ANMA PROGRAMI: MARUF ÖNAL
Görgülü, Mütevazı, Güvenilir Modern
İhsan Bilgin, Prof. Dr., Bilgi Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
“Maruf Önal ve Mimarlığın Kurumsallaşması: Büro Pratiği, Örgütlenme, Eğitim” başlıklı Mimarlar Odası Maruf Önal Anma Programı kapsamında dergide açtığımız bu bölümün ilk yazısı, Önal’ın bu üç kimliğine de yakın tanık olan İhsan Bilgin’in kaleminden: “Mimar Sinan Büyük Ödülü ertesinde, bu kez hatırasıyla ikinci kez gündeme getirilmesinde, kültürlü bir görgünün açıklığı kadar bağnazlıktan uzak istikrarlı bir modernliğin de payı olmalı.”
1970’lerde öğrenciyken Yıldızlı arkadaşlar okullarının rejenere olamaması şikayetinden sadece onu muaf tutardı. Sonra Mimarlar Odası’ndaki çoğumuz öğrenci komisyon toplantılarında yoğun sigara dumanı eşliğinde, onun tecrübesi için kof siyasi tartışmaları geç vakitlere kadar çektikten sonra, ayrı okullardan herbirimizin projesine kritik vermeye üşenmezdi. Daha sonra asistan olarak Yıldız’daki “Yapı Üretimi” Kürsüsü’ne girdiğimde, 12 Eylül ertesi belirsizlik endişelerini yatıştıracak denli güvenilen rakipsiz dekanlığına da tanıklık ettim. (Resim 1) Bizim kürsüye bıraktığı kayda değer miraslardan biri de, kuzey coğrafyasında kazandığı ve kuşağının yüksek-moderne bildiğim en angaje mesleki tecrübesiyle dönüp düzenli mimarlık yapma imkanı bulamamış Râdi Birol’u, akademik kariyer aramaksızın sonuna kadar kürsüde tutma dirayeti göstermesiydi. (Resim 2, 3) Öğrenci de ona hep güvendi. Yaşlanmayanlardandı. Ama alışkanlıklarına da bağlıydı; üşenmeyip her öğlen Yıldız’ın birkaç yüz metre yukarısındaki sapakta bulunan, kendi tasarlayıp Râdi Birol’la altlı üstlü oturduğu evine yemeğe gider dönerdi... Atatürk reformlarına sadakatine rağmen, hızlı not alma alışkanlığı eski dilin harfleriyle olacak yaştaydı.
Zaten 12 Eylül ertesi güvensizliği ve moralsizliğiyle Fakültedeki akademik birimlerin çoğu dağılırken bizimkinin yenilenerek ayakta kalmasındaki en büyük pay da, kurucusu ve duayeni olarak onundu. Zaten atölyeleri, dersleri ve yüksek lisansıyla hâlâ ayakta olan kürsü (YÖK ertesi “bilim dalı”) başka herşeyden / herkesten çok onun istikrarlı dirayetinin mirasıdır.
Her kuşağa ve role güven vermesinin sadece kişilik özellikleriyle açıklanamayacağı, mesleki tutum ve değerleriyle de ilgisi olan çok yönlülüğüyle ilgili olduğu kanısındayım. Sedad Hakkı Eldem’in ilk kuşak öğrencilerinden olmanın birikim ve görgüsünü taşıyıp yeniden üretirken her türlü bağnazlığa mesafeli durarak mimarlığını ve öğretim üyeliğini yaşamı boyunca sürdürdü. Sadece sosyal hayatta değil, mesleki faaliyetlerinde de içerici ve hoşgörülüydü.
İşleriyle mimar kimliğine gelirsek… Sadece sıvayla bitirilmesinin değil, beyaz renginin de mimarisinin temel bileşeni olduğunu, üzeri bir zaman önce tuğla kaplanınca belirginleşen Maçka Akaretler’deki üç katlı muayenehane üzeri eviyle başlarsak (Resim 4, 5): İşyeri üzeri konut oluşuyla Ortaçağ tüccar hanesi programının modern dünyaya uyarlanmış bir çeşitlemesi olarak bu program, özel siparişler kadar Weißenhofsiedlung Stuttgart (Resim 6) gibi yerleşmelerle de yüksek-modernin avangard kanadı mensuplarınca farklı vurgularla mimari dile dökülüp sentaktik kalıpları oluşturulmuş bir programdı. O programın bitişik nizam formatına uyarlanmış görgülü ve avangardın hakkını da veren yalın bir yorumuyla karşı karşıyayız Önal’ın bu erken işinde.
Altı banka üzeri lojman Ziraat Bankası Bakırköy Şubesi ise (Resim 7, 8), paralel bir programın bu kez Schmitthenner, Tessenow (Resim 9) gibi Lampugnani adlandırmasıyla “reaksiyoner-modern” öncülerin geleneğin dilini hesaba katarak yeniden ürettikleri mimari dillerin Anadolu coğrafyası üzerinden üretilmiş sentaksının olgun bir yorumuydu. Buradaki sentaksın mucidi Sedad Hakkı Eldem adını “milli” koyması nedeniyle kendinden sonrasını hâlâ yanıltmayı sürdürerek sadece o dilin mimarı zannedilmekte (Resim 10, 11), diğerini de (Resim 12) ustalıkla kullanıp yorumlama becerisi ihmal edilmektedir.
İşte Eldem ertesi kuşağın yetkin temsilcisi Önal’ı ayırdeden de yüksek modernin her iki kanalını da tıpkı onun gibi usta bir görgüyle kullanma becerisidir. Eldem’in mirasının sadece morfoloji, tipoloji temelli rasyonel / sistematik vurgulu kanalını değil, Hilton saçağı örneğindeki emprovize vurgulu alandaki ustalığını da Beşiktaş Mobil Servis İstasyonu saçağına taşımış ve “Mobil” logosundaki kanatlı atıyla dışavurmuştur ki, bu kanat şeklinin ardındaki istasyonun kırık-plak çatısıyla girdiği alışveriş de iyi tasarımın ödülü hanesine yazılabilecek bir emare olarak görülebilir.
Sadece bunlardan ibaret değil; yüzyılın ilk çeyreği yüksek-modern zamanlarda mimari dil kalıplarına dökülecek fırsatı bulamamış programları da nasıl ustalıkla kullanabildiğinin kanıtı, Beşiktaş Mobil Servis İstasyonu ve Restoranı (Motorest) idi. Her yere taşınacak sıradan bir lokanta değildi. Erken örneklerinin yeri Galata Limanı Karaköy’ün küçük balıkçıları olup, yeni bulvar kenarı düğüm noktası yerinin mesajını almış, müdavimleriyle metropole özgü iş ve öğle yemeği lokantalarının 1950-60’lar sentakslarıyla yorumlanmış, Menderes ertesi, Özal öncesi modern işinsanı profilli çeşitlemesine hizmet etmek üzere tasarlanmıştı. (Resim 13, 14, 15) Benzinciye entegre olması bağlamında zedelenmeyen bir iç bütünlüğü vardı.
İyi bir yorumcu olduğunu atölye kritikleri ve jürileri kadar, yarışma jürisi performanslarıyla da kanıtlamıştı. İsmi her eğilimden yarışmacı için her bakımdan güvence olurdu. Tasarımları kadar yarışma jürileri ve okul atölyelerinde de bu ustalığı on yıllar boyu sürdürmüş dayanıklı bir referans ve öncüydü.
Zaten öğrenciden akademisyene kadar uyandırdığı güvenin ardında, asistanlığını da yapmış Ela Kaçel’in dayanışmacılığına vurgu yapan parlak yorumuyla altını çizdiği, Mimarlar Odası’na her kademeden yaptığı katkıyla mesleki dayanışmaya verdiği önemi kanıtlamış olmasının da payı vardı.(1) Mimar Sinan Büyük Ödülü ertesinde, bu kez hatırasıyla ikinci kez gündeme getirilmesinde, kültürlü bir görgünün açıklığı kadar bağnazlıktan uzak istikrarlı bir modernliğin de payı olmalı.
Kendisiyle 70’lerden beri aralıksız temasta kalmak mesleki yaşamımın güvenli sığınaklarındandı…
NOTLAR
1. Kaçel, Ela, 2007, “Fidüsyer: Bir Kolektif Düşünme Pratiği”, Haluk Baysal - Melih Birsel, (ed.) N. Müge Cengizkan, Mimarlar Odası Yayınları, Mimarlığa Emek Verenler Dizisi-III, Ankara, ss.7-31.
Bu icerik 4617 defa görüntülenmiştir.