ENDÜSTRİ MİRASI
			Modernleşme ve Sanayileşme Süreçlerinin Mekânsal Yansıması: Otomobil Üretim Yerleşkeleri Üzerinden Bir İrdeleme*
			Nasim Han, Mimar, DEÜ Mimarlık Bölümü Bina  Bilgisi Programı Doktora Öğrencisi 
Özlem Arıtan, Doç.  Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü 
			Üretim teknolojilerinin değişmesinin mekânlara ve kentlerin planlamasına olan etkilerini inceleyen yazarlar, bu değişimi otomobil üretiminin yapıldığı mekânlar üzerinden okuyor.
			
			
			
			
			 Süreç olarak modernleşme bugün algıladığımız şekliyle, bilimsel gelişmeler ve sanayileşme ile ortaya çıkan dönüşümlerin  ürünüdür. 17. yüzyıldan başlayarak bilimde yaşanan ilerlemeler,  akılla kavrananın ağırlık kazanmasına, günlük yaşamın geleneksel değerlerden sıyrılmasına  ve giderek rasyonelleşen bir toplumun ortaya çıkmasına önayak olmuştur. Akılcılığın yerleşik hale geldiği bu  süreçte modernleşme merkezden çevreye teknoloji ve kültür ithali, hatta sömürgecilik  gibi kanallar üzerinden aktarılarak neredeyse dünyanın tamamını etkisi altına  almış ve homojenleştirici bir gelişim  sergilemiştir. Sanayileşmeden beslenen modernleşmenin  en belirgin yansımalarından biri de örgütleyici / biçimlendirici özellikleri ve  fonksiyonelliğe verdiği  referansla makineleşme sürecidir. Bu bağlamda kapitalist sermayenin ekonomik sistemi akılcı bir şekilde daha fazla kâr  amacıyla örgütlemeye başladığı ve üretimde makinelerin kullanımını, seri üretimi ve standartlaşmayı teşvik ettiği görülmüştür.
Öte yandan modernleşme ve sanayileşme süreçleri ile ortaya  çıkan bu olgular 20. yüzyıla gelindiğinde somut tarihsel gelişmeler eşliğinde  kendini göstermiştir. 20. yüzyılın ilk yarısında seri üretimin giderek güçlendiği, sanayileşmenin simgesi  demiryollarının temel ulaşım ağları olduğu ve II. Dünya Savaşı’nın silahlanma çabalarını artırdığı saptanmıştır.  1950 sonrası süreçte kapitalist / sosyalist sistemleri baz alan iki kutuplu dünya düzeninin kurulduğu,  ancak yüzyılın son çeyreğinde sosyalist  bloğun çöküşüyle kapitalizmin rakipsiz bir güç haline geldiği söylenebilir.  Demiryollarının birincil konumunu karayollarına bıraktığı bu dönemde sanayi alanında  seri üretimde bazı esnemelerin gerçekleştiği, 1980, 2000 sonrası süreçte ise küresel sermayenin etkinleştiği ve sermaye  ile bağlantılı çevresel sorunların önem kazandığı gözlenmiştir.
Vurgulanan tarihsel eşikler ve tanımlayıcı kavramlarıyla modernleşme, sanayileşme  süreçleri belki de en somut dönüşümleri kentsel ölçekte gerçekleştirmiştir. Özellikle  sanayi kentlerinin, mekânlarının gelişiminde yukarıda belirtilen yeni toplumsal,  ekonomik, üretimsel koşullar doğrudan etkiler yaratmıştır. Sözü edilen  etkilerin örneklendiği önemli bir alanı da 20. yüzyılın öncü sanayi kollarından  otomobil üretim yerleşkeleri oluşturmaktadır. Bu yazıda otomobil üretim yerleşkeleri  üzerinden modernleşme ve sanayileşme süreçlerine, sonrasında da bunların somut  tarihsel gelişmelerle ilişkilerine yönelik bir irdeleme yapılacaktır. Böylesi bir  irdelemeyle bu süreçlerin yarattığı mekânsal dönüşümleri, ekonomik, toplumsal  verilerle bağlantılı daha geniş bir perspektiften okuma fırsatı yakalanacağı ve  görece ihmal edilmiş sanayi mekânlarının içerdiği modernleşme bilgisinin  görünür kılınacağı düşünülmektedir. Çalışmada öncelikle sanayi kentlerine / mekânlarına  daha yakından bakılacak, ardından farklı dönemleri temsil eden üç otomobil  yerleşkesi üzerinden okumalar gerçekleştirilecektir.
  
  MODERNLEŞME SÜRECİNİN TAŞIYICISI SANAYİ KENTLERİNİN VE  MEKÂNLARININ GELİŞİMİ
Modernleşme, sanayileşme süreçleri  Harvey’in de tanımladığı gibi özünde kentsel olgular olarak kendini gösterir.(1) Özellikle 1830’lardan sonra hızlı bir şekilde yayılma gösteren demiryolu  taşımacılığı, sanayi kentlerinin gelişimini hızlandırmış;(2) fabrika, demiryolu ve kaotik gelişim  sanayi kentlerinin 19. yüzyıldaki en belirgin özelliği olmuştur.(3) 20. yüzyılın sanayi kenti 19. yüzyıla oranla sosyal, kentsel bağlamda  geliştirilen ısrarlı eleştirilerin etkisi ve fabrikaların kent dışında inşa  edilmeye başlaması sonucunda göreceli olarak daha sağlıklı hale gelmiştir.  Modernleşme ve sanayileşmenin getirdiği standartlaşma, kentsel örgütlenmenin  bütünündeki yansımalarını çoğaltırken, 1950’lerde tip konutların inşasıyla da karşılığını  bulmuştur. Bu süreç kentlerde dışa doğru büyümeyle kendini göstermiş ve 1980’lerde  neoliberal politikalarla küreselleşen sermaye kentleri de dönüştürmeye  başlamıştır. Sermayenin küreselleşmesi kentlere üretim dışında mal, hizmet,  bilgi akışı bağlamında yeni işlevler yüklemiş ve sanayi mekânlarının yeni kamusal  fonksiyonlarla desteklenmesi bu mekânların hem kentle daha ilişkili hem de  pazarlama stratejilerine daha elverişli hale gelmesini sağlamıştır. Ayrıca 2000 sonrası  sanayi kentlerinin yarattığı çevresel sorunlara ilgi artmış, sanayi mekânları  da besledikleri sorunların çözümüne odaklanmıştır.(4)
Sanayi mekânları mimari  ölçekte de modernleşmenin yarattığı önemli değişimlere sahne olmuştur. İlk  sanayi mekânlarında geleneksel malzeme ve yapım yöntemleri kullanılırken 20. yüzyılın  ilk çeyreğinde betonarme ve çelik konstrüksiyonun devreye girmesi bu mekânları  dönüştürmüştür. 20. yüzyıl başlarına tarihlenen sanayi mekânlarında doğrusal / rasyonel  biçimleniş ve makinelerin oluşturduğu fonksiyonel dil netlikle okunmaktadır,  ancak önceleri çok katlı olan sanayi mekânlarının, üretimde genişleme / işleyiş  açısından kısıtlayıcı olmaları nedeniyle, zamanla yerlerini tek katlı, yatayda gelişen  sistemlere bıraktığı görülmüştür.(5) Zeminde yayılan mekânlarda derinliğin artması sonucu ortaya çıkan doğal  ışıklandırma sorunu, üst örtünün parçalanmasıyla ortadan kaldırılmış ve şed / fenerli  çatılar erken sanayi mekânlarının karakteristikleri haline gelmiştir.
Çok katlı formlardan tek katlı  formlara geçilmesinde otomobil üretim mekânsallığı içinden çıkan ve verimlilik,  uzmanlaşma, seri/stoklu üretim, montaj hattı, standartlaşma gibi olguları  yerleşik hale getiren Fordist sistemin de etkisi büyüktür.(6) (Resim 1) 1950’lerden sonra ise daha  az stoklu yalın üretim yöntemlerinin çoğalması nedeniyle seri üretimde göreceli  olarak bazı esnemeler yaşanmış ve bunlar da üretim birimlerinin parçalanmasına /  çeşitlenmesine neden olmuştur. Burada erken sanayi yerleşkelerinde üretim  dışında çalışanlara yönelik sosyal, ikamet bazlı birimlerin de bulunduğu, ancak  günümüze doğru gelindikçe kentle bütünleşme süreçlerinin de etkisiyle ikamet  fonksiyonunun azaldığı eklenmelidir.
MODERNLEŞME VE SANAYİLEŞME SÜREÇLERİ BAĞLAMINDA OTOMOBİL  ÜRETİM YERLEŞKELERİNİN İRDELENMESİ
Otomobil üretim mekânları, sanayi  mekânlarının modernleşme süreci bağlamında yaşama geçirdiği genel pratikleri büyük  ölçüde yineleyen, üstelik Fordist sistemi geliştiren yapılanmalardır. Küçük binalarda  kurulan ancak kısa sürede büyük yerleşkelere dönüşen, II. Dünya Savaşı  sırasında savaş malzemeleri üretimine yönelen, 1920’lerde ABD’de en büyük sanayi  kolu haline gelen otomobil yerleşkeleri, 20. yüzyılın ikinci yarısında da  dünyadaki etkinliğini artırmıştır. Çalışmada ele alınan yerleşkeler, erken  dönemin kurucu örneklerinden Ford firmasına ait River Rouge, 20. yüzyılın  ikinci yarısının dönüşümlerini yansıtan Ferrari
Maranello ve 2000 sonrasının öne çıkan yapılanmalarından Volkswagen  Şeffaf Fabrikası Yerleşkesi’dir.
Ford River Rouge Yerleşkesi 
  Konum: Dearborn, Michigan, ABD
  Mimar: Albert  Kahn
  Kuruluş:  1917-1928
  Toplam alan: 3.840.000 m²
  İşçi sayısı: 1930’lü yıllarda 100.000 kişi
  Ford Motor firması(7), 1900’lü  yıllarda Amerika’da Henry Ford tarafından kurulmuştur ve River Rouge Yerleşkesi  Ford’un dördüncü yerleşkesidir.(8) (
Resim 2, 3) Piquette ve Highland  Park Yerleşkeleri’nin çok katlı üretim mekânları ve ulaşım hatlarından uzaklığı  malzeme akışı açısından sıkıntılar yaratmış, bu nedenle 1916 yılında Rouge  Nehri kenarında yeni bir yerleşke tasarlanmıştır.(9) Demiryolu, deniz ulaşımı ve maden ocaklarına yakın mesafede konumlanan bu alanda  otomobil üretimi için gerekli her şeyin üretilebilmesi mümkün olmuştur.(10) Başlangıçta kentsel dokunun tamamen dışında, toplu taşıma  imkânlarından yoksun bir bölgede yer alan yerleşke geliştikçe kentsel bir çekim alanı yaratmış ve toplu taşımacılığın önemli bir  merkezi haline gelmiştir.
River Rouge, üretim  sürecindeki iş akışına göre kurulmuştur. Yerleşkede hammadde kaynağına, ulaşım  yollarına yakın mesafede bulunan birimler ilk işlemlerin, merkezde  konumlananlar ise parça üretimi, montaj, son montaj işlemlerinin yapıldığı mekânlardır.  Yerleşke birbirleriyle yakın ilişkilere sahip mekânların oluşturduğu entegre  bir sistem olarak yapılandırılmıştır. River Rouge’da ilk inşa edilen üretim  binaları, tek katlı gemi üretim fabrikası ile küçük bir elektrik santralidir.(11) Sonraki süreçte ilk santral binası yıkılarak yerine dönemin sanayi estetiğini  yansıtan büyük bir santral tasarlanmıştır. Yerleşkede zaman içinde diğer  birimler de yerlerini almış ve geri dönüşüm amacına hizmet eden bir kâğıt  fabrikası, 1928’de dört katlı yönetim, 1934’te yönetimin karşısında Rotunda(12) binası inşa edilmiştir.
(Resim 4, 5) Bir  sergi alanı olan Rotunda, otomobil fabrikalarının günümüzdeki tecimsel  kamusallık odaklı mekânlarının ilk örneklerinden biridir. Yerleşkenin  üretim dışı fonksiyonlar açısından da zengin olduğu, sosyal yaşamı örgütleyen  okul, itfaiye, hastane, müzik ve spor mekânlarına ayrıca konut yapılarına sahip  olduğu görülmektedir. İlk yıllarında işçi yemek alanları sınırlı olan yerleşke,  1940’larda tasarlanan kafe ve restoranlarla daha konforlu hale gelmiştir.  1990’larda River Rouge  Yerleşkesi büyük bir revizyon geçirerek yeşil çatı, enerji tasarrufu  uygulamalarına odaklanmış ve 2000 yılında Ford Rouge Merkezi(13) adıyla tekrar faaliyetlerine başlamıştır. (Resim  6) Yerleşke yapılarının biçim dili bağlamında da rasyonel, lineer formlar  ortaya koyduğu, tek katlı, yatayda gelişen, yalın çizgilere sahip binaları ve  uzun bacalarıyla erken sanayi yapılarına özgü estetiği yansıttığı söylenebilir.
Ford River Rouge Yerleşkesi, modernleşme nosyonları  açısından entegre bir sistem olarak tasarlanışı, kübik, sade biçimlenişi ile  rasyonelliği; kaynaklara ve ulaşım ağlarına yakınlığı, iş akışına göre  kurgulanışı, yatayda gelişen kesintisiz üretim alanları, küçük bir kent haline  gelmesini sağlayan sosyal mekânları ile fonksiyonelliği; montaj hattı içeren  üretim mekânları, tekrar eden yapısal parçalarıyla makine odaklı ve  standartlaştırıcı yaklaşımı gerçekliyor görünür. Öte yandan bu kavramları  besleyen somut gelişmeler bağlamında River Rouge’un, 20. yüzyılın ilk yarısında  Fordist mantığı kendi içinden geliştirdiği; dünya savaşları sırasında mekânlarını  savaş malzemesi üretimine yönlendirdiği; diğer yerleşkeler gibi kent dışında, demiryollarına  yakın bir noktada kurulduğu; sosyal donatı yoğunluğunu birebir yansıttığı;  1950’lere doğru Ford Rotunda binasına karşın henüz kentliyle doğrudan bağ  kurmadığı ve dönemin betonarme malzeme, kübik, rasyonel biçimlenme tercihlerini  somutladığı söylenebilir. 1950 sonrasında ise karayolları ve kentsel ölçekteki gelişmelerin  kentin Yerleşkeye doğru büyümesi, seri üretimdeki esnemelerin parçalanmış yeni  üretim mekânları, sürdürülebilir yaklaşımların 90’lardaki ekolojik yapı  yenilemeleri, 2000 sonrasının artan küresel sermaye, kent, pazarlama ilişkilerinin  Rouge Center’ın kentsel bir odak haline getirilmesi şeklinde kendini gösterdiği  saptanır.
Ferrari Maranello Yerleşkesi 
  Konum: Maranello, İtalya
 
  Mimar: Jean  Nouvel, Marco Visconti (1960’lı yıllar), Massimiliano Fuksas, Renzo Piano, Maurizio Marcato (1990’lı yıllardan  sonraki mimarlar) 
  Kuruluş:  1943-1947 (orijinal kuruluş)
Toplam alan: Yaklaşık 550.000 m² 
  İşçi sayısı: 3000 kişi
Ferrari firması 1929’da Enzo Ferrari tarafından  İtalya’nın Modena kasabasında kurulmuş, 1943’te Maranello kentine taşınmış(14) ve 1947’de otomobil üretimine başlamıştır.(15) (
Resim 7-10) Ferrari Maranello Yerleşkesi’nin  ilk binalarının bazıları zaman içinde yıkılmış, bu binaların bilgilerine araştırma  sürecinde ulaşılamamıştır. Ancak bugün var olan üretim mekânlarının bazılarının  1940’lı yıllara ait olduğu düşünülmektedir. Burada 1960’lardan günümüze uzanan  süreçte inşa edilen ve yerleşkenin büyük bölümünü oluşturan yapılar irdelenmiştir.
Maranello Yerleşkesi’nin mekânlarını üretim, araştırma-geliştirme  ve sosyal birimler olarak üç ana gruba ayırmak mümkündür. Yerleşkede üretim akışının  binadan binaya gerçekleştiği ve dönemin “doğrusal biçimlenişten görece uzaklaşma”  eğiliminin kendini gösterdiği söylenebilir. 20. yüzyılın ikinci yarısında  gelişen ve yalın üretim yöntemlerine odaklanan yaklaşım ile onun uzantısı  görece parçalı üretim mekânsallığı burada da izlerini okutur. Ancak esnemelere karşın  seri üretimin getirdiği makineleşme Maranello’da da oldukça etkindir, hatta üretim  kimi noktalarda robot-makineler tarafından gerçekleştirilmektedir. Yerleşkede  yer alan sosyal donatılar ise çalışanlara, işçilere sosyalleşme olanağı  sağlayan bina içi mekânlar ile restoran yapısıdır. Ferrari tarafından 2004’te Maranello kentinin içinde bir  müze ve 2010’da Abu Dabi’de bir tema park inşa edilmiştir. 172.000 m²’lik kapalı alana sahip  olan bu park, 200.000 m²’lik  kırmızı renkli bir çatı malzemesiyle örtülmüştür. (Resim 11)
Ferrari yerleşkesinin modernleşme  ve sanayileşmeye özgü kavramlar bağlamında, yeni teknolojilere adapte  olabilmesi, sayıları çoğalsa da binalar arasında verimliliği engellemeyen  ilişkiler kurabilmesi, yatayda gelişen, yalın formlara sahip mekânlar üretmesi  nedeniyle rasyonel, fonksiyonel yaklaşımı yaşama geçirdiği gözlenir. Standart,  makineli, homojen üretim mekânsallığını da büyük ölçüde gerçekleyen yerleşkede,  seri üretim dışında tekil üretimlerin, robot kullanımına karşın kimi noktalarda  el işçiliğinin ve standart birimler dışında asimetrik ve akışkan formlu bazı  yapıların bulunması sözü edilen homojenliği yer yer esnetmiştir. Dönemsel  gelişmeler bağlamında ise Maranello’da 20. yüzyılın ikinci yarısına özgü  uluslararası sermaye, yalın üretim, karayolu ulaşımı, kentleşme artışının
 teknolojik / parçalı mekânsallık ve kentsel  yoğunlaşma; çelik, cam malzeme kullanımı artışının da kimi yapılarda şeffaf  yüzeylerin ve farklı biçimlenişlerin tercih edilmesi şeklinde kendini gösterdiği  saptanır. Ayrıca 2000’lerden sonrası küreselleşmenin ve bununla ilişkili kentsel  açılımın
burada  Ferrari müzesi ve tema parkı, sürdürülebilirlik yaklaşımının da mekânlarda  temiz enerji kullanımı ile örneklendiği söylenebilir.
Volkswagen  Şeffaf Fabrikası
  Konum: Dresden, Almanya
  Mimar: Gunter Henn
  Kuruluş: 2001-2002
  Toplam alan: 55.000 m²
  İşçi sayısı: 800 kişi
  1937’de Almanya’da kurulan, II. Dünya Savaşı sırasında yerleşkesi  tümüyle bombalanan, zaman içinde yeniden büyük yerleşkeler oluşturan Volkswagen  firması, 2002 yılında ünlü “şeffaf fabrikasını” Dresden kentinin merkezinde  eski kongre binasının karşısında inşa etmiştir.(16) (
Resim 12-15) Fabrikanın en belirgin  özelliği şeffaf biçimlenişe sahip olmasıdır, böylelikle tüm üretim ve sergileme aşamaları dış ve iç mekândan belirli bir düzeyde  algılanabilmektedir.
Montaj, depolama ve sergileme bölümleri fabrikanın önemli  bir kısmını kapsamaktadır. İki kattan oluşan montaj alanı, bu alanı dıştan çevreleyen  otomobil sergileme bölümü ile içten tutan merkezî alan fabrikanın asal  bölgelerini oluşturmaktadır. Montaj alanıyla benzer iç yüksekliğe sahip total,  büyük bir hacim olarak tasarlanan merkezî alan içinde tek, iki ya da üç kotlu  ve sağır, yarı şeffaf, tamamen şeffaf ya da hacme doğrudan açılan, farklı  geometrilerde kütleler yer almaktadır. Ana girişin üstünde konumlanan toplantı  odası, onunla bağlantılı idari kütle ve üç kotlu kafeterya birimi sözü edilen  kütlelerin öne çıkanlarındandır. Bu hacim açık planlı zemin kotunda da ana  girişi, satış / bilgi alma birimlerini ve ziyaretçilerin toplanma alanını barındırmaktadır.  Böylesi bir mekânsal kurgu, merkezî alanın oldukça akışkan bir hacimsellik kazanmasına  katkıda bulunmaktadır. Öte yandan merkezdeki girişle bağlantılı bir başka  depolama / sergileme alanı olarak hizmet veren şeffaf silindirik kule de  fabrikanın en karakteristik parçalarından biridir. Merkezdeki hacmin içinden  onu saran iki katlı montaj hattındaki süreçler cam bölücüler nedeniyle  izlenebilmektedir. Fabrikadaki tüm birimlerin şeffaf bölücülerle birbirinden  ayrıldığı ve girişin kısmen altında kalan katın da depo olarak kullanıldığı  söylenmelidir. Zehirli madde, gürültü oluşumunu önleyen çevresel teknolojiler ile  iç mekânda kontrollü bir havalandırma, karma bir aydınlatma sistemi kullandığı  saptanan Volkswagen Fabrikası’nın, kente bakan çeperlerinde de yeşil tampon  bölgeler bulunmaktadır.
Kentle bütünleşen bir konumu olan fabrikanın esnek,  hareketli sosyal mekânlarıyla kentlileri etkili biçimde alana çekmeye ve  böylelikle hem üretim mekânını kamusala açmaya hem de bunu tecimsel bir  düzlemde gerçeklemeye yöneldiği belirtilmelidir. Bu kapsamda günlük 250 kişilik  ziyaretçi kapasitesine sahip fabrikada, özel cihazlarla ziyaretçilerin üretim  aşamalarını görebilmelerini sağlayan sanal montaj hattı turlarının düzenlenmesi  de sanayi mekânsallığına ilişkin yeni bir deneyim olanağı ve etkili bir  pazarlama stratejisi olarak yorumlanabilir.
Volkswagen  Şeffaf Fabrikası görece yeni bir yerleşke olarak modernleşme, sanayileşme süreçlerini  tanımlayan kavramları hem gerçekler hem de çeşitli noktalarda esnetir. Üretim,  yönetim, satış birimlerinin yakın mesafede, etkin ilişkiler içinde çözümlenmesi,  montaj hattının giderek daha çok robotik tekniklerle beslenmesi ve kübik formlu,  görece standart üretim mekânlarının varlığı rasyonel, fonksiyonel, standartlaştırıcı,  makineleştirici yaklaşımın göstergeleri  olarak algılanabilir. Ancak özellikle merkezî alan ve içinde konumlandırılan kütlelerde  egemen olan asimetrik, esnek biçimleniş ve kübik montaj mekânında ilk  fabrikalara özgü iki katlı sisteme geri dönüş, katı, homojenleştirici ilişki kalıplarını  gevşetiyor görünür. Montaj hacmindeki iki katlı kurgu ilk fabrikalardaki sirkülasyon  sorunlarını otomosyonla çözmesi ve üretimdeki akışı şeffaf yüzeylerle izlenebilir  kılması nedeniyle katı bir rasyonaliteden çok, dinamik bir mekânsallığın ifadesi  haline gelmektedir, ancak bu ifade aynı zamanda günümüz satış tekniklerinin etkili  bir yorumu olarak ta sistemi yeniden üretmektedir. Fabrika somut dönemsel gelişmelere  ilişkin de veriler iletir, 2000’ler sonrasına özgü sürdürülebilirlik temasını kullandığı  çevresel teknolojiler, kentle bütünleşme eğilimini kent içi konumu, sosyalleşme  mekânları, üretim mekânsallığındaki parçalılığı parçalı ama yakın mesafeden, geçirgen  yüzeylerle ilişkilenen kütle kurgusu, artık çalışanların ikametini içermemeyi salt  fabrika oluşu, artan cam, çelik kullanımını malzeme tercihleri ve küresel sermaye  akışını kentliyle kaynaşma fırsatı sunan pazarlama mekânları ile somutlar. 
SONUÇLAR
  Genel  olarak modernleşme ve sanayileşme süreçlerinde ortaya çıkan kavramların, farklı  dönemleri temsilen ele alınan otomobil yerleşkelerinde büyük ölçüde  somutlaştığını söylemek mümkündür. Rasyonel, fonksiyonel, makineleştirici biçimleniş,  her üç örnekte yaşama geçirilmektedir. Bu kavramlar sanayi mekânlarının özünde var  olan ve mekânsal yansımaları bağlamında zaman içinde esnetilseler de belirleyici  olmayı sürdüren ana eksenlerdir. Akılcı, standartlaştırıcı, homojenleştirici yaklaşım  yerleşkelerde genellikle rasyonel  bir işleyiş ve standart mekânların, yapı elemanlarının kullanımı şeklinde kendini  gösterir. Ancak söz konusu yansımalar River Rouge Yerleşkesi’nde netlikle okunurken,  Ferrari Yerleşkesi’nde ve Şeffaf Fabrika’da bir ölçüde esnetilmiş  görünmektedir. Bu durum 20. yüzyılın ikinci yarısında seri üretimde yaşanan  görece değişimlerin ve doğrusal, statikleşen moderne, sanayileşmeye giderek  artan tepkilerin mekânsal karşılıkları olarak yorumlanabilir. Modernleşme  ve sanayileşme süreçlerinde ortaya çıkan dönemsel özellikler de irdelenen otomobil  yerleşkelerinde önemli izler bırakmıştır. 20. yüzyılın başlarında geliştirilen seri  üretim anlayışı, erken dönem örneği Ford’ta en karakteristik biçimde kendini  gösterirken, yüzyılın ikinci yarısında gündeme gelen esnemeler Ferrari ve Volkswagen  fabrikalarında daha esnek, parçalı yapılanmalarla somutlaşmıştır. Yalın üretim,  geç dönemde kurulan iki yerleşkede çalışanlara yönelik ikamet mekânlarının  azalması sonucunu da beraberinde getirmiştir.
Döneme özgü biçimde 20. yüzyılın ilk yarısında kent  dışında inşa edilen River Rouge, 1950’lerde kentin büyümesi sonucu kent içinde  kalmıştır. Otomobil yerleşkelerinin zamanla kentsel çekim noktaları haline gelmesi,  hatta geç dönemde doğrudan kentle ilişkilendirilerek tasarlanması olgusu özellikle  Şeffaf Fabrika’da etkin yansımalar oluşturur. Ulaşım hatları bağlamında erken  dönemde simgeleşen demiryollarının, 50’lerden sonra ise karayollarının ağırlık  kazanması durumu, River Rouge ve diğer yerleşkelerde karşılıklarını bulur. Dünya  savaşlarının birçok sanayi dalında olduğu gibi otomobil yerleşkelerinde de savaş  malzemesi üretimini hızlandırdığı görülmektedir.
1980’li, 2000’li yıllarla birlikte kapitalist süreçlerin ivmelenmesi  yerleşkelerde özellikle pazarlamaya yönelik kamusal mekânların fonksiyonel ve  biçimsel bağlamda gelişmesine neden olmuştur. Ferrari’de müze, tema park gibi  kamusal mekânlar yerleşke dışında tasarlanırken Şeffaf Fabrika’da sanayi mekânının  kendisi kentliye sunulmuş, üretim mekânlarını kent / mimarlık dışı kabul eden  anlayışı aşmayı sağlayan böylesi mekânsal çözümler bir yandan da tecimsel  stratejilerin odak noktaları haline gelmiştir. Öte yandan yerleşkelerin 80’lerden sonra güçlenen çevresel  yaklaşımların etkisiyle yenilendiği, özleri itibariyle ekoloji dostu sayılmasalar  da temiz enerji kaynaklarına yöneldiği gözlenmektedir. Malzeme, biçim dili bağlamında  da Ford’un 20. yüzyılın ilk yarısına özgü kübik, rasyonel formlara, betonarme  malzeme kullanımına öncelik tanıdığı ve günümüze doğru yaklaşıldıkça Ferrari, Volkswagen  Yerleşkeleri’nin kendilerini sergilenir kılan daha akışkan, asimetrik formları,  şeffaf malzeme kullanımını tercih ettiği saptanabilir. 
Sonuç itibarıyla irdelenen  örnekler üzerinden otomobil yerleşkelerinin hem modernleşme ve sanayileşme  süreçlerini tarifleyen kavramları hem de dönemsel değişimleri bir arada, karma  bir yapı içinde yaşama geçirdiği söylenebilir. Başka bir deyişle otomobil  yerleşkeleri sanılanın tersine modernleşme sürecinin kenti, mekânı dönüştürme  biçimini birebir örnekleyen ve ekonomik, sosyal, teknolojik değişimlerin  yarattığı kazanım ve sorunları birçok mekânsal pratiğe oranla daha yoğun biçimde  ileten, hatta onlara öncülük eden yapılanmalar olmaktadır. Bu nedenle modernleşme  ve sanayi mekânsallığının geleceğini öngörme ve kurma yönünde de otomobil  yerleşkelerinin etkili tartışma olanakları sunacağı düşünülmektedir.
KAYNAKLAR
Arıtan, Özlem, 2004, “Kapitalist  / Sosyalist Modernleşme Modellerinin Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığının Biçimlenişine  Etkileri-Sümerbank Kit Yerleşkeleri Üzerinden Yeni Bir Anlamlandırma Denemesi”,  DEÜ FBE, yayımlanmamış doktora tezi, İzmir. 
Azizi Sadatlou, Nasim, 2014, “19.  Yüzyıldan Günümüze Sanayi Yapılarının Modernleşme Süreci Bağlamında İrdelenmesi:  Otomobil Yerleşkeleri”, DEÜ FBE, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İzmir.
Benevolo, Leonardo, 2006, Avrupa Tarihinde Kentler, (çev.) Nur  Nirven, Literatür Yayınları, İstanbul.
Bryan, Ford R., 2003, Rouge: Pictured in its Prime: Covering the  Years 1917-1940, Wayne State University Yayınları, Detroit.
Duru, Bülent; Alkan, Ayten  (der. ve çev.), 2002, 20. Yüzyılın Kenti,  İmge Kitabevi, Ankara.
Eyüce, Özen, 1999, “Sanayi  Yapılarında Biçimsel Değişimler”, Ege  Mimarlık, sayı:31, s.31-36.
Harvey, David, 2003, Postmodernliğin Durumu, (çev.) Sungur  Savran, Metis Yayınları. İstanbul.
Mumford, Lewis, 2007, Tarih Boyunca Kent: Kökenleri, Geçirdiği  Dönüşümler ve Geleceği, (çev.) Gürol Koca, Tamer Tosun, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
URL1. “Ford River Rouge Plant”,  http://fordmotorhistory.com/factories/river_rouge/index.php [Erişim: 20.11.  2019]
URL2. "Maranello".  Erişim tarihi: 11 20, 2019 http://www.maranello.it/history/
URL3. "History".  Erişim tarihi: 11 20,2019 https://corporate.ferrari.com/en/about-us/history 
URL4. "Volkswagen".  Erişim tarihi: 11 20, 2019. http://en.wikipedia.org/wiki/Volkswagen.
NOTLAR
1. Harvey, 2003, s.48.
2. Benevolo, 2006.
3. Mumford, 2007.
4. Duru; Alkan, 2002, ss.8-9.
5. Eyüce, 1999, s.34.
6. Arıtan, 2004.
7. Ford Motor Company.
8. Bu firmanın ilk üretim mekânı tek katlı küçük bir atölye, ikincisi Piquette  Yerleşkesi, üçüncüsü 1908 tarihli Highland Park Yerleşkesi’dir.
9. Bryan, 2003, s.15.
10. URL1.
11. Bryan, 2003.
12. “Rotunda”nın kelime anlamı dairesel ve kubbeli  yapıdır.
13. Ford Rouge Center.
14. URL2.
15. URL3.
16. URL4.
*Bu çalışma Nasim Azizi Sadatlou’nun Doç. Dr. Özlem Arıtan  danışmanlığında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde 2014 yılında tamamladığı  “19. Yüzyıldan Günümüze Sanayi Yapılarının Modernleşme Süreci Bağlamında  İrdelenmesi: Otomobil Yerleşkeleri” isimli yüksek lisans tez çalışmasından üretilmiştir.
			
			
			Bu icerik 5176 defa görüntülenmiştir.