401
MAYIS-HAZİRAN 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: 2018 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

YAYINLAR



KÜNYE
GÜNCEL

Müzeme Dokunma: Trabzon Ayasofyası

Zeynep Ahunbay, Prof. Dr., İTÜ Mimarlık Bölümü

1964 yılından itibaren müze işleviyle ziyaretçilere açık olan Trabzon Ayasofyası, 2013 yılında camiye çevrilmişti. İnsanlığın ortak mirası olan anıtın sahip olduğu estetik ve sanatsal özelliklerinin korunarak yaşatılması için müze olarak kullanılması gerekliliğini savunan Mimarlar Odası, o günden beri hukuki mücadeleye devam etmektedir. Geçtiğimiz Nisan ayında yapının cami olarak kullanılması için Koruma Kurulu’nun onayladığı hukuka ve koruma ilkelerine aykırı projeler mahkemece iptal edildi. Bu noktadan sonra atılacak adımları merakla takip etmekteyiz. Yazar, yapının tarihsel önemine bir kez daha dikkatimizi çekerek yürütülen bu mücadelenin nedenlerini ortaya koyuyor.

 

Doğu Karadeniz’in güzel şehri Trabzon, antik dönemden başlayarak tarih sahnesinde önemli roller üstlenmiştir. Kentin Sinop’a bağlı bir Yunan kolonisi olarak kuruluşu milattan önce 756 yılına dayanmaktadır.(1) Roma İmparatoru Hadrian kıyıya bir liman yaptırmış; Justinyen döneminde depremde hasar gören surları ve kamu yapıları yenilenmişti. Bizans egemenliğinde Ermenistan, İran ve doğu ticaretinin yapıldığı bir ticaret kenti olarak öne çıkan Trabzon, içinde Ceneviz ve Venedik kolonileri bulunan, Çin’den gelen malların gemilere yüklenerek başka noktalara gönderildiği bir limandı. Entellektüel yönden de etkin olan kentin matematik ve astronomi konularında yetişmiş bilginleri vardı.

1204’te, IV. Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis’in düşmesi üzerine, başkenti terk eden Komnen soylularının Doğu Karadeniz’e göç etmesiyle Bizans tacı Trabzon’a taşınmış; burada yeni bir merkez oluşturulmuştur. Doğu Karadeniz kıyısında 400 km uzanan dar bir dağlık alana hakim olan, Trabzon merkezli devletin sınırları, doğuda Gürcistan’a, güneyde Selçuklulara dayanıyordu. Yeni yönetim komşularla diplomatik anlaşmalar, ortaklıklar, ticari ilişkiler kurarak çatışmaları sona erdirmeye çaba gösterdi. Trabzon İmparatorluğu 1461’e kadar, 257 yıl hüküm sürdü.

Payitaht olmak Trabzon’a birçok önemli yapı kazandırdı. Sarayları, kilise ve manastırları ile ünlenen kentte ve yakın çevresinde yapılan kiliselerin çok azı günümüze ulaşmıştır. Trabzon Ayasofyası bunlardan biridir. İmparator I. Manuel Komnenos tarafından 13. yüzyıl ortasında kent dışında kurulan(2) manastıra bağlı olan Ayasofya kilisesi ve yanında yükselen kule, Trabzon tarihinin ve mimari mirasının önemli bir bileşenidir. Zamanla manastırın diğer ögeleri yok olmuş, geriye 15. yüzyılda yapılan kule ile 1950’lerdeki restorasyon sırasında kazıyla ortaya çıkarılan küçük bir şapel kalmıştır.

Fatih tarafından Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra, Trabzon’da bulunan önemli kiliselerden bir kısmı camiye çevrilerek kullanılmış; onarım ve eklerle günümüze kadar ulaşmışlardır. Trabzon Ayasofyası kentin dışında olması dolayısıyla, sürekli kullanılmamış; Osmanlı döneminde son olarak 1880’lerde onarılmıştır.(3)

Bugün Trabzon Bizans İmparatorluğu’nun en iyi korunmuş anıtı olarak öne çıkan Ayasofya Osmanlı döneminde kenti ziyaret eden yabancıların ilgisini çekmiş, bir kısım sanatçının resimlerine konu olmuştur. Fransız ressam Jules Laurent’in 1840’larda yaptığı güney cephesi çiziminde(4) Ayasofya ihmal edilmiş bir görüntü vermektedir. Çatısında otlar büyümüş, kubbe pencereleri kırılmış durumdadır.

Trabzon’u 1893 yılında ziyaret eden G. Millet, 1880 onarımında Ayasofya’nın duvarları sıvandığından içeride fazla bir şey görememiştir. (5)Trabzon ve çevresi I. Dünya Savaşı sırasında, 1916’da Ruslar tarafından işgal edilince, Rus akademisi Ayasofya ile yakından ilgilenmiş; yapının o zamanki durumunu fotoğraflarla belgelemiştir.(6) Ayrıca freskleri araştırmak için kubbede raspa çalışmaları başlatılmıştır. Ancak Rusya’da devrim olunca çalışmalar durmuş, ekip geri dönmek zorunda kalmıştır.

Trabzon ve çevresini gezen, Ortaçağ yapıtlarını çizimlerle, hayranlık duygularıyla anlatanları okuyanlar örtülü, gizli kalmış güzellikleri keşfetmek için eski başkente gelip çalışmak isteği duymuş, hayallerini gerçekleştirmek için yollar aramışlardır. Meraklılar arasında Trabzon’u 1929’da ziyaret eden David Talbot Rice’ın önemli bir yeri vardır. Rice Ayasofya’daki freskleri açığa çıkarmak için kaynak bularak önemli bir proje başlatmıştır.(7) 1957-1962 yılları arasında İngiltere’den Russell Vakfı uzmanları tarafından yürütülen çalışmalarla Ayasofya’nın iç yüzeylerini örten 19. yüzyıl sıvaları kaldırılarak altındaki freskler günışığına çıkarılmış ve konservasyonları yapılmıştır.

David Winfield ve ekibinin yürüttükleri çalışmaların başarıyla sonuçlanması Bizans sanatıyla ilgilenen çevrelerde büyük heyecan yaratmıştır. Evrensel değer taşıyan fresklerin sergilenebilmesi için Ayasofya müzeye dönüştürülmüş ve 1963 ‘te ziyarete açılmıştır.(8)

TRABZON AYASOFYASI’NIN ANLAM VE ÖNEMİ

Ortodoks dünyası için önem taşıyan Ayasofya kilisesi temelde narteks, naos ve apsis bölümlerinden oluşmaktadır. Kilisenin naos bölümü dört sütuna oturan bir kubbeyle taçlanmaktadır. Döşemesi opus sectile tekniğinde, renkli mermerlerle bezenmiştir.

Batı, kuzey ve güney yönlerindeki revaklı girişleriyle ilginç bir tasarımı olan kiliseyi tasarlayan ve yapan sanatçıların imparatora layık bir eser ortaya çıkarmak için büyük çaba harcadıkları, yapının anıtsal iç mekânı, cephelerdeki incelikli taş işçiliği ve iç yüzeyleri bezeyen resimlerdeki konu ve anlatım çeşitliliğinden anlaşılmaktadır.(9)

Üç yöndeki girişlerin duvar ve örtüleri, ayrıca tüm iç mekân İncil’den hikayeler, Hz. Meryem ve Hz. İsa ile ilgili sahnelerle bezenmiştir. Narteks orta aksını örten tonozda tanrının eli ve 4 incil yazarı, ünik bir renk cümbüşü içinde sunulmuştur. Tonozun merkezinden köşelere doğru akan gökkuşağı renkleriyle olağanüstü bir kompozisyon oluşturulmuştur.(10)

Merkezdeki kubbe Pantokrator İsa (her şeye hükmeden tanrı) imgesiyle bezenmiştir. Pandantiflerde Hz. İsa’nın yaşamından doğum, vaftiz, çarmıha geriliş, yeniden diriliş sahneleri bulunmaktadır. Apsiste Hz. İsa annesinin kucağında tahtta oturmakta, iki yanda melekler yer almaktadır. Apsis tonozunda göğe yükselen İsa tasvir edilmiştir. Kubbe ile apsis arasındaki kemere işlenen madalyonlarda atalarıyla birlikte Mesih İsa tasvirleri dizilidir.

Kilise Doğu Karadeniz bölgesindeki başka anıtsal yapılar gibi, kireç taşıyla yapılmıştır. Aynı dönemde Konstantinopolis’te kiliselerde tuğla kullanılırken, burada yöresel gelenek ve usuller geçerli olmuştur. Cephelerdeki taş işçiliği Gürcü ve Ermeni ustaların katkısını düşündürmektedir. Güney yan giriş kemerleri üzerindeki frizde nitelikli bir taş işleme sanatı dikkati çekmektedir. Adem ve Havva’nın cennette yasak elmayı koparıp yemelerini ve kovulmalarının anlatılması, başkentten ayrılmak zorunda kalan Komnen Hanedanı’nın durumu ile benzeştirilmektedir.(11)

Batı cephesindeki nişlerde ve başlıklarda kullanılan mukarnas bezemeler İslam sanat ve kültürünün yöredeki taş ustalarını etkilediğine işaret etmektedir. Bizans sanatı uzmanı Cyril Mango Ayasofya’daki kültürel etkileşimleri: “Ayasofya’yı bezeyen freskler saf Bizans’tır; mimarisine yabancı etkiler bulaşmıştır; heykeltıraş işi ise tümüyle yabancılaşmıştır” şeklinde yorumlamıştır.(12)

A. Eastmond ise farklı etkilerin sentezini “Belki yalnız Trabzon’da bu kadar çok üslup ve kültür bu şekilde bir araya getirilebilirdi ” diyerek özetlemiş ve “Yöneticiler, sanatseverler ve sanatçıların yaşadıkları yerel koşullara cevap vermek yanında, daha geniş bir dünyaya ait olma arasında nasıl bir denge kurduklarını göstermektedir ” şeklinde açıklamıştır.(13)

KULE

Ayasofya’nın batısında yükselen kulenin yapılış nedeni bilinmemektedir. Yapım tarihi, dışarıda ve içerideki fresklerde yer alan ancak bugün mevcut olmayan yazıtlara dayanılarak 1429, 1444 olarak verilmektedir.(14) Trabzon yakınında bulunan Kaymaklı Manastırı’nda da benzer bir kulenin olması, 15. yüzyılda bölgede güvenlik nedeniyle gözetleme yapılarına gerek duyulduğu düşüncesini akla getirmektedir. Kulenin birinci katında, Ayasofya’dakiler kadar olmasa da, çok önemli olarak değerlendirilen fresklerle bezenmiş bir şapel bulunmaktadır. Uzmanlar bu fresklerde çalışan sanatkarların farklı zevklere hitap eden anlatımlar geliştirdiklerini belirtmektedirler.(15)


20. YÜZYILDAKİ ARAŞTIRMALAR: CAMİDEN MÜZEYE

1957 yılında İngiltere’den Talbot Rice tarafından yönlendirilen bir uzman ekip gelerek, Ayasofya içinde iskele kurmuş ve apsis çevresindeki sıvaları kaldırarak çalışmalara başlamıştır. O sırada ülkemizde kültür varlıklarından sorumlu olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve yabancı araştırmacılarla ilgili işlemleri yürüten Dış İşleri Bakanlığı’nın böyle bir araştırma için izin vermiş olması gerekir. Çalışma sırasında ekibin caminin imamıyla çekilmiş bir resmi de bulunmaktadır.(16) Ancak sıva sökümlerinin apsisten cami içine doğru ilerlemesi ve ibadeti engellemeye başlaması rahatsızlık yaratmıştır. Sorunu çözmek için fresklerde çalışan ekip, ibadet için yeni bir cami yapılması veya namazların duvar resimleri bulunmayan güney transeptte kılınması şeklinde öneriler geliştirmiştir.(17)

Fresklerin açığa çıkarılmasının yerelde yarattığı gerilimin boyutu 1959’da Trabzon müftüsünün Diyanet İşleri Başkanlığı’na başvurarak açığa çıkan freskleri tahta ile kapatmak istemesinden anlaşılmaktadır. Sıkıntılı durum sürerken, 27 Mayıs 1960’da gerçekleşen askeri müdahale ekibin sorunlarını çözmüş; yeni yönetim müze fikrini ve çalışmaların devamını desteklemiştir.(18)

Günümüzde kültür varlıklarının korunmasında onların yaşanmışlıkları, geçirdikleri onarımlar, taşıdıkları anılar dikkate alınmakta, dönem eklerine saygı gösterilmektedir. 1957-1962 döneminde yapılan çalışmalar sırasında henüz Venedik Tüzüğü’nün yayımlanmamış olması dolayısıyla, burada yapılan temizlik işlemiyle 19. yüzyıl sıvaları tümüyle kaldırılmış, tarihî yapının 13. yüzyıl bezemeleri, asıl biçimi ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda güney revağa 1860 restorasyonunda eklenen mihrap duvarı da sökülerek, yapı ilk tasarımındaki mekânsal kuruluşuna döndürülmüştür.

ANILAR VE GEÇMİŞLE DİYALOG

Trabzon ve çevresinde Bizans sanatına ait birçok kalıntı bulunmaktadır, ancak Ayasofya, bölgedeki Ortaçağ dini yapıları arasında freskleri araştırılarak açığa çıkarılan tek kilisedir. Bu çalışma Trabzon’un 13. yüzyıldaki kültürel ortamının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Ayasofya’nın iç yüzeylerini bezeyen resimler Trabzon İmparatorluğundaki sanat ortamının eriştiği düzeyi göstermektedir.(19)

Yıkılmış bir imparatorluğun ünik duvar resimlerinin korunması- açığa çıkarılan duvar resimleri ile ilgili yayınlar bu sanatın uluslararası önemini kanıtlamaktadır.(20) 15. yüzyılda yapılan kule de İmparatorluğun son döneminde sanatın eriştiği düzeyi yansıtmaktadır. 20. yüzyılda İngiltere’den gelen uzmanların sıva sökümü ve konservasyon çalışmalarıyla 13. yüzyıl Bizans sanatı hakkında yeni veriler sağlanmış ve onun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunulmuştur. Bu girişimi gerçekleştirenlere özenli çalışmaları için tekrar teşekkür ederiz.

Türkiye’de yaşayan ve kültür mirasına saygı duyan insanlar olarak, bu değerleri daha iyi tanımamız, anlamamız, zevkine vararak korumamız gerekir. Oysa bugün Ayasofya mekânının ve fresklerin rahatça algılanmasına olanak tanıyan müze işlevinin iptal edilerek yeniden cami kullanımına dönülmesi girişimi gibi bir sorun yaşanmaktadır. Camiye dönüş kararının ardından freskler perdelenerek, kilisenin mimarisi ve sanatsal değer taşıyan yüzeyleri görüşe kapatılmıştır.

Anıtın sahip olduğu mekânsal ve bezemesel özelliklerin perdelenmemesi gerektiği açıktır. Mimarlar Odası yapılan uygulamalara ve hazırlanan projelere açtığı davalar ile itiraz etmiştir. Sunulan uzman görüş ve raporlarını dikkate almayan mahkeme kararına itirazları üst mahkeme haklı bulmuş; ilke kararlarına da aykırı bulunan bir kısım projeler iptal edilmiştir.

Anadolu tarih öncesinden günümüze birçok kültürün yeşerdiği, değerli izler bıraktığı bir coğrafyadır. Burada yaşamak bir onur ve zevktir. Bu zenginliklerin içinde yaşamak aynı zamanda bir sorumluluk da getirmektedir. Çok katmanlı kentlerin ve anıtların kimliklerine saygı göstermek ve yaşatmak için çaba gösterilmesi gerekir. Bazı katmanları sevip, sevilmeyenleri örtmek, kapamak yönünde müdahaleler uygun değildir. Tüm dünyada kültür mirasına erişim hakkı, hoşgörü, kültürlere saygı yaygınlaşmaktadır. Trabzon’da 13. yüzyıl kilisesinin ayrılmaz parçası olan bezemelerini örtmek, kubbesini perdelemek 21. yüzyıla uymayan bir müdahaledir ve ülkemizin uymayı kabul ettiği koruma ilkelerine de aykırı düşmektedir. Burada müzenin 2013’te aniden camiye çevrilmesi sırasında yapılan müdahalelerin de üstün sanatsal değere sahip bir anıtı sansürlediği için sakıncalı olduğunu, bir projeye bağlı olmadan konulan tavan ve perdelerin anıtın güzelliklerini kapatarak çirkinlik yarattığını da belirtmek gerekir. Hazırlanan restorasyon projesinin de koruma yaklaşımı ve sunum yönünden zafiyetleri vardır. Kubbedeki fresklerin bir hareketli perdeleme sistemi ile kapatılması ve mihrabın 19. yüzyılda olduğu gibi güney revağa yerleştirilmesi, birinci grup bir anıt için uygun olmayan müdahalelerdir.

Ülkemizde kültür varlıklarına, onların kimliklerine, temsil ettikleri, sahip oldukları değerlere saygı ve sevgiyle yaklaşım eğilimi artmaktadır. Dileğimiz, evrensel değerlerimizi elbirliğiyle, başarıyla korumak yönünde bilinçli çalışmaların güçlenerek sürdürülmesidir. Geleceğe umutla bakabilmemiz için umarım gerekli adımlar atılacaktır.

NOTLAR

1. Muller, Herbert Joseph, 1958, The Loom of History, Harper, New York, s.412.

2. Eastmond, Antony, 2016a, “Hagia Sophia at Trebizond”, Byzantium’s Other Empire: Trebizond , (Ed.) Antony Eastmond, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 59.

3. Eastmond, 2016a.

4. Hommaire de Hell, Xavier, 1854, Voyage en Turquie et en Perse: exécuté par ordre du government français pendant les années 1846,1847 et 1848, Paris.

5. Eastmond, Antony, 2016b, “Introduction: The Lure of Trebizond”, Byzantium’s Other Empire: Trebizond , (Ed.) Antony Eastmond, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 25.

6. Üre, Pınar, 2016, “Byzantine Past, Russian Present: Russian Archaeological Institute’s Trabzon Expedition during the First World War”, Byzantium’s Other Empire: Trebizond , (Ed.) Antony Eastmond, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, ss. 227-233.

7. Eastmond, Antony, 2016a, s.90.

8. Eastmond, Antony, 2016a, s.90.

9. Eastmond, Antony, 2016a, s.90.

10. Eastmond, 2016a, s.92.

11. Eastmond, 2016a, s.96.

12. Mango, Cyril, 1979, Byzantine Architecture, Electa Editrice, Londra, s.166.

13. Eastmond, 2016a, s.99 ve Eastmond, Antony, 2016c, “The Empire of Trebizond”, Byzantium’s Other Empire: Trebizond , (Ed.) Antony Eastmond, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s.55,

14. Peers, Gleen, 2016, “Trebizond and its World through Manuscripts”, Byzantium’s Other Empire: Trebizond , (Ed.) Antony Eastmond, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s.117.

15. Rapti, Ioanna, 2016, “The Tower Frescoes: Art at the End of the Empires”, Byzantium’s Other Empire: Trebizond , (Ed.) Antony Eastmond, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s.168.

16. Şekil 4, Byzantium’s Other Empire: Trebizond, s.243.

17. Crow, James, 2016, “A Tale of Two Davids: The Russell Trust Exhibition to Conserve the Wall Paintings of the Church of Hagia Sophia (Ayasofya) at Trabzon, 1957-1962”, Byzantium’s Other Empire: Trebizond , (Ed.) Antony Eastmond, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, ss.252-253.

18. Crow, 2016.

19. Eastmond, 2016c, s.55.

20. Crow, 2016, s.259.

Bu icerik 5254 defa görüntülenmiştir.