399
OCAK-ŞUBAT 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARİ TASARIM

Mimarlıkta Yaratıcı Haritalama: “Yaşanmış Mekân”ı Görünür Kılmak Üzerine

Ela Alanyalı Aral, Doç. Dr., ODTÜ Mimarlık Bölümü

İki boyutlu haritaların üç boyuttaki yaşamı ve deneyimleri aktarabilmesi için bürünmesi gereken anlatım zenginliği, “yaratıcı haritalama” kavramı üzerinden ele alınıyor. Yazar, “yaşanmış mekân”ı görselleştiren bu tekniğin sadece bir gösterim yöntemi değil, farklılaşan bir tasarım yaklaşımının aracı ve parçası olduğunu belirtiyor.

HARİTALAR VE HARİTALAMA

Haritalar, en eski çağlardan bu yana temel ve etkili bir iletişim aracı olagelmiştir. Aydınlanma çağına değin haritalar kişisel ve toplumsal inanç ve görüşlerin öznel temsil araçları iken aydınlanma, haritalara bilimsel bir kesinlik ve güvenilirlik atfetti.(1) Bugün ise haritalamanın nesnel ve bilimsel bir eylem olduğu savı yıkılmıştır. John Brian Harley, Denis Cosgrove, Denis Wood, David Harvey ve Edward Soja gibi teorisyenlerin 1980’lerden beri yaptıkları çalışmalarda(2) haritalama, öznel bir eylem, dolayısıyla hem sosyal hem de sanatsal bir ifade aracı olarak ortaya çıkar. Harley ve Woodward(3) haritaları zihinsel iç dünya ile fiziksel dış dünya arasında aracılar olarak tanımlar, buna göre haritalar insan zihninin evrene farklı ölçeklerde anlam vermesine yardımcı olan birincil araçlardır.

Harita, “karada veya denizde bir bölgenin kentleri, yolları da kapsayan şematik bir temsili”(4) olarak tanımlanır. Aynı zamanda herhangi bir verinin mekân üzerindeki dağılım şeması veya bu dağılımı gösteren veri setleri anlamına da gelmektedir, ki bu anlamıyla genel olarak herhangi bir varlık veya kavramın mekânda dağılımının temsilidir. Bu çerçevede, “harita”nın ifade ve iletişim aracı olarak belirleyici özelliği nesnesini mekânla ilişkilendirme kapasitesidir.(5)

Harley ve Woodward’a göre haritaların önemi, “insanların onları deneyimledikleri yer ve mekânları anlatmak amacıyla yaptıkları” gerçeği üzerine temellenir. Bu bağlamda haritalar her zaman ve kaçınılmaz olarak haritayı yapanın davranışsal ve ideolojik yönelimlerini içermek; haritalar üzerine yapılacak çalışmalar da bu yönelimleri ve onların etkilerini göz önüne almak durumundadır.

Her ne kadar aydınlanma çağının bilimsellik iddiası haritacılığı(6) sanat olmaktan kopardıysa da, gerek toplumların inançlarını ve kültürel yapılanmalarını, gerekse bireylerin deneyim ve imgelemlerini aktaran haritalar her dönemde yapılmaya devam etmiştir. (Resim 1, 2) Haritalamanın 1980’lerden başlayarak öznel kimliği ile tartışılması, mekân tasarımı ile ilgili disiplinlerde daha çeşitli girdiyi daha farklı, kapsamlı ve etkileşimli şekillerde ortaya koyabilecek; yaşam süreçlerinin karmaşıklığını ifade etmeyi hedefleyen zengin modeller aranmasını gündeme getirmiştir.

Günümüzde haritalama, mimarlık ve planlama yanında edebiyat ve sinemada da tartışılmakta ve “yaşanmış mekân”ı geniş bir yelpazede yansıtmayı mümkün kılan bir platform sunmaktadır.

MİMARLIKTA “YAŞANMIŞ MEKÂN” VE HARİTALAMA

Peta Mitchell(7) post-modern haritacılığın küreselden yerele, kapsam olarak da ülkeden kente yöneldiğini; temel iki özelliğinin “yerel” olmak ve bütünleyici yaklaşımların tersine “sokak düzeyinde haritacılık” sloganıyla da ifade bulduğu gibi bilgiden çok “deneyim” üzerine kurgulanmak olduğunu söyler. Güncel haritalama teorisinin bu yaklaşımına paralel olarak Arie Graafland(8) da mimarlıkta ve kentsel tasarımda ne mevcut yaşam ve kullanıcıları kapsayan zeminden, ne de eleştirel düşünceden vazgeçilebileceğini; dolayısıyla projelerin zorlayıcı bir hedef olan “sokakta” eleştirel olmayı başarabilmek için “yaşanmış mekân”ın kavramlarıyla ilişkilenmesi gerektiğini söyler ve “sokak mimarlığı” kavramını önerir: “İnatla gerçekçi bir tutum” için kullanıcıları ve kendiliğindenliği kapsayan yeni yöntemler gerekmektedir. Bu bağlamda haritalama mimarlık ve kentsel tasarım için önemli bir araç olarak ortaya çıkmaktadır.

Henri Lefebvre’in(9) toplumsal bir ürün olarak mekânı anlamak için betimlediği “mekânsal pratik”, “mekânın temsilleri” ve “temsil mekânları” kavramları arasından yaşanmış mekân olarak da adlandırdığı temsil mekânları daha çok sanatla ve sosyal yaşamın gizli kalan yeraltı tarafıyla ilişkilenir ve imge, sembol ve anıları içerir. Lefebvre’e göre tüm sosyal pratikler gibi mekânsal pratik de kavramsallaştırılmadan önce dolaysız olarak yaşanır, ancak kurgulanmış(10) olanın yaşanmış olana spekülatif baskınlığı, pratiğin yaşamla birlikte yok olmasına sebep olur ve yaşanmış deneyimin “bilinçaltı” düzeyinin değerini vermez. Mekânsal pratik toplumsal oluşuma özgü yerleri ve mekânsal kümeleri kapsarken, mekânın temsilleri üretim ilişkilerine ve onların dayattığı “düzen”e, dolayısıyla da bilgiler, işaretler, kodlar ve “cephesel” ilişkilere bağlı; bilginlerin, plancıların, şehircilerin, teknokratların ve toplum mühendislerinin (yaşanmış ve algılanmış her şeyi kurgulanmış mekânla özdeşleştirenlerin) “egemen” mekânıdır. Buna karşın temsil mekânları ise mekânda “yaşayanların” ve mekânı “kullananların” yanında bazı sanatçı, yazar ve filozofların tariflediği; yaşayanlar ve kullananlar tarafından edilgen olarak deneyimlenen, fakat imgelemin değiştirmek ve “sahiplenmek”(11) istediği mekân olarak tanımlanır. Bu çerçevede mekânsal pratiğin ardıl bir ifade aracı olarak haritaların, aydınlanma çağı ile başlayan bilimsellik ve kesinlik iddiasını barındıran örneklerinin mekânın temsilleri olarak egemen mekânı yansıttığı; 1980’ler sonrası haritalama söylemindeki öznelliği ve sanatı kapsayan yaklaşımın ise temsil mekânlarının, dolayısıyla sahiplenilmiş mekânın ifadesine yönlendiği söylenebilir.

Sahiplenilmiş; bireysel veya toplumsal olarak imgelenen haliyle mekânı ifade eden öznel haritalar, hayal ürünü mekânların haritaları ve sanatsal haritalar, haritacılığın bilimsellik iddia ettiği dönemde de farklı kültürler ve farklı ortamlarda üretilmeye devam etmiştir. (Resim 3) Haritalamanın öznel kimliği 1980’ler sonrası teorik olarak kabul gördükten sonra ise tasarım disiplinlerinde önemi ve ortaya koyduğu zengin olasılıklar teorisyenlerce gündeme getirildi. Michael Tawa’ya(12) göre haritalama, mekâna ilişkin sonsuz boyut ve yansımalardan kaçınılmaz olarak ancak bir grubunu ele alarak gerçekleşebildiği için belirleyici kısıtlarından olan bu seçiciliği ile temelde öznel ve hattâ prokovatif bir eylemdir. (Resim 4) Haritalamanın amacı var olanı kaydetmek ve aynı zamanda potansiyel dönüşüm örgüsünün parçası ve etkeni olmak şeklinde iki aşamalıdır, karar oluşturmaya yönelik etkisiyle haritalama tasarım sürecini hazırlar. Hatta Tawa, bağlam ve kavramları, dolayısıyla mekân üzerindeki kararı belirlemedeki rolüyle haritalamayı, tasarımın kendisi olarak tanımlar.

Mimarlık ve kentsel tasarımda yaratıcı bir teknik olarak haritalamanın tanınması ve önemi ise James Corner’ın 1999 tarihli makalesi ile gündeme gelmiş ve daha geniş çevrelerde tartışılmaya başlanmıştır.

MİMARLIK VE KENTSEL TASARIMDA HARİTALAMA TEKNİKLERİ

Küçük veya büyük ölçekte mekânsal değişim öneren her proje, mekândaki mevcut yaşam süreçleri, algılar, anılar ve gelecek beklentilerinden oluşan bir bütüne müdahale önerisidir. Buna karşın pek çok projede bu algı, anı ve beklentilerin yanı sıra küresel etkileşimler, politik ve ekonomik rejim değişiklikleri ve hattâ doğa olaylarının etkileri gibi mekânın gizli gündemini oluşturan unsurlar ifade bulamamaktadır. Bu bağlamda haritalama, mekânı ele alan tasarım mesleklerinde yeni perspektifler sunması ve ilham vermesi nedeniyle önem kazanmıştır.

Haritalamayı, dünyayı yeni şekillerde gösterdiği için olasılıkları ortaya koyan; böylelikle yeni yaklaşımlar, beklenmedik çözümler ve etkiler oluşturan yaratıcı bir eylem olarak tanımlayan Corner(13), güncel tasarım ve planlamadaki haritalama pratiklerini dört grupta tanımlar: Sürüklenme (drift), Katmanlama (layering), Oyun Tahtası (game-board), Rizom. Corner’a göre sürüklenme, 1950’lerin sonu ve 1960’larda durumcu akımın (situationism) temsilcilerinden Guy Debord ve Asger Jorn tarafından geliştirilen bir teknik olarak kentte deneyimlenen bir rota üzerindeki algısal alt-alanların ifadesini kapsar. (Resim 5) Bu haritalar, dönemin modernist ve bütünleyici kent kavramına bir eleştiri olarak bireysel algılar, anlık tercihler ve deneyimlerin ifadesine yönelik, parçalardan oluşan bir kent haritasının da mümkün olduğunu ortaya koyuyordu. Haritalamanın ikinci tematik kullanım şekli olan katmanlama ise ilk kez 1983’de Parc La Vilette proje yarışmasında birinci olan Bernard Tschumi’nin ve ikinci olan OMA / Rem Koolhaas’ın projelerinde kullanılmıştır. (Resim 6) Bu teknik, bağımsız katmanların heterojen, “kalınlaştırılmış” bir kullanımsal / yaşamsal yüzeyi oluşturmak için üst üste yerleştirilmesini içerir. Graafland’ın(14) üretken olarak tanımladığı bu teknik, farklı katmanların bir araya gelmesi ile önerilen açık uçlu bir mekânsal kurguda geleceğe dönük olarak birden fazla kombinasyonda kullanım ve yaşam üretmeyi hedefler. Üçüncü teknik olan oyun tahtası, mekân üzerine kurgulanan bir oyun kapsamında farklı aktörleri bir araya getirerek paylaşılan bir platform oluşturmayı hedefler. CHORA / Raoul Bunschoten tarafından ortaya konan bu teknik, nispeten açık uçlu kentleşme süreçlerini desteklerken bir yandan da yerel dinamiklerin ve beklentilerin tasarım sürecine dahil olabilmesini amaçlar. Tasarımcı kenti bir oyun tahtası olarak kurgularken, mekânsal süreçlerde rol alan aktörleri (farklı kullanıcı ve otorite gruplarını) alışılmadık bir biçimde mekânın oluşum ve değişim süreçlerinde aktif oyuncular olarak tanımlar ve onlarla birlikte kentin geleceğine dair dönüşüm senaryolarını beklenti ve isteklerin pazarlıkları çerçevesinde oynar. (Resim 7) Son teknik olan rizom ise Gilles Deleuze ve Felix Guattari’nin(15) geliştirdiği “rizom” kavramı üzerinden çoğul okuma, kullanım ve etkileri kapsayan, çok değişkenli ve karmaşık kombinasyonlar ortaya koyan bir ortamı ifade eder. Rizomatik bir aktivite olarak haritalama, hem kapsayıcı hem de çoğulcu ve esnek teknikler aracılığıyla yeni ve açık uçlu ilişkiler kurulmasına izin verir. Sistematik bir ilişkiler alanı ile betimlenen bu tekniğe örnek olarak verilen Charles Joseph Minard’ın 1869 tarihli Napolyon’un Yürüyüşü haritası (Resim 8), Napolyon’un ordusunun zaman içerisinde kat ettiği uzaklıkla birlikte gittiği yön, enlem ve boylam bilgileri, rota üzerindeki coğrafi elemanlar, sıcaklık değerleri ve askerlerin sayısını vermekte, izleyicinin bu değerleri algılama ve birbiriyle ilişkilendirme süreçleri içerisinde bu yürüyüşün hikâyesini her seferinde zihninde tekrar yazmasını sağlayabilmektedir. Harita, nicel verilerle edimsel verilerin mekânla ilişkilendirilerek ortaya konduğu; birden fazla şekilde okunabilen, dolayısıyla haritayı algılayanın da haritanın ve haritaya konu olan edimin farklı kombinasyonlarını zihninde oluşturmakla süreçlere dahil olabildiği(16) bir yüzey tanımlar.

Bu dört tekniğin ortak yanları kentsel ve mimari tasarım disiplinlerinde alışılagelmiş gösterimlerde çoğu kez göz ardı edilen mekândaki yaşama dair gündemleri ortaya koyma yöntemlerini içermeleri ve mekânın temsillerinin yansıması olarak tanımlanabilecek, mekân üzerinde hakimiyet ima eden katı ve durağan profesyonel yaklaşımların aksine nispeten belirsiz ve açık uçlu mekânsal süreçleri kapsayabilen, öznel ve etkileşimli sistemler sunmalarıdır.

“YAŞANMIŞ MEKÂN” İLE İLİŞKİLENEN BİR MİMARLIK YAKLAŞIMI İÇİN YARATICI HARİTALAMA

Haritalama, mimarlık ve kentsel tasarımda tasarımcı tarafından az-çok ideal görülen bir projenin empoze edilmesi yerine mekândaki karmaşık etkenlerin, süreçlerin, yaşam örgülerinin yalnızca fiziksel değil, zihinsel oluşumlarının da görünür kılındığı yaratıcı bir eylem olarak tanımlandığında, yaşanmış mekânın kavramlarıyla ilişkilenen bir mimarlık anlayışının temeli olarak görülebilir. Bu ilişkilenme, hem haritalamanın ele aldığı konular, hem de bu konuları ortaya koyma yöntemleri üzerinden mümkün olmaktadır.

Haritalama, öncelikle bireysel ve toplumsal olarak sahiplenilmiş mekânı (mekânda yaşayanların ve mekânı kullananların; sanatçı, yazar ve filozofların imgeleminde oluşan mekânı) konu edinerek yaşanmış mekânı gündeme getirir. Bu bağlamdaki haritalama örnekleri gündelik hayattaki mekân kullanım tercihleri ve kendiliğinden kullanım haritalarını, mekân algısı(17) ve anı / imge haritalarını içerir. Bu örnekler arasında özellikle toplumsal olarak sahiplenilmişmekân haritaları, sosyal yaşamın gizli kalan ve yeraltı yönlerinin içerme kapasiteleriyle de yaşanmış mekânı mimarlık gündemine getirirler. Mekândaki enformel kullanımlar gibi mekânın temsillerinde çoğunlukla görünürlüğü olmayan gündemlerin, kullanım ve kullanıcıların mekânda dağılımlarının ve yaşamsal örgülerinin haritaları (Resim 9); kullanıcıların mekânla kurdukları bağların ifadesini içeren (Resim 10), kullanıcıların oluşumuna interaktif olarak katılabildikleri, baskılanmış sosyal grupların mekânda görünür kılındığı bilgisayar ortamındaki haritalar(18) bu kapsamdaki örneklerdir. Yaratıcı haritalama örnekleri, sahiplenilmiş mekânı sanat eserine benzeten(19) Lefebvre’in tanımı çerçevesinde, resim (Resim 11, 12), sinema ve edebiyatta olduğu gibi mimarlık ve kentsel tasarımda da sanatsal ifadelerdir. (Resim 13)

Bu bağlamda mimarlık ve kentsel tasarımda Corner’ın tanımladığı haritalama tekniklerinden sürüklenme ve katmanlama, haritalamayı yapanın algısını ve tasarımcının çoğul olasılıklar sunan öngörüsünü ortaya koyarken mekânın mevcut kullanıcılarını kapsamazlar.(20) Buna karşın oyun tahtası tekniği mekândaki farklı aktör ve kullanıcıları mekânın oyuncuları olarak tanımlamlayarak onların yaşam örgülerini ve görüşlerini haritalamanın temel unsuru haline getirir, dolayısıyla yaşanmış mekânın toplumsal olarak sahiplenilmiş ve gizli kalan yönlerini yansıtma kapasitesine daha fazla sahiptir. Rizom tekniği kapsamında ise, yaşanmış mekânın farklı bir boyutu gündeme gelmektedir: Deleuze ve Guattari’nin çizdiği kavramsal çerçeve yanında Bruno Latour, Brian Massumi gibi pek çok teorisyenin söylemleriyle beslenen “gösterimsel olmayan” (non-representational) anlayışa göre geçmiş zaman / şimdiki zaman, haritalanan / haritalayan gibi tüm ayrım ve ikilemlerin reddededildiği anlayış çerçevesinde haritalama da, bilinç ve bilinçaltını kapsayan bütünlüklü bir akışın parçasıdır. İnsan tasarı ve bilinçli eylemlerinin ötesinde farklılaşmalar ve dönüşümlerle her zaman aktif ve oluşum içerisinde olan; ilişkisellikle sürekli yeniden üretilen bir dünyada haritalama, hem mekânı hem bireyi her seferinde tekrar üretir. Haritalama, tasarlanmış olanın spekülatif baskınlığı nedeniyle mekânsal pratiğin yaşamla birlikte yok olması ve yaşanmış deneyimin bilinçaltının değerinin verilmemesi durumuna karşın bilinçaltını da kapsayabilen, deneyimsel ve edimsel(21) bir araç olarak ortaya çıkmaktadır. Bilincin faklı düzeylerini kapsayan, Deleuze ve Guattari’nin(22) “göçebe” haritacılık olarak betimlediği haritalar, Avustralya yerlilerinin topraklarını kişisel veya toplumsal anı ve inanışlarıyla, imgelemlerinde süregelen oluşumuyla yansıtan haritaları ile örneklenmektedir. (Resim 14)

SONUÇ

Mimarlık ve kentsel tasarımda çoğu kez gündem dışı kalan aktörlerin mekânsal deneyimleri ile bu mekânsal deneyimlerin bireysel ve toplumsal bilincin yanı sıra bilinçaltındaki oluşumlarını önplana çıkartan yaratıcı haritalama, temelde bir gösterim yöntemi değil, farklılaşan bir tasarım yaklaşımının aracı ve parçası olarak görülmelidir. Yaratıcı haritalama, yaşanmış mekâna dair gündemi görünür kılarken, mekânın imgelemdeki yansımaları ile birlikte toplumda sesini duyuramayan gruplar ve yaşamlar için de ifade ortamı oluşturarak tasarımı şekillendirme kapasitesine sahiptir.

Yaratıcı haritalamanın etik bir mimarlık anlayış içerisindeki rolü de bu bağlamda ortaya çıkmaktadır. Tasarımcı, var olan ortamdan ve yaşamsal örgülerden kopuk bir teknokrat olarak belirleyici olmak yerine yaşanmış mekânın unsurlarını ortaya çıkararak onların çeşitlilik, zenginlik ve etkileşimlerine katılan bir tavır sergiler. Bu tavır doğrultusunda mimarlık ve kentsel tasarım yaklaşımlarındaki tartışma ve teknikler gün geçtikçe çeşitlenmektedir. Sürüklenme, katmanlama ve oyun tahtası tekniklerinin mimarlık ve kentsel tasarımda güncel uygulamaları süregelmektedir. Rizomatik haritalama ise hem güncel teorik tartışmalar hem de bu teoriye uygun farklı mekân algı ve deneyimlerinin araştırıldığı deneysel uygulamalarla sürmektedir. Deneyimsel olarak tariflenebilecek pek çok örnek yanında mekânın bireysel ve ortak hikâyelerini paylaşıma açan etkileşimli internet haritaları, yaşanmış mekânın sinema ve edebiyat gibi diğer sanat dallarındaki ifadelerini mimarlık ve kentsel tasarımda irdeleyen yaklaşımlar haritalamanın mimarlıktaki farklı uygulamaları için olasılıklar sunmaktadır.

Yaratıcı haritalamanın sunduğuçeşitlilik ve olasılıklar, mimarlık ve kentsel tasarım eğitiminde de önem taşımaktadır. Görselliğe aktarımı kısıtlı olan pek çok konu mimarlık stüdyolarının gündemine gelmekte; haritalama, yaşanmış mekânın farklı boyutlarını görünür kılarken bir yandan da bu görünürlükle tasarım üreten bir arayüz olarak ortaya çıkmaktadır. Haritalamanın mimarlıkta öznel algıyı tasarıma taşıma kapasitesi, Archiprix 2011 Uluslararası öğrenci ödüllerinde birincilik kazanan Simone Pizzagalli’nin Londra - Shoreditch High Street Hapishanesi projesinde, kent içindeki hareket sürecinde algılanan kentsel boşlukların haritalanması üzerinden gelişen tasarım fikrinin oluşumunda (Resim 15) kapsamlı olarak görülmektedir.

Mimarlık ve kentsel tasarımda etken görülse de genellikle birbirinden kopuk veri setleri olarak tartışılan mekân-zamansal, algısal, deneyimsel, politik-sosyolojik gündemleri; duyusal, sözel ve istatistiki verilerle etkileşimli olarak biraraya getiren ve mekân üzerindeki kararları belirleyici şekilde ortaya koyabilen yaratıcı haritalama, eğitimde olduğu kadar meslekte de ufuk açıcı bir rol üstlenebilir. Yaratıcı haritalama, bugün temsili sorgulayan kapsamlı tartışmalarla gelişen teorisi ve mimarlığı farklı kapsamlarda şekillendiren örnekleri ve uygulamalarıyla süregelen yaşamdan, kullanıcıdan, yüzyüze ve anlık deneyimlerden kopmayan bir mimarlık için; “sokakta eleştirel” olabilecek yeni bir anlayışın potansiyel temelidir. Bu potansiyel temel, çeşitlenen çalışmalarla işlendikçe yaşanmış mekân, mimarlık ve kentsel tasarımda farklı yönleri ve açılımları ile yerini bulacaktır.

NOTLAR

1. Mitchell, Peta, 2008, Cartographic Strategies of Postmodernity: The Figure of Map in Contemporary Theory and Fiction, Routledge, Londra.

2. Harley, J. Brian; Woodward, D. (ed.), 1987, History of Cartography, Volume 1–Cartography in Prehistoric, Ancient, and Medieval Europe and the Mediterranean, University of Chicago Press, Chicago. Cosgrove, Denis (ed.), 1999, Mappings, Reaktion Books, Londra. Wood, Denis, 1992, The Power of Maps, The Guilford Press, New York. Harvey, David, 1996, Justice, Nature and the Geography of Difference, Cambridge University Press, Cambridge. Soja, Edward W., 1996, Thirdspace: Journeys to Los Angeles and Other Real Imagined Places, Blackwell, MA.

3. Harley; Woodward, 1987.

4. Yazarın çevirisi. İngilizcesi için: www.oxforddictionaries.com/definition/english/map [Erişim: 15. 09.2015]

5. Wood, 1992.

6. Haritalama, İngilizce “mapping” kelimesinin karşılığı olarak “haritalama” eylemini; haritacılık ise, İngilizce “cartography” kelimesinin karşılığı olarak “haritacılık sanatı ve uygulaması”nı ifade edecek şekilde kullanılmıştır.

7. Mitchell, 2008.

8. Graafland, Arie, 2006, “On criticality”, Crossover: Architecture Urbanism Technology, (ed.) A. Graafland ve L.J. Kavanaugh, 010 Publishers, Rotterdam, ss.698-703.

9. Lefebvre, Henri, 1974/1991, The Production of Space, (çev.) Donald Nicholson Smith, Blackwell Publishers, Oxford, ss.33-34.

10. Kurgulanmış” kelimesi “conceived” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır.

11. Sahiplenme, İngilizce “appropriation” kavramının karşılığı olarak kullanılmıştır. “Sahiplenme”, öncelikle “bir şeye sahip çıkmak”; bir şeye “sahip çıkmak” ise: “1) kendinin olduğunu ileri sürmek; 2) korumak, koruyucu olmak, ilgilenip gözetmek” anlamına gelmektedir. (www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts&kategori1=veritbn&kelimesec=270971 [Erişim: 31.03.2016]) “Sahiplenmek”, “benimsemek, kendisinin olduğunu öne sürmek, kendine mal etmek; ve korumak, ilgilenip esirgemek” (Meydan Larousse -Büyük Lûgat ve Ansiklopedi. 1972. İstanbul: Pars Yayınları, s. 837) olarak da tanımlanır. “Benimseme”yi de kapsayan bu tanımıyla “sahiplenme”, “appropriation” kavramının karşılığı olabilmektedir ve kimliğin de ifadesidir (Alanyalı Aral, Ela, 2001, “Kentsel Tasarım ve Kent: Etkileşimlerde Kazanılanlar ve Kaybedilenler”, Mimarlık, sayı:302, ss. 54-56). Çevresel psikolojide “appropriation” kavramının Türkçe karşılığı olarak “kendileme” kelimesi kullanılmaktadır.

12. Tawa, Michael, 1998, “Mapping: Design”, Architectural Theory Review, cilt:3, sayı:1, ss.35-45.

13. Corner, James, 1999, “The Agency of Mapping: Speculation, Critique and Invention”, Mappings, (ed.) Denis Cosgrove, Reaktion Books, Londra, ss.213-254.

14. Graafland, 2006.

15. Deleuze, Gilles; Guattari, Felix, 1987, A Thousand Plateaus: Capitalism and Schizophrenia, University of Minnesota Press, Londra.

16. Corner 1999. Graafland, 2006.

17. Mimarlık ve kentsel tasarım disiplinlerinde 1950’lerdeki çalışmalarıyla kent sakinlerinin algı ve kavramlaştırmalarını ortaya koyan Kevin Lynch’in kent imgesi ve elemanları haritaları, Ian Nairn’in (1960’lar), Gordon Cullen’ın (1971) kentlerde mevcut dokunun algısı ile ilgili çalışmaları gibi pek çok çalışmadan bahsedilebilir.

18. Kwan, günümüzde farklılıklara, ortak ve bireysel özgürlüklere izin verecek şekilde sosyo-kültürel ve mekân-analitik, niteliksel ve niceliksel, eleştirel ve teknik, sosyal bilimsel ve sanatsal kapsamları bir arada barındırabilecek coğrafi yaklaşımların ve sistemlerin (GIS) önemini vurgular. (Kwan, Mei-Po, 2004, “Beyond Difference: From Canonical Geography to Hybrid Geographies”, Annals of the Association of American Geographers, cilt:94, sayı:4, ss.756–763.)

19. Lefebvre, 1974/1991.

20. Sürüklenme uygulamalar yapan Stalker grubunun Roma çevresini haritalama etkinliklerinin kentli ve kullanıcılardan kopukluğunun kapsamlı bir eleştirisi Danielle Wiley tarafından yapılmıştır. (Wiley, Danielle, 2010, “A Walk About Rome: Tactics for Mapping Urban Periphery”, Architectural Theory Review, cilt:15, sayı:1, ss.9-29.)

21. Bu bağlamda Şenel haritalamayı “mekânın icrası” olarak tanımlamaktadır. (Şenel, Aslıhan, 2014, “Mapping as Performing Place”, disClosure: A Journal of Social Theory, cilt:23, sayı:1, makale:8, ss.91-119.)

22. Deleuze; Guattari, 1987.

Bu icerik 20594 defa görüntülenmiştir.