404
KASIM-ARALIK 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Kente 95 Santimden Bakmak
    Selva Gürdoğan, Studio-X Istanbul Direktörü
    Yiğit Aksakoğlu, Bernard van Leer Vakfı Türkiye Temsilcisi
    Ardan Kockelkoren, Bernard van Leer Vakfı Araştırma Analisti
    Ege Sevinçli, Studio-X Istanbul Program Sorumlusu

YAYINLAR



KÜNYE

MİMARLIK'tan

 

Hayatlarımızı ne yazık ki çoğunlukla olumsuz etkileyen mega projelerin -şimdilik- en “mega”sı İstanbul’un 3. havalimanı projesinin açılışı 29 Ekim’de yapıldı. Ne havalimanının ne de yapının mimar(lar)ının isminin projenin önüne çıkmasını isteyen ve tüm krediyi kendinde toplamayı tercih eden hükümet, açılışta -yine şimdilik- ismi İstanbul Havalimanı olarak duyurdu ama hâlâ müellif(ler)in adı yok. Peki, örneğin bugünlerde konu mimarlık olunca adı dillerden düşmeyen Mimar Sinan’ın o dönemde adı anılmasaydı, yapıları Kanuni’nin imzasını mı taşırdı? Ya da 3. havalimanın müellif(ler)inin adları anılsaydı, yapı “hükümetin” zafer anıtı olmayacak mıydı? Diğer bir yandan bakıldığında ise “zafer” olarak görülen projenin yapıldığı 76.500.000 metrekarenin 61.720.000’inin orman olduğu ÇED raporuyla tarihe not düşülmüştü. Yapının doğaya verdiği tahribatın mega olduğunu anlamak için daha başka rakama ihtiyaç duyulmuyor, peki bu bir zafer midir? Cihan Uzunçarşılı Baysal, bu sayıda kaleme aldığı değerlendirmesinde yeni havalimanı ile yeni Türkiye arasındaki bağı ve hükümetin 2023, 2053 ve 2071 gibi belirlediği rakamların sembolü olduğu tarihlerin anlamlarını irdeliyor. Örneğin, Cumhuriyetin 95. yılında açılan projenin 2023’te yani Cumhuriyetin 100. yılında tamamlanması bekleniyor. Tamamlandığında ise yıllık 200 milyon yolcuya hizmet vereceği söyleniyor. Yine rakamlar ve büyüklükler üzerinden demeçler veriliyor, yine nicelik / nitelik ayrımında yanlış yerde durulup konular servis ediliyor. Bu sayının MİMARLIK Gündem’inde de Haydar Karabey konunun bu yönüne dikkat çekiyor. Kent gündemimizin / hayatlarımızın rakamlara indirgendiği vurguluyor ve içinde olduğumuz krizin rakamlar üzerinden kendini hissettirdiği şu günlerde kafamızı kaldırıp işin aslını görebilmemiz için sorular soruyor. Bu kriz ortamında ülke ekonomisinin temel dayanağı inşaat sektörünün yaşadığı çıkmazlar ve bunların biz mimarların yaşamına dokunduğu farklı alanlardaki yansımalarına önümüzdeki sayıdan itibaren odaklanıyor olacağız.

Ülkenin siyasi ve kentsel gündemlerini bir süreliğine kenara bırakıp, dünyada neler oluyormuş diye baktığımızda bu sayının içeriğinde de oldukça geniş bir şekilde yer verdiğimiz ve kapağa taşıdığımız Venedik Mimarlık Bienali karşımıza çıkanlardan. Sonlanmak üzere olan bienale ilişkin kapsamlı üç yazı, “serbest mekân” sorgulamasının yapıldığı bienalin oldukça müphem olan temasını ve bienaldeki esnek söylemleri farklı çerçevelerden bir bağlama oturtmaya çalışıyor. Bu sayıda kendine yer bulan bir diğer bienal ise İstanbul Tasarım Bienali. Bienalin bu yılki edisyonu, “okullar okulu” temasıyla tasarım eğitiminin yeniden tasarlanma gerekliliğinin olup olmadığı sorusunun üzerine kafa yoruyor. Bu sayıda bienali değerlendiren Nizam O. Sönmez ise geldiğimiz noktada bienale ihtiyacımız olup olmadığını sorgulayarak konuya çok daha farklı bir bakış açısı getiriyor.

En prestijli mimarlık ödül programlarından biri olan, Birleşik Krallık’taki nitelikli tasarımların ödüllendirildiği Stirling Ödülü’nün bu yılki sahibi Bloomberg Avrupa Yönetim Binası ile Foster + Partners oldu. Bulunduğu tarihsel dokuyla ilişki kuran yapı, zemin katta oluşturduğu meydanlarla kamusal alanı parselinin içine çeken bir tasarıma sahip. Sürdürülebilirlik ve inovasyon alanlarında getirdiği çözümlerle oldukça ilgi gören yapı, aslında oldukça yüksek maliyetiyle dengesiz bir rekabet sonucunda galip gelmesi nedeniyle tartışma yarattı. Mimarlık alanındaki tartışmaların ülkemizde de nitelikli mimarlık pratiklerinin ve sonuç ürünlerinin üzerinden yapıldığı bir gündeme sahip olacağımız günlere diyelim.

Aslı Tuncer Madge

Bu icerik 1811 defa görüntülenmiştir.