378
TEMMUZ-AĞUSTOS 2014
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Hafıza Mekânları
    Pelin Derviş, Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi, Türkiye Pavyonu Proje Koordinatörü

YAYINLAR



KÜNYE
MİMARLIK GÜNDEM

Soma’nın Aynasında Türkiye’deki İş Cinayetlerine Bakmak

Aziz Çelik, Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi, İİBF Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü

13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da bir yeraltı maden ocağında 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği “kaza”, Türkiye’de yaşanan en büyük toplu işçi kırımı olarak tarihe geçti. Soma katliamı 301 işçinin aynı anda ölmesi nedeniyle kamuoyunda iş cinayetlerine ilişkin bir duyarlılığa yol açtı. Ozanın dediği gibi “toptan ölür madenciler” ve ancak böyle haber olurlar. Oysa Türkiye’de her üç ayda bir Soma katliamı boyutlarında iş cinayetleri yaşanıyor. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi tarafından derlenen bilgilere göre 2013 yılında en az 1235 işçi iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirdi. 2014’ün ilk beş ayında ise bu sayı 810’a ulaştı.

İşçi ölümlerinin en çok yaşandığı işkolları olarak madencilik, inşaat-yol, tarım-orman, taşımacılık ve metal öne çıkıyor. Özellikle madencilik ve inşaat, en yoğun işçi ölümlerinin yaşandığı işkolları. AVM, köprü ve yol inşaatlarında giderek daha fazla işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. AVM’ler, otoyollar ve köprüler işçilerin ölü bedenleri üzerinde yükseliyor. Çok eskiye gitmeden bir kaç örnek durumun vahametini anlatmaya yeter: Nisan 2014’te 3. Boğaz Köprüsü inşaatında üç işçi, Mayıs ayında Ağaoğlu Maslak 1453 inşaatında bir işçi, yine Mayıs ayında Kartal’da Metsan Nexus şirketine ait bir inşaatta üç işçi, iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirdi.

Ayda yaklaşık 100 işçinin iş cinayetleri sonucu öldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Bu tablo “kaza” ve “fıtrat” ile izah edilemez ve hiçbir şekilde “normal” karşılanamaz. Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre Türkiye, ölümlü iş kazaları konusunda açık ara önde. AB ülkelerinde 100 bin işçi başına ölümlü iş kazası oranı 1.8’e gerilemişken, Türkiye’de bu oran 2011 ve 2012 yılları için 15 civarında. Madencilik işkolunda ise tablo daha vahim. Türkiye’de 100 bin maden işçisi başına ölümlü iş kazası 73 iken bu sayı Almanya’da 8, İngiltere’de ise 5. Bu veriler de gösteriyor ki, iş cinayetleri ciddi bir biçimde sınırlanabilir ve azaltılabilir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin etkili bir biçimde uygulandığı, sendikal örgütlenmenin yüksek olduğu ve devletin sağlık ve güvenlik önlemlerini sıkı bir biçimde denetlediği ülkelerde ölümlü iş kazalarında ciddi azalmalar sözkonusu.

Bilimin, tekniğin, aklın ve hukukun gerektirdiği önlemler alındığında yaşanmayacak ölümlerin, “kaza” olarak nitelenmesi mümkün değil. İş cinayetlerini sadece teknik-hukuksal bir sorun olarak değerlendirmek de yeterli değil. İş cinayetleri iktisadi ve sosyal politikalarla, işin örgütlenmesiyle ve çalışma rejimiyle doğrudan bağlantılı makro bir sosyal politika ve siyaset sorunudur. İş cinayetlerinin ortak özelliklerine bakıldığında bu gerçek daha iyi anlaşılmaktadır. İş cinayetleri, sendikasız, örgütsüz, güvencesiz ve esnek çalışma rejimiyle yakından ilgilidir. Taşeron (alt işveren) ilişkisiyle çalışan işçilerin daha yaygın bir biçimde iş cinayetlerine kurban gitmesi tesadüf değildir. Özellikle inşaat ve madencilik sektöründe son dönemlerde artan taşeron çalışma düzeni cinayete davetiye çıkarmaktadır. İnşaat sektöründe yaşanan büyümenin, iş cinayetlerini de büyütmesi tesadüf değildir. Taşeron şirketler daha ucuz işçi çalıştırmak ve daha hızlı iş veya mal teslim etmek için iş güvenliği önlemlerini hiçe saymaktadır. Örneğin, Soma katliamının yaşandığı ocak Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) sahibi olduğu, ancak taşeron olarak Soma Holding’in kömür çıkarttığı bir ocaktı. TKİ’nin çıkartılan tüm kömürü alım garantisi verdiği bu ocakta, şirket kâr maksimizasyonu için işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini ihmal etti, devlet denetlemedi, göz yumdu ve sonuçta katliam yaşandı. İş organizasyonunun kendisi (örneğin taşeron çalışma düzeni) doğrudan iş cinayetine yol açmaktadır. Bu nedenle iş cinayetlerinin önemli bir bölümü “örgütlü” birer suçtur.

İş cinayetlerinin yaygınlığının önemli bir nedeni, işçilerin örgütsüz olmaları ve bu nedenle tehlikeli çalışma koşulları karşısında kendilerini koruyamamalarıdır. Türkiye, iş kazalarında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri içinde ilk sırada yer alırken sendikalaşma oranları açısından OECD’nin en kötüsü durumundadır. Türkiye’de özel sektörde sendikalaşma oranının sadece yüzde üç civarında olduğu dikkate alınacak olursa, iş cinayetlerinin yaygınlığı daha iyi anlaşılabilir. Madencilikte yaşanan taşeronlaşma ve özelleştirme, iş cinayetlerinin bir diğer nedenidir. Örneğin, Zonguldak havzasında yapılan bir araştırmaya göre özel ve kaçak maden ocaklarında yaşanan ölümler kamu ocaklarının 12 katıdır.

Etkin bir denetim ve yaptırım mekanizmasının yokluğu, iş cinayetleri açısından çok yaşamsal bir başka etken. Mevzuat, işverene en son teknolojiyi kullanarak işçinin sağlığını koruma yükümlülüğü getirirken, bu yükümlülüğü denetlemek ve uygulanmasını sağlamak durumda olan devlet, adeta iş cinayetlerini teşvik ediyor. Kamu kesiminde son dönemlerde yaygınlaşan taşeron uygulaması doğrudan işçi sağlığı ve iş güvenliğini tehdit etmektedir. Çalışma hayatını denetlemekle yükümlü müfettiş sayısının azlığı ve müfettişlerin görevlerini yapmalarını engelleyen idari müdahaleler, kamusal denetimi zayıflatmaktadır. Çokça yapıldığı gibi iş cinayetleri sonrasında iş müfettişlerini ve iş güvenliği uzmanlarını günah keçisi ilan etmek ciddi bir haksızlıktır ve gerçek sorumluları perdelemektedir. İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri işverenin ücretli çalışanları oldukları veya iş güvenliği hizmetleri piyasadan satın alındığı için bu yolla etkin bir denetim yapmak mümkün değildir. İşgüvenliği denetimi yapan uzmanların işverenler karşısında ciddi bir iş güvencesiyle korunması ve işlevlerini bağımsız olarak yapmaları yaşamsal bir konudur.

Soma’nın tekrarlanmaması için, her gün yaşanan ve birikerek her ay birer Soma boyutuna ulaşan iş cinayetlerinin engellenebilmesi için, iş cinayetlerinin gerçek nedenlerinin üzerine gidilmesi, iş cinayetlerine karşı bütünsel bir politika yürütülmesi ve piyasayı kutsayan güvencesiz çalışma rejiminden vazgeçilmesi olmazsa olmazdır.

Bu icerik 6422 defa görüntülenmiştir.
Kaynak: Yasin Akgül / NarPhotos