404
KASIM-ARALIK 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Kente 95 Santimden Bakmak
    Selva Gürdoğan, Studio-X Istanbul Direktörü
    Yiğit Aksakoğlu, Bernard van Leer Vakfı Türkiye Temsilcisi
    Ardan Kockelkoren, Bernard van Leer Vakfı Araştırma Analisti
    Ege Sevinçli, Studio-X Istanbul Program Sorumlusu

YAYINLAR



KÜNYE
HERKES İÇİN TASARIM

Zorunluluktan Öte: Üniversite Yerleşkesinin Erişilebilirliği

İlkay Dinç Uyaroğlu, Dr., Mimar

Herkes için eğitim hakkının sağlanması konusunda yapılı çevrenin erişilebilir olması öncelikli konulardan biri. Tasarımlarda önemli bir girdi olması gereken konunun “fırsat eşitliği” ve “tam katılım” kavramlarıyla ele alınması gerektiğini belirten yazar, engelliliğe bakış açısı, yasal kurallar ve tasarım standartları başlıkları altında konuyu inceliyor.

 

Engellilerin sosyal, kültürel, mesleki, eğitim gibi toplumsal yaşam alanlarına eşit katılımının, ayrıca bilgi ve iletişim araçlarına eşit erişiminin sağlanmasının yasal bir zorunluluk olduğu ulusal ve uluslararası literatürde önemle vurgulanmaktadır.(1) Bu alanlarda erişilebilirliğin sağlanması, herkes gibi engellilerin de sunulan kamusal fırsatlardan yaralanması ve kamusal hayata tam ve eşit katılımlarının güvence altına alınması için ön koşullardan birisidir.(2) Engelliler için erişilebilirlik, toplumsal yaşamın her alanında sahip oldukları hakları kullanabilmenin bir aracı olmanın yanında, bağımsız yaşamanın ve toplumsal yaşama tam olarak katılabilmenin de koşuludur.

Akademik, mesleki, sosyal ve bireysel gelişime büyük ölçüde katkı sağlayan üniversite eğitiminin, bireyin kamusal yaşama kolay ve eşit ölçüde katılımını destekleyeceği aşikardır. Üniversite yerleşkesindeki binalar, sosyal mekânlar, kaldırımlar dahil tüm ortak kullanıma açık mekânsal düzenlemelerdeki eksiklikler nedeniyle engelli öğrencilerin yükseköğrenim haklarından tümüyle yararlanamadıkları bir gerçektir.(3) Engelli öğrencilerin eğitim hakkını eşit yolla kullanabilmesi için, kampüs mekânlarının fiziksel altyapısının fiziksel ve sosyal aidiyeti artırmak için ihtiyaçlar doğrultusunda uyarlanması ve eğitim süresince özelleşmiş destek servislerinin sunulması gereklidir.(4)

Kampüs hayatı içinde, öğrenciler ve diğer kampüs kullanıcılarının çok çeşitli planlı veya anlık aktivitelerle etkileşimi ne kadar güçlü olursa, gerçek bir eğitim ortamının varlığından bahsedilebilir.(5) Bunu gerçekleştirmek kampüs iç ve dış mekânlarının çeşitli ve kesintisiz kullanım alternatifleri sunmasına bağlıdır. Bu nedenle, kampüste yere özgü kullanım hareketinin çeşitliliğini içeren aktivite dokusu engelli öğrenciler dahil tüm öğrencilerin mekânsal ihtiyaçlarına cevap vermelidir. Bu bir yönüyle kampüste kamusal kullanımın derecesi ve yoğunluğu konusunda fikir verir.

Üniversiteler, bulundukları toplumun sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve teknolojik olarak gelişmesini sağlayan kurumlar oldukları için, herkesin sosyal yaşama eşit katılımının sağlanması noktasında toplumsal paydaşlar arasında öncü konumda bulunmalıdırlar. Kurumda eğitim gören tüm öğrencilerin başta akademik hizmetler olmak üzere sosyal, kültürel ve benzeri olası tüm hizmetlere demokratik yolla erişimleri sağlanmalıdır. Üniversitelerin bu misyonu gerçekleştirmeleri için, bireysel odaklı uyumdan ziyade, kampüs yapılı çevresinin tümüyle ele alınıp farklı mekânsal ihtiyaçlara cevap verir nitelikte (yeniden) düzenlenmesi gerekir.

Kapsayıcı kampüs yerleşkesinin başarısı üç konuyla direkt ilişkilidir: engelliliğe bakış açısı, yasal kurallar ve tasarım standartları, erişilebilirlik planlaması ve uygulaması. Bu çalışmanın amacı, üniversitelerin eşit katılımı sağlayan yerleşkeler oluşturması için birbiriyle ilişkili bu üç konu çerçevesinde nasıl bir erişilebilirlik planlaması geliştirmesi gerektiği üzerinden bir değerlendirme yapmaktır. Konuyla ilgili literatür çalışmaları yardımıyla, erişilebilirlik planlama ve uygulamasına yönelik öneriler sunulmuştur. Bu tartışmalar ışığında, Türkiye’deki üniversite yerleşkelerinin erişilebilirliği konusundaki planlama ve uygulama yaklaşımlarının eleştirel değerlendirilmesi yapılmıştır.

Hak Temelli Engellilik Yaklaşımı

Engelli bireylerin topluma eşit katılımı alanında yürütülen çevresel çalışmalarda, tasarım yaklaşımı ve uygulamaları konusundaki fikirlerin medikal odaklı yaklaşımdan sosyal temelli yaklaşıma dönüşümünün gerekliliği önemle vurgulanmaktadır.(6) “Medikal Model” olarak adlandırılan yaklaşıma göre, engelli bireylerin fiziksel çevreye uyumuyla ilgili problemlerin kaynağı bireyin sahip olduğu yeti yitimine bağlanmaktadır; bu yüzden onların yapılı çevreye ve sosyal yaşama uyum sürecinde birey odaklı servis hizmetleri esastır.(7) Toplumsal yaşamda fırsat eşitliğini temel hak olarak gören günümüz engellilik yaklaşımı “Sosyal Model”e göre, problemin kaynağı bireyin yeti yitiminden ziyade kurumsal, çevresel ve davranışsal engellerdir.(8) Bu perspektiften bakıldığında, üniversite mekânlarının engelli öğrencilerin gereksinimlerini dikkate alarak tasarlanması onların haklarına erişebilmesi için gerekliliktir. Engelliliğe bakış açısının sosyal yaklaşım temelinde gelişimi, kapsayıcı tasarım uygulamalarını teşvik etmektedir.

Üniversitelerdeki engelli öğrenci birimleri, tavır ve eylemlerdeki dönüşümün gerçekleşmesinde ve bununla parallel olarak bireysel uyumdan ziyade herkes için kapsayıcı kampüs yaşamının oluşmasında önemli role sahiptirler. Fakat üniversitelerin ilgili tüm birimleriyle koordineli olarak, engelli öğrencilere nasıl fırsat eşitliği sağlayacağı konusu üzerinde derinlemesine düşünmeleri ve kampüs mekânlarının çok çeşitli boyutlarıyla anlaşılması önemlidir. Bu çalışma kapsamında, kampüs mekânlarının tasarımıyla ilgili boyutlar, kampüs yapılı çevresi ve onun temel kullanıcılarından olan engelli öğrenciler arasındaki etkileşim ile onların akademik ve sosyal entegrasyonu arasındaki ilişki temelinde değerlendirilmektedir. Bu yüzden, kullanıcı ve mekân arasındaki ilişkide sorumlu olan tüm aktörlerin, başta fiziksel çevre tasarımından sorumlu uzmanlar olarak mimarlar, şehir plancıları olmak üzere, engelli öğrenciler, engelli öğrenci birimi, eğitim konusundaki uzmanlar ve kurumun diğer ilgili birimleriyle birlikte koordineli bir yolla bütünsel erişilebilirlik planlama ve uygulamalarını yürütmeleri esastır.

Uluslararası Yasalarda Erişilebilirlik

Engellilik yaklaşımındaki hak temelli dönüşüm, uluslararası yasal dokümanların gelişimini de etkilemiştir. Örneğin, engellilerin toplumsal yaşama dahil olmaları konusu, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 1982 yılında kabul ettiği “Engelliler İçin Dünya Eylem Programı”nda (World Programme of Action Concerning Disabled Persons) “topluma adaptasyon” yaklaşımıyla vurgulanırken, aynı kurulun 1993 yılında kabul ettiği “Engelliler için Fırsat Eşitliği Konusunda Standart Kurallar”ında (The Standard Rules on the Equalization of Opportunities for Persons with Disabilities) “topluma eşit katılım” kavramıyla açıklanmaktadır. Bu yaklaşımla, eğitim gibi fiziksel çevrenin de erişilebilirliği eşit katılım için öncelikli alanlardan birisi olarak tanımlanmaktadır.(9) BM’nin diğer önemli ve güncel dokümanı olan 2006 yılında imzalanan “Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme” (Convention on the Rights of Persons with Disabilities) engellilerin toplumsal yaşama tam ve eşit katılım haklarına vurgu yaparak, “makul düzenleme” ve “evrensel tasarım” kavramlarının içeriği ile eğitimin her seviyesinde kapsayıcı eğitim yapısının oluşturulmasının önemine değinmektedir. Sözleşmedeki “makul düzenleme”, engelli bireylerin insan hakları ve temel özgürlüklerden herkes gibi eşit ölçüde yararlanabilmesi için ihtiyaç duyulan aşırılıktan uzak, gerekli ve uygun düzenleme olarak ifade edilmektedir. “Evrensel tasarım”, herhangi bir adaptasyon ve özelleşmiş tasarıma gereksinim duymadan olabildiğince herkes tarafından kullanılabilen ürünlerin, fiziksel çevrenin, program ve servislerin tasarımı anlamına gelmektedir.(10)

Kanunlar, yönetmelikler ve standartlar çeşitli fiziksel ihtiyaçlara cevap veren minimum tasarım gereksinimlerini zorladıkları için kapsayıcı kampüs yerleşkesi tasarımı için gerekli araçlardır. Düşüncede başlayan değişimin yasal belgelerde yer almasının, tasarım yaklaşımı ve uygulamaların hak temelli bir seviyeye ulaşmasına katkı koyduğu açıktır. Gelişmiş ve gelişmekte olan bazı ülkelerde, kanunlarla zorunlu kılınmasına rağmen, erişilebilirlik tasarım standartların uygulanmasındaki eksiklikler nedeniyle bu konuda tam bir başarıya ulaşılamamıştır. Üniversite eğitim ortamları da benzer şekilde, mekânsal problemlerden dolayı engelli öğrencilerin mevcut eğitim ve sosyal olanaklara tam ve eşit erişimini engelleyebilmektedir. Ülkemizde de durum farksızdır. Bu noktada önemli olan hususlardan birisi, yasaların dayatmasıyla, salt tasarım standartlarına bağlı kes-yapıştır şeklinde yapılan uygulamaların, üniversite yerleşkesinin erişilebilirliğini sağlayamayacağıdır. Tasarım standartları, kampüs mekânları tasarımında tutarlılığı korumak ve erişilebilirlik hakkını koruyacak seviyede tasarım uygulamalarının yürütülmesi için kullanılan yönlendirici araçlar olarak ele alınmalıdır. Bu yaklaşım ancak, problemin içselleştirilmesi ve çözüme kavuşturulması amacıyla yürütülen kapsamlı erişilebilirlik planlaması yoluyla başarıya ulaşabilir.

Erişilebilirlik planlaması

Bireysel uyum modeline göre, engelli öğrenci birimlerindeki uzmanlar her engelli öğrencinin mekânsal ihtiyaçları özelinde öğrencinin kampüse uyum ihtiyaçlarını karşılamayı hedefler.(11) Bu yaklaşıma göre, öncelikle öğrencilerin ilgili birime başvurup kendilerini tanıtmaları ve gerekli ihtiyaçlarını belirtmeleri beklenir. Bu durum öğrencinin zaman kaybına neden olarak ve daha da önemlisi çalışma motivasyonunu düşürerek akademik başarısını olumsuz yönde etkileyebilir. Diğer öğrencilerden farklı olarak engelli öğrencilerin bu tür mekânsal problemlerle başa çıkmaya çalışmaları ayrımcı bir durum olarak nitelendirilebilir. Bireysel uyum modeline göre şekillenen düzenlemeler ve servisler, engelli öğrencilerin eğitim ortamında sürdürülen planlı veya anlık programlar ve aktivitelere tam olarak katılabilmeleri için gerekli mekânsal düzenlemelerin eksik kalmasına ve bunun sonucunda kampüs yaşamına ait olma hissinin azalmasına neden olabilir.

Eşit katılıma açık kampüs tasarlamak, parçacı anlayıştan öteye giderek bütünsel ve kapsayıcı bir yaklaşımın benimsenmesiyle mümkün olabilir. (Resim 1) Huger, yükseköğrenimde hak temelli bu yaklaşımı “kapsayıcı model” olarak tanımlamaktadır. Ona göre kapsayıcı model, tüm öğrencilerin kesintisiz ve eşzamanlı olarak kampüs yaşamıyla etkileşimine eşit derecede izin veren yerleşkeyi işaret etmektedir.(12) Bu açıdan, kampüs mekânlarında erişilebilirlik uygulamalarının hak temelli bir çerçevede gerçekleştirilmesini savunan “evrensel tasarım” felsefesinin “kapsayıcı model” yaklaşımına ışık tuttuğu açıktır. Üniversite, çok geniş, değişken ve geçici kullanıcı nüfusuna sahiptir. Bu nüfus içindeki çeşitliliğe saygılı bir yaklaşım sürdürmek kapsayıcı üniversite ortamı oluşturmaya katkı sağlayacaktır. (Resim 2)

Üniversitelerin kapsayıcı kampüs mekânları oluşturması için öncelikli olarak, tüm planlama ve uygulama çalışmaları için gerekli direktifleri içeren kapsamlı ve bütünsel bir çerçeve çizmeleri önemlidir. Erişilebilirlik planlama ve uygulama konusundaki tüm teknik çalışmalar bu direktiflere cevap verir nitelikte olmalıdır. ABD’de 1868 yılında kurulan Oregon Devlet Üniversitesi’nde (Oregon State University-OSU) ilgili uzmanların koordineli yaklaşımla yürüttüğü erişilebilirlik planlama ve uygulama çalışmaları bu konuda iyi bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. (Resim 3, 4) OSU’nun ilgili birimlerinin, 2011 yılında hazırladığı 5 yıllık erişilebilirlik gelişme planının amaçları şöyledir:(13)

Amaç 1: Kampüs yerleşkesinin erişilebilirlik dolaşım haritasını oluşturmak

Amaç 2: Kampüs mekânlarındaki engelleri değerlendirmek

Amaç 3: Öncelikli erişilebilirlik problemlerini ortadan kaldırmak

Amaç 4: Kampüs yerleşkesinde araçla ulaşımın (özel ulaşım aracı dâhil) kullanım potansiyeli ve fizibilitesini değerlendirmek

Amaç 5: Erişilebilir sınıfların mekânsal kapasitelerine göre, sınıflarda yeterli donanım ve çeşitliliği sağlamak.

Erişilebilirlik planında yer alan hedeflere ulaşmak için üniversitenin ilgili tüm akademik ve idari birimlerini, uzmanlarını, öğrenci topluluklarını, öğrencilerini kapsayan uygun bir organizasyon şeması oluşturulmalıdır. Bu çerçevede, mekânsal ihtiyaçların kullanıcı tecrübelerine başvurarak değerlendirilmesi, koordineli ve etkin planlamanın sürekliliği için önemlidir. Erişilebilirlik konusunda dünyada öncü kentlerden olan Londra’da bulunan Imperial Kolej yerleşkesinde de bu yönetim ve planlama mekanizmasının yansımalarını görmek mümkündür. (Resim 5, 6)

TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM

Yasal Düzenlemeler

Türkiye’de son on yılda, engelli bireylerin toplumsal yaşama tam ve eşit katılımını garanti altına almak için yapılı çevrenin erişilebilirliğinin sağlanması konusunda yapılan yasal düzenlemelerde önemli gelişmeler olmuştur. 2005 yılında Engelliler Hakkında Kanun’un (EHK) yürürlüğe girmesi bu sürece ivme katan en önemli gelişmedir. EHK, uluslararası yasalar ışığında, “makul düzenleme” ve “evrensel tasarım” kavramlarını vurgulayarak tüm yapılı çevrenin herkes için “fırsat eşitliği” sağlayabilecek duruma getirilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır.(14) EHK’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde engellilerin kamusal yaşama tam katılımı için fiziksel çevrenin gerekli tüm bileşenlerinin Türk Standartları Enstitüsü’nün (TSE) ilgili tasarım standartları yoluyla tasarlanması gerekti. Fakat yerel yönetimlerin ve üniversiteleri de kapsayan kamu kurum ve kuruluşları başta olmak üzere, sorumlu tüm aktörlerin erişilebilirlik uygulamalarındaki eksiklikleri nedeniyle, herkes için erişilebilir çevre yaratma hedef yılı 2012 yılından 2013 yılına uzatılmıştır. 2013 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği’nin onaylanmasıyla birlikte, yapılı çevrenin erişilebilirliğinin denetlenmesi yasal bir zemine oturtulmuştur.(15) Bu yönetmelik çerçevesinde, TSE’nin erişilebilirlik standartları baz alınarak Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Formları 2014 yılında hazırlanmış ve 2016 yılında revize edilmiştir. Bu formlar, erişilebilirlik denetimlerinin işleyişini ve üniversite yerleşkelerini de içeren tüm kamusal iç ve dış mekânlar için zaruri erişilebilirlik tasarım ölçütlerini içermektedir. Formları standartlardan farklı kılan husus, gerekli teknik ölçütün uygulanıp uygulanmadığını sorgulaması ve uygulanmaması durumunda cezai yaptırım durumunu belgelemesidir. Fakat aradan geçen dört yıla rağmen, yapılı çevreye baktığımızda, bu mekanizmanın işlediğini hâlâ göremiyoruz. Bir grup kullanıcı grubu odağında, salt nicel ölçütlere indirgenmiş mekânsal düzenlemeler ışığında yürütülen veya yürütülmesi beklenen denetleme mekanizması, kapsayıcı çevre oluşumu sürecinde önemli bir problem alanı olarak karşımızda duruyor.

EHK, üniversite öğrencilerinin eğitim ortamından eşit ölçüde faydalanması gerektiğini ve hiçbir nedenle eğitim hakkının engellenemeyeceğini hükme bağlamıştır. Bu Kanun kapsamında, Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) tarafından 2006 yılında Yükseköğretim Kurumları Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Yönetmeliği hazırlanmış ve 2010 yılında aynı isimle kapsamı genişletilerek yeniden düzenlenmiş ve onaylanmıştır. Bu yönetmelik, yükseköğrenim mekânlarının erişilebilirliğinin sağlanması konusunda kurumların görev ve sorumluluklarını tanımlamaktadır. Bu yönetmelikle birlikte, YÖK bünyesinde Yükseköğretim Kurulu Engelli Öğrenciler Komisyonu kurulmuş ve her üniversite bünyesinde Engelli Öğrenci Birimi kurulması zorunlu hale getirilmiştir. Yönetmelikte, Engelli Öğrenci Birimleri, üniversitede eğitim gören engelli öğrencilerin sosyal ve fiziksel ihtiyaçlarını tespit etmek ve bu ihtiyaçların karşılanabilmesi için alınması gereken önlemleri belirlemek ve ortadan kaldırmak üzere çözüm önerileri sunmak, gerekli düzenlemeleri üniversitede bulunan diğer sorumlu birimlerle birlikte ortaklaşa çalışarak yapmakla görevli birim olarak tanımlanmaktadır.(16) Engelli Öğrenci Birimleri, engelli öğrencilerle kurdukları diyalog yoluyla onların bireysel tecrübeleri ve ihtiyaçları konusunda bilginin elde edilmesi ve birimler arasındaki koordinasyonu sağlama noktasında önemli ve merkezî bir role sahiptir. Fakat herkes için erişilebilir eğitim ortamları oluşturmak için bireysel odaklı ihtiyaçların tespit edilmesinin yanında, şimdi ve gelecekteki öğrenci nüfusunun eğitim ortamından eşit ölçüde yararlanabilmesi için erişilebilirlik planlama ve uygulama çalışmalarının eşgüdüm içerisinde yapılması önemlidir.

Planlama ve Uygulamalar

Türkiye’de, erişilebilirlikle ilgili yasal düzenlemelerin gelişmesi ve konuyla ilgili farkındalık ve duyarlılıkların artmasıyla birlikte üniversite yerleşkelerindeki mekânsal erişimin bu yönde iyileştirilmesine yönelik uygulamalar yürütülmektedir. (Resim 7, 8) Bir mekâna erişimin mümkün olması, o mekâna erişim için kullanılacak güzergâhın kesintisiz olmasıyla anlam kazanacaktır. Fakat genel olarak, yapılan uygulamalar, belli bir yeti yitimine sahip bireyin eğitim aldığı bölüme erişebilmesi için gerekli mekânsal ihtiyaçları temelinde değerlendirilerek, sınırlı bir dolaşım ağı içinde kalmaktadır. Teknik ölçütlere uygun olmayan birey odaklı parçacı çözümler, mekânlara kolay ve güvenli erişimi tehdit edebilmektedir. Bazı durumlarda, mekânsal çözümler teknik standartların gerekliliklerini karşılamasına rağmen tasarımın formu nedeniyle hedeflenen kullanıcı dahil birçok birey için erişimi sıkıntılı hale getirmekle birlikte, ciddi bir tehlike unsuruna dönüşebilmektedir. Örneğin, yalnızca tekerlekli sandalye kullanıcılarının ihtiyaçlarını karşılamak için düşünülmüş yere özgü olmayan rampa, yürüme güzergahı üzerinde diğer yayalar için -özellikle görme engelliler için- güvenli kullanımı engelleyebilmektedir. Diğer taraftan, özellikle kampüs ortak kullanım mekânlarında erişilebilirlik çözümlerinin görme engelliler için hissedilebilir yüzey uygulamalarına indirgenmiş olması ve uygulamaların uygun tasarım ve malzeme kullanılarak yapılmaması, görme engelliler dahil herkes için tehlikeli durumlar oluşturabilmektedir.

Türkiye’de, üniversitelerin erişilebilirlik uygulamaları çoğunlukla Engelli Öğrenci Birimleri aracılığıyla yürütülmeye çalışılmaktadır.(17) Bu birimlerde görevli uzmanlar genelde mimarlık ve planlama alanı dışından (örneğin, tıp bilimleri, sosyal bilimler, eğitim bilimlerinden) olmaktadır. Nadiren (örneğin, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir’de) mimarlık ve planlama alanında uzman kişiler de birimlerde görev almaktadır. Üniversitelerin Yapı İşleri Teknik Daire Başkanlık’larında görevli mimar ve / veya şehir plancıları erişilebilirlik planlama ve uygulamaları konusunda ek olarak görev alabilmektedirler. Kampüs yerleşkesi içinde ortak kullanıma açık mekânların tümüyle erişilebilirliğini sağlamak, uzun dönemde gerçekleştirilmesi mümkün olan üniversitenin ilgili ve sorumlu tüm birimleri, ayrıca kullanıcılarıyla başarılabilecek geniş kapsamlı bir konudur. Türkiye’de eşgüdümlü planlama ve uygulama konusundaki eksiklik, genel olarak uygulamaların, geleneksel uyum modeline göre bireysel taleplere bağlı olarak parçacı ve sınırlı bir yaklaşımla gerçekleştirilmesine neden olmaktadır.

SONUÇ

Yüksek öğrenim kurumları, kurumda eğitim gören veya görecek olan engelli öğrenciler de dahil tüm öğrencilerin herkes kadar eşit ve bağımsız bir şekilde mekânsal erişimlerini sağlamak için bütünsel bir yaklaşımla erişilebilirlik planlamasını yürütmelidirler. Bu yolla sürdürülen erişilebilirlik yönetimi, zaman ve maliyet kaybına neden olan parçacı ve geçici problem çözme mekanizmasından öteye giderek, olası tüm kampüs olanaklarına kesintisiz erişimi garanti altına alabilir. Üniversiteler, bünyesinde bulunan servisler ve programların ve yerleşkeye özel mekânsal durumun çeşitliliği nedeniyle farklı olanaklara sahip olabilirler. Özellikle büyük kampüs alanları için daha karmaşık bir problem alanına dönüşen erişilebilirlik planlama stratejisi, ancak üniversite bünyesinden veya gerek duyulduğunda dışarıdan katılan uzman mimar ve plancıların, ayrıca kullanıcı gruplarının ortaklaşa çalışmasıyla mümkün olabilir.

Tasarım ve uygulama sürecinde evrensel tasarım prensiplerinin yansımasını görmenin, sosyal model ve kapsayıcı model yaklaşımlarının düşüncede oluşmasıyla mümkün olacağı açıktır. Yerleşkenin mekânsal durumu değerlendirilirken, sürecin başından sonuna kadar her kullanıcı grubuyla etkileşim içinde mekânsal durumun eş zamanlı değerlendirilmesi, en kapsamlı çözüm yoluna götürecektir. Minimum gereksinimlerin karşılanması noktasında teknik tasarım standartlarının kes-yapıştır şeklinde zorunlu olarak kullanılmasından ziyade, mekâna özel esnek tasarım sürecini yönlendirici araç olarak kullanılması kapsayıcı mekân oluşumuna katkıda bulunacaktır. Erişilebilirlik konusunda yapılması gereken çok çalışmanın olduğu ülkemizde, amaçların ve buna bağlı olarak uygulamaların öncelikli alanlar üzerinden kapsamlı olarak belirlenmesi ve planlanması önemli olmaktadır. Tüm öğrenciler için eşit mekânsal fırsatlar sunabilen üniversitelerin varlığı, demokratik bir eğitim ortamı oluşturmanın yanında, bulunduğu kentin tasarım uygulamalarının gelişmesine de katkı sağlayacaktır.

* Bu çalışma yazarın Prof. Dr. Ali Cengizkan ve Prof. Dr. Selahattin Önür’ün danışmanlığında yürüttüğü doktora çalışmaları kapsamında hazırlanmıştır. Bkz. Dinç Uyaroğlu, İlkay, 2015, Performance Evaluation and Design Guidelines for Equitable Access of Students With Disabilities in University Campus Outdoor Environments, yayımlanmamış doktora tezi, ODTÜ, Ankara.

Bu icerik 3255 defa görüntülenmiştir.