401
MAYIS-HAZİRAN 2018
 
MİMARLIK'tan

MİMARLIK DÜNYASINDAN

DOSYA: 2018 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

YAYINLAR



KÜNYE
DOSYA: 2018 ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ

Tartışma, Araştırma ve Belgeleme Ortamı Olarak Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri

Lale Özgenel, Seçici Kurul Üyesi

Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri’nin bir yarışma olmadığını unutmamak gerek. Ödül programı, özünde, güncel mimarlık pratiğini örnekleyen bir yapı ve proje seçkisi; farklı mimari programlar ve bağlamlar için üretilmiş fikir ve uygulamaları bir arada görme fırsatı yaratan, son iki yılın mimarlık ortamına dair doğaçlama bir çerçeve. Bir yönüyle epeyce esnek sınırlar içeren bir paylaşım ortamı, zira gönderilen çalışmalar, müelliflerin kendi tercih ve önceliklerine göre düzenlemiş içerikler üzerinden yapılıyor; kimi örnekte metinler görseller kadar önemseniyor, kimilerinde az yer buluyor, yapıların fotoğrafları, projelerin 3 boyutlu görselleştirmeleri ön planda sunuluyor. Bir eser iki pafta, bir diğeri daha fazla pafta ile anlatılıyor. Seçici, sadece gönderilen eserlerin bağlam, program ve mimari tasarım açısından, tabir-i caizse, bambaşkalığı ile değil bu eserlerin mimari temsiliyet biçimleri ve içerikleri ile de bir karşılaşma yaşıyor. Bu sunumlar arasından “bağlamına”, “yer”e, “zaman”a ve “yapı”ya ait söylemlerin olgunlaşmış, inceltilmiş, tutarlı ve özgün yorumlarını temsil eden bir grubu, şartname ile belirlenmiş sayıda örnekliyor.


Bir sonraki iki yıl boyunca ülkeyi ve yurtdışını turlayan ödül grubu ve eserlerden oluşan bu seçki mimarlık izleyicileri ile farklı ortamlarda buluşuyor ve bir nebze de olsa, bir tartışma ve eleştiri zemini oluşturma potansiyeli taşıyor. Banallik, tekdüzelik, taklit ve sıradanlık arasında bir yerlerde duran, “özgünlük”, “bağlam”, “zaman” ve “yer” gibi yaratıcı süreçleri tetikleyen temel düşünme kavramlarından nasiplenmemiş, kimlik yoksunu yapılar ve kentsel alanlarla çevrelendiğimiz gerçeği karşısında bu ödül programıyla önümüze serilen, belirli niteliklere sahip çalışmalar, bu anlamda hem sevindirdi hem de ödül programı geleneğinin değerini anımsattı.

Şüphesiz, ödül programının mimarlığın güncel durumu hakkında ne derinlikte veya kapsamda bir bilgi, eleştiri ve diyalog zemini oluşturduğu tartışılabilir. Bu ortam sergiyi izleyenlerin veya ödüller üzerine çeşitli mecralarda görüş bildirenlerin paylaşımlarıyla sınırlı kalabilir, daha geniş platformlara dönüşemeyebilir. Örneğin, aklımıza, “Geçmiş yıllardan hâlâ akılda kalan, magazinel içerikli olanlar dışında, hararetli tartışma/lar var mı?” sorusunu getirebilir. Türkiye’de mimarlık eleştirisinin sadece birkaç meslektaşımızın uğraşı alanı olduğu, eleştiri ve tartışma ortamının gelenekselleşmediği ve oldukça kısıtlı mecralarda (örneğin, günlük gazete gibi yaygın basılı medya organlarında hemen hemen hiç yer almadığı) sınırlı bir izleyici tarafından takip edildiği durumu göz önüne alınırsa, her ödül sergisinin aynı zamanda bir tartışma, araştırma ve belgeleme ortamı olduğu, ödül programının sadece ikişer yıllık zaman dilimlerinin çok çeşitli mimarlık üretimlerini kayıt altına almadığı, bu kayıtların güncele ve / veya geçmişe dönük olarak yapılacak dönem analizleri, durum tespitleri ve tarih yazımları için bir veri oluşturduğu da pekala düşünülebilir. Bu birikim, ödül programının “Türkiye’de mimarlık mesleğini ve kültürünü geliştirme” hedefiyle örtüşebilecek olası başka çalışmalara, örneğin, mimarlık üretiminin tarihsel / zamansal durumlarını irdelemek isteyenler için, mimarlık pratiği içindeki dönemsel eğilimler, alternatif yaklaşımlar, mimarlık üretim ortamı ve koşulları, yapı elde etme, projelendirme ve uygulama yöntemleri ve süreçleri, bu süreçlere kamu ve özel sektörün katkısı, yatırımcı-işveren-mimar-uygulayıcı-kullanıcı ilişkileri, yüceltmeler veya indirgemeler ve politik, ekonomik, sosyal ve teknolojik konjonktürler karşısında mimarlık ortamının ve aktörlerinin aldığı tavırlar gibi sayıca artırabilir çeşitli temalar üzerinden çerçevesi çizilebilir bir başlangıç altığı sunabilir.

Nitekim, ödül programına bu yıl gönderilen eserlerden oluşan sergi aracılığıyla da bazı gözlemler yapma fırsatı oldu. Örneğin, hem ödül alan yapılar ve projeler hem de sergilenen eserler arasında, kamu eliyle projelendirilen ve / veya uygulanan hizmet binası ve kentsel alan düzenlemesi gibi daha alışıldık işlevli projelerin yanı sıra müze, kültür merkezi ve spor merkezi gibi yapıların da epeyce yer aldığı görüldü. Kamusal kullanımlı yapılar ödül seçkisinde öne çıktıysa da değerlendirilen eserlerin işleve göre dağılımında sırasıyla ofis ve ticari kullanımlı yapılar, konut siteleri, küçük ölçekli konutlar, kültür merkezleri, müzeler ve eğitim yapıları sayıca daha çok temsil edilmiş olarak gözükmekte. Sayıca az temsil edilenler arasında ise ulaşım, ar-ge ve araştırma ve rekreasyon yapıları yer almakta. Konut işlevi olan çalışmalar, her yıl olduğu gibi bu yıl da sayıca en fazla temsiliyeti olan yapı ve proje grubu. Öte yandan, vakıf üniversitesi ve özel okul enflasyonunun yaşandığı bir dönemde eğitim yapılarının veya projelerinin bu yılın sergisindeki görece azlığı kadar ödül grubundaki yapılar ve projelerin belli başlı büyük kentler dışına çıkmış olması da dikkate değer.

Fikir projelerinin sayısındaki şaşırtıcı azlık bu yıl için de geçerli. Mimarlık ve kentleşme gündeminin bu denli yoğun ve kontrolsüz geliştiği ve üzerine düşünmek ve fikir geliştirmek için bol malzeme ürettiği bir ülkede mimarlık hakkında herhangi bir “şey” söylemek konusunda sessiz kalınması düşündürücü. Belki de bu sessizlik, içinde bulunduğumuz döneme ait bir duygu ve düşünce biçimi; bir “zeit-geist” durumu.

Sunumlara ilişkin bahse konu edilebilecek iki kişisel gözlem ise; proje kategorisine gönderilen ve gerçekliği sorgulatacak oranda canlandırılmış ve peyzajlandırılmış proje örneklerinin, bu yıl gelen toplam eser sayısı içinde nispeten daha az olması ve bazı örneklerde bağlama ilişkin bilgilerin yer almayışı. Plan ve kesit çizimlerinde izlenen daha teknik ve yalın gösterimler karşısında aşırı işlenmiş, renkli / yeşil 3 boyutlu ifadeler, amaçlandığı gibi, dikkat çekiyor. Bu “tablo” anlatımların, mimarlığın geleneksel ifade biçimi olan teknik çizimleri giderek daha yaya bıraktığı ise malum, kimi çalışmada vaziyet planının yer almayışı belki de bu değişimin bir diğer göstergesi.

Son söz olarak bu yıl, çalışmaları mimarlık tarihi araştırmaları üzerine yoğunlaşan, eğitim ve yaşamlarının önemli bir kısmını Ankara’da şekillendirmiş / sürdüren iki akademisyen ile Ankara merkezli bir araştırma kurumunun ödül almış olmasını özellikle anlamlı buluyorum. Nice Cumhuriyet yapısı ve modern mimarlık örneğini yıkımlarla kaybetmiş bir başkentin ve ülkenin mimarlık tarihini, bu üç ödül sahibinin inatla yazmaya ve belgelemeye devam edeceklerini biliyoruz…

Bu icerik 1412 defa görüntülenmiştir.