcut kullanıcıyla yapılan anketlerdeki “komşuluk ilişkilerinin” bu tipolojide nasıl kurulacağı konusu büyük bir sorunsal olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir diğer projede (3. Ödül Proje Müelifleri: Adnan Aksu, Tayyibe Nur Çağlar, Zehra Aksu, Ezgi Başar, Neslinaz Aksu, İlayda Asak) “süregelen mahalle yaşantısının gündelik pratiklerini ve sürekliliğinde gelişmiş olan aurayı zedelememesinin esas alındığını; bu auranın kendi virüsünü yaratması, geliştirmesi ve bulaştırarak yayması için mahallenin orada yaşamakta olan ve yeni gelen sakinlerinin yakın temasına olanak sağlayacak etkileşim mekânlarının oluşturulması düşüncesini benimsenmekte olduğunu” belirtmektedir. Ancak “projede sunulan ve mahalleyi fiziksel, sosyal kültürel anlamda yeniden üretecek alanlar” olarak tariflenen mekânlarda, nasıl bir “mahalle yaşantısı” olacağı tartışma konusudur. (Resim 12)

Eşdeğer ödül alan bir başka projede ise (Mansiyon Ödül Proje Müelifleri: Burak Mangut, Nezahat Melis Eraydın, Sidal Çakır, Emine Uzunhasanoğlu) “yerleşimde hak sahiplerine verilmek üzere planlanan 115 m²’lik 866 konut birimi bulunduğu, üç farklı tipten oluşan ve homojen olarak dağıtılan konut bloklarının, satılacak konutların hak sahiplerine verilecek konutlar ile birlikte yerleşimdeki her alt gruba eşit olarak dağıtılmasından” bahsedildiği görülmektedir. Alanda yaşayan mevcut kullanıcı profilinin göz ardı edilerek mevcut öznenin tek bir grup olarak adlandırılması da ayrı bir tartışma konusudur. Yapılan alan analizindeki sosyal verilerin hiçbir şekilde bir girdi olarak alınmaması, hazırlanan şartnamelerdeki çok disiplinli analizlerin de bir veri olarak yeterince algılanamadığı kanaatini yaratmaktadır. Ayrıca “bu iki farklı kullanıcı grubunun açık alanları ortak olarak kullanmaları da sosyal homojenlik sağlamaktadır” açıklaması da iki farklı grup olarak mevcut kullanıcı ve yeni kullanıcı gibi bir özne ayırımının nasıl bir kullanıcı karakteri belirlendiğini gündeme getirmektedir. (Resim 13)

Genel olarak yarışmaya katılan projeler, yer / bağlam(7) sorunsalını “yeni bir yer” üzerinden tanımlamakta, mevcut olan kullanıcı profilini ve isteklerini göz ardı etmektedir. Çanakkale’nin bir metropol olmaması ve bu tür bir yoğunluğu barındıracak “toplu konut blok” çözümlerinin, kent kimliği ve kullanıcı profili ile de çok bağdaşmadığı düşüncesi üzerinden; üretilen çözümlerin “nasıl bir dönüşüm aracı” olduğu konusu tartışılmalı ve canlandırılan yaşamın bu yere ait olup olmadığı yeniden gözden geçirilmelidir. Bu “yeni yer” de büyük çoğunluğu emeklilerden oluşan mevcut öznelerin yeşili nasıl üretebilecekleri ve yüksek yoğunluklu bu bloklarda nasıl bir “mahalle”(8) yaşamını sürdürebilecekleri önemli bir sorunsaldır. Diğer taraftan, eğer hedeflenen yaşam bu ise; bu bir şekilde mevcut kullanıcının yerinden edilmesi için bir aşama olabilir mi diye de düşünülmektedir. Çünkü Zukin’in de belirttiği gibi bir çeşit “gentrification / soylulaştırma” olarak adlandırılan bu tür uygulamalar, yeni bir kentli orta sınıfın meydana getirilmesi ve bir grup insanın “mutenalaştırılarak” yerlerinden uzaklaştırılmasıyla ekonomik gerçekçiliğe dayanan bir yeniden yapılandırma eylemi arasında çatışmalar ve çıkmazlar ortaya çıkartmaktadır.(9)

Yarışma kapsamında satın alma ödülü ile değerlendirilen bir proje ise (Eş Değer Satın Alma Proje Müelifleri: Elif Yeşim Kösten, Melis Uysal, Zeynep Gamze Mert) yukarıda bahsi geçen ikinci dönüşüm / müdahale biçimi olarak adlandırılan, bir alanın mevcut fiziksel, sosyal ve ekonomik dokusunun iyileştirilmesine yönelik dönüşüm uygulamasına bir öneri olarak değerlendirilebilir. (Resim 14)

“Sürdürülebilir Yerel Çözümler Elde Edilebilir mi? Bir deneme: Yıkma-Ekle” sloganıyla, alana özgü yaklaşımların ve yapı yapma kültürünün sorgulandığı projede, tasarım, koruma ve mühendislik ilişkileri merkezde tutularak; kentsel dönüşüm ve sürdürülebilirlik yaklaşımlarının bütüncül olarak ele alınarak; projede yarışmanın konusu olan “mekânın yeniden üretimi” başlığıyla alanın, mevcut dokunun korunması ve bu dokuya yapılacak ek yapı tasarımları üzerinden düşünülmesi ve değerlendirilmesi yoluna gidildiği belirtilmiştir. Projede bir yandan mevcut yapıların enerji verimliliği ve iyileştirilmesi konusu ele alınırken, (Resim 15) diğer yandan da yeni tasarlanan yapıların, 2014 yılının teknolojisi ve yaklaşımları ile inşa edilmesi hedeflenmiştir. Gündelik olarak kullanılan bahçe-konut ilişkisi korunmaya çalışılmıştır. Böylelikle projede hem mevcut yapı stoku yenilenip güçlendirilerek yeniden kullanılmış hem de yeni eklenen konut birimleriyle mevcut yaşam potansiyeli desteklenmiştir. Bu denemenin ana hedefi, mevcut yaşam alışkanlıklarının korunarak, kentsel dönüşümün tek çözümü olarak ortaya atılan yüksek katlı yapılaşmaya bir alternatif oluşturabilmektir. Çünkü Çanakkale’nin kentsel büyüklüğü ve sahip olduğu kimlik değerleri, bu bölgede yapılacak yüksek katlı bloklarla geri dönülemez bir dönüşüm tehlikesini barındırmaktadır. (Resim 16)

Diğer yandan alanda yaşayan nüfusun büyük bir bölümünün emeklilerden; diğer bir bölümünün ise orta gelirli ailelerden oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda, ödüllü projelerde bu bölge için tasarlanan, ancak daha çok yüksek yoğunluklu metropoller için özellikle merkezi iş alanları için geliştirilmesinin bir zorunluluk haline geldiği yüksek yapılaşmanın mevcut kullanıcıyla kuracağı ilişki tartışılmalıdır. Bu bağlamda dönüşüm uygulamalarının “her duruma uygun” hazır çözümler yerine “duruma uygun” çözümlerin üretilmesine yönelik katılımcı bir planlama yaklaşımıyla ele alınması gerektiği söylenebilmektedir. Bu tür denemeler çoğaldıkça ve tartışıldıkça yerel kimliğin korunacağı ve yere bağlı / öznel tasarımların artacağı bir gerçektir.

SONSÖZLER

Günümüzde Batı’da kabul edilen kentsel dönüşüm tanımı, “kentsel sorunların çözümünü sağlayan ve değişime uğrayan bir bölgenin ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koşullarına kalıcı bir çözüm sağlamaya çalışan kapsamlı bir vizyon ve eylemdir”(10) biçimindedir. Bu anlamda, kentsel dönüşümün başlıca üç ayırt edici özelliği sözkonusudur. Bunlardan birincisi, “bir yerin doğasını değiştirmeden ve yerleşik halk ile sözkonusu yerin geleceğinde söz hakkı bulunan aktörleri sürece dâhil etmeyi amaçlaması; ikincisi, bölgenin özel sorun ve potansiyellerine bağlı olarak, devletin temel işlevsel sorumlulukları ile kesişen çok çeşitli hedef ve faaliyetleri içermesi; üçüncüsü ise, süreçle ilişkili kurumsal yapılar değişkenlik gösterse de, farklı ilgi grupları arasında işleyen ortaklıkların oluşturulmasını gerektirmesidir.(11) Bu yaklaşım müdahale alanının bağlamsal özelliklerini öğrenmeden ve tanımadan tepeden-inme müdahaleyi reddeder.(12)

Bu bağlamda bu yazıda yazının konusunu oluşturan Çanakkale Sosyal Konutları Yarışması şartnamesi hazırlanırken, sosyal bilimler ekibince yapılan analizlerin projelerde bir tasarım girdisi olarak ne ölçüde kullanıldığı tartışılmış ve “yeni” olan yerleşimin kullanıcı ile olan ilişkisinin ne derece sorgulandığı endişesi dile getirilmiştir.

Kentsel bir hafızanın olduğu bir yerleşimi yok sayarak yeniden bir “yeni mahalle” üretmenin sorunlarından bahsedilerek, var olanı korumanın, kimlik değerlerini de zedelemeden üretmenin yollarının aranması gerektiği üzerinde durulmuştur. Bugün birçok sosyal bilimcinin de üzerinde çalıştığı bir durum olan, mekânsal değişkenlerin insan davranışına olan etkileri, bir anda birçok yeni üretimin yapıldığı konut alanlarında göz ardı edilmektedir. Mimar her ne kadar fiziki çevrenin insan etmeninden bağımsız olarak ele alınamayacağını düşünse de asıl ilgilendiği tasarıma ilişkin somut birtakım sorulara yanıt, sorunlara çözüm bulmak durumundadır. Ancak insanların, içinde yaşadıkları çevreyi nasıl anlamlandırdıkları, zihinlerinde mekânla ilgili ne tür bir tasarım oluşturdukları gibi soruların cevaplarını aramadığımız sürece yapılan tasarımların gerçek sorunlara bir yanıt olabileceği düşünülmemektedir. Özne ve nesne, konut ve kullanıcı memnuniyeti başlıklı çalışmaların, her şey bittikten sonra olumsuzlukları ortaya çıkaran değil, daha uygulama başlamadan tasarıma yeniden yön veren girdiler olmaları gerekmektedir.

KAYNAKLAR

Balamir, Murat, 2002, “Türkiye’de Kentsel İyileştirme Girişimlerinin Gündeme Alınması Ve Planlama Sisteminde Gereken Değişiklikler”, Yapı, sayı:253, ss.66-70.

Çanakkale Belediyesi Sosyal Konutlar Mevkii Kentsel Yenileme Ulusal Mimari Proje Yarışması Şartnamesi, 2014, Çanakkale Belediyesi.

Genç, Fatma Neval, 2008, “Türkiye’de Kentsel Dönüşüm: Mevzuat ve Uygulamaların Genel Görünümü”, Yönetim ve Ekonomi, cilt:15, sayı:1, Celal Bayar Üniversitesi, Manisa

Göksu, Faruk, 2003, “Kentsel Dönüşüm Projelerine Yenilikçi Yaklaşımlar”, Kentsel Dönüşüm Sempozyumu Kitabı, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul, ss.270-279.

Göregenli, Melek, 2005, Çevre Psikolojisinde Temel Konular, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, no:130, İzmir.

Göregenli, Melek; Karakuş, Pelin; Özgen Kösten, Elif Yeşim; Umuroğlu, İrem, 2014, “Mahalleye Bağlılık Düzeyinin Kent Kimliği İle İlişkisi İçinde İncelenmesi”, Türk Psikoloji Dergisi, Haziran 2014, 29 (73), ss.73-85.

Kentsel Dönüşüm Ve Gelişim Kanun Tasarısı Alt Komisyon Raporu, 2005, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçişleri Komisyonu, 3.05.2005, Esas No: 1/984, Karar No: 2.

Özden, Pelin Pınar, 2001, “Kentsel Yenileme Uygulamalarında Yerel Yönetimlerin Rolü Üzerine Düşünceler ve İstanbul Örneği”, İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, no:23-24 (Ekim 2000-Mart 2001).

Tekeli, İlhan, 2003, “Kentleri Dönüşüm Mekânı Olarak Düşünmek”, Kentsel Dönüşüm Sempozyum Kitabı, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul.

Thomas, S., 2003, A Glossary Of Regeneration And Local Economic Development, Local Economy Strategy Center, Manchester.

Turok, Ivan, 2004, “Cities, Regions, and Competitiveness”, Regional Studies, cilt:38, sayı:9, ss.1061-1075.

Zukin, Sharon, 1987, “Gentrification: Culture and Capital in the Urban Core”, Annual Review Of Sociology, cilt:13, ss.129-147.

 

NOTLAR

1. Balamir, 2002.

2. Tekeli, 2003.

3. Göksu, 2003.

4. Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanun Tasarısı Alt Komisyon Raporu, 2005.

5. Özden, 2001.

6. Çanakkale Belediyesi Sosyal Konutlar Mevkii Kentsel Yenileme Ulusal Mimari Proje Yarışması Şartnamesi, 2014.

7. Göregenli, 2005.

8. Göregenli; Karakuş; Özgen Kösten; Umuroğlu, 2014.

9. Zukin,1987.

10. Thomas, 2003.

11. Turok, 2004.

12. Genç, 2008.

Bu icerik 4534 defa görüntülenmiştir.