359
MAYIS-HAZİRAN 2011
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Bir Yanılsama: EK
    Murat Şahin, Yrd. Doç. Dr., Yeditepe Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK GÜNDEM

Nükleer Santraller Enerji Üretiminde Çözüm Olabilir mi?

Tanay Sıdkı Uyar
Prof. Dr., Marmara Üniversitesi Yeni Teknolojiler Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü, EUROSOLAR Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölümü Başkanı

“Nükleer enerjinin barışçı kullanımı adı verilen yaklaşımla, asıl ürün kullanılmış yakıtla birlikte gönderilmekte ve ürünün elde edilmesi sırasında oluşan toplumsal maliyetin ve santralin kapatılmasının maliyetinin, santralin kurulduğu ülkenin doğasına ve insanına ödettirilmesi hedeflenmektedir.” “Bir ülkede nükleer santral macerasına girmek nükleer santral kurulmasına yaramayacak, aksine kendi ülkemize ait olmayan kullanılmış nükleer atıkların ülkemizde yeniden kazanımına ve ülkemizde depolanmasına gerekçe oluşturabilecektir.” “Dünyanın ne yaptığının farkında olan, uzun vadeli enerji-ekonomi-çevre karar destek modellerini kullanan tüm ülkeler, 1970 yılından itibaren daha az enerji tüketen son kullanım cihazlarını geliştirmiş ve kullanmış; verimsiz ve kirletici olduğu için terk ettiği eski teknolojilerini de kampanyalar halinde doğaya ve insan sağlığına duyarlı olmayan ülkelerin vatandaşlarına pazarlamıştır. Bu çöp teknoloji transferi halen sürmektedir.” “Avrupa Birliği ülkeleri 2020 yılında enerjilerinin % 20’sini hidrolikdışı yenilenebilir enerjilerden karşılamak zorundadır. Türkiye termik santral ve nükleer enerji üretiminden uzak durarak 5 yıl gibi kısa bir sürede % 100 yenilenebilir enerji hedefine ulaşabilir.”

Nükleer santraller 1950-1970 yılları arasında nükleer güce sahip olmak için yarışan ülkelerin yeryüzünün başına bela ettiği bir teknolojidir. Enerji üretimi ile ilişkisi, santralin kalbinde gerçekleşen nükleer reaksiyon sonunda açığa çıkan enerjinin ziyan olmaması ve bir amaca dönük olarak değerlendirilmesidir. Bu atık ısı, zamanın Sovyetler Birliği’nde merkezî ısıtmada, Fransa ve ABD gibi ülkelerde elektrik üretiminde kullanılmıştır. Nükleer tesisin ana ürünü, reaktör yakıt çubukları içinde biriken izotoplar ve nükleer silah yapımında yararlı ve kullanılmış yakıtta yaklaşık % 1 oranında bulunan plütonyum malzemesidir.

Nükleer santrallerin enerji hasat faktörü 0.35 mertebesindedir. “Enerji hasat faktörü”, her enerji çevrim teknolojisinin ömrü boyunca ürettiği toplam enerjinin, o teknolojinin yakıtının üretimi ve temininden başlayarak ömrü sonunda bertaraf edilip ortadan kaldırılana kadar tükettiği toplam enerjiye oranı ile hesaplanmaktadır. Bu bize nükleer güç santrallerinin enerji üretim amacıyla kurulmadığını kanıtlamaktadır.

1978 yılından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nde tek bir yeni nükleer santral siparişi olmamış ve 1973 yılından sonra yapılan 100 santral siparişi de iptal edilmiştir. Kongre Kütüphanesi için hazırlanan raporda, nükleer santrallerin pahalı olduğu, atıklarının depolanmasının mümkün olmadığı, vatandaşların kendilerinin sürekli korunması gereken bir tesisin civarında yaşamak istememesi ve nükleer santrallerin kamu çıkarları doğrultusunda gerektiği gibi denetlenmesinin çok büyük maliyetler gerektirdiği belirtilmektedir. Almanya Federal Cumhuriyeti’nin ise yeni santral kurmak bir yana, tüm mevcut nükleer santralleri kapatmayı kararlaştırdığı tüm dünyaca bilinmektedir.

Nükleer endüstri, kendi çıkarları doğrultusunda nükleer santrallerin kurulmasını sürdürmek istemekte ve her türlü çabayı harcamaktadır. Nükleer santral teknolojisine sahip ülkeler mevcut santrallerini kazasız belasız çalıştırmak ve en az maliyetle kapatabilmek için nükleer enerji sektöründe çalışan firmalarla işbirliği halinde diğer ülkelere nükleer santral kurulmasını teklif etmekte ve hatta nükleer atık depolarını hedef ülkelerde kurmak üzere girişimlerde bulunmaktadır.

İngiltere Başbakanı Brown 1980’li yıllarda özelleştirilemeyen ve artık kullanım ömrünün sonuna gelen İngiltere’deki 19 nükleer santralın kapatılmasının maliyetini hesaplattırdı ve maliyetin 91 milyar sterlin olduğu ortaya çıktı. Bu her bir nükleer santralın kapatılması için 10 milyar dolar ek maliyet anlamına gelmektedir. Santralı kuran ve işleten firmalar çoğu kez bu maliyeti karşılamamakta ve iflas ettiklerini beyan edip aradan çekilmekte ve böylece bu maliyet santralın kurulduğu ülkenin ödediği vergiler ile karşılanmaktadır.

Nükleer santralleri kuran ülkeler, asıl ürünü içeren kullanılmış yakıtı yeni yakıtı alırken iade ettiğinden, nükleer santrallerin kurulduğu ülkeler nükleer silahlanmasına yardımcı olacak asıl ürüne sahip olamamaktadır. Bu yaklaşıma nükleer enerjinin barışçı kullanımı adı verilmektedir. Bu yaklaşımla asıl ürün kullanılmış yakıtla birlikte gönderilmekte ve ürünün elde edilmesi sırasında oluşan toplumsal maliyetin ve santralin kapatılmasının maliyetinin santralin kurulduğu ülkenin doğasına ve insanına ödettirilmesi hedeflenmektedir. Bir diğer sorun da, içerisinden istenilen izotoplar ve malzemeler alınmış kullanılmış yakıtların, santralin kurulduğu ülkeye geri gönderilerek hacimlerinin küçültülmesi ve depolanmasıdır.

Bugün ABD’de sürekli nükleer atık depolama alanı, yüksek standartlar ve maliyetler nedeniyle işletmeye alınamadığı için, eyaletler birbirlerinden nükleer atık almamaktadır. Bu nedenle tüm dünyada nükleer atıkların depolanacağı ülkeler aranmaktadır. Türkiye’nin başta Fransa ve ABD olmak üzere çeşitli ülkelerle nükleer enerjinin barışçı kullanımı amaçlı anlaşmalar yaptığı ve bunların 2004 yılından başlayarak TBMM’de onaylandığı bilinmektedir.

Türkiye’ye nükleer teknolojinin gelmesi için Sinop’ta kurulacağı söylenen araştırma enstitüsünün nükleer atıkların yeniden kazanımı amaçlı olduğu, zamanın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı tarafından açıklanmıştır. Sayın Bakan basında çıkan, Türkiye’de nükleer yakıt zenginleştirileceğine ilişkin bir haberi düzeltme gereği duymuştur.

Sonuç olarak, bir ülkede nükleer santral macerasına girmek nükleer santral kurulmasına yaramayacak, aksine kendi ülkemize ait olmayan kullanılmış nükleer atıkların ülkemizde yeniden kazanımına ve ülkemizde depolanmasına gerekçe oluşturabilecektir. Bu endişemiz zamanın Atom Enerjisi Kurumu Başkanı’nın kamuoyuna yaptığı “nükleer atıklar çok değerlidir, gerekirse ülkemizde atık depolama tesisi kurabiliriz” açıklamasından kaynaklanmaktadır.

Dünyanın ne yaptığının farkında olan, uzun vadeli enerji-ekonomi-çevre karar destek modellerini kullanan tüm ülkeler, 1970 yılından itibaren daha az enerji tüketen son kullanım cihazlarını geliştirmiş ve kullanmış, verimsiz ve kirletici olduğu için terk ettiği eski teknolojilerini de kampanyalar halinde doğaya ve insan sağlığına duyarlı olmayan ülkelerin vatandaşlarına pazarlamıştır. Bu çöp teknoloji transferi halen sürmektedir.

1980 yılından başlayarak başta ABD, Kanada, Japonya ve katılan diğer OECD ülkeleri ile birlikte rüzgâr türbinleri ve güneş pilleri teknolojisini geliştirmiş ve artık nükleer santrallerin veya yaşam çevresini tehdit eden fueloil ve kömür santrallerinden elektrik üretimini terk etmektedir.

Bu tür teknolojilerin kullanımı Türkiye gibi imtiyazlı ortak statüsü verilmek istenen ülkelere uygun görülmekte ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin standartlarına ulaşması istenmemektedir. AB üyesi ülkelerden Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’de yaşanan krizlerin ana nedeni de budur. Tek farkla, Türkiye benzer bir krizi yaşadığında Avrupa Birliği yardımcı olma zorunluluğunda kalmayacaktır.

Avrupa Birliği ülkeleri 2020 yılında enerjilerinin % 20’sini hidrolikdışı yenilenebilir enerjilerden karşılamak zorundadır. Yaktıkları fosil enerji miktarını % 20 azaltmak ve % 20 daha az enerji kullanarak ulaşım, konut, sanayi ve tarım faaliyetlerini sürdürmek zorundadır. Güneşi ve rüzgarı Türkiye’ye göre yarı yarıya az olan Almanya Federal Cumhuriyeti 2030 yılında % 100 yenilenebilir enerjiye geçmeyi hedeflerken, Türkiye termik santral ve nükleer enerji üretiminden uzak durarak 5 yıl gibi kısa bir sürede % 100 yenilenebilir enerji hedefine ulaşabilir.

EUROSOLAR Türkiye, İstanbul’da 6-8 Ekim 2011 tarihleri arasında Uluslararası % 100 Yenilenebilir Enerji Konferansı ve Sergisi düzenliyor. Özellikle mimarlara, pasif binalar ve sıfır enerjili konutlar konusunda katkı sağlamaları ve tebliğ sunmaları yönünde çağrıda bulunuyor.

Bilgi için: www.eurosolar.org.tr

KAYNAKLAR

  • “CRS Issue Brief for Congress”, received through the CRS web, order code IB88090, Nuclear Energy Policy, güncelleme 15 Mart 2006, Mark Holt, Resources, Science and Industry Division, http://usa.usembassy.de/etexts/tech/64465.pdf (8 Nisan 2011)
  • NDA Strategy Document, http://www.nda.gov.uk/documents/upload/NDA-Strategy-Effective-from-April-2011-full-colour-version.pdf
  • www.irenec2011.com

Bu icerik 4130 defa görüntülenmiştir.